25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31AĞUSTOS1993SALI 12 DIZIYAZI Montreux Sözleşmesınin bugünü BurcuAKAN - Baki TEZCAN 2 Aralık 1991 'de 304 metre boyundaki Sovyetler Biriiği'nin dev uçak gemisi Amiral Kuznetsov, kendisine sıcak denizlere inmede yolaçan Kiev uçak gemisinnı izinde boğazlardan geçiş yapmıştı. Teknoloji Montreux'yü aştıPotsdam'da imzalanan protokolün 16. maddesi uyannca her üç de\let (ABD, SSCB. İngiltere) Türkıye hükii- meti ile doğrudan görüşmeler yoiuyla sözleşmenin değiştirilmesini sağlamaya çalışacaklardı. Konuyla ilgili ilk ıki noıa kasımda ABD velngiltere'den geldi. Türkiye. bu ülkelere. meseleyle ilgili toplanacak uluslararası bir konferansa. egemenlik ve bağımsızlığına aykın hususlar ıçer- mediği sürece katılmayı uygun gördü- ğünü bildirdi. Ancak Âğustos 1946'da gönderilen Sovyet noıasmm tonu çok farkhydı ve oldukça kritik ıki talebi vardı. Birincısi, Boğazlar rejıminin Ka- radeniz'e sahildar devletlerce belir- lenmesini istiyordu ki, bu koşul İngil- tere, Fransa. Italya. Yunanistan gibi imzacılann da yer aldıjn sözleşme ile bağdaşır nitelik'te değıldi. tkincisi ve Türkiye ıçin daha önemlisı. Bo- ğazlar'm ortak savunulmasını talep ediyordu. Böylesi bir istek kabul edilemezdi, çünkü Tür- kiye'nin egemenlik haklannı kısıtladığı gibi güvenliğini de tehlikeye sokuyordu. maya çahşılmasıydı. 1921 'de Türkıye ile SSCB arasında imzalanmış olan Moskova Antlas,ması. Karadeniz'i "ka- palı" bir deniz olarak kabul ediyordu. Bu da Sovvetler'in Boğazlar rejiminin Karadeniz'e sahildar devletlerce belir- lenmesi isteğini meşru kılabilirdi. Dışiş- len Bakanhğı yıne temkinli davranarak Batı desteğini bekledi. ABD ve İngilte- re'nin Türk tezini destekleyen cevabi notalannın ardından. Ankara 18 ekim- deyanıtını verdi. Sovyet savı şöyleçürü- tülüyordu: Moskova Antlaşmasrnın il- gili maddesi. Montreux Sözleşmesi'nin Türkiye ve SSCB tarafından onaylan- masından sonra geçerliliğini yitirmişti (Antlaşmalar Hukuku'nda aynı konu- daki iki antlaşmadan. daha yeni olanı öncekinin ilgili hükmünü geçersiz kılar. Türkiye ve SSCB Montreux'ye imza atarak. diğer imzacı devletlerin de Bo- ğazlar rejiminde söz sahibı olduklannı kabul etmışlerdı). Ankara aynca. Bo- ğazlar rejiminin yalnızca venı bir konfe- rans yoiuyla değiştirilebıleceği ve ken- dısinın de bövle bir toplantıya hazır ol- duğu vönündeki görüşlerinı tekrarladı. Çernişev'in tepkisinin kökeni Böylece notalar savaşı bitmiş oldu. SSCB. sözleşmenin 29 maddeye başvu- rularak değiştırilmesı yoluna da gitme- dı. Dola>isıyla şunu söylememiz her- halde \ alnış, olmaz: Sovyetler. kendi çı- karlanyla çelişecek kararlann da alına- bileceği uluslararası bir konferansa hiç de olumlu bakmıyorlardı ki. bu bugün de böyledir. Rusya Federasyonu'nun Ankara Büyükelçisi Çernişev'in, Mont- reux gündeme geldiginde basına da yansıyan tepkiselîiği bu yaklaşımın açık bir örneği olduğu gibi. Rus dış politi- kasının Boğazlar konusundaki hıç de- ğişmeyen hassasiyetinin de göstergesı- dir. SSCB aslında. Boğazlar"ın düzenlen- me rejimini "çok tarafirdan "iki ta- raf\ı"ya dönüştürmeye çalışmıştı. Para- lellik ilgı çekıcidir: II. Dünya Savaşı- ndan güçlenerek çıkmış Sovyetler'in vapmaya çalıştığı. 1774-1841 dönemi- nin güçlü Çarlık Rusyası'nın Osmanlı'- ya yaptığıdır. ancak bu sefer başanlı olamamıştır. Bu arada Türk Dışişleri de kendi başına hareket ederek. risk almak- tan kaçınan geleneksel politikasını sür- dürmüş. Batı'yı Doğu"ya karşı oynaya- rak uluslararası konjonktüre uvgun davranmıştır. Karşılaşılan sorunlar Notalar savaşı Dışişlen Bakanhğı bu iki ko- şulu reddetmek konusunda ne kadar kararlıysa da, öncelikle tngillere ve Amerika'nın cevabi notalannı bekledi (Potsdam"a uygun olarak. SSCB notasının birer kopyasmı bu iki ülkeve göndermişti). Zamanın gergin koşullan altında tek başına davrantnak pek akıllıca olmaz- dı. Beklenen desteğin, sözü edi- len iki koşulu reddeden nota- larla gelmesınden bir gün sonra 22 Ağustos 1946'da Türk tarafı gerekli yanıtı \erdı. Bu yanıtla tatmin olmayan SSCB. Türki- ye'ye eylülde ikinci bir nota gönderdi. İkinci notanın diğe- rinden farkı, reddedilen ilk ıste- ğin hukuki bir temele oturtul- ugun, Karadeniz'deki gemilerin ağırlığı 40.000, hatta 65.000 tonu bulurken, günümüzünorta boy savaş gemileri, 1940'lann destroyerleri çapmdadır. Nükleer silahlann durumu ise ayn bir tartışma 1936 yılındaki konferansın tahminlerinin de üzerinde silahlann menzilleri k o n u s u d u r ve yıkıcı gücü arttı 1946 yıhndan sonra sözleşmenin değıştiril- mesine dair herhangi bir talep gelmedi. An- cak Boğazlar'ın artan önemınden ve teknolo- jık gelişmelerden kay- naklanan bazı prob- lemler. Türkiye'yi ya- şamsal sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Montreux Sözleşme- si'nin uygulamada so- run yaraıan ilk vönü, gemilerin tonajlan ve taşıyabilecekleri silah kapasitelerini düzenle- yen hükümleri oldu. I936"da, bir savaş ge- misinin taşıyabüeceği silahın büyüklüğü ge- minin ağırhğıyla orantihydı. Bu yüzden, sözleşmeye tonaj sını- rlamalan getinlmişti. Aynca silahlar men- zıllerine değil. çaplanna göre sınırlanmıştı. An: cak ileriki yıllarda ba- DehşettrafiğiboğadankapatabiSr Dr.M.TEVFIK ODM AN(Deniz Hakim Albay, Askeri Yargıtay 5. Daire Üyesi) Sadece bu hükümlerden hareketle. Çernişev ve bazı yazarlar tarafından Türkiye'nın Boğazlar'ı petrol tankerlerine kapatma yoluna gıdemeyeceği, ancak sözleşmenin değiştirilmesi girişiminde bulu- nabileceği gibi bir fıkre sahip olduklan anlaşılmak- tadır. Oysa Montreux Sözleşmesi bir bütiin olup, 1968 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Kon- vansiyonu'nun 31. maddesinde belirlendiği gibi "Bir andlaşma, andlaşmanın bağlamı (bütünü-Con- texte) içinde terimlerin doğal anlamına uygun olarak iyi niyetk konu ve amacının tştğı altında yorumlan- malıdır." Kaldı ki, onu hazırlayanlann görüş ve düşüncelerinden de ayn bağımsız bir nitelik kaza- nan gerek yasa gerekse sözleşmelerin uygulandığı zamanın gereklenne ve anlayışına uygun olması da gerekir. Zira, bu düzenlemeler belirîi konulann ge- reklerine uygun çözüm yollan öngörürler. Anılan sözleşmenin önsözünde "... Türkiye'nin güvenliği ve Karadeniz'e kıyısı olan devletlerin Kara- deniz'deki güvenliği çerçevesi içinde koruyacak bi- çimde, düzenleme isteğini duyarak;... aşağıdaki hü- kümleri kararlaştırmışlardır'" ibarelerine yer veril- diği görülmektedir. Bu ibarelerden imzacı devletler olan Bulgaristan. Fransa. İngiltere. Yunanistan. Japonya. Romanya. Türkiye Cumhuriyeti. SSCB ve Yugoslavya'nın her şeyden önce serbest geçiş il- kesini Türkiye ve Karadeniz'e kıyısı olan devletle- rin güvenliği ile birlikte ele alarak sözleşmeyi dü- zenledikleri anlaşılmaktadır. Sözleşmenin amacı bakımından bu denli önem taşıyan "güvenlik" terimi tamamen tehlike içinde bulunmama durumunu ifade etmektedir. Bu teri- min karşıtı olan tehlike içinde bulunma durumu- nun savaş veya savaş olasılığından kaynaklanabi- leceği gibi. deniz trafiği nedeniyle de ortaya çıkabi- leceği gözardı edilemez. Türkiye'nin doğal egemenlik hakkı Sözleşmenin haarlandıgı 1936 tarihinden sonra elli yedi yıl gibi çok uzun bir süre geçmiş, bu dönem içinde teknolojik açıdan deniz ulaşım araçlannda önemli değişiklikler meydana gelmiş, bunun sonu- cunda Boğazlar için tam anlamıyla potansiyel bir tehdit oluşturabilecek devasa tankerler ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu durumda, Azerbaycan. Kazakistan ve Rusya petrollerinin Boğazlar'dan nakli gerçekleştiği tak- dirde meydana gelebilecek olası olaylan, tehlikele- ri. örneğin Boğazlar'dan geçen petrol veya sıvılaştınlmış gaz dolu altmış-yetmiş bin tonluk tankerlenn çarpışmalan. infılak etmeleri. yangın çıkması. batmalan ve bunlann sonucu İstanbul ve Çanakkale'nin telafisi imkansız zararlara uğra- ması. Boğazlann yıllar boyu deniz trafığine ka- panması gibi durumlan göz önünden uzak tutma- mak gerekir. Herhalde böyle cdası bir durum nedeniyle Türki- ye'nin güvenlik görüşüyle gerekli hallerde Boğaz- lar'la ilgili bazı kurallar koyması ve uygulaması ka- dar uluslararası hukuka uygun ve egemenlik hak- lanna dayalı bir tasarruf olamaz. Aynca, Montre- ux Sözleşmesi yukanda açıklanan ve uluslararası hukuka ve gereklenne uygun yorumu yapılan hü- kümleri dışında, banş zamanında ticaret gemileri- nin Boğazlar'dan serbest geçişiyle ilgili hükümleri de her yönüyle ele alarak kazuistik biçimde düzen- lemediği gerçeğinden hareket edildiğinde, Türki- ye'ye Uluslararası Deniz Hukuku çerçevesinde dü- zenleme ve uygulama alanı bırakıldığı kendiliğin- den ortaya çıkmaktadır. SÜRECEK rutun \erini daha yoğun ve etkili pat- layıcılann almasıyla. çapı her ne olursa olsun. bu silahlann menzili ve yıkıcı gücü arttı. Kiev ve Kuznetsov Bugun. Karadeniz'deki gemilenn ağırlığı 40.000. hatta 65.000 tqpu bulur- ken, günümüzün ona boy savaş gemile- ri, 1940'lann destroyerlen büyüklüğün- dedir Dolayısıyla Karadeniz'e sahildar olmayan devletler, Boğazlar'dan ancak küçük gemilerini geçirebilmektedir. Buna karşılık. Karadeniz'e kıyıdaş olan devletler de küçük gemilerin taşıyabil- dıği etkileyici silahlardan rahatsızdır. Nükleer silahlann durumu ise ayn bir tartışma konusudur. Savaş gemileriyle ilgili bir başka so- run. sözleşme hükümlerinin uçak gemi- lerivle ilgili belirsizliğinden kaynak- landı. (4 4 ) 19"?6 Temmuzu'nda Boğaz- lar'dan gecen Kiev kı. banz bir uçak ge- misıydi. tartışmalan da beraberinde ge- tirdi. Batıjı hukukçulara göre sözleşme, uçak gemilerinin Boğazlar'dan geçişini. dolavlı olarak yasaklıvordu. Sovyetler'- in görüşüyse farkhydı. fakat onlar an- layışlannda ısrar etmek yerine. bir ara yol buldular. SSCB. Kiev'i, Boğazlar'- dan gecmeden önce Türk makamlanna sunmak zorunda olduğu resmi dekla- rasyonda. bir denizaltısavar kruvazörü olarak tanımladı. Böylece tartışmah gemi. geçişine izin verilen "bü>ük gemi- ler" sınıfına dahil oluyordu. Çoğu Batılı gözlemci. Kiev'in geçişini sözleşmenin ihlali olarak yorumladıysa da imzacı devletlerden hiçbiri resmi bir itirazda bulunmadı. ABD'nın protestolanysa, Montreu\'ye taraf olmadığı için fazla etkili olmadı. Türkıye de gergınliği antırmamak ve SSCB'ye sözleşmeyi feshetme zemini yaratmamak için her- hangi bir itirazda bulunmadı. Kıev'in geçışi. iki-üç vıl kadar önce herhangi bır protestoya uğramadan Boğazlar'dan gecen "Amiral Kuznet- sov" gibi diğer uçak gemilennin geçiş- lennc hukuki zemin oluşturdu. Bu ara- da. Rusya Federas>onu Büyükelçiliği'- nde görüştüğümüz bır dıplomat, bu tip gemilerin yapımının Rusya'va çok pahalıya gelmesi gibi ekonomik sebep- İerden ötürü, böylesi savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesinin yakın gele- cekte pek mümkün olmadığını belirtti. Yine de. sözleşmenin Boğazlar'dan ge- çişini uygun gördüğü savaş gemileri ve bunlann silahlanna getirdiği sınırlama- lann eskidiği ortada. YARDi: Yoğunlaşan trafik / Hüseyın Pazara. "Boğazlar Rejimine İBşkin Türk Dış PoBtikas ve Karplaşılan Kimi Sorunlar", Prof. Dr. Ernst E. Hirsch'in Hatırasma Armağan içinde. An- kara. 1986, s. 850. 2. F. CemalErkin. Türk Sovyet tKşkileri ve Boğazlar Meselesi, Ankara: 1968. s. 19-99. 3. Montreux'nün 1936 sonrası yaşadığı problemleri şu kaynaklardan derledik. Fa- hir Armaoğlu. Belgelerle Türk Amerîkan Münasebetleri, Ankara: Türk Tarih Kuru- mu, 1991. Sual Bilge. Güç Komşuhtk, An- kara. İş Bankası Kültür Yayınları, 1992. Kamuran Güriin. Türk-Sovyet tüşkileri, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1991. 4. Savaş gemilerinin geçiftnde yaşanmış sorunlarla ilgili olarak. bakmız: Hüsevin Pazara. agm, s. 871-877. Özellikle Kk\ in geçişi sorunu hakktnda, bakmız: Scoll Tru- ver. "Admiral Gorshkov's BBVN", Proce- etSngs, Ocak 1985. s. 118-120 ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL Bağ-Kur'da Emeklilik Yaş Sınırı 1) Eylül 1986'da Bağ-Kur'a girdim. Sonra arada boşluk oldu. Yeniden prim ödemeye başladım. Son çıkan af kanunundan vararlanabilmek için borcumun 4. taksidini de ödedim. Bu arada primlerimi de aksatmadan ödüyorum. Ben kaç gün prim ödedikten sonra emekii olacağım? Bağ-Kur'da emeklilik yaş sınırı kaçtır? 2) Kızım 1957 doğıunludur. SSK'lı olarak 1 Eylül 1972'de çalışmaya başladı. Aralıksız, 3.950 gün ödemiş durumda iken, çalıştığı banka bir başka kamu bankasına de>roldu. İki yıl da Emekii Sandığı statüsünde çalıştı ve is- tifa ederek bu kamu bankasından avrıldı. Ekim 1987'den bu yana isteğe bağlı sigortaya primlerini aksatmadan ödüyor. Primlerini 6. derece 12. kademeden vatırıyor. Eylül 1992'dc 20 yılı doldu. Prim günü toplamı 7.000 güneerişti. Emekliliğini isterse veya prim ödemeyi sürdürürse ne olur? R.Ö. YANIT: I) Bağ-Kur Yasası'nm "yaşlılık aylığından yararlanma şartlan"' ile ilgili 35. maddesine göre: •"Yaşhlık aylığından yararlanabilmek için; a) Sigortalının kurumdan yazılı talepte bulunması. talepte bu- lunduğu tarihte pnm ve her türlü borçlarının ödenmiş olması; b) Kadın ise 20 tam yıl. erkek ise 25 tam yıl sigorta primi ödemiş olması şarttır. c) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmakla beraber en az 15 tam yıl sigorta primi ödemiş olanlara da kısmi aylık bağlanır." Bağ-İCur kadın sigortalılannın yaş sınınna bağlı olmadan yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için en az. 20 tam yıl (7.200 gün) prim ödemesi gereklidir. 27.2.1992 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan ve aynı gün yü- rürlüğe giren 3774 sayılı yasa ile Bağ-Kur'da aylık bağlanabilmesi için kadınlarda 50. erkeklerde 55 olan yaş sının uygulamasına son verilmıştir. 20 tam yıl prim ödeyen kadın sigortalılar yaşlan ne olursa olsun yaşlılık aylığı almaya hak kazanacaktır. 25 tam yıl prim ödeyen erkek sigortalılar da yaş sının ile bağımlı olmadan emekii olmaya hak kazanırlar. "Yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalılara. en son prim ödediği gelir basamağında en az bir tam yıl prim ödemesi koşuluyla, bulunduğu basamağın %70'i oranında aylık gelir bağ- lanır." Bu arada en az 15 tam yıl (5.400 gün) prim ödeyen Bağ-Kur kadın sigortalısı 50 yaşını doldurduğunda aylık almaya hak ka- zanır. Bu kezalacağı aylığın oranı %60 olacaktır. 25 yıldan eksik prim ödeyen sigortalılann aylıklan her eksik yıl için % 1 'er indiril- mektedir. Kısaca. 20 tam yıl prim ödediğinizde yaşınız ne olursa olsun size aylık bağlanır. 15 tam yıl prim ödediğinizde 50 yaşını da dol- durmuş durumda olursanız size yine aylık bağlanacaktır. 2) Son 5 takvim yılının primlerini alt gösterge tablosunun 6. de- rece 12. kademesinden ödeyip toplam 7.000 gün üzerinden emekii olanlara, 1.468 göstergeden ve %68 oran üzerinden yaşlılık aylığı bağlanır. Her fazla ödenen 240 günlük prim aylık oranını % 1 olarak ve 12.257 TL tutannda arttınr. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Güleriz Ağlanacak Halimize! "Torbalı Güz Etkinlikleri"ri\n beşincisi, yarından son- ra başlıyor. Torbalı'nın etkinliklerine ilkinden beri katılı- yorum. Belediye Başkanı Ertan Ünver'in dediğine göre, Reha İsvan, Ahmet İsvan, Jülide Gülizar'la birlikte dört kişi kurucu üyeymişiz. Bu yılki etkinliklerin son gününe katılacaktım. Konusu "Demokrası veGülmece''idi. Katı- lacaklar: Jülide Gülizar (Yönetici), İlhan Selçuk, Mü)dat Gezen. Mustafa Ekmekçi, Ahmet isvan, Feyzi Hepşen- kal, Aziz Nesin, Hüsamettin Cindoruk (iletisi ile). '•De- mokrası ve Gülmece" açıkoturumu, AbdülhamH'in dikti- ği söylenen 150 yıllık ağaçların altında, "Bakraç"ta yapılacaktı. 28 Ağustos günü, Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver'den faksla şu bilgi geldi: "Sayın Mustafa Ekmekçi'nin bilgilerine, Torbalı 5. Güz Etkinlikieri Final ve Isim Paneli olan 4 Eylül 1993 Cumartesi saat 17.30 'Demokrasi ve Gülme- ce' paneli iptal edilmiştir. Sayın basının bilgilerine saygılarımla sunarım." Torbalı ilçesi Emniyet Müdürlüğü'nden, 27 Ağustos 1993 günü, Torbalı Belediye Başkanhğı'na şu yazı yazıl- mıştı: "llçemizde 2-3-4 tarihlerinde yapılacak 5. Güz Etkinlik-i leri nedeniyle 'Demokrasi ve Gülmece' konulu panelin^ yapılması halinde halkın can ve mal güvenliği ile kamu\ düzeni bozulacağından 2911 sayılı yasa çerçevesinde'^ sözkonusu panel Torbalı Kaymakamlığı'nın 27.08.19931 tarih ve .... sayılı olurları ile iieri bir tarihe ertelenmiştir. „ Bilgi ve gereğini arz ederim." Yazıda, 3. sınıf Emniyet Müdürü Mehmet Mirza'nın; imzası vardı. Biryerde "ertelendiği", biryerde "kaldınl- dığı" belirtilen açıkoturumda konuşacaklar arasında, olduğum için, aynca Torbalı etkinliği elimizde doğdu-; ğundan konuşmasam da gidecek, izleyecektim! Ama,* anlaşılan oydu ki, konu ben değildim. Konuşmacılar; arasında adı geçen Aziz Nesin'di. 24 Ağustos 1993'te,» Izmir Emniyet Müdür Vekili, Izmir Valiliği'ne şu yazıyı- yazmıştı: 'Valilik Makamına, Torbalı Belediyesi'nce her yıl 2-3-4 Eylül tarihleri ara- sında Güz Etkinlikieri' adıyla organize edilen etkinlikler arasında 4 Eylül 1993 günü saat 17.30 sıralarında düzen- lenecek 'Demokrasi ve Gülmece' konulu panele katılan- lar arasında yazar Aziz Nesin 'in de katılacağı görülmüş- tür. Sözkonusu panelin, 2 Temmuz 1993 günü Aziz Nesin '- in yazıları ve bazı konuşmaları bahane edilerekSıvas'ta çıkanlan toplumsal olay ile ilgili olarak kamuoyunda oluşan ve küllenmeye yüz tutan çeşitli yöndeki tepkilerin. tekrar canlanacağı ve kamu düzenini ciddi şekilde boza- cak olaylara sebebiyet verebileceği muhtemel görül- mektedir. Basın yasası uyannca Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver sahipliğindje yayımlanan 4 sayfalı etkinlik bülteni- nin bir sayfasının tamamının Sıvas olaylarına aynlması, Güz Etkinlikleri'nin ana temasının Sıvas olaylan ve Aziz Nesin olduğu kanaatini uyandırmaktadır. " Can güvenliğinin ciddi tehdit altında bulunduğuna da- ir ciddi deliller bulunan ve halkımızın belli bir kesiminin düşmanlığını kazanmış bulunan yazar Aziz Nesin 'in ba- his konusu panele katılması halinde, Torbalı ilçesine sonradan yerleşmiş Doğu ve Güneydoğu kökenli vatan- daşlarımız ile yerli yöre vatandaşlanmız arasındaki ırk ve din anlayış farklılığı gözeten kln ve düşmanlığı açıkça tahrik edebileceği, bu suretle müessif toplumsal olayla- ra sebebiyet verebileceği muhtemel görülmektedir. Bu nedenlerle, söz konusu etkinliklerin, 2911 sayılı ka- nun hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesini, özel- likle 'Demokrasi ve Gülmece' temalı panele Aziz Nesin'- in katılması halinde ileri bir tarihe ertelenmesi hususu- nu tensiplerinize arz ederim." Izmir Valisi Kırtlu Aktaş da, bu yazıya "olur'u basıp, imzalıyor. Burada satır arasında, belirtilmek istenen şu: Aziz Nesin katılırsa, panel ertelensin, katılmazsayapıla- bilir! Yani olay; gülmece yazarı, ustası, Sıvas'ta canını bir şans eseri gericilerin, şeriatçıların elinden güçlükle kurtarabilmiş, bugün "bedava yaşayan" Aziz Nesin! Bu çifte ölçü karşısında. Belediye Başkanı Ertan Ünver, pa- nelin ertelenmesine değil, "iptaline" karar veriyor. Bir yandan da, Başbakanlık'a, Içişleri Bakanlığı'na, Kültür Bakanlığı'na durumu duyuruyor, TBMM Başkanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bilgiler sunuyor. Hiçbirin- dençıtçıkmıyor! Aziz Nesin, geçen yıl da Torbah'ya gitti, konuşmalar yaptı, kitaplarını ımzaladı. Bu kez, Danimarka'ya çağrıl- mıştı, söz vermişti. Torbalı'ya biraz da benim ısrarım üzerinekatıldı. Gülmece yazarı olmadan "Demokrasi ve Gülmece" tartışılamazdı. Aziz Nesin'i aradım, dinleni- yordu: - Gözünüz aydın, bir oğlunuz oldu! dedim. Babam böy- le durumlarda öyle derdi: "Müjdel Bir oğlumuz oldu!" Aziz Nesin şöyle dedi: - Torbalı ya şimdi gideceğim! Basın toplantısı yapaca- ğım. Ne hakları var? Alman hükümeti bana vize veriyor, Danimarka'ya gideceğim, İsviçre'ye gidiyorum, dünya- nın her yerine gidiyorum, benim hükümetimin, olması gereken hükümetin ne hakkı var bana yasak koymaya? Ben haklarımı korurum sonuna kadar. Türkiye için koru- yorum. Bu benim özel hakkım diye değil. Bu demokrasi değil. Kimi gazeteciler de yazdılar: "Sıvas'ta ne işi var" diye... "Demokrasi ve Gülmece": güleriz ağlanacak halimi- ze... BULMACA 1 2 3SOLDAN SAĞA: 1/ Kurdun ya da tilkinin ense postundan yapılan kürk. 2/ Eskilere göre at- mosfer ötesi boşluklan dol- duran çok uçucu akış- kan... Kâğjtlan bir arada 4 tutmaya yarar madeni çengel. 3/ Kadınların"saç- lannı tutturmak için kul- landıklan toka. 4/ Baryu- mun simgesi... Dizi. sı- ra...,Bir zaman birimi. 5/ 8 İlgeç... Bir işi yaptırabil- g me gücü. 6/ Bir cins av köpeği... Bir peygamber. 7/ Ko- nut... Bir tür esnek örgü. 8/ Nota- da durak işareti... Genellikle mide- nin bozulmasından ötürü dilin üzennde oluşan beyaz tabaka. 9/ Yemişlerin yenilen bölümü... Uzun tüy lü bir süs köpeği. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Güzel konuşma. 2/ Sahip... Düşmanhk. 3/ Doku teli... Panto- lonun apış arasına gelen yeri... Se- lenyum elementinin simgesi. 4/ Temel olarak bileşiminde kurşun oksit bulunan cam. 5/ Eski Mısır'da guneş tannsı... Şarkının sert bir biçimde vurgulandığı disko müzik üslubu. 6/ Hac ibadeti sırasında Arafat'ın tepesin- de bir süre durma... Tabut. 7/ Yunan mitolojisinde tuıku tann-. çası... Japon müzik gamı. 8/ İstemli kas hareketlerinde düzen-; sizliğe yol açan eşgüdüm bozukluğu. 9/ Gaziantep yöresinö özgü bir halk oyunu... Katarakt hastalığına halk dilinde verilen ad. i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle