23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5EYLÜL1993PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Sıvas olaylannındüşündürdükleri... tnançlanmızda ilerlemeyi engelleyen öğeler varsa, fakat bunlara kuşkycu, eleştiren bir gözle bakamıyorsak ve bakmak isteyenleri öldürmekle tehdit ediyorsak, uygun ortam bulunca da diri diri yakıyorsak, diri diri yakanlan da kutsal duygulan kışkırtılmış kitleler olarak görüyor ve gizliden onlan onaylıyorsak, bizi geri bıraktıran çağdışı bağnazlığı nasıl inceleyebileceğiz ve nasıl giderebileceğiz? Prof. Dr. M. ORHAN ÖZTÜRK S ıvas olaylannın en acı yanı, aralannda değerli yazar ve ozanlann da bulunduğu 37 kişinin diri diri yakılarak öl- dürülmesi olsa bile en uta- rulacak yanı bu değildir. Bu olaylann en utanılacak yanı, bu ülke- deki yöneticilerin ve aydın diye bilinen çok sayıda kişinin olayı yorumlama biçimi ve buna dayanan tepkisidir. Çünkü bu yorumlama ve tepki biçimi. ülkemizin genel aydınlanış ve hoşgörü düzeyini yansıtmaktadır. Pariamento- daki konuşmalan televizyonda izle- dik. gazeteleri okuduk, televizyon yorumlannı dinledik. Konuşmalarda, haberlerde. yorumlarda olay kınanır- ken, bir yandan da halkın kutsal duy- gulannın incitildiği ve bu yüzden kış- kırtılmış olduğu söylendi. yazıldı. Sürümü yüksek gazeteler, Aziz Nesin'- in uzun konuşmasından yalnızca bir iki cümJeyi verdiler ve bir kamuoyu oluşturdular. O günlerde konuştuğum birçok okumuş. aydın kişi, "Ama Aziz Nesin de buniarı söylememeliydi" dıyc- rek olaya bir özür bulma eğilımi gös- terdi. Aslında tam konuşmasını okuyun- ca görüyoruz ki Aziz Nesin. çağın ko- şullanna uymayan düşünce. inanç ve uygulamalara inanmadığjnı söyleye- rek bunlan eleştiriyor. Şimdi soranm: Eğer biaırnslamiyete inancımız. sarsıl mayacak kadar güçlü ise, eğer İslami- yet her yönü ile tam doğruyu gösteren. sarsılmaz, yüce bir din ise. bir yazann eleştirmesi ve inanmıyorum demesi neden bizi bu denli kızdınyor? Neden insan öldürmeye varacak kadar kışkır- tılabiliyoruz ve bu kışkırtılmaya az ya da çok bir bak tanıyabiliyoruz? Neden eleştiriye açık olamıyoruz? İslamiyette aklın ve bilimin de yeri olduğu söyle- nir. Yoksa doğru değii mi? Eğer İslam inancı kutsal ise. İslamiyete inanma- yan milyarlarca insanın değişikinanç- lan ya da inançsızlıklan neden İslami- yete inancın kutsallığını zedeliyor? Utamlası bakış, anlayış Ben Sıvas olaylanndan daha çok. toplumumuzda yaygın olan bu bakış ve anlayış biçiminden utaruyorum. Sa- nıyorum. Sıvas olaylanndan artık Sı- vas halkı da büyük utanç duymakta- dır. Fakat yukanda belirtüğim gibi toplumun kışkırtılmış olduğunu söy- leven. yazan. bilerek ya da bilmeyerek kamuoyu yaratan kişilerin kendi dü- şüncelerinde ve eylemlerinde utanıla- cak bir yan gördüklerini sanmıyorum. Kutsal değerler nedir1 Bir ulus için kutsal değer. örneğin dildir, bayraktır. egemenlik marşıdır. ulusal kimlik duy- gusudur. Bunlar eleştirilemez mi? Bir dine inanan insanlar için o dinin tann- sı. peygamberi. inancı kutsaldır; ama yaşam biçimi ve dünya görüşü ile ilgili kurallannın ve uygulamalannın hepsi kutsaldır diyebilir miyiz? Şimdi bir ya- zar çıkıp. bunlar yüzlerce, binlerce yıl önce ortaya konmuş. ilerlemeyi, geliş- meyi engelleyen. eskimiş kurallardır deyince neden kutsal değerlere haka- ret etmiş oluyor? Eğer kutsal diye bil- diğımiz değerlerimizin sonsuza dek bir dokunulmazlığı varsa. sonsuza dek bunlan eleştiremeyeceksek, bunlarda- ki aksayan yönleri nasıl inceleyebilece- ğiz? Unutmayalım ki bütün dinlerin kuruculan. kendilerinden önceki inanç ve değerler dizgesine başkaldır- mış insanlardır. Onlar o zamana dek kutsal diye bilinen inançları eleştirmiş- ler. değıştirmek için savaşmışlar ve or- taya yeni bir inanç ve değerler dizgesi koymuşlardır. Eskiye başkaldın ol- masaydı insanoğlu belki binlerce yıl- dan beri hiç mi hiç ilerlemeyecekti. Dünyadaki bütün İslam toplulukla- nnın ve ülkelerınin Batı toplumlanna kıyasla çok geri kalmış olduklannı gö- rüyoruz. Bunlann arasında özerk demokratik devlet olma ve kültürel gelişme bakımından en ileride olan Türkiye de birçok yönden oldukça ge- ri kalmış bir ülkedir. Bu geri kalmışlığı incelemek istersek, konuyu tarihsel. si- yasal. toplumsal. tinsel (psikolojik) bütün yönleriyle ele almak gerekir. O zaman inançlanmız, gelenek ve göre- neklenmiz de inceleme alanına gire- cektır. Eğer inançlanmızda ilerlemeyi engelleyen öğeler varsa. fakat bunlara kuşkucu. eleştiren bir gözle bakamı- yorsak ve bakmak isteyenleri öldür- mekle tehdit ediyorsak, uygun ortam bulunca da diri diri yakıyorsak. diri di- ri yakanlan da kutsal duygulan kışkır- tılmış kitleler olarak görüyor ve gizli- den onlan onaylıyorsak. bizi geri bıraktıran çağdışı bağnazlığı nasıl in- celeyebileceğiz ve nasıl giderebilece- ğiz'' Birkaç yıl önce. turistik amaçla girdiğim bir Londra kilisesınde. İsa'yı eleştirenlerin görüşlerini ortaya koya- rak tartışan bir rahibi dinlemiştim. Şimdi biz ülkemizde. bırakın camileri. üniversite ortamında bile böyle bir tar- tışma açabiliyor muvuz? Bu ülkenin tarihinde ilk olarak Âtatürk. böyle bir tartışmanın yapılabileceği bir kültürel ortam yaratmaya çalıştı. Bunun için de laik devlet yönetimini zorunlu gör- dü. Türkiye"de inançlı kişilerin oku- duklan ayetleri.dualan tümüyle anla- malannı. inançlannda bilinçlı ve bilgili olmalannı istiyordu. Bunu gerçekîeş- tiremedi. Zamanla devlet yönetimi birçok alanda laiklik ilkesinden saptı. Sonunda insanlan düşünceleri yüzün- den yakan ve yakanlan da neredeyse onaylayan bir toplum oluştu. Şimdi, görüşlerini korkmadan söyleyen bir yaşlı yazanmızı, yöneticilerimizle. ga- zete yazarlanmızİa. televizyonumuzla mahkumettik. Utanmakgerek. Dar görüşlü yöneticiler Denebilir ki Aziz Nesin. aptal oldu- ğumuzu söyleyerek bizlere daha önce de hakaret etmişti. Fakat neden bunu böylesine ciddiye aldık ve alındık? Türk ulusu kuşkusuz zekidir. Ama ze- ki olmak. aptallıklar yapmayı her zaman önlemiyor. İnsanlar ve toplum- lar hem zeki. hem aptal olabilir. Çok zeki. uygar, kültürlü toplumlann da aidatılabildiğini ve büyük aptallıklar yapabildiklerini yakın geçmişte çokça görmedik mi?Çevremize, hatta kendi- mize şöyle bir bakınca ne çok aptallık- lar yapıldığını. yaptığımızı görebilecek kadar zckamız olduğunu sanıyorum. Sıvas olaylan üzerine konuşmalan, haber, yorum ve tepkileri çok zekice bir iş olarak görebilir miyiz? Bir zamanlar bilime. gelişme ve iler- lemeyeaçık olan İslam toplumlan, bi- limsel, teknolojik ve kültüre! değişim- lere, gelişmelere kendilerini yüzlerce yıl kapatarak geri kalmışlardır. Bu ge- ri kalmışlığın nedenleri arasında. bu toplumlardaki yöneticilerin ve ka- muoyu yaratan kesimlerin dar görüş- lülüğü. siyasal çıkarcılığı ve sinsi kor- kaklığı yatmaktadır. Bunlann izlen Sıvas olaylanna bakış ve yorumlama biçiminde açıkça görülmektedir. A R A D A B I R Doç.Dr.SEMİH BİLGEN oprü Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Bip Öğretim Üyesinin Çığlığı Üniversitelerarası giriş sınavında en başarılı bin öğ- rencinin (sonradan iki yüze indirildi) karşılıksız bursla yurtdışına gönderilmesini kararlaştırdı hükümet. Asgari ücretlinin, sizin, benim verdiğimiz vergilerle ayakta tu- tulmaya çalışılan, birkaç iyi niyetli rektörün, dekanın, bölüm başkanının hâlâ dünya çapında iş yapabilmesi için yeni önlemler almaya çabaladıkları, birkaç özverili üyesinin hâlâ araştırma yaptıkları, hâlâ insanlığa katkı- da bulundukları üniversitelerimizin, en iyi beyinlerimiz için yetersizliği resmen saptandı (tescil edildi). Bu karar öncesinde de zaten toplam üç beş gerçek üniversitemizin en parlak mezunları doğruca kapağı o "yurtdışı" denen cennete (!) atıyorlardı. Gittikleri yerle- rin de en başarılıları arasında yer alarak... Ama burada kalanlar ya da dönenler de oluyordu. En azından üniver- siteyi üniversite yapan birlikte araştırma, düşünme, tar- tışma, yaşam deneyimini paylaşma ortamına pırıl pırıl beyipjer geliyordu her yıl. Hâlâ atılmamış, hâlâ istifa et- memiş birkaç öğretim elemanı o gençlerle umutla çalı- şıybr, birlikte öğrenme süreci içinde insanlığın yalnızca umütsuzluk, çıkarcılık ve vahşet değil, bazen sanat ve güzellik, bazen doğruluk, bazen de insanlara ve yaşa- ma yararlı teknoloji üretebildiğini, en azından soru sora- bildiğini yeniden yeniden yaşıyordu. Hanımefendiler ve beyefendiler! Üniversitelerin önce ödeneklerini kestiniz, sonra "iyi üniversiteyok"diye va- kıf üniversitesi kurdunuz. Kitaplıkları güdükleştirdiniz, özeksel (merkezi) kitaplık kurdunuz. Hocaları attınız, bu- nalttınız, bıktırdınız. Sonra kentlerden yirmi otuz kilometre öteye kurulmuş yerleşkelere taşıma hizmetini kaldırdınız, binlerce insa- nı bitmez tükenrnez, çağdışı minibüs kuyruklarına, oto büs duraklarının saatler süren çilesine mahkum ettiniz. Eğitimi paralı duruma getirme girişimlerini başlattınız. Şimdi de hâlâ değerli bir şeyler üretme çabasında ıs- rar eden üniversitelere bir darbe daha, ölümcül bir dar- be daha vuruyorsunuz. insan yakanlarınki denli apaçık değil, daha ustalıklı. ancak aynı ölçüde öldürücü bir dar- be... Ayrıca, vatandaşın parasından 1993 fiyatlanyla yılda 300-400 milyar lirayı mali bunalım içinde bulunan, fellik fellik öğrenci arayan ABD ve Ingiliz üniversitelerine ver- meye, gönderdiğiniz bin kişi ne denli akıllı, ne denli ba- şarılı oiurlarsa olsunlar hakkınız yoktur. Bu parayla Türkiye'nin en parlak üniversitelerinde, bin değil en az on bin kişiyi burslu okutabilirsiniz, bu da o üniversiteler için yaşamsal önemde bir destek olur. Yıllarca zarar ettirilen KİT'leri şimdi satmak üzeresi- niz. Yıllarca baltalanan üniversiteleri şimdi yetersiz diye damgalıyorsunuz. "Biz bölgenin sütçüsü olalım" zihni- yetiyle her türlü çağdaş uğraşı başkalarına bırakmayı uygun görebilirsiniz. Ama bu, toplumu iğdiş etmektir. Hele üniversiteleri, toplumun beynini, gereksiz görme- yin! imdat! Değerli hocamız Sayın inönü! Akılcı ve sağdu- yulu hocamız Sayın Terzioğlu! Bu aymazlığın, ne karşı- lığında olursa olsun toplumsal beynimizin kalan kırıntı- larının da birilerine peşkeş çekilmesinin sorumluluğuna katılmayınız. Biliyorum, sizlere bu biçimde hitap etmem saygısızlık sayılabilir, ama bu bir "imdat"çağrısıdır. Bo- ğuluyoruz! Üniversitelerimize, beynimize bunu yaptır- mayalım! Değerli öğretim elemanları! Yetersizliğimizin iyiden iyiye ortaya çıkmasını vurdumduymazlıkla geçiştirme- yelim. Yetersiz yönlerimizi aşmak için çabamızı sürdü- relim, eksikliklerle savaşımımızdan vazgeçmeyelim. Ama toplumumuzun beynine kan taşıyan bir damar da- ha kesiliyor! Izin vermeyelim! Bu toplum, bu üniversite onların değil, hepimizindir. Bu ölüme sessizce boyun eğmeyelim! Değerli gençler! Elbette tüm dünya ile iletişim en yo- ğun biçimde sürdürülmelidir. Elbette gidilmeli, görül- meli, tanınmalı, birlikte çalışılmalıdır. Ama "yurtdışı" cennet değildir. Cennet; sizlerin, bizlerin, hepimizin bir- likte verdiğimiz uğraştır. Sizleri yetiştiren ailenizle, ilkokulunuzla, lisenizle, dershanenizle vb tümüyle toplumunuzdur; bu toplum- dur Onun beynine, hala canlı kalmaktan vazgeçmeyen, hâlâ çabalayan beynine "fu/ca/ca"diyenlere katılmayın. Sizlero beynin yaşam dolu hücrelerisiniz. Bu aşağılan- mayı toplum olarak benimsemeyelim! En önce siz be- nimsemeyin! Bu ülkede size göre eğitim verilemeyece- ği yalanının parçası olmaya karar vermeden önce gelin, o-ilk bin öğrencinin gireceği bölümleri gezin, hocalarla tanışın, laboratuvarları görün. Hayır! İyi bir iş yaptıklarını söylerlerken gaflet ve dala- let ve hatta hıyanet içindeler. Bunu paylaşmayalım! TARHŞMA PENCERE Bayaralık Hafifliği-Suç Ortakbğı B ayar-Menderes ve örneğin Özal. devlet adamıdırlar. elbet. Ama arkalannda, anayasanın bir yönetmen (müdir) kuralıru bozmayı (ihlali), birdemokrasi şemasının ve içeriğinin dışındalığı dönemini bırakarak tarih olmaya gecmişlerdir ve tarihin. geleceklen de aydınlatan ışıklı bolmesine değil, karanlığa sarkmış gri-nem kokulu rafına... Vaktiyle. bu mutsuzlukta onlann ortaklan. yandaşlan olanlarla.yaşlanve pozisyonlan gereği bu şanssızlıktan kurtulmuş kimileri. şimdi onlan bir siyasa aracı kılma yolunda, bu raftaki tozlan eşeleyıpdurmasınlar: oradaki nemin, kendi siyasal sağlıklanna yaran olmaz. Çünkü yakın tarihimizi bilinçle aigılama aydınlığı yayıldıkça, geliştikçe. halk da. onlann ihlalcilikleriyle demokrasi dışıhklannı İcavrama yolunda ilerleyecektir, ilerlemektedir. Tarihten bir şeyler her zaman öğrenilir. Tarihteki olgulardan ve kişilerden, yönümüzü saptamada, kendimize "şiar"larçıkarmada,eninde sonunda hepyararlanılır. Bu yarar, tarihin saptadığı doğruyu yakalamadadır. Ne kadar örtseniz de, bir 1789"u gözlerden silemezsiniz. Ne kadar ırkçıhk propagandası yapsanızda. Hitlerdehşetini. allayıp pullayıp >TJtturamazsmız; Kıal Sultan Abdülhamit IFnin Ulu Hakaniığını da kabul ettiremeyişiniz gibi... Bu genelleme sonucu, Tanzimat'ın ve Reşit Paşa'nın Osmanlı sultacıhğı karşısında tebe'a (uyruk) haklannı. devlet yaşamını düzenlemeciliğini (tanzimini) küçümseyemeyeceğinızı anlarsmız. Bir savaş_ta ülkeyi batırmasına karşın Ittihat ve Terakki'nin, kelleyi koltuk altına alıp bir siyasal özgürlük destanı yaratmasına boş veremezsiniz. Bir dünya savaşı yenilgisinin perişanlığının üstüne. Mondros'tagiydirilen idam gömleğini. Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliyecilerinin yırtıp. Osmanlıcılık hurafeci köhneliğinden, uygar bir çağdaş -usçu (rasyocu)- demokrasiyeaçılimlı ulus birimi yaratmasını "Eh. işte Birinci Cumhuriyet bu kadar!" diyerek hafıfseyemezsiniz. Tarih, bir kez yazdı mı, bu olayın ruhundaki-içeriğindeki özü, artık sapmış irdelemelerle yorumlayamazsınız, yöntemindeki rasyoyu görmemezlik edemezsiniz. Bayar ve arkadaşlan söz konusu olduğu zaman da. aynı tarihsel dürüstlük perspektiîi içinde kalmalısınız: Evet, Bayar ve arkadaşlan "çoğulcu siyasal ilişkilere dayalı birdemokrasi deviniminin cefa çeken gayretli hizmetlileri" olmuşlardır. Bu devinimin. demokrasileşmemizde yeri ve önemi. bir tarihsel gerçek olarak değerlendirilmelidir. (Mareşal Petain'in, Verdun Savaşı'nda Fransa'yı yok olmaktan kurtanşı olgusunu Fransa'nın anımsaması. bilmesigibi.) Evet. Bayar. temiz yöntemler içinde kalmış bir örgütçü İttihat ve Terakki'cidir. Tehlikeleri göğüsleyen gayretli bir Kuvayı Milliyecidir. Devrimin. ekonomiyi. halkın serbest gücü ve girişimi ile de kalkındırmayı içeren yönünün geliştiricisidir (İş Bankası). Atatürk-İnönü mizaç sürtüşmesinde bir bunaiıma düşülmemesinin sakin-efendi-mütevazı hizmetlılerinden biridir. Atatürk'ün ölümünün bir kaos doğurması, birpoütik cehennem yaratması olasılıklannı önleyen yapıcı mimarlardan başta gelenlerden biridir Bir sözcük ile, Atatürk'ün giriştiği "'asrileşme devrimi"'nin önde gelen yardımalanndan biridir. Ve sonra da, bu devrimin siyasal yapısının bir "tek parti'" olgusu içinde kısırlaşmasının durdurularak. çoğulcu yapılara yönelmenin en ön safında bir demokrattır. Yani, demokrasimizi, "tek merkezli otoritaryanizm"e düşme istidatlanru durdurarak. onu bir "siyasal liberalizm" içinde. "parti rekabetlı seçim" yoJuyla, "halkistencinedayatma"nın başaktörlerinden bin olmuştur. Fakat sonrası?!.. Sonrasında, Bayar ve kimi arkadaşlan, demokrasi ruhundan. esprisinden, yönteminden kaymışlardır. Seçim utkusunu kazanan partinın liderlik istenci ile ulusun istencini birbirleriyle hemencecık tıpkılaştırarak, kendi öznel istençlerini, ulus istenci saymaya kalkmışlardır. Bu. ulusal egemenliğin hukuksal özüne ve hukuksal geçerliüğine yabancılaşmadır. Ve bu yanlış nedeni ile Bayar ve arkadaşlan, herşeyi hukuk içreliğe bağlayan anayasanın kendisine sadakatsızlığa (hanisliğe) düşmüşlerdir. Bilindiği üzere, 1924 Anayasası, ulusa ait olan egemenliğin biralanı olan "yargj hakkı"'nın ulusadına kullanılmasını. "bağımsız mahkemeler'e bırakmıştır. (Madde8) Bayar ve arkadaşlan ise egemenlik haklannın Meclis'çe kullanılacağı kazıyyesinden yola çıkarak ve Meclis ile seçim utkusunu kazanmışolan Demokrat Parti'yi tıpkılaştırarak, onu da, partiyi sevk ve idare eden kendi ıstençleriyie tıpkılaştırarak, mahut yetki yasasını çıkarmışlardır. Bu yasa nedir? Buyasa. Meclis tahkikat komisyonlanna yargı hakkını kullanma yetkisini veren bir anayasadışı ucubedir: çünkü Meclis tahkikat komisyonlan. yargıçlardan kurulu bağımsız mahkeme olmayıp. ancak Meclis adına bir meseleyi inceleyip Meclis'e rapor veren ikincil organlardır. Yargı hakkının onlara tanınması, yargı hakkını bağımsız mahkemelerin kullanacağını söyleyen anayasa hükmünün ihlalidir. Ve böylece, bu anayasa ihlali. Demokrat Parti'nin - Celal Bayar'ın dürüst, temiz, "hissi vatanperverane" çizgisinin inişi (sukutu), sonu olmuştur. Şimdi. kimi kişiler-gruplar-özel kuruluşlar. DP'ye, onun eski liderliğine vefa gösterebilirler. DP'nin geçmişini, Mareşal Petain'in Verdun Savaşı'nda Fransa'yı yok oluştan kurtanşı gibi müstesna birhizmet geçmişi sayabilirler. Fakat Fransa'nın sonradan Fransız demokrasisine hanis olan Mareşal Petain'in Vichi Hükümetini cezalandınmasını "dahili hesap" etmesi gibi. DP iktidannın ve liderliğinin 24 Anayasası'na hanisliğini de. değerlendirmede "dahili hesap" etmek gerekmez mi? Bu noktayı es geçerek, Bayar adına sığınmaktan bir politik çıkarsağlamadavranışlan hem bugünkü politik bilinç açısından bir hafiflik olur hem de geçmiş hanisliğe manen katılma olur. Prof. Bahri Savcı YATILI BAYAN Orta yaşl) hanıma hizmet verecck. okur-va/ar. bıverikli. telefonacevap verebilecek vatılı bayan araıııvor Asgari ücret ödenecektir. Tel:2328986 2yaşındakiçocuğunhertürlübakımını üstlenecek, evi kendi evi gibi görebilecek, sevecen, güleryüzlü, gündüzlüyadayatılı bayan aranıyor. TEL: 51205051544 Evlendik, mutluyuz MELEKBOZ(TEZCAN) NEDRETTEZCAN 03.09.1993 Zeytinburnu Megalaşmanın Fıpdöndüsünde. İsmet Paşa'nın Türkçesi yazın adamlarının ilgisini çekmiştir. İnönü, düşüncelerini tümcelere dönüştür- mekte ustaydı; bir sözcüğün gradosunu arttırmak için kullanılan sıradan yöntemlere başvurmazdı. Sözgelimi Paşa, "önemli" derdi... "Çok ö'nem//" demezdi... inönü "önemli" dediği zaman dile getirdiği konunun "önemli" olduğu anlaşılırdı; gereksiz yüklemelerden kaçınırdı; çünkü bir insan sıralı sırasız "fevkalade" söz- cüğünü kullanırsa, "fevkalade"anlamını yitirir, sıradan- laşır... Son yıllarda politikada konuşmalar, Mahmutpaşa açık pazarındaki satış edebiyatınadönüştü; basın piyasasın- da çığırtkanlık ise ayyuka çıktı: -Görülmemiş... -Fevkalade... -Olağanüstü... -Süper... Ancak "süper"de artıkyetmiyor, "mega_''jmdadımıza yetişti; mega aşağı, mega yukarı... -Meqaproje... -Megakonser... - Mega promosyon... - Mega gazete... -Megasürpriz... Korkuyorum, çevremiz megalarla dolup taşıyor, hepi- miz megalaşıyoruz; ama, meganın megalığı kalmadı, istanbul bile megalaştı... Eskiden istanbul'a şehir denirdi... Sonra metropol oldu... Şimdi megapol... • Megaya çok bağlandığımız için başımıza da bir mega politikacı istiyoruz; gelsin, KİT'leri bir kalemde özelleş- tirsin, kamu açıklarını bir elde yok etsin, bütçeyi bir gün- de denkleştirsin, Ermenistan'ı bombalasın, Bosna'ya yürüsün, Azerbaycan'ı kurtarsın!.. Mega gazetelerimiz- de mega başlıklar: - Ordu 'ya yürü emri... - Suriye'yi bombalıyoruz... - Çiller savaş yetkisi aldı... - Başbakan yumruğunu vurdu... Akıl saatimizin 12'ye vurmasına üç yıl, beş ay, iki gün kalmış; tırlatmak için dakikaları sayıyoruz; megalaşma- nın önlenemez yükselişinde dayanılmaz hafifliğimizi yaşıyoruz; ama, önce Tansu Hanımın megalaşmasını bekliyoruz; bir stadyumu dolduran çılgın seyirciler gibi- yiz; sanki Tansu ile Tanju arasındaki fark "s" ile "/'"den bile küçük; at golünü Tansu; ayakta alkışlayalım... Tansu da sık kürsüye çıkıyor: - Şunu kesinlikle ifade etmek isterim ki yumruğumu masaya vurmasını bilirim... (Ve vuruyor...) "Kesinlikle ifade ederim ki" deyimini özal politika söylemine getirmişti; Tansu Hanım benimsedi. Ne de- mek bu? Sen söyleyeceğini söyle, yapacağını yap!.. Ayrıca "ifade etmek" yapay olmuyor mu? Ya da gerek- siz bir yükleme değil mi? Diyeceğim şu ki bizim "mega lider"e gereksinmemiz yok; "mega basınımız" istiyor; ama. Tansu Hanım megalaşmasın... • Rekiamcı olsam, satacağım malın üzerindeki etikete yazardım: . Fevkalade değil... ,••.<•• Görülmemiş değil... Süper değil... Mega değil... işlerimiz megalaştıkça gagalaşıyor, gagalaştıkça ka- kalaşıyor, kakalaştıkça temiztoplumaelveda... Saadet (Türk) Zeybek 1958-.... Yaşama tutkun İyiye güzele vurgun Hep soran ve arayan Gülünce güller açan Birgüzelinsanı Beklenmedik bir anda yitirmenin müthiş acısı hep içimizdeolacak. Seni unutmayacağız. TÜRKAN Almanya'dan dostları KAŞ'TA YAZ+ KIŞ ŞİRİN BİR EVİNİZ VAR ANIMOTEL Yazın billur deniz sonbaharda doğada yürüyüş kışın Toroslar'da avcılık ve ilkbaharda emsalsiz medeniyetler İŞTEIİK1A * Tüm odalar balkonlu. duşlu, WC'li * 24 saat gıcak su " PANORAMİK MANZARALI CİCİ BİR TF.RAS 2 KİŞİ ODA + KAHVALTI (AÇDC BÜFE): 250.000,- TL. 2 KİŞİ ODA + K.ALTI + AKŞAM YEMEĞİ: 400.000, TL. TÛM CUMHURİYET OKURLJUUM %10 İNDİRİM Rezervasyon: 9 (322) 61791 Kış için İstanbul: 338 85 07 Adres: Recep Bilgin Cad. No: 12/B KAŞ Ressam bayan daire anyor. Kuzguncuk, Üsküdar, Beylerbeyi civannda. Tel:3718708(EV) 652 25 60 j 292
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle