Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS1993 PAZAR
DIZİ
üüsu" Haraşo'dan Nataşa'ya
BERAT
GÜNÇIKAN
(FOTOĞRAFLAR:
SUAT KOZLUKLU)
2
Beyııelıııilel balık
peşindeki orospular
İsimli isimsizpek çok Beyaz Rus müzisyen İstanbulluları Bach 'ın,
Beethoven'ın, Rachmaninov'un müziğiyle tanıştırır. Müzisyenlermüzik,
ressamlar resim dersi vererekyaşamlannı sürdürürler. Bedenlerinden başka
satacak birşey bulamayanlara ise vesikaya sığınmak düşer.
Bir fahisenin öyküsü
Anavatan bizi
teselli edecek
Beyazıt Kütüphane':ımde 132956 numarada kayıtlı A. Roube
Janski'den Beyhan S'otmaz m Türkçe'yeçevirdiği kitabın ismi
Natacha dır. 1966 'dı ı Habora Kitabevi'ninyaymladığı bukitap,
Beyaz Ruslar 7 veyaş amlarını anlatır.
Natacha, 1920 de Boı'şevikler 'den duyduğu korkuylayanında
dadısı volaçıkar Kidh ovodsk'danBatum'adoğru. İstanbul'agelir
Diğerlerigıbidir, nasıl olsa dönülecektir, kentın tadı çıkarılmalı-
dır. Kendileriniseyahcıttesanarlar.hattadönerkengötürmek
üzere hatıra eşyaalırk ır. Ama dönüş, gerçekleşmez bir türlü.
Yaşamak içinparaka. zanmak lazımdır. Kadınlaraı bir bölümü
konsomatristliğe başlt zr. Natacha, Japonya Elçiliğı 'nde dıplomat
İtijiro Tagami'ntnmeJresiolur.bukonsomatristliktenkatkat
lyidir. Birbırlerinm dıl ınden, kültürlerinden anlamasalar da,
bırbirlermin bedenlerı nden aldtkları hazdan vazgeçenıezler.
Tagamı, Natacha'vık üçumser, Natacha Tagami'yle alay eder.
Akşamlarıya Maksini'e yada Siyah Gül'egiderler. Gündüzleri
konsomatrist arkadaj iarıyla
birliktedir Natacha. Plajlara
giderler. Böylebir plajgününde
konsomatris Zina, kendısine
aşağılayıcıgözlerk bakan
Türk kadaüartndan dertyanar
arkadaşlarına:
' 'OnJarıgörüyormusunuz '
Hiçbirderıleriyok. Vatanları,
evlerı vt; onlara herşeyi veren
kocaları var. Bizdert nefret
ediyorlar. Ama yerimizde olsa-
lar neyaparlardı, merakediyo-
eyaz Rus göç-
menleri sadece as-
kerler. aileleri ve
fahişeler değildir.
tmparatorluk orkestrasının
müzısyenlen, ressamlar.
sporcular da vardır aralan-
nda. Madam Merkovvıtch.
Madam Zoe Ratimow, ope-
ret sanatçılanndan Madam
Piontkovks, Madam
Arensky, Madam Boyarska,
baierin Lantrewitkts, aktris
Gorsky, Madam Muravie-
na, Madam Trappoli, ballet
Zavarihin ve bale rejisörü
Lıubine bunlar arasındadır.
Bir süre İstanbul'da kaldık-
tan sonra ya Amerika'ya ya
da Fransa'ya giderler mes-
leklerini sürdürmeye.
Piyano ve kompozisyon
profesörû Sergei Pissanko de
Romanovvsky de bir süre İs-
tanbul'da konaklar. Boğa-
ziçi'ndeki yalılarda birçok
kez Çaykovsky'i yorumlar.
Dinsel besteleriyle yandaş-
lan arasında da saygj
uyandınr ama 1920'lenn
sonlanna doğru o da göç
kervanına katılır. Piyanist
Maria Vladimirovna Obo-
lenskaya'nın resitalleri, İvan
İvanovich Poliansky'nin
Majik Sineması'nda ba-
şansız fılmleri örtbas edcn
orkestrası, soprano eşi Nata-
lia Poliansky'nin konserleri,
kısa süreli de olsa İstanbuT-
da iz bırakır. Cumhuriyet
sonrasında da isimli, isirnsiz
pek çok müasyen sayesinde
Istanbul, Beethoven'ın,
Bach'ın, Haendel'in, Men-
delssohn'un, Chopin'in,
Rachmaninov'un, De-
bussy'in, Schumann'ın mü-
ziğiyle tanışır. Yaptığı Çigan
müziğiyle dünyaya ismini
duyuran Pierre Lechtchenko
da İstanbul'dan gebp geç-
miştir. Tokatlıyan Oteli, res-
toranının müdürü Nikola
Sobesky'nin kendisine verdi-
ği destekle müziğini sür-
dürür Lechtchenko. Bir süre
sonra Romanya'ya geçer.
İkinci Dünya Savaşı sırası-
nda da öldürülür. öldüren-
ler Almanlar mıdır. yoksa
Bolşevikler mi bilinmez.
Müzisyenler müzik, balerin-
ler bale dersleri verirken, res-
samlara da hem sanatlannı
sürdürmek hem de ders ver-
mek düşer. Bursa sokağı 10
numarada dınlenme amaçh
bir salon açılır. Bu salon,
daha sonralan her türlü kül-
türel etkinüğin gerçekleştiril-
dıği birkulübedönüşür. Ma-
yak ısmi verilir. 1921 yılının
ekiminde bu kulübün baş-
kanı olan Stanley Harrison'-
un sergjsini. İsmailovitch ile
Zaretzki'nin sergüeri izler.
Beyaz Ruslar, kendilerini
kabul eden Osmanh'ya, Os-
manlı topraklanndakı "yar-
dımsever" işgal kuvvetlerine
minnettardırlar. Bu toprak-
lardan a>Tildıktan sonra
hem veda hem de şükran
amacıyla üç dilde bir kitabı
kaleme alırlar. Rusça, Ingilizce ve Fransızca
yaalan "Spasibo" isimli bu kitapta şükran su-
nulanlann başında Mustafa Kemal vardır.
Halife 11.Abdülmecid, Rus konsolosluğu yetki-
lileri. Rum Patrikhanesi, ABD Yüksek Komi-
seri, Fransız Yüksek Komiseri, Japonya. Yu-
goslavya, Bulgaristan ateşeleri de şükrana
layıktır.
Spasibo'da, İstanbul'a gelen renkli kişilikler,
yaşanılan ilk günler ve görülen yardımlar an-
latılır. Örneğin, Kıalhaç Komitesi, üç bin Ka-
zak'la bin altı yüz üniversite öğrencisini Çe-
koslavakya'ya göndermiştir. Amerikan
Kıalhaç'ı Kınalıada'da ev ve köşklsr kiralaya-
rak bin beş yüz göcmeni ağırlamıştır. İtalyan
kolonisi Burgazada'da, Fransızlar da Heybe-
liada'da benzer yardımlan gerçekleştirmişler-
dir. 1921 yılında Amerikan Kolejlerinin kapısı
Rus öğrencilere ve öğretmenlere açılmıştır.
Musevi Yardımlaşma Komitesi de ağırhkb
olarak dindaşlanna sahip çıkmışür. Spasibo'-
yu hazırlayanlar, ya yetenekleriyle ya da şans-
lanyla hiç olmazsa günlük yaşamda göçmenli-
ğin sıkjntılanndan kendinı kurtarabilerüer olmalı. Para kazan-
mak içın bedenlerinden başka satacak bir şeyleri kal mayanlara
ise vesikaya sığınmak düşer. Aralannda Çar saraylannın "ihti-
şamı"nı yaşamış soylular. Avnıpa'nın doğusun un "mavi
kanlılar"ı da vardır.Zafer Toprak'ın Tarih ve Topl um Dergi-
si'nde yer alan araştırmasına göre mütareke yıllan nda İstan-
bul'da 2 bin 125 vesikah, 979 da vesikasız fahişe vardır. Bini
aşkm fahişeye de polis kayıtlannda rastlaruhr. Yabana vesi-
• (Frantnca) Afedersiniz
matnvazel Fransızca
biliyor musunuz?
(Rusça) Hayır!
Fafcat her lisandan lira
demesini ögrendim!
(Hasan) Rasım (Us)
Aydedc 22 6 1922. S 50. s t
rum. Faydalanınızetparçaları,
siziyarm nelerin beklediğini
bilmiyorsunuz. "
Natacha, bütünyalnız ve
yoksul Beyaz Ruslar 'akajpısını
açar Tagami'nin evinin. Oğle,
akşam sofralarkundur,
yenilir, iç/lir. Tagami'nin
kendisine verdiğı harçlıkları da
çoğukez bu yoksullaradağıtır.
Tagami öjke içindedır, bir
daha eve konuk ahnmaması
emrini veıir. Siyah Gül'de
Avusturyiılı bir zenginle tanışır
Natacha. Tagamideson
günlerde l steklerine karşı
ilgisizdir.kendisînişöhretlibir
artistyapc'cak bu aşık zenginin
peşisıra Vıyana'yagıder.
Tagami yt • aşık olduğunu anlar
Viyana'âa, özleromı.sıksık
mektup yai'.ar. Bir süre sonra
da şöhretio'e, birlikte olmayı
hep erteledi,ği aşığmı da bırakıp Tagami'ye dönmeye kalkar ama
vize verme: Avusturyalılar. Tagamigirerdevreye, transit vizealar.
İstanbul'da, sevdiğininyanmdadır artık. Siyah Gül'de arka-
daşlarınıbutur. Lola, bir Türkmüşteri tarafından, cirtselorganları
parçalanaraköldürülmüştür. Diğerleridepanik halindedir.
Lola 'nm oği unu eylat edinmeye kalkışır ama transit vizenin süresi
dolmuştur aı'tık, İstanbul'dan ayrılmalıdtr. Tagami'nin de
yapabileceğı' birşey yoktur.
Çıkmazyurıdışma Natacha, Tagami'yideiknaederek, Halki
adasına kaçar. Bir süre buradagizlenir. Tagami'nin evden hıç çık-
maması öğütı'erinebir süre uyar, sonrayalnızlıktan bunalıp Rum
kızlanyla ark aaaş olur, onlarlagezmeye başlar. Tagami, bunu öğ-
renince çiledetT çıkar, ihanete uğradığını düşünür. Bu sevgisinin de
sonu olur. Birlikte Osmanbey 'dekieve dönerler.
Elçilik, Taganii'nin bu üişkisinden hoşnutsuzdur.
Japonya 'yage ri dönmesikararı alour. Natacha 'yabir zarfiçinde
parabırakır. Onuyanınaagötürmeyecektir. Songece
Tagami vi vaJLzinı karıştırırken bulur Natacha, hırsızlık yapıp
yapmadığtnı aı aşnrmaktadır. Öfkelenir, yatakta bıçaklar ve
öldürüronu. EJ^Tİlik, Tagami'ninintiharettiğiniaçıklar.
Bir süresaklanır, Lola'nın oğlunu bulursonra. Natacha,
"Anavatanvnız bizi mahvettiyine anavatanımız bizi teselli
edecek''der Kotık 'e. Birlikte Rusya 'ya doğruyola çıkarlar.
General Olhovik, Çar
Nikola'nın sadık askeri.
TepebaşTna yerleştiği
bflîniyor. Nasıl yaşadı
tstanbul'da, neter yaptı işte o
meçhui. Belki şoföriük yaptı,
belki de bir anemada yer
göstericüik...
kalı fahişeler arasında Ruslar
ilk sıralan ahr. 171 Rus kızı
vesikalı fahişe olarak kayıtla-
ra geçer Zürafa Sokak'ta iki,
Beyzade Sokak'ta beş, Şer-
bethane'de 17, Üsküdar'da
13, Moda'da 21 Rus kızı. her
av sağlık kontrolünden ge-
çirilir. Vizite ücreüeri ise 15
kuruştan başlar, 17 liraya ka-
dar yükselir.
Sadece Rus kızlan değil-
dir, fahişelikle para kazanan.
Evli olup, sığınabileceği ne
asaleti ne de mesleği bulunan
kadınlar da bedenlerini kul-
lanmak zorunda kalır. La
Rose Noire (Kara Gül) adlı
ünlü gece kulübü bu kadı-
nlann mekanıdır. Pera Pa-
las'ın karşısında bir zemin
kattaki kulübün sahibi Ki-
evli Yahudi NVeinbaum'dur.
Kışlan Beyoğlu'nda, yazlan
ise Bebek'te "icra-ı faaliyet"
eden Kara GüJ'ün konsa-
matristleri, hem işgal kuvvet-
leri askerlerinin hem de pa-
rah Türkler'in gözdesidir.
Roube Jansky tarafından
yaalan, Beyhan Solmaz ta-
rafından Türkçeleştirilen ve
Habora Kitabevi tarafından
1966 >ılında basılan "Natac-
ha" o dönemi, kulübü ve ka-
dınlannı aynntılanyla an-
latır.
Kievli Mourka Laska,
Kara Gül'ün gözde konso-
matristidir. tstanbul'a kadar
sadık kaldığı kocası Kola'ya
yalvanr kendisini kulüpte
Valışurmaması için. Onun
köprüde hamallık yapıp gün-
d'e kazanacağı elli kuruşa
razıdır. Bir gün kendisine ha-
kim olamayacağını. bir erke-
ğe gönlünü kapüracağından
korkar sürekli. Dinlemez
Kola, bir gün Rusya'ya tabu-
run un başına dönecektir, bu-
nun için de kuvvete ihtiyacı
vardır. Çalışarak bu kuvveti
tüketmek istemez. Mourka
bugün çalışmalıdır. Rusya'-
ya dönüldüğünde dinlenme
sırası ona gelir. Mourka, bir
tatil gününde Natacha ile
kendisi gibi konsomatrist ar-
kadaşlanna duygulannı şöy-
le anlatır:
"Biz burada tesadüfen, bir
panikten sonra aynı gemiyle
geldiğimiz için toplandık.
Ama tabii herkesin sosyal bır
sınıfı, yetişürilmesi ve ülkesi
.varki bu, biraz da olsa önem-
lidir. Kafkasyalı. ne Sibir-
yalı'yla ne de Kazakla bir
olabilir.
Biz, birlikte beynelmilel
balıklan tutanz. Ama biri-
miz bir palamut tutar, öteki
bir uskumru ve bir diğeri hiç-
birşey tutamaz. Ama sefale-
timiz, gerçek sefaletimiz,
ızdırabımız yalnız bizi ilgilen-
dirir. Mie vinossi sor iz isbi...
Evinin çöplerini kapının
önüne yayma..."
Yenilginin ezikliğini
Cumhuriyet'in ilanı ve yeni
devletin kurulmasıyla üze-
rinden atan Istanbul erkekJe-
ri, soluğu Beyoğlu'nda, Te-
pebaşı'nda almaya başlarlar. Direklerarası
arük umurlannda değildir, kantoculan, Vir-
jin'i, Amelya'yı unutup Rus kadınlannın peşine
takıhrlar. Kara Gül, Odesa Serkili onlara ko-
layca ulaşabilecekleri yerlerdir. Günah örtüsü-
nün altında eşleriyle, nişanlılanyla yaşayamadı-
klan cinselliği parayla satın alırlar. Kımseler de
suçlamaz orüan.
Mazhar Osman, "Topla, tüfenkle, tayyare
ile, bomba üe dünyanın kırk küsur miUeti Istan-
bul'u ezememişti. İstanbul kokaine, fuhşa esir
oldu. Çar ordulanna alü yüz sene karşı duran
İstanbul, Rus orospulanna mağlup oldu" diye
dile getirir öfkesini.
Rus kadınlan, sürekli topa tutulur, kokain-
den, kumar tutkusuna tüm suçlar üzerlerine
yükJenir. Haraşo derler onlara, aynmsız, tüm
Rus kadınlan bırer haraşo, birer fahişedir. Fık-
ralara, karikatürlere konu olurlar. Göç sırası-
nda bitlenme korkusuyla ktsacık kestirdilderi
saçlan taraftar toplasa da, sefaletten omuzlan
yırtık giysileri modadan sayılsa da, bu suçla-
madan kurtulamazlar.
Zafer Toprak'ın araştırmasına göre, o güne kadar sanklı, sa-
kallı. pos bıynkh hamaUan model olarak kullanan Sanayi-i Ne-
fıse Mektebi'nin ilk çıplak modelleri de yine Ruslar'dır. Bu da
namusuna düşkün İstanbullular'ı çileden çıkarmaya yeter. Bir
toplumsal çöküntü yaşanmaktadır ve suçlusu bu kadınlarıLr.
Yann: Nerfh muhltlerde şer korkusıı
tnsan pazannuı eşiği. Bunca kalabalık içinden bir çimdik yemeden kurtulabilene ne mutlu. tlle de malla Ugflenmek eerekmi-
yor. Tencere üzerinden başiayan pazarlık, beden pazarfığına döDÜşebilir her an için. Karadeniz erkefi için de önemlı olan bu.
Nîhal'în saçlan
rekabet kurbanıKaradeniz erkeği, kendince "özgür seks" yaşıyor. Bunun da bedeli sürekli
aids korkusuyla yaşamak. Yetkıliler de aileyi korumak adına bu korkuyu
pekiştiriyor. Eczanelerde antibiyotik raflan boş. Karadeniz kadını ise taraf
olmaya zorlandığı bu seks rekabetine hazırlıksız yakalandı.
* lena ve İrina Biven, iki kardeş. Rusya'nın Galiningrad
g kentinden uçakla gelmişler Trabzon'a. Amaçlan
B yanlannda getirdikleri porselen eşyalan ve defterleri
M satmak. Geldikleri gün fahişelik suçlamasıyla gözaltı-
na alınmışlar. İrina mühendıs, İlena ekonomist. Aylı-
klan ortalama üç bin ruble. Yani yedi buçuk dolar, yani altmış
dokuz bin lira. Kendilerine ait evleri var ama hesabı bir türlü
yapılamayan enflasyonda ev sahibi olmanın ne önemi var?
Mallannı satıp iki gün içinde iki yüz dolar kazanabilmeyi
hesaplamışlar kafalannda. Fahişelikle suçlanmak ağırlanna
gidiyor. tlena, Türkiye'ye üçüncü kez gelmişliğin bilgisiyle
çekilen fotoğrafının altına ne yazılacağını biliyor;"Ekonomist
Nataşa, fahişelik yaparken yakalandı". Korkuyor ve
durmaksızın ağlıyor, "'Buna hakkınızyok, buna hakkınızyok".
Flora Gedimova, 23 yaşında bir kadın. Bakülü. Ojeleri dö-
kühnüş parmaklannın arasından sigara düşmüyor. Başında be-
yaz bir örtü. Polisler onunla alay ediyor, örtüyü fahişelığini ört-
bas etmek için kullanıyormuş. Mallarının tümünü sata-
madığmı söyleyerek ağhyor. Türkler ona yatmak için para tek-
lif etmişler ama ayıpür diye kabul etmemiş Flora. Karadeniz,
Ketivan'ı Trabzon ümanında mahsur tutuyor. Pasaport ve pa-
rasını çaldırdığı için sınır dışı edilecek ama deniz hırçın. Gemiler
çahşmıyor. Ketivan, Gürcü. Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi.
Ticaret yapmak bir yana onu
Trabzon'a sürükJeyen me-
rak. Türkler nasıl insanlardır,
nasıl yaşarlar?
Ketivan kendisini anlaü-
yor, yaşamını, beklentilerini.
Istediği iyi yaşamak. İsimleri-
anımsayamadığı filmler
Fıkralar
O hacı değil yanı
de gördüğü yaşamı özlüyor.
Böylesi, ona göre ancak Av-
rupa'da yaşanır. Tiflis'te iyi
yaşamanın bedeli yüz bin ma-
nat. Oysa biliyorkı doktor ol-
duğunda alabileceği en fazla
manat on bin. Ama yine de
Tiflis'ten başka bir yerde ya-
şamayı düşünemiyor. Eski
aydırüığı, canlılıgı olmasa da
kenti güzel. Sinema kadar
bale ve tiyatroyu da seviyor.
Anna Karenina hala bıkma-
dan okuduğu roman. Maya-
kovski'nin dizelennden de
vazgeçerniyor. Önümüzdeki
yıl sevgilisiyle evlenecek. Bir
erkeği sevebilmesi için önce
ona güvenebilmeli. Ne erkeği
bir başka kadınla gezmeli, ne
de o bir başka erkekle. Hafta-
da iki kez kiliseye gidiyor. Ketivan, istemleriyle gercekleri nasıl
bağdaştıracak? Kendisi de bılmiyor. Bugün cumartesi. Rus pa-
zan bir gün öncesine göre daha kalabalık. Pazarlıklar kıyasıya.
Tezgahlarda küçük hırsızlıklar kaçınılmaz. Pekçok tezgahta
Türk var bu kez. İşçi, memur, hafta sonu tezgah açıyor. Mallar
yine Rus işi. Eser Tash'nın tezgahında makina parçalannı da,
parfümleri de görmek mümkün. Günde iki yüz bin liraya para
demiyor. Rus kadınıyla yatmak mı asla. AhJakı değerleriyle
bağdaşmıyor. Ama arkadaşlanndan yatanlar var. hatta banka-
dan Rus kadınına ev tutabilmek için kredi alanlan bile tanıyor.
Ramazan Türk, öğretmen. O da bir başka tezgahm başında.
Ticareti iyi de Ruslar'ın, fuhuş olmasa. Halk buna alışkın değil-
di. baskına uğradı ona göre. Olanağı olduğu halde yatmamış
Rus kadınla, işin sonunda hasta olmak da var çünkü.
Karadenizli kadın da pazarda. Porselenler, kumaş ve bib-
lolar. gözünü ahyor. Fatma Sağlam, Gürcü kadınla parmak
hesabı anlaşmanın peşinde. Elli yaşlannda gösteriyor ama nü-
fusta kaydı 1958. On yedi yıllık evli. dört çocuk annesi. Kocası
inşaatlarda çalışıyor. Onun bir Rus kadınıyla yatabileceğine
inanmıyor. Ama eğer yatıyorsa ve öğrenirse ölüm mutlak son.
Hem kocasını hem de kadını gözünü kırpmadan vurabilir.
Yetkiüier, yerel gazeteler araalığıyla Karadeniz erkeğini
AIDS ve diğer hastalıklar için uyanyorlar. Henüz bu hastalı-
klarda patlama, sıçrama görülmüyor. Ama yine de antibiyotik
satışlannda büyük bir artış var. Ciflosin, Augmentun, Alfasid
gibi antibiyotikler raflarda pek durmuyor. Sevişme sonrasında
duyulan korkunun bir sonucu bu. Kendısinden şüphelenenler
yaşadığı kentte bir doktora gitmeye utanıyor. Trabzonlu Rize"-
ye, Rizeli de Trabzon'a doktora gidiyor. Bıraz fazla parası olan-
Sarp kapısmm açılması, Karadenizlüer 'infıkralarını da
zenginleştirmiş. Şimdilerde kenaH tanımlanyla Nataşa
fıkraları gözde.
Temel, bir otelodasındayakalanır arkadaşlarına. Yanında
genç bir Rus kızı vardır. Arkadaşları çıkısırlar:
- Utanmıyor musun yaşmdan baştndan? Ustelik de Hacı sm.
Temel, cevap verir:
-Hacıysam ben hacıyım, o da hacı değilya.
Güzel kadınlar nerede?
Temel, birgün bakır alma bahanesiyle Sochi'ye gitmiş.
Aklındabir Ruskadmıyla birlikte olmak var. Otelegitmiş, her
katı, lobiyidolasmış.kimseyitmlamamış. Resepsiyonagidip
sormuş:
-Nerede sizin ogüzelkadınlarınız?
Resepsiyon görevlisiyanıt vermiş:
-Burada kadın bulamazsm, onlar artık Trabzon 'da.
lar ise Ankara ya da İstanbul'u yeğliyor. Muayeneden, tahlil-
lerden sonra terniz raporu alınınca derin bir soluk alıruyor.
Doktorlar arasındaki yaygın düşünce ise, Ruslar'da sağhğa ye-
terince önem verildiği, Karadeniz erkeğinin ilk sevişmede kadı-
nlara hastahk bulaştınp ikincisinde gen aldığı.
Trabzon kadını kabul etmese "Benim kocam yapmaz" dese
de tedirginliğini gizleyemiyor. Otuz yaşlannda iki çocuk annesi
Nihal'in ağzı "Yok canım benim kocamın bu taraklarda bezi
yoktur" dese de gözleri ele veriyor. Bır yıldır ışi bahane edip eve
geç gelmelerin. sıkışıklık var diye bozdurulan bileziklerin, rakı-
ya biraz daha meyletmelerin açıklamasında hep bir şeylereksik
kahyor. Nihal, altı aydır saçlannı sanya boyatıyor, Wagner iç
çamaşırlan giyiyor, çiçek ve tarçın kokulan sürünüyor. Yine
de yetmiyor. Kendisinin taraf olmaya zorlandığı rekabette
payına sabır ve "erdem"ini korumak düşüyor. Nereye kadar, o
da bilmiyor.
Ya Temel, gerçekten aşık olursa Ruz kızma? Severse,
sevgjsi uğruna herşeyi bırakmaya hazırsa? Temel'in
karşısma önce kendisi dikilir. bildıği bütün Rus kadınlan fa-
hişedir. Malını, mülkünü verir ama kızm peşisıra gitmeye yü-
reği elvermez. Ya kız da aşık olursa? Kuvumcu İlhan San gjbi
evlenir, bir yıla kalmadan da boşanır. İlhan, Tiflis'te tanışır
Katia'yla. Aşık olur. Trabzon'a dönerken de evlenmek için
yanında getirir. Kıyametler
kopar. Dini başka, dili baş-
ka, nasıl evlenilir? Dinlemez
İlhan. Bir e\ tutar. gizlice de
nikah kıyar. Yine rahat bı-
rakmazlar. İlhan sokağa çı-
karamaz Katia'yı, birlikte
bir yemeğe bile gidemezler.
Bir yıla kalmadan da dışan-
ya verdikleri kavga evin içine
döner. Katia. Tiflis'e geri
gönderilir. İlhan'a da baba
evinde, işinde yer açılır. Şim-
di, telefonlar Katia'run yüzü-
ne kapanıyor, mektuplara
yanıt verilmiyor. İlhan da
sevgisini tek başına yaşıyor.
Rize. yağmurlu. Belediye-
nin yaptırdığı Rus pazan ça-
mur içinde. Bir sehpa ve ta-
bureden oluşan dövız büro-
lan pazan sanyor. Rubleler,
liraya. dolara, marka çevrili-
yor bu sehpalarda. Esnafta
ağırlık yine Gürcü ve Azeri-
ler'de. Tiflisli Alona Aslano-
va, bir döviz tezgahının başı-
nda. Eşiyle birlikte 15 gün-
dür Rıze'deler. Alona ev
kadını, eşi inşaat işçisi. Evlerine ayda bin ruble giriyor. Beş rub-
leye bir ekmek, 160 rubleye bir kılo et, 20 rubleye bir litre süt,
50 rubleye bir kilo domates, beş bin rubleye bir çifl ayakkabı
satılıyor. Aslanova'lar çıkışı Türkiye'de buluyorlar. Alona'ya
göre artık yaşam yok ülkesinde. Hatice Aslan'la Alona'nın ya-
şamı birbirine benziyor. Hatice'nin de kocası inşaat işçisi.
Ayda bir buçuk milyon lira kazanıyor. Erzunım'dan göçmüş-
ler geçen yıl çaJışmak için. 150 bin lira kira veriyorlar. Ekmek
iki bin, bir kilo et elli bin lira. İki yaşında bir oğlu var. Alona'-
nın oğlu ise alü yaşında. Hatice, Alona'dan korkuyor. Meh-
met'le arası iyi ama yine de hergün sormadan edemiyor, "Rus
kadınlanyla birlikte oluyor musun?" . Her seferinde Mehmet
"'ha>ır" îyor ama Hatice sormaktan vazgecmiyor. Alona da
Sergei ile beraberliğinin güven üstünde sürmesini istiyor. Ser-
gei, başka bir kadırüa birlikte olur mu? Olmaz, olsa da Alona,
bilmek istemez. Rize için, yağmur, rutubet ve dedikodu kenti
deniüyor. Gerçekten yağmur dinmiyor, dedikodu da öyle. An-
latılanlara bakılırsa Rus kadınıyla yatmayan erkek yoİc.Tabii-
ki anlatıalann dışında. Ama onlar da başka dedikodulann
kurbanı. Bütün malını mülkünü satıp Rus kadınlanna yediren
bir sendika başkanından söz ediliyor. SHP il yönetimindeki bir
erkeğin iki apartmanını bu uğurda sattığından, çay fabrikası-
nda bir ustabaşının yedi çocuğuyla kansını yüzüstü bırakışı-
ndan. Karadeniz kadını tedirgin. Kocalannı, ihanetleri, kendi
aralannda da konuşmuyor, konuşamıyorlar. Sadece şakalaşı-
yorlar. "Erkeklerin birer Nataşa'sı var, bizim de birer İgor'-
umuz olmalı artık".
Yarın: Fadime'nin snçu ter kokmak