Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31AĞUSTOS1993SALI
12 DIZIYAZI
Montreux Sözleşmesınin bugünü
BurcuAKAN - Baki TEZCAN
2 Aralık 1991 'de 304 metre boyundaki Sovyetler Biriiği'nin dev uçak gemisi Amiral Kuznetsov, kendisine sıcak denizlere inmede yolaçan Kiev uçak gemisinnı izinde boğazlardan geçiş yapmıştı.
Teknoloji Montreux'yü aştıPotsdam'da imzalanan protokolün
16. maddesi uyannca her üç de\let
(ABD, SSCB. İngiltere) Türkıye hükii-
meti ile doğrudan görüşmeler yoiuyla
sözleşmenin değiştirilmesini sağlamaya
çalışacaklardı.
Konuyla ilgili ilk ıki noıa kasımda
ABD velngiltere'den geldi. Türkiye. bu
ülkelere. meseleyle ilgili toplanacak
uluslararası bir konferansa. egemenlik
ve bağımsızlığına aykın hususlar ıçer-
mediği sürece katılmayı uygun gördü-
ğünü bildirdi. Ancak Âğustos 1946'da
gönderilen Sovyet noıasmm tonu çok
farkhydı ve oldukça kritik ıki talebi
vardı. Birincısi, Boğazlar rejıminin Ka-
radeniz'e sahildar devletlerce belir-
lenmesini istiyordu ki, bu koşul İngil-
tere, Fransa. Italya. Yunanistan gibi
imzacılann da yer aldıjn sözleşme ile
bağdaşır nitelik'te değıldi. tkincisi ve
Türkiye ıçin daha önemlisı. Bo-
ğazlar'm ortak savunulmasını
talep ediyordu. Böylesi bir istek
kabul edilemezdi, çünkü Tür-
kiye'nin egemenlik haklannı
kısıtladığı gibi güvenliğini de
tehlikeye sokuyordu.
maya çahşılmasıydı. 1921 'de Türkıye ile
SSCB arasında imzalanmış olan
Moskova Antlas,ması. Karadeniz'i "ka-
palı" bir deniz olarak kabul ediyordu.
Bu da Sovvetler'in Boğazlar rejiminin
Karadeniz'e sahildar devletlerce belir-
lenmesi isteğini meşru kılabilirdi. Dışiş-
len Bakanhğı yıne temkinli davranarak
Batı desteğini bekledi. ABD ve İngilte-
re'nin Türk tezini destekleyen cevabi
notalannın ardından. Ankara 18 ekim-
deyanıtını verdi. Sovyet savı şöyleçürü-
tülüyordu: Moskova Antlaşmasrnın il-
gili maddesi. Montreux Sözleşmesi'nin
Türkiye ve SSCB tarafından onaylan-
masından sonra geçerliliğini yitirmişti
(Antlaşmalar Hukuku'nda aynı konu-
daki iki antlaşmadan. daha yeni olanı
öncekinin ilgili hükmünü geçersiz kılar.
Türkiye ve SSCB Montreux'ye imza
atarak. diğer imzacı devletlerin de Bo-
ğazlar rejiminde söz sahibı olduklannı
kabul etmışlerdı). Ankara aynca. Bo-
ğazlar rejiminin yalnızca venı bir konfe-
rans yoiuyla değiştirilebıleceği ve ken-
dısinın de bövle bir toplantıya hazır ol-
duğu vönündeki görüşlerinı tekrarladı.
Çernişev'in tepkisinin kökeni
Böylece notalar savaşı bitmiş oldu.
SSCB. sözleşmenin 29 maddeye başvu-
rularak değiştırilmesı yoluna da gitme-
dı. Dola>isıyla şunu söylememiz her-
halde \ alnış, olmaz: Sovyetler. kendi çı-
karlanyla çelişecek kararlann da alına-
bileceği uluslararası bir konferansa hiç
de olumlu bakmıyorlardı ki. bu bugün
de böyledir. Rusya Federasyonu'nun
Ankara Büyükelçisi Çernişev'in, Mont-
reux gündeme geldiginde basına da
yansıyan tepkiselîiği bu yaklaşımın açık
bir örneği olduğu gibi. Rus dış politi-
kasının Boğazlar konusundaki hıç de-
ğişmeyen hassasiyetinin de göstergesı-
dir.
SSCB aslında. Boğazlar"ın düzenlen-
me rejimini "çok tarafirdan "iki ta-
raf\ı"ya dönüştürmeye çalışmıştı. Para-
lellik ilgı çekıcidir: II. Dünya Savaşı-
ndan güçlenerek çıkmış Sovyetler'in
vapmaya çalıştığı. 1774-1841 dönemi-
nin güçlü Çarlık Rusyası'nın Osmanlı'-
ya yaptığıdır. ancak bu sefer başanlı
olamamıştır. Bu arada Türk Dışişleri de
kendi başına hareket ederek. risk almak-
tan kaçınan geleneksel politikasını sür-
dürmüş. Batı'yı Doğu"ya karşı oynaya-
rak uluslararası konjonktüre uvgun
davranmıştır.
Karşılaşılan sorunlar
Notalar savaşı
Dışişlen Bakanhğı bu iki ko-
şulu reddetmek konusunda ne
kadar kararlıysa da, öncelikle
tngillere ve Amerika'nın cevabi
notalannı bekledi (Potsdam"a
uygun olarak. SSCB notasının
birer kopyasmı bu iki ülkeve
göndermişti). Zamanın gergin
koşullan altında tek başına
davrantnak pek akıllıca olmaz-
dı. Beklenen desteğin, sözü edi-
len iki koşulu reddeden nota-
larla gelmesınden bir gün sonra
22 Ağustos 1946'da Türk tarafı
gerekli yanıtı \erdı. Bu yanıtla
tatmin olmayan SSCB. Türki-
ye'ye eylülde ikinci bir nota
gönderdi. İkinci notanın diğe-
rinden farkı, reddedilen ilk ıste-
ğin hukuki bir temele oturtul-
ugun,
Karadeniz'deki
gemilerin ağırlığı
40.000, hatta
65.000 tonu
bulurken,
günümüzünorta
boy savaş
gemileri,
1940'lann
destroyerleri
çapmdadır.
Nükleer
silahlann
durumu ise ayn
bir tartışma
1936 yılındaki konferansın tahminlerinin de üzerinde silahlann menzilleri k o n u s u d u r
ve yıkıcı gücü arttı
1946 yıhndan sonra
sözleşmenin değıştiril-
mesine dair herhangi
bir talep gelmedi. An-
cak Boğazlar'ın artan
önemınden ve teknolo-
jık gelişmelerden kay-
naklanan bazı prob-
lemler. Türkiye'yi ya-
şamsal sorunlarla karşı
karşıya bıraktı.
Montreux Sözleşme-
si'nin uygulamada so-
run yaraıan ilk vönü,
gemilerin tonajlan ve
taşıyabilecekleri silah
kapasitelerini düzenle-
yen hükümleri oldu.
I936"da, bir savaş ge-
misinin taşıyabüeceği
silahın büyüklüğü ge-
minin ağırhğıyla
orantihydı. Bu yüzden,
sözleşmeye tonaj sını-
rlamalan getinlmişti.
Aynca silahlar men-
zıllerine değil. çaplanna
göre sınırlanmıştı. An:
cak ileriki yıllarda ba-
DehşettrafiğiboğadankapatabiSr
Dr.M.TEVFIK ODM AN(Deniz Hakim Albay,
Askeri Yargıtay 5. Daire Üyesi)
Sadece bu hükümlerden hareketle. Çernişev ve
bazı yazarlar tarafından Türkiye'nın Boğazlar'ı
petrol tankerlerine kapatma yoluna gıdemeyeceği,
ancak sözleşmenin değiştirilmesi girişiminde bulu-
nabileceği gibi bir fıkre sahip olduklan anlaşılmak-
tadır. Oysa Montreux Sözleşmesi bir bütiin olup,
1968 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Kon-
vansiyonu'nun 31. maddesinde belirlendiği gibi
"Bir andlaşma, andlaşmanın bağlamı (bütünü-Con-
texte) içinde terimlerin doğal anlamına uygun olarak
iyi niyetk konu ve amacının tştğı altında yorumlan-
malıdır." Kaldı ki, onu hazırlayanlann görüş ve
düşüncelerinden de ayn bağımsız bir nitelik kaza-
nan gerek yasa gerekse sözleşmelerin uygulandığı
zamanın gereklenne ve anlayışına uygun olması da
gerekir. Zira, bu düzenlemeler belirîi konulann ge-
reklerine uygun çözüm yollan öngörürler.
Anılan sözleşmenin önsözünde "... Türkiye'nin
güvenliği ve Karadeniz'e kıyısı olan devletlerin Kara-
deniz'deki güvenliği çerçevesi içinde koruyacak bi-
çimde, düzenleme isteğini duyarak;... aşağıdaki hü-
kümleri kararlaştırmışlardır'" ibarelerine yer veril-
diği görülmektedir. Bu ibarelerden imzacı devletler
olan Bulgaristan. Fransa. İngiltere. Yunanistan.
Japonya. Romanya. Türkiye Cumhuriyeti. SSCB
ve Yugoslavya'nın her şeyden önce serbest geçiş il-
kesini Türkiye ve Karadeniz'e kıyısı olan devletle-
rin güvenliği ile birlikte ele alarak sözleşmeyi dü-
zenledikleri anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin amacı bakımından bu denli önem
taşıyan "güvenlik" terimi tamamen tehlike içinde
bulunmama durumunu ifade etmektedir. Bu teri-
min karşıtı olan tehlike içinde bulunma durumu-
nun savaş veya savaş olasılığından kaynaklanabi-
leceği gibi. deniz trafiği nedeniyle de ortaya çıkabi-
leceği gözardı edilemez.
Türkiye'nin doğal egemenlik hakkı
Sözleşmenin haarlandıgı 1936 tarihinden sonra
elli yedi yıl gibi çok uzun bir süre geçmiş, bu dönem
içinde teknolojik açıdan deniz ulaşım araçlannda
önemli değişiklikler meydana gelmiş, bunun sonu-
cunda Boğazlar için tam anlamıyla potansiyel bir
tehdit oluşturabilecek devasa tankerler ortaya
çıkmış bulunmaktadır.
Bu durumda, Azerbaycan. Kazakistan ve Rusya
petrollerinin Boğazlar'dan nakli gerçekleştiği tak-
dirde meydana gelebilecek olası olaylan, tehlikele-
ri. örneğin Boğazlar'dan geçen petrol veya
sıvılaştınlmış gaz dolu altmış-yetmiş bin tonluk
tankerlenn çarpışmalan. infılak etmeleri. yangın
çıkması. batmalan ve bunlann sonucu İstanbul ve
Çanakkale'nin telafisi imkansız zararlara uğra-
ması. Boğazlann yıllar boyu deniz trafığine ka-
panması gibi durumlan göz önünden uzak tutma-
mak gerekir.
Herhalde böyle cdası bir durum nedeniyle Türki-
ye'nin güvenlik görüşüyle gerekli hallerde Boğaz-
lar'la ilgili bazı kurallar koyması ve uygulaması ka-
dar uluslararası hukuka uygun ve egemenlik hak-
lanna dayalı bir tasarruf olamaz. Aynca, Montre-
ux Sözleşmesi yukanda açıklanan ve uluslararası
hukuka ve gereklenne uygun yorumu yapılan hü-
kümleri dışında, banş zamanında ticaret gemileri-
nin Boğazlar'dan serbest geçişiyle ilgili hükümleri
de her yönüyle ele alarak kazuistik biçimde düzen-
lemediği gerçeğinden hareket edildiğinde, Türki-
ye'ye Uluslararası Deniz Hukuku çerçevesinde dü-
zenleme ve uygulama alanı bırakıldığı kendiliğin-
den ortaya çıkmaktadır.
SÜRECEK
rutun \erini daha yoğun ve etkili pat-
layıcılann almasıyla. çapı her ne olursa
olsun. bu silahlann menzili ve yıkıcı
gücü arttı.
Kiev ve Kuznetsov
Bugun. Karadeniz'deki gemilenn
ağırlığı 40.000. hatta 65.000 tqpu bulur-
ken, günümüzün ona boy savaş gemile-
ri, 1940'lann destroyerlen büyüklüğün-
dedir Dolayısıyla Karadeniz'e sahildar
olmayan devletler, Boğazlar'dan ancak
küçük gemilerini geçirebilmektedir.
Buna karşılık. Karadeniz'e kıyıdaş olan
devletler de küçük gemilerin taşıyabil-
dıği etkileyici silahlardan rahatsızdır.
Nükleer silahlann durumu ise ayn bir
tartışma konusudur.
Savaş gemileriyle ilgili bir başka so-
run. sözleşme hükümlerinin uçak gemi-
lerivle ilgili belirsizliğinden kaynak-
landı. (4
4
) 19"?6 Temmuzu'nda Boğaz-
lar'dan gecen Kiev kı. banz bir uçak ge-
misıydi. tartışmalan da beraberinde ge-
tirdi. Batıjı hukukçulara göre sözleşme,
uçak gemilerinin Boğazlar'dan geçişini.
dolavlı olarak yasaklıvordu. Sovyetler'-
in görüşüyse farkhydı. fakat onlar an-
layışlannda ısrar etmek yerine. bir ara
yol buldular. SSCB. Kiev'i, Boğazlar'-
dan gecmeden önce Türk makamlanna
sunmak zorunda olduğu resmi dekla-
rasyonda. bir denizaltısavar kruvazörü
olarak tanımladı. Böylece tartışmah
gemi. geçişine izin verilen "bü>ük gemi-
ler" sınıfına dahil oluyordu. Çoğu Batılı
gözlemci. Kiev'in geçişini sözleşmenin
ihlali olarak yorumladıysa da imzacı
devletlerden hiçbiri resmi bir itirazda
bulunmadı. ABD'nın protestolanysa,
Montreu\'ye taraf olmadığı için fazla
etkili olmadı. Türkıye de gergınliği
antırmamak ve SSCB'ye sözleşmeyi
feshetme zemini yaratmamak için her-
hangi bir itirazda bulunmadı.
Kıev'in geçışi. iki-üç vıl kadar önce
herhangi bır protestoya uğramadan
Boğazlar'dan gecen "Amiral Kuznet-
sov" gibi diğer uçak gemilennin geçiş-
lennc hukuki zemin oluşturdu. Bu ara-
da. Rusya Federas>onu Büyükelçiliği'-
nde görüştüğümüz bır dıplomat, bu tip
gemilerin yapımının Rusya'va çok
pahalıya gelmesi gibi ekonomik sebep-
İerden ötürü, böylesi savaş gemilerinin
Boğazlar'dan geçmesinin yakın gele-
cekte pek mümkün olmadığını belirtti.
Yine de. sözleşmenin Boğazlar'dan ge-
çişini uygun gördüğü savaş gemileri ve
bunlann silahlanna getirdiği sınırlama-
lann eskidiği ortada.
YARDi: Yoğunlaşan trafik
/ Hüseyın Pazara. "Boğazlar Rejimine
İBşkin Türk Dış PoBtikas ve Karplaşılan
Kimi Sorunlar", Prof. Dr. Ernst E.
Hirsch'in Hatırasma Armağan içinde. An-
kara. 1986, s. 850.
2. F. CemalErkin. Türk Sovyet tKşkileri
ve Boğazlar Meselesi, Ankara: 1968. s.
19-99.
3. Montreux'nün 1936 sonrası yaşadığı
problemleri şu kaynaklardan derledik. Fa-
hir Armaoğlu. Belgelerle Türk Amerîkan
Münasebetleri, Ankara: Türk Tarih Kuru-
mu, 1991. Sual Bilge. Güç Komşuhtk, An-
kara. İş Bankası Kültür Yayınları, 1992.
Kamuran Güriin. Türk-Sovyet tüşkileri,
Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1991.
4. Savaş gemilerinin geçiftnde yaşanmış
sorunlarla ilgili olarak. bakmız: Hüsevin
Pazara. agm, s. 871-877. Özellikle Kk\ in
geçişi sorunu hakktnda, bakmız: Scoll Tru-
ver. "Admiral Gorshkov's BBVN", Proce-
etSngs, Ocak 1985. s. 118-120
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
Bağ-Kur'da Emeklilik Yaş Sınırı
1) Eylül 1986'da Bağ-Kur'a girdim. Sonra
arada boşluk oldu. Yeniden prim ödemeye başladım. Son
çıkan af kanunundan vararlanabilmek için borcumun 4.
taksidini de ödedim. Bu arada primlerimi de aksatmadan
ödüyorum.
Ben kaç gün prim ödedikten sonra emekii olacağım?
Bağ-Kur'da emeklilik yaş sınırı kaçtır?
2) Kızım 1957 doğıunludur. SSK'lı olarak 1 Eylül
1972'de çalışmaya başladı. Aralıksız, 3.950 gün ödemiş
durumda iken, çalıştığı banka bir başka kamu bankasına
de>roldu. İki yıl da Emekii Sandığı statüsünde çalıştı ve is-
tifa ederek bu kamu bankasından avrıldı.
Ekim 1987'den bu yana isteğe bağlı sigortaya primlerini
aksatmadan ödüyor. Primlerini 6. derece 12. kademeden
vatırıyor.
Eylül 1992'dc 20 yılı doldu. Prim günü toplamı 7.000
güneerişti.
Emekliliğini isterse veya prim ödemeyi sürdürürse ne
olur?
R.Ö.
YANIT: I) Bağ-Kur Yasası'nm "yaşlılık aylığından
yararlanma şartlan"' ile ilgili 35. maddesine göre:
•"Yaşhlık aylığından yararlanabilmek için;
a) Sigortalının kurumdan yazılı talepte bulunması. talepte bu-
lunduğu tarihte pnm ve her türlü borçlarının ödenmiş olması;
b) Kadın ise 20 tam yıl. erkek ise 25 tam yıl sigorta primi ödemiş
olması şarttır.
c) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmakla beraber en az
15 tam yıl sigorta primi ödemiş olanlara da kısmi aylık bağlanır."
Bağ-İCur kadın sigortalılannın yaş sınınna bağlı olmadan
yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için en az. 20 tam yıl (7.200
gün) prim ödemesi gereklidir.
27.2.1992 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan ve aynı gün yü-
rürlüğe giren 3774 sayılı yasa ile Bağ-Kur'da aylık bağlanabilmesi
için kadınlarda 50. erkeklerde 55 olan yaş sının uygulamasına son
verilmıştir. 20 tam yıl prim ödeyen kadın sigortalılar yaşlan ne
olursa olsun yaşlılık aylığı almaya hak kazanacaktır. 25 tam yıl
prim ödeyen erkek sigortalılar da yaş sının ile bağımlı olmadan
emekii olmaya hak kazanırlar.
"Yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalılara. en son
prim ödediği gelir basamağında en az bir tam yıl prim ödemesi
koşuluyla, bulunduğu basamağın %70'i oranında aylık gelir bağ-
lanır."
Bu arada en az 15 tam yıl (5.400 gün) prim ödeyen Bağ-Kur
kadın sigortalısı 50 yaşını doldurduğunda aylık almaya hak ka-
zanır. Bu kezalacağı aylığın oranı %60 olacaktır. 25 yıldan eksik
prim ödeyen sigortalılann aylıklan her eksik yıl için % 1 'er indiril-
mektedir.
Kısaca. 20 tam yıl prim ödediğinizde yaşınız ne olursa olsun
size aylık bağlanır. 15 tam yıl prim ödediğinizde 50 yaşını da dol-
durmuş durumda olursanız size yine aylık bağlanacaktır.
2) Son 5 takvim yılının primlerini alt gösterge tablosunun 6. de-
rece 12. kademesinden ödeyip toplam 7.000 gün üzerinden emekii
olanlara, 1.468 göstergeden ve %68 oran üzerinden yaşlılık aylığı
bağlanır.
Her fazla ödenen 240 günlük prim aylık oranını % 1 olarak ve
12.257 TL tutannda arttınr.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Güleriz Ağlanacak Halimize!
"Torbalı Güz Etkinlikleri"ri\n beşincisi, yarından son-
ra başlıyor. Torbalı'nın etkinliklerine ilkinden beri katılı-
yorum. Belediye Başkanı Ertan Ünver'in dediğine göre,
Reha İsvan, Ahmet İsvan, Jülide Gülizar'la birlikte dört
kişi kurucu üyeymişiz. Bu yılki etkinliklerin son gününe
katılacaktım. Konusu "Demokrası veGülmece''idi. Katı-
lacaklar: Jülide Gülizar (Yönetici), İlhan Selçuk, Mü)dat
Gezen. Mustafa Ekmekçi, Ahmet isvan, Feyzi Hepşen-
kal, Aziz Nesin, Hüsamettin Cindoruk (iletisi ile). '•De-
mokrası ve Gülmece" açıkoturumu, AbdülhamH'in dikti-
ği söylenen 150 yıllık ağaçların altında, "Bakraç"ta
yapılacaktı. 28 Ağustos günü, Torbalı Belediye Başkanı
Ertan Ünver'den faksla şu bilgi geldi:
"Sayın Mustafa Ekmekçi'nin bilgilerine,
Torbalı 5. Güz Etkinlikieri Final ve Isim Paneli olan 4
Eylül 1993 Cumartesi saat 17.30 'Demokrasi ve Gülme-
ce' paneli iptal edilmiştir.
Sayın basının bilgilerine saygılarımla sunarım."
Torbalı ilçesi Emniyet Müdürlüğü'nden, 27 Ağustos
1993 günü, Torbalı Belediye Başkanhğı'na şu yazı yazıl-
mıştı:
"llçemizde 2-3-4 tarihlerinde yapılacak 5. Güz Etkinlik-i
leri nedeniyle 'Demokrasi ve Gülmece' konulu panelin^
yapılması halinde halkın can ve mal güvenliği ile kamu\
düzeni bozulacağından 2911 sayılı yasa çerçevesinde'^
sözkonusu panel Torbalı Kaymakamlığı'nın 27.08.19931
tarih ve .... sayılı olurları ile iieri bir tarihe ertelenmiştir. „
Bilgi ve gereğini arz ederim."
Yazıda, 3. sınıf Emniyet Müdürü Mehmet Mirza'nın;
imzası vardı. Biryerde "ertelendiği", biryerde "kaldınl-
dığı" belirtilen açıkoturumda konuşacaklar arasında,
olduğum için, aynca Torbalı etkinliği elimizde doğdu-;
ğundan konuşmasam da gidecek, izleyecektim! Ama,*
anlaşılan oydu ki, konu ben değildim. Konuşmacılar;
arasında adı geçen Aziz Nesin'di. 24 Ağustos 1993'te,»
Izmir Emniyet Müdür Vekili, Izmir Valiliği'ne şu yazıyı-
yazmıştı:
'Valilik Makamına,
Torbalı Belediyesi'nce her yıl 2-3-4 Eylül tarihleri ara-
sında Güz Etkinlikieri' adıyla organize edilen etkinlikler
arasında 4 Eylül 1993 günü saat 17.30 sıralarında düzen-
lenecek 'Demokrasi ve Gülmece' konulu panele katılan-
lar arasında yazar Aziz Nesin 'in de katılacağı görülmüş-
tür.
Sözkonusu panelin, 2 Temmuz 1993 günü Aziz Nesin '-
in yazıları ve bazı konuşmaları bahane edilerekSıvas'ta
çıkanlan toplumsal olay ile ilgili olarak kamuoyunda
oluşan ve küllenmeye yüz tutan çeşitli yöndeki tepkilerin.
tekrar canlanacağı ve kamu düzenini ciddi şekilde boza-
cak olaylara sebebiyet verebileceği muhtemel görül-
mektedir.
Basın yasası uyannca Torbalı Belediye Başkanı Ertan
Ünver sahipliğindje yayımlanan 4 sayfalı etkinlik bülteni-
nin bir sayfasının tamamının Sıvas olaylarına aynlması,
Güz Etkinlikleri'nin ana temasının Sıvas olaylan ve Aziz
Nesin olduğu kanaatini uyandırmaktadır.
" Can güvenliğinin ciddi tehdit altında bulunduğuna da-
ir ciddi deliller bulunan ve halkımızın belli bir kesiminin
düşmanlığını kazanmış bulunan yazar Aziz Nesin 'in ba-
his konusu panele katılması halinde, Torbalı ilçesine
sonradan yerleşmiş Doğu ve Güneydoğu kökenli vatan-
daşlarımız ile yerli yöre vatandaşlanmız arasındaki ırk
ve din anlayış farklılığı gözeten kln ve düşmanlığı açıkça
tahrik edebileceği, bu suretle müessif toplumsal olayla-
ra sebebiyet verebileceği muhtemel görülmektedir.
Bu nedenlerle, söz konusu etkinliklerin, 2911 sayılı ka-
nun hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesini, özel-
likle 'Demokrasi ve Gülmece' temalı panele Aziz Nesin'-
in katılması halinde ileri bir tarihe ertelenmesi hususu-
nu tensiplerinize arz ederim."
Izmir Valisi Kırtlu Aktaş da, bu yazıya "olur'u basıp,
imzalıyor. Burada satır arasında, belirtilmek istenen şu:
Aziz Nesin katılırsa, panel ertelensin, katılmazsayapıla-
bilir! Yani olay; gülmece yazarı, ustası, Sıvas'ta canını
bir şans eseri gericilerin, şeriatçıların elinden güçlükle
kurtarabilmiş, bugün "bedava yaşayan" Aziz Nesin! Bu
çifte ölçü karşısında. Belediye Başkanı Ertan Ünver, pa-
nelin ertelenmesine değil, "iptaline" karar veriyor. Bir
yandan da, Başbakanlık'a, Içişleri Bakanlığı'na, Kültür
Bakanlığı'na durumu duyuruyor, TBMM Başkanlığı ile
Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bilgiler sunuyor. Hiçbirin-
dençıtçıkmıyor!
Aziz Nesin, geçen yıl da Torbah'ya gitti, konuşmalar
yaptı, kitaplarını ımzaladı. Bu kez, Danimarka'ya çağrıl-
mıştı, söz vermişti. Torbalı'ya biraz da benim ısrarım
üzerinekatıldı. Gülmece yazarı olmadan "Demokrasi ve
Gülmece" tartışılamazdı. Aziz Nesin'i aradım, dinleni-
yordu:
- Gözünüz aydın, bir oğlunuz oldu! dedim. Babam böy-
le durumlarda öyle derdi: "Müjdel Bir oğlumuz oldu!"
Aziz Nesin şöyle dedi:
- Torbalı ya şimdi gideceğim! Basın toplantısı yapaca-
ğım. Ne hakları var? Alman hükümeti bana vize veriyor,
Danimarka'ya gideceğim, İsviçre'ye gidiyorum, dünya-
nın her yerine gidiyorum, benim hükümetimin, olması
gereken hükümetin ne hakkı var bana yasak koymaya?
Ben haklarımı korurum sonuna kadar. Türkiye için koru-
yorum. Bu benim özel hakkım diye değil. Bu demokrasi
değil. Kimi gazeteciler de yazdılar: "Sıvas'ta ne işi var"
diye...
"Demokrasi ve Gülmece": güleriz ağlanacak halimi-
ze...
BULMACA
1 2 3SOLDAN SAĞA:
1/ Kurdun ya da tilkinin
ense postundan yapılan
kürk. 2/ Eskilere göre at-
mosfer ötesi boşluklan dol-
duran çok uçucu akış-
kan... Kâğjtlan bir arada 4
tutmaya yarar madeni
çengel. 3/ Kadınların"saç-
lannı tutturmak için kul-
landıklan toka. 4/ Baryu-
mun simgesi... Dizi. sı-
ra...,Bir zaman birimi. 5/ 8
İlgeç... Bir işi yaptırabil- g
me gücü. 6/ Bir cins av
köpeği... Bir peygamber. 7/ Ko-
nut... Bir tür esnek örgü. 8/ Nota-
da durak işareti... Genellikle mide-
nin bozulmasından ötürü dilin
üzennde oluşan beyaz tabaka. 9/
Yemişlerin yenilen bölümü...
Uzun tüy lü bir süs köpeği.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Güzel konuşma. 2/ Sahip...
Düşmanhk. 3/ Doku teli... Panto-
lonun apış arasına gelen yeri... Se-
lenyum elementinin simgesi. 4/
Temel olarak bileşiminde kurşun oksit bulunan cam. 5/ Eski
Mısır'da guneş tannsı... Şarkının sert bir biçimde vurgulandığı
disko müzik üslubu. 6/ Hac ibadeti sırasında Arafat'ın tepesin-
de bir süre durma... Tabut. 7/ Yunan mitolojisinde tuıku tann-.
çası... Japon müzik gamı. 8/ İstemli kas hareketlerinde düzen-;
sizliğe yol açan eşgüdüm bozukluğu. 9/ Gaziantep yöresinö
özgü bir halk oyunu... Katarakt hastalığına halk dilinde verilen
ad. i