Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14EKİM1994CUMA
HABERLER
Boziak:
1
Seçime
girmek istiyoruz'
•BATMAN(ANKA)-
HADEP Genel Başkanı
Murat Bozlak, ara seçimlere
demokratik ortam sağlandığı
takdirde girmek istediklerini
belirtti. Baunan'agelerek bir
basın toplanüsı düzenleyen
Bozlak, baskılar karşısında
çıkmaza giren hükümet ve
parlamentonun ara seçim
karan aldığını ileri sürerek,
ara seçim yasasının iki hile
içerdiğini öne sürdü.
Bölgeden lömilletvekibnin
1.5 milyon oyla seçileceğini
bunun dışında kalan 6 ilde ise
3 milyon seçmenin
bulunduğunu belirten Murat
Bozlak, "Bu görüntüye
karşın yüzde 10'luk ülke
barajı konuluyor. Birdiğer
hileyle de seçmen listeleri
güncelleştirilmeyerek
boşaltılanl800köyde
yaşayan 2 milyon seçmen
seçim dışı bırakılıyor" dedi.
DSPye merkezi
dar geliyor
• ANKARA (ANKA) - SHP
ve CHP'den katıbmlarla
solun birinci partisi haline
geldiği belirtilen DSP'nin
büyümesi genel merkez
çahşmalannı da etkiledi.
DSP Genel Başkan
Yardımcısı Cevdet Selvi,
Beşevler'deki genel merkezin
partinin 'cazibe merkezi'
haline geleceği
düşünülmeden tercih
edildiğini belirterek, "DSP
artık yerine sığmıyor, genel
merkezi genişletmek için
çalışma başlattık" dedi.
Oypusulasınöaki
yerler
• ANKARA (AA)-
Milletvekili ara seçimine
katıiacak 19 siyasi partinin
birleşik oy pusulasındaki
yerlerini belirlemek üzere
yarın kura çekilecek. Yüksek
Seçim Kurulu, daha önce21
siyasi partinin seçimlere
katılabileceğini ilan etmiş,
sonraki günlerde DSP ve YP
seçimlere kaülmayacaklannı
YSK'ye resmen
bildirmişlerdi. Bunagöre,
birleşik oy pusulasında yer
alacak 19 siyasi parti şunlar:
Anavatan Partisi, Anayol
Partisi, Birleşik Sosyalist
Parti, Büyük Birlik Partisi,
Cumhuriyet Halk Partisi,
Demokrat Parti, Diriliş
Partisi, Doğru Yol Partisi,
Halkın Demokrasi Partisi,
Işçi Partisi, Liberal Parti,
Millet Partisi, Milliyetçi
Hareket Partisi, Refah
Partisi, Sosyal Demokrat
Halkçı Parti, Sosyalist
Deyrim Partisi, Sosyalist
Iktidar Partisi, Türkiye
Sosyalist lşçi Partisi,
Yeniden Doğuş Partisi.
İşçi Partisi'nin
kongpesi
• Haber Merkezi-İşçi
Partisi'nin (İP) 3. Genel
Kongresi, bugün Ankara'da
başlayacak. Birinci veikinci
gûnü, Cebeci'deki İnci
Düğün Salonu'nda
gerçekleştirilecek kongrenin
açış konuşmasını İP Genel
Başkanı Doğu Perinçek
yapacak. Kongrenin üçüncü
ve son günü ise Atatürk Spor
Salonu'nda yapılacak.
Kapanış gününde aynca
'Enternasyonal Şenlik'
düzenlenecek. Kongrenin
ana hedefınin, "sınıf
mücadelesini örgütlemek"
olarak belirlendiği açıklandı.
Biber'i 1.5 yıl
önceki belge
tutuklattı
•ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Liman-İş Sendikası
Genel Başkanı Hasan
Biber'in, 1.5 yıl önce
öldürülen bir Dev-Sol
militanın evinde bulunan ve
üzerinde"H.Biber-l milyon
TL" yazan belge nedeniyle
tutuklandığı öğrenildi.
"Biber'in, akrabası olan
Dev-Sol üyesi Dede
Cengiz'in cenaze törenine
kaülması nedeniyle örgüt
üyesi olmakla suçlandığı
belirlendi. Liman-tş
Sendikası'nın yanı sıra
Türk-lş'e bağlı 8 sendika da
ortak basm açıklamasıyla
Biber'in tutuklanma karannı
kınadı.
