Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 1994 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Felsefesiz toplum
MELİH CEVDET ANDAY
I
slam köktenciliğinin toplumu-
muzdaki gelişimi, çağdaşlaşma
ülküsüne baglı aydınlanmız ara-
sındaderinkaygılaruvandırmışa
benziyor. Böyle olacaktı, oldu.
Batı. dinsel düzenden laik diizene
geçmek için büyük savaşlar vermiştir.
Tarih bunu gerektiriyordu da ondan.
Çünkü Avrupa'da veni sınıflar ortaya
çıkmıştı. bunlann gelişim güçleri. kili-
senin buyurduğu yaşam biçimı ile çatı-
şıyordu. Bir ölüm kalım çatışmasıydı
bu. Kaç kez yazmıijimdır. biz bu çatış-
mayı ve onun gerektırdıği sa\aşımlan,
savaşlan yaşamadık. Atatürk'ün eşsiz
gücü de bu kaçınılmaz dunımu geriye
artı. Başka birdeyişle, gericiiik. çagdı-
şı başkaldınsını Atatürk korkusundan
erteledi.
Gerçi konuyu sadece bununla açıkla-
mağa kalkmak yanlışolur; Anadolu hal-
kı şeriat düzenine özlem çekiyordeğil-
di, tam tersine. laik devlet, ona din yü-
zûnden geçmişte çektiği acılan unuttur-
muştu. Evet, Sünniliğin saltanatı, köy-
lüyü din buyruğu adına sömürmüştür.
Demek, bugünkü korkutucu durumu
anlamak için, sinsi köktencilerin fırsat
bekledikleri görüşünü yeterli bulmak
olanaksızdir.
Sanayileşmenin gecikmesini de
önemli nedenler arasında saymak gere-
kir. Unutmayalım ki. Avrupa'ya çagdaş-
laşmakta öncülük eden burjuva sınıfı
idi. Nitekim Büyük Fransız Devrimi.
başansının ürünü oian yeni devleti bu sı-
nıfaarmağan etti.
Bizde ise gecikmiş burjuvazi bir tür-
lü devrimci olamamıştır. Devrimci ol-
mak şöyle dursun, yaşamını sürdürme-
nin güvenliğini, "kutsalgetenekJerimiz"
adı altında. gericiyi okşamakta bulmuş-
tur.
Doğum denetimine önem vermemek-
ten kaynaklanan nüfus patlaması ile top-
lumun cahil tabakası arttıkça artmakta-
dır. Bu katman din sömürücüleri için en
büyük fırsatı oluşturmuştur. Cahi] \e
yoksul insanlar. umutsuzluklannı ancak
Tann düzeninin ortadan kaldiracagına
inandınlmaktadırlar. L'marsızlık içinde
yaşayanların çoğalması, kökten dinci
için bulunmaz bir nimertir.
Elbet dış etkilerin de bugünkü duru-
mun oluşumunda büyük bir payı vardır.
Kapitalist-emperyalist batılı güçlere
bagh şeriatçı Islam ülkeleri. laik Türkı-
ye'nin varlığından rahatsızdırlar. Bö> le
bir ömeğin bulunması onlann işine gel-
memektedir. Laik Türkiye ortadan kal-
karsa bayram edeceklerdir.
Peki, bu duruma gelinmesinde aydı-
nımızın sorumluluğu yok mu'.'
Olmaz olur mu?
Atatürk'ün laiklik devrimınde başa-
nsızliğa uğradıgını düşünmek yanlış
olur. Herdevrimin doğasında süreklilik
vardır ve bunu çok iyi bilen Atatürk la-
ik cumhuriyeti gençlere emanet ettiğinı
söylemiştir. Bunu süslü birsöz savmak
ya da sanmak de\ rimi anlamamak olur.
Yazık kı. cumhuriyet aydını laikliğin sü-
rekliligini saglamak için üstüne düşen
öde\ i yerine getirmemiştir.
Neydi bu göre\ ?
tşte ona geleceğiz.
Cumhuriyet aydını, Tann'ya inan-
mak-inanmamak karşıtlığı ile yetinmiş-
tir. Önemli olan. bu bölümlemenin bir
degeryargısı niteliğini taşımasıdır. Söy-
leyeceğim şudur ki. cumhuriyet aydını
Tann kavramı üzerinde durmamıştır.
Bu kavram. inanmayı ya da inanma-
mavı araya katmadan ele alınmalıydı.
Nitekim Devlet ka\ramı da. güzellikkav -
ramı da. bılimsel yöntem geregi. böyle
değerlendirilir. Bunlar, ınsanlıgın çok
eskiden beri bağlı olduğu soyut kavram-
lardır.
Demek Tann kavramını dinden ayn
olarak düşünmemiz gerekiyordu.
Felsefe batıda bunu yaptı.
Bizim aydınımız ise felsefesiz aydın
olmuştur hep.
Bugün felsefenin hiçbir işe yarama-
dıgı.yaramayacagı inancıoldukçayay-
gın bir duruma gelmiştir. Felsefeyi ya-
şam dışı düşünler toplamı sayanlar için
elbette doğrudur bu. Ama felsefe hiçbir
zaman v aşam dışı olmamıştır. "Nasılya-
şarsam mutlu olurum" sorusu, onun te-
mel sofusudur Bu "soru'nun yanıtını
felsefede bulup mutlu olan yoktur diye-
ceksiniz; evet, ama soru. sadece soru
bile bizim aydınlanmamıza yol açar.
Softa. aydınlanmayı istemez.
Peki, bizim, toplumumuzda Tann ile
ilişkilibutür bir felsefe yaşanmışolsay-
dı, felsefeden habersiz halk, din sömü-
rücülerinden yakasını kurtarabilecek
miydi?
Hayır.
Ama aydınımız, inanmak-inanma-
mak sorunundan yahtlanmış Tann kav-
ramı üzerinde aklın diline varmış ola-
cagı için, hem bugünkü şaşkın duruma
düşmeyecek, hem de Allah'la korkuta-
rak insanlan yanına çekme yolunu tu-
tansiyasetçileri, birölçüdedeolsa, dur-
durabilecekti. Çünkü bizde, insanın
yazgısını belirleyen Tann anlayışı dı-
şında bir Tann kavramı hiç tartışılma-
mıştır.
Bu yapılmış olsaydı. inanıp inanma-
ma konusu bugün çok başka bir biçime
girer, daha da önemlisi, Tann ile din iç
içe geçmezdi.
Aydın, laikliğin temellerini saglam-
laştıramadı, çünkü toplum felsefesizdi.
ARADABIR
AV. MEBUSE TEKAY
Kahramanlar ve Kuptancılar
Televizyonda istanbul Barosu Başkanı Sayın Turgut
Kazan'ın 'kahramanlar' üzerine söyledıklerini dinleyince
doğrusu umutlandım. Sayın Kazan, temiz elleroperasyo-
nu için 'kahraman yargıç ve savcılara gereksinim oldu-
ğu ' saptamasına karşı çıkıyor. Kahramanlar çıkarmanın
olumsuzluğuna işaret ediyor. Görüşüne bütünüyle katılı-
yorum. Gerçekten de çektiklerimizin çoğunda, kahraman
kurtarıcılarımızın payı büyüktür.
Devlet başkanımızı, siyasal parti liderlerimizi, sendika,
dernek, kurum başkanlarımızı bir düşünün. Çoğu, tam
sahneden çekilmek üzereyken, 'ülke çıkaıiarı', 'grup çı-
karlan' adına, ama hep 'anonim temalar"\a tekrar sahne-
deki yerlerini aidılar.
Aslında bir yanıyla bunu anlıyorum: Bütün dünyada bir-
birine ters gibi görünen pek çok egilim aynı zaman dilimi
içinde yaşanıyor. Avrupa bütünleşirken etnık nedenlı bö-
lünmeler hızlanıyor. Genetik biliminde insanın DNA yapı-
sının çözülmesiyle vanlan 'insanın yeniden yaratılabilme-
si' olasılığı ile dincilikteki yükseliş birlikte yaşanıyor. .
Bu hızlandırılmış tarih sürecinde bütün dogrular, deger-
leraşınıyor. Ideolojik saflaşmalar flulasıyor, alıştığımızsta-
tükolar geçersiz kalıyor. Çabalanmıza. sevinç ve acılan-
mıza anlam kazandıran ilişkiler; sevgi, dostluk, dayanış-
ma, dürüstlük yok oluyor. Bu, giderek daha çok insanda
kaygı ve kuşku uyandırıyor. Din ve milliyetçiiik dışındaki
bütün birleştiriciler; partiler, sendikalar, dernekler, tüm ku-
rumlar tıkanıyor. Ve insanlar bildikleri en eski limanlara;
dine, milliyetçiliğe ve eski liderlerine sığınıyor. Sahip ol-
duğumuz tekçi (monist) farklılığa dayanamayan düşün-
ceyapısı, bunalımı daha da derinleştiriyor. Herkes birkur-
tancı anyor.
Bunu aşmak için demokrasi, 3. Binyıl için yeniden ta-
sarımlanıyor. 'Katılımcı demokrasi'yl sağlamanın yollan
aranıyor. Elektronik demokrasi tartışılıyor. Türkiye'de de
öyle anlaşılıyor ki bireyleri tek tek karar alma süreçlerine
katmadan demokrasi işlemiyor, sistem tıkanıyor.
Türkiye'de de insanlar üyesi oldukları partileri, kurum-
ları kitleler halinde gönlünde terk ediyor. Oy vermeyenler,
suskunlar, kırgınlar çoğaldıkça liderler güçleniyor. Tek ses
yeterli oluyor. Ve o sesler kalıcılaştıkça kalıcılaşıyor. Oy-
sa Sayın Kazan'ın da dediği gibi bizim de kahramanlara
gereksinimimiz yok.
Kendi yolumuza sahip çıkabilmenin ilk adımı. her yer-
de kahramanlara ve kurtarıcılara karşı çıkarak atılabilir.
Yeter ki farklılıklarımızı görelim, anlayalım, kabul ede-
lim. Türkiye'de tüm yapılarda dini, dili, ulusu, yaşayış ve
kültürleri birbirinden çok farklı kesimler yaşıyor. Bu kadar
farklı grupların bir arada yaşamasının ön koşulu 'kurtan-
cı', 'tekçi' düşünce anlayışının terk edilmesinden geçi-
yor.
Dogrular, gerçeklerkimsenintekelindedeğil. Kimsetek
başına en doğruyu, en gerçeği bilemez, yapamaz. Yeri
doldurulamayacak hiç kimse yok. Keşke liderler zama-
nında çekilmesini bilseler. Keşke bizler çekilmek isteme-
yenlere zamanı gelince 'artıkgitmelısin'diyebilsek.
Konuşan, yazan adalete gereksinim...
Yargının sorunlannın çözümü konusunda, en önemli adım, bugün
Meclis gündeminde bulunan •'demokratikleşme paketi" başlığı
altında toplanan yasa tasarılannın, yasalaşması halinde atılmış
olacaktır.
Av. TURGUT İNAL
B
undan tam 15 yıl önce. 5 Eylül
1979 tarihinde Cumhuriyet ga-
zetesinde "Uzayan Adalet - Âd-
liTatifatilı biryazımya>ımlan-
mıştı. Bu yazımda ele aldığım
uzayan adalet sorunlanna. yenilerini ekleye-
rek adli tatil ve yargı konulanna bir kez da-
ha egilelim.
5 Eylül 1985 tarihinde "Değişen Vakın-
malarİa Yeni Adli Yü" yazım ve keza yine 5
yıl sonra yazdıgım "Yığınla Hukuk - Yargı
ÇarpıklıkJan" başlıklı yazımda adli tatılin
gereksızligini açıklamış ve yargı sorunlan-
nı dile getirmeye çalışmıştık. Şanılmasın ki
sadece 5 yıl ara ile bu konulara gırdık. Yar-
gının. hukukun. mesleğimizin konulannı yıl-
larca her fırsatta ele aldık. Şimdi bu yazılar-
dan herhangı birinin. tarihini degiştirip ada-
let yılının açılışı olan 5 Eylül 1994 tarihini
koysak ve gazetelere göndersek. güncel bir
yazı gibi degerlendirileceğinden kimsenin
kuşkusuzolmasın. Demek. yıllardırdeğişen
bir şey yok!
Anımsarsanız 196O'lı yıllardan önce.
CHP'nin 10 yıl süre ile sokaklarda ve mey-
danlarda haykırdıgı. eski dille "hakim temi-
naö" diye açıklanan "yargı güvencesi" 1994
yılında da hala çözülmüş değildir.
Üikemizde. Adalet Bakanlıgfnın başkan-
lığında bu bakanlıgın müsteşannın, genel
müdürünün katıldıgı. cumhurbaşkanınm
seçtigi Yüksek Yargıçlar ve Savcılar Kuru-
lu'nun "yargıç güvencesi**ni getireceği ve
sağlayacagını kimse söyleyemez. Buda yar-
gının çok ciddi bir sorunu olmaya hep devam
etmektedir.
Yargı sorunlannın çözümü için parça par-
ça yargı ve hukuk reformuna gitmenin hiç-
bir yaran ve anlamının olmadığı konusu da
çok vurgulanmıştır. Yargının sorunlannın
çözümü konusunda. en önemli adım. bugün
Meclis gündeminde bulunan "Demokratik-
leşme Paketi" başlığı altında toplanan yasa
tasanlannın yasalaşması halinde atılmış ola-
caktır
Başta anayasa degişiklikleri olmak üzere
Türk Ceza Yasası, Memurin Muhakemat Ya-
sası, asliye mahkemeleri ile üst mahkemele-
rin kurulması: hukuk. ceza. idan yargılama
usul yasa tasanlan. iş mahkemeleri. çocuk
mahkemeleri. Icra lflas Yasası. Adli Kolluk,
Sıkıyönetım. Olağanüstü Hal Yasası ve Po-
lis Vazife ve Selahiyetlen yasa tasanlan, Gü-
venlik Soruşturma Yasa Tasansı ile temel
hak ve özgürlükleri içeren Toplantı ve Gös-
teri Yürüyüşleri, Dernek Kurma. Sendika.
Toplu Sözleşme. Grev ve Lokavt yasa tasa-
nlannın >asalaşması gerekmektedir. Böyle-
ce adliye. sorunlar paketinden önemli ölçü-
de uzaklaşmış olabilecektır.
Daha önceki yıllarda yazmış olduğumuz
bir yazımızda. "Bir omzumuza polisin do-
kunduğu an,digeromu/da.a> ukat elinin bu-
lunduğuyıUargelmeyecekmi'' sorusunu sor-
muş. çok ijükür eksik de olsa, buna CMUK
ile ka\ usulmuijtur. Yine -Ergani'de Tutuk-
lama Haftası Başladı" başlıklı yazımızda. ın-
sanlann bol keseden, adeta hesapsız kitap-
sız ölçüde tutuklandıgını ve ^u anda 9-10
yıldan beri tutuklu olan insanlann bulundu-
gu açıklanmış ve hangımızın yakını, bu ül-
kede 9-10 vıl tutuklu kalmi!j. başta tutuklu
olan kışi olmak üzere, bıınıın yakınlan bu ad-
liyeye, bu hükümete, bu dev lete. nasıl gözle
bakar' Adeta kın çanagına dönmez mi de-
miştik. Yine çok şükür CMUK'la hesapsız
kıtapsız tutuklanmalar. hayli sınırlandınlmış
ve keyfilikten epey uzaklaştınlmıştır.
Adalet ile Adalet Bakanlığı arasındaki iliş-
kiyi hiç içimize sindirememiş. "AdaJet Ba-
kanlığı'nıru adalet karşısındaki durumu öbiir
bakanlıklardan hiç farklı olmamalı. hatta o
kadar ki Adalet Bakanlığı kaldınlmalı" de-
miş ve yazmı^tık. Bununla yetinmemiş,
"^argıya dcmokrasiyi sokamadık"'diyerek
vargı konusunda, yargı uygulamalan içinde
demokratik bulmadıgımız birçok sıkıntımı-
zı açıklamak istemiştik.
Adli ara verme konusuna gelince; önce bu
konu, yargıyı uzatmaktan başka işe yarama-
maktadır. Hele hele avukatlann. yaşamlan-
nın ekonomik bunalım ve agır vergi yükü
karşısında adli tatilden yararlandığını söyle-
mek mümkün değildir. Gelelim asıl konuya;
önce. "Adaletin tatili olmaz. Adalet hizmeti
tatilegirmez." Yargı hizmeti aksamadan, ara
venmeden yürütülmelidir. İnsanlararasında-
ki anlaşmazlık. sıkıntı, öfke, haksızlık insan-
lar arasındaki huzursuzluk tatile sokulamaz,
durdurulamaz. bekletilemez.
12 Eylül meddahlan, "Efendim polis suç-
luyu tutupgetiriyor; savcı,vargıç salıveriytır''
diyerek hücumlara geçirildi. Suçlamalann-
da şimdi buhücumlaradresdeğiştirdiler. Bu
seferCMUK Yasası'nı ele aidılar.
Son günlerde parlamento çıkışlı haberler-
de. Anayasa Mahkemesi hücum konusu ol-
maya başladı. "Anayasa Mahkemesi. Mec-
lis'in üstünde mi? \Iedis, Anayasa Mahke-
mesi kararian Ue mi yürüyecek? t'lusal ege-
rnenlik Anayasa Mahkemesi Ue çığnenry'or!"
gibi demagojinin en çirkin ömeklerini ser-
gilemeye başlamışlardır.
Biz yeni adli yıllann açılış törenlerinde,
yargı için yapılagelen söylevleri buraya ge-
tinneyeceğiz. "Yiice yargı'', "Yiice adalet",
"HakimlikTann mesİeğidir'' sözlennden gı-
na getınrolduk. Yalnız 12 Eylül darbesinın
ilk yıllannda "Yargıya Say^ı" başlığı altın-
da yazmış oldugum ve bizi bolca sanık ya-
pan yazımın bir bölümünü aşagıya aynen
alarak yazımızı bitirmek istiyoruz.
" Yargu kimsenin güciine. desteğine, övgü-
süne, onur \ermesine \e dağıtmasına gerek-
sinme duymaz. Onurunu ve gücünii kendi
bünvesinden alır. Yargının başı, temsilcisi.
buy ruk vereni yoktur, olamaz. Vargı kendisi-
ne yapılan ithamlara, hücumlara, ağır suçla-
malara aynı dil Ue cevap vermez. Yargıyı yıp-
ratmanın, ona son derece düzeysiz yollaıîa
hücum etmenin, hiçbir gereği yoktur. V'argı,
devleti oluşturan üç ana öğeden birisidir. Bu
ögeler yürütme, yasama ve yargıdır. Her bi-
ri üç eşitten biridir. Ama, yargı bu eşitlerin bi-
rincisidir" demiştik.
Yargı bu özelliklerini sadece yasalarla ko-
ruyamaz. Bunun için etkin olmak durumun-
dadır. Burada sadece mesleksel etkinlikten
sözetmıyorum. Yargıdagörev yapanlar. "Ya-
salanmız bizi susmaya se\ k ediyür'" sözleri-
nı terk etmek durumundadırlar. Hiçbir yasa,
yargıda onurlu görevlerini sürdüren değerli
yargıç ve savcılanmızı, Türk demokrasisi ile
rejimimiz, ulusal egemenlik. cumhuriyet, la-
iklik, ınsan haklan. sosyal devlet. yargı ve
meslek sorunlan ile yargı güvencesine ait
tüm sorunlann üzerinde kendilerini konuş-
ma ve yazmadan önlememektedir. Nitekim
zaman zaman ülke düzeyinde yargıç ve sav-
cılanmızbunlan gerektiklerinde sergilemek-
tedirler. Bugün, .Anayasa Mahkemesi Başka-
nı Sayın YektaGüngörÖzden'in sürdürdü-
gü "susan adalet" yerine söyleyen, yazan
adalete gereksinimimiz var. Yargıçlarve sav-
cılar, Türk demokrasisi, hukuku ve yargısı
konusunda adalet bakanlanndan hiç farklı
olmayan konuşma ve yazma özgürlüğüne
sahiptirler.
İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ
MeşrutiyetCad. No.161 Tepebaşı-istanbul
İTALYANCA DİL KURSLARI
24 Ekim 1994 Pazartesi günü başlayacaktır.
Kayıtlar: Çarşambaöğleden sonra ve tatil günleri hariç
Saat 09.30-12.30 ve 16.30-19.00 arası
TÜRKÇE HABERLERİ
LONDRA'DAN CANL]
07.00 • 07.30
12.00- 12.15
18.00-19.00
:RA0YOFOREKS%3
FINANS
HAHI
1AAKB, S«rfe«t dwız,
CXinya pyosoian, Aİhn, Gümu>,
ftonkalor arası pıyosdar.
HERGÜN
09.15-17.45
ARASI
HER YARIM SAATTE BİR
E g RAcnro POREKS 953
HABERLER
ANA HABER HER GÜN
08.00,13.00
20.00, 23.00
ARA HABER HER GUN
07.00-23.00 AfiASI
HER YARIM SAATTE BİR
$ S RADYO POREKS 963
LİSANÇÖZÜM
Bizimle İngilizce
sorununuzu çok kısa
zamanda
çözebilirsiniz.
Lütfen bizi arayın.
Tel:3495938
BahariyeCd.62/3
PENCERE
Dinsel Amaçlı Terör
OIUP mu?.••
Olmaz olur mu!..
Tüm dünyayı kapsayan dinsel amaçlı terörü durup du-
rurken nasıl yok sayabiliriz!..
Terör çeşitli amaçlarla yapılabilir; sözlüklerdeki karşılı-
ğı açıktır: "Birgücü, biriktidarı zoria kabui ettirmek ama-
cıyla sistemli biçimde şiddet kullanmak, yıldırmak için
tedhiş yapmak..."
Ülkeyi bölmek amacıyla terör olur mu?..
Olur...
Peki, Türkiye'de laik düzeni yıkarak yerine şeriatı ge-
tirmek amacıyla terör olur mu?..
Başbakan Tansu Çiller diyor ki:
- Olmaz!..
• • •
Terör sözcüğünün anavatanı Fransa!.. '7789 Devri-
mi'nde Robespierre öncülüğünde terör yöntemleri uy-
guıamaya kondu. Kilise yanlılannın canına okunuyordu,
laikliği yerleştirmek, Hıristiyanlığı dışlamak amacıyla te-
rör yapılıyordu. Ama, bu yöntemler karşılığını bulmakta
gecikmedi; kralcılık yanlısı serüvenciler de kanlı 'misille-
me' eylemlerine geçmekte gecikmediler...
Terör de -savaş gibi- bir siyasetin şiddet yöntemleriy-
le yürütülmesi demektir; dinsel amaçlı da olabilir, laik
amaçlı da olabilir, sol veya sağ, kapitalist ya da sosya-
list, etnik ya da ırkçı, milli ya da enternasyonalist amaç-
larla teröre başvurulabilir, şiddet yöntemleri kullanılabilir.
Peki, SHP Terörle Mücadele Kanunu üzerinde degişik-
liğe gıderken ve 'bölücü ferör'ün yanına 'dinsel amaçlı
terör'ü de katmak isterken başta Tansu Çiller olmak üze-
re DYP'liler neden karşı çıkıyorlar?..
• • *
Anılardan henüz silinmedi, vaktiyle teröre karşı ortak
bir tutum almak isteyenlere karşı çıkanlar olmuştu, dev-
letin çok önemli bir makamındaki sağcı:
"Hiç kimse" demişti, "bana milliyetçilercinayetişliyor
dedirtemez..."
Başta Tansu Çiller olmak üzere DYP grubunun bugün-
kü yaklaşımı ne anlam taşıyor:
"Hiç kimse bize şeriatçılar cinayet işliyorlar dedirte-
mez..."
- Peki, dinsel amaçlı terör olmaz mı?..
- Olmaz...
- Hizbullah nedir?..
- Yok öyle şey...
- Şeriatçılar dergilerinde açık seçik terörü yeğledikle-
rini söylüyorlar...
- Olmaz!..
Koalisyon hükümetinin iki kanadı arasındaki kavganın
özü budur. Sosyal demokratlar TMK tasarısında iki de-
ğişiklik istediler: 1) Fikir, terör suçu sayılmasın. 2) Dinsel
amaçlı terör de -bölücülük gibi- terörle mücadele kap-
samına alınsın...
DYP buna karşı çıktı.
• • *
Sonuç?..
'Dinsel amaçlı terör'TMK degişiklık tasarısından çıka-
rıldı; anayasanın 2'nci maddesindeki 'Cumhuriyetin te-
mel nitelikleri'n değiştirmek yolunda şiddet kullanmak
terör sayıldı.
Bu nitelikler arasında 'laiklik' de var...
Tasan bu biçimiyle yeterli mi?..
Tartışılabilir...
Ancak DYP'nin "Dinsel amaçlı terör olmaz" diyerek di-
retmesinin anlamı ne?..
Sorunun yanıtı belli değil mi!..
İstanbul Yüksek Ticaret ve
Marmara Cniversitesi İ.İ.B.F.
Mezunlan Derneği
PANEL
5 NİSAN KARARLARIMN
ÇALIŞMA HAYATINA ETKİLERİ
KAT1L1MCILAR:
ÇAL. VE SOS. GUV. BAKANI
CHP MıMlLLETVEKILl
SHP MILLETVEKILİ
TISK GENEL BAŞKANI
TURK-IŞ TEMSİLCİSİ
DISK GENEL SEKRETERI
HAK-IŞ TEŞKILAT SEK.
DYP MILLETVEKILİ
ANAP TEMStLClSl
RP MILLETVEKILI
PANEL YÖNETMENİ
: Nıhai MATKAP
: Algaıı HACALOĞLU
: Mustafa KUL
: Hulusı ÇETINOĞLU
: Mehınet ATAY
• YusufENGlN
: Sumer ORAL
Mukadder BAŞEYMEZ
Prof. Dr. Kuvvet LORDOĞLU
YER : Mar. Ün. Rektörluk Konferans SalonuSULTANAHMET
TARİH : 15 Ekim 1994 Cumartesı SAAT : İO.^2
- 17.^
RESTAURANT
BAR
SEVERLERE SURPRIZ...
Sızlere jlı kalımızd;ı bırjjzz c!ub luzırtadık. [
Türkıyenın bir numaralı jazz sanalçıUn:
NEŞET RUACAfl
AYŞEGENCER
İMER DEMİRER
ifOYTEK PILÇUN
CEM AKSEL
NİLÛFER RUACAN
Sızlere unululmaz jazz gecelerı ja^ıtacak.
Ayrıca bilardo severler
MAHZEN CAFF.de
3 top Amerikan bilardo otnayabilir,
hoşça vakil geçirebilirler.
Genış bılgı ve re?: 255 23 84 Tarlabaşı
ISM l'ijnhi!Sjnjr
'ı?Turırr E'^nlıktrı ^ S kurj]^jıiuT
Romanlannız ve
Ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel:5540804
üşünrnekten vazgeçrnediyseniz...
b u d e r g i d e y e p y e n i b i r d ü n y a v a r
DEMOKRASİ
G İ Ş İ M
AYÂNIŞMÂ
Devlet kredisi zengini gazefeciler kim? Basının sfarları ne kazanıyor?
Türkiye'nin döviz gelirini üçe katlayacak proje! • Siyasetin ana okulu
platformlar... • Kanuni 500 yıl sonra Zigetvar'a nasıl girdi?
• Refah'lı belediyeierin "adil" düzeni • Pop müzik nasıl
popcorn gibi patladı.
1 5 E K I M ' D E
B A Y İ LE R D E !
3 0 ' N İ N A R M A Ğ A N I : Ç O K Ö Z E L B İ R A T A T Ü R K P O R T R E S İ