Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10AĞUSTOS1993SALI
DIZI
BEYAZ RUSLAR
KIZIL RUSLAR
/ .
Haraşo'dan Nataşa'ya
BERAT
GÜNÇIKAN
(FOTOĞRAFLAR:
SUAT KOZLUKLU)
Shura. Kurt Seyit ve Münevver... Kesişmeyen yollar. yanlış anlamalar, kınlmalar, hüzünler,
a\rılıklarla dolu bir aşkın öyküsü. Shura için Seyit vatan, Seyit için de Shura Rusya. Bugün
\ aşayan sadece Münevver. Onun anlattıklannı tonınu Nermin Bezmen kitaplaştırdı.
Paylaşılamayan
yaînızhklar
Hacı Bekir, Rus kadınlarının sınır dışı edilmesi istidasına imza atan Reşide Muhiddin 'in
îorunudur. Varyetede tanıdığı Nona 'ya aşık olıır. Evlüikleri, Nona 'ya varyetenin
armağanı alkolyüzünden bozulur. Kızları Aliye, ikiuluslu, ikikültürlü çocuktur artık.
İleri yaşlannda. yalnızlık peşinı bırakmaz Beyaz Ruslar'ın.
20'li yıllarda İstanbul'un en güzel masajcısıdır Anna. Parmak-
lannın hünerini bilmeyen yok gibidir. Kocası bir Yahudidir.
altmışlı yaşlanna geldiklerinde bırdcn ölüverir. Dayanamaz
Anna. içkiye. bir de evıne aldığı kedilere verir kendini. Bir ak-
şam masanın başında sızar. Başıboş kalan kediler odanın altını
üstüne getirir. bu arada masanın üzerindeki gaz lambası da
devrilir. Ertesi sabah, Büyükparmakkapı sokaktaki enkazın
arasından çıkanlır, kömürleşmiş cesedi.
Şişli'dc Fransız Labe Hastanesi'nin, yaşlılar yurdunda dok-
sanlı yaşlannda bir kadın gözlerini yerden ayırmıyor. Tüm so-
rulara ya evet-hayırlı yanıtlar veriyor ya da susuyor öfkeyle.
Yalan, yanhş şeyler yazılacağından emin. Bu kadın. Valentina
Nasonof. Ataköy, Küçüksu ve Yörükali plajlannın kurucusu
Aleksandr Nasonofun eşi. Yaşını lam anımsamıyor, yetmiş
beş de olabilir, seksen beş de. Kayıtlar ikisini de yalanlıyor.
Genç kızmış İstanbul'a geldiğınde. Beş kez pasaport değiştir-
miş. Bir süre Fransa"da >aşamış. Fransızca. Almanca, Türkçe
ve Rusça. konuşabıldiği dıller. Üç kardeşmişler, Ojen, Kapito-
lina ve Valentina. Kardeşlenne ne oldu, bilmiyor. Anımsamı-
yor ya da anımsamak istemiyor. Ziyaretine gelen var mı?
"yok" diyor," kimsesizim".
ye büyüyor, evleniyor. iki kızı oluyor. Tatiana. bu kez onun
kızlan Hande ile Nazl'ya dadılık yapmaya başlıyor.
Aliye annesinden. Hande ve Nazlı ise Tatiana'dan Rusça ko-
nuşmasını öğreniyorlar. Celalyan'ın, "Doldur doMur bardakla-
n ki ailemiz hep böyle bir arada olsun" diye söylediği sofra başı
şarkısını unutamadığı dadı Tatiana. iki yıl önce 94 yaşında
ölüyor. Ondan sonra da evde ne rus şarkılan söyleniyor ne de
votka yapılıyor. 1984 yılında, altmış altı yaşında ölen Nona da,
Tatiana da, bugün Rus mezarlığında vatıyorlar.
Kurt Seyit, Shura ve Mürvet... 1920'lerin İstanbul'unda ya-
şanılan bir aşk üçgeninin kenarlan. Yanlış anlamalar. kesiş-
meyen yollar, kültür farklan ve acıyla yüklü bir öykü onlannki.
Kınm Türklerinden Üsteğmen Kurt Seyit. Moskova'da bir
davette tanışıyor Shura ile. Yıl 1916.16 vaşındaki Shura, Bolşe-
vik Devrimi'nden sonra Beyaz Ordu\a katılan Seyit'in peşisıra.
annesini, diğer yakınlannı geridç bırakıp Yalta'ya gelir. Seyit'in
babası subay emeklisi .Vlirza Eminof, Müslüman bir kızla evlen-
dirmeyi planladığı Seyit'ı. Shura'yla birlikte görmeye dayana-
maz. oğlunu evlatlıktan reddeder.
Bolşevikler, Yalta'ya girdiğinde Seyit için kaçmak kaçınılmaz
olur. Yanında Shura. bir tekneyle. önce Sinop'a gelir. Bir müd-
det burada yaşarlar. Seyit orduya katılmak ister kabul etmezler.
sus Cemiyet-i Hayriye"nin zemin katında bir odada yaşıyor.
Kendisi kabul etmese de bir Beyaz Rus. 20"lerde . 30'larda
İstanbul'u ateş gibi saran haraşolardan biri. Sadece kadınlara
mahsus da olsa Türkıye'de düzenlenen ilk defilelerin. ilk man-
MEKTUP
Mutluyum,
senyaşıyorsun...
Anne Verjenskykızı Valentina Taskin'e 1944'de
yazdığı mektuba şöyle başlar:
Bugün telgrafinı aldım ve birkaç dakika açamadm.
Korku! Acabagene birşey mi oldu?O kadar
mutluyum ki senyaşıyorsun. An! Birkaç saatgeçti
amagene sevinç ve hüzüngözyaşlarım kesilmiyor.
Sevinç, çünkü senden haber aldım. Hüzün, çünkü
Sinuçka yok. İki seneden beriyok. O lanet olası
Almanlar 'ın kurbanı oldu. Ekmek almaya çtktı
karanhkta. Kamyonla çarptılar ve üçgün hastanede
ızdırap içinde kıvranıp öldü. O, o kadar sessiz, sevgi ve
endişe doluydu ki. O kadar zor, o kadarsonsuz acı
içinde kıvranıyorumki. Telgrafinda onu
hatırlatıyorsun. Kalbime öyle ağırgeldiki bunu
yazıyorum artık. Allahım bana o mutluluğu verki ço-
cuklanmı göreyim.
\ot: Sinuçka, Valentina Taskin ve Shura nın
annelerininyanında kalan kızkardeşidir. Anne Ver-
jensky, 1934'den itibaren kızlanmnyanınagelmek
için uğraşır. İzin alamaz. Çocuklanna her
mektubunda birkaç ay sonragelebileceğiniyazar. İki
oğlu ise Fransa 'dadır. Ağabeyleriölünce, Valentina,
annesiniüzmemek için onlann ağızlanndan mektup
yazmayısürdürür. Anne Verjensky, 1956'Juçıkabilir
yurtdtşına. Amerika 'ya Shura 'nmyanınagider, bir
yıla kahnadan da orada ölür.
Bir başka yalnızsa heykeltıraş Ömer Fanık MoreTin kansı Yollan İstanbul'a düşer. Bir çamaşırhanede iş bulurlar. Shura
Claudie Morel. Harbiye'de Fransızlar'a ait, "İhtiyarlara Mah- ütü yapar. Seyit getir-götürcülük. Çamaşırhanenin üst katında
birodaya yerleşirler. Biryastık kıhfına doldurulan rubleleredo-
kunulmaz. Onlar dönüş içindır. Tutkudur yaşadıklan, Shura
Seyit için, Seyit de Shura için, Rusya'dır. vatandır. Tüm özlem-
lerini birbirlerine yüklerler.
Rum sahibi Yunanistan'a git-
meye karar verdtğinde, artık Rus-
ya'ya dönme umudu örselenmiş
olan Seyit, çamaşırhaneye alıcı
olur. Rubleler çıkanlır yastık
kılıfından. Rum'a verilir ama
artık geçerli para değildir. Çar Ni-
kola'nın armağanı yüzükle. kalan
birkaç mücevher karşılığ yine de j
sahip olur çamaşırhaneye. Ruble-1
ler ise. bir gece san votkanın da
verdiği hüzünle, Galata köprüsü'-
nün üzerinden denize bırakılır.Bu
arada Shura. amcasıyla ablasını
bulmuştur İstanbul'da. Onlara bir
erkekle birlikte yaşadığını söyle-
yemez. Seyit'le ilişkisini kaçamak
zamanlara sığdırmaya çalışır. Bir
akşamüstü Shura'yı kolunda bir
I
erkekle görmesi
H8P İŞK bu kırgınlığını
bİraZ ÖIÜII d a n a
da arttınr.
Adam, Shura'-
nın kuzenidir ama aldatıldığını
|
<»j ,~™. - = . .. - düşünür. Aynı akşam çamaşırha-
RUSDnaŞkl Moskoftan cuklanmgoreyım. nede çalışan bir Rus kızıyla birlik-
baŞka mi? dost olmaz» ^ ^ * ^ 1 ^ 1 ^ ^ 5 ^ 7 ^ ^ . te olur. Sabah gün ış.madan Se-
yıt ın evıne gelen Shura. evden
çıkan kızı görür. İhanete ihanetle
karşıhk verip gidermeye çalışır
acısını. Gideremez. Yine birlikte
olurlar ama tutkuya rağmen gü-
vensizliğin yarası kapanmaz.
Türk arkadaşlan, Seyit'i Müslü-
kenlerinden. Beyaz Rusluğu ne-
den mi kabul etmiyor? Çünkü
1920'de değil,anne ve üvey baba-
şından dört yıl sonra gelmiş
İstanbul'a. Claude. Güzel Sanat-
lar Akademisi. İç Mimarlık Bölü-
mü mezunu. Hanın Reşit Paşa'-
nın oğlu Otner Faruk Morel'le ta-
ruşır okulda. Evlenırler. Balalay-
ka orkestrasında gitar da çalan
Ömer Faruk'la birlikte kitap
okumak, müzik dinlemek. bilme-
dik bir konuyu bıkıp usanmadan
araştırmak zevktir. Bir de büro
açarlar birlikte dekorasyon üzeri-
ne. 27 Mayıs. iflası getirir onlara.
Bugün, geriye dönüp baktığında
Beyaz Ruslar'a cesaret ve da-
yanıklılıklan nedeniyle bir kez
daha hayran oluyor Claudie.
Garsonluk. abajur ve şapka ya-
parak para kazanan kadınlar.
taksıcilıkle, boyacılıkla direnen
erkekler birer sabır taşı gibidir.
"Ayıdan post.
n aŞKI Moskoftan
mi? dost olmaz"
sözu ders ki-
taplanna girmeden çok önceleri.
192O-3O'la"rda dillerdedır bu söz:
"Rus geldi aşka, Rus'un aşkı baş-
ka..." Rus'un aşkı gerçekten baş-
kadır. Tütün tüccan Nemlizade,
ya Siyah Gül'de ya da Arkadi
Gazinosu'nda tanır Tamara'yı.
aşık olur, ama Tamara evli-
dir. Nemlizade. hayli yüklüce
para vererek kocayı Amerika'ya yollar. evlenirTamara'yla. İki
çocuklan olur. Tamara, bir müslümanla evlenmesine karşın
dinini değiştirmez. Fukara Perver Derneği'ne. kiliseye. yoksul
Beyaz Ruslar'a yardımı sürdürür. Tamara. bugün doksanlı
yaşlannda ama gecmişinden, yaşadıklanndan söz etmeyi pek
sevmıyor. Sınır dışı edilmelen istidasına imza atmasına karşın
Hacı Bekirzade harenıi Reşide Muhiddin, tonınu Hacı Bekir'i
Rus kadınlanndan koruyamıyor. Nona Vasleytie nerede,
nasıl tanıştıklannı bugün kimse anımsamıyor ama bu ilişki ev-
lilıkle noktalanıyor. İİci yıl birlikte oluyor. Aliye. henüz bebek-
ken aynhyorlar. Kimilerine göre bu aynlmanın nedeni Nona'-
nın alkole düşkünlüğü. Kimilerine göre de alkol. varyetede
çalıştığı yıllardan armağan ona.
Çok güzel birkadın arumsıyor Hande Celalyan, anneannesi
Nona sorulduğunda Celalyan'ın bildıği kadanvla Nona, bir
yaşındayken annesı Maria, babası Konstantin ve kardeşlen Li-
da, Zoya, Viteo ve dadısı Tatiana'yla birlikte geliyor İstan-
bul'a. Nona'nın. büyükbabası Hacıbekir'le evlenenc kadar
nasıl yaşadığı meçhul Boşandıktan sonra Tatiana'yla birlikte
oturuyor Nona. Aliye'nin kimde kalacağı sorun olmuyor.
Hem annesini hem de babasını görebiliyor istediği zaman. Ali-
man, Romanya göçmeni on altı
vaşındaki Mürvet'le tanıştınr. Se-
yit. Mürvet'lerin evinde bir süre iç
güveyi olarak yaşar. Bırbirlerinin dılınden. kültürlennden anla-
mazlar önce. Shura'yı delicesine kıskanır Mürvet ama yine de
onu görmesini engelleyemez. Anne ve ağabeyinin karşı çıkma-
lanna karşın çarşafı çıkanr, dantelli iç çamaşırlanna. göğüsleri-
ni neredeyse acıkta bırakan elbıselere alışır. Yine de Seyit'i anla-
masına yetmez bunlar. Seyit'in Rusya'sına, özlemlerine, dönme
umuduna yabancıdır. Sevdiâ iki kadına da acı vermek yıpratır
Seyit'i. Shura'yı, kendi elleriyle bindirip gemiye. Fransa'ya yol-
lar. Shura. bir süre Fransa'da kalır, kısa süreli bir evlilikten son-
ra. Amerika'ya geçer. Yolculuğa çıkmadan Seyit'e haber yollar,
birlikte düşünü kurduklan yolcuğa çıkmak üzeredir. O'nun da
gelmesını ıster. Gitmez Seyit. 1945'de de henüz 52 yaşındayken
intihar eder. Bir yıl sonra da Shura onu görmek için İstanbul'a
gelir ama geçtir artık. Mürvet, bir kez daha evlenir ama erkek,
duvarlardan bir türlü indirilmeyen Seyit'in fotoğraflanna yeni-
lip aynlır. Shura, Amerika'da ölür. Mürvet mi° Hala yaşıyor.
Seyit'i, Shura'yı anlattığı torunu Nermin Bezmen'in kitabı
"Kurt Seyt ile Shura"nın ikind bölümünün, yani kendi öykü-
sünün yazılmasını bekliyor.
Yaraı: Balayında Ekim Devrimi olur
Kapitalizmin de
bir bedeli varSarp sınır kapısıfılm platosugibi. Pasaportlar, rüşvetler, valizler ve insanlar. Sınırayarım
saatlik uzaklıktaki Batum. Zamanın durduğu ülke Gürcistan 'm ölüm kokulu kenti.
Ekmek kuyrukları, yoksulluk, açlık ve hırsızlık kapitalizmin bedeli.
Trabzon, Rize, Pazar, Arhavi.
Çamlıhemşin. Hopa ve Sarp.
Sarp. Karadeniz'in son durağı.
Heyelan ve yağmur yüzünden
Hopa-Sarp yolu kullanılamaz
halde. Ama kimin umurunda?
Yüzlerce otomobil. otobüs bir gi-
dıyor, bir geliyor. Bütün ara-
çlann üzeri denklerle dolu.
Bir o kadar da araç ve yüzlerce
kışı Sarp gümrük alanının içinde
ve dışmda bcklemede. Görüntü
düş sınırlannı zorluyor. 1942'de
nazilerden kaçan Polonyahlar ya
da toplama kampına gönderi-
lmenin arifesinde bekleşen Yahu-
diler. Denklerinin yanında başı
ellerinin arasındaki -erkekler,
dağınık saçlanyla valizlerini sü-
rükleyen kadınlar. ter. nikotin ve
idrar kokulu otobüslerde bek-
leşenler hep bir filmden fırlamış
gibi. Dikenli tellerle birbirinden
aynlmış. onlarca >ıl tellerin üzeri-
nden bırbiriyle haberleşebilmış
insanlanyla iki köy Sarp ve Sarpi,
filmin platosu.
Gümrük alanının içinde öf-
keleri burnunda Türk şoförler
kollanmızdan çekiştiriyor. Bir
gece önce Batum-Sarp arasında
Rizeli bir şoförün Gürcü çeteler
tarafından soyulması ve öldü-
rülmesinin öfkesi bu. Yirmi ki-
Iometrelik yol boyunca delik de-
şik edilmemiş otobüs yok gibi.
Kırgızistan'dan yüklediği tonla-
rca deri Batum dan çıktıktan iki
yüz metre sonra Gürcu çetelerce
çalınan Abdülkadir Özen, oto-
mobilindeki kurşun deliklerini
gösteriyor. Bir de vüzündekı yu-
mruk izlerini. Gürcistan Ulaştı-
rma Bakanlığı'yla imzalanan bir
protokol gereği Sarp-Batum arasında yolcu taşımacıhğı yapan
Karadeniz Tur'un süriicülerinden AH Cihan'la Ismet Aydoğan
da Batum'dan Sarp'a gelene kadar her yüz metrede nasıl soyul-
duklannı anlatıyorlar. Çete tarafından dağa kaldınlan Cihan.
boynuna dayalı otomatik silahtan ancak cebindeki son dolar-
lan da verince kurtulabiliyor. Şoförler çözümü, koltuk altla-
nna sıkıştınlan uzun sopalarda. torpido gözlerinin diplerine
gizlenen silahlarda anyorlar. Bu silahlan bugüne kadar kulla-
nan yok. Şimdilik verilen dolarlarcan kurtanyor.
Rıze'den aldığı Gürcü yolculan Batum'a götüren bir otobü-
se bıniyoruz. Otobüsün bagajlannın dışında. koridoru, üstü.
valizlerle yüklü. Blucin. deri mont ve avizeler var bu valizlerde.
Sarp-Batum arası 18 kilometrelik yol yanm saati aşkın bir
sürede ahnabiliyor. Otobüs, kimi kez sivil kişilerce. kimi kez de
askerler tarafından çevriliyor. Sivillerin istediği kola ya da
Trabzon'da bir baba
Sibirya'dan gelmiş
kızmı anyor
Trabzon'da, Can
Oteli'nin lobisinde
elüyaşlannda bir
adam. Adı Vla-
dimir Michajlovich
Oloncev. On beş
gündür İstanbul,
Trabzon, Rize
geziyor. Elinde
fotoğraflar,poa's
polis dolaştyor.
Oloncev, beş ay
öncegezmek
amaayla
Türkiye 'yegelen
kızınınpeşinde.
Vera Oloncev, 20
yaşında,
Leningrad
Üniversitesi,
jeoloji hölümünde
ögrenci. Vera, iki kez anyor babasını telefonla, bir '
daha haberyok. Bir erkekle birlikte olduğu haberini
ahyor Trabzon'da. Erkeğibuluyor. Keniüsinekızının
vatizkri tesu'm ediliyor, kızı nerede bih'nmiyor. Polis
de erkeği anyor, erkek kaçıyor.
Baba Oloncev, Sibirya 'nın Braska kentinde bir
fabrikadayönetici. Y'asamstandardıntnyüksek ol-
duğunu söylüyor. Kızıyla itiskileri sağlıkü. Onu
bulauğunda kendiisteğiyle kabp kalmadığııu
soracak. Kalmaktanyanaysa neden kendilerim
aramadığmı. Tekkorkusuölmüsolması. Vera'nın
fotoğrafi elden ele dolaşıyor. Kimilerine simayabancı
gehniyor. Ama nerede, bilenyok.
ri. petrol rafinerileri de bekleme-
de. Her türlü makine aksarru üre-
ten fabrikalarvar. Ürünler sağlam
ama estetik yok. Yeraltı kaynak-
lan da oldukça zengin.
Ermeni asıllı. KGB'den emekli
Mihailas Avagi Mihoioviç'in ko-
nuğuyuz. kansı Kako, santral
memurluğundan emekli kız kar-
deşi Ola, oğlu Mişel ve kızı La-
mara'yla birlikte paylaştıklan
tek odalı evinin.
Avagi Miholoviç'in babası. ko-
naklannı. bereketli topraklannı
bırakıp 1925'lerde Kağızman'dan
SSCB'ye göçüyor. Bu yüzden ke-
ndisini Türkler'e yakm görüyor.
Avagi'mn emekli aylıgı 230 ruble.
Bu parayla bugün ancak allı ek-
mek alınabiliyor. Lamara da 350
rublelik öğretmen maaşını eve ve-
riyor. Geçimi üstlenen Anne
Kako. Kako'ya devlet heray 1680
ruble yaşlılık parası veriyor. Çok
değil üç yıl önce on rublelik alışve-
rişle iki gün idare edilebılirken bu-
gün iki günlük gereksinimlerin
karşıhğı iki bin ruble tutuvor. İşte
bu yüzden Avagi de, Kako da ge-
çmişi özlüyorlar. Avagi, altı ruole
etiketli. bugün bulunabilirse 1500
rubleye alınan 30 yıllık konyak çı-
kanyor içilmek üzere. Her ka-
dehte dakıkalar süren dileklerde
bulunuyor. Evinizden ışık eksik
olmasın. mutluluk üzerinizden
eksilmesın. sevdiklerinizle ya-
şayın...
Avagi'ye göre sosyalizmin çö^"
küşünün sorumlusu Gorbaçov,
Eğer o ABD'yle işbirliği >apma-
saydı hala güzel günlerde yaşanı-
yor olunacaktı. iki Almanya'nın
birleşmesi de bu çöküşte etkili.
Svardnadze'ye de güvenmiyor. o da Stalin dönemini kötüleye
kötüleye sosyalizmden uzaklaşıırdı halkı. Avagi. sosyalizmin
yeniden geleceğine inanıyor, çünkü herkes bunu istiyor. İşsizlik
ve açlık karşısında herkesin aklı başına geldi. Sosyalizm yeni-
den kurulduğunda cumhuriyetler arasındakı savaşlar bitecek,
ülke yeniden güçlenecek. Akşam bastırdığında Batum'da ya-
şam duruyor. Bütün kapılar kapanıyor. kentin ışıklan sönü-
yor. Bir zamanlann ışıkh. sahil kentınden eser yok artık. Bul-
var parkında kimseler şehir orkestrasına ayak uydurup dans
etmiyor. Lenin heykellerinden geriye kalan sadec kaideler. Puş-
kin'in heykeline şimdilik dokunan yok. Bulvar, her geçen
yıl birazdaha bakımsızlaşıyor. Birkaç kilometrelik alanda ku-
rulu parkta koşan. çocuklannı gezdiren iki üç kadından başka
kimseler görünmüvor.
Tedavi hala ücretsiz, eğitim de öyle ama özel bir klinık de
KGB'den emekli Avagi Mihaloviç. Kağızman göçmeni. Türk konuklan için 30 yıllık kanyağını gözünü kırpmadan açıyor. Piyano-
sunun başına geçip Ermeni şarkılarını sıralıyor birbiri ardına. Keyifler yerindeyse, size bir trambon solosu da geçebilir...Bir toplama
kampındaymış ya da bir savaşfilnıiseyredermiş gibi. Burası Sarp kapısı. Hergûn yüzlerce Rus, valiz, çuval dolusu eş> alanyla saat-
ler süren beklevişleri yaşıyorlar. Girişi yasak olan mallar için dil dökmeler, rüşvet vermeler, ağlamalar öylesine olağan sayılıyorki...
sakız. Askerler ise dolar ya da en az onun kıjmetinde eşyayla
ilgileniyor. Türk şoför. kezlerce gidip gelmenin rahatlığı içinde
görünüyor ama dılınden de küfürü bırakmıjor. Üçüncü du-
rdurmada, otomatik tüfeğini göğsüne dayamış asker. ayağını
lastiğin üzerine koyunca çileden çıkıyor. Basıyor gaza. arİcadan
duyulan bilinmedik dilde küfürler ve çığlıklar.
Bir zaman tünelinin başlangıcında bekliyor Batum. Nüfusu
140 bin. Akşam, çökmek üzere. Hıç gidilmemiş kentlerin gizini
taşıyor. Nerede kalınır? Nerede yemek yenilir? insanlanyla ha-
ngi dillerde anlaşılır? Bu sorulann yanıtını ancak Türkiye Kon-
solosu verebilir. Konsolos. Batum'a ilişkin genel bilgileri veri-
yor. Nüfusunun yüzde yetmişi müslüman kent. Kars anla-
şmasıyla Gürcistan'a bırakılmış. Darboğaz içindeler. Fabrika-
lar düşük kapasiteyle çalışıyor. Zaman zaman yakıt sıkıntısı
göriilüyor. Ekmek, kuyrukta beklemevle alınabiliyor. sebze
meyve bol ama biremeklinin maaşı ancak üç kilo domatese ye-
tebiliyor. Bir zamanlar. ticaretin gözdesi Batum Limanı da atıl
kapasitede bugün. Gelişmiş bakır. alümin> um. dcmir scktörle-
açılmış. Bütün iyı doktorlar artık bu klinikte. Tedavinin ücret-
siz olmasının bir anlamı yok artık. Elektriğe yılda yaklaşık bin
ruble ödüyorlar. su ise peşkeş yani ücretsiz. 40 ruble verip bir
ekmek alabilmek için kuyrukta beklemek gerekiyor ama paza-
rlarda parası olan her istediğini bulabiliyor. Peynire bin. ete
400. bir domuza da iki bin ruble ödemek koşuluyla. Pazann
önünde çiçekçiler. Dört kasımpatıdan oluşan birdemet bir kilo
etin fıyatıyla aynı. Bu neredeyse Avagi'nın ayhğının iki katı.
Magazin diye adlandınlan mağazalarda Türk. Çin. Suriye
malı ceketler. ayakkabılar, iç çamaşırlan. Şampuan sekizyüz.
gözlük bin beş yüz. parfüm iki bin ruble. Bütün bunlar hır-
sızlığı olağan bir \aşam şekli haline getirivor. Telefon, treyley-
büs kablolannı kesen Gürcüler, bakır kablolan Türkiye'ye gö-
türüp kilo karşıhğı satmayı öğreniyorlar. Haberleşme. ulaşım
aksıyormuş kimin umurunda?
Yann: Bedenlerin satış kenti Sochi