25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMMURİYET 18 AĞUSTOS1993 ÇARŞAMBA DIZI Y A Ş A Y A N A L E V İ L İ K Uğur Mumcu Cemevi'nde... Ç onmı'da: Kanhosman adlı bir Alevi köyü var. Alevi köyü ol- masına rağmen köyün kurulu- şu sırasında her nedense bu ad konmuş. Fakat Alevi halk hem "Kan", hem de "Osman" adlan geçen bu isimden hoşnut değilmiş. Sonunda valilık bu adı köylülerin istemleri karşısında de- ğiştirmeye karar vermiş. Vali köye gelmiş, tören yapılmış. zdyafet çekilmiş. Yeni isrni de vali protokol gereği koyacakmış. Vali, sözü almış ve "Köyûnüzün ismi bundan sonra 'Şanhosman Köyü' oldu" demiş. Köylüler donakalmış, ama bir taraftan da nezaket gereği alkışlıyorlarmış. Valiye karşı gelecek değiller ya. Sonunda köylü- nün birisi dayanamamış. Valiye demiş ki: "Vali Bey, Vali Bev; somı Osman oMuk- tan sonra, başı ne olursa olsun bir şe> değiş- mez. Şanlı da oLsa kanlı da otsa farket- mez." Çorum'daki araştırmalanmıza; yörede sevilip sayılan, 1980 Çorum olaylannda öldüğü duyularak evınin önünde cenaze hazırİLklarına girişilen, kazanlar konulup suyu ısıtılan Av. Sadık Eral rehberlık etti. Sadık Eral. Semah Kültür Vakfı'nın Ço- rum Şube Başkanı. Sadık Eral, Çorum'da nûfusun yûzde 40'ını Alevilerin oluşturduğunu. bu oranın şehir içi nüfus için de geçerli ol- duğunu belirtti. Olaylardan hatıra olarak hala bacağında kurşun bulunduğunu be- lirten Eral; "Çorurn olaylannda asıl mağ- dur, Alevisi Sünnisi ile Çorum halkıdır. Halk bundan gereklı dersi çıkarmışür. Yeni Çorum'lar yaratmak isteyenlerin he- vesleri kursaklannda kalacaktır'" diyor. Çomm'da cami yapılmadık Alevi köyü kalmamış. Bu "zafer", yurdun diğer yerle- rinde olduğu gibi Çorum'da da özellikle 12 Eylül askeri darbesinden sonra gerçek- leşır. ICamili Alevi köyleri 1980 sorirası gene canusiz bir Alevi kö- yüne cami yapılacakmış. Çorum Kuşsa- ray köylülen, camınin hangi mahalleye yapılacağı konusunda ikiye bölünmüşler. Köyûn bir kısmı ılle de camiyı kendi ma- hallelenne istiyormuş, diğerleri de ısrarla kendilenne yakın yere ıstiyormuş. Müthiş bir anlaşmazlık çıkmış. Sonunda cami bı- rinci mahallede yapılmaya başlanmış. Ama diğer mahalle, taleplerinden vazgeç- memiş. O zaman. 'Mailem cami oraya yapılıyor, artık temel de atıldı; öyleyse rru- nare de bizim mahalleye yapılsın" diye tut- turmuşlar. Köy ıçın cami. bir yannm; köye yapılan önemh bir de\let yatınmı. Bu yatınmdan eşıt yararlanmak istiyorlar. Sonunda cami yapılmış, tabii mınare de camiye eklı yapılmış. Ama camiye giden bir tek köylü yokmuş. Çorum'da son iki yıldır Sünni halkın da isterse katılacağı dışa açık "birtik cemf' adı altında cem ayinleri dûzenlenmış. Ale- viler dışında Sünni halk da bu cemlere katılmış. Bu etkinlıkler aradaki buzlann çözülmesine yardıma oluyormuş. ICamive imam tatilde Yoğunpeht, Sadık Eral'ın köyü. On- lann köyüne cami 1929 yılında yapılmış. 100 hanelık köy halkı, komşu köye kıza- rak kendi köylerine cami yapmışlar. Köy- de hemen hemen her evden bir İcişı Avus- turya'da işci olarak çalışıyor. Köyde hem cami, hem cem evi, hem de yatır var. Şu andaki imam, yabancı ve dışandan gelme imiş. tmam ezan okur, ama vakıt namazlanna kımse gitmezmiş. Cuma na- mazlanna arada sırada 3-4 kişı gidermiş. Yılda 52 cuma namazının yansına kimse gitmezmiş. Camiyi ziyaret ettik. Cami imamı ile tanışıp sohbet etmek istedik. Ama imamı bulamadık. İmam camiyı kihtlemış. hatta mühürlemış ve tatile gitmiş Evet, Alevi köyünde cami olursa imam da tatile çıkar. Aleviler ibadetlerinı cem evlennde, esas olarak kışın, boş zamanlannda, üretimin yoğun olmadığı dönemlerde yapıyorlar. YASAYAN ALE vi ONDERLERİ ÇORUM SEMAH GRUBU SEMAH DÖNERKEN. Bu yüzden cem ayinlen genellikk kışın yapılır. Galiba Alevi köyündeki cami de araziye uyum sağlamış. Yoğunpelit Köyü'nde cem evi var, ama dede köy dışmdan, Merzifon Pıri Baba OcağVndan geliyonnuş. Bazı taliplere de Sıvas Seyit Selahattin ve Hacıbektaş'tan dedeler geürmış. Cem evi 1965 yılında yapılmış.. İ Namaz küdırmayan imam Köylûler bundan öncekı imamı daha çok seviyorlarmış. îmam hem düğünlerde zurna çalamuş. hem de kemençe. Köylü- lerle diyaloğu oldukça iyiymiş. Adı da Zurnacı tmam imiş. Önceleri ımamlara maaşı devlet ver- mezmiş. O yıllarda köylü, yülık imam hakkını köy bekçisi v.s. gibi hasat dönemi ödermiş. Bir hasat dönemi köy imamı, Gülizar Ana'ya hakkı olan ücretı istemeye gitmiş. Gülizar Ana, camiye kimse gitmediği hal- de bir de para ödeme işine bozulmuş ve bu tepkısiru şöyle ıfade etmiş: "Sen bana ekin mi biçtin? Sen bana tarla mı sürdün? Ben sana ne hakkı veparası vereyim?" O yıllarda imam köyden biri imiş ve AJevı imiş. Yabana imam gelirse bize na- maz vs. kıldınr diye muhtarlık ıdareten, köyden birinı imam olarak atamış kı bu tür problemler olmasın. Gülizar Ana'nın bu tavn karşısında imam da; ''Ben size namaz mı kıldırdım? Ben size ramazan orucu mu tutturdum? Ben sizi teravıh namaztna mı götürdüm? Ben sızı sahura mı kaldırdım? Daha ne yapayım?" demiş. Alevi köyüne böyle bir imam. elbette avantaj sayılıyor IUğur Mumcu, cem evinde... Dergahlarda, türbelerde, cem evlerin- de, hatta derneklerde baş köşelerde Hz. Ali, 12 İmam, Hacı Bektaş VeU ve Atatürk posterleri yer alır. Bu, Alevilerce kutsal sayılan bu kjşilildere karşı duyulan büyük saygı ve sevgirun bir ıfadesidir. Çorını Cem Evi'nde; Hz. Ali, Haa Bek- taş Veli, 12 İmam ve Atatürk'ün yanında artık Uğur Mumcıı da yer almıştı. Evet, la- iklik ve demokrası mücadelesinde kalleşçe katledilen Uğur Mumcu, Alevilerin en kutsal kabul ettikleri semboller olan Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli'nin yanı başına konmuştu. Uğur Mumcu, 12 îmam ile birlikte arulıyordu. Verdiği mücadele ve akıbeti adeta onlarla özdeşleştınliyordu. Uğur Mumcu da, Atatürk gibi, Alevilerin kut- sadıklan mekanlarda yer almıştı. Alevilerin gönlünde, o kutsanan kişile- rin mertebesine ulaşmıştı. Aynı durumu; salt Çorum'daki cem evinde değil, Izmir Bademler Köyü'nde, Toroslar'daki Yörük çadınnda, Türkiye'- deki birçok Alevi'nin evinde, işyerinde, oturduğu kahvehanesinde gözlemlemek oiası DERGAHLARDA, TÜRBELERDE, CEMEVLERİNDE BAŞ KÖŞELERDE HZ.ALİ12 İMAM, HACI BEKTAŞ-I VELİ, VE ATATÜRKÜN YANINDA UĞUR MUMCU DA YER ALİ YOR. Araştırmacı yazar, Reha Camuroglu "Alevilik Rönesansını yaşıyor" C. ŞENER - Sizce günümüz Aleviliği ne gibi gelişmelerle karşı karşıyadır? R. ÇAMUROĞLU - Bu konuda her şeyden önce, büyük önem atfettiğim bir gelişmenin altını çizmek istenm. Yakın zamanlara kadar Anadolu Alevileri bir et- nik grup hüvıyetindeydiler. Evet Türk. Arap, Kürt v.s. çeşitli kökenlerden Alevı- ier bulunduğunu biliyor, bunu kabul edi- yorlardı. Ama yine de bir kişinın Alevi olarak kabul görmesi için Alevi ana-baba- dan olması ya da en azından bunlardan birirun Alevi olması gibi formal koşullar bulunuyordu. Bugün bu durum önemli ölçüde değişmiştir. Artık konuşmalanmı- zda. panellerde Alman, Fransız \ s. Alevi- lerinden bahsettiğimizde Alevı halk bu durumu yadırgamadığı gibi böylesi bir ge- lişmeden gururda duyuyor. Kısacası Ale- vilik artık ana babadan kalan bir miras gibi değil, bilinçli bir secimle ortaya çıkan inançsal bir tercih olarak algılanıyor. Yani Alevilik evrensel bir inanç seçeneği haline geliyor hızla. Şüphesiz kapalı kırsal hayaün dışına çıkınca başka türlüsü de beİclenemezdı. Yüzyıllarca şehirlerde varlığını sürdürmüş olan Bektaşilık'te ise durum baştan beri böyle idı. Bektaşi ol- mak için buna karar vermek ve Bektaşı- lerce kabul edılmek yeterlidir. Soy sop önemli değildir. Alevılikte hızla ilerleyen bu gelişme, zaten özde bir olduklan Bek- taşilık'le onlan toplumsal düzeyde de kay- naştırmaktadır. Şüphesiz tüm bu gelişme- ler zaman içınde Alevıbğin birçok cephe- sınde önemli sonuçlar doğurabilir. Ben buna "Alevi Rönesansı" diyorum. Bu ge- lişmeler ışığında Alevı eğıtimı, dedelık ku- rumu. cem ayinlen gibi önemh olgulann daha net tanımlara kavuşacağjru düşünü- can güvenliği de özel girişımlerle sağlansın yorum. deniliyorsa bun u da en çok düşünmesi ge- C. ŞENER - Peki bu 'rönesansta' Alevi- reken yine devlettir. Türkiye'de herkes kendi kapısının önünü temizlemeye baş- larsa Bosna-Hersek küçük bir olay gibi kaür diye korkuyorum. Aleviler inançlannı bugüne kadar dev- letten bir kuruş yardım almaksızın getirdi- ler. Devlet ille de yardım etmek ıstiyorsa bu engellen kaldırsın. Biz ortaya özerk bir Alevi kurumu çıkarür ve Aleviliğin tüm sorunlannı üstleniriz. Alevilerle Sünniler yüzlerce yıl bu topraklarda bir arada yaşadılar. Yine yaşayamamalan için de ciddi hiçbir neden yoktur. Yeter ki eşithk taşımayan muameleier sürmesin. C. ŞENER - Son günler- de bazı kesimler Alevilerin siyasette daha aktif olarak yer almasını ve hatta bir Alevi partisi kunıunası fik- rini ortaya atıyorlar, bu ko- nudaki düşünceleriniz nelerdir? R. ÇAMUROĞLU - Türkiye'de her kesimden insanlar ülke siyasetine daha lerin de\letten beklentüeri sizce nelerdir? R. ÇAMUROĞLU - Tek cümleyle özetleyerek konuya girmek isterim. Gölge eünesin başka ihsan istemez. Bunu biraz açalım, ne demektir bu? Birincisı eğer dev- let iddia ettiği gibi laik bir devletse, bu hiç- bir inanca ayncalık tanımaması anlamına gelmektedir. Fakat durum böyle mi? Şüp- hesiz hayır. Devlet herkesin vergilerinden aldığı üç trilyon lira gibi devasa bir bütçeyi her yıl Sünni inancı doğrultu- sunda faaliyet gösteren Diyanet'e teslim etmek- tedir. Bize de bir üç tril- yon vermesinin peşinde değiliz. İnsanlanmız fa- kirdir. Dinsel harcama- lar gönüllülük temeUnde oknahdır. Bu Almanya'- da olduğu gibi gönüllü din vergısi şeklinde olabilir. Fakat Tür- kiye'de neredeyse yüz kışiye bir cami düş- mektedır. bu en ılımlı terimle kaynak is- Aleviler inançlannı bugüne kadar devletten bir kuruş yardım almaksızın sürdürdüler. rafıdır. İkınası eğer yine devlet iddia ettığı aktif olarak müdahale etmehdir. Bu ko- gıbi hukuk devletıyse tüm vatandaşlannın nuda hiçbir ıürazun olamaz. Fakat Alevi yasal etkınlıkJenni ve bundan çok daha partisi gibi bir konu tamamen farklı nite- önemlisi can güvenliklerini korumakla İiktedir. Bu konuda taban bulamayan yükümlüdür. Ama maalesef bu da böyle bazı gruplann AJevilen hazır taban gibi olmamıştır. Devlet her zaman birilerini en görmek egiliminde olduklannı düşünüyo- fazla müsaadeye mazhar görmüştür ve di- ruro. Alevilik bir inanç sistemidır, bir siya- ğerlerinın üzerine gıtmiştir. Sıvas olaylan sı görüş değildir. Örneğin bir siyasi İco- da bunun acı bir kanıtıdır. Katliama bile nuda birçok Sünni ile birçok Alevi'ye la- müsaadeleri var birilerinin. Ne hikmetse yasla daha yakın görüşleri paylaşıyor ola- ıyi saatte ofsunlar gelınce devlet seyredi- bilirim. Siyasette aktif yer almak isteyen- yor. Ama her şeyi özelleştiriyoruz, artık ler bunu var olan partılerle ya da onlan beğenmiyorlarsa kuracaklan yeni parti ve örgütlerle yapabilirler. Ama Alevilik bir siyasi parti programı içine sıkıştınlamaz. Bu, Aleviliğin kolunu bacağmı budamak olur. Aynca partiler iktidan elde etmek amacıyla kurulurlar. O zaman Islamcılan neden eleştiriyoruz ki? Alevilik haktır. Hak ıktidara çıkmaz, çünkü çıkarsa çıküğı gibi bir gün düşer de. Oysa hak düş- mez. Biz sadece Sünni inancın siyasi ikti- danna karşı değiliz. Her tür inancın bir arada yaşadığı bir toplumda, inanç sıya- sasına karşıyız. C. ŞENER - Fakat sizce Aleviliğin bir örgütlenme sorunu yok mu? R. ÇAMUROĞLU - Tabii ki var. Ama siyasetı ve siyasi örgütlen bir sihırli deg- nek gibi görme kolayalığına düşmemefi- yız. Bizim çok geniş tabanı kucaklayan bırleşunci örgütlere ihtiyaamız var. Şu ya da bu siyasi temelde değil, Alevilik teme- linde örgütler olmah bunlar. Bugün Tür- kiye'de hala resmen Alevi adıyla örgütlen- meler kuruiamamakta. Seçımler öncesı herkes bizim varhğımızı kabul ediyor, sonra böyle bir şey yoktur tavnna giriyor- lar. Fakat kanımca biz Aleviler yeterince aktif olarak özerk kurumlanmızın en an- ndan temellerini atarsak bu yol açı- lacaktır. Çünkü biz bu ülkede sığıntı, azmhk f3an değiliz. Türkiye'vi Türkiye v a- pan asli unsurlann en başında gelenierde- niz. Biz olmaksızın Türkiye tarihı yazıla- maz, biz olmadan yazacak halk edebıyaü, söyleyecek halk müziği bulmak çok zor- dur. Her gün daha fazla bu gücümüzün büincine vanyoruz, bu bilinç içinde de bu- gün bize kapalı tutulan kapılann uzun süre kapalı kalabileceğini sanmıyorum. Hacı Bektaş Evlatlarından, Veliyettin Ulusoy: Geleneklerimizden hiçbir ödün vermedik Anadolu Alevileri/ıitt dini örgütlenmede Haa Bektaş Veli dergahına bağlı ikinci kolu, kendile- rine "Çekbiler" veya "Uhısoylar" da denilen "Dedegm" koludur. Dedegan kolunun özelliği; soy kütüklerinin Hacı Bektaş Veli'ye dayanması, böylece kendi- lerinın Hacı Bektaş Veli'nin soydan evlatları ol- malarıdır. Hacı Bektaş Veli'ye ulaşan soy kütüklerinin bu kanal ile 7. İmam Musai-i Kazım'a davan- ması, yani Evlad-ı Resul (Peygamber evladı) sayılmalarıdır. Kendisiyle Hacı Bektaş Belediyesi'ndekipro- je masasmda çalışırken görüştüğümüz VeByet- tin Ulusoy işte bu aüeye mensup dedelerden biri- sı. Veliyettin Ulusoy; genç dinamik, ağırbaşlı, yüzünde gülümsemenin hiç eksik olmadığı, aydınlık yüzlü bir dede. Söyleşimize kendisini tanıtmasını isteyerek başladık. C. ŞENER - Bişçe kendimzi ve ailenizi tanıtır mısınız? V. ULUSOY - Bize Hacıbektaş'ta "Çefebi- ler" derler. Haa Bek- taş Veli'nin evladı ol- dugumuzu söylüyoruz ve işin gerçeği de bu. Bu konuda ailemiz canü bir tarih müzesi- dir. Ben Hacıbektaş Belediyesi'sınde Fen İşleri Müdürü olarak çahşıyorum. 1942 Hacıbektaş doğurnlu- yum. İlk, orta tahsilimi Hacıbektaş'ta yaptım. Lisevi Kayserfde bitir- dim. Yurtdışı smavlan- na kalıldım ve yüksek öğrenimimi yurt dışında mimar olarak tamamladım. 1974'te Türkiye'ye döndüm. Bir yıl Sosyal Sigortalar Kurumu, Yapı İşleri Dairesi'nde çalışüm, 1977 yılından bu yana da Hacıbektaş Belediyesi Fen îşieri Müdürü ola- rak çauşmaktayım. Ailem, Kalender Çelebi Hacı Bektaş Veli ev- ladındandır. Ondan başlayayım.. Kanuni'nin son dönemleri. Birtakim vergiler artünhnış, bu vergileri tahsil etme yönünde birtakim adâlet- sizlikler olmuş, birtakim rüşvetler dönmüş. Belki de Osmanh tarihinde en büyük köylü ayaklanması meydana gelmiş. Bunun başında da Kalender Çelebi'yi görüyoruz. Kalender Çelebi, Balım Sultan'ın kardeşi. Kalender Çe- lebi Osmanlı'yı perişan ediyor. AyakJanma Adana'dan başlıyor, Bursa önlenne kadar gidi- yor Osmanh ordusu çekiliyor. Bundan çok çe- kiniyorlar. Bunun akabinde buraya postnişin olarak birini tayin ediyorlar. Sersem Ali Baba diye bınsini. Ne deriz biz halk arasında, İngiliz polirikası. Böl, parcala idare et. Hacı Bektaş Veli'run evladı vardı, yoktu münakaşası o ta- rihte başhyor. Tabii Haa Bektaş Veli evlenmedi diye iddia ediliyor. Baba- gan kolu ondan geliyor. Obür tarafta da bizirnki- ler, soy evladı olduğumu- zu iddia ediyoruz. Bu mücadele bugüne kadar sürüyor... Geîelim Ham- dullah Çelebi'ye. Ham- duüah Çelebi, Yeraçeriler 2. Mahfliut döneminde ortadan kaldınlınca. O zaman Amasya'ya sür- gün ediliyor. Amasya'ya sürgün gi- derken de, epey bir kitap götüriiyor burdan. Tam deve yükü. Bir yangm çıkıyor ve yangında bu kitaplann çoğu mahvo- luyor.. Bunun dışında yine aile devamlı baskı altında. Son dönemlerde ailede bulunan icatlar olsun, kjymetli kitaplar olsun tanıdıklara gön- deriliyor, toprağa gömülüyor v.s. Parça, parça alıyoruz. Gelelim Kurtuluş Savaşı döneminde CemaJetin Çelebi'ye.. Kurtuluş Savaşı'nda pa- dişah, Mustafa Kemal'e idam karan verirken dedelerimiz onu kutsal kurtana olarak der- gahta karşıhyorlar. İlk TBMM'de dedem Meclis Başkan Yardıması olarak Atatürk'ün yardımcılığını yapıyor. Küçük kardeşi Veli- yeddin Çelebi son postnişin. Tekkeler, zaviye- ler kanunundan önceki. Onunla da Atatürk'ün arası çok iyi. Atatürk onu Ankara'ya davet ediyor. Anka- ra'da bir ay kadar kalıyor. Kendisine özel ev tutuyor. Bir milletvekilini görevlendiriyor, ona gezdirsin, rehber olsun diye. Hatta amcam kj- tabında dedem hakkında şöyle bir şey söylü- yor: Atatürk dedem için. "Çok büyük insan. onunla konuşunca adeta ruhum dinleniyor. Kay- nak su)iı gibi temiz, okyanus gibi geniş ve derin" diyor. İşte^ böyle bir aıle bu. Tabii tarihte pek çok ölümler de olmuş, zulümler de olmuş. Bü- yük fedakarlık göstermış bir aile. Bu aileden ben şahsen gurur duyuyorum. Çünkü yolumu- za, Alevi toplumuna, Alevi-Bektaşı toplumu- na bugüne kadar hizmet etmış. geleneklerimizi ödün vermeden bugüne kadar getirmişiz. Bu- gün Türkiye'de bazı farklılıklar görüyoruz. Bu Osmanlı'nın bizim üzerimıze yaptığı hesaplar- dan kaynaklanıyor. Yani bizim üzerimızde birtakim hesaplar yapmak istemiş. Bızı parça- lamak istemiş. Bu parcalamak bazı yerlerde düşmanlık derecesine kadar gelmiş. Bu çok aa. Çok başanlı da olmuşlar. Fakat köken aym. Nereye gıdersenız gidm, doğuya gidin, Ege'ye gidin, Akdeniz'e gidm, Karadeniz'e gi- din; hangı bölgeye gıderseniz gidin, köken aynı. İnanç aynı; temel, ınsan ve insan sevgisı. Hepsi Ehl-i Beyt'i seyer. hepsi Ali'yi sever, hepsi Haa Bektaş Veli'yi sever. Cem'ler yine aynıdır. Ufak tefek nüanslar vardır. Semahlar da bırbırnie benzer, figürler birbirine benzer. Farklılıklar vardır, fakat bu kültür zengjnliğin- den kaynaklanan birtakim farklıhklardır. Sev- gi, dayandığı nokta, tasavvuf. hepsi aynı. Yani Türkiye'de Dedegan olsun, hangi ocak olursa olsun inançtakı kökü aynı. Hazreti Aliye, Ha- a Bektaş Veli'ye, onun hoşgörüsüne dayanan bir inanç ve düşünce şekli. Farklı İslamı bir yo- rum diye söyleyebilınz. Aramızda böyle bir aynhğın olması. bu toplumu sevmeyenlerin menfaatine oluyor; kendimızın aleyhinde olan bir durum bu. Onun için el ele vermemiz lazım. Şu şu evladıydı. Bu bu torunuydu. Yahut şu değildi. Yahut da ne bıleyim, başka türlü farklılıklar aramızda ashnda yok. Hep biriz, hep beraberiz. Mezar taşlan ile övünmeyeüm. Yaptıklanmızla övünelim. C. ŞENER - Tekke ve zaviyelerin kapatt- Imasından sonra gelenek sürmüş mü, nasıl sür- müş? Şu ana kadar nasıl yaşamtş? Bunlan anla- tabilir misiniz? V. ULUSOY - Şımdı bu kanundan sonra ta- bii büyük aksamalar olmuş. Fakat tarihten ge- len 600 yıüık geleneğı birdenbire kesmek şüp- hesiz rnürnkün değil. Siz kesseniz bile toplum kes- mez bunu. Toplum gelip gitmiş yine de. Gizlı gel- miş, açık gelmiş. Fakat her zaman bu ihtıyaa his- setmişler. Buraya gelip buradan icazet alıp görev- lerini yapmaya devam et- mişler. C. ŞENER - Peki E>er- gafa'ta süren gelenek, evle- re mi taşındı, nasıl devam etti? V. ULUSOY - Evlere taşındı tabii. Fakat bu dü- zeyde değil. Hacı Bektaş Dergahı'na, yani bizim ai- leye bağlı olan Alevi-Bek- taşi toplumu yine iüşkisini sürdürdü. Bu ılişki tabii eski düzeyde değildi. Fakat devam etti. Bugü- ne kadar da sürüyor. Yani birtakim dedeler, yahut babalar gelip icazet aürlar. Ve gidip böl- gelerinde görevlerini yaparlar. Toplum bunu istiyor. Bu olmazsa kabul etmiyor dedesini. Diyor ki illa icazet olacaksın, biz de görülece- ğiz. Biz cemirnizj, cemaatimizi şimdiye kadar yaptığımız gibi yapacağız. C. ŞENER - Şu anda cemJer nerede yapdı- yor? V. ULUSOY - Haabektaş'ta böyle bir şey yok, yapılmıyor. Cemler törenlerden törenlere evlerde yapılıyor. Bizim görevimiz, tarihteki bizim ailenin görevı. aile demeyeyım de bizim aileden olan Postnışin'in görevi, buraya bağlı olan Alevi-Bektaşi toplumlanndakı din ile, inanışla ilgili her türlü dertlerini halledecek de- delerin tayinini üstlenmektir. Toplumun diyelim ki bir problemi oldu, bir düşkünlük bilmem neyı oldu. Dede o toplum- da, toplumun da oluru ile o düşkünlük proble- mini halleder. Eğer bu orada hallolmamışsa o zaman buraya gelir. Burada cem kurulur, problem çözülür. YARIN: T.TUSOY SIVAS OLAYLARIN1 DEĞERLENDİRİYOR. Bugün Türkiye'de bazı farklılıklar görüyoruz. Bu Osmanlı'nın bizim üzerimize yaptığı hesâplardan kaynaklanıyor. Yani bizim üzerimizde birtakim hesaplar yapmak bizi parcalamak, bu parçalamak bazı yerlerde düşmanlık derecesine kadar gelmiş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle