03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 1994 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Felsefesiz toplum MELİH CEVDET ANDAY I slam köktenciliğinin toplumu- muzdaki gelişimi, çağdaşlaşma ülküsüne baglı aydınlanmız ara- sındaderinkaygılaruvandırmışa benziyor. Böyle olacaktı, oldu. Batı. dinsel düzenden laik diizene geçmek için büyük savaşlar vermiştir. Tarih bunu gerektiriyordu da ondan. Çünkü Avrupa'da veni sınıflar ortaya çıkmıştı. bunlann gelişim güçleri. kili- senin buyurduğu yaşam biçimı ile çatı- şıyordu. Bir ölüm kalım çatışmasıydı bu. Kaç kez yazmıijimdır. biz bu çatış- mayı ve onun gerektırdıği sa\aşımlan, savaşlan yaşamadık. Atatürk'ün eşsiz gücü de bu kaçınılmaz dunımu geriye artı. Başka birdeyişle, gericiiik. çagdı- şı başkaldınsını Atatürk korkusundan erteledi. Gerçi konuyu sadece bununla açıkla- mağa kalkmak yanlışolur; Anadolu hal- kı şeriat düzenine özlem çekiyordeğil- di, tam tersine. laik devlet, ona din yü- zûnden geçmişte çektiği acılan unuttur- muştu. Evet, Sünniliğin saltanatı, köy- lüyü din buyruğu adına sömürmüştür. Demek, bugünkü korkutucu durumu anlamak için, sinsi köktencilerin fırsat bekledikleri görüşünü yeterli bulmak olanaksızdir. Sanayileşmenin gecikmesini de önemli nedenler arasında saymak gere- kir. Unutmayalım ki. Avrupa'ya çagdaş- laşmakta öncülük eden burjuva sınıfı idi. Nitekim Büyük Fransız Devrimi. başansının ürünü oian yeni devleti bu sı- nıfaarmağan etti. Bizde ise gecikmiş burjuvazi bir tür- lü devrimci olamamıştır. Devrimci ol- mak şöyle dursun, yaşamını sürdürme- nin güvenliğini, "kutsalgetenekJerimiz" adı altında. gericiyi okşamakta bulmuş- tur. Doğum denetimine önem vermemek- ten kaynaklanan nüfus patlaması ile top- lumun cahil tabakası arttıkça artmakta- dır. Bu katman din sömürücüleri için en büyük fırsatı oluşturmuştur. Cahi] \e yoksul insanlar. umutsuzluklannı ancak Tann düzeninin ortadan kaldiracagına inandınlmaktadırlar. L'marsızlık içinde yaşayanların çoğalması, kökten dinci için bulunmaz bir nimertir. Elbet dış etkilerin de bugünkü duru- mun oluşumunda büyük bir payı vardır. Kapitalist-emperyalist batılı güçlere bagh şeriatçı Islam ülkeleri. laik Türkı- ye'nin varlığından rahatsızdırlar. Bö> le bir ömeğin bulunması onlann işine gel- memektedir. Laik Türkiye ortadan kal- karsa bayram edeceklerdir. Peki, bu duruma gelinmesinde aydı- nımızın sorumluluğu yok mu'.' Olmaz olur mu? Atatürk'ün laiklik devrimınde başa- nsızliğa uğradıgını düşünmek yanlış olur. Herdevrimin doğasında süreklilik vardır ve bunu çok iyi bilen Atatürk la- ik cumhuriyeti gençlere emanet ettiğinı söylemiştir. Bunu süslü birsöz savmak ya da sanmak de\ rimi anlamamak olur. Yazık kı. cumhuriyet aydını laikliğin sü- rekliligini saglamak için üstüne düşen öde\ i yerine getirmemiştir. Neydi bu göre\ ? tşte ona geleceğiz. Cumhuriyet aydını, Tann'ya inan- mak-inanmamak karşıtlığı ile yetinmiş- tir. Önemli olan. bu bölümlemenin bir degeryargısı niteliğini taşımasıdır. Söy- leyeceğim şudur ki. cumhuriyet aydını Tann kavramı üzerinde durmamıştır. Bu kavram. inanmayı ya da inanma- mavı araya katmadan ele alınmalıydı. Nitekim Devlet ka\ramı da. güzellikkav - ramı da. bılimsel yöntem geregi. böyle değerlendirilir. Bunlar, ınsanlıgın çok eskiden beri bağlı olduğu soyut kavram- lardır. Demek Tann kavramını dinden ayn olarak düşünmemiz gerekiyordu. Felsefe batıda bunu yaptı. Bizim aydınımız ise felsefesiz aydın olmuştur hep. Bugün felsefenin hiçbir işe yarama- dıgı.yaramayacagı inancıoldukçayay- gın bir duruma gelmiştir. Felsefeyi ya- şam dışı düşünler toplamı sayanlar için elbette doğrudur bu. Ama felsefe hiçbir zaman v aşam dışı olmamıştır. "Nasılya- şarsam mutlu olurum" sorusu, onun te- mel sofusudur Bu "soru'nun yanıtını felsefede bulup mutlu olan yoktur diye- ceksiniz; evet, ama soru. sadece soru bile bizim aydınlanmamıza yol açar. Softa. aydınlanmayı istemez. Peki, bizim, toplumumuzda Tann ile ilişkilibutür bir felsefe yaşanmışolsay- dı, felsefeden habersiz halk, din sömü- rücülerinden yakasını kurtarabilecek miydi? Hayır. Ama aydınımız, inanmak-inanma- mak sorunundan yahtlanmış Tann kav- ramı üzerinde aklın diline varmış ola- cagı için, hem bugünkü şaşkın duruma düşmeyecek, hem de Allah'la korkuta- rak insanlan yanına çekme yolunu tu- tansiyasetçileri, birölçüdedeolsa, dur- durabilecekti. Çünkü bizde, insanın yazgısını belirleyen Tann anlayışı dı- şında bir Tann kavramı hiç tartışılma- mıştır. Bu yapılmış olsaydı. inanıp inanma- ma konusu bugün çok başka bir biçime girer, daha da önemlisi, Tann ile din iç içe geçmezdi. Aydın, laikliğin temellerini saglam- laştıramadı, çünkü toplum felsefesizdi. ARADABIR AV. MEBUSE TEKAY Kahramanlar ve Kuptancılar Televizyonda istanbul Barosu Başkanı Sayın Turgut Kazan'ın 'kahramanlar' üzerine söyledıklerini dinleyince doğrusu umutlandım. Sayın Kazan, temiz elleroperasyo- nu için 'kahraman yargıç ve savcılara gereksinim oldu- ğu ' saptamasına karşı çıkıyor. Kahramanlar çıkarmanın olumsuzluğuna işaret ediyor. Görüşüne bütünüyle katılı- yorum. Gerçekten de çektiklerimizin çoğunda, kahraman kurtarıcılarımızın payı büyüktür. Devlet başkanımızı, siyasal parti liderlerimizi, sendika, dernek, kurum başkanlarımızı bir düşünün. Çoğu, tam sahneden çekilmek üzereyken, 'ülke çıkaıiarı', 'grup çı- karlan' adına, ama hep 'anonim temalar"\a tekrar sahne- deki yerlerini aidılar. Aslında bir yanıyla bunu anlıyorum: Bütün dünyada bir- birine ters gibi görünen pek çok egilim aynı zaman dilimi içinde yaşanıyor. Avrupa bütünleşirken etnık nedenlı bö- lünmeler hızlanıyor. Genetik biliminde insanın DNA yapı- sının çözülmesiyle vanlan 'insanın yeniden yaratılabilme- si' olasılığı ile dincilikteki yükseliş birlikte yaşanıyor. . Bu hızlandırılmış tarih sürecinde bütün dogrular, deger- leraşınıyor. Ideolojik saflaşmalar flulasıyor, alıştığımızsta- tükolar geçersiz kalıyor. Çabalanmıza. sevinç ve acılan- mıza anlam kazandıran ilişkiler; sevgi, dostluk, dayanış- ma, dürüstlük yok oluyor. Bu, giderek daha çok insanda kaygı ve kuşku uyandırıyor. Din ve milliyetçiiik dışındaki bütün birleştiriciler; partiler, sendikalar, dernekler, tüm ku- rumlar tıkanıyor. Ve insanlar bildikleri en eski limanlara; dine, milliyetçiliğe ve eski liderlerine sığınıyor. Sahip ol- duğumuz tekçi (monist) farklılığa dayanamayan düşün- ceyapısı, bunalımı daha da derinleştiriyor. Herkes birkur- tancı anyor. Bunu aşmak için demokrasi, 3. Binyıl için yeniden ta- sarımlanıyor. 'Katılımcı demokrasi'yl sağlamanın yollan aranıyor. Elektronik demokrasi tartışılıyor. Türkiye'de de öyle anlaşılıyor ki bireyleri tek tek karar alma süreçlerine katmadan demokrasi işlemiyor, sistem tıkanıyor. Türkiye'de de insanlar üyesi oldukları partileri, kurum- ları kitleler halinde gönlünde terk ediyor. Oy vermeyenler, suskunlar, kırgınlar çoğaldıkça liderler güçleniyor. Tek ses yeterli oluyor. Ve o sesler kalıcılaştıkça kalıcılaşıyor. Oy- sa Sayın Kazan'ın da dediği gibi bizim de kahramanlara gereksinimimiz yok. Kendi yolumuza sahip çıkabilmenin ilk adımı. her yer- de kahramanlara ve kurtarıcılara karşı çıkarak atılabilir. Yeter ki farklılıklarımızı görelim, anlayalım, kabul ede- lim. Türkiye'de tüm yapılarda dini, dili, ulusu, yaşayış ve kültürleri birbirinden çok farklı kesimler yaşıyor. Bu kadar farklı grupların bir arada yaşamasının ön koşulu 'kurtan- cı', 'tekçi' düşünce anlayışının terk edilmesinden geçi- yor. Dogrular, gerçeklerkimsenintekelindedeğil. Kimsetek başına en doğruyu, en gerçeği bilemez, yapamaz. Yeri doldurulamayacak hiç kimse yok. Keşke liderler zama- nında çekilmesini bilseler. Keşke bizler çekilmek isteme- yenlere zamanı gelince 'artıkgitmelısin'diyebilsek. Konuşan, yazan adalete gereksinim... Yargının sorunlannın çözümü konusunda, en önemli adım, bugün Meclis gündeminde bulunan •'demokratikleşme paketi" başlığı altında toplanan yasa tasarılannın, yasalaşması halinde atılmış olacaktır. Av. TURGUT İNAL B undan tam 15 yıl önce. 5 Eylül 1979 tarihinde Cumhuriyet ga- zetesinde "Uzayan Adalet - Âd- liTatifatilı biryazımya>ımlan- mıştı. Bu yazımda ele aldığım uzayan adalet sorunlanna. yenilerini ekleye- rek adli tatil ve yargı konulanna bir kez da- ha egilelim. 5 Eylül 1985 tarihinde "Değişen Vakın- malarİa Yeni Adli Yü" yazım ve keza yine 5 yıl sonra yazdıgım "Yığınla Hukuk - Yargı ÇarpıklıkJan" başlıklı yazımda adli tatılin gereksızligini açıklamış ve yargı sorunlan- nı dile getirmeye çalışmıştık. Şanılmasın ki sadece 5 yıl ara ile bu konulara gırdık. Yar- gının. hukukun. mesleğimizin konulannı yıl- larca her fırsatta ele aldık. Şimdi bu yazılar- dan herhangı birinin. tarihini degiştirip ada- let yılının açılışı olan 5 Eylül 1994 tarihini koysak ve gazetelere göndersek. güncel bir yazı gibi degerlendirileceğinden kimsenin kuşkusuzolmasın. Demek. yıllardırdeğişen bir şey yok! Anımsarsanız 196O'lı yıllardan önce. CHP'nin 10 yıl süre ile sokaklarda ve mey- danlarda haykırdıgı. eski dille "hakim temi- naö" diye açıklanan "yargı güvencesi" 1994 yılında da hala çözülmüş değildir. Üikemizde. Adalet Bakanlıgfnın başkan- lığında bu bakanlıgın müsteşannın, genel müdürünün katıldıgı. cumhurbaşkanınm seçtigi Yüksek Yargıçlar ve Savcılar Kuru- lu'nun "yargıç güvencesi**ni getireceği ve sağlayacagını kimse söyleyemez. Buda yar- gının çok ciddi bir sorunu olmaya hep devam etmektedir. Yargı sorunlannın çözümü için parça par- ça yargı ve hukuk reformuna gitmenin hiç- bir yaran ve anlamının olmadığı konusu da çok vurgulanmıştır. Yargının sorunlannın çözümü konusunda. en önemli adım. bugün Meclis gündeminde bulunan "Demokratik- leşme Paketi" başlığı altında toplanan yasa tasanlannın yasalaşması halinde atılmış ola- caktır Başta anayasa degişiklikleri olmak üzere Türk Ceza Yasası, Memurin Muhakemat Ya- sası, asliye mahkemeleri ile üst mahkemele- rin kurulması: hukuk. ceza. idan yargılama usul yasa tasanlan. iş mahkemeleri. çocuk mahkemeleri. Icra lflas Yasası. Adli Kolluk, Sıkıyönetım. Olağanüstü Hal Yasası ve Po- lis Vazife ve Selahiyetlen yasa tasanlan, Gü- venlik Soruşturma Yasa Tasansı ile temel hak ve özgürlükleri içeren Toplantı ve Gös- teri Yürüyüşleri, Dernek Kurma. Sendika. Toplu Sözleşme. Grev ve Lokavt yasa tasa- nlannın >asalaşması gerekmektedir. Böyle- ce adliye. sorunlar paketinden önemli ölçü- de uzaklaşmış olabilecektır. Daha önceki yıllarda yazmış olduğumuz bir yazımızda. "Bir omzumuza polisin do- kunduğu an,digeromu/da.a> ukat elinin bu- lunduğuyıUargelmeyecekmi'' sorusunu sor- muş. çok ijükür eksik de olsa, buna CMUK ile ka\ usulmuijtur. Yine -Ergani'de Tutuk- lama Haftası Başladı" başlıklı yazımızda. ın- sanlann bol keseden, adeta hesapsız kitap- sız ölçüde tutuklandıgını ve ^u anda 9-10 yıldan beri tutuklu olan insanlann bulundu- gu açıklanmış ve hangımızın yakını, bu ül- kede 9-10 vıl tutuklu kalmi!j. başta tutuklu olan kışi olmak üzere, bıınıın yakınlan bu ad- liyeye, bu hükümete, bu dev lete. nasıl gözle bakar' Adeta kın çanagına dönmez mi de- miştik. Yine çok şükür CMUK'la hesapsız kıtapsız tutuklanmalar. hayli sınırlandınlmış ve keyfilikten epey uzaklaştınlmıştır. Adalet ile Adalet Bakanlığı arasındaki iliş- kiyi hiç içimize sindirememiş. "AdaJet Ba- kanlığı'nıru adalet karşısındaki durumu öbiir bakanlıklardan hiç farklı olmamalı. hatta o kadar ki Adalet Bakanlığı kaldınlmalı" de- miş ve yazmı^tık. Bununla yetinmemiş, "^argıya dcmokrasiyi sokamadık"'diyerek vargı konusunda, yargı uygulamalan içinde demokratik bulmadıgımız birçok sıkıntımı- zı açıklamak istemiştik. Adli ara verme konusuna gelince; önce bu konu, yargıyı uzatmaktan başka işe yarama- maktadır. Hele hele avukatlann. yaşamlan- nın ekonomik bunalım ve agır vergi yükü karşısında adli tatilden yararlandığını söyle- mek mümkün değildir. Gelelim asıl konuya; önce. "Adaletin tatili olmaz. Adalet hizmeti tatilegirmez." Yargı hizmeti aksamadan, ara venmeden yürütülmelidir. İnsanlararasında- ki anlaşmazlık. sıkıntı, öfke, haksızlık insan- lar arasındaki huzursuzluk tatile sokulamaz, durdurulamaz. bekletilemez. 12 Eylül meddahlan, "Efendim polis suç- luyu tutupgetiriyor; savcı,vargıç salıveriytır'' diyerek hücumlara geçirildi. Suçlamalann- da şimdi buhücumlaradresdeğiştirdiler. Bu seferCMUK Yasası'nı ele aidılar. Son günlerde parlamento çıkışlı haberler- de. Anayasa Mahkemesi hücum konusu ol- maya başladı. "Anayasa Mahkemesi. Mec- lis'in üstünde mi? \Iedis, Anayasa Mahke- mesi kararian Ue mi yürüyecek? t'lusal ege- rnenlik Anayasa Mahkemesi Ue çığnenry'or!" gibi demagojinin en çirkin ömeklerini ser- gilemeye başlamışlardır. Biz yeni adli yıllann açılış törenlerinde, yargı için yapılagelen söylevleri buraya ge- tinneyeceğiz. "Yiice yargı'', "Yiice adalet", "HakimlikTann mesİeğidir'' sözlennden gı- na getınrolduk. Yalnız 12 Eylül darbesinın ilk yıllannda "Yargıya Say^ı" başlığı altın- da yazmış oldugum ve bizi bolca sanık ya- pan yazımın bir bölümünü aşagıya aynen alarak yazımızı bitirmek istiyoruz. " Yargu kimsenin güciine. desteğine, övgü- süne, onur \ermesine \e dağıtmasına gerek- sinme duymaz. Onurunu ve gücünii kendi bünvesinden alır. Yargının başı, temsilcisi. buy ruk vereni yoktur, olamaz. Vargı kendisi- ne yapılan ithamlara, hücumlara, ağır suçla- malara aynı dil Ue cevap vermez. Yargıyı yıp- ratmanın, ona son derece düzeysiz yollaıîa hücum etmenin, hiçbir gereği yoktur. V'argı, devleti oluşturan üç ana öğeden birisidir. Bu ögeler yürütme, yasama ve yargıdır. Her bi- ri üç eşitten biridir. Ama, yargı bu eşitlerin bi- rincisidir" demiştik. Yargı bu özelliklerini sadece yasalarla ko- ruyamaz. Bunun için etkin olmak durumun- dadır. Burada sadece mesleksel etkinlikten sözetmıyorum. Yargıdagörev yapanlar. "Ya- salanmız bizi susmaya se\ k ediyür'" sözleri- nı terk etmek durumundadırlar. Hiçbir yasa, yargıda onurlu görevlerini sürdüren değerli yargıç ve savcılanmızı, Türk demokrasisi ile rejimimiz, ulusal egemenlik. cumhuriyet, la- iklik, ınsan haklan. sosyal devlet. yargı ve meslek sorunlan ile yargı güvencesine ait tüm sorunlann üzerinde kendilerini konuş- ma ve yazmadan önlememektedir. Nitekim zaman zaman ülke düzeyinde yargıç ve sav- cılanmızbunlan gerektiklerinde sergilemek- tedirler. Bugün, .Anayasa Mahkemesi Başka- nı Sayın YektaGüngörÖzden'in sürdürdü- gü "susan adalet" yerine söyleyen, yazan adalete gereksinimimiz var. Yargıçlarve sav- cılar, Türk demokrasisi, hukuku ve yargısı konusunda adalet bakanlanndan hiç farklı olmayan konuşma ve yazma özgürlüğüne sahiptirler. İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ MeşrutiyetCad. No.161 Tepebaşı-istanbul İTALYANCA DİL KURSLARI 24 Ekim 1994 Pazartesi günü başlayacaktır. Kayıtlar: Çarşambaöğleden sonra ve tatil günleri hariç Saat 09.30-12.30 ve 16.30-19.00 arası TÜRKÇE HABERLERİ LONDRA'DAN CANL] 07.00 • 07.30 12.00- 12.15 18.00-19.00 :RA0YOFOREKS%3 FINANS HAHI 1AAKB, S«rfe«t dwız, CXinya pyosoian, Aİhn, Gümu>, ftonkalor arası pıyosdar. HERGÜN 09.15-17.45 ARASI HER YARIM SAATTE BİR E g RAcnro POREKS 953 HABERLER ANA HABER HER GÜN 08.00,13.00 20.00, 23.00 ARA HABER HER GUN 07.00-23.00 AfiASI HER YARIM SAATTE BİR $ S RADYO POREKS 963 LİSANÇÖZÜM Bizimle İngilizce sorununuzu çok kısa zamanda çözebilirsiniz. Lütfen bizi arayın. Tel:3495938 BahariyeCd.62/3 PENCERE Dinsel Amaçlı Terör OIUP mu?.•• Olmaz olur mu!.. Tüm dünyayı kapsayan dinsel amaçlı terörü durup du- rurken nasıl yok sayabiliriz!.. Terör çeşitli amaçlarla yapılabilir; sözlüklerdeki karşılı- ğı açıktır: "Birgücü, biriktidarı zoria kabui ettirmek ama- cıyla sistemli biçimde şiddet kullanmak, yıldırmak için tedhiş yapmak..." Ülkeyi bölmek amacıyla terör olur mu?.. Olur... Peki, Türkiye'de laik düzeni yıkarak yerine şeriatı ge- tirmek amacıyla terör olur mu?.. Başbakan Tansu Çiller diyor ki: - Olmaz!.. • • • Terör sözcüğünün anavatanı Fransa!.. '7789 Devri- mi'nde Robespierre öncülüğünde terör yöntemleri uy- guıamaya kondu. Kilise yanlılannın canına okunuyordu, laikliği yerleştirmek, Hıristiyanlığı dışlamak amacıyla te- rör yapılıyordu. Ama, bu yöntemler karşılığını bulmakta gecikmedi; kralcılık yanlısı serüvenciler de kanlı 'misille- me' eylemlerine geçmekte gecikmediler... Terör de -savaş gibi- bir siyasetin şiddet yöntemleriy- le yürütülmesi demektir; dinsel amaçlı da olabilir, laik amaçlı da olabilir, sol veya sağ, kapitalist ya da sosya- list, etnik ya da ırkçı, milli ya da enternasyonalist amaç- larla teröre başvurulabilir, şiddet yöntemleri kullanılabilir. Peki, SHP Terörle Mücadele Kanunu üzerinde degişik- liğe gıderken ve 'bölücü ferör'ün yanına 'dinsel amaçlı terör'ü de katmak isterken başta Tansu Çiller olmak üze- re DYP'liler neden karşı çıkıyorlar?.. • • * Anılardan henüz silinmedi, vaktiyle teröre karşı ortak bir tutum almak isteyenlere karşı çıkanlar olmuştu, dev- letin çok önemli bir makamındaki sağcı: "Hiç kimse" demişti, "bana milliyetçilercinayetişliyor dedirtemez..." Başta Tansu Çiller olmak üzere DYP grubunun bugün- kü yaklaşımı ne anlam taşıyor: "Hiç kimse bize şeriatçılar cinayet işliyorlar dedirte- mez..." - Peki, dinsel amaçlı terör olmaz mı?.. - Olmaz... - Hizbullah nedir?.. - Yok öyle şey... - Şeriatçılar dergilerinde açık seçik terörü yeğledikle- rini söylüyorlar... - Olmaz!.. Koalisyon hükümetinin iki kanadı arasındaki kavganın özü budur. Sosyal demokratlar TMK tasarısında iki de- ğişiklik istediler: 1) Fikir, terör suçu sayılmasın. 2) Dinsel amaçlı terör de -bölücülük gibi- terörle mücadele kap- samına alınsın... DYP buna karşı çıktı. • • * Sonuç?.. 'Dinsel amaçlı terör'TMK degişiklık tasarısından çıka- rıldı; anayasanın 2'nci maddesindeki 'Cumhuriyetin te- mel nitelikleri'n değiştirmek yolunda şiddet kullanmak terör sayıldı. Bu nitelikler arasında 'laiklik' de var... Tasan bu biçimiyle yeterli mi?.. Tartışılabilir... Ancak DYP'nin "Dinsel amaçlı terör olmaz" diyerek di- retmesinin anlamı ne?.. Sorunun yanıtı belli değil mi!.. İstanbul Yüksek Ticaret ve Marmara Cniversitesi İ.İ.B.F. Mezunlan Derneği PANEL 5 NİSAN KARARLARIMN ÇALIŞMA HAYATINA ETKİLERİ KAT1L1MCILAR: ÇAL. VE SOS. GUV. BAKANI CHP MıMlLLETVEKILl SHP MILLETVEKILİ TISK GENEL BAŞKANI TURK-IŞ TEMSİLCİSİ DISK GENEL SEKRETERI HAK-IŞ TEŞKILAT SEK. DYP MILLETVEKILİ ANAP TEMStLClSl RP MILLETVEKILI PANEL YÖNETMENİ : Nıhai MATKAP : Algaıı HACALOĞLU : Mustafa KUL : Hulusı ÇETINOĞLU : Mehınet ATAY • YusufENGlN : Sumer ORAL Mukadder BAŞEYMEZ Prof. Dr. Kuvvet LORDOĞLU YER : Mar. Ün. Rektörluk Konferans SalonuSULTANAHMET TARİH : 15 Ekim 1994 Cumartesı SAAT : İO.^2 - 17.^ RESTAURANT BAR SEVERLERE SURPRIZ... Sızlere jlı kalımızd;ı bırjjzz c!ub luzırtadık. [ Türkıyenın bir numaralı jazz sanalçıUn: NEŞET RUACAfl AYŞEGENCER İMER DEMİRER ifOYTEK PILÇUN CEM AKSEL NİLÛFER RUACAN Sızlere unululmaz jazz gecelerı ja^ıtacak. Ayrıca bilardo severler MAHZEN CAFF.de 3 top Amerikan bilardo otnayabilir, hoşça vakil geçirebilirler. Genış bılgı ve re?: 255 23 84 Tarlabaşı ISM l'ijnhi!Sjnjr 'ı?Turırr E'^nlıktrı ^ S kurj]^jıiuT Romanlannız ve Ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel:5540804 üşünrnekten vazgeçrnediyseniz... b u d e r g i d e y e p y e n i b i r d ü n y a v a r DEMOKRASİ G İ Ş İ M AYÂNIŞMÂ Devlet kredisi zengini gazefeciler kim? Basının sfarları ne kazanıyor? Türkiye'nin döviz gelirini üçe katlayacak proje! • Siyasetin ana okulu platformlar... • Kanuni 500 yıl sonra Zigetvar'a nasıl girdi? • Refah'lı belediyeierin "adil" düzeni • Pop müzik nasıl popcorn gibi patladı. 1 5 E K I M ' D E B A Y İ LE R D E ! 3 0 ' N İ N A R M A Ğ A N I : Ç O K Ö Z E L B İ R A T A T Ü R K P O R T R E S İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle