Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5EYLÜL1993PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Sıvas olaylannındüşündürdükleri...
tnançlanmızda ilerlemeyi engelleyen öğeler varsa, fakat
bunlara kuşkycu, eleştiren bir gözle bakamıyorsak ve bakmak
isteyenleri öldürmekle tehdit ediyorsak, uygun ortam bulunca
da diri diri yakıyorsak, diri diri yakanlan da kutsal duygulan
kışkırtılmış kitleler olarak görüyor ve gizliden onlan
onaylıyorsak, bizi geri bıraktıran çağdışı bağnazlığı nasıl
inceleyebileceğiz ve nasıl giderebileceğiz?
Prof. Dr. M. ORHAN ÖZTÜRK
S
ıvas olaylannın en acı yanı,
aralannda değerli yazar ve
ozanlann da bulunduğu 37
kişinin diri diri yakılarak öl-
dürülmesi olsa bile en uta-
rulacak yanı bu değildir. Bu
olaylann en utanılacak yanı, bu ülke-
deki yöneticilerin ve aydın diye bilinen
çok sayıda kişinin olayı yorumlama
biçimi ve buna dayanan tepkisidir.
Çünkü bu yorumlama ve tepki biçimi.
ülkemizin genel aydınlanış ve hoşgörü
düzeyini yansıtmaktadır. Pariamento-
daki konuşmalan televizyonda izle-
dik. gazeteleri okuduk, televizyon
yorumlannı dinledik. Konuşmalarda,
haberlerde. yorumlarda olay kınanır-
ken, bir yandan da halkın kutsal duy-
gulannın incitildiği ve bu yüzden kış-
kırtılmış olduğu söylendi. yazıldı.
Sürümü yüksek gazeteler, Aziz Nesin'-
in uzun konuşmasından yalnızca bir
iki cümJeyi verdiler ve bir kamuoyu
oluşturdular. O günlerde konuştuğum
birçok okumuş. aydın kişi, "Ama Aziz
Nesin de buniarı söylememeliydi" dıyc-
rek olaya bir özür bulma eğilımi gös-
terdi.
Aslında tam konuşmasını okuyun-
ca görüyoruz ki Aziz Nesin. çağın ko-
şullanna uymayan düşünce. inanç ve
uygulamalara inanmadığjnı söyleye-
rek bunlan eleştiriyor. Şimdi soranm:
Eğer biaırnslamiyete inancımız. sarsıl
mayacak kadar güçlü ise, eğer İslami-
yet her yönü ile tam doğruyu gösteren.
sarsılmaz, yüce bir din ise. bir yazann
eleştirmesi ve inanmıyorum demesi
neden bizi bu denli kızdınyor? Neden
insan öldürmeye varacak kadar kışkır-
tılabiliyoruz ve bu kışkırtılmaya az ya
da çok bir bak tanıyabiliyoruz? Neden
eleştiriye açık olamıyoruz? İslamiyette
aklın ve bilimin de yeri olduğu söyle-
nir. Yoksa doğru değii mi? Eğer İslam
inancı kutsal ise. İslamiyete inanma-
yan milyarlarca insanın değişikinanç-
lan ya da inançsızlıklan neden İslami-
yete inancın kutsallığını zedeliyor?
Utamlası bakış, anlayış
Ben Sıvas olaylanndan daha çok.
toplumumuzda yaygın olan bu bakış
ve anlayış biçiminden utaruyorum. Sa-
nıyorum. Sıvas olaylanndan artık Sı-
vas halkı da büyük utanç duymakta-
dır. Fakat yukanda belirtüğim gibi
toplumun kışkırtılmış olduğunu söy-
leven. yazan. bilerek ya da bilmeyerek
kamuoyu yaratan kişilerin kendi dü-
şüncelerinde ve eylemlerinde utanıla-
cak bir yan gördüklerini sanmıyorum.
Kutsal değerler nedir1
Bir ulus için
kutsal değer. örneğin dildir, bayraktır.
egemenlik marşıdır. ulusal kimlik duy-
gusudur. Bunlar eleştirilemez mi? Bir
dine inanan insanlar için o dinin tann-
sı. peygamberi. inancı kutsaldır; ama
yaşam biçimi ve dünya görüşü ile ilgili
kurallannın ve uygulamalannın hepsi
kutsaldır diyebilir miyiz? Şimdi bir ya-
zar çıkıp. bunlar yüzlerce, binlerce yıl
önce ortaya konmuş. ilerlemeyi, geliş-
meyi engelleyen. eskimiş kurallardır
deyince neden kutsal değerlere haka-
ret etmiş oluyor? Eğer kutsal diye bil-
diğımiz değerlerimizin sonsuza dek bir
dokunulmazlığı varsa. sonsuza dek
bunlan eleştiremeyeceksek, bunlarda-
ki aksayan yönleri nasıl inceleyebilece-
ğiz? Unutmayalım ki bütün dinlerin
kuruculan. kendilerinden önceki
inanç ve değerler dizgesine başkaldır-
mış insanlardır. Onlar o zamana dek
kutsal diye bilinen inançları eleştirmiş-
ler. değıştirmek için savaşmışlar ve or-
taya yeni bir inanç ve değerler dizgesi
koymuşlardır. Eskiye başkaldın ol-
masaydı insanoğlu belki binlerce yıl-
dan beri hiç mi hiç ilerlemeyecekti.
Dünyadaki bütün İslam toplulukla-
nnın ve ülkelerınin Batı toplumlanna
kıyasla çok geri kalmış olduklannı gö-
rüyoruz. Bunlann arasında özerk
demokratik devlet olma ve kültürel
gelişme bakımından en ileride olan
Türkiye de birçok yönden oldukça ge-
ri kalmış bir ülkedir. Bu geri kalmışlığı
incelemek istersek, konuyu tarihsel. si-
yasal. toplumsal. tinsel (psikolojik)
bütün yönleriyle ele almak gerekir. O
zaman inançlanmız, gelenek ve göre-
neklenmiz de inceleme alanına gire-
cektır. Eğer inançlanmızda ilerlemeyi
engelleyen öğeler varsa. fakat bunlara
kuşkucu. eleştiren bir gözle bakamı-
yorsak ve bakmak isteyenleri öldür-
mekle tehdit ediyorsak, uygun ortam
bulunca da diri diri yakıyorsak. diri di-
ri yakanlan da kutsal duygulan kışkır-
tılmış kitleler olarak görüyor ve gizli-
den onlan onaylıyorsak. bizi geri
bıraktıran çağdışı bağnazlığı nasıl in-
celeyebileceğiz ve nasıl giderebilece-
ğiz'' Birkaç yıl önce. turistik amaçla
girdiğim bir Londra kilisesınde. İsa'yı
eleştirenlerin görüşlerini ortaya koya-
rak tartışan bir rahibi dinlemiştim.
Şimdi biz ülkemizde. bırakın camileri.
üniversite ortamında bile böyle bir tar-
tışma açabiliyor muvuz? Bu ülkenin
tarihinde ilk olarak Âtatürk. böyle bir
tartışmanın yapılabileceği bir kültürel
ortam yaratmaya çalıştı. Bunun için
de laik devlet yönetimini zorunlu gör-
dü. Türkiye"de inançlı kişilerin oku-
duklan ayetleri.dualan tümüyle anla-
malannı. inançlannda bilinçlı ve bilgili
olmalannı istiyordu. Bunu gerçekîeş-
tiremedi. Zamanla devlet yönetimi
birçok alanda laiklik ilkesinden saptı.
Sonunda insanlan düşünceleri yüzün-
den yakan ve yakanlan da neredeyse
onaylayan bir toplum oluştu. Şimdi,
görüşlerini korkmadan söyleyen bir
yaşlı yazanmızı, yöneticilerimizle. ga-
zete yazarlanmızİa. televizyonumuzla
mahkumettik. Utanmakgerek.
Dar görüşlü yöneticiler
Denebilir ki Aziz Nesin. aptal oldu-
ğumuzu söyleyerek bizlere daha önce
de hakaret etmişti. Fakat neden bunu
böylesine ciddiye aldık ve alındık?
Türk ulusu kuşkusuz zekidir. Ama ze-
ki olmak. aptallıklar yapmayı her
zaman önlemiyor. İnsanlar ve toplum-
lar hem zeki. hem aptal olabilir. Çok
zeki. uygar, kültürlü toplumlann da
aidatılabildiğini ve büyük aptallıklar
yapabildiklerini yakın geçmişte çokça
görmedik mi?Çevremize, hatta kendi-
mize şöyle bir bakınca ne çok aptallık-
lar yapıldığını. yaptığımızı görebilecek
kadar zckamız olduğunu sanıyorum.
Sıvas olaylan üzerine konuşmalan,
haber, yorum ve tepkileri çok zekice
bir iş olarak görebilir miyiz?
Bir zamanlar bilime. gelişme ve iler-
lemeyeaçık olan İslam toplumlan, bi-
limsel, teknolojik ve kültüre! değişim-
lere, gelişmelere kendilerini yüzlerce
yıl kapatarak geri kalmışlardır. Bu ge-
ri kalmışlığın nedenleri arasında. bu
toplumlardaki yöneticilerin ve ka-
muoyu yaratan kesimlerin dar görüş-
lülüğü. siyasal çıkarcılığı ve sinsi kor-
kaklığı yatmaktadır. Bunlann izlen
Sıvas olaylanna bakış ve yorumlama
biçiminde açıkça görülmektedir.
A R A D A B I R
Doç.Dr.SEMİH BİLGEN oprü
Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Bip Öğretim Üyesinin Çığlığı
Üniversitelerarası giriş sınavında en başarılı bin öğ-
rencinin (sonradan iki yüze indirildi) karşılıksız bursla
yurtdışına gönderilmesini kararlaştırdı hükümet. Asgari
ücretlinin, sizin, benim verdiğimiz vergilerle ayakta tu-
tulmaya çalışılan, birkaç iyi niyetli rektörün, dekanın,
bölüm başkanının hâlâ dünya çapında iş yapabilmesi
için yeni önlemler almaya çabaladıkları, birkaç özverili
üyesinin hâlâ araştırma yaptıkları, hâlâ insanlığa katkı-
da bulundukları üniversitelerimizin, en iyi beyinlerimiz
için yetersizliği resmen saptandı (tescil edildi).
Bu karar öncesinde de zaten toplam üç beş gerçek
üniversitemizin en parlak mezunları doğruca kapağı o
"yurtdışı" denen cennete (!) atıyorlardı. Gittikleri yerle-
rin de en başarılıları arasında yer alarak... Ama burada
kalanlar ya da dönenler de oluyordu. En azından üniver-
siteyi üniversite yapan birlikte araştırma, düşünme, tar-
tışma, yaşam deneyimini paylaşma ortamına pırıl pırıl
beyipjer geliyordu her yıl. Hâlâ atılmamış, hâlâ istifa et-
memiş birkaç öğretim elemanı o gençlerle umutla çalı-
şıybr, birlikte öğrenme süreci içinde insanlığın yalnızca
umütsuzluk, çıkarcılık ve vahşet değil, bazen sanat ve
güzellik, bazen doğruluk, bazen de insanlara ve yaşa-
ma yararlı teknoloji üretebildiğini, en azından soru sora-
bildiğini yeniden yeniden yaşıyordu.
Hanımefendiler ve beyefendiler! Üniversitelerin önce
ödeneklerini kestiniz, sonra "iyi üniversiteyok"diye va-
kıf üniversitesi kurdunuz. Kitaplıkları güdükleştirdiniz,
özeksel (merkezi) kitaplık kurdunuz. Hocaları attınız, bu-
nalttınız, bıktırdınız.
Sonra kentlerden yirmi otuz kilometre öteye kurulmuş
yerleşkelere taşıma hizmetini kaldırdınız, binlerce insa-
nı bitmez tükenrnez, çağdışı minibüs kuyruklarına, oto
büs duraklarının saatler süren çilesine mahkum ettiniz.
Eğitimi paralı duruma getirme girişimlerini başlattınız.
Şimdi de hâlâ değerli bir şeyler üretme çabasında ıs-
rar eden üniversitelere bir darbe daha, ölümcül bir dar-
be daha vuruyorsunuz. insan yakanlarınki denli apaçık
değil, daha ustalıklı. ancak aynı ölçüde öldürücü bir dar-
be...
Ayrıca, vatandaşın parasından 1993 fiyatlanyla yılda
300-400 milyar lirayı mali bunalım içinde bulunan, fellik
fellik öğrenci arayan ABD ve Ingiliz üniversitelerine ver-
meye, gönderdiğiniz bin kişi ne denli akıllı, ne denli ba-
şarılı oiurlarsa olsunlar hakkınız yoktur. Bu parayla
Türkiye'nin en parlak üniversitelerinde, bin değil en az
on bin kişiyi burslu okutabilirsiniz, bu da o üniversiteler
için yaşamsal önemde bir destek olur.
Yıllarca zarar ettirilen KİT'leri şimdi satmak üzeresi-
niz. Yıllarca baltalanan üniversiteleri şimdi yetersiz diye
damgalıyorsunuz. "Biz bölgenin sütçüsü olalım" zihni-
yetiyle her türlü çağdaş uğraşı başkalarına bırakmayı
uygun görebilirsiniz. Ama bu, toplumu iğdiş etmektir.
Hele üniversiteleri, toplumun beynini, gereksiz görme-
yin!
imdat! Değerli hocamız Sayın inönü! Akılcı ve sağdu-
yulu hocamız Sayın Terzioğlu! Bu aymazlığın, ne karşı-
lığında olursa olsun toplumsal beynimizin kalan kırıntı-
larının da birilerine peşkeş çekilmesinin sorumluluğuna
katılmayınız. Biliyorum, sizlere bu biçimde hitap etmem
saygısızlık sayılabilir, ama bu bir "imdat"çağrısıdır. Bo-
ğuluyoruz! Üniversitelerimize, beynimize bunu yaptır-
mayalım!
Değerli öğretim elemanları! Yetersizliğimizin iyiden
iyiye ortaya çıkmasını vurdumduymazlıkla geçiştirme-
yelim. Yetersiz yönlerimizi aşmak için çabamızı sürdü-
relim, eksikliklerle savaşımımızdan vazgeçmeyelim.
Ama toplumumuzun beynine kan taşıyan bir damar da-
ha kesiliyor! Izin vermeyelim! Bu toplum, bu üniversite
onların değil, hepimizindir. Bu ölüme sessizce boyun
eğmeyelim!
Değerli gençler! Elbette tüm dünya ile iletişim en yo-
ğun biçimde sürdürülmelidir. Elbette gidilmeli, görül-
meli, tanınmalı, birlikte çalışılmalıdır. Ama "yurtdışı"
cennet değildir. Cennet; sizlerin, bizlerin, hepimizin bir-
likte verdiğimiz uğraştır.
Sizleri yetiştiren ailenizle, ilkokulunuzla, lisenizle,
dershanenizle vb tümüyle toplumunuzdur; bu toplum-
dur Onun beynine, hala canlı kalmaktan vazgeçmeyen,
hâlâ çabalayan beynine "fu/ca/ca"diyenlere katılmayın.
Sizlero beynin yaşam dolu hücrelerisiniz. Bu aşağılan-
mayı toplum olarak benimsemeyelim! En önce siz be-
nimsemeyin! Bu ülkede size göre eğitim verilemeyece-
ği yalanının parçası olmaya karar vermeden önce gelin,
o-ilk bin öğrencinin gireceği bölümleri gezin, hocalarla
tanışın, laboratuvarları görün.
Hayır! İyi bir iş yaptıklarını söylerlerken gaflet ve dala-
let ve hatta hıyanet içindeler. Bunu paylaşmayalım!
TARHŞMA
PENCERE
Bayaralık Hafifliği-Suç Ortakbğı
B
ayar-Menderes
ve örneğin Özal.
devlet
adamıdırlar.
elbet.
Ama
arkalannda, anayasanın bir
yönetmen (müdir) kuralıru
bozmayı (ihlali), birdemokrasi
şemasının ve içeriğinin
dışındalığı dönemini bırakarak
tarih olmaya gecmişlerdir ve
tarihin. geleceklen de
aydınlatan ışıklı bolmesine
değil, karanlığa sarkmış
gri-nem kokulu rafına...
Vaktiyle. bu mutsuzlukta
onlann ortaklan. yandaşlan
olanlarla.yaşlanve
pozisyonlan gereği bu
şanssızlıktan kurtulmuş
kimileri. şimdi onlan bir siyasa
aracı kılma yolunda, bu raftaki
tozlan eşeleyıpdurmasınlar:
oradaki nemin, kendi siyasal
sağlıklanna yaran olmaz.
Çünkü yakın tarihimizi bilinçle
aigılama aydınlığı yayıldıkça,
geliştikçe. halk da. onlann
ihlalcilikleriyle demokrasi
dışıhklannı İcavrama yolunda
ilerleyecektir, ilerlemektedir.
Tarihten bir şeyler her zaman
öğrenilir. Tarihteki olgulardan
ve kişilerden, yönümüzü
saptamada, kendimize
"şiar"larçıkarmada,eninde
sonunda hepyararlanılır. Bu
yarar, tarihin saptadığı
doğruyu yakalamadadır. Ne
kadar örtseniz de, bir 1789"u
gözlerden silemezsiniz. Ne
kadar ırkçıhk propagandası
yapsanızda. Hitlerdehşetini.
allayıp pullayıp
>TJtturamazsmız; Kıal Sultan
Abdülhamit IFnin Ulu
Hakaniığını da kabul
ettiremeyişiniz gibi...
Bu genelleme sonucu,
Tanzimat'ın ve Reşit Paşa'nın
Osmanlı sultacıhğı karşısında
tebe'a (uyruk) haklannı. devlet
yaşamını düzenlemeciliğini
(tanzimini)
küçümseyemeyeceğinızı
anlarsmız. Bir savaş_ta ülkeyi
batırmasına karşın Ittihat ve
Terakki'nin, kelleyi koltuk
altına alıp bir siyasal özgürlük
destanı yaratmasına boş
veremezsiniz. Bir dünya savaşı
yenilgisinin perişanlığının
üstüne. Mondros'tagiydirilen
idam gömleğini. Mustafa
Kemal ve Kuvayı
Milliyecilerinin yırtıp.
Osmanlıcılık hurafeci
köhneliğinden, uygar bir
çağdaş -usçu (rasyocu)-
demokrasiyeaçılimlı ulus
birimi yaratmasını "Eh. işte
Birinci Cumhuriyet bu kadar!"
diyerek hafıfseyemezsiniz.
Tarih, bir kez yazdı mı, bu
olayın ruhundaki-içeriğindeki
özü, artık sapmış irdelemelerle
yorumlayamazsınız,
yöntemindeki rasyoyu
görmemezlik edemezsiniz.
Bayar ve arkadaşlan söz
konusu olduğu zaman da. aynı
tarihsel dürüstlük perspektiîi
içinde kalmalısınız: Evet, Bayar
ve arkadaşlan "çoğulcu siyasal
ilişkilere dayalı birdemokrasi
deviniminin cefa çeken gayretli
hizmetlileri" olmuşlardır. Bu
devinimin.
demokrasileşmemizde yeri ve
önemi. bir tarihsel gerçek
olarak değerlendirilmelidir.
(Mareşal Petain'in, Verdun
Savaşı'nda Fransa'yı yok
olmaktan kurtanşı olgusunu
Fransa'nın anımsaması.
bilmesigibi.)
Evet. Bayar. temiz yöntemler
içinde kalmış bir örgütçü İttihat
ve Terakki'cidir. Tehlikeleri
göğüsleyen gayretli bir Kuvayı
Milliyecidir. Devrimin.
ekonomiyi. halkın serbest gücü
ve girişimi ile de kalkındırmayı
içeren yönünün geliştiricisidir
(İş Bankası). Atatürk-İnönü
mizaç sürtüşmesinde bir
bunaiıma düşülmemesinin
sakin-efendi-mütevazı
hizmetlılerinden biridir.
Atatürk'ün ölümünün bir kaos
doğurması, birpoütik
cehennem yaratması
olasılıklannı önleyen yapıcı
mimarlardan başta gelenlerden
biridir Bir sözcük ile,
Atatürk'ün giriştiği "'asrileşme
devrimi"'nin önde gelen
yardımalanndan biridir.
Ve sonra da, bu devrimin
siyasal yapısının bir "tek parti'"
olgusu içinde kısırlaşmasının
durdurularak. çoğulcu yapılara
yönelmenin en ön safında bir
demokrattır. Yani,
demokrasimizi, "tek merkezli
otoritaryanizm"e düşme
istidatlanru durdurarak. onu
bir "siyasal liberalizm" içinde.
"parti rekabetlı seçim" yoJuyla,
"halkistencinedayatma"nın
başaktörlerinden bin
olmuştur.
Fakat sonrası?!..
Sonrasında, Bayar ve kimi
arkadaşlan, demokrasi
ruhundan. esprisinden,
yönteminden kaymışlardır.
Seçim utkusunu kazanan
partinın liderlik istenci ile
ulusun istencini birbirleriyle
hemencecık tıpkılaştırarak,
kendi öznel istençlerini, ulus
istenci saymaya kalkmışlardır.
Bu. ulusal egemenliğin
hukuksal özüne ve hukuksal
geçerliüğine yabancılaşmadır.
Ve bu yanlış nedeni ile Bayar ve
arkadaşlan, herşeyi hukuk
içreliğe bağlayan anayasanın
kendisine sadakatsızlığa
(hanisliğe) düşmüşlerdir.
Bilindiği üzere, 1924
Anayasası, ulusa ait olan
egemenliğin biralanı olan
"yargj hakkı"'nın ulusadına
kullanılmasını. "bağımsız
mahkemeler'e bırakmıştır.
(Madde8) Bayar ve arkadaşlan
ise egemenlik haklannın
Meclis'çe kullanılacağı
kazıyyesinden yola çıkarak ve
Meclis ile seçim utkusunu
kazanmışolan Demokrat
Parti'yi tıpkılaştırarak, onu da,
partiyi sevk ve idare eden kendi
ıstençleriyie tıpkılaştırarak,
mahut yetki yasasını
çıkarmışlardır.
Bu yasa nedir?
Buyasa. Meclis tahkikat
komisyonlanna yargı hakkını
kullanma yetkisini veren bir
anayasadışı ucubedir: çünkü
Meclis tahkikat komisyonlan.
yargıçlardan kurulu bağımsız
mahkeme olmayıp. ancak
Meclis adına bir meseleyi
inceleyip Meclis'e rapor veren
ikincil organlardır. Yargı
hakkının onlara tanınması,
yargı hakkını bağımsız
mahkemelerin kullanacağını
söyleyen anayasa hükmünün
ihlalidir.
Ve böylece, bu anayasa ihlali.
Demokrat Parti'nin - Celal
Bayar'ın dürüst, temiz, "hissi
vatanperverane" çizgisinin inişi
(sukutu), sonu olmuştur.
Şimdi. kimi kişiler-gruplar-özel
kuruluşlar. DP'ye, onun eski
liderliğine vefa gösterebilirler.
DP'nin geçmişini, Mareşal
Petain'in Verdun Savaşı'nda
Fransa'yı yok oluştan kurtanşı
gibi müstesna birhizmet
geçmişi sayabilirler. Fakat
Fransa'nın sonradan Fransız
demokrasisine hanis olan
Mareşal Petain'in Vichi
Hükümetini cezalandınmasını
"dahili hesap" etmesi gibi. DP
iktidannın ve liderliğinin 24
Anayasası'na hanisliğini de.
değerlendirmede "dahili
hesap" etmek gerekmez mi?
Bu noktayı es geçerek, Bayar
adına sığınmaktan bir politik
çıkarsağlamadavranışlan hem
bugünkü politik bilinç
açısından bir hafiflik olur hem
de geçmiş hanisliğe manen
katılma olur.
Prof. Bahri Savcı
YATILI BAYAN
Orta yaşl) hanıma hizmet verecck. okur-va/ar. bıverikli.
telefonacevap verebilecek vatılı bayan araıııvor
Asgari ücret ödenecektir.
Tel:2328986
2yaşındakiçocuğunhertürlübakımını
üstlenecek, evi kendi evi gibi
görebilecek, sevecen, güleryüzlü,
gündüzlüyadayatılı bayan aranıyor.
TEL: 51205051544
Evlendik, mutluyuz
MELEKBOZ(TEZCAN)
NEDRETTEZCAN
03.09.1993 Zeytinburnu
Megalaşmanın
Fıpdöndüsünde.
İsmet Paşa'nın Türkçesi yazın adamlarının ilgisini
çekmiştir. İnönü, düşüncelerini tümcelere dönüştür-
mekte ustaydı; bir sözcüğün gradosunu arttırmak için
kullanılan sıradan yöntemlere başvurmazdı.
Sözgelimi Paşa, "önemli" derdi...
"Çok ö'nem//" demezdi...
inönü "önemli" dediği zaman dile getirdiği konunun
"önemli" olduğu anlaşılırdı; gereksiz yüklemelerden
kaçınırdı; çünkü bir insan sıralı sırasız "fevkalade" söz-
cüğünü kullanırsa, "fevkalade"anlamını yitirir, sıradan-
laşır...
Son yıllarda politikada konuşmalar, Mahmutpaşa açık
pazarındaki satış edebiyatınadönüştü; basın piyasasın-
da çığırtkanlık ise ayyuka çıktı:
-Görülmemiş...
-Fevkalade...
-Olağanüstü...
-Süper...
Ancak "süper"de artıkyetmiyor, "mega_''jmdadımıza
yetişti; mega aşağı, mega yukarı...
-Meqaproje...
-Megakonser...
- Mega promosyon...
- Mega gazete...
-Megasürpriz...
Korkuyorum, çevremiz megalarla dolup taşıyor, hepi-
miz megalaşıyoruz; ama, meganın megalığı kalmadı,
istanbul bile megalaştı...
Eskiden istanbul'a şehir denirdi...
Sonra metropol oldu...
Şimdi megapol...
•
Megaya çok bağlandığımız için başımıza da bir mega
politikacı istiyoruz; gelsin, KİT'leri bir kalemde özelleş-
tirsin, kamu açıklarını bir elde yok etsin, bütçeyi bir gün-
de denkleştirsin, Ermenistan'ı bombalasın, Bosna'ya
yürüsün, Azerbaycan'ı kurtarsın!.. Mega gazetelerimiz-
de mega başlıklar:
- Ordu 'ya yürü emri...
- Suriye'yi bombalıyoruz...
- Çiller savaş yetkisi aldı...
- Başbakan yumruğunu vurdu...
Akıl saatimizin 12'ye vurmasına üç yıl, beş ay, iki gün
kalmış; tırlatmak için dakikaları sayıyoruz; megalaşma-
nın önlenemez yükselişinde dayanılmaz hafifliğimizi
yaşıyoruz; ama, önce Tansu Hanımın megalaşmasını
bekliyoruz; bir stadyumu dolduran çılgın seyirciler gibi-
yiz; sanki Tansu ile Tanju arasındaki fark "s" ile "/'"den
bile küçük; at golünü Tansu; ayakta alkışlayalım...
Tansu da sık kürsüye çıkıyor:
- Şunu kesinlikle ifade etmek isterim ki yumruğumu
masaya vurmasını bilirim...
(Ve vuruyor...)
"Kesinlikle ifade ederim ki" deyimini özal politika
söylemine getirmişti; Tansu Hanım benimsedi. Ne de-
mek bu? Sen söyleyeceğini söyle, yapacağını yap!..
Ayrıca "ifade etmek" yapay olmuyor mu? Ya da gerek-
siz bir yükleme değil mi? Diyeceğim şu ki bizim "mega
lider"e gereksinmemiz yok; "mega basınımız" istiyor;
ama. Tansu Hanım megalaşmasın...
•
Rekiamcı olsam, satacağım malın üzerindeki etikete
yazardım: .
Fevkalade değil... ,••.<••
Görülmemiş değil...
Süper değil...
Mega değil...
işlerimiz megalaştıkça gagalaşıyor, gagalaştıkça ka-
kalaşıyor, kakalaştıkça temiztoplumaelveda...
Saadet
(Türk)
Zeybek
1958-....
Yaşama tutkun
İyiye güzele vurgun
Hep soran ve arayan
Gülünce güller açan
Birgüzelinsanı
Beklenmedik bir anda yitirmenin müthiş acısı hep
içimizdeolacak.
Seni unutmayacağız.
TÜRKAN
Almanya'dan dostları
KAŞ'TA YAZ+ KIŞ ŞİRİN BİR EVİNİZ VAR
ANIMOTEL
Yazın billur deniz
sonbaharda doğada yürüyüş
kışın Toroslar'da avcılık ve
ilkbaharda emsalsiz medeniyetler
İŞTEIİK1A
* Tüm odalar balkonlu. duşlu, WC'li
* 24 saat gıcak su
" PANORAMİK MANZARALI CİCİ BİR TF.RAS
2 KİŞİ ODA + KAHVALTI (AÇDC BÜFE): 250.000,- TL.
2 KİŞİ ODA + K.ALTI + AKŞAM YEMEĞİ: 400.000, TL.
TÛM CUMHURİYET OKURLJUUM %10 İNDİRİM
Rezervasyon: 9 (322) 61791
Kış için İstanbul: 338 85 07
Adres: Recep Bilgin Cad. No: 12/B KAŞ
Ressam bayan daire anyor.
Kuzguncuk, Üsküdar, Beylerbeyi civannda.
Tel:3718708(EV)
652 25 60 j 292