Bankalara
molotof
• İstanbul HaberServisi -
Göztepe İstasyon Caddesi
üzerinde bulunan Akbank
şubesi ile Güngören
Haznedar Garanti Bankası
şubesine kimliği
bebrlenemeyen kişi ya da
kişüerce dün gece
molotofkokteyb aüldı. Her
iki banka şubesinde de
maddi hasar meydana
gelirken saldınlan Genç
Kıvılcım Güçleri üstlendi.
Nazım, Bedreddin olayını; bir devrimciköylüayaklanmasışeklinckyonmlamıştır
Bedreddinayaklanmasıultan III. Murad'ın
fermanma göre, bu
topraklarla ilgili
her türlü hakkın
Sultan III. Murad'-
ın bir sözûyle orta-
dan kaldınlmış ol-
masına da bakıhrsa. Prof.
Uzunçarşıb'nın savma katılabil-
mek olanaksızlaşmaktadır doğ-
rusu. Yani, gördüğümüz ka-
danyla, Osmanb İmparatorlu-
ğu döneminde, Anadolu'da özel
toprak mülkiyeti hakkının bu-
lunması şöyle dursun, mülkiyet
hakkı kavramının toplumsal bi-
şubiz
göçebeler
DEMİRTAŞ
CEYHUN
• Şeyh Bedreddin, ülkedeki üretim ve
mülkiyet ilişkilerini değiştirmek amacıyla
topraksız köylüleri ayaklandırmış bir
devrimcidir. Timar ve zeamet sahipleri de,
feodal beylerdir. Topraksız köylülerde,
Börklüce Mustafa ve Torlak
Kemarin öncülüğünde ağalan kılıçtan
geçirip, zaten ekip biçtikleri topraklara el
koyarak, ortaklaşacı bir düzen kurmayı
amaçlamaktadırlar.
linçte henüz taşınır (menkul), taşınmaz
(gayri menkul) mülkiyet aşamasına
ulaştığını söyleyebilmek bile ola-
naksızdır. Toprak hukuku ile ilgili tari-
himizdeki ilk yasa olan 1858 Arazi Ka-
nunnamesi de, üretim ve mülkiyet ilişki-
lerimizden kaynaklanan bir toplumsal
dürtüden çok, yabancılann zorlamasıy-
la çıkanlmıştır, bilindiği gibi. Bu neden-
le, söz konusu yasanın getirdiği olanak-
lann, toplumun mülkiyet bilincini, bir-
den özel toprak mülkiyeti aşamasına sı-
çratarak bir mucize yaratıp, köylüleş-
memizi sağladığını söyleyebilmek de, el-
bette olanaksızdır. Oysa. büyük ozan
Nazım Hikmet, Şeyh Bedreddin olayını:
Destan'ında, toprak uğruna girişilmiş
bir devrimci köylü ayaklanması şeklin-
de yorumlamıştır, anımsanacağı gibi.
"tznik sûrgünü",
"Bedreddin
ak bir koyun postu üstüne/ oturmuş."
Karşısında diz çöküp, "bir dağa ba-
kar gibi" bakan, müridleri.
"Başı tıraşlı/kalın kaşh/ince uzun boy-
lu Börklfice Mustafa." ile
"kartal gagalı Torlak Kemal"e
"Bütün dünya mallan insanlann or-
taklaşa yararlanması içindir ve yeryü-
zünde böyle sınırlar, senin benim diye
gerçekten bölünmüş toprak par-
çalan yoktur."
"Kadınlar müstesna olmak
üzere, erzak, melbusat (gıy sıler),
mevaşi (binek ve kasaphk hay-
vanlar) ve arazi gibi şevlerin kaf-
fesi (tamamı) umumun mili müş-
tereki addedilmelidir" dıye fet-
vayı "hatü talik ile" yazıp ver-
miş ve ardından yekinip kalka-
rak;
"Ben gayri zuhtır ve huraç ede-
cegrnı (ayaklanacağım) Toprak
adamlan toprağı fethe gMece-
ğfeT buyurmuştur.
Hep beraber...
Görüldüğü gibi, amaç, "Top-
rak adamiarmın toprağı fethet-
mesi''dir. Yani, "ağalar topye-
kun kılıçtan geçirilip" "hünkann
(padişahın) ve hünkar be\ lerinin
timan zeametr" ortaya verile-
rek, "Şol kardeş toprağını bir yol
da" topraksız köylulerin, dinsiz
Şamanlann sürmesidir. Amaç:
"Hep bir ağızdan türkü söyle-
yip/hep beraber sulardan çek-
mek ağı,/ demiri oya gibi işleyip
hep beraber,/ hep beraber sûre-
bihnek toprağı/, ballı incirieri
hep beraber yiyebilmek/, yarin
yanağuıdan gayri her şeyde"/ her
yerde/ hep beraber!/ diyebibnek-
tir."
Kısacası, Şeyh Bedreddin, ül-
kedeki üretim ve mülkiyet ilişki-
lerini değiştirmek amacıyla top-
raksız köylüleri ayaklandırmış
bir devrimcidir, bu yoruma
göre. Timar ve zeamet sahipleri
de, bir anlamda feodal beyler-
dir. Timar ve zeamet ise, birer
mülkiyet birimleridir. Top-
raksız köylüler de, Börklüce
Mustafa ve Torlak Kemal'in
öncülüğünde ağalan kılıçtan
geçirip, zaten ekip biçtikleri top-
raklara el koyarak, ortaklaşacı
(kolektif) bir düzen kurmayı
amaçlamaktadırlar. Kuşkusuz,
Nazım Hikmet, ne Osmanlı tarihi uz-
manıdır, hatta ne de tarihçidir.
Ama öte yandan da unutulmamalıdır
ki, her yazmsal yapıün gizli veya açık bir
tarihi ve bir coğrafyası da mutlaka var-
dır. Dolayısıyla yazarlann tarih ve coğ-
rafyayla ilgilenmeleri de doğaldır. Ne
var ki yazmsal yapıtlann tanh ve coğ-
rafyalannın nesnel olmaktan çok, her
yapıt için özgün ve özgül olduğu da
unutulmamalıdır.
Fakat ilginçtir, Nazım Hikmet'in bu
yorumu, salt destana özgü yazmsal bir
olgu olarak değerlendirilmek yerine, ay-
dınlanmızca, Osmanlı toplumunun üre-
tim ve mülkiyet ilişkileriyle ilgili bir bel-
ge, örneğin timar sisteminin de sonuçta
bir feodal düzen olduğunun bir
kanıtıymış gibi gösterilmeye bile kalkı-
şılmıştır daha sonralan.
şen bu kararlan ise Osmanb ülkesinde
şehzadeler arasında tam 11 yıl süren bir
saltanat kavgasına neden olmuştur.
İşte şehzadeler arasındaki bu iktidar
kavgasının sürdüğü günlerde, 1406"lar-
da da, Şeyh Bedreddin, henüz 20 yaşla-
nndayken, 1378-79'larda öğrenim için
gittiği Mısır'dan geri dönmüştür Edir-
ne'ye. 1410 yılında da Edirne'de hü-
kümdarbğını ilan eden Şehzade Musa
Çelebi, Şeyh Bedreddin'i kazaskerlik
görevine getirmiştir.
Serez Çarşısı'Dda çıplak...
Yani Şeyh Bedreddin, nerdeyse 30 yıl
sonra döndüğü ülkesinde, şehzadeler
arasındaki kanlı iktidar kavgasında is-
temeyerek burun buruna gebniş ve ken-
disini, gene istemeyerek bir taraf olarak
bulmuştur birden.
Daha sonra da kardeşi Musa Çelebi-
yi yenerek Osmanb hükümdan olan
Mehmet Çelebi, Musa Çelebi'nin kazas-
keri Şeyh Bedreddin'i de Serez çarşısın-
da çınlçıplak astırmıştır.
Görüldüğü gibi Şeyh Bedreddin de
büyük bir olasıbkla bu kanlı iktidar
kavgası sırasında bir siyasal cinayete
kurban gitmiş olsa gerektir bizce. Ayn-
reddin ve müridlerinin ayaklanmalan,
kesinlikle bir toprak kavgasıdır. Ağalan
kılıçtan geçirip düzene el koyarak, has,
timar. zeamet sahiplerinin elinden top-
raklan abp halkın ortak mab kılmak
için ayaklanmışlardır. Nitekim Börklü-
ce Mustafa adında "adi bir Türk köylü-
sü", "Karabunm tesmiye edilen dağlık
bir memlekette meydana çıkıp", "köylü
Türklere, kadınlar müstesna olmak üze-
re erzak, melbusat, mevaşi ve arazi gibi
şevlerin kaffesinin umumun mali müşte-
reİü addedilmesi" gereküğinı söyleyip.
"Ben senin emlakine tasarruf edebüdi-
ğun gibi sen de benim emlakime aynı su-
rette tasarruf edebilirsin" demiş ve
amaçlannı açıklamıştır.
Nazım Hikmet'i coşturan da hiç kuş-
ku yok, Bizanslı tarihçinin bu sözleri ol-
muştur. Ve ilginçtir, bu coşkuyla da Bi-
zanslı tarihçinin yazdıklanndan kuş-
kulanmaya bile gerek duymamıştır gali-
ba.
Oysa bu Bizansb tarihçi. ansiklopedi-
lerde verilen bilgilere göre 1400'lerde
doğmuş, 1470'lerdedeölmüştür. Dola-
yısıyla Şeyh Bedreddin olayırun yaşan-
dığı günlerde de, kesinlikle bir tarihçi fi-
lan değil, en çok 20 yaşlannda bir deli-
kanh olsa gerektir. 1421'lerde de İstan-
destanında, bir devrim köylü ayaklan-
ması olarak işlemiştir. Dolayısıyla, salt
bir yazmsal olgu şeklinde değerlendiril-
melidir bizce, kesinlikle. Cumhuriyet
döneminde de, köylüleşememişiz ama,
toprak ağabgını yaratmışız galiba...
Görüldüğü gibi, Anadolu Türkleri'-
nin, Osmanlı Imparatorluğu dönemin-
de gerekli toplumsal evrimleri geçirerek.
bir tanm toplumu, bir köylü toplumu
haline dönüştüğünü söyleyebilmek,
doğrusu bizce, gerçekten olanaksızdır.
KöylültştUldik a»
ehmet Çelebi, Musa Çelebi'nin kazaskeri
Şeyh Bedredain'i de Serez çarşısmda çınlçıplak
astırmıştır. Görüldüğü gibi Şeyh Bedreddin de
büyük bir olasıbkla bu kanlı iktidar kavgası
sırasında bir siyasal cinayete kurban gitmiş olsa
gerektir bizce.
İyelik ortaklığı
Oysa, Şeyh Bedreddin olayının ya-
şandığı yıllar, Osmanb tarihinin en İca-
ranbk dönemlerinden birisidir. Yüdmm
Bayezid, 1402 Ankara savaşını yitirmiş
ve Timurleng'e tutsak düşmüştür. Ve
Timur'un, ülkesine dönerken kendisini
de tutsak olarak Semerkand'a götürece-
ğini öğrenince, yüzüğündeki zehiri içe-
rek 9 Mart 14O3'te intihar etmiştir.
Timur ise 8 ay kaldığı Anadolu'da,
Osmanblar'ın, ardından yeniden güç-
lenmemesi için hem Anadolu'daki bey-
Ukleri topraklannı geri vererek yeniden
diriltmiş, hem de ülkeyi Yıldınm'ın
oğullan 4 şehzade arasında bölüştüre-
rek her birini ayn ayn hükümdar ilan
etmişken, bu intihar olayına çok üzül-
müş ve bu kez cesedi oğlu Musa Çelebi'-
ye teslım ederek, babasını hükümdariara
mabsus bir merasimfc defnetmesini iste-
yerek, Osmanb hükümdarbğmı ona
devretmiştir. Timur'un birbirleriyle çeli-
ca yukanda da beürttiğimiz gibi timar
sisteminin mülkiyet hakkıyla herhangi
bir ilişkisinin bulunmadığı da kuşku-
suzdur.
Nitekim Cemil Yener de "Bedreddin'-
den söz eden kaynaklar onun iyelik (mül-
kiyet) ortaklığını savunduğundan söz et-
mezler. (Şeyhin ünlü yapıtı) Varidat'ta
da bumınla ilgili bir sav yoktur. Şeyhin
kurmak Lstcdiği düzende iyelik ortaklığı
bulunduğu (savı) Börklüce Mustafa ile
Uişkisine dayanır" diye yazmaktadır.
(Türk Dib Dergisi, Temmuz-Ağustos
1992)
Gene Cemil Yener, Serez'de, Sultan
Mehmet Çelebi'nin huzurunda yapılan
uzun ve tartışmab yargılama sırasında
da şeyhe "mülkiyet hakkı" ile ilgib her-
hangi bir suçlamada bulunulduğundan
vakanüvislerin hiç söz etmediklerini be-
brtmektedir.
Nazım Hikmet de bir tarihçi olmadığı
gibi. hapishane koşullannda konuyu
gereğince araştınp inceleme olanağırun
bulunmadığım bebrtmek amaayla mı
biraz da kim bilir.. daha destanın başm-
da, uzun bir giriş yazısı yazarak, hem
böyle bir destan yazma karannı nasıl
verdiğini, hem de bu-yorumunun hangi
kaynaklara dayandığını aynntılanyla
uzun uzun anlatmıştır.
İşte, destanın bu giriş yaasında veri-
len bilgilere göre ozan, hapishanede bir
rastlantı sonucu ebne geçen, İstanbul
Darülfünunu llahiyat Fakültesi Tarihi
Kelam müderrisi Prof. Mehemmed Şe-
refeddin Efendi'nin "Simavne Kadşı
Oğlu Bedreddin" adb kitapçığındaki Bi-
zansh tarihçi Dukas'dan yapılmış abntı-
lan okuyunca, dehşetli heyecanlanmış
ve bu destanı yazmaya karar vermiştir.
Nitekim, Dukas tarihinin söz konusu
bölümlerini destanda da aynen yinele-
mektedir. İşte bu tarihe göre, Şeyh Bed-
bul'un arük çepeçevre Türklerle kuşatıl-
mış olmasından ürküp. MidiUi adasına
yerleşmiştir, gene aynı kaynaklarda ve-
rilen bilgilere göre. Yani, o yıllarda
Anadolu'nun tamamı Türklerin ebnde-
dir ve Dukas, bütün yaşamı boyunca bir
kez olsun ne Anadolu'ya geçmiştir, ne
de Türklerin arasında bulunmuştur, an-
laşıldığı kadanyla.
Kısacası, Bizanslı tarihçi Dukas'ın,
Şeyh Bedreddin olayının görgü tanığı
olması şöyle dursun, yaşandığı yıllarda
bu olaylardan haberinin olduğu bile
kuşkuludur doğrusu. Zaten tarihini de,
en erken 40-50 yaşlanndayken yazmış
olmahdır. Bu nedenle, Dukas'ın yazdık-
lannı, Şeyh Bedreddin olayıyla ilgili bir
nesnel tarih olarak değerlendırmek yeri-
ne, Batılı bir aydının yakıştırma bir yo-
rumu şeklinde ele almak. bizce daha
doğru bir yaklaşım olsa gerektir.
Feodele karşı kavga
Üstebk, deniz ötesindeki Sisamh Ce-
nevizblerden ye belki de yanm yüzyıl
sonra dinlediğı söylencelere dayanarak
yaptığı bir yorum olarak değerlendirilse
gerektir, doğrusu.
Çünkü, bizce hiç kuşku yok ki, Roma
ve Bizans imparatorluklan döneminde
toprak köleliğini ve feodabteyi yaşamış
bu insanlar, Anadolu'ya gelen bu yeni
komşu Türklerin de aynı şeyleri yaşa-
dıklanna inandıklan için, olsa olsa yön-
temiyle yakıştırarak, Şeyh Bedreddin
olayının da feodal beylere karşı verümiş
bir toprak kavgası olduğunu düşün-
müşlerdir. Doğallıkla.
Görüldüğü gibi. Nazım Hikmet de,
bu Bizanslı resmi saray tarihçisinin yo-
rumunu kendi Marksist düşüncelerine
de uygun düştüğü için kolaycacık be-
nimseyerek. Şeyh Bedreddin olayını.
Ama ilginçtir, bir köylü toplum oldu-
ğumuz konusunda da aydınlanmızın
şuncacık kuşkusu yoktur gördüğûmüz
kadanyla. Ornegin, Çetin Altan, son
10-15 yıldır, nerdeyse iki yazısından bi-
rinde bu köylülük konusunu açmakta
ve köylülükten nasıl kurtulabileceğimiz
üzerine olmadık fanteziler üretmekte-
dir. İlginç öneriler getirmektedir. Çün-
kü geri kalmışbğımızın tek nedeni, hala
köylü oluşumuzdur. Öncelikle bu köy-
lülüğü aşmamız gerekmektedır ona gö-
re.
Yani, aydınlanmız gördüğümüz ka-
danyla bugüne dek bir kez olsun, acaba
gerçekten köylüleşebibniş miyiz
diye sorma gereğini bile duy-
mamışlardır, her nedense.
Oysa cumhuriyetin daha ilk
yıllannda, 1927'de yapılan bir
sayım, Osmanb İmparatorluğu
döneminde gerçekten köylüle-
şememiş olduğumuzu bütün çı-
plakbğıyla. somut olarak, ra-
kamlarla gözler önüne sermek-
tedir, bizce.
Bu sayıma göre. Türkiye'deki,
231.5 milyon dönüm olan ekilebi-
lir topraklann sadece 43.6 mil-
yon dönümü, yani ancak altıda
biri ekilmektedir, 1927 yıbnda.
Acaba niçin?
Çünkü, CHP Genel Sekreteri
ve Içişleri Bakanı Şükrü Kaya
da, 1930'lu yıllarda Meclis'te
yaptığı bir konuşmada. "On se-
kiz milyon Türkün on beş milyo-
nu çiftçidir. Bu on beş milyonun
birçoğu kendi toprağında çalı-
şmaz"demektedir. Gene Başba-
kan İnömi'nün aynı günlerde
Meclis'te yapüğı bir konuşma-
da verdiği bilgileregörede; "Köy-
lümüzün yarısına y akın bir kısmı
topraksızdır, başkalanna ait top-
raklarda çalışmaktadır."
Atatürk de. CHP'nin halkçıbk
anlayışını açıklayan bir konuş-
masında, "Milletimizin ekseri-
yet-i azimesi çiftçi ve çobandır"
demiştir.
Topraksız köylü
Görüldüğü gibi, toplumumu-
zun en az yüzde sekseni, Ata-
türk'ün deyişiyle 'çiftçi ve ço-
ban' olduğu halde. ilginçtir, ül-
kedeki ekilebibr topraklann da
altıda beşi boşUır, sürülüp ekil-
memektedir. Üstebk, kırsal ke-
simde yaşayan bu insan-
lanmızın da yansı toraksızdır ve
bu topraksız insanlann bir
kısmı başkalannın topraklan-
nda ücretlı işçi olarak çabşmak-
tadırlar.
Acaba niçin?
Aynca, nüfusun yüzde sekseni kırsal
kesimde yaşadığı ve onlann da büyük
bir kısmı topraksız olduğu halde, cum-
huriyet hükümetlerinin bu insanlardan
gelen yoğun bir toprak talebi baskısı al-
tında kaldıklannı söyleyebilmek de ola-
naksızdır gabba. Çünkü, gördüğümüz
kadanyla, hükümet programlannda da
toprak reformundan ilk kez 1934 yıbn-
da söz edilmiştir. Ve hiçbir zaman da,
konu yöneticilerimizce ciddi olarak ele
abnmamıştır.
Hükümetler bu insanlardan gelen bir
toprak talebiyle karşılaşmamışlardır,
çünkü onlann büyük bir bölümü hala
hayvancıbkla uğraşmaktadır ve onlar
için önemli olan tanm toprağı değil, ot-
lakür. Yaylaktaki ve kışlaktaki oüaldar
için de tapu gerekmemektedir.
Ama ilginçtir, bu sahipsiz topraklar
konusunda üzerinde yaşayan insanlar
en küçük bir girişimde bulunmazlarken
parti ileri gtlenleri, nüfuzlannı kullana-
rak bu topraklan bir an önce yağmala-
yabilmek, tapulanm üzerlerine çıkara-
bilmek için birbirleriyle yanşmışlardır
sanki. Ve 10-15 yıl gibi oldukca kısa bir
sürede 'bu çiftçi ve çobanlar' belki değış-
tirilememiştir ama, ülkede bir toprak
ağası sımfı yaratılmıştır kentli veya ka-
sabab bu siyasal mütegallibelerden, ga-
bba... Bu sahipsiz topraklann, üzerinde
yüzyıllardır yaşayan insanlarca ekibp
biçilmesine veya otlak olarak kullanıl-
masına karşın, sırtını partiye dayamış
kentli veya kasabah eşrafca yağma edil-
mesinin, üstebk bunun hükümetlerce
sanki bir politika olarak uygulanması-
nın bibncine ilk varanlar da, ilginçtir,
gene yazarlanmız olmuştur, gördüğü-
müz kadanyla.
Yarın: Gerçekten
köylü olamadık mı?
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Ben Isterim ki...
Dünyamız, bir süre var, iyi bir dünya olmaktan çıkmış
durumda. Ne zaman iyi oldu ki, demeyin. Görece bir
dengesi, bir durmuş oturmuşluğu vardı.
Olmayan oşimdi.
Daha düne kadar, Bosna-Hersek'te, Somali'de silah-
lar ölüm kusuyordu; Ruanda, tarihin bir örneğini -belki-
hiç görmediği bir kıyıma uğradı birkaç ay önce; eski
Sovyetler Birliği'nde yanıp yanıp sönen ateşleri nasıl
hatırlamaz oluruz? Cezayir'de gün aşırı kan akıyor; Kör-
fez, yeniden bir tehlikenin eşiğinde...
Daha da yüreğimize oturan, uluslararası topluluğun
aczi.
Ya içerdeki durumumuz?
Bir dönemin, özal'lı yılların çirkefi, skandallara bürü-
nerek ortaya serilmiş halde; politika, gericiliğin ve şove-
nizmin ekmeğine yağ sürecek biçimde gelişiyor. Daha
da korkuncu, Kürt-Türk, iki kardeş halkın çocukları karşı
karşıya getirilmiştir, birbirlerine kurşun sıkıyorlar; öğ-
retmenler öldürülmekte, fukara Kürt köyleri boşaltıl-
makta, yurtları yuvaları ateşe verilmektedir.
Dağlar ve ormanlar alev alev.
Barışın, aklın ve izanın sesi duyulmaz halde.
Ama Kürt-Türk, benim insanlarımdır bu acıları çeken.
Nasıl karamsar olmazsınız?
Böyle durumlarda, umudun aydınlığına ve sıcaklığına
götüren en kısa yol, şiirdir. Geliniz, ünlü Azerbaycanlı
şair Resul Rıza'nın, Ataol Behramoğlu nun çevirisin-
den, o insancıl 'Elimden Gelse' adlı şiirini beraber oku-
yalım:
Ben isterim ki
Bulutlar ağlasın,
Ama çocuklar ağlamasın;
Hiçbiri öksüzluk, yetimlik nedir duymasın.
Ben isterim ki
Konuşsun her çiçek kendi dilince;
Ama silahların kesilsin sesi.
Ben isterim ki
Kapansın bütun kapılar karanhğa;
Ama gözler kapanmasın
Sözler kapanmasın.
Ben isterim ki
Yangınlar sönsün,
Ama umutlar sönmesin;
Erişsin her meyva kendi dalında,
Yüreklere acı bir söz değmesin.
Ben isterim ki
Eğilsin dallar bereketten;
Ama insanoğlu başını eğmesin
Utançtan ya da güçsüzlükten.
Ben isterim ki
Gözyaşı gibi aksın pınarlar,
Toprağın üzerinde duru berrak;
Ama pınarlar gibi akmasın gözyaşı,
Yeryüzünün hiçbir yerinde.
Ben isterim ki
Bir yıldızlar kalsın uykusuz
Gökyüzunün derinliklerinde;
Ama insanlar yatıp dinlensinler,
Taze bir güçle başlamak için
Güzel sabahlara,
Aydınlık sabahlara.
Ben isterim ki
Herşey
Herşey
Her şey eğilsin insanın önünde;
Ama insan, insana tutsak olmasın.
Ben isterim ki
Sevinç bol olsun,
Mutluluk bol olsun
Ülkeden ülkeye giden yol olsun.
Servet Komisyonu
Çiller arsa, Erbakan
dövizzengini
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Siyasi parti genel baş-
kanlannın servetlerini araştır-
mak için TBMM'de kurulan
komisyon, 5 liderin Meclis
BaşkanbğYna verdikleri mal
bildirimi zarflannı açtı. Ko-
misyonda bildirdikleri servet-
leri okunan Başbakan Tansu
Çiller, TBMM Başkanı Hûsa-
mettin Cindoruk, ANAP Ge-
nel Başkanı Mesut Yılmaz,
RP Genel Başkanı Necmettin
Erbakan ve eski başbakanlar-
dan Yıldınm Akbulut arasın-
da en zenginlerin Çiller ve
Erbakan olduklan öğrenildi.
Toplantıda, Erbakan'ın mal
bildirim zarfmın 12 gün önce-
sinin tarihini taşıdığı bebrle-
nince, RP liderinin daha önce
servet beyanında bulunup bu-
lunmadığı, bulunmadıysa
neden işlem yapıbnadığı İco-
nulannın TBMM Başkan-
hğı'na sorulması, tutan 70
milyar braya yaklaşan döviz-
lerin nerede bulunduğunun
araştınbnası kararlaştınldı.
DYP Denizb Milletvekib
Haluk Müftüler başkanbğın-
daki araşürma komisyonu-
nun, dün yaptığı toplantıda, 5
hderin TBMM Başkanbğı'na
bugüne kadar yaptıklan mal
beyanlan komisyon üyelerine
okunurken 36 liderin tümüne
ait zarflann açıbnasından
sonra basma açıklama yapıl-
ması kararlaşünldı.
Çabşmalan oldukca gizü
tutulan komisyonun yapüğı
toplantıdan edinilen bilgilere
göre, en zengin iki bder Baş-
bakan Çiller ve RP Genel
Başkanı Necmettin Erbakan.
Erbakan ve Çiller'in servetle-
rinin trilyonlarla ifade edildiği
bildirildi.
Erbakan'ın, büyük çoğun-
luğu İsviçre Frangı, mark ve
dolardan oluşan 70 milyar b-
ralık dövize sahip olduğu öğ-
renilirken, önemli büyüklükte
arazilere de sahip olduğu bil-
dirildi.
Erbakan'ın TBMM'ye ver-
diği mal bildiriminin üzerin-
deki tarihin 1 Ekim 1994 ol-
duğu görüldü. Komisyonda
dile getirilen iddiaya göre, ya-
saya karşın mal bildiriminde
bulunmayan RP lideri, ancak
araşürma komisyonu kuru-
lup konu tartışılmaya başla-
mnca, 12 gün önce yükümlü-
lüğünü yerine getirdi.
Akbulut'un kol saati
Eski başbakan ANAP'b
Yıldınm Akbulut'un mal be-
yanı konusunda "en hassas"
lider olduğu bebrtiürken, Ak-
bulut'un kol saatini bile Mec-
lis'e bildirdiği öğrenildi.
Başbakan Çiller'in, millet-
vekib' seçildiğinde ve Başba-
kan olduktan sonra verdiği iki
mal bildirimi arasında önemli
farkbbklar olduğuna dikkat
çeküirken, ek mal beyamnda
bulunmadığı ve servetindeki
degişikbkJerle ilgili ek mal bil-
diriminde bulunmayarak ya-
saya göre suç işlediğj öne
sürüldü. Çiller'in 1993 yıb ey-
lül aymda TBMM'ye yapüğı
mal beyanında biri 140 metre-
kare obnak üzere ABD'de iki
taşınmaza sahip olduğunu
açıkladığı öğrenildi.
Çiller ailesine ait Marsan
Marmara Holding A.Ş'nin
ABD'de aldığı milyarlarca h-
rabk gayrimenkulun ek bildi-
rime konu edilmesine gerek
ohnadığı kaydedildi. Çiller'in
ilk mal bildiriminde gösterilen
ve saüldığı açıklanan Marso
AŞ'nin ikinci mal beyanında
yer abnadığı ortaya çikarken,
Çiller'in satıştan dolayı elde
etmesi gereken gebri ek mal
beyanıyla da göstermediği be-
lirlendi.