Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14EKIM1994CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Jack Nichobon
VtfOLF: Jack Nicbobon
bu filmde kabank kaşlan,
yırtıcı ve hayvansı bakışlany-
la gerçek bir kurt olarak
karşırruza çıkıyor. Filmin yö-
netmeni Mike Nichob, film-
de uygar insanlann nasıl sal-
yalan akan, tiksindirici hay-
vanlara dönüşebileceğini
gösteriyor. Uygarbğın ci-
lasını kaldırarak, altındaki
barbarhklan gözler önüne
seriyor.
'Wolfun baş karakteri
Will Randall, yaşam karşısı-
nda yenik düşmüş bir
adamdır. Kansına sadık,
saygı duyulan bir kitap editö-
rüdür. Bir gûn arabayla ya-
zarlanndan birini ziyaretten
dönerken yolda önüne çıkan
bir kurta çarpar. Arabası-
ndan indiğinde birdenbire
gözlerini açan kurt Will'i
ısınr, sonra da kaçar. Bun-
dan sonra 'dönüşüm' başlar.
İlk işaret vücudunda çıkma-
ya başlayan ekstra tüylerdir.
Iş yerinde etobur bir hayvan
gibi davranmaya başlar, cin-
sel istekleri artar, evliliğini
umursamaz olur.
Filmin kadın oyuncusu
Michelle Pfeiffer ise zengin
bir işadamının kız olan Lau-
ra Alden'ı canlandınyor. Şı-
mank ve eski bir uyuşturucu
bağımlısı olan Laura, WiJl'in
içinde büyûmeye başlayan
erkeklik hormonunu hareke-
te geçiren bir başka unsur
olarak karşımıza çıkıyor.
'Wolf pek çok bakımdan
eski moda bir film olarak ni-
teleniyor. Ennio Morricone*-
un müziğinde, korku fılmle-
rinin müziklerinde yer alan
biitün klişeler yer alıyor.
Filmin özel efektleri ise
beklenenden daha az. Özel
efektlerden sorumlu olan
Rick Baker bu işe 1976 yılın-
da 'King Kong' fılmiyle baş-
ladı. Baker protez makyaj ve
san kontakt lenslerin büyük
bir savunucusu.
Yönetmen Nichols, "Fil-
min bazı aşamalannda *biz
deli miyiz' diye sorduğum an-
lar oldu. Film erkek cinselliği
üzerine. 'Gece hayvan, gün-
dûz hoş bir beyefendi' tetnası
ilgimi çekti. Aynca bu
adamm Jack tarafmdan can-
landınbnası da... Çûnkü kurt
adam oJma konusunda yan
yolu almıştı zaten" dı\or.
Hep kovalanan ama bir türlü yakalanamayan özgürlüğe dair Kieslowski başyapıtı
Âşk özgürlüğe karşı...
YEDIRENK
ÜGUR KÖKDEN
Krzysztof Kieskmski. Lehçeye
özgü, okunması güç, sessiz harf-
lerden oluşan bu ısim, bilindiği
gibi günümüzün en önemü ve
kendine özgü sinema yaratıcılan-
ndan birinin, ne yazık ki "Üç
Renk" üçlemesinin ardından sı-
nemayı bıraktığını bir süre önce
açıklayan, Polonyalı
SUNGU ÇAPAN
ÜÇ R e n k : MOVİ (Trois Couleurs: Bleu)
Yönetmen: Krzysztof Kieslovvski/ Senaryo:
Krzysztof Piesievvicz, K. Kieslowski/ Kame-
ra: Slavvomir Idziak/ Müzik: Zbigniew Pre-
isner/ Oyuncular: Juliette Binoche, Benoit
Regent, Florence Pernel, Charlotte Very, Helene Vincent, Emmanuelle Riva, Hugues Qu-
ester/1993 Fransa, Polonya, İsviçre yapımı (IFA), B. Alkazar-Avrupa Sineması'nda.
vermektense ban sorulan dile getiren
yapıtlar ortaya koymuş. kendini Albert
Camus gıbı iyimser bir kaderci sayan ya-
zar-yönetmen Kıeslovvski'nin sanki usta
bir romancının elinden çıkma. son dene-
mesi "Üç Renk" üçlemesi, farklı mekan-
larda (ülkelerde) çekilmiş farklı öyküleri,
farklı kahramanlan ve ilişkilerini ele alıp
işlıyor. Turkuvaz mavisinden Prusya ma-
visine ve gitgide koyulaşan laciverde bü-
gömülmesı, yeni evinde küçükken korkup
tıksindiği bir hayvana. taze yavrulamış fa-
reyı görmesine dek sürüyor. Kayıtsızlîğın
dan sıynlıp, dönmeye devam eden dün-
yanın bu kez de üstüne üstüne giden Ju-
lie'nin komşusunun kcdisıni alıp evine ge-
tirmesi de, yeniden hayata dönüşünün
göstergesidir. Sağ kurtulduğu, ancak tüm
dünyasının ters yüz olduğu kazadan son-
ra, her şeye karşı muhalif ve çelişik bir ruh
Potanski, Skoiimotreki,
leri dünyaya armağan etmış Po-
lonya sinemasından yeuşerek uluslararası
sulara açılmış ve kuşkusuz son on yıla bü-
tün eseriyle damgasını vurmuş, alçakgö-
nüllü bir usta. Gitgide incebkli, özgün bir
üslubu geliştirdiği her yeni fibniyle adı-
ndan söz ettiren bir görüntü ve anlatım
büyücüsüne dönüşen, Lodz mezunu,
Krzysztof KieslowskFyi yıllar önce Sinema
Günteri'nde "Amatör", "Sonsuz" gibi ılk
yapıtlanyla tanımış ve 1988 Cannes Festi-
vali'nde ölüm cezasına _ karşı
çıkan çarpıa "ÖMürme Üzerine
Köçük Bir FflnTiyle bütün eleştir-
menlerin ve seyircinin soluğunu
kesmesine tanık obnuştuk.
Cannes'da keşfedilmesinden
sonra Fransa'da çabşabılme ola-
nağma kavuşan ve 1991 "de yine
Cannes Festivali'nde genç yıldız
Irene Jacob'a en iyi kadın oyuncu
ödülünü kazandıran "Verotıknıe'-
in Çifte Hayatı"yla, Hz. Musa-
run On Emir'iru yorumladığı on
filmden oluşan "DekaJog" dene-
meleriyle yaygınlaşan ününü pe-
kiştiren Kieslowski, görünen o kı
seri film çekmeyi iyice alışkanlık
edindi. Bu kez Fransız devrimin-
den dünyaya sacılmış, giderek
yaşamın vazgeçilmez evrensel de-
ğerlerine dönüşmüş, özgürlük.
eşitlik. kardeşbk kavramlanna
ilişkin bir üçlemeyle karşımızda
usta.
Bu trilojiye son 2 yıbnı hasre-
den Kieslowski'nin, Fransız bay-
rağırun renklerinden esinlenılen
bu "Üç Renk" denemesinin, gös-
terildiği 1993 Venedik Film
Festivab'nde en iyi film, en iyi
kadın oyuncu (Juliette Binoche)
ve en iyi kamera (Slaivomir Idzi-
ak) Altın Aslan'lannı kazanan ilk
yapıtı "Bleo-Mavi". bugünden ıtı-
baren Beyogiu Alkazar-Avrupa sı- Kieslov\ski'nin Mavf sinde, birden felaketlerle jüzyüze kalakalmış kadının içsel atmosferini vansıtan
nemasında gösterilıyor. 68 in mı- Juliette Binoche, Leos Carax sonrası kariyerinin en övgüve değer ovunlanndan birini çıkanvor.
btan sınemaası, günümüzün
rünen bir manzarada, tekerlek düzeyin-
den çekilmiş, hızla giden bir araba görün-
g
becerikli yapıması, Romanya kökenli
Yahudi Marin Karmitz'in, "MavTnin Ve-
nedik, "Beyaz"ın Berlın. "Kırmızı"nın da
bu yıhn Cannes festivallerine katılmasıyla
güzel bir yapımcı düşünü de gerçekleşür-
diği "Üç Renk" sensinin fılmlerini seyret-
miş bir sinemasever olarak, 25 yıllık mes-
lek yaşammı arttk noktalayacağını açıkla-
yan 54 yaşındaki usta Kieslowski'nin bir
daha film çekmeyeceğıne ilişkin açıklama-
Ianna üzüİmemek elde değil.
Şimdiye dek söze, dile pek sığmayan
konulann sınırlanru genişlettiği, ka-
merayı bireyin esrarlı derinliklerine
saldığı, kahramanlannın ruhunu, siyasal
ve toplumsal ortamı kaynaştırarak
yansıttığı. keskin, soğuk, duyarlı ve bır-
takım dolambaçlı yollara saptırdığı seyır-
cisini, sonuna dek sanp kavrayan, içselliğe
ilişkin düşündürücü filmleriyle özellikle
Fransa'da hayran kitlesi edinmiş, cevap
ş g g
tüsü ve ürkünç bir kaza sahnesiyle açılan
"Mavi", cağdaş müziğin ustalanndan,
ünlü besteci kocasıyla 5 yaşındaki küçük
kızını bu kazada yitiren yaralı, acılı bir
kadının. Julie'nin (Jdiette Binoche) birey-
sel özgürlük girişimıni hıkaye ediyor.
Havada özgür bir kelebek gibi...
Birden mutlu bildiği tüm dünyası ka-
ranp hastanede beceremeyeceğı bir inti-
hara bile kalkışan, her şeyi koyvermış,
umarsız, beklentisiz, kasvetli bir kabus at-
mosferine boğulmuş Julie eski çevresiyle
kimsesiz yaşamından kopup aşk ve bağ-
lanmalardan uzaklaşarak yeni biradreste,
yeni bir hayat kurarak özgürlüğünü elde
etmeye yöneliyor.
Tüm geçmışine sünger çekerek inzivaya
halıne bürünüp silınen geçmışıni unutmak
ya da alınyazısına gömülmektense. kay-
nat çırpmayı" düşleyen Julıe-Juliette Bi-
noche, öteden beri ona tutkun Oüvier.
bakımevinde dünyadan kopmuş televiz-
yon bağımlısı, bunamış annesi (Emmanu-
efle Riva), kaza sırasında bir köşeye düş-
müş kolyeyi bulmuş delikanfı, kocasının
bestelerinde aslında Julie'nin parmağı ol-
duğuna inanan bir kadın gazetecı ve ge-
çerîi ahlak anlayışınca hafif meşrep bulu-
narak dışlanmış kadın komşusuyla kör-
topal iiişkidedir görünürde. Ner-
deyse bir başrol oyuncusu gibi bü-
tün filme sindirilmiş müzik, Julie'-
yi hem geçmişe hem geleceğe bağ-
lar. İçine gömüldüğü boşluktan
aşkınlığa ulaşmaya çabalarken
müzik hiç yakasını bırakmaz.
Yönetmenin eski çalışma arka-
daşı Zbigniew Preisner'in bestele-
diği müzik, bircümlenin ya da ko-
nuşmanın ortasında, dalınan anı-
larda, sessızliğin saltanat sürdüğü
anlarda apansi2 flüt nağmeleriyle.
trompet çığlıklanyla ortaya çı-
kıvenp perdeyi tam dolduruyor
boydan boya. Beylik deyişle. unu-
tulur gibi değil Preisner'in müziği.
Öykünün dış çevresmı oluş-
turan karanlığı delen ışık huz-
melennın oynaş Paris'ı esrarengiz
ve labirentimsi bir kente döndü-
ren çekimler. değişik tonlardan
mavinın süzüldüğü bir ressam gö-
zünün eseri, tablo gibi görüntüler,
kameranın adeta takıbp kilıtlen-
dığğı Julie-Juliette Binoche'un. te-
dirginlığın ıssız ve soğuk mavıleri-
ne savrulmuş yüz ifadeleri (zaten
eşsiz bir yüz, balık kadını Binoc-
he'unki. kitap gibi çevir çevir
oku!), belirli simgeler üstüne yo-
ğunlaşünlmış, öznel bir 'bakış',
kapı gıcırtısıyla ayak sesindençiğ-
neme şapırtısıyla kedı mıyavla-
masına kadar uzatılacak doğal
ses efektleri vb.. seyircinin hayal-
gücüne olağanüstü ve etkıle>ıcı
y y g
bettiği kocasının yardımcısının aşkına
karşılık vermeyi seciyor Julie.
Dış dünyayla dondurulmuş ıssızlığını,
Avrupa kentlerinde icra edilecek olan. ko-
casının yanm kalmış senfonısinı tamam-
lamak isteyen OBvier'nin (Benoit Regent)
aşkı ısıtıyor ve finalde bu aşk, kocasının
başka bir kadından doğacak çocuğunun
simgelediiğı iyımserlikle bırhkte bireysel
özgürlük temasının önüne geçiyor. Her
zaman umudu ıfade eden bu doğum
ola>ını, hiçliğe karşı (özgürlüğünü yıtırme
pahasına) aşkı kabullenmış Julıe'nın belli
belirsiz gülümsemesi de, "Mavi''nın fina-
lindeki iyimser mesajı vurguluyor.
Slanomir Idziak'ın kamerasının hep ta-
salı, hüzünlü, soluk ıfadelenn yerleştiği,
meleğimsi yüzüne süreklı odaklandığı
filmde. "havada özgür bir kelebek gibi ka-
bir görüntü, ses, müzik bileşimi bindırme-
si yapan Kıeslowski'nin biçimci anlatımı-
nd'an akılda kalanlar.
Duygusuz tek bir plan-sahne yok, gör-
sel bakımdan her şeyin yerli yerine otur-
duğu. seyircisinden de düşünsel katıiım
bekleyen 'Mavi'. sinemada kemikleşmiş
hikaye anlatma kurallanna aykın kaçan.
zorlu ve alışılmış deyişle, bir bılmecenın
parçalannın bir araya getinlmesıne daya-
nan, zengin bir yapıda kurulmuş, yoğun
bir biçimde duygulara hitap eden, umut.
sevgi ve inanan aynksı filmi.
Kieslowski'nın özgürlük üstüne medi-
tasyona giriştiği "Üç Renk: Mavi", en azı-
ndan bu filmde oynamak ıçin Spıelberg'in
önerisini geri çeviren Juliette Binoche de-
nilen oyuncuyu seyretmek adına. kaçınl-
mayacak bir film özetle. Meraklısınınsa
bir kez görmekle yetınemeyeceği bir baş-
yapıt kuşkusuz.
Saint-Barthelemy katliamı fonunda çarpıcı bir Romeo-Juliette çeşitlemesi
Tioıhseliistünyapım decüğin böyle ohtrişteir
Tekerrürden ibaret olan tarihi doğ-
rulayarak günümüzde yaşanılan aala-
ra da göndermelerde bulunan, Fransa
tarihinin, kanın su gibi aktığı en şid-
detli katliamına yol açmış, 16. yüzyı-
ldaki o korkunç ve bağnaz din savaş-
lan dönerninde, tahta postu sermiş,
ünlü Valois ailesiyle ötekı kraliyet aile-
si Bourbon'lann hırsb bireyleri ara-
sında dallanıp budaklanarak gelişen
ve gerçekten etkileyici bir Shakespeare
trajedisi boyutlanna erişen, iyi oy-
nanmış, iyi çekilmiş, görkemli bir
spektakl Kralice Margot
Bertrand Tavernier'nin şimdiye dek
Hollywood"da tezgahlanmış çeşitli
Alexandre Dumas uyarlaması Amen-
kan yapımlanna tepki olarak çektiği,
Sopbie Marceau'lu D'Artagnan'm
Kıa'yla birükte, son dönemde Fransız
sinemasındaki ilginç tarihsel üstün
yapımlardan biri niteliğindeki Kralice
Margot, aynntılan özenle işlenmiş ta-
rihsel bir belgesel izlenimini veren, ilk
dakıkalarda perdeyi dolduran kala-
balık kahramanlanyla yoğun şiddet,
vahşet ve ölüm içeren kanlı kıyım sah-
neleriyle Rönesans resimlennden
esinlenilmiş çerçevelemelere dayanan
görüntüleriyle, karmaşık trafiğiyle yo-
rup sersemlettiği seyircisini çok geç-
meden kıskıvrak içine ahveren, epeyi
özenilip uğraşılmış, 2.5 saati aşkın, ha-
cimb', heybetlı ve düşündürücü bir se-
yirük. Yıllar önce Wajda'nın Danton'-
unda ya da Yusuf Şahin'ın Adie Bopa-
parte'nda oyunculuğunu seyrettiği-
mız, operaya da tutkun, usta tiyatro
yönetmeni Patrice Cbereau'nun, adeta
VfecontPnın daha genç, Fransa şubesi
olarak Alexandre Dumas'nın romanı-
ndan hareket ederek. Daniele Thomp-
sonia birlikte yazdığj senaryodan çek-
tiği film, kraliyet düğünü için Paris
hanlannı doldurmuş kalabalıktan bir
Katolikle bir Protestanın (Coconas'la
La Mole'un), yersizlikten aynı yatağı
paylaşüğı, anlamh bir uzlaşma sahne-
siyle başbyor.
