Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27EYLÜL1993PAZARTESİ i
12 DIZIYAZI
MARIKA
...yalnızlığım
kadarsın...
B E R A T G Ü N Ç I K A N
& irkeciGarı. 1964. Almanya'ya işçi
yazılan Marika 'nın kolları Vasü'in
boynundan zorlukla sökülüyor. Susuyor
Vasil. Marika, pusudabekleyen
ihanetlerden habersiz, boş, anlamsız, biraz
da ürkek bakışın arasına karışıpgidiyor...
Sirkeci Garı'nda bir akşamüstü. Münih'e gidecek trenin kalkmasına henfiz saatler var. Binlerce Törk, binbir umut ve korkuyla,
kendikrini nelerin beklediğinden bihaber, yoUara döküJüyor. u
Ekmek nerede olursa olsun ekmektir" di\e düşünüyorlar.
Erkeklere yedirecekparam yok
Çiftlikte işler giderek kötüleşiyordu.
Önce hayyanlar hastalandı, arkasın-
dan, Vasil'in akrabası Sofıa ortaklıktan
çekildı.NeyapacaklannışaşırdıIar Tek
çareleri kaldı, işçi olarak Almanya'ya
gitmek. 1964, vagonlardolusuTürk'ün
Almanya'da neredeyse askeri törenle
karşılaştığı, trenden ioenlerin üzerine
güller atıldıği yıldı. Karar verdiler, Ma-
rika önce gidecek, ışe girecek, sonra Va-
sıl'i yanına alacaktı. Karaköy'deki İş ve
İşçi Bulma Kurumu'na başvurdu Man-
ka. Bırkaç hafta sürmedi, çağırdılar.
Bekieme salonuna alındı önce, diğer
kadınlarla birlikte. Hepsi heyecanlı,
gergin. tsimleri okunuyor teker teker.
Bir odaya gıriyor. beş dakika sonra ya
başlan önde ya da sevinçlı çıkıyorlar.
Sıra Marika'ya geldi. Odada bir doktor,
iki hemşire bir de tercüman. Doktor,
"Zteh didı aus" dedi, tercüman, "so-
yun". Soyundu Marika, küloduyla
kaldı. Arkadaki kapıyı gösterdiler. eline
bir şişe verip. Doktor, "Ich braucbe
ürinprobe" dedi, tercüman "işe". İdran
tahlilden geldiğinde temizdi, ne şeker.
ne de başka birşey... Doktor, kalbinı
dinledi, ciğerlerini. Gözlerine baktı, ku-
laklanna. "Es ist ordnung, sie kann ge-
hen" dedi. Tamam, gidebiür...
Ah sen de geisen...
Sirkeci Gan, Türk bayraklanjla^üs-
İüydü. İki gündürperon^a bek^ey^Ahî
man trem de< Anadolu'nun "nercoeyse"
her kentinden yüzlerce yolcu, onlann
yakmlan, eşleri, çocuklan hareket saati-
ni bekliyorlardı. Gidenlerin de kalan-
lann da gözlerinde aynı korku vardı.
Hiç bılinmeyen bir ülkeye gitmek, dö-
nüşü düşleyemeden gidenlerin arkası-
ndan el sallamak. Beni unutur mu? Ya
beni yanına almazsa? Döner mi?
Çağırdığımda gelir mi? Dile getirilme-
yen onlarca soru, gözlerine vuruyordu..
Tren düdüğünü ikinci kez öttürdüğün-
de, Vasil'in boynuna doladığı kollannı
zorlukla çözdü Marika. İkisı de ağbyor-
du. "Meraklanma" dedi Manka. "Kesa
snrecek. İşe başlar başlamaz ev tutup,
seni yanıma alacağım." Bırkaç uzak ak-
rabanın dışında Marika'mn en yakın
arkadaşı Manyana da vardı uğurlayan-
lar arasında. Ona da sanldı Marika,
"Ah. sen de geisen ne gnzel olurdu." Ses
çıkarmadı Mariyana. başını iki yana
sallamakla yetindı. Tren, uzun çığhklar-
la aynldı gardan. Vasil, Marika'run is-
mini haykıran çığlığinı duymadı. Mari-
yana'nın uzattığı eli tutup gardan
çıktı...
iki gün sürdü yolculuk. Yolda hasta-
lığı tekrarladı Marika'nın. tdrar yollan
yine iltihap kapmıştı. Münih'te bir dok-
tora götürdüler hemen. İlaçlar verdı
doktor, birkaç gün de yatmasını istedi.
Rum olduğunu öğrenince Yunanlı işçi-
ler kendilenyle birlikte kalmasını istedi-
ler, kabul etmedi. Heilbronn'da bir iplik
fabrikasında çalışmaya başladı. Fabri-
kada yatıp kalkıyor, Almanca öğren-
meye çalışıyordu. Vasil'e sayfalar dolu-
su mektuplar yazıyor, cevap biraz geci-
kince ya da yazdıklannda istediklerinı
bulamayınca sinirieniyordu.
Arkadaşlan, "Trolos kân" di-
yorlardı, "Ybıe sataşacak yer
anvor"
Ipliklerin aktığı bandın
başında akşama kadar avakta
beklıyor, ustabaşı başına ge-
lip de bağıracak diye ödü
patlıyordu. Tuvalete giderken
makinayi kapatmak zorun-
daydı. İp bir koparsa. yeniden
bağlamak için birkaç bandm
daha durdurulmas» gere-
jciyordu, bu da haftahğindan
iki mark kesilmesi demekti.
Bir haftasonu sinemaya git-
mek istedi. Canı tavuk çeki-
yordu. önce filmi seyredecek,
sonra da bir lokantaya gidip
kendisine ziyafet çekecekti.
Aynı odayı paylaştığı kızlara
sordu, "Nereyegideyinı"diye.
Kızlar tarif ettiler. Lokantada
garsondan nasıl tavuk iste-
yeceğini de...
Garson irkildi
yûzüne. Marika,
kadının anlamadığı
sandj, tekrarladı,
"hund". "Was" dedı
kadın, "Was".. Mari-
ka, bu kez ellerini ikı
yana çırpıp kukkuriku
kukkuriku diye bağı-
rmaya başladı. Bütün
mûşteriler güldü, kendi-
si de. Kadının öfkeden
kıpkırmızı olan yuzünü
görünce ters bir şeylenn
döndüğünü hissetti.
Türkçe birşeyler söyle-
meye çalıştı. Türk bir
müşteri yanına gelip. ne
söyledığira bilip bilme-
diğini sordu. Tavuk iste-
diğinı söyledi Marika.
Adam güldü, "Sen kadı-
na köpek diyorsun. Ta-
vuk böyle istenmez, huhn
demeüsin" dedı. Bu kez
Marika kıpkırmızı kesil-
dı. Türk aracılığıyla
özür diledi garson ka'dı-
ndan. Akşam odasma
dönünce de söylemedik
laf bırakmadı kızlara...
Vasil giderek daha
kısa. daha uzun aralı-
klarla yazıyordu. İstan-
b u l
> #dip gelenlerden.
3
s r i y a n a
'^
a bl
î
llkte
inanmadı. Sordu mek-
tupla Vasil'e. "Yalan"
diye >azdı Vasil, "tnan-
ma, uydunıyorlar". Oda
arkadaşlan haftasonu
tatili başlar başlamaz,
daha cuma akşammdan
çıkıyorlardı. Evü. bekar
hepsinın birer sevgilisi
vardı. Pazartesi akşamı,
yaşadıklannı birbirleri-
ne anlatıp Marika'nın
utançla başını önüne eğ-
mesine gülüşüyorlardı.
Kımısı orospuluk yapı-
yordu. Kendilerine bir
de dost tutuyorlar, hem
fabrikadan aldıklannı
hem de orospuluktan
kazandıklannı bu dost-
lara yediriyorlardı. "Gü-
nah" diyordu Marika,
"Türkiye'de kocalarmız
var sizin, çoculüannız..."
Gülüyordu kadınlar,
"Açıursın, sen de
açılırsın. Seni boynuzla-
yan herifi enayi gibi bek-
letnekten vazgeç, seni de
görüriiz."
Vasil'in ihaneti...
Elden geldiğince itinalı giyimler, Diba saçlar.. Marika, aynı odayı paylaştıklan arkadaş-
lannın her haftasonu bir erkeğin peşine takılmalarının nedenini anlayamıyor bir türlü.
"Ayıptır" diyor, "Günahtır, kocalannız sizi bekliyor". Haftasonu kaçamaklarını hiç çe-
kincesiz anlatan kadınlar, gülüyorlar, "Açılırsın, sen de açdırsın". Oysa Marika'nın asıl
derdi, erkeklere para \edirmemck...
V.asil'in ihanetini öğrendiğinde bütün gücünün
tükendiğini düşündü Marika. Yeni aşklara yüreğini
kapadı, ta ki İlia'yla tamşana dek. İlia evliydi, "Yasak bu
aşk, vuslatı olmaz" dediler. Olmadı da. Bir ona kınlmadı
Marika. Yıllar sonra, adını unuttuğu zamanlarda bile,
"İyi çocuktu" dedi, "Bir tek onu sevdim galiba"...
İçindeki şüpheye daha fazla dayana-
madı Marika. Üç günlüğüne ızin alıp
uçakla îstanbul'a geldi. Bu ucağa ilk bi-
nişiydi. Hem korkudan, hem de Istan-
bul'da kendısini nelerin bekledığinin
sezgisiyle yol boyunca ağladı durdu.
Kapıyı açıp da karşısında Manka'yı gö-
ren Vasil, gözlerine inanamadı. Bırkaç
dakika bakıştılar. Marika'nın öfkeli
bakışlan karşısında gözlerini yere indir-
dı Vasil, "Neden geldin? Neden önce-
den haber vermedin?" dıve sordu. Yan
Bir aşk filmıydi seyrettiği.
Konuşulanlardan hiçbir şey
anlamasa da kendısini iki ço-
cuğuyla terkedip giden ko-
casının peşinden gözyaşlanna
boğulan başartistle birlikte
ağladı. Sinemadan çıkınca
tam karşıdaki lokantaya yü-
rüdü. Czerinde ilk haftalığın-
dan aldığı giysileri, kendinden
memnun, boş bir masaya
oturdu. Kadın garsonun söy-
lediklerini dinlemedi bile,
kızlann öğretüğı siparişıni
verdi, "hund". trkildı garson,
şaşkmlıkla baktı Marika'nın
Köpek gibi çauştırmadıkça. Mmanlar'ın Türkkr'de pek gözü yok. Marika, daha birinci yılını
doldurmadan anlıyor bu gerçeği. On altı yıl boyunca çalışmadık iş bırakmıyor... İplik tezga-
hından hemşireliğe, demiryollarında hizmetçiliğe (sokla)nerede iş bulursa, orada çalışıyor. Ge-
riye ellisine gelmeden çökmüş, tükennıiş bir beden kalıyor...
du>iılur bu soruyu. "Evime gelirken ha-
ber vennem ml gerekiyor?" dıye yanı-
tladı Marika. Vasil, ın cüssesıyle
kapının önünde duruyor, ne Marika'-
nın içeri girmesi ıçin bir adım genli>or,
ne de sorusuna yanıt veriyordu. "Kimin-
le konuşuyorsun Vasil" dıven
bir kadının sesi duyuldu bah-
çeden. Yan uykulu gözleriyle
Vasil'in kapıya dayalı kolu-
nun altından başını uzattı
kadın, "A, Marika". VasıTin
kolu yanına düştü. Geceliği-
nin üstüne omuzlanna attığı
hırkasını düzelttı Manyana.
Marika, dolgun kollanna,
omuzlanna baktı kadının.
Sonra ağlamamak ıçın ısırdığı
dudaklannın verdiğı acıyla
ateş fışkıran gözlerini Vasil'in
gözlerine dikti. "Neden" diye
sordu. "Hem de en yakın ar-
kadaşunla." Cevap vermedı
Vasil. Bu kez hala şaşkmlıkla.
biraz da korkuyla kendısini
süzen Mari>ana'va döndü.
"Kaltak, hiç utanmaduı ntı ar-
kadaşının kocasının koynuna
girerken?" Aralıksız vuran
kapı tokmağının sesıyle irkil-
di Hrisula. Aynı yatakta uyu-
yan Marikula'yla Tadori de
korkuyla fırladı yataktan.
İkisi birden ağlamaya baş-
ladı. Kapıyı açıp da karşısı-
nda ağlamaktan gözleri şiş-
mış, topuğu kınlmış sol ayak-
kabısı elinde Marika'yı gö-
rünce bir çığlık attı Hrisula.
"Aıuıe, anne sen misinT' Al-
manya'ya giıtiğini duyduktan
sonra Vasil'den adresinı alıp
annesine mektup yazmıştı
Hnsula. Marika da bu mek-
tubu soğuk ve sitemlı sözlerle
yanıtlamıştı. Hrisula vazgeç-
memiş, çoğu kez karşıhğını al-
masa da yazmayı sürdürmüş-
tü. Üvey babasının bir başka
kadınla yaşadığını biliyordu. Marika'yı
bu hale neyın getirdığinı anladı ve hıç-
birşey sormadı. fki gün Hrisula, Pana-
yati ve çocuklarla kaldı Marika, sonra
da Alman\a">a döndü...
Süngüsü düşmüştü artık. Birinci yılı
dolduğunda pekçok işçiyle birlikte işten
çıkanldı. Bütün fabrikalarda aynı sis-
tem uygulanıyordu, birinci yılın sonun-
da maaşlara zam yapmaktansa işçileri
işten atıyor, binbir umutla Almanya'ya
koşrnayı sürdüren denejimsız Türkleri
eski ücretten ışe alıyorlardı. Bir Ameri-
kan hastanesıne gırdi hizmetçi olarak.
Yemekhanenin temızliğinde çalışıyor,
hastanede hizmetçilere aynlan odada
kahyordu.
Neler yaptınız bugün?
Burada da odayı paylaştığı Türk kız-
lar. kadınlar, zincirlerinden boşalmış-
casına erkekten erkeğe koşuyor, kendi-
lerine dost tutuyor, para binktirmek
içın geldiklerinı unutup harvurup har-
man savuruyorlardı. "Günahtır, yap-
mayın, etmeyin" demelcrdcn vazgeçti.
Bazen. kendisi soruvordu, "Neler
\aptınız iki gün?" Kadınlar anlatıyor-
du.. "Arabada adamla, iş üstündeyaka-
ladı bizi poiis. Karakola götürdüler, bir-
kaç saat tutup bıraktılar..." "Tam yata-
ğa girnıişrik ki kapı çalındı. Sen dur de-
dim. kapı\ ı ben açarım. Açtım, kim olsun
beğenirsin, bizim uzarmah. Sarhoş. sana
aşığım, evlenelim diyor. Zor sepetledim
>allahi..." Eskisi kadar katı bakmıyor-
du ama yine de birşeyler ters geliyordu
ona. Hele de erkeklere para yedirmek.
İşten kazandığmın tümünü dostlanna
\erip de ayın daha üçüncü-dördüncü
gunünde beş parasız kalan. kendisinden
>ardım isteyen arkadaşlanna, "Ben o
kadar enayi miyim? Benim erkeklere ye-
direcek param yok" diyordu
İlia, Marika'nın
\Tislatsız aşkı...
Haftasonlan eğer bir sevgılıleriyle
buluşmayacaklarsa oda arkadaşlanyla
danslara. yemeklere gıtmeye başladı.
Bir yandan da dans dersleri alıyordu.
vals. tango. samba... Yunanlılar'ın işlet-
tiği bir birahanede İlia'yla taruştı. O da
iş umuduyla Almanya'ya gelmiş, bir
metal fabrikasında çalışmaya baş-
lamıştı. Marika'dan üç yaş İcüçüktü.
Evliydi ve iki çocuğuyla birlikte Heil-
bomn'a yakın bir köyde yaşıyordu. He-
men hemen her akşam buluşuyor. ya
dansa ya da Marika'nın kukkuriku
kukkunku yapa yapa derdinı anlatma-
ya çalıştığı lokantada tavuk yiyorlardı.
Gece, hastaneye giden otobüse Man-
ka'yı bindiriyor, kendisi de evine dönü-
yordu. Arkadaşlan uyanyordu İlıa'yı.
"Evlisin. vazgeç bu sevdadan" diye. Ma-
rika'nın da kulağı büküldü. îlia,
tanıdığı erkekler arasında en saygıhsı.
şefkat yüklü olanıydı. İncitmiyor, iste-
medıği birşey için üstelemiyordu. Aşıktı
Marika. İha')i kaybetmekten korkuyor
ama, kansını ve çocuklannı terkedip,
yüreğınin yansı onlarda, kendisine gel-
mesini de istemiyordu. Birinci yılın so-
nunda. "Yeter" dedi İlia">a. "Böylesûr-
meyecek, kannı ve çocuklannı daha faz-
la iizme."
Heryılbaşı. İstanbul'a geliyor. Hrisu-
la ve çocuklarla birlikte birkaç gün geçi-
riyordu. Boşanmalannın hemen ardın-
dan Mariyana'yla evlenmiştı Vasil. Bir-
kaç yıl sonra Mariyana, rahım kanseri-
ne yakalaruruş, kısa bir süre sonra da öl-
müştü. Hrisuîa'yla haber yolladı Vasil,
"Yine nikah kıyalım. seni unutmadım".
Kabul etmedi Marika, "Ben, aynı suda
iki kez yıkanmam" dedi.
Hrisula'nın mektuplan
Hastanedeki ışine de son verdiler. Bu
kez bir metal fabrikasına girdi hizmetçi
olarak. Onlarca kıloluk çöp kontenyer-
lerini merdıvenlerden indınvor. işcılerin
yatakhanelenni temizliyordu. Birkaç
kuruş da olsa para biriktirmeye başladı.
Adı artık Gökceada olan İmroz'da iki
katlı bir ev yapürdı kendine. Başı
sıkıştıkça "Anneciğim" diye başlayan,
ağlamaklı sözcüklerle dolu mektuplar
yolluyordu Hrisula. Her mektup. "Eğer
mümkünse, sen stkışmayacaksan, bize
birkaç mark gönderir misûı"lc bitiyor-
du. Yolluyordu Marika. çogu kez is-
tediğinden de fazlasını...
Oda arkadaşı, kendisinden neredeyse
yirmı yaş büyük. teyze diye çağırdığı
Fatma'yla birlikte bir ev tuttular. Ada-
nalıydı Fatma. Kocasını memlekette
bırakmış, Almanya'ya gelir gelmez de
kendisinden çok genç bir Türke aşık ol-
muştu. Kocası onu beklemekten
bıkmış, Almanya'da yaşadıklannı öğre-
nince öldürmekle tehdit etmiş, sonunda
da çocuklannı görmesmı, hatta Ada-
na'ya gelmesinı bileyasaklamıştı.
YARIN: İkinci ihanet
POLtrîKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Andarm Ardmdan.-Ahu Antmen'in Abtdin Dino'yla yaptığı konuşmada
okudum; dostları Abidin'e, "Anılarmı yaz" diyorlarmış.
Onun yanıtı şöyle: "Birçok dostum bana, anılannı yaz,
diyor. Anı, bana geri geri yürümek gibi geliyor. Benim
yaptığım, zamanın akışına kaptlmamak, kafa tutmak, bir
set çekmek gibi geliyor."
Ama gene anılarından söz ediyor, Adana'yı, Gûzbi'le
evlenmesini, Ankara günlerini, Istanbul'u anıyon sözlü
de olsa bunlar birer anı değil mi? Adana anıları içinde
bizim de tuzumuz vardır. Askeri hastanede yatarken bir-
kaç kez ziyaret etmiştim.
Anıları çok severim, yazılanlar olsun, anlatılanlar ol-
sun. Bir yerde bir anı görmeyeyim, hemen okurum.
Başkalarına da okumasını öğütlerim.
Bundan bir süre önce bir konuşma yapmak üzere An-
kara'ya çağrılmıştım. Benden başka konuşacaklar da
vardı. llgi çekmiş olacak ki salon ağzına kadar doluydu.
İlk konuşmayı dostum Hûsnü Göksei yaptı. Söze, "Ben
anıları hiç sevmem, buraya bunu söylemeye geldim"
diye başladı. Dinleyenlerin çok hoşuna gıtmiş olacak ki
uzun uzun alkışladılar. Bir bilim adamı olan Prof. Hüsnü
Göksel'den sonra konuşma sırası bendeydi. Adeta nut-
kum tutulmuştu. Biraz kem küm ettikten sonra çocukluk
anılarımı anlatmaya başladım. Elçilikte besledikleri ayı-
nın Kurşunlu Cami'nin şerefesine nasıl çıktığını, oradan
gücün güç nasıl indirdiklerini anlattım. Dinleyenlerin ho-
şuna gitmişti.
Bizde anı türü yoktur Evth/a Çelebi gibi gezi notiarını
yazanlara rastlanır. Evliya Çelebi, gezi yazmanın padi-
şahı gibidir. Evliya da Hıdırlık Tepesi (Altındağ) ile Anka-
ra Kalesi arasında cambazları oynatır. Bilmem eğri,
bilmem doğru, Evliya anlatryor işte!.. Biz de yıllardır be-
ğeniyleokuyoruz...
Yiğidin hakkını vermeli... Bizim kuşağın içinde anı tu-
tanların başında Salâh Birsel gelir. Salâh'ın birkaç ki-
tapta toplanan anıları şekerdir, tadından yenmez. Sonra
Oktay Akbal'ın anıları gelir. Son günlerde Oktay'ın anı-
larına rastlamıyorum. Gazetecilik anılarından sonrası
gelmedi. Naim Tirali, şunun şurasında beş-on yıldır gü-
zel anılar tutuyor. Dergilerde çıkanlarını beğeniyle oku-
yoruz.
Cemal Süreya 1984ten bu yana anı diyebileceğimiz
notlar tutmuş. Bu anıların başında tarih yok, numaravar.
1984ten beri tutulmuş bu notlar 1den başlıyor. 999'da
bitiyor.
Bu notları çok eskiden okumuştum. Editörün şöyle bir
notu var, gözumden kaçmış:
(... Cemal Süreya'nın "Günce"sinin ilk 544 günlük bö-
lümü Milliyet Sanat'ta, daha sonraki bölümü Hürriyet
Gösteri'de yayımlandı ve 993. Gün'de bitti. Ondaki hu-
mor çizgisine uygun düşeceğini umarak, kitabı 999.
Gün'de ve "Üstü Kalan" şiiriyle bitiriyoruz...)
Bir not daha var: Mayıs 1989, diyor, burada bitiriyor.
Cemal Süreya, (bütün durum vaziyetlerine karşın)
Behzat Ay'ı çok severdi, her şeyine katlanırdı, bir de
"Meksikalı Eskimo" diye bir ad takmıştı.
Behzat da dergilerde "Emeklinin Günlüğü" başlığı al-
tında günlükler yazıyordu. Bununla yetinmedi, anılann
buğulu sisi arasından bir roman çıkarmaya çalıştı. Ro-
manın adı "O Uzun Yalnızlık"î\. Yazdıkları roman kurgu-
sunda değildi. Anılar üstüne olayları yüklemeye calışı-
yordu. Roman diye yazdıklannda kimler varsa, kendi
güncel yaşamında da onlar vardı. Eşi, kızı, oğlu, sevgili-
si, dostları, yakınlan "uzun yalnızlığın" içinde yerlerini
alıyordu. Yakın tarih içinde hangi yıl, hangi ay, hangi
günlerde yazıldığı da belliydi. Karısından ayrılıyor, kızı
ve oğlundan kopuyor, herkesin bildiği Toroslar üzerin-
deki yalnızlığına gömülüyordu.
Şimdi, döneriz konunun başına; insanlar gizleseler
de, açıklasalar da yaşadıkları geçmişten kopamazlar,
dahası var, anı denilen zenginlikten oldum olası yararla-
nırlar. Anılardan romansı birdünya kuruyor. Ister anıla-
rın zamanı deyin, ister romanların anısı... Hepsi bir kapı-
ya çıkar.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA:
1/ Gökkürenin, gündö-
nümü noktalanndan ge-
çen iki paralelinden her
biri. 2/ KJrni şeylerde var
olduğuna inanılan şans
ve iyib'k kaynağı gjzli
güç... Marmara Denizi'-
nde turistik bir ada. 3/ Bir
tür hafif ve kaba ayaika-
bı. 4/ Cıhz, zayıf. 5/ Evçil
bir geyik türü... Küçûk
denk. 6/ Uzunçalar da
denilen plaklan belirt-
mekte kullanılan kısalt-
ma... Terbiyesiz kimse... Bir yağış
şekli. 7/ Orta Asya'da yaşayan Şa-
manist Türkler arasında kimi şey-
lerden anlam cıkartarak bakılan
fal... İnsanın algılama ve yargıla-
ma ycteneği. 8/ Altan Erbulak'ın
gülmece öykülerini ıçeren bir kita-
bı... Bir zaman binmi. 9/ Afrika'da
büyük bir çöl.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir organizmanın iç ya da dış
uyarülara tepki gösterme yatkınlı-
ğı. 2/ Bir tümceyi oluşturan birimlerden her biri... Çamaşınn az
kirli suyu. 3/ Felsefede nesnenin kendisi... Karakter. 4/ Evliya...
Hammaddeyi işteyip mal üretme. 5/ Boyaahkta kullanılan bir
çeşit mineral yağ... Kalsiyumun simgesi. 6/ Eskiden şairlerin
kasidderinde övgüsünü yapüklan kişilerden aldıklan para ya
da armağan... Sayfa çevresine çekilen çizgi. 7/ Konut... Enerji.
8/ Bir gösterme sıfatı... Bir Afrüca ülkesinin başkenti. 9/ Su...
Ege bölgesine özgü zeybek türü bir halk oyunu.
ÎLAN
T.C.
ELAZIĞ 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
tLANENTEBLİGAT
DosyaNo: 1993/1626
Borçlu: Mehmet Said Boydak- Yeni Mahalle Sel Sokak No: 46
Kat: 3 Elazığ.
Jhsan Aydın vekilı Av. Memduh Akdemır tarafından 82.500.000.-
TL. alacağın tahsilı için aleyhınize yapılan icra takibinde gönderilen
163 örnek no"lu ödeme emri tebliğ edılmemiş ve zabıta tahkıkatı neti-
cesinde de \eni adresinizın tesbitine imkan bulunmadığından, 5deme
emrinın ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Yukanda vaalı borcunuzu, masraflan ile birlikte kanuni süreye,
20 gün ilavesiyle 25 gün içinde ödemeniz, borcun tamamına veya bir
kısmına veya alacaklımn takibat hakkında veya imzaya bir itirazınız
olursa, yme 25 gün içinde açıkça bıldırmeniz, aksi halde senedin siz-
den sâdır olmuş sayılacağı, ımzayı reddetuğiniz takdirde merci önün-
de yapılacak duruşmada haar bulunmanız, bulunmadığınız takdirde
iürazınızm kaidınlacağı 74'üncü madde mucibınce mal bevanında
bulunmanız, borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebn ıcraya devam
edileceğı. takibe itiraz ettiğiniz takdirde itırazla birlikte tebhğ giderle-
rini ödemeniz. aksi halde itirazetmemiş sayılacağınız, ödeme emnnin
teblığı makamına kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 19.8.1993
Bundan sonra yapılacak icra işlemlerinm de gazete yolu ile yapıl-
mış sayılacağına.
Basjn: 51184