25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM1994CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Jack Nicholson - Michelle Pfeiffer - Mike Nichols'tan, 1990'lann kurt adamı yorumu: Wolf Gündüz iıısaıı, gece kurt! SUNGU ÇAPAN (Wolf): Yönetmen: Mike Nichols / Senaryo: Jim Harrison, Wesley Strick / Kamera: Giusseppe Rotunno / Müzik: Ennio Morricone / Oyuncular: Jack Nicholson, Michelle Pfeiffer, James Spader, Kate Nelligan, Christopher Plummer, Richard Jenkins / 1994 ABD (WB) Beyoğlu Emek, Şişli Kent, Maslak Mövenpick, Etiler Akmerkez, Bakırköy S. 74, K. Süreyya, Ç. Şafak, Altunizade Capitol, Pendik Oscar sinemalannda. Jack Nichobon'ı nasıl bilirsi- niz? Hollywood rûya fabrikası- nın en ünlü ve hünerli, çağdaş ikonlanndan biridir hazret. Yıllann tahribaüna, iyice sey- rekleşen saçlanna ve göbeğine karşın, her yeni fılminde, boş verrnişlikle İcüstahlık arasında gidip gelen bakışlan, şeytani gülümsemesi ve muzip, hınzır, hinoğlu hin anlamlara bürünü- veren yüz ifadeleriyle durumu idare edegelerek hep namıru yü- rütür. Bu efsanevi anti-kahramaru, şimdiye kadar, Milos Fonnan'- ın Guguk Kuşu'nda toplum için tehlikeli damgasıyla, zorla akıl hastanesine kapatılan bir uyumsuz ve dengesiz; Stanley Kubrick'in The Shining'inde, çağdaş korku-gerilım edebiya- ürun tüccar kralı Stepben King'- in hayal gücünden doğma bir kaçık; George Miller'ın East- wick Cadılan'nda da mazbut kadınlan baştan çıkaran zam- para bir şeytan ya da Tim Bur- ton'un Batman'mda kıhkıan kılığa giren, Batman'm ve top- lumun amansız düşmanı joker olarak seyretmiştik de, bir tek 'kurt adam'lığı eksik kalmıştı. tlkel, vahşi bir kurt adam Işte ünlü aktöriin iki eski yoldaşının. yazar Jim Harri- son'ia yönetmen Mike Nichofe'- ın tezgahladığı son fılmi, bu hafta izlediğimiz VVolf-Kıırt bu merakımızı da giderdi şükür! Gündüz insan. gece kurt adam olan Jack Nicholson'a tabii ki bir başka Hollywood lokomo- tifı daha eşlik ediyor fılmde: Michelle Pfeiffer. Sinemada korku-fantastik türiinün tozlanmış efsanelerin- den kurt adam mitosu, sessiz si- nema çağlanndan günümüze. değişik oyuncularla ve makyaj teknıkleriyle kulJanılagelen bir malzeme. Yönetmen Mike Nkfaots'ın, kan, şiddet, korku saçan, türün iç bulandıncı örneklerinden farklı. olağan ve gerçekçi bir tarzda konuya yaklaşımında, günümüzde Bosna'da yaşanan cehenneme ya da sanatın yerini ele geçirmiş popüler kültür ve TV egemenliğine ilişkin gön- dermelere, metaforlara, incel- miş zevklere dayalı bireycilik övgülerine rastlamak olası. Ne YEDIRENK Gündüz insan, gece kurt adam olan Jack Nicholson'a bir Holh wood lokomotifi daha eşlik ediyor filmde: Michelle Pfeiffer. var ki bütün bu aydın işi in- celikler, insanın içindeki hayva- nın zincirlerinden boşanarak dışan çıkması, giderek bastınl- mış doğal içgüdülerin insanı hayvana dönüştürmesi gibisin- den uyandırdığı çağnşımlar, vb. öğeler. Kurt'u etkileyici. ba- şanJi birfilm kılmaya yetmiyor. Gittikçe yaşlandığını hisse- den, elinin altındaki dünyanın uçup gitmekte olduğu, kansını (Kate Nelligan) kollannda ya- kaladığı, koltuğuna da göz dık- miş. hırslı genç rakıbiyle (James Spader) göze göz. dişe diş bir mücadeleye girişmiş, Marîhat- tanlı seçkin yayınevi editörü NVİlliam Randall (Jack Nichol- son), karlı bir gecede, arabasıy- la çarpüğı bir kurt tarafından ısınlıyorelinden filmin başında. Çağdaş, umutsuz bir aydın olan Randall'ın 'değişinim'iyle birlikte yaşamı da değişiyor derken. Bütün gün uyuyakalıp kok- lama, duyma, hissetme gibi algılamalannın acayip keskin- leştiği, ellerinin. ayaklannın, kulaklannın biçim değiştirdiği, kıllannın uzadığı. duygusal açı- dan çok yıpranmış, teslim bay- rağını açmak üzere olan kahra- manımız, gecenin karanlığında dilediğince koşuşturan, canırun çektiğini yapan, insani baskı ve endişelerinden kurtulan, ner- deyse minare boyu atlayıp ap- layan, ilkel ve vahşi bir kurt adama dönüşiiyor. Gösterişli 'yıldız fılmi' Onu edilgin bularak yerinden almaya hazırlanan zengin ve züppe patronunun (Christop- her Ptummer), heyecan ve ma- cera arayan, güzel, çekici kızı Laura'ysa (Micbelle Pfeiffer), gündüzleri zevk ve kişiük sahi- bi, yazarlann, romancılann önünde secdeye durduklan, saygın bir yayıncı halindeki, ge- celeri kurt adam takılan, mus- kalı kahramanımızın içindeki erkeklik hormonlannı da pom- palıyor... Ön yıl kadar öncesinin John Landts yapımı. ilgjnç 'Amerika- b Bir Kurt Adam Londra'da' fil- mindeki çok başaralı 'değişinim' sahnelenyle anımsanan, mak- yaj büyücüsü Jack Baker'ın, bu kez pek aşınya kaçılmamış, makul makyajıyla kurt adam- laştınlmış Jack Nicholson'ı parkta orangutan gibi koşuştu- rurken ya da babasmdan hoş- lanmayan, eski uyuşturucu bağımlısı ve hemşire, asi ve şı- mank zengin kızı Michelle Pfe- iffer'la mercimeği fınna verir- ken seyretmek isteyen Nichol- son hayranlannı bir yere kadar tatmin edebilir Mike Nichols imzalı bu yeni kurt adam çeşit- lemesi. Kurttan gecen ve insanın kurdun ulumasını taklit ettiği çılgınlık hali diye tanımlanan Lycanthrophy hakkında bir parça fıkir verebilen, tanınmış oyunculanyla sırurlı bir ilgı çe- kebilen Kurt tanınmış iki İtal- yan ustarun. Ennio Morricone'- yle kameraman Giuseppe Ro- tunno'nun başanlı müzik ve gö- rüntülerine karşın, donuk. iyi cila çekilmiş, gösterişli ama boş bir *yıldız fılmi' sonuçta. Fan- tastik sinema tutkunlanna an- cak keci boynuzu tadı veren, metaforik ve estetik. ancak önemsiz bir deneme 'Wolf. YlBİ IftfUMIUt BEBEK FİRARDA: Patrick Read Johnson ın yönettığı ''Be- bek Firarda" adlı film bugün gös- terime gınyor. Senaryosunu John Hugh'un yazdığı fitade başlıca rolleri Joe Mantegna, Lara Dynn Boyle. Joe PantoUaoo ile Jacop ve Adam VVorton adlı iki yaşındakı ikizler paylaşıyor. Filmin kahra- manı dokuz aylık bır bebek olan Bink. Anne ve babasuun gurur ve neşe kaynağı olan bu küçük bebe- ğin canı çok sıkılmaktadır. Bir gün büyük bir maceraya atılır. Her şeyi yüzlerine gözlerine bu- laşüran ûç kafadar, bebek Bink'ı kaçınr. Aİna daha yürümeye yeni başlamı; olan bebek, onlann elin- den kurtulur ve şehrin içinde çılgın bir kovalamaca başlar Yönetmen Johnson "Bu, ab- şılageüniş ailefilmJerindendeğil. Burada kirişJerden sokaklara sar- kan, gorilleıie a\nı kafese giren ve otobüsle gjderken arkasıodan ara- bayla kotaJanan bir bebek göre- ceksiniz. Türlü görsd efektier kul- lanılmakta, ama öykü insanın yü- reğine hitap etmekte" dıyor. ÇDLGIN SAHTEKARLAR: Bugün göstenme giren bir başka fılm de Billy CrystaL Danid Stem. John Lovitz ve Jack Palan- ce'ı bır araya getiren ve "Ciry SHdtets" fılminin devamı niteliği- ni taşıyan "Çügm Sahtekariar". Filmin yönetmeni, İngüiz Paul WeuamL BiUy Crystal, kansıÇPatrida Wedig), iki çocuğu, ineği ve New York City radyosunun yöneticisi olarak sahip olduğu yeni işiyle ya- şamın tadını çıkaran Mitcfa Rob- bins rolünü üstleniyor. Mitch, eski kayınbiraderi tarafından işinden kovulan en yakın arka- daşı Phil Berquist'e (Daniel Stem) de radyoda iş verir. Mitch'in ya- şamı. "Baba 2" filminin diyalog- lannı aklından hiç çıkaramayan kardeşi Glenn'ın gelişiyle altüst olur. Bu arada şapkasının astan- na gizlenmiş bir defıne haritası bulur. Mitch ve Phil, Glenn'i de ikna edip zengin ohna umuduna doğru komik ve macera dolu yol- culuklanna başlarlar. Altm çılgınlığına kapılmış üç kafadar, atlannın sırtında yol aldıklan Batı'da, birinci fılmde ölen Curiy'nin ikizi Duke'u bulurlar. Ilk «City SUckere" filminde canlandırdığı Curly rolüyle 1992'de En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscan'nı kazanan Jack Palance, bu filmde de Curiy'nin ikizi rolünde. Palance, aynı ekiple bu çok sevdiği rolün ikizini oyna- maktan çok mutlu olduğunu söy- lüyor. Yeni bir komedyeni,Denis Leary'yi tanıtanbir karşıtlıklar komedisiAlacağınrehineyi önce bir tanı, soııra tutsak et!..İçinde bulunduklan evlilik gemisinin, kayalıklara bindirip alabora olarak suyun dibini boylamasının eşiğine gelmiş bir çift, Caroüne ve Lloyd Chasse- ur (Judy Davis ve Kevin Spa- cey). Her dakika patlak veren bir tartışmayı sürdürüyorlar dur- durak tanımaksızın. Sürekb' eleştin, horgörü. kınama ve suçlama içeren, zehir-zemberek diyaloglann aralanndaki sevgı ve saygıyı kıür kitır doğrayıp tükettiği, bitmek bilmeyen bir dırdınn ilişkilerini oyduğu, de- vam ettikleri ruh doktorunun gözleri önünde bile, ağız dolusu hakaretlerle birbirlerini çileden çıkaran, sürekli didişen bu çif- tin hep 'Ben haküynn' ağırlıkb, tekdüze ve yıptancı tartışma- lardan ibaret ortak yaşamına, tesadüfen, dışardan biri. soy- gun girişimi başansıziığa uğ- ramış ve bubi tuzaklı alarma yakalarup gizli kamera tara- findan da saptanmış bir hırsız kanşırsa, görün seyreyleyin ne- ler olur? Bir yanlışbklar komedisi Polisin dört koldan aradığı, kaçarken bir köpek tarafından da örselenmiş, gariban hırsız Gus (MTV'den tanıdık Denis Leary); tutsak aldığı. bir eli yağ- da bir eH baldaki varlıklı çiftin, duvarlannda ChagaJJ resimleri- nin asıh olduğu zengin evinde, hiç de istemeye istemeye. daya- nılması güç bir evlilik savaşımı- na çok yakından tanık olarak üstelik kımin kimi rehine tuttu- ğu da pek belli olmayan, gittik- çe kabusa dönüşen saatler ge- çirmek zorunda kalacaktır pınl pınl bir Noel gecesinde. MTV ekranındaki abuk-sabuklukla- nyla dikkati çeken, sanşın, fır- lama. 'stand-up' komedyen De- nis Leary'yi Hollywood'un aramlan isimlerinden birine dö- nüştüren ve ABD'de yaz mevsi- minin umulmadık ilgi çekmiş DavetSİZ MİSOf ir (The Ref - Hostile Hostages): Yönetmen: Ted Demme / Senaryo: Richard La Gravennese, Marie Weiss / Kamera: Adam Kimmel / Müzik: David A. Stewart / Oyuncular: Denis Leary, Judy Davis, Kevin Spacey, Glynis Johns, Raymond J. Barry, Christine Baranski /1994 ABD (UIP), Beyoğlu Fitaş, Kadıköy Ocak, Nişantaşı AFM sinemalannda. komedilerinden biri olarak ka- bul gören "Davetsiz Misafir", ölü ya da diri. başına 100 bin dolar ödül konmuş hırsızın, gi- derek ailenin psikoloğu yerine konduğu bir yanlışlıklar kome- disi. 'Vahşi Bir Şey'. 'Babanın Metresi' ve 'Kuzulann Sessizli- ği' gibi filmleriyle tanınan yö- netmen Jonathan Demme'in ye- ğeni Ted Lenune'in tıkınnda bir tempo tutturduğu bu ilk yönet- menlik denemesi, birtakım karşıtlıklara dayanan bildik entrikaa, türün klişelerini yerü yerinde kullanarak sürekli kao- sa çeyrek kalınan bir gerilimi de içeren, esprili anlatımı ve oyun- culuğuyla anında tüketiliveren cınsten hoş bir fars. Kutsal 'aile değerleri' Amerikan sınemasında son yıllarda o unutulmaz, trajiko- mik 'Gülkrin Savaşı'yla doru- ğuna çıkmış evlilik eleştırisi ka- dar yoğun olmasa da. görünür- de ortahğın sülliman olduğu 'aile'ye bir hayli dokundurup bindirerek kıkır kıkır güldüren 'Davetsiz Misafir'de dönülüp dolaşılıp sonuçta yine kutsal 'aile değerleri'ne çark ediliyor tabii ki. Bu filmle şansı dönen, ABD'- de 'The Ref diye çağnlan ko- mik star Denis Leary, yılbaşı gecesinde, sürekli kavga eden çiftle gece ilerledikçe, Nat King Cole şarkısı eşliğinde geleneksel büyük aile yemeği için eve dolu- şan yakınlannı mecburen, ta- banca zoruyla rehine alan ve damat-gelin-kaynana-göriim- ce. tüm aile, habire birbirleriyle dalaşıp didiştikçe nerdeyse çıl- dırma raddelerine gelen küfür- baz, bahtsız hırsız rolünde yete- neklerini kanıtlıyor. Avustral- yalı oyuncu Judy Davis, her za- manki ustalığjyla 15 yıllık evlili- ğirun, özelliİde ailenin mutlak hakimi, körkunç kaynanasının (Glynis Johns) sinirlerini harap ettiği, tatminsiz, stresli, ama tath kadını çanlandınrken her fırsatta benmerkezli tiradlar çe- ken, ana kuzusu. sünepe koca rolündekı Kevin Spacey de uyumlu oyunuyla filmin saca- yağım oluşturuyor. Chasseur çiftinin, hep arada kalmış. hırsıza takılmak, hatta mafyaya kanşıp suç ve suçlular dünyasına katılmak isteyen ti- pik zamane veledi cin gibi oğlu. hırsızın, becereksiz. ıçkici yar- dakçısı. onu sürekli ezen ami- rinden öcünü. amirinin kansıy- la yatarak alan uyanık polis ya da gelininin zinasım diline dola- mış, hırslı, mütehakkim kayna- na gibi yan karakterler de belir- gin tatlar katıyor 'Davetsiz Mi- safir'e. Yeni bir komedyen Peşine polisin düştüğü. yo- ğun bir insan avında kaçayım derken tüm yapay davranışla- nn, soğuk nefretlerin. zorlama ilişkilerin ve bütün kirli çama- şırlann ortabğa saçıldığı bir aile mahremiyetinin çok yakından tanığı olmak durumunda ka- lan, son bir voli vurup dünyalı- ğjm düzecekken rehine aldığı çiftin, tabancalı ruh doktoru (!) kesüdiği, bir Noel kabusuna bo- doslama. göbekten dalan. ayaktakımından bır hırsızın komik serüvenini aktaran 'Da- vetsiz Misafir', yer yer popüler bir karamizah çizgisinde seyre- den ve mini mini gülümseme- lerle seyredilen, sevimh bir eğ- lencelik sayılabilir. Kimi hoş anlara sahip, taşkın renklere bürünen bu beylik güldürü de- nemesi, özetle yeni bir yönet- menle yeni bir Amerikan ko- medyenini Ted Demroe'le Denis Leary'i tamtıyor meraklısına. Öyle aman aman dedirtecek türden, kaçınlmayacak bir gül- dürü başyapıtı değilse de. alışıl- mış deyişle hoşça vakit geçir- mek için bire bir. UĞUR KÖKDEN Barış Odülfi Semprun'ün Frankfurt Kıtap Fuan'nın "Barış Ödülü", bu yıl, Jorge Semprun'a verildi. Eski ispanyol kültür Bakanı Semprun, inişli-çıkışlı bir yaşam serüveninin ve çok renklı bir siyasal çizginin simgesiydi. Yirmınci yüzyıh, neredeyse bütünüyle, varlığında somutlaştıran ender kişiliklerden bin. "Bağlan- macı "yazarlarailesi içinde bile, seçkin veözel bir yere sa- hipti. Semprun'de siyasal eylem ve yazı, kimi yazarlarda -VH- torini, Expery, Nordahl Grieg, Malraıu, Conrad; bır ölçüde Hemingway, Caldvvell, Hellman, Malaparte ve Koestler- de sözgelimı- görüldüğü gibi birbirini bütünler, zengınleşti- rir. Bir anlamdaysa, iç içe bır geçışı sergiler. Sessiz ve edil- gen tanıklıktan nefret eden Semprun, yanlış-doğru seçim- lerıyleetkinbıçimdeçağınakatılanlardanoldu. "Hiçbirşey, siyasal eylemin yerini tutmaz" diyen o. Bu kimliğiyle Buchenvvald Toplama Kampı'ndan yola çıkıp, uzun ve çetin bir yürüyüşün sonunda, Franco sonrası Ispanyasf nda Kültür Bakanlığı koltuğuna oturmayı başara- bildi. On üç yaşında Cumhuriyetçiler'in yenilmiş savaşçı- lardan oluşan gölgeler ordusu içinde yer alıp, on altı yaşı- nda Fransa'daki direniş eylemlerıne; ispanya'da ölümle köşe-kapmaca oynayan yasadışı ve geleceksiz yeraltı ya- şamından İspanyol Komünıst Partisi Merkez Komıtesı üye- liğine dek yürüdü, adım adım. Ancak böyle bir kararlı bılinç, arkasında bıraktığı kaygı ve bılinmezlerle dolu menderes- leri açıklayabilir. 1977'de yayımlanan ve Semprun'ün İKP içindeki yeraltı yaşamını yansıtması nedeniyle İspanya'da büyük tartışma- lara yol açan Federico Sanchez'in Özyaşamöyküsü, aslı- nda, bu sürekli sessiz gecenin dışavurumu sayılır. Ama, yazık kı bır başlagıç girişımıne karşın, bu kitap dilimıze çev- rilmedı. Semprun, 1964 güzünde partıden atıldıktan, yanı "aile"- den uzaklaştırıldıktan sonra, iki dılden yazdığı özyaşamsal öykülerı/romanlarıyla çeşitlı ödüller kazanan İspanyol asıllı bir Fransız yazara dönüştü. Ayrıca, düzyazının parıltılı bır ustası kabul edilmesine, bu yönde taçlandırılmasına karşın; çeşitlı senaryolarıyla da uluslararası üne ulaşacak çağdaş ve değişik bir senaryo yazarı kımlığı kazandı. Uzun, hareketli ve tehlikeli bir yaşamdan sonra parti dışında bırakılmayı, "Bu türden bır kopuş ınsana oldukça acı verır" dıyerek niteleyecektir yıllar sonra Semprun. Bu- nunla birlikte, o yalnız partıden değıl, kendı deyımıyle "in- sanı sarhoş eden parti ruhundan da" kopmuştu. Üstelik, o dönem birçeşit bağbozumu yıllarıydı. Oysa, soyluluğa karışmış bır büyük burjuva aileden geli- yordu. Siyasetçı, hukukçu ve yazarlann çoğunlukta olduğu bir aileden. Hukukfelsefesi profesörü olan babası, iç savaş boyunca Cumhuriyetçiler'in La Haye işgüderi olarak görev yaptı. Belkı de, böyle bir yazgı onun tüm yaşamını değıştir- di. Kendı sözcükleriyle, 1937de, Hollanda'da, Baudelaire veProost'tan "Fransızca "öğrenıyor; boş zamanlarda Ma- uritshuıs Müzesı salonlarında resmi tanımaya çalışıyordu. On dört yaşında bir çocuk, bitmez bir hayranlıkla sanki her şeyı aynı anda öğrenme ıvediliğı ıçındeydi: Sürgünü, ya- bancı dıllerı, Hollanda resmini, yaşamayı ve büyük tedır- ginliğı. Bır İspanyol, ılk romanını (Büyük Yolculuk) -ya da uzun öykü diyelim- Madridde oturup Fransızca yazsın olabilir mi? Uzun zaman yalnızca bir isim -kod adı- olarak yaşayan yazar, gördüklerini, toplama kampındayaşadıklarını.okor- kunç gerçeğı, hiç kımseye anlatamadan geçırmıştı yıllarını. Yazmak gereksinimı, belkı, buradan kaynaklanıyor Uzun bir süre, soluğunu dayanılmaz ölçüde içinde tutmuş olmak- tan. Gene de, kırk yaşlarında kalemı elıne aldı Her durum- da Buyuk Yolculuk (Can Yayınları, 1985) hayal gücüne karşı belleğin birzaferi değıl mı? Yazar, "Direnme günleri ve toplama kampı, Fransızcaya sıkı sıkıya bağlı birgerçeklikti. Direniş hareketini Fransızca sözcükler aracılığıyla tanımıştım; onun için bu dille yazdım" demiştir kendisiyle gerçekleştirilen bır görüşme- de. Gerçekten, direniş, Semprun'ün gözünde ispanyol iç Sa- vaşı'nın bir uzantısı nıteliğıyle somutlaşır. Düşman, aynı düşmandır çünkü. Dolayısıyla, faşizm, yaşanan bir dene- yımdır onun ıçın. Yakın ve fizik bir gerçek. Büyük Yolculuk da, direniş örgütü içinde çalışan genç bir patlayıcı madde uzmanının Buchenvvald Toplama Kampı'- nda noktalanan uzun yolculuğunun öyküsüdür. Ikınci çevi- risini (birinci baskı Millıyet Yayınları, 1977) Nedim Gürsel'in gerçekleştirdiğı BuyükYolculuk'u bütünleyen, odönemı ve koşulları sayısız ayrıntısıyla aktaran ikincı özyaşamsal ürünse, Güzel Bir Pazar başlıklı anılar kitabı. Semprun'ün tüm yapıtları hep çağnşımlar, sıçramalar üstüne kurulu; kurgusal yenilikler taşıyan, zaman ve yer anlayışının sü- rekli bırbirine eklemlendiğı dikkat çekıci ürünler. Bu yüz- den, herhalde, "Zaman damıttı anılarımı" demiştir yazar. Buyük Yolculuk'un baş kişısı -yeraltı adı, Gerard- her ne kadar kurgusal anlamda yazarın "ikiz kardeşi" olsa bile, bu uzun öykü aynı zamanda felsefı bir roman özellikleri de taşımakta. Gerard, öyküsünü aktarırken, kendisini, "Özgür bir insan olduğum için hapisteyim " diye tanımlar" Kuramsal düşünce, yazarın Ramon Mercader'in Ikinci Olümu isimli romanında daha çok kendini gösterir. Semp- run'ün bu ilk romanı, insanın tarihle ilişkileri çevresinde döner; tarih ve sıyasetm ortak trajiğını seçer ana eksen ola- rak. Bır başka açıdan bakıldığındaysa, genç bır kurdun vah- şi yalnızlığından, ölçü dışı yalınlığından, yırtıcı olgunluğa ve evcil bir dinginliğe geçiş döneminin ürünü sayılmak ge- rekır Ramon Mercader. öte yandan, çocukluğundan beri sinemaya düşkün ol- duğunu saklamayan yazar, Büyük Yolculuk'tan etkilenmiş unlü yönetmen Alain Resnais için Savaş Bitti fılminin se- naryosunu yazar. Sonra, Vassilikos'un romanından uyar- lanan Z'yi (Ölümsüz ya da O Yaşıyor) kaleme alır, ardından gene Costa Gavras için ltiraf'\ (1970) senaryolaştınr. Losey için yazdığı Güney Yolları'na gelince, Savaş Bitti'ye çok yakın düşen bir konu olarak başarı kazanmaz. Dîl Derneğî etkinlikleri ANKARA (Cumhuriyet Bû- rosu) - Dıl Derneği. 4. bilimsel kurultayını 21 -23 ekim tarihleri arasında Milli Kütüphane Sa- lonu'nda gerçekleştirecek. Dil, Derneği. 30 ekimde düzenlediği törenle de Omer Ason AkSoy'u ölümünün birinci yıldönümün- de anacak. Dıl Derneği, "KMe tletişün Araçlannda Dil Kullanımr başlıklı 4. bilimsel kurultayını, Kültür Bakanlığı desteğiyle, 21-23 ekim tanhleri arasında düzenleyecek. 21 ekim günü. saat 10.30'da başlayacak olan 1. oturuma. Mahmut Tali ön- gören, "Seste ve Görüntüde Türk Dili" başlıkh konuşmasıy- la katılacak. Oturum başkanlığını Şera- fettin Tııran yapacak. Saat 14. OO'te başlayacak olan ikinci oturumun başkanhğıru Musta- fa Canpolat yapacak. Oturuma, "Çeviri Filmi ve tzleyicisi Bağ- lamında Dublaj ve Alt Yazüı Çe- viriler" adlı bıldınsıyle Işın Ben- gi ve İlknur Keçik, "Teloizyon- daki Çe>iri Metinlerdeu Ki Bağ- lacının Kullanımı" konulu bildi- nsiyle Şükriye Ruhi, "Smır Aşan Yayınlarda Dil Sonınu" başlıklı konuşmasıyla Ömer Demircan katılacaklar. Kurultayın 2. gününde ger- çekleştirilecek olan 3. oturu- mun başkanhğını. Şerafettin Turan yapacak. Emin Özdemir ve Sündüz Kasar Öztürk'ün katılacaklan toplantıda. kitle ıletişim araçlanndaki Türkce ve çocuk edebiyatındakı dıl soru- nu tartışılacak. Saat 14.00'te başlayacak olan oturuma, Ej- der Akışık. gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Mehpare Çelik, Kamfle Imer katılacaklar. "Kitle tletişim Araçlarında Dil Kullanınn" başlıklı paneli, Korkmaz Alem- dar yönetecek. 23 ekimde, Sevgi özel'in baş- kanlık ettiği oturuma Hasan AnamıiT, Deniz Zeybek, Şeyda Llsever, Ahmet Kocaman'katı- lacaklar, yaansal iletişim alanı- ndaki dil sorunlan dile getirile- cek. Dil Derneği, 30 ekim pazar günü, saat 14.00'te düzenle- yeceği törenle de Ömer Asım Aksoy'u ölümünün birinci yıl dönümünde anacak. Törene konuşmacı olarak. Şerafettin Turan, Mustafa Ekmekçi, Ko- nur Ertop, Emin özdemir katı- lacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle