Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET2 31AĞUSTOS1993SALI
KULTUR
'UçanTürk'Hezarfen Ahmed Çelebi'nin yaşamını sinemaya uyarlayan genç yönetmen Mustafa Altıoklar
Sinemaolık oynarken yönetmen oldu
ANTLAL
L'zun bır koridor.. İkı larafında
kapılar sıralanmış Bir başından
baktığınızda bej duvarlann yansıttığı
tavandaki pencereden süzülcn gün
sşığı gözlennizi kamaştırıvor; kon-
dorun en ucundaki görüntüyü ancak
hayal meval seçebilivorsunuz. Sol ta-
raftaki odalardan birınden çıkan bır
adam üzerine doktor gömleği gıymiş
Yüzünü görmüyorsunu?:. yalnızca el-
fcri... Ellerinde amelivat eldıvenlen.
Sağdaki odalardan binne girnor.
Fılmçekmekiçin...
Yan fantastik yan gerilım bir film-
den bir sahneızlemıyorsunuz. İkıvanı-
nda odalar sıralanmış kondor. sine-
mamızın genç yöneımenlennden Dr.
Mustafa Altıoİdar'ın v azgeçcmedıği
her ikı meseleğini de - doktorluk \ e yö-
netmenhk - sürdürebılmesi ıçin hava-
lmde oluşturduğu özel bır klinik. Cer-
rahpaşa'daki tıp oğreniminın ardı-
ndan Ankara'da fızik tedavi dalında
uzmanlığını yapan Altıoklar. 1989
vılında bir rasİantı sonucu film çekme-
ye başlıvor.
Sinemada hiçbir eğitimi olmayan
Altıoklar ilk kısa fılmi "Çizgini"le Yu-
nus Nadi Ödülü de dahil olmak üzere
5 ödül kazanıyor. Ardından 4 kısa film
daha: "Ayak Sesleri", "Lapsus", "Kıl
Payı" ve "AgonT. Toplam 11 ödül.
Geçen yıl tamamladığı, bu yıl vizyona
girecek ilk uzun metrajlı fılmi "Denize
Hançer Düştü" ise eleştirmenlerce ol-
dukça başanlı ve olgun bır çalışma
olarak nıteleniyor. Altıoklar şu sırada
geçen yıl Kültür Bakanlığı'nın açtığı
senaryo yanşmasinda diğer 5 yapıtla
birlikte ödüle değer göriilen senaryosu
kendine ail "İstanbul Kanatlarımın
Altında'Tılmi için mekan araştırması
ve kostüm hazırlıklan amacıvla İstan-
bul'da.
IYeşilçam, sinema
ve doktorluk
Yaşamında ciddi sonuçlar doğura-
bilecek kararlan anıden. hıç düşünme-
den aldığı için pata%atsız bır kişılik
yapısı olduğunu söyle>en bu enerjik.
yaratıcı vönetmenle yeni fılmi. Yeşil-
çam. doktorluk. yönetmenlik \e sine-
mayla tanışması üzerine konuşuyoruz.
-S'asıl film çekmeye başladınız?
89 yılının başlannda asistanlığım sı-
rasında Ankara'da amatör bir grup
kısa film çekiyordu. İçlerinden bır ta-
nesi benim de arkadaşımdı. Ben de
sete gidip geliyor. ne yapıyorlar diye
merak edıyordum. Fakat film yanm
kaldı; yönetmen bitiremedi fılmi. ekip
dağıldı. Çok üzüldük. Ben çekerim
diye çıktım ortaya. Filmi çektim \e
aslmda benım en sevdiğim filmim
oldu. Sonra ödüller...
-Daha önce başka bir deneyiminiz,
bir eğitimini/ sinemayla ilgili profesyo-
nel anlamda bir tanışıklığınız var mıydı?
Film setini ilk defa o fılmde gördüm.
Film çalışmalannı yaparken son dere-
ce zor koşullarda ve parasız bır şekılde
çekiyorlardı. Bir \ideo kamera>la ba-
sit video ışıklanyla çekim yapılıyordu.
Ben çekeceğim dıye ortaya çıktığım
zaman. ne kadara mal edilebileceğini
hesap etmeye çabştım. Ama hiçbir fik-
rim yoktu. Bir kameramanla tanışüm
ondan aldığım bilgilerle 3.5 mılyon ci-
vannda bir paraya mal olacağını he-
sapladım. O zaman da bırikmiş o ka-
dar param vardı. Onu ortaya koydum
ye iyi şartlarda çekmeye çalıştım fılmi.
İyi film ışıklan oluşturdum. öyle çek-
tik. Dolayısıvla ı^ık nasıl kurulur. set
nedir. mizansen nedir bunlan ben film
çekerken öğrendim.
-Neye bağlıyorsunuz bu başarıyı?
Senaryo ışler dunımda değıldi. Za-
ten film de o >üzden çekilemedi. Son-
radan ben çekerim diye ortaya çıkınca
yeniden yazdım senaryoyu. Yeni yazı-
lan senaryo tıkır tıkır işledi ve film or-
taya çıktı. Şimdıye kadar çektiğim bü-
tün filmlerin senaryosunu ben, ken-
dim yazdım. Ama ıyi bir senaryo ya-
zan 'değilim. bunu biliyorum. Buna
rağmen. şımdı yapmakta olduğum
"İstanbul Kanatlanmın Altında"nın se-
naryosu kapı gıbı bır senaryo oldu. Bu
kadar iyi senaryo yazabileceğimı bıl-
miyordum. Zaten iddıalı da değilim
senaryo yazımında. Senaryo yazarlığı
çokaynbiralan.
Rr
ır
arkadaşım
film
çekiyordu,
bitiremedi.
Ben çekerim
diye çıktım
ortaya. En
sevdiğim
filmim oldu..
Y.eşilçam
dünyasının
içine
girmedim.
Hasbelkader
ilerleyen bir
trende yer
almak
istemiyorum.
paralar veriyorlardı. sinema filmleri
yaptınyorlardı ve o fılmler sinemada
oynatılıyordu. Ve televızyon onun
satış haklannı almış oluyordu. Dün-
yada da uygulanan bir sıstem bu. Şim-
dılerde, ya ben niye sinema sektörüne
film çektireyim ki. çeksin benım yönet-
menim diyor. Kendi televızyon ka-
nalının ıçine kadrolu olarak almış ol-
duğu. ama sinematografik en ufak bir
binkımi ve yaratıcı düzeyı olmayan in-
sanlara. daha ucuza mal ettikleri için.
kendi kahplan çerçevesinde film çek-
ürmeye başlıyorlar. Bu sinema için
sanıyorum ciddi bir tehlike oluşturma-
ya başlavaçak yakın zaman ıçınde.
- Biraz "İstanbul Kanatlanmın Altı-
nda"dan bahsedelim. Senanoyu ne za-
man > azmay a başladmız. ne kadar sü-
rede tamamladınız?
Senaryonun yazılış serüvenı aslında
hoştur. Hezarfen Ahmed Çeiebi, üç
dört yıldır bundan bir film projesı olur
diye kafamda gehştırdiğim bir şey. Ge-
çen sene "Denıze Hançer Düştü"yü
burda çekerken çok yorgun hıssetti-
ğim. pelte gdbi hissettiğim bir dönem
vardı kendimı. Ve Galatasaray ha-
mamına daldım biraz gevşeyeyim
diye. O sıcak ortamda gevşeyip göbek
taşının üzenne bıraküm kendimi: ka-
famı şöylearkaya koydum. Bomboştu
hamam. Kubbe, camlar ve hamam or-
tamı derken, bu film burda başlar de-
dim. Ve Hezarfen Ahmed Çelebi'nin
fılmi Galatasaray hamamında başlar!
Kültür Bakanlığı o esnada bir yanşma
açtı. Senaryo yanşması. Sinopsıs oluş-
turup gönderdim 20 tane sınopsisi ba-
şanlı bulmuşlar Benimki de secilenle-
rin içındeydi
Y,
-İyi bir senaryo yazarı olmadığınızı
düşündüğünüz halde, neden şimdiye ka-
dar yaptığınız bütün filmlerin senaryo-
larını si/ > azdınız?
Yazmak zorunda kaldım. Çünkü
zaten kısa filmlen çekerken çok fazla
bütçeniz olmadığı için genış ekıplerle
çalışmak pek mümkün olmuyor. Bir
de kim bu adam diyorlar. ortaya
çıktığınız zaman. Niye bana bir sena-
nst kalksın film yazsın? Ben ancak çok
para verdiğim zaman bu olabilir. Onu
için başlangıçta hep kendım yazmak
zorunda kaldım senaryolan.
-V erleşik sinema dünyasının dışuıdan
geldiğinizi söylüyorsunuz. Son yıllara
kadar, Yeşilçam'da •alaylı' olmayan
akademi eğitimi almış yönetmenler bile
dışlanıyor, kolay kolay kabul görmü-
yorlardı. Siz ne gibi zorluklarla karşı-
İaştuıız böylesi bir dünyaya girmeye
çalışırken?
Benim için Türk sinema dünyasının.
Yeşilçam'ın içine girmekte zorlanma
diye bir şey söz konusu olmadı, çünkü
ben bu dünyanın içine girmedim za-
ten. Öyle de bir niyetim yok açıkçası.
Sinema sektörüne büyük saygı du\u-
yorum ama. bu apayn bir şey. Hasbel-
kader ilerleyen bır trenin ıçinde de ol-
mak istemiyorum.
-Bunu biraz açar mısınız?
Yani hıçbir profes>onelliğı olma-
yan, ahbap çavuş jlişkılenyle yürütül-
meye çalışılan bır sinema dünyası.
1914'tü sanıyorum Türkiye'de yapılan
ilk film, 1994"e geliyoru'z. 80 yıl! 80
yıldır bu ülkede varolan bir sanat dalı
ve hala endüstrileşememiş. endüstrile-
şemediği için de adı sanı bellı olan bir
sektör çıkamamış. İşletmecılen.
yapımalan kazarulan paralan harca-
mışlar. sektöre geri yatınm yapmamı-
şlar. Yatınm yapılmayan bir sektör-
den de ne beklenebilir ki? Bugün artık
Kültür Bakanlığı'ndan gelen uç kuruş.
ılda
bir tane
Avrupa
sineması
düzeyinde
yönetmen
çıkarsak
büyük
bir olay
olur.
öbür taraftan alınan beş kuruş ile film
yapmaya çalışıv orlar.
- Peki sizce Türk sineması adına çıkar
biryol>armı?
Tdbu var. Kültür Bakanlığı'nın
bunda cıddı bır katkısı oldu bence .
Fikri Beyin bakanlık yaptığı dönem-
de toplanan ilk komısyonda 11 esere
kredi venldi ve bu 11 esenn üç tanesı.
kı bunlardan biri de benım. ilk filmleri-
ni çekecek olan yönetmenlere verildı.
Arkasından toplanan ikinci komis-
yonda ilk fılmıni çekecek 2 yönetrne-
nin projesıne destek venldi. Oran 21 de
beş yanı. Yeni vönetmenlere film
yaptırma karan prensip olarak çok
olumlu. Yılda bir tane Avrupa sine-
ması düzeyinde vönetmen çıkartsak
büyük bir olay olur. Bunu geleceğe
umutla bakılabılecek bir nokta olarak
görüyorum. Medya dünyası televız-
yon meselesi de çok enteresan bir bo-
yuta getirdi işi şimdi. Geçen yıllarda
I'Senaryojıı telc
gecede yazdım7
Sonra çok dar bır zaman vardı se-
naryo yazmak için. iki ay kadar ve ben
o ıki ay zaman içinde sinopsisin üzeri-
ne hiçbir şev koyamadım. yazamadım.
Son günden bir gün önce gece yatak-
lan firladım ve bilgisayann başında
şakır şakır senaryo yazmaya başladım.
48 saat durmadan yazdım. Kanm da
sabah uyandı. kalktı geldi. Ben tabii
bir delı hev^ecanıyla anlatmaya baş-
ladım. Sen önceki yaşamında muhak-
kak Hezarfenmişsin. Bu kadar anı ha-
tırlamak olur. bu kadar ani uydurmak
olamaz dedı. Ondan sonra iki gün için-
de senarvobiui.
- Hezarfen hangi burçtan? O çağda
hangi burçtan bir insan uçmavı düşleye-
bifir?
Kova burcundan. Bilim adamı. He-
zarfen "de çünkü o karakterde bir yapı
var. Ayaklan hep yere basıyor bilim
adamı yönüyle. Bu benimle de çok il-
gili bir şey. Filmde 5 ana erkek karak-
ter. Bir tane de kadın karakter. Kadın
karakter bambaşka bir dünyadan.
Ama onun da karakteri Hezarfen'in
karakterine galiba biraz yakın. Ama
bu beş erkek karakter ışte Hezarfen .
Lagari. Evliya Çeiebi, Bekri Mustafa
ve IN" Murat hemen hemen bu beşinde
de benden bir şeyler var. Bir defa Mu-
ral tam anlamıyla bir ikizler burcu,
tam anlamıyla bir şizofren. Tahtta
dünvanın en gaddar padişahı ama, 27
vaşında sirozdan ölüyor. Bununla
beraber tebdil-i kıyafetle meyhanelere
baskın vapıyor. gerekirse meyhanede
dığerleriyle işret yapıyor. Hezarfen ise
avaklan yere basan bir bilim adamı.
Âttığı her adımda o dönem için bilim-
sel verilere uygun ilerlemeler yapmak
isteğını gösteriyor
- Bu beş erkek karakteri kimler oynu-
yor?
Hezarfen'i Fikret Kuşkan. Lagari'yı
büyük bir olasılıkla Uğur Polat. IV
Murat'ı Taner Birscl. Evliya Çelebi'yi
Halil Ergün canlandıracak. Bekn
Mustafa dönemin en ehli keyıf insan-
lanndan. Bekn Mustafa'nın kişiliğin-
de film Ömer Hayyam'ı bol bol ana-
cak.
- Mekân araştırması yaptmız mı?
Mekan araştırması yapıyorum ama,
açıkçası olumlu bir sonuç vok maale-
sef. Ozelhkle Galata Kulesi fılmin can
daman ama. Galata Kulesi'nin etrafı
felaket. Ne yapacağım bılmnorum,
kartondan bir Galata Kulesi kurdura-
cağım herhalde. Böyle büv ük maketler
kurulacak, başka birçaresi vok. Mesa-
la bir 17. vüzvıl İstanbul maketi.
Edinburgh Festivali'nde Körfez Savaşı'nı konu alan oyun ilgi görüyor
Amerikalı Grek, Iraklı Pers rolünde
Kültür Servisi- "Körfez Savaşı boyunca
televizyonda en az Iraklılan gördük. Ölü
ya da canlı. Iraklılar sav aşta yoktu sankı.
Çocuklar, yaşhlar, kadınlar, erkekler
kısacası insanlık ikinci plana itilmişti. Tüm
insanlık değerleri, yerini ideolojik ve ticari
anla>ışlara bırakarak gözardı edılmışti."
Edinburgh Festivali kapsamında
gösterilen Eschyle'in yazdığı "Persliler"
ısimlı oyunun yönetmeni PeterSellars'ın
Körfez Savaşı üzerine görüşleri böyle.
Sellars, bu düşüncelerden hareket ederek
oyunun kurgusunudüzenlemiş. Oyunun
adından da anlaşılacağı üzere "Persliler".
tarihsel bir oyun olma özelliği taşıyor.
Oyunun konusu son derece açık bir çizgjde
gelişıyor. Perslilenn M.Ö472yıhnda
Grekler tarafından bozguna
uğratılmasından hareket ediliyor. Ancak
Sellars ve oyunu günümüze uyarlayan
Robert Auletta öyküyü Körfez Savaşı
özelinden yola çıkarak değişürmiş.
Persliler. Iraklılann karşılığı olarak
canlandınlıyor. Oyunda Xerxes. Saddam
Hüseyin'ın odevırdeki eşi olarak seyırci
karşısında. Savaşın galiplen Grekler ise
Amenkalılar. "•Persliler"de bır savaşın
öyküsü yenilmişlerin agzmdan anlatılıyor.
Reter Sellars'm
yönettigi 'Persliler' adlı
tanhsel oyun,
MÖ.472'de
gerçekleşmiş bir olayı
günümüze uyarlayarak
sâhneyegetiriyor.
Robert Auletta tarafından uyarlanan
oyunda yenilen halkın duygu ve
düşünceleri dile getirilirken Xerxes'in şu
sözlen dikkat çekiyor:"Dünyanın en küstah
halkı Amerikan halkıdır."
Peter Sellars, oyunun içiçe geçmiş örgüsü
içersinde politik saptamalar yaparken
teatral anlamda da farklı bir bakış açısı
sergiliyor. Oyunda tüm olaylar bomboş bir
sahnedegelışi>or. Dekornivetine hiçbir
şe> gözeçarpmıvor. Doğallığı bozan tek
nokta ise James F. İngalls tarafından
yönetilenışıklar. Koronunvarlığıoyunun .
bir başka özelliği. Yalnız bu koro iki
oyuncudan ojuşuyor. İlki olaylan görüyor
ve anlatıyor. İkincisi ise olaylan uzaktan
yorumluyor. Tıpkı Körfez Savaşı sırasında
Bağdat'taki otel odalanndaçalışan
gazetecıler gibi. Bu noktada sahneye
yerleştirilen mikrofonlardan da
anlaşılması güç ancak etkili bir sesın
çıkması amaçlanmış. Oyunun
başkahramanlanndan birini canlandıran
Endonezy alı danscı Martinus Miroto
çuvaldan bir savaş kostümüyle sev irci
karşısına çıkıyor. Mısırlı besteci Hamza El
Din'in oyun için hazırladığı müzjkler
yumuşak vekulağahoş geliyor. ElDin
çaresizdurumdaki Perslilenn yaşadığı
atmosferi pekişuren birmüziğı yakalamayı
başarmış. Oyunun sonunda Xerxes paldır
küldürindiriliyor.Odaçareyıannesinin
kollan arasına sığınmakta buluv or.
Şaşırtıcı sahneleri olan "Persliler"de
savaşın şiddetini hissettirmeye \ önelik
efektlerde oyunun değişik yanlanndan
birini oluşturuyor. PeterSellars'ın
vönettiği Eschyle'in bugüncelleştınlmış
"Persliler" uyarlaması, şu sıralar
Edinburgh Festivali'nin en çok ses getiren
oyunlan arasında kabul ediliyor.
Kürşat Gürfotoğrafsergisi
ANTALYA (AA) - Fotoğraf sanatçısı Kürşat Gür. ikinci
kışisel sergisini Burdur'da açacak. Burdur Kültür ve Sanat
Festivali çerçevesinde Dev let Güzel Sanatlar Galerisi'nde
açılacak sergide. 20 eser yer alacak. Sergi. 1 -4 eylül tarihleri
arasında gezilebilecek.
Başkentte eytiilakşamlan
ANKARA (AA) - Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü, başkentlilerin müzikle bütünleşmesi ve kaliteli
bir müziğe dovTnası amacıyla hazırladığı bir dizi etkinliği,
eylül ayında göstenme sunacak. Gençlenn de
unutulmadıgı etkinliklerde, günün en sevilen pop müzik
parçalan "1I)OB Ankara Pop" konserinde yer alacak.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen,
"Ev lül Akşamlan" başlıklı kültür-sanat etkinliği nin 4 eylül
cumartesı akşamı başlav acağını v e etkinliklenn merkez
Segmenler Parkı olmak üzere Ankara Kalesi. Gençlik
Parkı ıle Alıınpark'ta düzenleneceğini kaydettı. Gençlerin
veçocuklann da unutulmadığını belirten Gökmen. bu
amaçla DOB bünyesinde bir orkestra oluşturulduğunu ve
bazı profesvonel sanatçılann da katkılannın sağlandığını
ifadeettı. DOB. ilk etkinlığıne4eylülcumanesi günüsaat
21.00'de. "Övlesıne Bır Dınleti" konseri ıle başla>acak.
Konser, 6 eylül akşamı tekrarlanacak. Bu kapsamda, 11
eylül cumartesi akşamı saat 21.00'de"Napoliten Konseri",
18 eylül" Azeri Şarkılar Konseri", 19 eylül "Modern Dans
Topluluğu". 25-26 e> lül "Ankara Pop Konseri" ve 28eylül
"Vurma Çalgılar Konsen". başkentlilere sunulacak.
Müzikliçocuk oyunu "Kuklacı" ise 14 ev lül akşamı saat
19.30'da sahnelenecek.
Devlet Modern Folk Müzik
Topluluğu
ANKARA (AA) - Kültür Bakanlığı bünyesinde yeni
kurulan İstanbul Dev let Modern Folk Müzik Topluluğu,
ilk konserini 4 Eylül 1993 Cumaresigünü Ankara Devlet
Resim ve Heykel M üzesi Konser Salonu'nda verecek.
Halk müziğını çokseslı bir yapıyla ve v eni bir bakışla ele
alarak sunmayı ve halk müziğine daha canlı bir yonım
getirmeyi hedefleyen topluluk. aynca, klasik Türk
müzığinin çok seslı örneklerine ve özgün bestelere de
repertuvannda yer verecek. Genel sanat yönetmenliğini
Ferhat Livaneli'nin v aptığı ve 16 kişiden oluşan topluluk,
Ankara Dev let Resim ve Heykel Müzesi'nde verecegi ilk
konserini saat 20.00'de gerçekleştirecek.
Mehtnet Gürbay resim sergisi
ANKARA (AA) - Ressam Mehmet Gürbay resimlerini,
1 -15 eylül tarihlen arasında Emlak Bankası Sanat
Galerisi'nde sergıleyecek. İstanbul'da 1920yılındadoğan
ve asıl mesleği harita yüksek mühendisliği olan Mehmet
Gürbav- MSB Harita Genel Müdürlüğü Bilimsel
Araştırma Dairesi BaşkanhgTndan albaylıktanemekli
oldu. Resim çalışmalanna çocuk vaşta başlayan
sanatçı- ilk derslerini ortaokul öğretmeni Hayri Çizel'den,
daha sonra da Şefik Bursah'dan aldı ve Şeref Üren ile 25 yıl
süren çalışmalar yaptı. 36 vıldır sanat yaşamının içinde
olan Gürbay, çalışmalannda empresyonist tarzı
benimsedi. 1957-1960 yıllannda Plastik Sanatlar Derneği
üyeliği. 1960-197f8 yıllan arasında da Ressamlar
Cemıyeti'nin genel sekreterliğını yaptı. 1978'den bu yana
da Güzel Sanatlar Birliği v e Birleşmiş Ressamlar Demeği
üyesi olan sanatçı. söz konusu derneklerle 60 \ urtıçi, 20
* yurtdışı karma sergiye katıldı ve 8 kişisel sergi açtı.
Sanatçınınyapıtlan.Cumhurbaşkanlığı.TBMM. Kültür
Bakanlığı. TPAO. MSB. orduevleri. çeşitli bankalar.
elçilıkler ile yurtiçi ve yurtdışı özel koleksiv onlarda bu-
lunuyor.
Teşvikprimi
tarüşma yarattı
ANKARA (AA) - Sözleşmeli olarak çalışan sanatçılara yılda
iki maaş tutannda ödenmesi gereken teşvık ikramiyesınde,
Devlet Tiyatrolan'nda çalışan bazı sanatçılar kapsam dışı bı-
rakıldı. Kapsam dışı bırakılan. aralannda ünlülenn de bulun-
duğu çok sayıda sanatçının 'ilgili yasa ihlal ediliyor' gerekçesiy-
le bölge idaıe mahkemelenne başvurduğu öğrenildi. Bu arada
Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Yücel Erten'in kurum içi du-
yurusunda bu sorunu "şans ovununa" benzetmesi sanatçılar
arasında tepkiye yol açtı.
Bu konuda görüşlerini açıklayan Devlet Tiyatrosu'nun bazı
sanatçılan. teşvik ikramıyesinin yasal hak olmasının >anında
yerinde bir karar olduğunu. ancak uygulamayı sağlıklı bul-
madıklannı söylediler. Kapsam dışı bırakılan sanatçılar arası-
nda Kerim Afşar, Hepşen Akar, Beyhan Saran, Nurşen Girgin-
koç ve Gülsen Alnıaçık gibi ovunculann da olduğuna dikkat
çeken sanatçılar. yönetimin uvgulamada aldığı kıstaslan açı-
klaması gerektiğini bildirdiler.
Eski DT Genel Müdürü Bozkurt Kuruç, "Her uygulama için
belli bir değer ölçüsü olur. Bu hangi değer ölçüsüne göre yapıldı;
doğrusu merak ediyor insan" sözleriyle görüşlennı açıkladı.
Başanlı ve başansız çalışan ve çahşmavanın aynlmasından
vanayım diyen Can Gürzap. yönetimin değerlendırmesine ba-
kıldığında böyle bır davranışın görülmedigirti ifade etti. Gür-
zap. şövlededi:
"Ama şimdi olduğu gibi sağlıklı >e sağlam ilkeye dayanma-
yan, siirpriz kararlarla gerçekleştirilen bu uvgulamanın bu soru-
nu çözeceğine inanmıvorum.
Verilmeme gerekçesinde sanatçının geçen yıl göre> almaması,
disiplin cezasının bulunması >e başanlı. başarısız obnası esas
alınmış gösteriliyor. Geçen >ıl yönetim tarafından göre> veril-
mişse. bu husus kişive yüklenebilir mi? Suç işleven kişi ceza-
landınlmış ise aynı suça ikinci bir ceza vermek anayasaya av-
kırıdır. Ktşinin başanlı veya başarısız olduğu, bir kişinin hangi
hassas terazisi 0e ölcülebilir? Uygulama, geçmişi değil geleceği
kapsar."
Semih Sergen de bir sanatçının cezalandınlmasının en kolay
yol olduğunu belirterek "Bu tür uygulamalar bir kişinin iradesi-
ne bırakılmamalı" dedi. Yönetimin bazı sanatçılan kapsam dışı
bırakmasında aldığı kıstaslan açıklamasını isteyen Sergen, uv-
gulamanın bir kişinin iradesinden çıkartılması gerektiğini be-
Urtti.
Devlet Tiyatrolan'nda 40 yıldır görev yaptığıru ifade eden
Kerim Afşar, teşvik edici bir uvgulamanın doğru olduğunu be-
lirtti. Afşar. geçen yıl sağlık nedeniyle görev almadığını ha-
tırlattı ve kapsam dışı bırakılmasını. "40 yılı bitirdim; yönetim
böyle takdir etmiş; ayıp varsa, onlara aittir" dedi.
Kesinüsiz 37 yıl Dev let Tivatrolan'nda görev yaptığını anla-
tan Hepşen Akar, herhangi bir disiplin cezası ve görev almama
gibi sorunlan hiç yaşamadığını kavdettı. Hepşen Akar. bu tür
uygulamalarda yönetimin hangi kriterleri esas aldığını oyun-
cusuna anlatması gerektiğini bildirdi.
Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Yücel Erten, tartışmalar
üzerine bir duyuru vayımladı. Teşvik ikramiyelerinin kurumda
bazı gereksiz tartışmalara yol açtığını gözlemlediğıni ifade
eden Erten. ikramivenın kazanılmış hak olmadığını. bunu hak
edebilmek için teşvike değer bır durumun olması gerektiğini
vurguladı. Erten duyurusunda şunlan kaydetti:"Kendilerine
teşvik ikramiyesi uygun görübneyen bazı çalışanlarımızın bunu
bir 'ceza' olarak nitelendirme yanlışına düştükleri gözlemlen-
mektedir. Oysa 'ödüllendirilmeye* ya da 'teş>ik edilmeye' uygun
görülmemiş olmak, objektif dunımunu korumak anlamına gelir.
Kişiye herhangi bir 'ceza' uygulandığı anlamına gelmez.
PÎyangodan para çıkmadığı zaman nasıl 'cezalandırıldığımızı'
düşünmüyorsak. bir ödüle değer görüunediğimiz zaman da 'ceza-
landırıldığımızı' düşünemeyiz.
Devlet hizmetinde herkesin gönlünden gectiği gibi 'kendini
ödüllendirmesi' düşünülemeyeceğine göre, ödüllendirme ya da
teşvikin makamlar tarafından yapılması ve bu işlemin ölçütleri-
nin o makam tarafından konulması da doğaldır."