16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS1993 PAZAR 12 DIZIYAZI Umutalternatifkaynaklar Büyümenin Yeni Sınırlan tnsanın yok ettiğî DÜNYA Yazan:D§nella veDeuis Maadsıvs \ Dsrleyen: Aöea Ayakta -3- Dünyadaki enerji kaynaklan arasında do- ğalgaz, en az zararlı madde açığa çıkaran fosil yakıt konumunda. Yakın gelecekte petrolün ve kömürün yerini alacağa benziyor. Diyelim ki dünya doğalgaz rezervleri yeni araştırmalarla 4 katına çıkanlmış olsun, bu gûnümüzdeki har- canma miktan sabit kalırsa doğalgaz 2230 yılına kadar dünyaya yetebiür. Ama, petrol kaynaklannın yavaş yavaş azalmasını ve çevre kirliliği yüzünden kömürün terkedilmesini göz önüne alırsak, doğalgaz rezervlerinin tüketim hızı artacak. Aynca bir fosil yakıt rezervinden yararlanmak için yapılan harcamalar, kazanç- tan daha fazla olmaya başladı. Gerçi uzman- lar doğalgazda halen bilinmeyen rezervlerin en fazla bilinenler kadar olduğunu söylüyorlar. Biz buna rağmen, bilinenlerden 4 kat daha faz- la doğalgaz rezervimiz olduğunu düşünelim. Yeeryüzündeyeterli enerji var. Yenilenebilir ve çevre dostuenerji kaynaklan kullanüdığı zaman yeryüzünün herhangibir sımrını zorlamadan insanlığın enerjigereksinmesini karşılamak olası. Yeryüzünde veterti enerji var. Yenilenebilir ve çevre dostu enerji kaynakJan kullanıldığı zaman yeryüzünün herhangi bir suunnı zorlamadan insanlığın enerji gereksinmesini karşılamak olası. Kullanma oranı son yirmi yılda olduğu gibi yüzde 3.5'lik bir hızla artmaya devam ederse rezervler çizgisel değil, üstel bir şekilde azala- cak. O zaman bırakalım 2230 yıhnı, daha 2054'e gelindiğinde doğalgaz bitecek. 240 yıl yerine 64 yılda sınıra vanlmış^BCak. Bu arada insanlar çevre kirüliğini azaltmak ve petrol re- zervlerini korumak amaayla petrol ve kömür yerine daha çok doğalgaz tüketmeye başlarsa, bizim varsayımsal 240 yılbk rezervimiz 50 yıl içinde suyunu çekecek. Yfizde 3.5 oranında bir hızı karşılayabilmek için insanlığın yirmi yılda bir, bilinen rezervleri ikiye katlaması gerekiyor. Ama sorun in- sanbğın doğalgazsız kalması değil; sorun daha başka. Doğalgaz rezervleri. ancak sürekli bir enerji kaynağ) bulununcaya kadar yararianıla- bilecek 'geçiş sağlayan enerji taşıyıcılan'dır. Fosil yakıtlar sürekli olarak kullanılabilecek enerji kaynaklan değildir. tam tersine onlardan ancak belli bir süre yararlanılabilir. Özellikle kullanma hızırun üstel bir şekilde arttığı du- rumda, sınırlara daha çabuk yaklaşılır. İnsanlık tarihinde fosil yakıt kullanımı küçük bir bölüm olarak yer alacak. Çünkü ya rezervler sınırlı, ya da bu rezervler kullaruldığı- nda açığa çıkan atığı yeryüzünün ve atmosferin kabul etme kapasitesi sınırlı. Bir toplum, yerine koyabilecegi başka bir enerji türünü araştır- madan, sadece fosil yakıtlara para yatınrsa, ansızın, enerji sağlama sınınnın ötesine geçmesi kaçınılmaz bir gelişmedir. Ama fosil yakıtlann yerine geçebilecek ve kendini yenileyebilen enerjiler var. Ustelik bun- lann kaynağı sınırsız; çevreye zararian yok, uy- gulanması kolay ve çok daha ekonomikler. Birinci kaynak, elbette enerjiden yararlanma derecesini yükseltmek, onu daha iyi kullan- mak. Bunu gerekleştirmek çok kolay. Öteki kaynak da güneş ışınlan. Bunun için biraz zamana ihtiyaç var. Enerjiyi olabildiğince yüksek verimde kul- lanmak. sanıldığından daha kolay ve etkili yol- dur. Örneğin bir elektrik ampulü, aynı ışığı daha az enerjiyle sağlayacak biçimde gelişü're- bilir. Enerjiden daha etkili şekilde yararlan- mak, hiçbir şekilde yaşam düzeyinden feda- karlık anlamına getaıez. Bir üretim, bir hizmet veya bir iş, daha az enerjiyle, ama aynı nitelikte, hatta belki de daha iyi bir düzeyde görülebilir. Taşınma, ısınma, hatta enerji sağlamanın ken- disi daha az enerjiyle gerçekleştirildiğinde, dün- ya hem ekonomik hem çevresel açıdan çok şey kazanacaktır. Enerjiyi tutumlu harcamak konusunda pek çok çalışmalar yapılıyor. Bugün 100 kilomet- rede sadece 1.5 ila 3.5 litre benzin yakan en az on otomobil prototipi yapıldı. Öyle ki 100 kilo- metrede yalnızca 1.3 litre benzin yakan otomo- billerin yakmda kullanıma sunulacağı söyleni- yor. Önyargılann tersine bu modeller bilinen güvenlik testlerinden başarıyla çıkıyor ve gele- neksel modellerden daha pahahya mal olmu- yorlar. (Bakınız. Amory Lovins ve Rocky Mo- untain Institute, aynca Scientific American, sayı 263. 3 Eylüf 1990) Bugün çağdaş bir elektrik ampulü, daha az enerjiyle daha çok veri anlayışıyla üretildiği za- man, bilinen ampullerin harcadığının sadece dörtte biri kadar enerjiye gereksinim duyuyor. Eğer ABD'deki tüm y apıiar ısı yalıtımlı pencere- lerle donatılmış oLsaydı, Alaska'dan sağlanan petrolün iki katı tutannda bir enerji kazanılırdı. Böyle adımlann atılması kuşkusuz insan- lann teknik ve siyasal görüşlerine ve önyargı- lanna bağlı. Oldukça muhafazakar bir hesap- lama. Kuzey Amerika ekonomisinin günü- müzde harcadığı enerjinin yansıyla da düzeyin- den hiçbir şey kaybetmeden devam edebileceği- sağlanacağı tahmin edilmekte. Üstelik bugün harcanan enerjinin en az yansı, daha iyi değer- lendirmeyle tasarruf edileceğinden, tüm enerji- nin kendini yenileyebilen kaynaklardan (güne- şin yanı sıra rüzgar. su, odun, tahıl ve şeker kamışı gibi biyolojrik~kütlelerderi) sağlanması çok mümkün. Bütün bunlann sanayi kapitali ve becerikli bir yönetim gerektirdiğini de unut- mayalım. Bu kaynaklann açığa çıkardığı mad- deler, fosil yakıtlann ve nükleer enerjinin açığa çıkardıklanndan çok daha az zararlı. Yeryüzünde yeterli enerji var. Yenilenebilir ve çevre dostu enerji kaynaklan kullanıldığı za- man yeryüzünün herhangi bir sınınnı zorlama- dan insanlığın enerji gereksinmesini karşı- lamak olası. Insanlann yüzde 92*sinin otomobili yok. Pek çoğu da en gerekli şeylerden uzak yaşıyor. Ye- terli yolu, okulu. hastanesi olmayan çok ülke Dünyada üretilen enerjinin en büyük bölümü sanayi ülkelerince kullanılıyor. Avrupalı, üçüncü dünya ülkesiyurttaşından 10-30 kat daha çok enerji tüketiyor. ABD 7/40 kat fazla. ni gösterdi. Aynı teknoloji, aynı, hatta daha az masrafla... Bu şekilde Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya'mn enerji etkinliğine ulaşır ve böy-m lece küresel petrol gereksinimi yüzde 15, kömür gereksinimi yüzde 10 ve doğalgaz gereksinimi de yüzde 15 oranında azalırdı. Aynı uygula- mayla Doğu Avrupa ve Üçüncü Dünya ülkele- rinde de enerjiden alınan verim yükseltilebilir- di. tyimserler bunun bir başlangıç olacağı görü- şünde. Bugün Batı Avrupa ve Japonya gibi yüksek enerji verimliliğine ulaşmış bölgelerin, gelecek yirmi yılda geliştirecekleri tekniklerle enerji tasarrufunu dört kat daha artürabilecek- lerini düşünüyorlar. Enerjiden yaraıianma düzeyini yûkselterek aynı enerjiyle aynı üretim kapasitesiyle zengin ülkeler aynı konfor ve yaşam standardında kalı- rken, yoksul ülkeler de sürekli bir ekonomik ge- lişme sağlayabilir. Böyle bir uygulama güneş enerjisine pek çok kullanım alanı da açacaktır. Güneş enerjisi, ge- liştirilen tekniklerle birlikte gitgide daha ucuza maloluyor. 1970'lerde 1 wat 150 dolara çıkar- ken. 1990"da bu rakam 4.5 dolara düştü. Daha da düşecek ve böylece güneş enerjisi, kömürle çalışan enerji santrallanyla rekabet eder hale gelecek. ABD'de 40 yıl içinde bugün kullanılan enerjinin yüzde 57 ile 70 kadannın güneşten biliniyor. Kesin sayılan bilinmeyen milyonlar- ca insan ilkel bannma koşullannda, hatta so- kaklarda yaşamakta. Pek çoğunun ne elektriği, buzdolabı, ne de televizyonu var. Ne kadar çok insan daha iyi bannma, sağlık hizmeti, eğitim, otomobil, buzdolabı ve televizyon isterse, o ka- dar çok çelik, beton, bakır, alüminyum, plastik ve başka materyaller gerekli olacak. Bugün herkes sanayi sonrası toplumundan dem vuru- yor ve bu tanımlamayla geb'şkin hizmet sektö- ründen dolayı, daha az materyal harcandığını vurgulamak istiyor; ama gerçek öyle mi acaba? Bakın. Amory Lovis, sıradan bir hizmet aygıtı olan daktilosu hakkında neler söylüyor: "Şu kullandığım daktilo, büyük olasüıkla Ja- maika veya Surinam alüminvumu. İsveç demiri, Çekoslovakya magnezyumu, Gabon manganezi, Rodezya kromu, (eski) Sovyetler Birliğfnden vanadyum, Peru çinkosu, Yeni Kaledonya nike- B, Şili bakın, Zaire kobaltı, Yugoslavya kurşu- nu, Kanada moiibdeni, Fransız arseniği, Brezil- ya tantalı, Güney Afrika antimonu, Meksika gü- müşü ve dünyanın birçok uzak köşelerinden baş- ka madenlerin izlerini taşryor. Boyandığı lake belki de Norveç titanı içennekte. Plastik kısmılar petrol ürünleriııden yapılmış, demek Ortadoğu kaynaklı: eritilen metale katılan kalıp kıunu Avustralya'dan gelme. bu makineyi yapan makineler Çin voiframı içeriyor. onlan çalıştıran kömür de Almanya'nın Ruhr bölgesi çıktşlı ve yazmak için gereken kağıt İskandinav çamla- nndan elde edilmiş." (Arnon Lovins Openpit Minıng, Earth Island, Londön, 1973, S.l) Lovins, bilgısayar ve baskı makinesi hakkı- nda da aynı şeyleri söyleyebilirdi. Kullandığı- mız makinelerin her parçası yeryüzünden elde edilmiş, kullanılma süresini doldurduktan son- ra yine yeryüzüne bırakılacak. Ekonomi yoluy- la yeryüzünden yeryüzüne bu materyal akışı dağılımı, fosil yakıtîannkine benzer; ama bir farkla: Metal veya cam, kullanıldıktan sonra fosil yakıtlar gibi gaza dönüşmez. Ya hurda olarak toplanıp hammaddeye dönüştürülür ya da parçalanır, tozlaştınbr, eritilir ve bir şekilde yeryüzüne bırakılır. Suya ya da havaya kanştınlır. Bugün ABD, yılda kişi başına en çok mater- yal kullanan ülke. Çelik, çimento ve kağıt gibi geleneksel materyallerin tüketimi 1930'lu yı- 1lardan bu yana pek fazla yükselme eğrisi çiz- meden, hatta sıfır egilimde giderken amonyak, etilen. klor ve alüminyum gibi 'modern mater- yaller' korkunç bir yükselme eğilımi gösteriyor. Buna göre bir sanayi ülkesi insanı, bir geliş- mekte olan ülke insanından 8-10 misü daha çok materyal tüketiyor. ABD usulü yaşam bi- çimini tüm dünya için örnek alırsak, bu rakam- lar bir hayli yüksek görünüyor, ama yakın bir gelecekte 12.5 milyara vurmuş bir nüfus. üpkı Amerikalılar gibi materyal tüketmek isterse, o zaman küresel çelik üretimini 7, bakır üretimini 11 ve alüminyum üretimini de 12 katına çıkar- mak gerekecek. Kimileri, bu ölçekte bir mater- yal akışının ne olanaklı ne de zorunlu olduğunu düşünüyor. Olanaksız, çünkü kaynaklar ve atık kapasitesi sınırlı. Zonınlu değil, çünkü bü- tün dünya zengin ülkeler gibi materyalleri sa- vurganca harcamak zorunda değil. Bu çılgın savurganlık olmadan da aynı yaşam düzeyi Dünya petrol üretiminin yüzde 24'üYakındoğu, yüzde 217 de eski Sovyetler Birliği'nioluşturan ülkelerce sağlanıyor. Dünyanın ilgisinin giderek Yakındoğu üzerindeyoğunlaşmasını anlamak güç değil. tutturulabilir. 1973 ve 1979 yıllannda petrolde görülen şoka uğratıcı fiyat artışlan, metallerin fıyatınj da yükseltmişti. Üretimde metal kulla- nanlann çoğu. bu fiyatlarla devam edemezdi. Çe\re kirletmeye İcarşı getirilen yasalann ön- gördüğü yüksek cezalar ve çöp sorunu, yeniden değerlendirme (Recycling) yoluna başvurmayı zorunlu kıldı. Gitgide artan zorunluluklar teknik bir dönü- şüm getirdi. Artık metalin yerini plastikler ve seramıkler almaya başlamıştı. Otomobillerden meşrubat kutulanna kadar metal nesneler her alanda daha hafıf yapıldı. Dünya ekonomisi- nin 1980'de gösterdiği duraklama, materyal tü- ketimini düşürdü. Özellikle ağır madene talep azaldı. Yoksul toplumlar, materyalleri yıllardan beri yeniden ve yeniden degerlendiriyorlardı zaten; zenginler bunu henüz öğreniyor, çünkü atık kapasiteleri dolmuş durumda. Materyalle- ri ister istemez yeniden değerlendirmek zorun- dalar. ömeğin BMW'nin yeni bir binek oto- mobil modelinin karoseri, yeniden değerlendir- meyle kazanılmış plastikten yapılma. Yeniden değeriendirme, enerjiden daha iyi ya- rarlanma ve üretim süresini kısaltma gibi uygu- lamalar yeryüzüne materyal dağılımını önemli ölçüde azaltır, ama böyle bir eğilim dünyada henüz pek fark edilemiyor. Bu arada milyarlar- ca insan otomobil ve buzdolabı edinmek istiyor ve bu milyarlar üstel bir şekilde artmakta. Yüz- yıhımzın sonunda herhalde çoğu insan, kay- naklann ve atık kapasitesinin sınırlannın bilin- cine varmış olacak. Birçok toplum için özellikle değer taşıyan materyaller artık pek az istenen yoğunlukta bulunabiliyor ve o kaynaklar da apkı fosil yakıt kaynaklan gibi tükeniyorlar. Yer kabuğundaki maden cevherlerinin yoğun- luğu, kaygı verici bir şekilde düşmeye devam ediyor. Demek ki bütün mineraller, fosil yakıt gibi az ve pahalı. Milyonlarca yılda gerçekleşen yerbilimsel süreçlerin sonucunda oluştular. Kendilerini yenileyemezler, kullanıldıkça gide- rek azalıp tükenirler. ABD bakınnın durumu buna bir örnektir. Bu ülkedeki bakır üretimi yüzyıbn başından beri sürekli olarak azalıyor. Montana'daki Butte bakır ocaklannda, taştaki bakır oranı yüzde 30 iken yüzde 0.5'e düştü. Bunun anlamı, bir ton bakınn elde edilmesi so- nucu ortaya çıkan 3 ton taş yığinının yerini 200 tonluk bir taş yığınmın almasıdır. Moloz arttı- kça maden, ticari olma özeüiğini kaybedecek- tir. Ne var ki dünya ekonomisinin ydlık mine- ral ihtiyaa 2 tondan aşağiya inmiyor. Bugünkü büyüme noktasmda kalınsa bile böylesi bir ma- teryal akışına yeryüzü daha fazla tahammül edemez. YARIN: Nûldeer atık sorununa çözüm yok CALIŞAMARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZŞİPAL Kıdem tazminatı tavanı ne olacak? " SOfU! Sonım kıdenı tazminatı tavanına ilişkindir. 1- Kıdem tazminatı tavanının katsayı ile bağıntılı ol- duğunu biliyorum. Ancak, hesaplama yöntemini bilmi- yorum. Bu yöntemle temmuz ve ekim 1993'te ktdetn taz- minatı ne olacak? E.E. YANTT: Bilindiği gibi kıdem tazminatlanna tavan sınır getirilmiş- tir. 11 arabk 1982 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2762 sayılı yasa ile tş Yasası'mn kıdem tazminatına ilişkin 14. maddesinde deği- şiklik yapılmış ve kıdem tazminatlannın tavan sının şöyle belirlen- miştir. "Ancak, toplusözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen bdem tazminatlannın yılbk miktan, Devlet Memurlan Kanunu tabi en yüksek devlet memuruna 5434 sayıb TC Emekli Sandığı kanunu hükümlerine göre bir hizmet yıb için ödenecek azami emeklüik ikra- miyesini geçemez." TCEmekli Sandığı Yasası Ek Madde4'te '•Emek- li, adi malullük, vazife maluUüğü aybğı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker, sivil tüm iştirakcüere, her tam fiili hizmet yıb için" emekü aybğı bağJanmasına esas rutarlann bir aylığının emekli ikramiyesi olarak verilmesi öngörülmüştür. 657 sayıb Devlet Me- murlan Yasası kapsamında görev yapan en yüksek devlet memuru "Başbakanlık Müsteşan"dır. Başbakanbk müsteşanna emekü aybğı bağlanmasına esas abnacak tutar da kıdem tazminatının tavanını oluşturur. Devlet memurlanna bağlanan emekli aybklan çeşitli ödemeler toplamından oluşmaktadır. Başbakanhk müsteşanna da ek gösterge ve makam tazminatı dışında aynı ödemeler toplamı üze- rinden emekli aybğı ve ikramiyesi odenir. Makam tazminatı emekli aybğına esas alınmakta, ancak emekb ikramiyesinin hesabma katı- lmamaktadır. Şimdi, Başbakanlık müsteşanna bir hizmet yıiı için ödenecek emekli ikramiyesini saptarsak, aynı zamanda, kıdem taz- minatı tavanını da saptamış oluruz. Başbakanbk müsteşannın emek- li ikramiyesine esas alınan ödemeler." 1-GenelAybk: 1.500 (genel aybk göstergesi) + 6.100 (1993 ek gösterge) = 7.600 (toplam aylık gösteıgesi) 7.600 x 835 (1 Temmuz - 30 Eylül 1993 genel aybk katsayısı) = 6. 346.000 TL. (genel aybk ikramiyesi) 7.600x940(1 Ekim-31 Arabk 1993 genelaybk katsayısı) = 7.144. 000 TL (genel aylık ikramiyesi) 2- Kıdem Ayhğı: 375 (kıdem aylık göstergesi) x 835 (1 Temmuz - 30 Eylül 1993 kıdem aybk katsayısı) = 313.125 TL (kıdem aybk ik- ramiyesi) 375 (kıdem aybk göstergesi) x 940 (1 Ekim - 31 Arabk 1993 kıdem ayhk katsayısı) = 352.500 TL (kıdem aylık ikramiyesi) 3- Taban Aybk: 1.000 (taban aybk göstergesi) x 1.775 (1 Temmuz- 30 Eylül 1993 taban aybk katsayısı) = 1.775.000 TL (taban aylık ikramiyesi) 1.000 (Taban aylık katsayısı) x 2.000 (1 Ekim - 31 Arabk 1993 ta- ban ayhk katsayısı) = 2.000.000 TL (taban aybk ikramiyesi) 4- Özel Tazminat: 7.600 (özel tazminat göstergesi) x 835 (katsayı) x % 7 (özel tazminat oranı) = 444.220 TL (1 Temmuz-30 Eylül 1993 özel tazminat) 7.600 (özel tazminat göstergesi) x 940 (katsayı) x % 7 = 500.080 TL (1 Ekim - 31 Aralık 1993 özel tazminat) 1 Temmuz - 30 Eylül 1993 Başbakanbk müsteşannın bir hizmet yıb karşıbğı emekbbk ikramiyesi ve aynı dönem için kıdem tazminatı tavanı: 6.346.000 (genel aybk ikramiyesi) + 313.125 (kıdem aybk ik- ramiyesi)-»- 1.775.000 (taban aylık ikramiyesi) + 444.220 (% 7 özel tazminat) = 8.878.345 TL (kıdem tazminatı tavanı) 1 Ekim - 31 Arabk Başbakanhk müsteşannın bir hizmet yıb için emekhlik ikramiyesi ve kıdem tazminatı tavanı: 7.144.000 (Genel aylık ikramiyesi) + 352.500 (kıdem aybk ikramiyesi) + 2.000.000 (tabanaybk ikramiyesi) + 500.080 (% 7 özel tazminat) = 9.996.580 TL (kıdem tazminatı tavanı). AJNKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ İkiyüzlülûk! Tunuslu Riyad Mahluf, 29 Ocak 1993'ten beri tutuklu olarak yattığı Kırklareli Cezaevi'nde, özellikle son gün- lerde bunalıma girdi. Kaldığı on kişilik koğuşun, tek siya- sal suçlusu. Koğuşunda, cinayetten 36 yıla hüküm giy- miş hükümlüler, adi suçlular var. Riyad Mahluf, sigara içmiyor, buna karşılık koğuşta sürekli sigara içiliyor, "Emmoğlu" şarkısı çalınıyor. Koğuşun kitap, gazete okuyan tek tutuklusu, Riyad Mahluf. Savunmanlarından Nilgün (Çerçi) Çevik: - Son duruşmadan çıktıktan sonra çok iyiydi; adalete güveni artmıştı. Ancak karar duruşmasının yapılacağı salı günü yaklaşırken, morali çok bozulmaya başladı; "Düşünmeyi unuttum!" diyor. Bir an ö'nce karann veril- mesini bekliyor, daha fazla tutukluluk haline dayanama- yacağını söylüyor! dedi. Riyad Mahluf, savunmamna, siyasal suçlu olduğu saptanıp salıverilirse Türkiye'de kalacağını söylemiş. Nilgün Çevik: - Bunca çektiklerinden sonra, yine de Türkiye'de kal- mak istiyor! dedi. Riyad Mahluf, tutuklu kaldığı koğuşta, bir ara cezaevi müdürüne başvurarak, tek kişilik hücreye nakledilmesi- ni istemeyi düşündü. Tek kişilik hücrelere çok ağır suç- lular yatırılıyor. Koğuş arkadaşları ona kötü şakalar yapıyorlar: - Senin yatağına cereyan bağlayıp, seni öldüreceğiz! diyorlarmış. Türkçeyi çat pat konuşan Riyad Mahluf, espri bile olsa, böyle soğuk şakaları anlayamıyor, üzü- lüyormuş. Kimi hükümlüler de: - Sen zenginmişsin, giderken arabanı bize bırak! di- yorlarmış. Her an ölüm korkusuyla yaşamak, erinçsiz- leştiriyormuş onu. Riyad Mahluf'un savunmanlarından Kemal Keleşo§- lu, çarşamba günü cezaevine giderek, Riyad Mahlufla görüştü. Kemal Keleşoğlu ile birlikte ceazevine giden, Riyad Mahluf'un ablası Raxa yı ise, jandarma teğmeni, savcılıktan görüş izni almadığı gerekçesiyle kardeşiyle görüştürmedi. Riyad Mahluf'un salı günkü duruşması- na, savunman Burhan Apaydın girecek. Geçen duruşmada savunman Burhan Apaydın, yargı- ca şöyle dem işti: "Tunus'ta dikta rejimi vardır. Bütün bankalar devlet bankasıdır. Özel banka yoktur. Bu nedenle soyulan, devlet bankasıdır. Aynca müvekkilim, savunması alın- madan Tunus'ta gıyabında yapılan sorgulama sonunda mahkûm edilmiş olup, bizim ceza sistemimize göre sa- vunması alınmayan şahsın cezalandırılması mümkün değildir, kamu düzenine aykırıdır. Bu hususun da nazarı itibara alınmasını ve müvekkilimin iade talebinin reddi- ni talep ederim." Riyad Mahluf'un Tunus'a gönderilmesini isteyen Tu- nus Devlet Başkanı ZeynelabMin Bin AN, Fransa'nın is- teğine karşın on yıl hapıs cezasına çarptırılmış olan kardeşi Münslf BİR Ali'yi, Fransa'ya vermedi. Münsif Bin Ali, Fransa'da uyuşturucu olayına kanştığı gerekçe- siyle on yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Haberi Le Mon- de gazetesi yazdı. Münsif Bin Ali, Fransa'da tutuklana- cağı sırada, Fransız CMUK'undan yararlanarak, kendi- sini otuz dakika bekleyen Tunus uçağına binip yurduna uçtu... Mahkemenin kararına karışamam. Ancak Çiller hükü- metinin alacağı karara, demokrasiye inanmış herkes karışabilir, bu kûnuda dûşüncesini söyleyebilir. Dünya- mızda demokrasilerin gelişmesi de buna çok bağlıdır. "O, bir devlet, demokrat olmasa da olur; ben onunla iyi geçinmeye bakayım, istediğini de vereyim" dediniz mi, demokrasiye ihanetettiğinizi belki düşünmemişsinizdir, ama öyledir. Onun için dünyada demokrasiler, körtopal yürümektedir. Laiklikde böyledir. Ortaçağ karanlığında yüzen bir Müslüman ülkeye laik olduğunuzu sezdirme- meye çalışırsanız, ikiyüzlülûk etmiş olursunuz. Onların sizden, AtatürkCumhuriyeti'nin hükümetlerinden alaca- ğı derslerolmalıdır, sizin onlardan değil. Tunus'taki diktatör rejim, Türkiye'nin alacağı her ka- rarda göz önünde tutulmak zorundadır. * * • Avustralya'da Melbourne'da SBS radyosunda çalışan Bülent İbrlşim, eşi Nilgün, oğullan Ozanla birlikte, Tür- kiye'ye dinlenmeye, sevdiklerini görmeye gelmişlerdi. Avustralya'ya dönecekleri sırada, bir olay dünyayı onla- ra zindan etti. Bülent Ibrişim'in bacanağı mimar Tamer öziü (48) bu hafta başında salı günü, Tarım Bakanlığı'- nın orada Akay Yokuşu başında karşıdan karşıya geçer- ken, Küçükesat yönünden gelen bir belediye otobüsü- nün çarpması sonucu komaya girdi. Durumu çok ağır, Numune Sayrıevi'nde yatıyor. Nilgün Ibrişim'in kardeşi Nesrin özlü, neye uğradığını saşırdı. Bülent Ibrişim'i arayıp "geçmiş olsun" demek istedim. Ibrişim, şöyle dedi: - Bakın size bir şey anlatayım; olaydan önce de sonra da trafik konusunda son derece hassasım. Şu anda Hoş- dere Caddesi'nde oturuyoruz. Hoşdere Caddesi'nden gece saatO3.OO'e kadarsanki bir araba yarışındaymışsı- nız izlenimini verecek gürültüyle, en az 120 km. hızla geçen araçlar var. Bu Ankara'nın göbeğinde hiç mi bir ekip, o saatte hız denetimi yapmıyor. Gece saat03.00'te arabalar kornalarla geçiyorlar. Caddede, karşıya geç- mek için en az 3.5-4 dakika beklemeniz gerekiyor. Ben şimdi dönüyorum, ama hep Türkiye'de, hangi sevdiğim ne zaman bir trafik kazasında yaralanacak ya da ölecek diye korkuyla yaşayacağım! BULMACA 7 8 9 n SOLDAN SAĞA: 1/ Aşın karmaşık ve ince- .. likti bir şey için kullanılan sözçük. 2/ Deniza.vBi da 2 denilenfoktürü... "'Esridi « Yunus'un canı,Yolda- yımillerimkanı/Yunus-- 4 -'te gördü seniSayn mı- g sın sağlar mısın". 3/ Hin- distancevizi, kahve. süt 6 ve alkolden oluşan bir iç- ki... Bir nota. 4/ İsmailiye tarikatının önderlerine verilen ad... Mesafe. 5/ Kimi Türk lehçelerinde "ağa" anlamında kullanılan söz- cük... Üstü kapalı olarak anlatma. 6/ Tanntanımaz... Telefon sözü. 7/ Bir nota... Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun özünde bulunmayan nitebk. 8/ Malik... Ortodokslarda tahta pa- no üzerine yapılmış her türlü din- sel resme verilen ad. 9/ Bakteri öldürücü olarak kullanılan bir cins antibiyotik. YüKARIDAN AŞAĞİYA: 1/ îlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı... Kısa çizme. 2/ Padişah ve vezirlerin kavuklanna taktıklan tüy ya da püskül şeklinde süs... İnce dantel. 3/ Ahmet Rasim in çocukluk ve okul amlanm içeren yapıtı... Hayvanlara vurulan damga. 4/ Oylum- lu... Gelecek. 5/ Kuzey Afrika'nın işgabnde önemli rol oynayan bir Arap kabilesi... Aakb. 6/ İsviçre'de bir kanton... Bir sayı. 7/ İlkel benbk... Yurdumuzda bir dağ. 8/ İyi bakım ve ilaç tedavi- si... Herkesin gözü önünde yapılan. 9/ "Bir - - - var idi zaif ü. nizâr/Yük elinden katı şikeste vü zâr" (Şeyhi)... Anlayışb.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle