Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27EYLÜL1993PAZARTESİ • • • * CUMHURİYET SAYFA
HABERLEREV DEVAMI 15
İstaıılml olimpiyatları
neden kaybetti? 'Demiral katile zaıııaııtanıdı'
M Baştarafi lSayJada
claolar öncelikle Uluslararası
Ohmpiyat Komitesi'ne yapılan
saldın ve suçlamalan. bu komite-
ye sürülen rüşvet lekesini silmeye
çalışan gerçekten namuslu bir
gruptur.Ve onlar şöyle düşün-
mûşlerdir. "Pekin'e verilirse bi-
zim halimiz nice olur? Suçlama-
lar gıttikçe büyüyecek ve biz şir-
ketlerin uydusu ve peşkeşçisi ola-
rak alnımıza sürülen bu lekeyi
ömür boyu taşıyacağız." Yaş or-
talaması 75 olan Uluslararası
Olimpiyat Komitesi (IOC)'nin
narauslu ve huzur arayan tonton-
ları bu nedenle Sydney'i seçtiler;
seçmek zorunda kaldılar. Ve el-
betie hala bavraklannın bir köşe-
sinde tngiliz bayrağı taşıyan
Avustralyalıların monarşi ile sa-
vaşma destek vermek istediler.
Ancak bu grup yine de azınlı-
ktaydı ve uluslararası şirketlerin
peşkeşçileri, komisyonculan
IOCnin koltuklannda daha faz-
la yer işgal ediyorlardı.
Nitekim 3. turda Pekin 40 oyu
alırken, Sydnev 37'de kalmıştı.
Son turda ise^nsan haklanndan
yana olan 2 fazla üyenin oylan ile
Sydney Pekin'i solladı.
Avustralya'nın 17 milyon. Sy-
dney'in 3.5 milyon nüfusu var.
Yatînmcılar içın hiç de rant geti-
ren bir ülke değil. Belki de şimdi
öyle diyoruz. Ama ülkenin top-
rak alu zenginliklerini düşünen
yok. Belki toprağın alundaki gizlı
kaynaklar bazı gizlı pazarlıklann
da hareket noktası olur. Bunu da
zaman gösterecektir.
İstanbul amatör kaldı.
İstanbul"un finalin son daki-
kasına dek umutlu gözüktüğü
oylamanın sonucu aslında daha
önceden de tahmin edilebilirdi.
Çünkû profesyonellerin cirit
attığı "Olimpiyat platformu"nda
iyi tanıtırn yapabildiğimizi söyle-
mek de yanlış. Tam 14 aydan bu
yana amatörce yürüttüğümüz
tanıtım görünüşte yeterli gibi gö-
züktü.
Mulıivizyon gösteriler. 92IOC
üyesini tstanbul'a getirip gezdır-
mek, onlara üJkemizi ve Olimpik
programımızı tanıtmak güzel ve
olumlu şeylerdi. Ama biz ülke
dışındaki tanıtımlarda, özellikle
de lobileşmede her zaman olduğu
gibi yine yaya kaldık.
Olimpiyat aynı zamanda bir
kültür hareketidir; ama Kültür
Bakanlığımız bu konuda tek
adım bile atmadı. Olimpiyat bir
ekonomik yatınmdır; ama Ti-
caret ve Sanayi Bakanlığımız tek
olumlu girişımde bulunmadı.
Oysa İstanbul'a trilyonluk yatın-
mlar söz konusuydu. Örneğin bir
tüp geçit,.bir üçüncü Boğaz,Köp-
rüsü. metronun ikinci ve diğer
bölüm ıhaleleri ve daha niceleri...
Bualar bile 2000 Olimpiyatları
ıçirt birlobi şansıydı. Türkiye'nin
dünya lobısinde yeri olmadığını
biliyoruz; daha doğrusu lobinin
ne olduğunu bile hala kavramış
değiliz.
Medyanın ne anlam taşıdığını
bile henüz yenı yeni anlamaya
çalışıyoruz. Bu trilyonluk yatın-
mlann imzalannı bile çoğu ülke
gibi 23 eylülden sonrasma bıra-
kabilir, ıhalelere giren çok uluslu
şirketlerden lobileşmede yardım
ve destek isteyebilirdik. Artık
dünya ülkeleri bu anlayış ve
karşıhkü çıkar prensıpleri içinde
çalışıyor. Biz bunun da farkında
değiliz.
Olimpiyatlar bir buzdağı gibi.
göründüğünün çok fazlası gö-
rünmeyen etki ve etkinliklerle do-
ludur. Biz görünen her şeyi
yaptık. ama görünmeyenleri he-
saba katmadık.
Çevrecilerin dünya markası
Greenpeace'ı bile İsıanbul'dan az
daha kovuyorduk. "Greenpea-
ce","Yeşikiler ve çevreciler", "bi-
zim adaymuz Sjdney" diye ilan
ederlerken bile biz hala tzmit
Körfezi'ndekı asbestli gemiyi
seyrediyoruz...Saf saf ve de do-
nuk donuk bakarak...
Pekın'e karşı dünya'nın "'Insan
Haklan"çığhklanna bile "bizi il-
gilendinnez, Çin düşünsün" dı-
yerek nemelazımcılığın tipik ör-
neğini verirken. İngiiizlenn eko-
nomik krizini ve İRA'nın sabo-
tajlannı. Berlin'deki Neo - Nazi-
lerin ve Olimpiyat karşıtlannın
protestolannı görüp bunlardan
cesaret alarak. "bize verecekler"
gibi bir safıyetliğin ıçınde kendi-
mizi birden dev aynasında görür
gibi olduk. Ve sonunda da şirin
Başbakanımıan Monaco cıîcar-
masına da umutla baktık. Ol-
madı.
Evet olmadı, olabilir miydi?
olamaz mıydı? Bir araştırmaya
gerek yok. Gerçek açık açık or-
tadadır. Dünya bizi görmek is-
temiyor.
Gösterebildiğimiz kadan ile de
vetinmiyor. Finalı naklen veren
CNN TV'si bile Sydney, Manc-
hester, Berlin ve Pekin'den nak-
len \ayın yaparken, tstanbufun
karanlık gecelerinde bir tek Al-
lah'ın kulu yoktu sokaklarda.
Demek ki, kimse inanmamıştı
ve kimse yerinden bile kıpır-
damamışu. Kazanan Sydney ka-
ran sabahın 4.30'unda öğrenmiş-
ti; ama hepsi sokaktaydı. Manc-
hester. Pekın ve Berlin de öyle.
Ama ya biz? Ya biz kazansaydık.
Acaba dünya TV'leri İstanbul'-
dan ne göstereceklerdi? Michael
Jackson'un konserinimi votcsa?"
• Baştarafi LSayfada
sürüldü. Ceyhan Mumcu.
"Eğer tanık. ciddi değil ve tahri-
fatlar gözaltı tarihini gösteriyor-
sa, neden yüzleştirme yapddı"
dedi.
Ceyhan Mumcu, bütün bu
aynntılan ve tahrifatlan değil,
tanığı gayri ciddi bulan Ankara
DGM Başsavcılığfnın soruş-
turmasından kuşku duyduğu-
nu söyledi. Ceyhan Mumcu,
Uğur Mumcu cinayeti soruş-
turmasına DGM Savcısı'nın
bakmasıru da hukuki bir yanhş
olarak niteJedi. Ceyhan Mum-
cu, bu konuda şunlan söyledi:
"Uğur'un somşturmasının do-
ğal savcısı Nusret Demiral değil-
dir. Belki Uğur'u bireysel bir se-
beple bir kişi öldürdü. Belki öl-
dürenin hiçbir siyasal amacı
yoktu. Elde herhangi bir bilgi >e
delil var da biz mi bilmivoruz
'Bağımsız Filistin süreci
• Baştarafi LSayfada
Ankara'da sürdürdüğü te-
maslar sırasmda iki kez Cum-
hurbaşkanı Süieyman Demirel
ve bir kez de Başbakan Tansu
Çiller ile bir araya gelen Arafat,
SHP Genel Başkanı Murat Ka-
rayalcın. DSP Genel Başkanı
Bülent Ecevit ve CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal ile de gö-
rüştü. Resmi görüşmeler de
Çankaya Köşkü'nde yapıldı.
Arafat'ın Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirerden siyasi
destek istediğini bildiriliyor.
İsrail'in verdiği sözleri tutması
konusunda, Türkiye'nin de ak-
tif desteğinin gerekebileceğini
vurguladığı belirtiliyor.
Cumhurbaşkarüığı tarafı-
ndan yapılan yaalı açıklamada,
Cumhurbaşkanı Demırel'in.
Arafat'a, Türkiye'nin Filistin'-
in yeniden imarına katkıda bu-
lunabileceğini söylediği belirtil-
di. Açıklamada, Türkiye]nin,
altyapı inşası. mültecilerin yer-
leştirilmesi, ulaşım, turizm.
tanm endüstrisi, su kullanımı
ve idaresi. elektrik ve telekomü-
nikasyon gibi alanlarda teknik
yardım sağlayabileceğinin Ara-
fat'a aktanldığı yer aldı. Arafat.
dün Ankara'dan aynldı.
Kudüs Başkent
Arafat, Anadolu Ajansı ile
/aptığı özel görüşmede,
Dağımsız Filistin devletinin baş-
<entinin Kudüs olduğu belirte-
ek "Kutsal Kudüs'te Türkiye
C umhurbaşkam'nı konuk edece-
jimiz günler yakındır'dcdi. 13
:ylül tarihinde Filistin devleti-
ıin kuruluşuna giden bir ara
iönemin başladığına işaret
•den Arafat, "Bu ara dönem
icünçü yüın başını geçmeyecek-
ir. Ümit ederim, çok geç olma-
an bir tarihte birlikte Kudüs'te
lua edeceğiz"diye konuştu.
Arafat, Israil ile Filistin Kur-
uşu Örgûtü arasmda irnzala-
lan ilkeler deklerasyonun sa-
lece Filistin konusunda değil,
tütün alanlarda önemli oldu-
unu. bu sürecin Ürdün ile. Su-
iye ile, Lübnan ile ve diğer tüm
lkelerle tamamlanması gerek-
ğini belirtti. Arafat sözlerini
5yle sürdürdü:
"İsraü ile imzalanan ilkeler
ildirgesjnde sadece ara dönem
elirlenmemiştir. Aynı zamanda
>n asırda ilk kez Filistin halkı
endi topraklarında ulusal bay-
iklannı dalgalandımıa imkanı-
na kavuşmuştur. Unutulma-
maltdır ki bizim imzaladığunız
deklerasyonda Gazze >e Eriha'-
dan tamamen çekilmeleri
üzerinde durulmuştur. Bunun
anlamı da başlangıçta Eriha ve
Gazze bölgeleri için nihai statü-
niin şimdiden başlamasıdır. Bu
asırda ilk kez Filistin bayrağını
kendi topraklarumzda dikmiş
olacağız. Bunun halkım için ne
anlama geldiğini söylemeye ge-
rek yok." Arafat. Ortadoğu'da
kahcı banşın sağlanması için
bütün ülkelerin gayret sarf et-
meleri gerektiğini dıle getirdiği
görüşmede. kendilerinin dekle-
rasyonu imzalamalannın ardı-
ndan. 24 saat sonra Ürdün ve
İsrail arasında imzalandığını ve
benzer bir durumun Suriye ile
de söz konusu olduğunu ifade
ettı. Arafat. "Gelecek on yılda
Ortadoğu'mın siyasal hari-
tasının ıtasıl görüyorsunuz"
sorusuna da "O haritada yeni
bir devlet var. Filistin devleti. Bu
devletin başkenti Kudüs. Bunun
Ortadoğu'da ne anlama geldiği-
ni herkes anlayabilir. Başkenti
Kudüs olan Filistin devleti, bu
ara dönemin üçüncü yılı başla-
madan gerçekleşecektir"
yanıtmı verdi.
yoksa. Bu cinayetin DGM kap-
sanuna alınmasını anlamak
mümkün değil. Eğer DGM. bu-
güne kadarki faili meçhul cina-
yetleri çözebilseydi bunu yadı-
rgamazdım. Arna Nusret Demi-
ral'ın boynundaMuanuner Ak-
soy, Bahriye Üçok ve bunun
dışuida 4 bin kilometre çapında-
ki bölgede pek çok faili meçhul
cinayet var. Bu nedenle Uğur
Mumctı cinayetinin güvenilir ve
kamuoyunu tatmin eder biçimde
yürütülmesi için, öncelikle ve
ivedilikk soruşturmanın Güven-
lik Mahkemesi Savcılığından
alınıp. bölgesinde taammüden
cinayet işlenmiş Ankara Cum-
huriyet Savcılığı'na verilmelidir.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı
arastırmasında. delillerle katil-
leri bulursa ve bulunan katillerin
amaçlannm Türkiye Cumhuri-
yeti'ni yıkmak ve bu amaçla
L'ğur Mumcu'yu öldurmek ol-
duğu konusunda kanıtlar oluş-
mussa. o zaman karil ve dosya
DGM'ye sevkedilir."
Ceyhan Mumcu. Ankara
DGM Başsavcısfnın. bütün
bunlar bir yana, bir de Uğur
Mumcu'nun dostu olduğu izle-
nimi vermeye çalıştığını, buna
neden gerek duyduğunun an-
laşılamadığını söyledi.
Uğur Mumcu'nun Demiral'-
la ilişkilerinin hiç de iyi ol-
madığını anlatan Ceyhan
Mumcu. "Uğur, Nusret Demi-
ral'ı şahsen eleştirmiş. Eleştirile-
ri, Cumhuriyet gazetesinde ve
çeşitli yazılannda, çeşitli panel-
lerde konuşmalarıyla ortadadır"
dedi. Ceyhan Mumcu, Demi-
ral'ın soruşturmanın daha baş-
langıanda kamuoyunun güve-
nini kaybettiğini belirtirken de
şunlan söyledi: "Bu savcı. daha
Nülüeer karşıtı gösteride bir araya gelen çcvreci örgütler, şimdiye kadar 250 bin imza topladı.
6
Ölmeden önce son helvanızı yiyin'
lZMtR-"Nûkleer santraUara
hayır deyin, ya da ölmeden önce
son hdvamzı yiyin..."
İzmir'ın Konak Alam'nda be-
yaz tulumlu, maskeli insanlar do-
laşıyor. imza topluyor. helva ve
tatlı dağıtıyorlardı. Meraklılar
çoğaldıkça çoğalıyor. herkes bir-
bırine neler olduğunu soru\ordu.
Nükleer Karşıtı Platform dün
tzmir'deydi. Tarihi Saat Kulesi"-
nin önünde nükleer santrallann.
ınsanlann başına nasıl bir "bela"
yaratacağı anlatılıyor, herkes
nükleer santral yapımına karşı çı-
kmaya çağnlıyordu.
Çepecevre gazetesi nükleer
karşıtı kampanyaya dokuz ay
oace başUmi)»^ BÛria, Ankara<~
İsianbul'dan sonra İzmire gelin-
mişti. Gazete yetkilisi Osman Ak-
kuş. önceleri kampanyalannın
pek ciddiye alınmadığını, ancak
Başbakan Tansu ÇiDer'in "Zon-
guldak'a nükleer santral'' yapıla-
cağını agklamasının ardından
tümcevreci kuruluşlann hareket-
lendiğinı söylüyor.
Nükleer Karşıtı Platform" da
bir araya gelen çeşitli çevreci ör-
gütler. dergi, gazete ve meslek
odalan gerçekleştırdiklerı imza
kampanyasıyla bugüne dek 250
bin imza toplamışlardı. Ancak
bu sayıvla vetinmiyor. 12-15
Ekim tarihleri arasında Ankara"-
da yapılacak ",Anti Nükleer
Kongre" öncesi çalışmalannı gı-
derek hızlandınyorlar. Toplanan
imzalar Ankara'dakı kongrenın
ve eylemlerin ardından TBMM
Başkanhğı'na sunulacak.
- ..Koaak Alam'nda nükleer
santrallara "hayır" diyenlenn
sa>ısı arttıkça arııyor. Beyaz tu-
lumlan. ürkütücü maskeleriyle
yurttaşlan karşılayan evlemciler.
"Siz de santral sonrast böyle gi-
yinmek zorunda kalacaksınız"
dıye bağınyorlar. "Lzun lafin
kısası olmaz. uzun laf uzun laftır.
Kısaca nükleer santrala hayır"
dıye başlayan bildirilennde de şu
görüşlere yer veriyorlar:
"Hidroelektriği. güneş ve rüz-
gar enerjisini degerlendirmeye
avantajlı konumdavken neden ille
de nükleer enerji? Gelişmiş ülkele-
rin nükleer atıklarının Türkiye've
girişini v asallaştıracak oyunun ilk
perdesi mi? Bizim turizm gelirleri-
mizi ktskanan ülkeler. guzeüm
kıy ılarımı/a santrallar inşa ederek
mi bizimle basa çıkmak isriyor?"
Nükleer sanırallara "hayır" di-
yenler imzalannı atıyor, ar-
dıiKİan taıU ve helvalannı afiyeıle
yiyorlar. Nükleer Karşıtı Plat-
form'un lemsilcileri bağınvorlar:
"Hep birlikte karşı çıkarsak başa-
ramazlar. \oksa bu hehalar. öl-
meden önceki son ağız tadı olur."
Işıklar Demiral ile görüşecek
• Baştarafi LSayfada
nındaki görevli memurlan güç
durumda bırakmamak için ala-
na gıtmedim ve gezimi ertele-
dim" dedi.
Işıklar'ın durumuyla ilgili
olarak önceki gün SHP Genel
Başkanı ve Başbakan Yardım-
cısı Murat Karayalçın'ın da
devreye girmesi de, sonuç ver-
medi.
SHP yöneticileri ise Işıklar'ın
Almanya ziyaretini gerçekleşti-
rebilmesi için yoğun bir temas
içerisinegirdi.
Bekliyorum
Işıklar'ın yurtdışına çıkabil-
mesi için bir yandan Kara-
yalçın. temaslannı sürdürür-
ken, diğer yandan da Dışişleri
Bakanı Hikmet Çetin'den
yardım istendi.
Ancak. DGM'nin vasağı bu
girişimlere karşın kaldınla-
madı. Işıklar ise Cumhuriyet'in
konuya ilişkin sorulan üzerine.
"bekliyorum" k'arşılığını ver-
OLAYLAREN
SOYLEV
Hıfeı V. Veüdedeoğlu
21.bası50.O0O(KDVİçınde)
Çağda} Yaunları TürkocağıCad
39-41 Cağaloğlu-İslanbul
ARDEVDAKI
GERÇEK
• Baştarafi LSayfada
optimal noktalarını hesapla-
yabilenlerin, dosyasına ha-
kim olanların, karşı tarafın
zayıf noktalarını bilenlerin
diplomaside kendi ülkelerine
kazançlar sağladıkları görül-
müştür; ama, bu da dış te-
masların doğası gereğidir.
Ne var ki bir süreden beri,
dış ilişkiler dünyamızı, ma-
halle kahvesinin ya da sosye-
te salonunun boyutlarma ın-
dirgeme hevesi medyada
ağır basıyor. Bu tevatür, eski
Cumhurbaşkanı Ozal döne-
minde yaygınlamıştı. Rah-
metlinin Ortadoğu'yu eski
ABD Cumhurbaşkanı Bush
ile telefonlaşarak, çekip çe-
virdiğini, Körfez Savaşı'nı
yönlendırdiğini. yedi düveli
kendisine hayran bıraktığını
anlata anlata bitiremeyenler
çoktu. Körfez Savaşı'ndan
olumsuz nasibimizi aldıktan
sonra da gözlerimiz açıl-
madı; bu kez Tansu Çiller'in
dış gezilerini ölçüsüz, enda-
zesiz degerlendirmeye baş-
ladık.
Bir kadın başbakanın sim-
gesi, Türkiye için çok olumlu-
dur; 1923 devriminin sağladı-
ğı kadın haklarının meyvele-
rini vermesi anlamını taşır;
dış dünyada Tansu Çiller'in
görüntüsünün Türkiye'nin
imajı bakımından güzel yan-
kılar yaptığı da bir gerçektir.
Ancak-yabancı birdevletya
da hükümet adamı, bu olayı
hikmetle ya da zarafetle dile
getirmekle birlikte, sıra dev-
leti adına görüşmeye geldi-
ğinde, kadın başbakanımıza
hayranlığı nedeniyle Tür-
kiyeye bol keseden menfaat
sunacak değildir.
Nitekim Moskova'dan
Bonna ve Monaco'ya kadar
bütün temaslarımızda bu katı
kural işliyor; bizim ilginç
medyamızın kendi kendine
gelin güvey olması ve ka-
muoyunu yanıltması da yanı-
mızakârkalıyor.
Belki de yanımıza kâr kal-
mıyor, zarar hanemize yazılı-
yor.
Çünkü ayağımız yerden ke-
sildikçe, düş kırıklıklarımızın
faturası hepimize ağır geli-
yor. Medyamızın coşkusunu
bu bakımdan biraz frenleme-
ye çalışması Sayın Tansu Çil-
ler adına da yararlı olacaktır.
•••
mekleyetindi.
Işıklar'ın Almanya'ya gidişi
için girişimde bulunan SHP yö-
neticileri, "yasağm kaldınlama-
ması" üzerine, Fehmi Işıklar'ın
DGM'de ifade verdikten sonra.
Almanya'>a gitmesini kararlaş-
tırdı.
Işıklar'ın bugün DGM'de
ifade vermesi bekleniyor.
Ankara DGM Başsavcısı
Nusret Demıral. Işıklar konu-
sunda görüş belirtmek isteme-
diğıni söyledi.
Demiral. "Yurt dışına çıkıp
çıkmaması konusunda size ula-
şan bir bilgi var mı?" sorusuna.
"Biz polise müzekkere yazdık.
Bize getirmelerini istedik. Bize
getirin dedik. Bu müzekkerevi
yazalı da çok oluyor"dcdi. De-
miral. "Işıklar yurtdışuia bugün
(dün) çıkabilir mi?"sorusuna
da."Vorum yok"demelçle yetin-
di.
Yurtdışına çıkışı yasaklana-
rak Almanya'ya gidişi engelle-
nen TBMM eski Başkanvekili
Fehmi Işıklar gezisini erteledi.
Işıklar. yasa yapan bir kuru-
mun üyesi olduğunu belirterek,
"Havaalanındaki görevli me-
murlan güç durumda bırakma-
mak için alana gıtmedim ve ge-
zimi erteledim" dedi.
Bugün sabah 09.00'da DGM
başsavcısı Nusret Demiral'ı
makamında ayaret edecek. Işı-
klar ziyaretiyle ilgili bilgi verir-
ken, "yargı ile TBMM'nin karşı
karşıya gelmemesi, böyle bir
hava doğmaması için Demiral'ı
ziyaret edeceğim" diye konuştu
başlangıçta, Bu. siyasal örgüt-
lerin işidir, yabana istihbarat
örgütünün işidir, bulunması da
mümkün değildir' diyerek ,ve
hiçbir delili toplamadığı halde.
hiçbir bilgisi, bulgusu olmadığı
halde, bu işin çözülemeyeceğini
açıkladı. Duyulan tepkiler üzeri-
ne bir süre sonra ne anlama gel-
diği anlaşılmaz, birsenelik mehil
istedi. Katile bir y ıllık mehil verir
gibi, bir yıl sonra konunun
açıklığa kavuşacağını iddia etti.
Ama bu güne kadar gelişen olay-
lar, deiil toplamadan şu safhaya
kadar büyük bir ciddivetsizlik
olduğunu gösteriyor. Örneğin,
l'ğur'a otopside beyaz saçlı de-
mişlerdi. Otopsiden delil topla-
maya kadar, ifade almadan, bul-
gulara kadar, bu özensizlik ser-
gilendi."
Bugün gelınen noktada. artık
Adalet Bakanı Seyfi Oktay'a
büyük görev düştüğünü söyle-
yen Ceyhan Mumcu. ancak
Adalet Bakanf nın her nedense
kendisini sorumlu hissetmedi-
ğini anlattı. Ceyhan Mumcu,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hükümetin verdiği bir na-
mus borcu, onur borcu var. Er-
dal İnönü bunu verirken, SHP'li
bakanların da kararlılığını ifade
ediyordu. Ama Adalet Bakanı
Seyfi Oktay, Nusret Demiral'ın
gerek bu olayla ilgilenmesi vege-
rekse ondan sonraki özensizlik-
leri konusunda üstüne düşen hiç-
bir işlevi yerine getirmemtştir.
Yasa mı yetersiz, yasa çıkarma
gereksiniminde bulunmamıştır.
Bilgi istememcjtir. denetleme-
miştir.
Şikayetleri haklı buî-
mamıştır. Bir dergiye, Doğru
Yol Partisi, ANAP ve Refah
Partisi adına açıklamada bulu-
nan üç değerii milletvekili, Nus-
ret Demiral'ın bu işi çözmeyece-
ği konusunda hemflkir olmuş-
lardır. Bütün bu olaylarda Ada-
lat Bakanlığı'na görev düşmü-
yor da kime düşüyor? TB.V1.M
Araştırma Komisyonu'nda so-
ruşturmaya katıbnaları için izin
istenen hakimlere izin verilmesi-
ne bile yardımcı olmayışı
bakımından. Adalet Bakanlığı
tam bir görev ihmali içindedir.
Kendisi bizim arkadaşımudır,
Uğur'un da arkadaşıdır. Şahsen
bu duyarsızlığını, bu ilgişi/liğini
ve vefasızlığını üzülerek anımsı-
yor ve kendisini tarihe, Türk
toplumunun değerlendirmesine
havale ediyorum."
Avukat Mumcu. soruştur-
manın sağlıkk yürümcmesıade,
polisçe kasıtlı olarak basına
sızdınlan bilgilerin önemli rol
oynadığını da ileri sürdü. "Po-
lis. Türkiye gazetesine haber
sızdırmakla, bu örgütün köste-
beklerini haberdar etmiş oldu"
diven Mumcu, sözlerini şöyle
sürdürdü: "Bu cinayetin çözüm-
lenmemesindeki en önemli et-
kenlerden biri de odur. Ve İstan-
bul Emnivet Müdürlüğü'nün. bu
köstebeği hala ortaya çıkarma-
ması da diğer bir özensizlik ya
da koruma calışmasMJır."
GOZLEM
UCUR MUMCU
• Baştarafi LSayfada
Bu tür cinayetJerde katiller, bir süre kurbanlarını izler-
ler. Bir gün, birkaç gün, bir hafta. Geliş-gidiş saatleri be-
lirlenir, sonra da eylem günü ve saati seçilir.
Aksoy da hiç kuşkusuz, cinayetten önce böyle izlert-
miştir.
Olay günü Aksoy, aynı cadde üzerindeki bürosundan
çıkıp yürüyerek evine gelmiş. Evinin karşısındaki bak-
kaldan da bir ekmek almış.
Izlenmişse bakkalın ya da apartmanın girişindeki çi-
çekçinin görmüş olması gerekiyor.
Çiçekçiye, o saatte Aksoy'u görüp görmediğini sor-
dum, yanıtı şu:
O sırada karşıdaki bakkaldan sigara alıyordum; gör-
medim...
Belki görmedi, belki de korktu; korktuğu için doğruyu
söylemiyor.
12 Eylül öncesinde de böyle olmadı rm? Olayları gö-
renler, korktukları, çekindikleri için mahkemelere gelip
gördüklerini anlatmadılar.
Ankara Savcı Yardımcısı Doğan Öz'ün Katilleri, bu ne-
denle bulunamadı; olayı görenler, korktukları için gere-
ken tanıklığı yapmadılar.
Aksoy cinayetinde katiiler, bir ipucu bırakmadan kaç-
mışlar. Cinayeti üstlenen örgüt de bilinen bir örgüt değil.
Bu yüzden, olayı aydınlatmak çok güç.
12Eylül öncesindeterör böylebaşladı. Hükümetler "te-
rörün kökünün kazıldığmı" bildiren açıklamalar yapar-
larken de devlet elden kaçıverdi.
Bugün de böyle bir tehlike var.
Aksoy cinayeti, rejim için bir sınav konusudur.
Bu kadar yaşamsal duyarlıktaki konunun soruşturul-
ması görevi, Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral'a
verildi. Yasal olarak izlenecek yol da buydu. Bu bakım-
dan söylenecek söz yok.
Hukuk açısından söylenecek söz yok, ama söylene-
cek hiç mi söz yok?
Var; hem de çok!
Demiral, eski Başbakan özal'a yönelen suikastın so-
ruşturmasını da yapmış; saldırgan ele geçtiği halde ola-
yın gerçek nedenini kanıtlayamamışür. Aksoy cinayetini
soruşturmak, Kartal Demirağ olayını soruşturmaktan
çok daha güçtür.
Sanığı ele geçen bir olayı çözemeyen Demiral, her-
hangi bir ipucu bırakmadan kaçan katilleri ya da bu katil-
leri cinayete yönelten örgütlü suç çetelerini nasıl ortaya
çıkaracaktır?
Kaldı ki DGM Başsavcısı, bugüne kadar izlediği hukuk
dışı yollarla haklı tepkileri üzerine çekmiş bir görevlidir.
istanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan'ın önceki gün-
kü basın toplantısında belirttiği gibi Demiral'ın bir an
önce görevden alınması, artık bir yasal zorunluluk hali-
ne gelmiştir.
Peki... Demiral görevinden alınmazsa. O zaman ne
yapmalı?
Hükümet kararlarını dinlemeyen bir başsavcı ile karşı
karşıyaysak o zaman çözümü, olağan hukuk kuralları ve
kalıpları içinde arayamayız.
Böyleyse "de facto"durum, yerleşik hukuk kurallarını
aşar.
O zaman yapılacak iş bellidir:
Özel bir yasa çıkarıp, Ankara Cumhuriyet Başsavcı-
lığı'na bağlı savcı ve polis ve MlTgörevlilerinden oluşan
bir kurul ile olaya el koymak.
• Aksoy cinayeti, bir an önce aydınlatılmalıdır. '-'*'
12 Eylül öncesinde Ipekçı cinayeti, Prof. Cavit Orhan
Tütengil, Prof Ümit Doğanay, Prof. Bedri Karafakioğlu
cinayetleri karanlıkta kaldığı için, devlet, 12 Eylül saba-
hında felç olmuştu.
Aksoy cinayeti, ileride yaşanacak olayların da haber-
cisidir.
Devlet devletse, Aksoy cinayeti, bir an önce aydınlatıl-
malıdır.
Ey devletin etkili ve yetkilileri, bu konuyu bir değil, bin
kez düşünün. İş işten geçtikten sonra pişmanlığın hiç
kimseye yararı olmaz.
Başta sizlere!
Sonıştıınııaya Aksu'ıımı adı kaııştı
MEHMETGÜÇ
Mafyaya rüşvet karşılığında
silah ruhsatı soruşturmasına
eski İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu'nun da adı kanştı. Edini-
Ien bilgilere göre. müfettişlerce
incclenen sabıkalı mafya üyele-
rinin ruhsat dosyalannda Ak-
su'nun da imzası bulunuyor.
Emnivet Genei Müdürü Meh-
met Ağar ise " Genelde usülsiiz
verilen ruhsatlarda hatay ı Cum-
huriyet Savcılıklannca şahıslara
verilen sabıka kay ıtiarındaki
yanlış bilgilerin oluşturduğunu"
belirterek '* Kişilere, silah ruh-
satı abnasına kanunen engel teş-
kil eden bir suç işlemesine rağ-
men C umhurivet Sav cılıklarınca
sanki hiçbir suç işlenmemiş gibi
belge verildiği görülmüş ve ge-
rekli işlem yapıîmak üzere Ada-
let Bakanlığı'na suç duyurusun-
da bulunulmuştur" dedi.
Usulsüz ruhsatlarla ilgili dos-
yuruda bulundukları belırlendı.
İlgili yasa maddesine.göre bu
tür başvurularda silah taşıma
iznini verecek olan makam.
İçişleri Bakanlığı.
Müfettişlerin incelemelerin-
de bazı dosyalarda başvuru sa-
hibinin güvenlik soruşturma-
sının yeterli olarak yapılmadı-
ğının görüldüğü. bazı dosyalar-
da ise Emniyet Müdürlüğü'nce
usulsüz olarak "uygûndur"
onayı verildığinin belirlendiği
öğrenildi.
Bazı başvuru sahıplerinin du-
rumlannın ruhsat vermeye uy-
gun olmadığının Emniyet Mü-
dürlüğü'nce belirtilmesıne
karşın dönemin İçişleri Bakanı
Abdülkadır Aksu'nun bu kişı-
lerin ruhsat almasına izin \erdı-
ği bildirildi.
Emniyet Genel Müdürü*
Mehmet Ağar'ın İstanbul Em-
niyet Müdürlüğü döneminde
verildiği ileri sürülen usulsüz
yalarda sabıkal.lann çoğunun
r u h s a
t
l a n n
, sayıs.nıJ'yiizlerce"J
. \P. olarak nıtelendıren bir emnnet
"Hayati tehlike" nedeniyle baş-
ANKARA PAZARI
YAKUPKEPENEK
• Baştarafi U. Sayfada
gari ücretin dörtte birinı vergi olarak kaynağmda kesiyor.
Buna karşıhk kar, faiz ve rant gibi sermaye gelirlerı ya tü-
müyle vergi dışı tutuluyoryada "faizstopajı"örneğindeol-
duğu gibi yalnızcayüzde 10 oranındavergilendırılıyor. Ser-
maye ortaklıklarından alınan Kurumlar Vergisı de kağıt
uzerınde yüksek görünmesıne karşın uygulamada getiri-
len bağışıklıklar sonucu yine yuzde 10'lar düzeyınde kalı-
yor.
Vergılemede, öncelikle bu toplumsal eğrilik ya da terslik
düzeltılmelidır. Türkiye'nin 500 en büyük sanayi kuruluşu-
nun net karlarının geçen yıl yüzde 38.9'u üretım dışı ışlem-
lerden kaynaklanmıştı.
Bu olgu sermayenin üretimden kaçışının somut bir gös-
tergesidır. Yeni vergi düzenlemesi özellikle özel sermaye-
nin üretime yönelmesinı sağlayacak önlemlerı ıçermelidir.
Bilgi işlemin bu ölçüde geliştiği bir ortamda vergi toplan-
ması ve kayıt dışı ekonomik işlemlerin Izlenmesinin sağ-
lanması da sorun olamaz. Vergilerde etkinlik kamu yönetı-
mınde etkınlığın de temel göstergesidir.
Kuşkusuz yeni vergi düzenlemelerı günümüzün bütçe
açığını kapamada. kısa dönemde yelersiz kalacaktır. An-
cak ekonominin ağır hastalıklarından kurtulmasının bu en
önemli adımmın da bir an önce atılması gerekiyor
SHP'nın hükümet ortaklığında öncelık vermesi gereken
ekonomik konuların başında vergilerde yeniden duzenle-
me gelmelıdir.
yetkilisine göre, usulsüzlüğü
asıl ortaya koyacak bılgiler ka-
yıp 189 ruhsat dosyasında bu-
lunuyor.
Aynı yetkiliye göre, bir yıldır
kayıp olduğu öğrenilen 189
ruhsat dosyası için şimdiki Em-
niyet Müdürü Necdet Menzir'-
in hiçbir ışlem yapmarruş olma-
sı da anlaşılır gibi değil.
Altı aydan bu yana sürdürü-
len soruşturmada bundan son-
ra usulsüzlüğe imza ve izninin
kanştığı belirlenen Abdülkadir
Aksu'nun da soruşturma kap-
samında bilaisıne başvurulabi-
lecek.
Şu anda Emniyet Genel Mü-
dürü olan Mehmet Ağar gaze-
temizde dün yer alan haberle il-
gili olarak yazılı bir açıklama
gönderdi. Ağar'ın açıklaması
şöyle:
"İstanbul Emniyet Müdürlü-
ğü Ruhsat İşlemler Şube Mü-
dürlüğünce usulsüz ve kanuna
aykın olarak silah ruhsatı veril-
diği yolunda duyumlar alınma-
sı üzerine 03. 08. 1992 tanhin-
den ıtibaren Emniyet Genel
Müdürlüğü'nce Polis Teftiş
Kurulu Başkanhğı'na verilen
tahkik emri üzerine gerekli in-
celeme yapılarak soruşturma
açilmış ve halcn devam etmek-
tedir.
Polis Teftiş Kurulu Başkan-
lığı'nca ^örevlendirilen müfet-
tişlerce istanbul Ruhsat İşlem-
ler Şube Müdürlüğü tarafından
Silahtaşımaruhsatı
kimlere verilir ?
Rüşvet karşılığında sabıkalı mafya üyelerinedağıtıldığı ile-
ri sürülen silah taşıma ruhsatının gerçekte kimlere verilebile-
ceği. Ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkındaki
6136 sayılı yasanın 7. maddesinde anlatılıyor.
Bu yasa maddesine göre silah taşıma ruhsatı: Bazı kamu
görevlileri, para ile ilgili işyapanlar, bazı emekli kamu görev-
lileri. emekli subay ve astsubaylarla yasada belirtilen bazı ser-
best meslek grubu görevlilerine verilebiliyor.
Ancak bunlann bir ıstisnası var ki o da yasada '* hayatlan
harici ve ciddi tehlikeye manız bulunanlar" olarak gostcriliyor.
Bu durumda olanlann silah taşıma ruhsatlan ise İçişleri Ba-
kanlığı'nca venliyor. Müfettiş soruşturmasına konu olan
sabıkalı mafya üyelerinin başvurulan da bu istisnayı temel
olarak alıyor.
Bu noktada da yasa maddesindeki "kimlerin silah taşıma
ruhsatı alamayacağını" anlatan bölüm öncm kazanıyor. Bu
bölümde de 'ruhsatlı ya da ruhsatsız silahıyla daha önce suç
işleyenlerin, \ aygın şiddet eylemlerine katılanların. uyuşturucu
maddelerieilgili birhükümlülüğüolanların. sabıkalıların"silah
taşıma ruhsatı alamayacağı anlalılıyor.
verilen bütün silah ruhsat dos-
yalannın tahkikatı bitirilmiş.
24.09. 1993 tarihinde Polis Tef-
tiş Kurulu Başkanhğı'na veri-
len yeni bir yazılı talimatla da
tahkikat kapsamı genişletilerek
incelemeye dahil edilmiştir.
Müfettişlerce eksiklik ve
usülsüzlük tesbit edilen dosya-
larda ihmali ve kusuru görülen
görevliler hakkında adli ve idari
yönden gerekli işlemler yapıl-
maktadır. Ancak şu ana kadar
hakkımda yapılan herhangi bir
işlem söz konusu değildir.
Genelde usulsüz verilen ruh-
satlarda hatay ı Cumhuriyet
Savcılıklannca şahıslara verilen
sabıka kayıtlanndaki yanlış bil-
giler teşkil etmektedir. Kişilere
silah ruhsatı almasına kanunen
engel teşkil eden bir suç işleme-
sine rağmen Cumhuriyet Savcı-
hklannca sanki hiçbir suç ışle-
memiş gibi belge verildiği gö-
rülmüş ve gerekli işiem yapıl-
mak üzere Adalet Bakanliğf na
suç duyurusunda bulunulmuş-
tur.
İşin gerçeği de üst düzey yö-
neticilerinin iş hacmi ve imzala-
dıklan evrak sayısı sorumlu ol-
duklan makamın gerektirdiği
hizmeti verebilmeleri için ken-
dilerine bağlı hiyerarşik alt ka-
dame yöneticilerinde güven
duygusu olması gerekmektedir.
Aksi takdirde yazınızda kast
edilen mantikla hareket edile-
cek olursa bu güne kadar dos-
yalarda parafı ve imzası bulu-
nan Vaü ve İl Emniyet Müdür-
lerini ve hatta takdir makamı
olan Bakanhk üst düzey yöneti-
cilerinı de suçlamak gibi bir du-
rum ortaya çıkacaktır. Bugün-
kü asayiş ve terör ağırhklı or-
tamda masa başına bağlanıp
saatlerce dosya tetkik etmek tîi-
len imkansız görünmektedır.
Her devlet dairesinde olduğu
gibi Emniyet Teşkilatında da
kademeli olarak yetki devri ve
sorumluluk esasına dayah bir
hizmet anlayışı içerisinde calış-
ma düzeni mevcuttur."
1
SAYILI
GÜNLER
Muzafler Buynıkçu