Dönem, çocuk yaşta taç giymiş, av
tutkunu, veremb' 9. Charles'in (Jean-
Hugues Anglade) Fransa tahünda
oturduğu, ama iktidara Valois'lann
başı olan annesi, Medici'li Catherine'-
in (Viroa Lfaı) hükmettiği, Protestan-
lann kökünü kazımaya kararb bağnaz
Katoliklerin gemi azıya aldığı, tarihe
otuz yıl savaşlan olarak geçmiş din-
mezhep çatışmasımn ortaçağdaki
Fransa birbğini tehdit ettiği o kanlı,
karmaşık dönem. Hem celladı, hem
doktoru, hem de parfümcübaşısı olan,
öldürme uzmanı, sadık bendesi saye-
sinde tüm düşmanlannı zehirleyerek
ortadan kaldıran kralice Catherine,
parçalanmaya giden ülkesıne banş ve
huzuru getirmek amacıyla, kardeşle-
riyle de ensest ilişkıler içindeki, fettan,
işveb", erkek avcısı, güzeller güzeli kızı
Margot'yu (Marguerite de Valois),
Protestanlann lideri 'kaba saba, ter ve
sarmısak koyan köylö', Navarre'b
Henri'yle (Daniel Auteafl) evlendiri-
yor. Kan davasma dönüşmüş bir din
savaşmın taraflannı, Katobklerle Pro-
testanlan uzlaştırmayı hedefieyen, 18
Ağustos 1572 tarihinde, Notre-
Dame'da yapıbnış bu kraliyet düğü-
Krallçe Margot (La Rdne
Margot) Yönetmen: Patrice
Chereau / Senaryo: Daniele
Thompson, P. Chereau,
Alexandre Dumas'nın
romanından / Kamera: Philippe
Rousselot / Müzik: Goran
Bregovic' Oyuncular: Isabelle
Adjani, Daniel Auteuil,
Jean-Hugues Anglade. Vima Lisi.
Vincent Perez, Miguel Bose,
Jean-Claude Brialy, Pascal
Gregory, Dominique Blanc, Asia
Argento, Gaudio Amendola/
1993 Fransa, ftalya, Almanya
ortak yapımı.
nün 5 gün ardından, Navarre'b Hen-
ri'nin henüz yeni öbnüş (öldürülmüş)
annesinin (kralice Jeanne'in) yasını tu-
tan, 'Karafatmalar gibi' siyahlargiyin-
miş binlerce Protestan, önceden plan-
lanıp tasarlanmış, giderek denetimin
yitip iyice çığnndan çıkmış korkunç
bir kıyımda kılıçtan geçinbyor, Fran-
sa tarihine kanb harflerle kazınmış, o
tüyler ürpertici Saint-Barthelemy kat-
bammda. Bu yıl Cannes'da jüri özel
ödülünü kazanan ve gaddar, entrikacı
krabçe Catherine rolüyle emektar ttal-
yan yıldızı Vima lisi'ye en iyi kadın
oyuncu ödülünü getiren Kralice Mar-
got, tam anlamıyla Fransız sine-
masının gözabcı bir gövde gösterisi.
Yönetmen Chereau'nun deyişiyle,
'Kral Kcn, kral kardesj ve kral karısı
olarak, ait olduğu zalim >önetici
sımftan, kral kocası Navarre'lı Henri ve
hayarmm aşkı, yakışıklı silahşör La
Mote (Vincent Perez) nedeniyle ve
yakından tanık olduğu dehşetengiz
katliam sahneleri vüzünden. ezilen
Protestanlann safına gecen, dilber
Margot'nun öyküsünü anlatan 'KraK-
çe Margot, aynca ana kralice, kanlı
Catherine'> le sapık ve kısır Valois aile-
si bireylerini, Margot'nun erkeklerini
ve fanatik din savaşlan dönemini, gü-
nümüze de çağnşımlar yaptıran, insan
bedenlerinı hamur gibi yoğurarak ha-
bire etkileyici yakın planlara
sığıştıran, sürükleyici bir tarzda ak-
tanyor. Filmde takım halinde çok ba-
şanlı oyurüar döktüren, çok iyi seçil-
miş oyuncu kadrosunda, krabçe Me-
dicib Catherine yorumuyla son demle-
rinde Altın Palmiye'yle taçlandınlan
Vr
inıa Usi, Margot rolüyle sinemaya
parlak bir dönüş yapan, kameranın
çok sevdiği, güzelbği tanımlara sığmaz
Isabelle Adjani, sonradan 4. Henri ola-
rak Fransa tahtına oturup, kuruluş
döneminde Osmanb devletini parça-
lanmaktan kurtaran bizim padişah
Çelebi Mehmet (1. Mehmet) gibi, Ka-
tobklerle Protestanlan uzlaştırarak
Fransız bırliğini sağlayan 'köylü' Hen-
ri rolündeki Daniel Auteuii, aşkı uğru-
na hayatım hiçe sayan yakışıklı La
Mole rolünü eldiven gibi üstüne geçir-
miş. 'jön' Vincent Perez ve kan kokan.
veremb, üşütük kral 9. Charles rolün-
deki Jean-Hugues Anglade gibi oyun-
cular sivriliyor.
tki büyük ailenin, Katobklerle Pro-
testanlann otuz yıl savaşlan olarak
adlandınlan çatışması fonunda, Ro-
meo-Juliette vari trajik bir aşk öykü-
sünü, tarihsel gerçeklerle hayalgücünü
harmanlayarak. adeta çağdaş bir Sha-
kespeare yaklaşımıyla kotanlmış. mo-
dern bir yorumla hıkaye eden Kralice
Margot, sinemaya çok yeni bir şey ge-
tirmese de. nerdeyse artık ezberlediği-
miz, o kılıçb-kostümlü, gösterişli bir-
takım Hollywood yapımı tarihsel üs-
tün yapımlann basmakabpbğından,
yahnkatlığından anndınlmış, derin-
likli ve çarpıcı bir Patrice Chereau
yapıtı. Yeni mevsimin giderek hızını
alan bereketinde, görmeden edile-
meyecek, Fransız sinemasının yüz akı
niteliğindeki bu oturakh ve ilginç ör-
neği. kuşkusuz sinemaseverlere salık
verilecek, sarsıa bir gösten. Aynı za-
manda da düşündürücü bir seyirbk.
Kaçırmayın. Emir Kusturica'nın mü-
zikçisı Goran Bregovk'in harika mü-
zik çalısmasmına da dikkat! (Noi: bu
filme daha bir sıkı "dalmak' ısryen sıne-
maseverler, Antrakt'ın son sayısında "Kxa-
lıçe Margot' üstüne Devrim AJpöge'nın gü-
zriim yazısına veçevirilenne başvurabıJir )
Banş Büyükelçisi
Djkerdem
Barış Derneği'nin ortak sanıkları; Başkan Mahmırt Di-
kerılem'in sonsuzluğa kayışının birinci yıldönümünde,
ona "sıcak sevgilerini yolladılar, saygılannı sundular."
Aynca, Cem Yayınevi, onun ölümü üstüne yazılmış bir
dizi anıyı içinde toplayan bir armağan kitap yayımladı:
Banş Elçisi Dikerdem.
Kuşkusuz, her tanıklık, gerçeği bir noktada yakalar.
Ona teğet olur. Ama, değişik tanıklıklar, 'insan gerçeği'-
ne daha çok yaklaşır. Dolayısıyla, o insanı tanımakta,
birbirinden ayrılan bakış açılarının bileşkesini almak
gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. Bununla bfrlikte aynı
düzlemde yer almayan çevreler, Dikerdem'in yaşamı-
nın değişik zaman dilimlerine yeterınce ışık tutabilseler,
hiç kuşkusuz, gerçeğe daha çok yaklaşılırdı. Ama, böyle
bir projeyi ileri bir tarihe, hazırlıkların büyük ölçüde ol-
gunlaşacağı beşinci, onuncu yıldönümlere, öfkelerin iyi-
ce yatışacağı birzamana bırakmak uygun olur.
'Banş Elçisi'nde Dikerdem üstüne tutulan en ilgi çeki-
ci projektör ışığı, sanırım, eski Büyükelçi Semih Gün-
ver'in tanıklığında kendini göstermekte. 'Hariciye
Çarkı'nın bir dişlisi olan Günver, okura, özellikle lise öğ-
rencisi Dikerdem'i tanıtıyor. "Mücadeleci, iddialı birço-
cuktu" diyor. Gerçekten, en güç koşullar içinde bile ser-
gilediği bu karakteri, onun kışiliğinin soylu madeni ola-
geldi sürekli. Bir başka tanıklıkta da altının çizildiği gibi,
"Duruşmalardaki onurlu, kararlı davranışlan nice Banş
Derneği sanığına cesaret verdi." Yalnız cesaret de de-
ğil. Orhan Taylan'ın kalemiyle -fırçasıyla değil- "Zor-
balık karşısında seçkin bir demokratın onurlu üslu-
bunun nasıl olacağı yönünden de bir örnek" oluşturdu.
inançlılık ve kararlılığın örneğini.
Öte yandan, gene Günver'in terimleriyle Dikerdem'in
''Diğer çocuklardan farklı olmak istediğini'' söy lemek bi-
raz ivedi bir saptama, daha da çok açık bir haksızlık olur.
Dikerdem'in davranışlan, olsa olsa çok boyutluluğunun,
seçkinci yaklaşımlarının o yaşlardan başlayarak dışa-
vurumuyla; o yıllarda bile koşulları zorlayıcı karakteriyle
açıklanabilir.
Böyle bir seçim, elbette, yalnızlığı ve acıları yanı sıra
getirecektir. Kaldı ki, öyle de olmuştur sonunda. Bu du-
rumu birçok kişiden daha iyi bilen Günver bile yazısının
sonunu bu gerçekle düğümleme gereği duymuş- "Yaşa-
mı, acı olduğu kadar hak edilmemiş bir dramdı."
Genelde 'farklı olma'yı bir 'gösteriş' yöntemi olarak
benimseyenler.çoğukeztehlikeylekarşılaşıncailkçark
edenlerden olurlar. Çünkü, acı ya da ölüm karşısında
gösteriş biter. Oysa Dikerdem, özellikle geri adım atma-
masıyla dikkati çekiyordu. Üstüne üstlük, Dikerdem'i
daha çok bileylemiştirtehlike. O ölçüdeki, pek çok insa-
r' korkutacak denli tehlikenin üstüne gidişi sonucunda
onu 'fram/fraze'likle suçlayanlar bile çıkabilmişti.
Duruşmalarda hasta durumuna -bacaklarına torbalar
ve torbalara da sonda bağlıydı- aldırmadan, 'savaş hali
hükümleri' uygulanan mahkemeye meydan okumuş;
oturmasına izin verildiği halde uzun süre ayakta durma-
yı yeğ tutmuştu Mahkeme ya da hastalık önünde eğil-
meyi reddetmişti.
Ancak Dikerdem'in sıradanlığa, orta karar olmaya, kı-
saca yaşam ve çalışma çevresinin teksesliliğine -yani
okul ortamından Dışişleri'ne, süregiden resmi ideoloji-
ye ve sisteme- karşı çıkması, asla bağışlanmadı Şimdi
yaşasaydı, aynı ortamı paylaşsaydı, karşılaşacağı hoş-
görüsüzlük daha da yoğun ve güçlü olurdu.
Mahmut Dikerdem'in anılarını -Vçüncü Dünya'dan,
'Ortadcğu'da Devrim Yılları've 'Hariciye Çarkt- dikkatle
okuyanlar, geçen yıllar içinde onun ne gerilimler yaşa-
dığını, nelere katlandığını anlayabilir. Bütün direngenli-
ğine karşın, Dikerdem'in o denli uyumlu, sabırlı, sıkınh-
lara ve güçlüklere katlanıcı bir doğası olduğunu gör-
mek, pek çok insana şaşırtıcı gelebiliyor. Yoksa, Dışiş-
leri'nin onca ters dişlisine, ürettiği onca haksızlığa nasıl
göğüs gerebilirdi?
M. All Blrand da bu noktanın altını çizmiş özenle: "Dı-
şişleri, Silahlı Kuvvetler ve MIT'ten oluşan değirmen bi-
le, Dikerdem'iöğütemedi."Öğütemedi, ama ölümünün
uzakve yakın nedenlerini hazırladı. Ölümü hızlandırdı.
Belki kişiliğinde görülen çokboyutluluktan sağlıyordu
gereksinim duyduğu direnci Yaşamın güzelliklerine ve
yeryüzü nimetlerıne, Romalı soylu Petronius gibi dikkat-
li, hiçbir ayrıntıyı kolay kolay kaçırmayan gözlemci göz-
leriyle ilgisiz kalmaktan uzaktı. Düşünceyle duyarlılığı
-bir adım ötede- coşkuyu birbirine bağlamıştı. "Coşkuy-
la yaşanmış, yaşanmaya cesaret edilmiş güzel şey leri",
yaşamının bir parçası olarak anlatmaktan özel bir tat
alırdı. Ancak bunu ölçüler içinde kalarak yapmaya dik-
kat ederdi. Böyle bir yaklaşımla, hem konuya hem kişiye
belirli bir gizem yüklemiş oluyordu.
Soylu, seçkin, zarif, nazik ve sevecen bir insan görün-
tüsü bırakti hep. Zaman zaman utangaç, suç ortağı gü-
lümsemesiyle, kendine güvenen bir insanın soğukkanlı-
lığını ve sessizliğini birleştirirdi kolayca.
önümüzdeki yıl, 12 Eylül'ün on beşinci yıldönümü.
Askeri darbeyle birlikte anılan -ve anılacak- iki önemli
Idavanın biri, birincisi, Barış Derneği davası oldu. Top-
liumsal/ekonomikalandadaDlSKdavası. Yıllar sürenve
(artık 'divana kalan' bu duruşma sırasında, Barış Der-
neği'nin canlı bir parçasını oluşturan bu hızlandırılmış
erken ölümleri; Orhan Apaydm'ı, ismail Hakkı özto-
run'u, Nedim Tarhan'ı, Melih Tümer'i ve Başkan Mah-
mut Dikerdem'i saygıyla anmaya -toplum önünde- ken-
dimi borçlu sayıyorum, bir barışsever olarak.
Fettan ve dilber bir erkek avcısıyken. vaşadığı soykırım ve aşk nedeniyle değişip
bambaşka birine dönüşen kralice Margot'vu, sonradan ısınan Isabelle Adjani ba-
şanyla yonımJuyor.
Ruhi Su Dostlar Korosu sınav açıyor
• Kültür Senisi - Ruhi Su Dostlar Korosu yeni çalışma dönemme
l Evk 1994 günü başladı. Ruhi Su ileçabşmalanna başladığı
1975'u tı bu yana oluşan 130 parçabk repertuvanna yeni parçalar
katarak '20. Kuruluş Yıb Konseri'ne hazırlanan koro. kadrosunu
genışletmeyidüşünüyor. Bu nedenle, yann yapılacak smavda,
elemanlann ses ve kulak kapasitelerine bakılacak. Secmeler
Bank-Sen Abide-i Hürriyet Caddesi Natiye Elgün Sokak No: 117
adresine saat 11.00'de yapılacak. Tel: 232 10 00.
Rotary Kulübü'nün resim sergisi
• Kültür Servisi- Suadıye Rotary Kulübü gelinni Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Genetik Laboratuvan'na bağışlanmak uzere
resim sergjsı düzenledi. Kadıköy Belediyesi Kültür Sanat
Merkezi'ndeki resim sergisinearalannda B. Rahmi Eyüboğlu,
Avni Arbaş ve Mehmet Pesen'in bulunduğu 21 ressam
katılıyor.
Orhan Kemal öykü Yarışması
• ADANA (Cumhuriyet Güuey tlleri Bûrosu) - Önceki yıllarda
Seyhan Belediyesi tarafından düzenlenen Orhan Kemal Öykü
Yanşması, beledıyenin çeşitli nedenlerlevazgeçmesindendolajT bu
yılÇukurovaGazetecilerCemiyeti'ncegerçekleştırilıyor. 35
yaşından küçükyanşmacılar, 6 suret halinde hanrladıklan öykü
dosyasını en geç 16 Ocak 1995 Pazartesi günü 17.00'ye dek,
"Orhan Kemal Öykü Yanşması, Çukurova Gazeteciler Cemiyetı,
Atatürk Cad., öğretmenler Sitesi, Adana" adresine postayla ya da
elden ulaştıracaklar. Demirtaş Ceyhun. Muzaffer lzgü, Fikret
Otyam, Çetin Yiğenoğlu ve Adnan Yücel'den oluşanjürinin
değerlendirmesi sonucu, birinciye 7.5 milyon bra ve Fikret Otyam
tablosu, ikinciye 5 milyon lira ve Muzafler tzgü kitap seti,
üçüncüye de 2.5 milyon lira ve Demirtaş Ceyhun kitap seti
armağan edilecek. Odüller 15 Ekim 1995'te törenle verilecek.