Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4AĞUSTOS1993ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Bob Marley'den boşalan reggae tahtının tek varisi gösterilen Lucky Dube'un yeni albümü'Victims' piyasaya çıktı
GüneyAfrika'dan direniş ritmleri
BURAK ELDEM
' 'Bob Murley demişti ki • 'Ne denli sü-
recek peyganiberlerimizi öldürmeieri ,'
Biz bir yar.da durup izlerken?' I Nereden
bilecekti gelecekte Düşmanm bir yanda
durup , Bizim kendi kardeşlerinrizi kes-
memizi izleyeceğini?"
Güney Âfrika'nın son yıllarda yetiş-
tirdiği en önemli siyah müzisyenlerden
Lucky Dube, son albümü "Victims''la
a>nı adı taşıyan parçada bunlan söy-
lüyor. Aufıa bulunduğu sözler. reggae'-
nin efsanevi sanatçısı Bob Marley'in
I980 tarihli "Uprisiııg" albümünde yer
alan "Redemprton Song"un ıki dizesi.
Yirmi dokuz yaşındaki Lucky Dube.
Güney Afrika'da siyah insanlann ya-
şadığı trajedinin son beş ytldaki çirkin
görünümlerine takmış kafayı. Takılma-
yacak gibi de değil: emperyalizmin ve
ırkçı saldınlann acısı yetmezmiş gibi. si-
yahlar şimdi de birbirlerini öldürüyorlar
Güney Afrika'da. Herakşam haberlerde
ekranlanmıza geien görüntüler. birbiri-
ne acımasızca saldıran siyah gruplan vc
onlan bıyık altından gülerek izîeyen be-
yaz polisleri gösteriyor.
"Hakhhğm askerleriviz biz i Ve bizi
buraya hükümet göndermedi ya da. bir-
tikte içtiğiniz politikacüar I Yoksullar
gönderdi bizi • Acı çekeııler Ve eziien-
ler." Albümün bir diğer ilginç parçası
olan "SoMiers For Righteousness"de de
böyle sesleniyor Lucky Dube, ırkçı be-
yazlara. KJasik reggae ritmi ve sıcak me-
lodilerle "Victiıns'' albümü. Güney Afri-
ka'daki siyah direnişi müzikle anlatıyor.
Bugün artık uluslararası düzeyde
adını duyuran ve cidöi müzik dergilerin-
ce Bob Marley'den boşalan reggae
tahtının tek varisi olarak gösterilen
Lucky Dube, 1964 Ernelo (Güney Af-
rika) doğumlu. On beş yaşındayken gi-
tar çalmayı öğrenen ve ilk yazdığı şarkı-
larda halkın acılannı anlatmaya başla-
yan şarkıcı, "mbaqanga" olarak ad-
landınlan. Güney Afrika'ya özgü pro-
testsokakmüziğiyleçıkmışyola. 1984 ile
1987 yıllan arasında. Zulu şarkılannı ve
geleneksel müzığini öğrenip. onlar ûzeri-
ne yoğunlaşmış. Bir süre sonra da, reg-
gae ve onun felsefesi Rastafarianizmle
tanışmış. "Rastas Never Die" adh albü-
mü, bu dönemin izlerinı taşıyor.
Seksenlerin ikincı yansından ıtibaren
Lucky Dube, Güney Âfrika'nın en
önemli protest müzik temsilcilerinden
biri haline geliyor. Tıpkı Johnny Clegg,
Sipho, Ladysmith Black Mambazo gibi.
o da ırkçı yönetimin baskılannı göğüsle-
mek durumunda kalıyor uzun süre.
Ama ülkedeki popülerllği övlesine artı-
yor ki, onbinlerce izleyiciyi alanlara çe-
ken bu genç şarkıaya resmi makamlar
pek fazla ilişemez oluyorlar bir süre son-
ra. 1989'da Lucky Dube. Güney Af-
rika'nın en popüler müzisyenleriyle bir-
likte, Fransa'da gercekleştırilen Zuhı
Turnesi'ne katılıyor. Bu, onu ulusla-
rarası starlığa taşıyan önemli bir dönüm
noktası. Hemen ardından çok başank
bir solo ABD tumesi ve "Avcı" filminin
yıldızı John Savage'la başrolleri pay-
İaştığı "Voice In The Dark" filmi geli-
yor. "Prisoner" (Mahkum) ve "House
Of Exile" (Sürgün Evi) albümlen, yal-
nızca Güney Afrika'da değıl. ABD,
İngiltere, Fransa, kanada ve bırçok Af-
rika ülkesınde yayımlanıp büvük ilgi gö-
rüyor. Geçtiğimiz yıl da, WOMAD Fe*
tivan'nde Lucky Dube, Peter Gabriel _•
birlikte sahneye çıkıp şarkı söylüv >r.
Lucky Dube'un 1993 albümü "*\ic-
tnos"da. toplam on parça var. Gcrck so-
und gerek ruh olarak reggae'nin en güzel
ömekleri diyebileceğimiz bu parçalarda
anlatıianlar, siyah insanlann içinde bu-
lunduğu zor koşullar ve bunlara karşın
yüksclen direniş. mücadele. Eğer eylül
ayında tstanbul'da yapılacak olan WO-
MAD Festivali 1994'e ertelenmeseydi,
Yedikule Zindanlan'nda Lucky Dube'u
da izleme olanağı bulacakîık. Şımdiyse,
yalnızca "Victims"la yetineceğiz.
Bir çok piyanistimizi piyano tuşlanyla tanıştıran, müziği çocuklara güle oynaya sunan bir öğretmendi
Müzikbahçesinde artık Rana Erksan yok
EVİN İLYASOĞLL
Rana Erksan, bugün üne kavuşmuş
nice piyanistimizi ilk kez piyano tabure-
sine oturtup tuşlarla lanışuran, müziği
çocuklara güle oynaya sunan ög-
retmendır.
Bir kocaman müzik bahçesidir Rana
Harum'ın müzik dünyası. Onun dün-
yasında müziğe başlayan çocuklar top
oynamakta, mıknatıslı küçük hayvancı-
kİarla tuşlarda dolaşmakta özgürdürler.
Müziğe ilk adımın önemini bilen, bu
karmaşık sanat dalına yaklaşımın yalın
olması. sevecen olması gereğini savunan
ve kendine özgü başlangıç yöntemleri
geliştıren Rana Hanım, ashnda bir piya-
no okulu yaratmak iddiasında değildi.
Yeuştırdıği öğrencilerin her biri Avru-
pa'nın. Amerika'nın bir başka köşesine
dağıldı. kendi yüksek müzik okullannda
kendilerine özgü "ekoUer"in yöntemini
aldı. Ama sanınm tümü de Rana Hanım
ıle müziğe başladığı günlerin coşkusunu
unutmadı.
Kimler yok ki piyanoya başlattıklan
arasında: Verda Ernıan, Vleral Güney-
man, Ersin Ona>, Mehveş Emeç, Gütse-
ren Sadak. Pekineller, Hül> a Tarcaa, Be-
nal Tannsever. Seher Tannyar, YıMız
Kunutku, Hülya Ardtç. Ova Sünder, Zey-
nep Yamantiirk, Suna Erei... Kımi biraz
bilıvoımuş. kırru piyanoyu hiç tanımı-
yormuş, ama Rana Hanım'ın tuşlan-
ndan geçmişler, bugünün ünlü solistleri.
ünlü öğretmenleri olmuşlar.
Rana Erksan. gerek bu piya-
nistlerimizin müziğe ilk adımlannı altı-
rmakla. gerekse içinde yaşadığj Cumhu-
riyet devrimlerine tanık olmakla, bir ta-
rihi kişilikti.
Pek çok konserde tstanbullu müzikse-
verler onu en ön sırada, elli yılhk eşi ile
birlikte, saçında hiç değişmeyen meçi ve
pınl pınl yeşil gözleriyle. her yaştan in-
sanın gelip elini öptüğü bir dirileyici ola-
rak anımsıyacaklar.
1910'da doğmuş. Pek çok söyleşi
yapmışız Rana Hanımla. Özellikle ya-
şam çizgisine yön veren Cemal Reşid
Rey'i anlatmış, ona koşut olarak da ken-
di yaşamını.
"Babam oMukca tutucuydu. Harita su-
bayı idi. Annem ise şiir vazaa, ut calan.
hayal dünyası geniş bir insandı. Eve gekn
/vana Hanım'ın tuşlanndan geçenler, bugünün ünlü
solistleri, ünlü öğretmenleri oldular. Gerek bu piyanistlerimizin müziğe ilk
adımlannı attırmakla, gerekse içinde yaşadıgı Cumhuriyet devrimlerine
tanık olmakla, birtarihi kişilikti Rana Erksan.
bir Ermerti boca ile ilk piyanoya başladım.
Sonra Hege ile çabştım, sonra da İstanbul
Beledive Konsenahıan'nda Cemal Reşid
Rey ile. Ben galiba konsenaruvann ilk pi-
yano bölümü mezunuyum. Cemal Reşid,
hephnize yepyeni bir dünya sunmuşru.
Yalnu piyano çalmak değil, tamamıvla
Avrnpai bir yaklaşon öğretmişti."
Rana Hanım bu söyleşimızde. Cemal
Reşid Rey icin hazırlamakta olduğumuz
"Devlet Sanatçılan" başlıkh televizyon
programı için, kendi kusağından diğer
konservauıvar mezunlan ile bir ara-
daydı: Masume Batu, Anjel Agopyan,
Vedhe Koray, Jülide Saygun. Her
biri Cemal Reşid'in bir başka yönünü
anlatıp, 1920'li yıllann ilk çoksesli müzik
öğrencileri olmanın coşkusunu yaşıyor-
du. Tümü de alaturka müzikle büyü-
müş, büyük konaklann, eski Istanbul'-
un çocuklanydı.
Rana Hanım, "Benim babam öyle he-
men açılıp saçılmava izin vermemişti.
Önce sıkma başla giderdim konservatu-
yara, sonra tülgürek sardık başunıza, son-
ra açtldık. Ashnda hepimiz piyano çal-
mayı biliyorduk, ama genel kültürü Ce-
mal Reşid'den aldık. Analiz Mürikal
derslerinde bir operayı 3-4 saat bastan
sona sahnedeki bötün karakterieriyle oy-
nar, piyanoda çalar \e açıklardı. O za-
man teyp fılan yok ki, ne çahlıysa aklmu-
zda rutardık, kulağunızda saklardık."
Ve Rana Hanım konservatuvardan
mezun olunca. Cemal Reşid ona sohsllik
yenne piyano öğretmeni olmasını tavsi-
ye etmiş. konservatuvardakı deftere:
"Fevkalade bir pedagog olma istidadı var,
onu kaçırmavalım" dıye yazmış, bövlece
mezun olur olmaz, Rana Hanım da öğ-
retmenliğe başlamış. îlk gün Cemal Bey.
"Seni buraya hoca yapıyonız, ama para
vok" demiş. Rana Hanım da şöyle an-
latıyor'
"Boynuna sanlmaya utandım, ellerine
sanldım, övlesine se>indim. Sonra neler
geldi geçti, pahalılıklar. savaş sıkıntısı...
Ama dünyamızdan müzik hiç eksilme-
di, hiç durmadı."
Rana Hanım'ın mezun olduğu yıl J.S.
Bach'ın Dört Piyano tçin Konçerto'-
sunu çalmak üzere onu da çağırmışlar.
Diğer piyanistler ise, Cemal Re$id Rey,
Ferdi Ştatzer ve ömer Refık Yaltkaya
imiş. Bu yapıtın ilk kez çalınması ıçın
Istanbul'un çeşitlı semtlerini dolaşmı-
şlar, dört tane tınısı birbirine uyan piya-
no bulmuşlar. Ve Tepebaşı Tiyatrosu'-
nda, salkım gibi localardan sarkan dınle-
yici önünde büyük beğenı kazanmışlar.
"Dört piyanodan biri olup onlarla bir-
liktelik sağlamak konusunda hiç telaşlan-
madım doğrusu. Çünkü o güne kadar eş-
lik ermc>i, dinlcmeyi öğrenmiştim. sahne-
>e de ahşmıştım. Ama konser günü gelip
çatınca, siz benim kalbime sorun!"
Bırkaç yıl sonra t. Galip Arcan'ı an-
mak için bir programda yine bu konçer-
to seslendirilmiş; bu kez Cemal Reşid'in
yerini Ergican Saydam dlmış "Dört pi-
yano deyince konsere rağbet arttığından
ileri geîenlerden biri, belediye parasız
kaldıkça size bu eseri çaldınp para kazan-
malı demişti."
Rana Erksan hep anılannı canlı tutup,
müziğe başlattığı öğrenalerirjın sonraki
başanlannı izleyip. yaşama pınl pınl ba-
kabilmışti. "Bugün dümadaki bunca
miikemmel piyanist arasına katılabilen
ünlülerimizin olması büyük aşama. Ama
dinlevicimiz onlan çok daha takdir etme-
li. daha çok >e candan alkışlamalı. Kolay
iş mi bunca çabaT" dıyordu. Iki ay önce
bir mide kanaması ile hastaneye yatana
kadar. hala tek tük çocuklan vardı Rana
Hanım'ın. Seksek oynayıp. renkli harf-
lerle piyanonun tuşlannda ilk gezintileri-
ni yapan çocuklar.
43 yaşındaki sessiz 'işkolik' müzisyen Peter Gabriel, gelecek tasanlannın heyecanı içinde:
îleri teknolojiyle, modenıle eskiyi kanştıracağım
Kültiir Servisi - Pop müziğjn arük tü-
kendiğinden. yeni fikirler üretemeyece-
ğinden korkanlar için Peter Gabriel yeni
bir göruş getiriyor: " Genetik bilimindeki
şu tczi herkes bîlir. Melez olan her zantan
en canlı, en devingen olandır. Bu kural ay-
nen külrürler için de geçerli. Siz eğer de-
rin, eski bir tınıyı tekrtolojinin sağladığı
olanaklaıia birleştirirseniz, ortaya çıkan
çok heyecan verici olabilir."
Gabriel'e göre gelecekte; ileri kompü-
tür teknolojisi, multi-medya, sanat ve
gelişen dünyadan etkilenimler birleşerek
bir arada çahşacaklar. "En çok beş yıl
içinde, sözunü ettiğim şeyin sinema, mü-
zik ve ilerişim endüstrisinin merkezinde
yer alacağını düşünüvorum. Aynı şekilde
albüm Jediğimi/ şey de ortadan kalka-
cak. Her yerde multi-medya ve audk) vi-
sual CDIer egemen olacak." Tüm bun-
lar. Peter Gabriel'in gerçeklikten uzak
boş hayalleri gibi görünebilir, ama sa-
natçı şimdiden projelerinin sonuçlanru
almaya başlamış bile. Gelecek 5 haftası
dolu olan sanatçı, ilk olarak Güney
Amerika'da turneye çıkıyor. Gabriel,
Dallas'tan Miami'ye sunacağı multi-
medya sahne şovlannda, sahne üzerin-
deki ağaçlara yerleştirilmiş veya kafası-
na bantlanmış minyatür kameralar eşli-
ğinde gecen yılki albümü "Us"tan par-
calar seslendirecek. Daha sonra tngil-
tere'ye gidecek olan sanatçı. doğduğu
yerin yakınında. Bath'ta, grubuyla W O
MAD Fesüvaline kaülacak.
Güney Amerika'dakinin benzeri mul-
ti-medya sahne şovlannın yer almaya-
cağı bu konserlerde Gabriel, zamanmın
çoğunu müzik piyasasına tamtmak için
harcadığı Kolombiya, Jamaika ve Zai-
re'den müzisyenlerle çalacak. Gabriel
WOMAD"ı (World of Music Arts and
Dance - Müzik ve Dans Sanatlan Dün-
yası) 1982 yılında, Batı'nın ticari müzik
dünyasında pek temsil edilemeyen ülke-
lerin müziklerini tarutmak amacıyla kur-
muştu. Şimdi W0MAD. etkinliklerini
Gabriel'den bağımsız olarak Real
VVorld topluluğunun yardımıyla sürdü-
rüyor.
Bu arada ABD'deki yüksek teknoloji-
yedayanan şovlarda sürecek. Toronlo'-
dan, Detroit'e, San Diego'dan Los An-
geles'a uzanacak şovda insanlar müzik
ve imajlar denızinde yüzecekler. "müıd
blender" denilen her bin 30 kışi alabilen
mı' mk
^ ^ ^ ^ ^ ^ H Amerika
^ ^ ^ ^ ^ ^ H turnesine
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ 1 çıka cak olan
^ ^ ^ ^ ^ ^ H Peter Gabriel,
^ ^ ^ ^ ^ ^ H sunacağı
^ ^ ^ ^ ^ ^ H multi-medya
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ 1 sahne şovlannda,
^ | ^ ^ ^ ^ ^ | sahne üzerindeki
^ ^ ^ ^ ^ | ağaçlara
M0^^ ^ ^ ^ | yerleştirilmiş ya
^Bpi^^^H da kafasına
^ p \ ^ ^ ^ H bantlanmış
ftV''İ^^^I minyatür
WM ^ ^ ^ 1 kameralar
• ? İ ^ H eşliğindegeçen
^ ı I ^ ^ S y1
^ * albümü
' 1 I "Nj' "Us"ı
1 I ^1 seslendirecek.
bu kapalı mekanlarda uçuyoımuş duy-
gusunu veren koltuklara yerleşerek laser
discten videodaki görüntüleri ve kompü-
tür grafiklerini izleyecekler. Gabriel'e
göre, fılmle beraber hareket eden kol-
tuklar, ortamdan ayn değilmişsiniz de,
onun içindeymişsisiniz etkisi uyandı-
racak.
Yüksek teknolojinin nimetleri
Bath'taki fesııvale çıkıjından ıki gün
sonra Amerika'ya dönecek olan sanatçı,
ağustos ayı içensinde tekrar festivale
katılacak. Ardından Kuzey Amerika'ya
gidecek olan sanatçı bu kez Jamaika.
Uganda ve Hindıslan'dan sanatçılarla
10'a yakın şovda sahncyc çıkacak. Bu
şovlarda bıraz daha ileri tcknolojı kul-
lanılacak."A«naç biraz modernle biraz
eski olanı kanştırmak. Bövlelikle tüm bir
yerkürenin farklı üikderinden farklı kül-
türlerin, farklı imajlara sahip insanlannı
görecek, müziklerini dinleyeceksiniz".
Gabriel tüm bu göstenlerin başka bir
projeye temel olacağmı söylüyor. Sa-
natçı tüm bu müzikle yüksek teknoloji-
nin nimetlerinin kaynaştığı multi- med-
ya şpvlann Barcelona'da, Brian Eno ve
Laurie Anderson gibi sanatçılann
yardımıyla kurmayı düşündüğü Real
World Theme Park'ı oluşturacağını
ümıt ediyor. Gabriel, bu merkezin yalnı-
zca Disneyland'ın müzikal versiyonu ol-
mayacağını, oyunculann, film yapımcı-
lannın da buradan yararlanacağını be-
lirtıyor.
"Küçük bir laborutmar gibi. Fakat bu
kez insanlar araştırma yapmak için değil,
zevk, eğlence, kar ve yaratıcı doyum için
bu laborutuvara girecekler. Bana göre ev-
lilik çok doğal bir olavdır. Kişisel ilgtteri-
min bir kombinasvonudur. Ve teorioıe
göre eğer bir şey beni gercekten heyecan-
landınyorsa başkalannm da aynı heya-
canı dıiyma olasılığı yüksektir".
Ritm kütüphanesi
Gelecek tasanlannın heyecanı ile sar-
hoş, 43 yaşındaki bu sessiz işkolik müzis-
yen, 1960'larda müzik yaşamına baş-
lamış pek çok diğer müzisyenden daha
fazla pop kültürünü etkileyeceğe ben-
ziyor. Charterhouse Devlet Okulu'-
ndan, Genesis'in kurucu üyeleri arası-
nda yer almaya uzanan yol, Gabriel'in
benzeri olmayan öyküsünü anlatıyor.
1970'lerde grupla şöhret olan, 1975'de
gruptan aynlarak, kariyerine tek başına
devam etmeye karar veren Gabriel, rad-
yoda bir başka kanalı ararken Alman
radyo istasyonunda duyduğu Afrikalı
bir orkestranın miiziğinden çok etkileni-
yor. Sanatçı 1980lerde anti-apartheida
DÜŞÖVCEYE SAYGI
MEMET FUAT
kadar birçok politik kampanya içinde
yer ahr.
Güney Afrika hakkındaki en güzel
şarkılardan birini, Biko yazan Peter
Gabriel, geçen yıl ekimde piyasaya çıkan
albümü "Us"ta, önceki çalışmalannın
tersine daha kişisel olan şeylere yöneldi.
"Us". sanatçı küresel ritmle, daha çok da
eski popun konulan olan aa ve aşk ile
teknik üzerine düşüncelerini eşleştiriyor.
Us, sanatçınm 18 yıllık eşi JiD Moore'la
evliüğinin çöküşünü ve oyuncu Rosarme
Anjuette ile ilişkısini konu alıyor. Bu zor
dönemde Gabriel, duygulannı ifadeede-
bilmesini sağlayan bir psikolojik tedavi
de geçirmiş. Peki yüksek teknolojinin
olanaklanyla donatılmış teatral şov sı-
rasında duygulannı göstermekten ra-
hatsız olmayacak mı?
"Bir kere yazıldıktan sonra her şey ko-
laylıkla konirol edilebilir. Böyle bir or-
tamda çalıştığım için güçlük hissetmivo-
rum. Fakat eğer bir şevler dünyaya göste-
rumiyorsa. gizlerunişse esas o zaman güç
oluyor. Gömülü duygularla yüz yüze gel-
mek ve onlan ortaya çıkarmak işin zor
olan tarafı. Terapide ya da yazarken bun-
lar ortaya çıkabiliyor ama, terapi benim
için daha tehdit edki, çünkü kontrolü
efimde değil. Şarkı yazmak ise, duygu-
lartmın tınısı için ortam sağlıyor. Ama
şarkılar da bir anlamda yalnızca paket-
lenmiş duygu demek. Garip ama, duygu-
lanmı bir şarkıy a, kitaba y a da resme dö-
kersem. kendimi güvende hissediyorum".
"Us". parçalann yazılış metodundan
dolayı uzun bir çalışma dönemi gerektir-
miş. Gabriel, önceden dinlediği ritmler-
den esinlenerek yazdığı şiirleri, melodiy-
le eşleştirerek çalışmış.
Stüdyosunda bir "ritm kütüphanesi''
de yer alan Gabriel iki yeni şarkısını Se-
negalli trampetçi.Doudou N'Dlaye Ro-
se'un kasetlerinden yararlanarak
yazdığını söylüyor.
"tlk önce ritmkrle oynarım, daha
sonra kasede kaydederim ve bu kasetteri
gittiğim her yere götürüriim. Arabamda
bir mikrofon sistemi kurdum, bövlelikle
ritmleri mınldanabüiyorum. Bence ara-
ba, müzik diniemek için en iyi ortamlar-
dan biri. çünkü güncel kaygılardan, dik-
katinizi dağıtan şeylerden uzaklaşabilece-
ğiniz tek ortam. Müziği kolavlıkla dinle-
yebildiğim, sessiz Japon yapımı bir ara-
bam var".
Düşüncelerini Yinelemek
Bir eleştirmen arkadaşım, aramızda tartlşırken, söz
belli bir konuya geldiğinde konuşmayı kesip, "Ben o ko-
nuda yazdım, şu kitabımda var" demişti. O konuyu yeni-
den ele almak istemiyor, üstünde konuşmayı bile gerek-
siz görüyordu. Bir kere yazmıştı ya...
Karşılıklı biransusuşumuzu hiç unutmam. Birdurala-
mış, sonra başka bir konuya geçmiştik.
Bu yaklaşım "incelemeci tavrı" diye nitelenebilir.
Araştırıyor, bilgiler, görüşler topluyor, karşılaştırıyor,
değerlendiriyor, birsonuca varıyor, bunudaayrıntılarıy-
la yazıyorsunuz. Artık o konu üzerinde daha kısa, başka
bir deyimle, ayaküstü konuşmak istememeniz bir bakı-
ma doğal. Belki bir gün, gerekirse, yeni bir incelemey-
le...*
iyi de herkes sizin incelemelerinizi görmek, okumak
durumunda mı? O konuda insanlara iletmek istediğiniz
düşünceleriniz varsa -ki var, onca emek verip bir incele-
me yapmtşsınız- o düşüncelerinizi yalnız inceleme oku-
yanlara saklamanız doğru mu?
Bu başkalannm işi diye düşünebilirsiniz. "Ben üst dü-
zeyde incelemeler yaparım, isteyen onlardan yararla-
nıp yazılar, söyleşiler, makaleler yazar" diyerek, vardı-
ğınız sonuçların daha çok sayıda insana ulaştmlmasını
başkalarına bırakabilirsiniz.
Bilim alanında genellikle böyle oluyor. Bilim adamla-
rının düşüncelerini herkesin anlayacağı bir dille anlatan
aracı yazarlar var. Ama kimi bilim adamları bu işi de
kendileri yapıyorlar. Ya düşüncelerini herkesin anlaya-
bileceği gibi anlatıyor ya da bazı yazılarını, kitaplarını bu
amaçla yazıyorlar. Özellıkle felsefe, toplumbilim, ruhbi-
lim alanlarında böyle. Biliyorsunuz, Bertrand Russell,
Erich Fromm gibi düşünürlerin yapıtları, çok satılan ki-
taplar arasına bile girebiliyor.
Yazın dünyasında ise yıllardır tersine bir gidiş yaşıyo-
ruz. Romanda düz anlatımdan kaçışı, boşluk bırakmala-
rı, üstü kapalı geçmeleri, zaman sıralaması değişiklikle-
rini, bilinçakımını yansıtma özlemlerini düşünün; şiirde
anlamın sınırlarını zorlayan, sözcükleri içleri boşmuş gi-
bi kullanmaya yönelen aşırılıkları düşünün; eleştiride
yalnızca uzmanları ilgilendiren yapısal çözümlemeleri,
göstergebilim çalışmalarını düşünün... Değil ortalama
okurdan, seçkin okurdan bile uzaklaşılmak isteniyor
sanki...
Gerçi yazın dünyasının bu gidişe bütünüyle kapıldığı
söylenemez; yapılan deneylere, genelde, bir katkı, bir
zenginleşme diye bakılıyor; ama çok güçlü "moda'laş-
ma dönemleri de yaşanıyor. "Artık bu işler böyle sürüp
gidecek anlaşılan" diye düşündüğümüz bile oluyor
Sanınm, tıpkı bilimlerdekı yaklaşımla -özellıkle eleşti-
ri alanında- aracı yazarların ortaya çıkması, yapılan in-
celemelerde varılan sonuçların, herkesin anlayacağı bir
dille okurlara ulaştrılması gerekiyor. Yada bu işi incele-
meciler kendileri üsMenmeliler. "Ben o konuda yazdım,
şu kitabımda var" deyip susmamalılar. Düşüncelerini.
değişık biçimlerde yinelemekten çekinmemeliler.
Bir konuyu bir incelemede ele alınca arkasını bırak-
mak, bir daha ele almamak, üstünde konuşmayı gerek-
sizsaymak, bence, yanlış bir tutum. Düşüncelerimizi çe-
şitli yollarla yineleye yineleye ortaya vurmaktan ka-
çınmamalıyız. Bugün bir incelemede, yarın bir eleştirel
denemede, öbür gün bir söyleşide ya da bir makalede...
Ne zaman, rterede, nasıl gerekiyorsa...
Endonezya'nınyasaklı
yazarından Kaçak
Kültür Senisi - Kitaplan, ülkesi Endonezya'da hala yasaklı
olan yazar Pramoedya Ananta Toer'in "İCaçak" isimli
romanı Simavi Yayınlan tarafından yayımlandı.
Endonezya'run Japonya tarafından işgal edildiği 2. Dünya
Savaşı yıllannda, "Buki Duri Cezaevi"nde yazdığı
Kaçak'ta Ananta Toer, ülkesinin bu acı yıllannı keskin bir
gözlem gücüyle aktanyor. Kaçak. halen Jakarta'da
sürgünde yaşayan Pramoedya Ananta Toer'in,
Türkçedeki ilk kitabı.
Jurassic Park 17eylülde
sinemalarda
Kültür Servisi- Amerika'da ilk üç haftada 172 milyon dolar
ile tümzamanlann kısa zamanda en fazla gişe hasılatı
getirenfilmi"Jarussic Park" 17 eylülden itibaren •
Türkiye'de gösterime giriyor. Yönetmenliğini Steven
Spielberg'in yaptığı film 11 ayn sinemada gösterime
girecek. Bu arada yapılan açıklamada filmi Türkiye'ye
getiren firmalardan ızin almadan yapılacak herhangi bir
promosyon çahşmasından, ürün ithalatından.
imalatından, toptan, veya parakende satımından haksız
kazanç sağlayacaklara göz yumulmayacağı bildirildı.
Jean Brunhesfotoğrafsergisi
Kültür Servisi- Yüzyılın en ünlü coğrafyaalanndan kabul
edilcn Jean Brunhes'eait fotoğraflann sergilendiği sergi.
Fransa Boulogne'daaçıldı. Asıl mesleği coğrafyacılık olan
Brunhes, 1910 yılında bir coğrafya kurumunun da başına
geçti. O yıldan itibaren Brunhes, aralannda Türkiyedahil
olmak üzere tüm Akdeniz âlkeleri, Çin, Kanada,
Japonya'nın da bulunduğu 48 ülke gezdi. Bu gezileri
sırasında arşivçahşmalanna yöneldi. Bu amaçla fotoğraf
çekmeye başlayan Brunhes, 1931 yılına kadar yaptığı
çahşmalarda çok büyük rakamlara ulaşü. Brunhes, geçen
sürede 72.000 otokrom plaka, 4000 steroskopik plaka ve
170.000 metrefilmkullandı. "Dünya'nın çevresinde. bir
coğrafyaa gözüyle, coğrafyaya baİcış" başhklı sergi 27
mart 1994tarihinekadaraçıkkalacak. Yukarda.
Brunhcs'ün 1912 yılında BalkanSavaşı'nın çıkması
nedcnıyle giüiği Bosna-Hersek'le çektiği "Cami" isimli
foloğrafı ycr alıyor.