Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 EKİM1994CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Jack Nicholson - Michelle Pfeiffer - Mike Nichols'tan, 1990'lann kurt adamı yorumu: Wolf
Gündüz iıısaıı, gece kurt!
SUNGU ÇAPAN
(Wolf): Yönetmen: Mike Nichols / Senaryo: Jim Harrison, Wesley Strick /
Kamera: Giusseppe Rotunno / Müzik: Ennio Morricone / Oyuncular: Jack Nicholson,
Michelle Pfeiffer, James Spader, Kate Nelligan, Christopher Plummer, Richard Jenkins /
1994 ABD (WB) Beyoğlu Emek, Şişli Kent, Maslak Mövenpick, Etiler Akmerkez,
Bakırköy S. 74, K. Süreyya, Ç. Şafak, Altunizade Capitol, Pendik Oscar sinemalannda.
Jack Nichobon'ı nasıl bilirsi-
niz? Hollywood rûya fabrikası-
nın en ünlü ve hünerli, çağdaş
ikonlanndan biridir hazret.
Yıllann tahribaüna, iyice sey-
rekleşen saçlanna ve göbeğine
karşın, her yeni fılminde, boş
verrnişlikle İcüstahlık arasında
gidip gelen bakışlan, şeytani
gülümsemesi ve muzip, hınzır,
hinoğlu hin anlamlara bürünü-
veren yüz ifadeleriyle durumu
idare edegelerek hep namıru yü-
rütür.
Bu efsanevi anti-kahramaru,
şimdiye kadar, Milos Fonnan'-
ın Guguk Kuşu'nda toplum için
tehlikeli damgasıyla, zorla akıl
hastanesine kapatılan bir
uyumsuz ve dengesiz; Stanley
Kubrick'in The Shining'inde,
çağdaş korku-gerilım edebiya-
ürun tüccar kralı Stepben King'-
in hayal gücünden doğma bir
kaçık; George Miller'ın East-
wick Cadılan'nda da mazbut
kadınlan baştan çıkaran zam-
para bir şeytan ya da Tim Bur-
ton'un Batman'mda kıhkıan
kılığa giren, Batman'm ve top-
lumun amansız düşmanı joker
olarak seyretmiştik de, bir tek
'kurt adam'lığı eksik kalmıştı.
tlkel, vahşi bir kurt adam
Işte ünlü aktöriin iki eski
yoldaşının. yazar Jim Harri-
son'ia yönetmen Mike Nichofe'-
ın tezgahladığı son fılmi, bu
hafta izlediğimiz VVolf-Kıırt bu
merakımızı da giderdi şükür!
Gündüz insan. gece kurt adam
olan Jack Nicholson'a tabii ki
bir başka Hollywood lokomo-
tifı daha eşlik ediyor fılmde:
Michelle Pfeiffer.
Sinemada korku-fantastik
türiinün tozlanmış efsanelerin-
den kurt adam mitosu, sessiz si-
nema çağlanndan günümüze.
değişik oyuncularla ve makyaj
teknıkleriyle kulJanılagelen bir
malzeme.
Yönetmen Mike Nkfaots'ın,
kan, şiddet, korku saçan, türün
iç bulandıncı örneklerinden
farklı. olağan ve gerçekçi bir
tarzda konuya yaklaşımında,
günümüzde Bosna'da yaşanan
cehenneme ya da sanatın yerini
ele geçirmiş popüler kültür ve
TV egemenliğine ilişkin gön-
dermelere, metaforlara, incel-
miş zevklere dayalı bireycilik
övgülerine rastlamak olası. Ne
YEDIRENK
Gündüz insan, gece kurt adam olan Jack Nicholson'a bir Holh wood lokomotifi daha eşlik ediyor filmde: Michelle Pfeiffer.
var ki bütün bu aydın işi in-
celikler, insanın içindeki hayva-
nın zincirlerinden boşanarak
dışan çıkması, giderek bastınl-
mış doğal içgüdülerin insanı
hayvana dönüştürmesi gibisin-
den uyandırdığı çağnşımlar,
vb. öğeler. Kurt'u etkileyici. ba-
şanJi birfilm kılmaya yetmiyor.
Gittikçe yaşlandığını hisse-
den, elinin altındaki dünyanın
uçup gitmekte olduğu, kansını
(Kate Nelligan) kollannda ya-
kaladığı, koltuğuna da göz dık-
miş. hırslı genç rakıbiyle (James
Spader) göze göz. dişe diş bir
mücadeleye girişmiş, Marîhat-
tanlı seçkin yayınevi editörü
NVİlliam Randall (Jack Nichol-
son), karlı bir gecede, arabasıy-
la çarpüğı bir kurt tarafından
ısınlıyorelinden filmin başında.
Çağdaş, umutsuz bir aydın
olan Randall'ın 'değişinim'iyle
birlikte yaşamı da değişiyor
derken.
Bütün gün uyuyakalıp kok-
lama, duyma, hissetme gibi
algılamalannın acayip keskin-
leştiği, ellerinin. ayaklannın,
kulaklannın biçim değiştirdiği,
kıllannın uzadığı. duygusal açı-
dan çok yıpranmış, teslim bay-
rağını açmak üzere olan kahra-
manımız, gecenin karanlığında
dilediğince koşuşturan, canırun
çektiğini yapan, insani baskı ve
endişelerinden kurtulan, ner-
deyse minare boyu atlayıp ap-
layan, ilkel ve vahşi bir kurt
adama dönüşiiyor.
Gösterişli 'yıldız fılmi'
Onu edilgin bularak yerinden
almaya hazırlanan zengin ve
züppe patronunun (Christop-
her Ptummer), heyecan ve ma-
cera arayan, güzel, çekici kızı
Laura'ysa (Micbelle Pfeiffer),
gündüzleri zevk ve kişiük sahi-
bi, yazarlann, romancılann
önünde secdeye durduklan,
saygın bir yayıncı halindeki, ge-
celeri kurt adam takılan, mus-
kalı kahramanımızın içindeki
erkeklik hormonlannı da pom-
palıyor...
Ön yıl kadar öncesinin John
Landts yapımı. ilgjnç 'Amerika-
b Bir Kurt Adam Londra'da' fil-
mindeki çok başaralı 'değişinim'
sahnelenyle anımsanan, mak-
yaj büyücüsü Jack Baker'ın, bu
kez pek aşınya kaçılmamış,
makul makyajıyla kurt adam-
laştınlmış Jack Nicholson'ı
parkta orangutan gibi koşuştu-
rurken ya da babasmdan hoş-
lanmayan, eski uyuşturucu
bağımlısı ve hemşire, asi ve şı-
mank zengin kızı Michelle Pfe-
iffer'la mercimeği fınna verir-
ken seyretmek isteyen Nichol-
son hayranlannı bir yere kadar
tatmin edebilir Mike Nichols
imzalı bu yeni kurt adam çeşit-
lemesi.
Kurttan gecen ve insanın
kurdun ulumasını taklit ettiği
çılgınlık hali diye tanımlanan
Lycanthrophy hakkında bir
parça fıkir verebilen, tanınmış
oyunculanyla sırurlı bir ilgı çe-
kebilen Kurt tanınmış iki İtal-
yan ustarun. Ennio Morricone'-
yle kameraman Giuseppe Ro-
tunno'nun başanlı müzik ve gö-
rüntülerine karşın, donuk. iyi
cila çekilmiş, gösterişli ama boş
bir *yıldız fılmi' sonuçta. Fan-
tastik sinema tutkunlanna an-
cak keci boynuzu tadı veren,
metaforik ve estetik. ancak
önemsiz bir deneme 'Wolf.
YlBİ IftfUMIUt
BEBEK FİRARDA: Patrick
Read Johnson ın yönettığı ''Be-
bek Firarda" adlı film bugün gös-
terime gınyor. Senaryosunu John
Hugh'un yazdığı fitade başlıca
rolleri Joe Mantegna, Lara Dynn
Boyle. Joe PantoUaoo ile Jacop ve
Adam VVorton adlı iki yaşındakı
ikizler paylaşıyor. Filmin kahra-
manı dokuz aylık bır bebek olan
Bink. Anne ve babasuun gurur ve
neşe kaynağı olan bu küçük bebe-
ğin canı çok sıkılmaktadır. Bir
gün büyük bir maceraya atılır.
Her şeyi yüzlerine gözlerine bu-
laşüran ûç kafadar, bebek Bink'ı
kaçınr. Aİna daha yürümeye yeni
başlamı; olan bebek, onlann elin-
den kurtulur ve şehrin içinde
çılgın bir kovalamaca başlar
Yönetmen Johnson "Bu, ab-
şılageüniş ailefilmJerindendeğil.
Burada kirişJerden sokaklara sar-
kan, gorilleıie a\nı kafese giren ve
otobüsle gjderken arkasıodan ara-
bayla kotaJanan bir bebek göre-
ceksiniz. Türlü görsd efektier kul-
lanılmakta, ama öykü insanın yü-
reğine hitap etmekte" dıyor.
ÇDLGIN SAHTEKARLAR:
Bugün göstenme giren bir başka
fılm de Billy CrystaL Danid
Stem. John Lovitz ve Jack Palan-
ce'ı bır araya getiren ve "Ciry
SHdtets" fılminin devamı niteliği-
ni taşıyan "Çügm Sahtekariar".
Filmin yönetmeni, İngüiz Paul
WeuamL
BiUy Crystal, kansıÇPatrida
Wedig), iki çocuğu, ineği ve New
York City radyosunun yöneticisi
olarak sahip olduğu yeni işiyle ya-
şamın tadını çıkaran Mitcfa Rob-
bins rolünü üstleniyor. Mitch,
eski kayınbiraderi tarafından
işinden kovulan en yakın arka-
daşı Phil Berquist'e (Daniel Stem)
de radyoda iş verir. Mitch'in ya-
şamı. "Baba 2" filminin diyalog-
lannı aklından hiç çıkaramayan
kardeşi Glenn'ın gelişiyle altüst
olur. Bu arada şapkasının astan-
na gizlenmiş bir defıne haritası
bulur. Mitch ve Phil, Glenn'i de
ikna edip zengin ohna umuduna
doğru komik ve macera dolu yol-
culuklanna başlarlar. Altm
çılgınlığına kapılmış üç kafadar,
atlannın sırtında yol aldıklan
Batı'da, birinci fılmde ölen
Curiy'nin ikizi Duke'u bulurlar.
Ilk «City SUckere" filminde
canlandırdığı Curly rolüyle
1992'de En İyi Yardımcı Erkek
Oyuncu Oscan'nı kazanan Jack
Palance, bu filmde de Curiy'nin
ikizi rolünde. Palance, aynı ekiple
bu çok sevdiği rolün ikizini oyna-
maktan çok mutlu olduğunu söy-
lüyor.
Yeni bir komedyeni,Denis Leary'yi
tanıtanbir karşıtlıklar komedisiAlacağınrehineyi
önce bir tanı, soııra tutsak et!..İçinde bulunduklan evlilik
gemisinin, kayalıklara bindirip
alabora olarak suyun dibini
boylamasının eşiğine gelmiş bir
çift, Caroüne ve Lloyd Chasse-
ur (Judy Davis ve Kevin Spa-
cey).
Her dakika patlak veren bir
tartışmayı sürdürüyorlar dur-
durak tanımaksızın. Sürekb'
eleştin, horgörü. kınama ve
suçlama içeren, zehir-zemberek
diyaloglann aralanndaki sevgı
ve saygıyı kıür kitır doğrayıp
tükettiği, bitmek bilmeyen bir
dırdınn ilişkilerini oyduğu, de-
vam ettikleri ruh doktorunun
gözleri önünde bile, ağız dolusu
hakaretlerle birbirlerini çileden
çıkaran, sürekli didişen bu çif-
tin hep 'Ben haküynn' ağırlıkb,
tekdüze ve yıptancı tartışma-
lardan ibaret ortak yaşamına,
tesadüfen, dışardan biri. soy-
gun girişimi başansıziığa uğ-
ramış ve bubi tuzaklı alarma
yakalarup gizli kamera tara-
findan da saptanmış bir hırsız
kanşırsa, görün seyreyleyin ne-
ler olur?
Bir yanlışbklar komedisi
Polisin dört koldan aradığı,
kaçarken bir köpek tarafından
da örselenmiş, gariban hırsız
Gus (MTV'den tanıdık Denis
Leary); tutsak aldığı. bir eli yağ-
da bir eH baldaki varlıklı çiftin,
duvarlannda ChagaJJ resimleri-
nin asıh olduğu zengin evinde,
hiç de istemeye istemeye. daya-
nılması güç bir evlilik savaşımı-
na çok yakından tanık olarak
üstelik kımin kimi rehine tuttu-
ğu da pek belli olmayan, gittik-
çe kabusa dönüşen saatler ge-
çirmek zorunda kalacaktır pınl
pınl bir Noel gecesinde. MTV
ekranındaki abuk-sabuklukla-
nyla dikkati çeken, sanşın, fır-
lama. 'stand-up' komedyen De-
nis Leary'yi Hollywood'un
aramlan isimlerinden birine dö-
nüştüren ve ABD'de yaz mevsi-
minin umulmadık ilgi çekmiş
DavetSİZ MİSOf ir (The Ref - Hostile Hostages):
Yönetmen: Ted Demme / Senaryo: Richard La Gravennese,
Marie Weiss / Kamera: Adam Kimmel / Müzik: David A.
Stewart / Oyuncular: Denis Leary, Judy Davis, Kevin
Spacey, Glynis Johns, Raymond J. Barry, Christine
Baranski /1994 ABD (UIP), Beyoğlu Fitaş, Kadıköy Ocak,
Nişantaşı AFM sinemalannda.
komedilerinden biri olarak ka-
bul gören "Davetsiz Misafir",
ölü ya da diri. başına 100 bin
dolar ödül konmuş hırsızın, gi-
derek ailenin psikoloğu yerine
konduğu bir yanlışlıklar kome-
disi.
'Vahşi Bir Şey'. 'Babanın
Metresi' ve 'Kuzulann Sessizli-
ği' gibi filmleriyle tanınan yö-
netmen Jonathan Demme'in ye-
ğeni Ted Lenune'in tıkınnda bir
tempo tutturduğu bu ilk yönet-
menlik denemesi, birtakım
karşıtlıklara dayanan bildik
entrikaa, türün klişelerini yerü
yerinde kullanarak sürekli kao-
sa çeyrek kalınan bir gerilimi de
içeren, esprili anlatımı ve oyun-
culuğuyla anında tüketiliveren
cınsten hoş bir fars.
Kutsal 'aile değerleri'
Amerikan sınemasında son
yıllarda o unutulmaz, trajiko-
mik 'Gülkrin Savaşı'yla doru-
ğuna çıkmış evlilik eleştırisi ka-
dar yoğun olmasa da. görünür-
de ortahğın sülliman olduğu
'aile'ye bir hayli dokundurup
bindirerek kıkır kıkır güldüren
'Davetsiz Misafir'de dönülüp
dolaşılıp sonuçta yine kutsal
'aile değerleri'ne çark ediliyor
tabii ki.
Bu filmle şansı dönen, ABD'-
de 'The Ref diye çağnlan ko-
mik star Denis Leary, yılbaşı
gecesinde, sürekli kavga eden
çiftle gece ilerledikçe, Nat King
Cole şarkısı eşliğinde geleneksel
büyük aile yemeği için eve dolu-
şan yakınlannı mecburen, ta-
banca zoruyla rehine alan ve
damat-gelin-kaynana-göriim-
ce. tüm aile, habire birbirleriyle
dalaşıp didiştikçe nerdeyse çıl-
dırma raddelerine gelen küfür-
baz, bahtsız hırsız rolünde yete-
neklerini kanıtlıyor. Avustral-
yalı oyuncu Judy Davis, her za-
manki ustalığjyla 15 yıllık evlili-
ğirun, özelliİde ailenin mutlak
hakimi, körkunç kaynanasının
(Glynis Johns) sinirlerini harap
ettiği, tatminsiz, stresli, ama
tath kadını çanlandınrken her
fırsatta benmerkezli tiradlar çe-
ken, ana kuzusu. sünepe koca
rolündekı Kevin Spacey de
uyumlu oyunuyla filmin saca-
yağım oluşturuyor.
Chasseur çiftinin, hep arada
kalmış. hırsıza takılmak, hatta
mafyaya kanşıp suç ve suçlular
dünyasına katılmak isteyen ti-
pik zamane veledi cin gibi oğlu.
hırsızın, becereksiz. ıçkici yar-
dakçısı. onu sürekli ezen ami-
rinden öcünü. amirinin kansıy-
la yatarak alan uyanık polis ya
da gelininin zinasım diline dola-
mış, hırslı, mütehakkim kayna-
na gibi yan karakterler de belir-
gin tatlar katıyor 'Davetsiz Mi-
safir'e.
Yeni bir komedyen
Peşine polisin düştüğü. yo-
ğun bir insan avında kaçayım
derken tüm yapay davranışla-
nn, soğuk nefretlerin. zorlama
ilişkilerin ve bütün kirli çama-
şırlann ortabğa saçıldığı bir aile
mahremiyetinin çok yakından
tanığı olmak durumunda ka-
lan, son bir voli vurup dünyalı-
ğjm düzecekken rehine aldığı
çiftin, tabancalı ruh doktoru (!)
kesüdiği, bir Noel kabusuna bo-
doslama. göbekten dalan.
ayaktakımından bır hırsızın
komik serüvenini aktaran 'Da-
vetsiz Misafir', yer yer popüler
bir karamizah çizgisinde seyre-
den ve mini mini gülümseme-
lerle seyredilen, sevimh bir eğ-
lencelik sayılabilir. Kimi hoş
anlara sahip, taşkın renklere
bürünen bu beylik güldürü de-
nemesi, özetle yeni bir yönet-
menle yeni bir Amerikan ko-
medyenini Ted Demroe'le Denis
Leary'i tamtıyor meraklısına.
Öyle aman aman dedirtecek
türden, kaçınlmayacak bir gül-
dürü başyapıtı değilse de. alışıl-
mış deyişle hoşça vakit geçir-
mek için bire bir.
UĞUR KÖKDEN
Barış Odülfi Semprun'ün
Frankfurt Kıtap Fuan'nın "Barış Ödülü", bu yıl, Jorge
Semprun'a verildi. Eski ispanyol kültür Bakanı Semprun,
inişli-çıkışlı bir yaşam serüveninin ve çok renklı bir siyasal
çizginin simgesiydi. Yirmınci yüzyıh, neredeyse bütünüyle,
varlığında somutlaştıran ender kişiliklerden bin. "Bağlan-
macı "yazarlarailesi içinde bile, seçkin veözel bir yere sa-
hipti.
Semprun'de siyasal eylem ve yazı, kimi yazarlarda -VH-
torini, Expery, Nordahl Grieg, Malraıu, Conrad; bır ölçüde
Hemingway, Caldvvell, Hellman, Malaparte ve Koestler-
de sözgelimı- görüldüğü gibi birbirini bütünler, zengınleşti-
rir. Bir anlamdaysa, iç içe bır geçışı sergiler. Sessiz ve edil-
gen tanıklıktan nefret eden Semprun, yanlış-doğru seçim-
lerıyleetkinbıçimdeçağınakatılanlardanoldu. "Hiçbirşey,
siyasal eylemin yerini tutmaz" diyen o.
Bu kimliğiyle Buchenvvald Toplama Kampı'ndan yola
çıkıp, uzun ve çetin bir yürüyüşün sonunda, Franco sonrası
Ispanyasf nda Kültür Bakanlığı koltuğuna oturmayı başara-
bildi. On üç yaşında Cumhuriyetçiler'in yenilmiş savaşçı-
lardan oluşan gölgeler ordusu içinde yer alıp, on altı yaşı-
nda Fransa'daki direniş eylemlerıne; ispanya'da ölümle
köşe-kapmaca oynayan yasadışı ve geleceksiz yeraltı ya-
şamından İspanyol Komünıst Partisi Merkez Komıtesı üye-
liğine dek yürüdü, adım adım. Ancak böyle bir kararlı bılinç,
arkasında bıraktığı kaygı ve bılinmezlerle dolu menderes-
leri açıklayabilir.
1977'de yayımlanan ve Semprun'ün İKP içindeki yeraltı
yaşamını yansıtması nedeniyle İspanya'da büyük tartışma-
lara yol açan Federico Sanchez'in Özyaşamöyküsü, aslı-
nda, bu sürekli sessiz gecenin dışavurumu sayılır. Ama,
yazık kı bır başlagıç girişımıne karşın, bu kitap dilimıze çev-
rilmedı.
Semprun, 1964 güzünde partıden atıldıktan, yanı "aile"-
den uzaklaştırıldıktan sonra, iki dılden yazdığı özyaşamsal
öykülerı/romanlarıyla çeşitlı ödüller kazanan İspanyol
asıllı bir Fransız yazara dönüştü. Ayrıca, düzyazının parıltılı
bır ustası kabul edilmesine, bu yönde taçlandırılmasına
karşın; çeşitlı senaryolarıyla da uluslararası üne ulaşacak
çağdaş ve değişik bir senaryo yazarı kımlığı kazandı.
Uzun, hareketli ve tehlikeli bir yaşamdan sonra parti
dışında bırakılmayı, "Bu türden bır kopuş ınsana oldukça
acı verır" dıyerek niteleyecektir yıllar sonra Semprun. Bu-
nunla birlikte, o yalnız partıden değıl, kendı deyımıyle "in-
sanı sarhoş eden parti ruhundan da" kopmuştu. Üstelik, o
dönem birçeşit bağbozumu yıllarıydı.
Oysa, soyluluğa karışmış bır büyük burjuva aileden geli-
yordu. Siyasetçı, hukukçu ve yazarlann çoğunlukta olduğu
bir aileden. Hukukfelsefesi profesörü olan babası, iç savaş
boyunca Cumhuriyetçiler'in La Haye işgüderi olarak görev
yaptı. Belkı de, böyle bir yazgı onun tüm yaşamını değıştir-
di. Kendı sözcükleriyle, 1937de, Hollanda'da, Baudelaire
veProost'tan "Fransızca "öğrenıyor; boş zamanlarda Ma-
uritshuıs Müzesı salonlarında resmi tanımaya çalışıyordu.
On dört yaşında bir çocuk, bitmez bir hayranlıkla sanki her
şeyı aynı anda öğrenme ıvediliğı ıçındeydi: Sürgünü, ya-
bancı dıllerı, Hollanda resmini, yaşamayı ve büyük tedır-
ginliğı.
Bır İspanyol, ılk romanını (Büyük Yolculuk) -ya da uzun
öykü diyelim- Madridde oturup Fransızca yazsın olabilir
mi? Uzun zaman yalnızca bir isim -kod adı- olarak yaşayan
yazar, gördüklerini, toplama kampındayaşadıklarını.okor-
kunç gerçeğı, hiç kımseye anlatamadan geçırmıştı yıllarını.
Yazmak gereksinimı, belkı, buradan kaynaklanıyor Uzun
bir süre, soluğunu dayanılmaz ölçüde içinde tutmuş olmak-
tan. Gene de, kırk yaşlarında kalemı elıne aldı Her durum-
da Buyuk Yolculuk (Can Yayınları, 1985) hayal gücüne karşı
belleğin birzaferi değıl mı?
Yazar, "Direnme günleri ve toplama kampı, Fransızcaya
sıkı sıkıya bağlı birgerçeklikti. Direniş hareketini Fransızca
sözcükler aracılığıyla tanımıştım; onun için bu dille
yazdım" demiştir kendisiyle gerçekleştirilen bır görüşme-
de.
Gerçekten, direniş, Semprun'ün gözünde ispanyol iç Sa-
vaşı'nın bir uzantısı nıteliğıyle somutlaşır. Düşman, aynı
düşmandır çünkü. Dolayısıyla, faşizm, yaşanan bir dene-
yımdır onun ıçın. Yakın ve fizik bir gerçek.
Büyük Yolculuk da, direniş örgütü içinde çalışan genç bir
patlayıcı madde uzmanının Buchenvvald Toplama Kampı'-
nda noktalanan uzun yolculuğunun öyküsüdür. Ikınci çevi-
risini (birinci baskı Millıyet Yayınları, 1977) Nedim Gürsel'in
gerçekleştirdiğı BuyükYolculuk'u bütünleyen, odönemı ve
koşulları sayısız ayrıntısıyla aktaran ikincı özyaşamsal
ürünse, Güzel Bir Pazar başlıklı anılar kitabı. Semprun'ün
tüm yapıtları hep çağnşımlar, sıçramalar üstüne kurulu;
kurgusal yenilikler taşıyan, zaman ve yer anlayışının sü-
rekli bırbirine eklemlendiğı dikkat çekıci ürünler. Bu yüz-
den, herhalde, "Zaman damıttı anılarımı" demiştir yazar.
Buyük Yolculuk'un baş kişısı -yeraltı adı, Gerard- her ne
kadar kurgusal anlamda yazarın "ikiz kardeşi" olsa bile,
bu uzun öykü aynı zamanda felsefı bir roman özellikleri de
taşımakta. Gerard, öyküsünü aktarırken, kendisini, "Özgür
bir insan olduğum için hapisteyim " diye tanımlar"
Kuramsal düşünce, yazarın Ramon Mercader'in Ikinci
Olümu isimli romanında daha çok kendini gösterir. Semp-
run'ün bu ilk romanı, insanın tarihle ilişkileri çevresinde
döner; tarih ve sıyasetm ortak trajiğını seçer ana eksen ola-
rak. Bır başka açıdan bakıldığındaysa, genç bır kurdun vah-
şi yalnızlığından, ölçü dışı yalınlığından, yırtıcı olgunluğa
ve evcil bir dinginliğe geçiş döneminin ürünü sayılmak ge-
rekır Ramon Mercader.
öte yandan, çocukluğundan beri sinemaya düşkün ol-
duğunu saklamayan yazar, Büyük Yolculuk'tan etkilenmiş
unlü yönetmen Alain Resnais için Savaş Bitti fılminin se-
naryosunu yazar. Sonra, Vassilikos'un romanından uyar-
lanan Z'yi (Ölümsüz ya da O Yaşıyor) kaleme alır, ardından
gene Costa Gavras için ltiraf'\ (1970) senaryolaştınr. Losey
için yazdığı Güney Yolları'na gelince, Savaş Bitti'ye çok
yakın düşen bir konu olarak başarı kazanmaz.
Dîl Derneğî etkinlikleri
ANKARA (Cumhuriyet Bû-
rosu) - Dıl Derneği. 4. bilimsel
kurultayını 21 -23 ekim tarihleri
arasında Milli Kütüphane Sa-
lonu'nda gerçekleştirecek. Dil,
Derneği. 30 ekimde düzenlediği
törenle de Omer Ason AkSoy'u
ölümünün birinci yıldönümün-
de anacak.
Dıl Derneği, "KMe tletişün
Araçlannda Dil Kullanımr
başlıklı 4. bilimsel kurultayını,
Kültür Bakanlığı desteğiyle,
21-23 ekim tanhleri arasında
düzenleyecek. 21 ekim günü.
saat 10.30'da başlayacak olan
1. oturuma. Mahmut Tali ön-
gören, "Seste ve Görüntüde
Türk Dili" başlıkh konuşmasıy-
la katılacak.
Oturum başkanlığını Şera-
fettin Tııran yapacak. Saat 14.
OO'te başlayacak olan ikinci
oturumun başkanhğıru Musta-
fa Canpolat yapacak. Oturuma,
"Çeviri Filmi ve tzleyicisi Bağ-
lamında Dublaj ve Alt Yazüı Çe-
viriler" adlı bıldınsıyle Işın Ben-
gi ve İlknur Keçik, "Teloizyon-
daki Çe>iri Metinlerdeu
Ki Bağ-
lacının Kullanımı" konulu bildi-
nsiyle Şükriye Ruhi, "Smır
Aşan Yayınlarda Dil Sonınu"
başlıklı konuşmasıyla Ömer
Demircan katılacaklar.
Kurultayın 2. gününde ger-
çekleştirilecek olan 3. oturu-
mun başkanhğını. Şerafettin
Turan yapacak. Emin Özdemir
ve Sündüz Kasar Öztürk'ün
katılacaklan toplantıda. kitle
ıletişim araçlanndaki Türkce ve
çocuk edebiyatındakı dıl soru-
nu tartışılacak. Saat 14.00'te
başlayacak olan oturuma, Ej-
der Akışık. gazetemiz Ankara
Temsilcisi Mustafa Balbay,
Mehpare Çelik, Kamfle Imer
katılacaklar. "Kitle tletişim
Araçlarında Dil Kullanınn"
başlıklı paneli, Korkmaz Alem-
dar yönetecek.
23 ekimde, Sevgi özel'in baş-
kanlık ettiği oturuma Hasan
AnamıiT, Deniz Zeybek, Şeyda
Llsever, Ahmet Kocaman'katı-
lacaklar, yaansal iletişim alanı-
ndaki dil sorunlan dile getirile-
cek.
Dil Derneği, 30 ekim pazar
günü, saat 14.00'te düzenle-
yeceği törenle de Ömer Asım
Aksoy'u ölümünün birinci yıl
dönümünde anacak. Törene
konuşmacı olarak. Şerafettin
Turan, Mustafa Ekmekçi, Ko-
nur Ertop, Emin özdemir katı-
lacaklar.