23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 5EYLÜL1993PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Eğitimsistemitarbşılıyor f l ' A: fl -It -L. -ı! fl! -f Â\ -I tâ / • -I Danımarka"da bu yıl yükse- köğrenim için başvuran her üç gençten bın açıktakaldı. 21 bini aşkın öğrenci yükseköğrenim kurumlannın kapılanndan geri çevrildi. Üniversite kapılanndan gen çevrilen genç sayısının rekor düzeye ulaşması. İspanya'dan sonra Avrupa Topluluğu için de ışsız oranının en yüksek ol- duğu ülke olan Danimarka'da cğıtım sistemiyle ilgilı köklü tartışmalara yol açtı. "Bir işsizin Danimarka toplu- muna yıJlık maliveti 80-90 bin kron ciıarında. Yüksek eğitime detam edcn bir öğrenci ise aldığı bursla birlikte en fazla 100-120 bin krona mal olınor. Aradaki fark biiviik olmadığına göre ma- liyetin yüksek olduğu tıp. dişbe- kimliği ve veterinerlik eğitimleri dışındaki tüm ünn ersitelere ve yüksekokullara girişierdeki sııu- rlamalan kaldırmak toplumun yararma olur." Pariamenlonun Sosyal İşler Komısyonu'nun "gençİere iş ve eğitim imkanlan" başlıkh rapo- rundan çıkan sonuç kısaca böy- leözetlenebilir. Sosyal İşler Ko- misyonu'na göre yükseköğ- renim kurumlanna girişierdeki sınırlamalan kaldırmanın baş- ka bırçok yaran daha var: Kısa vadede topluma birazcık daha pahahya mal olsa bile ileride yaratılacak kalifıye işgücü. bu alandaki açığı kapatacağı gibı Danımarka'nın dış dünyayla rekabet gücünii de arttıracak. Komısyonun merkez radikal partili başkanına göre bu toplu- mun daha zayıf kesımlerine de ış bulma şarrsı doğuracak, çün- kii zaten listeyi bitırmiş. ancak istediğı eğitime başlayamamış gcnçlcr ış bulmakta zorlanma- dıklan için aslında işsizler ordu- «una katılmak yerine daha eği- KOPENHAG sJiL FERRUH YILMAZ timsiz ve kötü durumdaki genç- leri çalışma piyasasırun dışına itiyorlar. Üstelik gençlerin bir kısmı istedikJeri okula girene kadar başka okullara devam ederek başkalanndan yer kap- mış oluyorlar. Aynca üniversite bitıren herkes iş bulamasa bile ışsiz bir akademisyen. işsiz bir vasıfsız, işçiden iyıdir. Kısacası parlamentonun sos- yal işler komisyonu her derde deva bir çözüm önerisınde bu- lunuyor, ancak bu öneri akade- mik çevrelerden gereken desteği görmüyor. Akademık çevrelere göre isteyen herkesin istediği eğitime başlaması, üniversıtele- ri meşguliyet terapısinin yapıl- dığj yerlere dönüştürecek. eğiti- min kalitesıni düşürecek ve bi- limsel ortanu baltalayacak, bu- nun sonucu olarak da Dani- marka'daki eğitim sistemi ulus- lararası rekabette geri kalacak. Yüksek eğıtimdeki sınırlamala- nn kaldınlmasına karşı çıkan- lar. üniversitelerin herkese eğj- tim vermek gjbi bir görevi ol- madığı gibı işsızlığe çözüm bul- mak gibi siyasal birişlevi yerine getirmekle yükümlü olmadığını savunuyorlar ve politikacılar, eğitim alanına siyaset sokmak- la suçluyorlar. Bu görüşü savu- nanlara göre herkese eğitim misyonu yükseköğrenim ku- rumlan yerine "açık üniversite" yoluyla yerine getirilebilir. Danimarka'daki lartışmanın Türkıye'dekjnden aynldığı nokıa da işte burası. Türkiye'de tüm gençîere eğitjm imkanı sağ- lanacağı belirtilirken, açık eğiti- me benzer bir sistemle gençîere diploma kazandınlmasından bahsediliyor. Danimarka'daki tarüşma ise yükseköğrenim ku- rumlanndakı kapasitenin arttı- nlması önerisinden kaynakla- nıyor. Danimarka'daki tartışma, eğitim sistemiyle ilgili temel gö- rüş aynlıklanna da işaret edi- yor. Bir toplumdaki eğitim ihti- yacını kim neye göre belirleye- cek? İsteyen sonradan işsiz kal- ma sorumluluğunu üstlenip is- tediği eğitimi alabilmeli mi. yoksa dev4et işgücü ıhtiyacının bulunduğu alanlan belirleyip yükseköğrenime koyduğu sı- nırlamalarla ihtiyaca göre mi ınsan eğitmeli? Şimdilik eğitime geurilen tüm sınırlamalann kaldınlması yönünde cıddi bir gınşim yok, ancak Eğitim Bakara şimdıler- de özellikle mühendislik gibi teknik eğitim kurumlannda ye- terli ilgi olmadığı için boş kalan yerler için aynlan kaynaklan, daha popüler eğitim dallanna aktararak 6 bin gence daha eği- tim imkanı sağlayabilmek için çabşıyor, bunun için de popüler olan eğitimlerin bulunduğu yükseköğrenim kurumlannı kapasitelennı genişletmeleri için ikna etmeye çalışıyor. Danimarka'da en popüler eğitim dallannın başında ne ge- liyor dersıniz: Ebelik eğitimi. Evet, yanlış okumadınız, ebelik eğitimi. Ebelik eğitimini, çocuk yuvalanna pedagog yetiştiren okullartakipediyor. En yüksek puan isteyen eğitim sıralama- sında da başı sanıldığı gibi tıp mühendislik gibi eğitimler de- ğilj antropoloji çekiyor. İşte Danimarka'da yükse- köğrenim sisteminin sureti böyle. Polonyalı hacılar Litvanya'da S halkı u/un bir süredir Papa II. John Paul'ün Baltık ülkclerini ziyaret ermesini bekli- vordu. Bu \ılki Baltık ülkeleri turuna Litvanya ile başlayan Papa'nın halka vereceği vaazı dinlemek üzere Polon> alı "hacılar" önceki akşamdan itibaren şehir merkezinde toplanmayabaşladıIar.(Fotoğraf:RELTER) oı _f .i :ı ır 1/ Üniversite adayları amaç biiyük yarışta yüksek, daha yüksek, en yükseğe ulaşmak... ise V Türkiye şampiyonundan başarı formûlû: "Final + Çalışma - Başarı" Elif UYSAL (ÖYS TÛRKİYE ŞAMPİYONU) "Üniversiteye hazırlıkta lider dergi" ElifUysal ÖYS Türkiye Şampiyonu Gökhan Demirhan İbrahim Ethem Özden ÖSS Türkiye Birincisi ÖSS Türkiye Birincisi Türkiye Şampiyonları diyorki... "Arkadaşlar Final'in çalışma rehberine bakmadan programınızı yapmayınız." "Çalışma Rehberi" ilaveli 1. sayı bayilerde. Final, • "Ücretsiz Rehberlik Hizmetleri" • 'Soru Bankası Ekleri" • "ÖSS ve ÖYS Deneme Sınavları" • "Cep Kitapları' veriyor. Aynca, *Sosyal (S), Türkçe - Sosyai (TS) ve Türkçe - Matematik (TM) puanıyla tercih yapacak adaylar için çözûmlü ve cevaplı "Türkçe - Sosyal Çalışma Kitapçığı" veya *Matemaîik (M) ve Fen (F) puanıyla tercih yapacak adaylar için çözümlü ve cevapiı 'Matematik - Fen Çalışma Kitapçığı" ekleriyle tam bir Oniversite'ye Hazırlık programı sunuyor. Geniş bilgi derginiz final'de Tel: 9 (1) 528 40 94 ÖSS+ÖYS garantisi veriyor. Devekuşuolmak hiçdekolaydeğilDevekuşu deveye de benzer kuşa da. Devekuşu deve de değildır kuş da. Devekuşu, yalnızca bir deveku- şudur. Buradaki bazı Ruslan devekuşu- na benzetiyorum. Bunlar, ötekı Ruslara tepeden bakıyorlar. onlan deve yerine koyuyorlar; ancak ka- natlannı çırpıp uçmak istedıkleri za- man kendılennin de kuş olmadı- klan ortaya çıkıyor. V'a yenı zengınleşenler arasından çıkıyor böylelen ya da yabancilarla sıkı ilişki içindeki Rusya yurttaşlan içinden. Bir başka deyişîe ya yeni kapitalistler ve onlann aileleri ya da çevirmenler, turistik rehberler. ya- bancı şirketlenn Rusya bürolannda çalışanlar, döviz mağazasında satıcılık yapanlar, fahışeler vb. so- yunuvor devekuşu rolüne. Giyimlerine kuşamlanna çok dık- kat ediyorlar. Ayakkabıdan gözlü- ğe kadar her şevlennin Batı markası olmasına özen göstenvorlar Pek çok insan gözlüğündeki görüş alanının önemli bir bölümünü -ben- ce en az onda birinı- kapavan etıket- leri gururla taşımayı hüner sayıyor. Belkı ınanmayacaksınız. ama Batı'daki son modalan, veni oto- mobil modellerini. çıçeğı burnunda artist ve şarkıcılan, film ve şarkılan. ABD'de daha üzerinde çalışılan zavıflarria vöntemlennı. Pans'deki en veni parfümleri dünyada en ya- kmdan ızleyenler bu Rus "devekuş- ları" arasından çıkıyor. Sanki uzun yıllar dışanya kapalı olmanın acısı çıkanlıyor, yitirilenler hızla karşı- lanıyor. Ama her şey bu kadar basit değıl. Sözünü ettiğımiz toplumsal grubun en biiyük korkusu "sürünün ortası- nda" görünmek. yanı herkes gibı ol- mak. Bunlar, içinden çıktıklan. ço- ğunluğu sefalet içınde yaşayan ve eski değer yargılanvla yenılen ara- sında bocalayan halktan uzaklaş- maya çalışıyorlar; bazen kendi anne ve babalanndan bile utanıyorlar. Tutturduklan "çağdaşlık edebiyatı" gereğince kendilerini yenilemek için gözlerinı dışanya. en başta da Baıı'- ya çeviriyor. Bir keresınde resmı bir yemekte yanımda oturan "devekuşu" benı tepeden süzerek şoyle demişti: - Şurada Smirnoff dunırken Rus votkasını yeğletnenize akıl erdiremi- yonım. Üstelik yabancısınız... Kendisme siirekli yarutlar verme- me karşın berbat İngilizcesıyle beni rahatsız etmekten vazgeçmeyen bir başkası ise ona kendi anadiünde ko- nuşmasını. zaten benim de Ruscayı İngilızce'den daha iyi bıldiğımi söy- lediğimde -sankı aradığı yabanayı bulamamanın düşkınklığı içınde- "Bir yabancıyla İngilizce konuşama- mak ne kötü" buyurmuştu. Sanki İngilizce, tüm vabanalann ortak di- liymış ve herkes onun "artık kuş olduğu" yolundakı deneylerine ka- tılmak zorundaymış gibı... "Artık" tam eskisi gibi olmayan, ama "henüz" tam yeni bir kimlik de kazanamamış "devekuşlan" işte böylesı çelişkiler içindeler. Deve olmadıklan için Tannya şükrediyorlar. Kuş doğmadıklanna yanıyorlar. Geriye savrulmamak, tersine ıleri gıtmek için sürekh ola- rak büyük bir gerilim ıçinde yaşıyor- lar. Ee. devekuşu olmak kolay değil!.. Avrupa'ıun sessiz azuılığı: Laponlar Avrupa'nın en küçük parla- mentosu ağustos ayının orta- lannda resmen kuruldu: Kuzey İsveç'te yaşayan 17 bin Laponu temsılen 4 bin seçmen oy kulla- narak "Sameting"i yani Same Parlamentosu'nu kurdu. La- pon adı. İsveççe Lapp sözcü- ğünden geliyor. İskandinavya ve Kola yanmadasının kuze- yinde yaşayan. geçımini her şeyden önce ren geyiğı veüştir- mekle ve avcıhkla kazanan bu halk. kendi dillerinde olduğu üzere "Sama" olarak adlandın- lmayı yeğhyor. Kuzey Iskandinavy a'da 9 bin yıl önce olan buz çözülmesin- den sonra yaşanır hale gelen bu göller beldesine. Ruslar. Finli- ler, Karelyalılar ve İsveçliler gelmişler. Hiçbiri kalmamış. kalan 5 bin yıl sonra gelen La- ponlar olmuş. Kışlan vadıye inerek. yazlan da dağlara çıka- rak ren giyiklenni yetiştirmiş- ler. Tepesi açık bir çeşit çadır olan "kota"larda yaşamışlar, yaşamaktalar. Bu kotalann içinde ateş yakıldığı zaman ayakta değilsenız, duman sizi rahatsız etmiyor. Ayaktaysaruz hemençökün. Laponlar. Isveç'in uluslara- rası azınlık haklannı tanıyan anlaşmayı imzalamamasını kı- nıyorlar. Bunun nedeni olarak devletın Laponlann dededen toruna yaşadıklan topraklann tapusunu onlara resmen ver- mek istememesi olarak gösteri- yorlar. Simgesel anlamda da olsa bir parlamentoya kavuşan Lapon- lar. bunun sevincini uzun sûre GÜRHAN UÇKAN yaşayamadılar. Hükümet, La- pon topraklannda önemli bir geçim kaynağı olan küçük hay- van avını, herkese serbest hale getırme karan aJdı. Bunlardan kar tavuğu Laponlar için özel öneme sahip. AT üyeliği der- diyle "kıta Avnıpasına" açılma merakında olan isveç'te bu ya- sanın kuzeyde av turizmini baş- latması olasılığı yüksek. Sessiz doğasıyla geceyansı güneşin- den tutun. şafakla akşamın öğ- leden sonra saat 13-14 arası kış günlerine dek her koşulda bu- rada yaşayan halk, en keyifli mevsimde gelip "pastanın İcre- masını yiyecek" güneylilere ge- rek görmüyor. Sameting, ikinci toplantısını Jokkmokk'ta (Yokmok) yapa- cak. Hem küçük av hayvanı av- lama izni kınanacak hem de ge- lecek yıf yürürlüğe girecek olan ve Lapon kıyılannda balık avı konusunda başkalanna da hak tanıyan yasada değışiklik iste- necek. Eİcimdeki toplantıya ge- lecek 31 delege. üç-dört kiîo- metrede bir çatısından duman çıkan kulübe. kota olan bu böl- gede epey yol aşacak. Sanınz hem kar paletleri gerekecek hem de kar mobiletleri. Ama olsun, Avrupa"nın en sessiz azınlığının artık bir parlamen- tosu \ar ya! Önemli olan o... Ayçöreğinde Osmanlıparmağı Amsterdam Stadblad (Ams- terdam Şehir Gazetesi) 70 yıldır yayımlanıyor. 70 bin dolaylan- nda basılıyor ve ücretsiz dağıtılıyor. Ucuza ikinci el eşya, evlilik, arkadaşlık ve seks ilan- lanyla da ilgi çekiyor. Her semt için. o semte özgü haberleriyle aj n baskı yapıyor. "Fınncı Henri J.Carels artık yok" diye başlayan yazı. hem bu şahsı tanıtıyor hem de onun şahsında bir anlamda fınncılı- ğın tarihini anlatıyor. 4 yaşında başlamış Carel fı- nncılığa. Önceyamak. sonra da patronolmuşAmsterdam"Lau- riergracht"ta Fazla kazanabil- mek için "sabah beşte işe baş- layıp, öğleden sonrası için temel üriinJeriınizi hazıriamtş oiur- duk" diye anlatıvor. Onu fotoğ- raflayan Berlıng'in bir resmin- de, "P.C. Hooftstrrat"ta işe başladığında ise oldukça şık gö- rünmektedir artık. Daha sonra ise, "MineryalaaıTa taşmıyor ki burası yeni inşa edilmış bir binadır. Hemen sokağın yanı başından 2 numaralı tramvay geçmektedir. Tramvayın bu hattı. elit bir kesim içindir. Bu tramvayda her zaman az insan olur ve kondoktör asla kırmızı mendil kullanamaz. Bunu kul- AMSTERDAM ÖMER FARUK CÎRAVOĞLU lanmak birazsıradanlara ait bir şeydir. İşte yanm ay biçiminde kurosantlann uzmanı bu Carel- dir. Bunun garip tarihini anla- tan fotoğrafçı Berling'e göre Krosantlan o zaman sadece Carel satıyordu. Carel, kura- sant sattığı bu fınnı, Avııstur- yalı C.Kaiser'den devralmışü. Kaıser ise, kurosantlan Viya- na'dan buraya taşımıştı. Kuro- santlar Türk bayrağındaki yanm ay biçimindeydi ve 1683 yıhnda Türklerin Viyana kuşat- masından beri vardı. Ağır Türk toplan, Viyana önlerinde gümbürdediğinde, ekmek yapmakta olan fınncı, öyle bir irkilmiş ki. elındeki ha- muru yere düşürmüş. Hamur yerde yanm ay bıçimini almış. Ve işte kurosant, yani bizdm rt ay çöreği" böyle doğmuş. Artık gerçek mi, yoksa Türk bayrağı- nın oluşumuna "gavnriann" akıilan sıra uydurdukjan bir nazire mi bilinmez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle