16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS1993 PAZAR 10 Organizatörim ömrii devletdaivcsindcgeçiyor SUNUŞ: Son birkaçyıldır dünyada adları "flaş'' olan örneğin bir Elton John 'ı, bir Sting 'i, Guns'n Rosesgibi sanatçılar Türkiye 'de konserler veriyorlar;yeryerinden bir topluluğu kendindengeçerek dinliyor. Büîün bu oynuyor. Futbolsîadyumlarım on binlercekişi isimleri Türkiye'ye getiren organizatör ise İzmirlibir dolduruyor. Türkgençliğibu staîlarda konserler veren genç olan Ahmet San, İstanbul'da bazı organizatörler de Anadolukentlerine tiyatro kumpanyalan veşarkıcılar götürmek için turneler düzenler. Biz Ahmet San ve Anadolu 'ya turne düzenleyen organizatörlerden Okan Öner 'le mesleklerinin güçlüklerinikonuştnk. Söyleşi Leyla Tavşanoğlu Konuklar Ahmet San Uluslararası organizatör Okan Öner Organizatör AHMET SAN İzmir doğumlu. Orta öğrenimini İstanbul'da Galatasaray Lisesi'nde tamamladı. Daha sonra Paris'egiti. Sorbome Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun oldu. 1970 lerin başmda Hey dergisinde çalıştı. Bu dergi için sanatçılarla yaptığı röportajlar sı- rasında kurduğu ilişkilerle Türkiye 'ye yabancı sanatçılarm getirilmediğinifark etti. Bunun üzerine yabancı sanatçıları getirmek amacıyla organizasyon şirketini kurdu. Değişik organizasyonlarda görev aldı. abancı sanatçıları Türkiye'yegetirme işine ne zaman, nasıl başladuaz? tik getirdiğiniz sanatçılar kinderdi? SAN-)973 yılında üniversite birinci sınıfa gider- ken Hey dergısıne Fransız sanatçılarla röportaj ya- parken bu kişilerle ilişkiler kurdum. Baktım ki ya- bancı sanatçılann gösterilerinin organizasyonuyla ılgili Türkiye'de bir boşluk var. O günkü koşullarda ses getirebileceğine inandığım sanatçılarla işe baş- ladım. O sıralar Christian Adam. "Si Tu Savais Combıen Je t'Aime" şarkısıyla Türkiye'de bir nu- maraya yükseldı. Ben Christian Adam'ı ondanönceTürkiye'yege- tirmiştım. Böylece yaptığım seçimin doğru olduğunu anladım. Bu- nun ardından Jean-François Michael'i getırdim. O da liste başı oldu. Böylece Hey dergisıyle bir dizi konserler yaptım. tş böyle olunca, bunu nasıl gelıştirebılirim, diye baküm. Böylece başladı. - Hiç kusksuz bu keyi/B bir iş. Ama çok zor ve sorıinlan da olan bir iş anluşıLhğı kadarıyla. i aptığmız işin keyifsizyanlan ve sorunlaruu anlalır tmsuuz? SAN- Mutlaka her işin sorunlan vardır. Benim bulunduğum iş kolunda da sorunlar her geçen gün daha iyıye gıdiyor. tli bas,- ladığım yıllarda Türkiye'deki döviz darboğazı. yurtdışına çıkış zor- luklan, telekomünikas- yondaki güçlükler ko- nunun en önemlı doğal sonınlanydı. Zaman geçtikçe. özellikle de 1983 yılından sonra Türkiye'de göriikn ve .birçok alanda kendinı hissettiren değışım be- nim ışkotuma da yansıdı. Bugün bir orga- nizasyon deyince bir stadyuma 30 lane tele- fon bağlanıyor Küçük çaplı organızasyonlarla işin püf noktalannı öğ- rendim. Dünyada ne kadar konser. ödül töre- ni, festival gibi organi- zasyon varsa yıllar boyu hepsini eksıksız izledim. Bu arada da imkan- lanm çerçevesınde Tür- kıye'de organızasyonla- ra devam ediyordum. Ne zaman ki televiz- yon. TRT, bu tür müzık yapımlanna önem ver- meye başladı. doğal ola- rak buna da kamuo- yunda ilgi arttı. Ve so- runlann yavaş yavaş or- ladan kalktığını görün- ce büyük olaylann hazırhğı içine girdim. Bu arada özel televiz- yonlar da kurulmaya başladı. Bunlar. bu ko- nulara büyük ilgi göste- riyorlardı. Bilet gelirleri bu tür organizasyonlara yetmıyordu. Ama tele- vizyonlann, ek gelir kaynaklan olabılecekle- ri anlaşıldı. Bilet dışı ge- lirin reklamla kapatila- bileceğiortayaçıktı. Bü- tün Avrupa'da da bu böyle zaten. Dolayısıyla bizim sponsor adını verdiği- miz fırmalann nakit para destekleri oldu. O nakit desteklerin med- yalarda. özellikle görsel basında, televizyonlar- da karşılığını aldığını gördükçe büyük olay- 1an daha gerçekleşebilir duruma getirdi. Bun- lann dışında çok önemü sorunlar var. En büyük sorun da baa kişı ve'ku- rumlann hâlâ bu tür or- ganizasyonlann önemini algılamamış olması. Hem maddi. hem de manevi açıdan... Mane\i açıdan bugün Türkiye'ye gelen bütün yabana sanatçılar ülkelerine çok memnun olarak dönüyorlar. Bunlann yurtdışına yansıyan fi- kirleri çok önemlı bir manevi kazanç. Maddi açıdan ise hiç de küçümsenemeyecek bir ticari hacim do- ğuyor. Bugün bu hacimlerin doğurduğu gelir elde eden kişiler bile konuya sağlıklı bakmıyor. - Kim bu kişiler? SAN- Bir Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü var. Eğereski Ba- kan Mehmet Ah Yılmaz olmasaydı Beden Terbiyesi Böîge Müdür- lüğü hâlâ. stadyumlanm çöker, çimlerim zarar görür düşüncesiyle stadyumlan kiraya vermeyecekti. Tüccar olan, mühendis olan, ka- fası çalışan eski bir bakanımız bunun böyle olmayacağını, hatta eksık bütçelere gelir getireceğini söyleyerek statlan konseriere açtı. Ama açması birçok engelleri de aşmıyor Bugün ben çok net kont- ratlar yapıyorum. Sekiz konser için stadyumu kiraladım. Konser başına 500 milyon liraya yakın para \criyorutn. Benım oraya getır- diğım fırmalann reklamlan nedeniyle en az da 300-400 milyon lıra para kazanıyor. Yani bir tek Metalİica konsennden spor bütçesine 900 milyon liraya yakın bir gelir geliyor. Bu para, Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü'nün bir yıl boyunca bir tek kulüpten. örneğin Beşiktaş Kulübü'nden aldığı hasılata eşit aşağı yukan. Böyle olunca beni desteklemeleri lazım. Ama aksine... Beni kös- teklıyorlar. - Peki bu kösteklemekteki amaç nedir sizce? SAN - Cahillik. kıskançlık. saçmalık... Başka hiçbir şekilde ad- landıramıyorum. Bürokrasi kısvesi altında Bölge Mudürü birçok Bizidolandına Raki sanıyorlar w Sanatçılar yüzünden tik sahibi ti oldum. Sinirli insan haline geldim. Artık ne yapıp yapıp Michael Jackson'ı bir kere daha Türkiye'ye getireceğim. 23 eylülde geleceL Inşallah hasta olmaz, sahneye çıkar. Ve bütün söylenilen saçmalıklann cevabını da orada vermiş oluruz.^ engel çıkartıyor. Ben dostça, ardından da sertçe yaklaşıyorum. Hiçbir şey değişmiyor. Onun için artık umursamıyorum da. fnönü Stadyumu'nun saha girişi belediyenin araasindeymiş. Dolayısıyla 15-20 bin kişi belediye garajından geçerek içeri girmek zonında. Bir öncekı Guns'n Roses konsennde eternitler kınlmış. bana bildirmişler, ben de buna kayıtsız kalmışım. 20 milyon lira hasar parası vermezsem zincirleri açmayacaklannı bildirmişler. Zincir dediğiniz de kısacık bir kapı. Üstünden atlasan geçersin. El- ton John için kapıda bekleyen 10 bin kişi. Adam diyor ki; "20 mU- yon vermezsen kapıyı açmam." Ne diyebilirsiniz ki? Belediye başkanına telefon ediyorsunuz ulaşamıyorsunuz. Danı- şmanı Biltin Toker, "Sen hasar vermişsin" diyor. Nedir bu? Bunu zorbalıkla mı yaprnak lazım? Hasar verdıysem elbette tamir ede- nm. Belediyeye 300-400 milyon lira vermeyi bılen adam 9-10 mil- yon lirayı da verir. Ama konserden üç saat önce bu şekilde tehditle mi para alınır? İşin doğrusu bu tür davranışlar şevkimi kınyor. - Bir de sizin vergi kaçakçıhğı yaptığuuz söz konusu edildi... SAN - Medyada gördüm. Ben sanki vergi kaçakçıbğı yapıyo- rum. Üst kademelerçok rahatlıkla gazetelere demeçler bile verebili- yor. Bu demeçleri nasıl verebiliyorlar, hayret ediyorum. Ben adam gibi bir organizasyon yapıyorum. 40-50 bin kişi kapasiteli bir stada 25-30 bin kişi giriyor. Böy- le bir durumda nasıl vergi kaçakçılığı yapılabilir? Kapıda belediye memuru. benim konımam, bilet ke- sim işlemlerini yapan üç değişik tip adam var. Ver- gi memuru da gelsin. de- netçisini koysun. - Bu arada hiç kimseye haraç da ödediğvuz ohıyor mu? SAN- Haraç filandeğil, ama hizmet karşılığı para- lan ödüyonım tabii. Kapıda çetele tuta- cakmış. Sen nasıl çetele tu- tarsın? Maliye olarak madem ki vergi kaçakçüığından kuşkulanıyorsun kapüan elektronikle, bir şeyler yap. Hırsız gibi her konser- den sonra büroya adamlar geliyor, evTaklanm top- lanıyor, götürülüyor. Ara- da faks mesajlannı da gö- türiiyorlar. "Dur faks roe- sajımı alayım. Sen benim nasıl bötiin evrağıraı görii- rwsün?" diyorum. Bana "Kanuna karşı mı geüyor- sun?" diye bir de üsteiik çıkışıyor. Bu yıl kendi kendime karar verdim. Çok büyük organizasyonları, Michael Jackson dahıl. peşi sıra yapıyorum. "'Ben, Ahmet San, bütün bu organizas- yonlan yaptım. Ama de- vamına da şu şu güçler en- gel oluyor. Onun için ku- sura bakmaym, artık ya- pamıyorum" diyeceğim. Şurama kadar geldi. Ben yüzde 10 rüsum, yüzde 12 KDV, sanatçının parasından yüzde 20 sto- paj ve yüzde 20 KDV, eder yüzde 62. Bir de KDV ile rüsumun binde 8 bilmem ne payı var... Yani yüzde 67 hasılatı ben devlete veriyorum. Yüzde 33'le iş yapmaya çahşıyorum. Bunu nasıl yapanm ki? - Bu organizasyonlarda bu tür zorluklar yasıyorsu- nuz. Bir de Michael Jack- son olayında yaşadığmuz gibi sanatçılann kaprisle- riyle uğrasmafc zorunda kahyorsunuz? Bunlarla nasıl bas edebüiyorsunuz? SAN- Onun için tik sahibi oldum. Biraz stresli ve sinirli bir insan haline geldim. Ama yaptığım işte çok netim. Hiç alavere, dalavere, yanlış laf yoktur bende. tşimi çok iyi yapıyorum. Çok iyı yaptığıma eminim, çünkü bu meslekte dünyanın en büyük adanilan bunu bana söylüyor. Bu avantajlanmı kullanarak problemleri aşmaya çalışıyorum. Ne yapıp yapıp Michael Jackson'ı bir kere daha Tür- kiye'ye getiriyorum. 23 eylülde gelecek. İnşallah hasta olmaz, sah- neye çıkar. Ve bütün söylenilen saçmahklann cevabınj da orada vermiş oluruz. - Buraya gelen kişinin ashnda Michael Jackson değil de ona çok benzeyen bir kişi olduguyolunda epeyce de söylentiçıkmıstı... SAN - Bunun kesinlıkle doğruluk payı yok. Bence kompleksli insanlann Michael Jackson'ın Türkiye'ye gelip konser vermesi ger- çeğini kabul edememelerinden kaynaklandı bu. Michael Jackson niye gelmcsin ki° Michael Jackson'ın görevi para toplanabilecek ülkelerde konser \ermek. Aynca hiçbir gazete "Bu Michael Jack- son değü" demedı, "Değilmiş" dedi. Bız dolandına Raki değiliz. - Hiç Türk sanatçıbuia çabşmay ı düşündünüz mü? SAN - Zaman zaman Türk sanatçılarla çalışabilir miyim, gibi düşünceler doğdu. Bunun doğmasınm nedeni de sanatçılann bana gelmesi. Ama onlarla çabşmak mümkün değil. Çünkü hiç örf ve adetleri yok. Onun için onlann yarattığı prob- lemlerin Türk sanatçı, menajer ve organizatörlerin sırtında daha büyük olduğuna ınanıyorum. Bu menajer ve organizatörler de kendi çaplannda çok önemü sorunlar yaşıyorlar bence. • OKAiN ÖNER İstanbul, Şehzadebaşı nda doğdu. Babasınm memuriyeti nedeniyle aile Ankara 'yayerleşince orta öğrenimini ticaret lisesi, yuk- sek öğrenimini de Ankara tktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde tamamladı. Use çağlarmda amatör tiyatro oyunculuğu yaplt. Daha sonra bir sû're Ankara Sanat Tiyatrosu <ASTj.Meydan Sahnesi, Mithatpasa Tiyatrosu'nda çalıştı. 1967'dekaba- re tiyatrosu denemesiyaptı. Atatürk Kültür Merkezi'ninplanlamasıgöreviniüstlendi. Unlü'lerinmenajerliğini yiirütüyor. İZ Anadobı'ya sanatçılarıgötüren turnelerin organi- zasyonunuyapıyorsunuz. Bu işte karşüaştığınızgûç- lükieri bize anlatır nusuuz? ÖNER - Bir dönem Timur Selçuk. Rahmı Sal- tuk gibi sanatçılarla yaptığımız poütik turnelerle bugün düzenlediğimiz turneler arasında farklar var. Konserler için izin, yer sorunu gibi meseleler var. Baa kasıtlı çıkanlan sorunlar yaşıyoruz. - Peki, bu sorunlan kimler çıkanyor? ÖNER - öncelikle Türkiye'de bürokratik bir yapı var. Üst kademeler bürokrasiyi azaltıyoruz deseler de sonuçta basit bir izin için on santim kalınhğında bir dosyanız olur. Hîr yer- den bir sayfa alırsınız, bir sayfa siz eklersiniz. Hele son yıllarda fo- tokopi çoİc gelıştiği için lüzumlu lüzumsuz evrak birikiyor. Herkes kendi üzerinden sorumluluğu atmak için sizi o masadan o masaya dolaştınr. O dosyanın içine de olmadıK evrak girer. tlende bir şey sorduklannda "Ben bunu zaten böyle yaptım" diyebilmek ıçın sı- zinle birlikte bir evrak toman dolaşır. Neden? Basit bir izin için. Evvelki yil Bulgar Devlet Sirki'nı getirmiştim. Belediyede. emnı- yette, gümrükte, zabıtada. hatta çöpçüde bile sonınunuz oluyor. Şimdi siz sanatsal bir organizasyon yapıyorsunuz. Bunda normal olarak reklam, fınans, yer. • halka duyurma problemi- niz vardır. Ama bizde öyle olmuyor. Bunlar ikinci planda kaljyor. Önce bu lüzumsuz işlerle uğraşıp yüzde 50 bir enerji kaybe- diyor, her türlü biçimde yı- praniyorsünuz. ' Ondan sonra normal işleri yap- maya başhyorsunuz. Yani tam anlamıyla kırtasiyeci- likle uğraşıyorsunuz. Diyelim ki Ayşe Tu- "hah'yla Anadolu'da bir konser yapacağım. Onun altında da bir kadro var. Bunu yapabilmem için hepsinin nüfus kââtian, ikametgâh senetleri, fotoğ- raflannı her gittiğimiz yer- de gösterebilmem laam. Bir dernek, ya da bir mü- esseseyle anlaşmışsamz bu evrakı ona vereceksiniz. O götürecek valiliğe, yoksa kaymakamhğa. Kayma- kamdan emniyet müdür- düğü ya da amirliğine. ka- rakola, ayru şehırde iki ayn yerde konser veriyor- sanız iki ayn karakola gö- türeceksıniz. Oralarda bakacaklar, inceleyecekler. izin vere- cekler. Çünkü Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'- nda bildirim olarak geçi- yor bunlar. Sanatçılann tek tek sicillerine bakıla- cak, acaba suçlan var mı. konser verebilirler mi, diye incelenecekler. O sanatçı- lar yıllarca devlet televiz- yonuna çıkmış. devletin özel gecelerine gitmiş, cumhurbaşkanının önün- de konser vermiştır. Ama Çemişkezek'in bir yerinde bu sanatçının konser vere- bilmesi için bütün bu pro- sedürün içinden geçmesi lazım. Hatta bazı yerlerde emniyet müdürü tersse iş o kadarla da bitmez. Emni- yettekı her şubeyi dolas- mak zorundasınız. Antalya'daki emniyet müdürü aynca hastaneye sevk edip AIDS kontrolü de yapünyor. Türkiye Cumhuriyeti'nde 20. yüzyıiın sonuna geldiği- miz bu yıllarda bu insanlar izin için sabah erkenden Gayrettepe'ye gidip sıra bekleyebiliyorlar. Küçümsemek için söy- lemiyorum, ama bir pavyon ya da genelevde çalışan kadına uygu- lanan ışlem. aymsıyla sanatçılara da uygulanıyor. - Başka ne gibi sorunlar var? ÖNER - Anadolu'nun en büyük dertlerinden birisi de salonsuz- luk. Türkiye'de konser, ya da bu türden sahatsal faaliyet yapılabi- len salon sayısı belli. Ama bunlann bir kısmı konsere uygun değil. Bu nedenle konserlerin birçoğu spor salonlannda verihyor. Ama bu salonlar hep spor faaliyetleri düşünülerek yapılmış. Ne sahnele- ri. ne akustiği ne de oturnıa bölümleri konsere uygun. Ama yer ol- madığı için de insanlar buralara gidip konser izlemeye çaüşıyorlar. - Yıllar önce çadtr tiyatrolan kurulurdu... ÖNER - Belediyeler keşke üç bin kişilik çadırlar yaptırsalar her- halde bugünkü dunımdan çok daha kaliteli bir iş yaprruş olurlardı. Ya da belediye, örneğin 150 bin nüfuslu bir yere 300 kişilik konser salonu yapürmış. Hiçbir plan olmadan... Neye yarar ki bu? Bu insanlar Türkıye'yi de tanımıyorlar. Aspendos'tan başlayıp Ege kıyısına kadar gitseler ve antik tiyatrolan görseler en küçüğü- nün beş bin kişilik olduğunu fark ederler. - Siz turnelerde mutlaka parasalsorunlarla da karşdaşıyorsunuz- dur. Sponsorluk edenfirmaya da kişiler oluyor mu? ÖNER - Son zamanlarda bazı konserler için Ahmet San arkada- şımız sponsor alıyor. Ama bu, hâlâ Anadolu'dakı konseriere yansı- madı. Reklam kampanyalanna milyarlar harcayan Tnmalar henüz bunlara önem \ermiyor. Bir iki firma bunu daha önce yaptı. Bu yıl Anadolu konserleri ıçın böyle bir şey düşünüyorum. İki bin kişilik bır çadır. Anadolu'ya taşınabılir. Hatta ben o sırki getirdığimde çadın bir süre daha tuttum. Amacım burada konserler yapmakü. Ama arsa ve kira sorunu oldu. Şartlar öyle bir konser yapılmasına olanak tanımadı. Çadın geri vermek zorunda kaldık. Belki biz be- cenksizlik yapıyoruz, bilmıyorum. Ama fırmalara anlatılamıyor. Onlann reklam kampanyalanna baküğıruz zaman bazılannın çok silik olduğunu görüyorsunuz. Ama bir firma bu işe girse, koca çadınn çevTesine reklamlannı koysa iyi sonuç alır bence. Oraya reyonlar yapabilir, mahnı satabi- lir. Şu sıralar festivaller düzenliyoruz. - Nefestnatteri? ÖNER - Belediyelerin festivalleri. örneğin Akşehir Nasrettin Hoca Festivali, îskenderun Kültür ve Sanat Festivali, Kartal Festi- vali... - Butür organizatörlük para kazandtnyor mu? ÖNER • Türkiye'de kapıtal olmadan para kazanma marjlan var. Evet, kazanıyorsunuz. Ama kendınizden verdiğınizin hiçbir şekilde karşılığıru alamıyorsunuz Dünyadaki ömekleriyle de kı- yasladığınız zaman görüyorsunuz. Bu işten Türkiye'de aman aman para kazanan olduğunu hiç sanmıyorum. Yeni şeyler üretmek zo- rundasınız. İnsanlann kültür anlayışı. bılgi kavramına göre sanat- çının değişimi söz konu- su. Türkiye'deki sanatçı- lann yüzde doksanı, ma- alesef, bilgisiz demeyece- ğım, ama kültürsüz. Geli- şimini, evrimini yapmaya elverişli değil. En büyük tiyatrocusundan en bü- yük sanatçısına kadar bu hep yaşanıyor. Toplum bir adım ıteri gitmişse sa- natçının ondan iki adım önde olması gerek. Top- lum bir adım öne gittiği, ama o hâlâ yerinde kaldığı için dinlenmiyor, ya da seyredilmiyor artık. Ama o Dunun rarkında değil. Topluma kabahat bulu- yor. - Arabesk sanatçılany- la çahştuuz rm? ÖNER - Biz ticaret yapıyoruz. Ben ona karşıyım diyemiyorsunuz tabii ki... Ama her şey de- ğiştiği zaman bunu des- tekler miyim. böyle bir şey yapar mıyım, o ayn bir konu. Şimdiye kadar mümkün mertebe dik- katli davrandım. Mena- jerliğini yaptığım sanatçı- larla özel hayatımızda da birlikte olmak, diyalog kurmak. dostluğumuzu devam ettirmek adına menajer-sanatçı ilişkisi bir kan koca ilişkisinden daha ileri bir safhaya geli- yor. Dolayısıyla daha fazla diyalog kurabilece- ğiniz sanatçıian seciyor- sunuz. Ama geçici bir etkinlik. bir konser olduğu zaman herkesle de çalışabiliyor- sunuz. Ne kadar yoğun bir çabşma içinde olduğu- muza size bir örnek vere- yim. Dün akşam büro- dan sekizde çıktım. Eve gittim, ona kadar da evde çalıştım. Oraya buraya telefon etmem gerekiyor- du. Bazen de birlikte çalıştığım sanatçı sabaha karşı dörtte telefon ede- bilir, benden sorunlannı halletmemi isteyebilır. Turneler de bir âlem. Her gün matine ve suare yapıyorsunuz. Sa- natçının birisinin bir sa- londa işı bitince onu diğer salona aktanyorsunuz. Verdiğiniz saatte sanatçının sahneye çıkıp programını da yıne verdiğiniz saatte bitir- mesı lazım. Saionu biraz fazla tutarsa. fazla alkış olursa, ya da prog- ramını kısa keserse, ya da lüzumsuz uzatırsa o akşamkı bütün plan- lannız altüst olur. - İzmir'defiıar organizasyonları da yaptınız rm? ÖNER - Yaptım. Orası rahat. Sanatçılann kaldıkJan yerier belli, gazinolar belli. Fazla bir koşuşturmaca yok. Ama orada da başka bir sorun var. İzmir Fuan'nda bu tür programlan genellikle ağırlıklı yapan dört gazino vardır. Yemek olayı da iki-üç gaanonun etrafı- nda toplanır. Fakat o program yapan dört gazinoyu dolduracak seyirri fuara girmez. Ve mutlaka her yıl bir gazino batar: bir gazino sanatçılann desteğiyle, koltuk değnegiyle süresini tamamlar. Bir ta- nesi de parayı alır götürür. O arada o gazınodaki solistler de parayı götürürjer. O gazinoyu da bır başkası izler. Bu, fuarda değişmez bir kuraldır. Bır yıl bir gazino programını yapmıştım. Baktım, bizim program öbürlerinden geride. Daha başlangıçta o dört gazino için- de ilk tasfiye olacak olanın bizimki olduğu belli. Programı nasıl kur- tannm, diye düşündüm. Bir formül buldum. Sanatçılara, üç haf- tanın bir yan haftasını bedava çalışın. programı kurtarmamız lazım. yoksa hiç para alamayacaksınız, ama bunu benden şimdiük duymadınız, dedim. Sonra gazino sahibine gittim. Teklifimi götür- düm. Patron çok sevindi. Böylece de programı kurtarmış olduk. Sanatçılar da tam olmasa bile paralannın önemli bır bölümünü aldılar. • : SanatçıdanAIDS testiisteyenler var •Diyelim ki Ayşe Tunah'yla Anadolu'da bir konser yapacağım. Onun altında da bir kadro var. Bunu yapabilmem için hepsinin Nüfus kâğıtlan, ikametgâh senetleri fotoğraflannı her gittiğimiz yerde gösterebilmem lazım. Sanatçıya genelev kadmı gibi daranıyorlar.^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle