Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 10AĞUSTOS1993SALI
Öğretmenler çocuklann özsaygılannı güçlendirirlerse, öğrencilerin matematik, fen ve öteki derslerdeki başanlan artabilir mi?
Ozsaygı günümüzde ıyı sonuçlar vermiyor
•NeUîJJorkehncs
WILLIAM CELIS
Öğretmenler çocuklann özsaygı-
lannı güçlendirirlerse, öğrencilerin
matematik, fen ve öteki derslerdeki
başanlan artabilir mi?
Yıllar boyu, bu soruya evet yanıtı
verildi, özgüvenin öğrencilere, özel-
likle kız öğrencilere. azınlık grupla-
nna dahil kişilere ve eşcinsellere
yardım edeceği söylendi.
1980'lerde büyük umutlarla
başlayan bu özsaygı fırünası günü-
müzde ıyi sonuçlar vermiyor. Pek
çok okulda öğretmenler öğrencıle-
nn başanlannı hiç aynm gözetmek-
sizin ayru şekilde övüyor. Öyle ki,
övgü anlamsızlaştı.
Bazı öğretmenler, eksik olduğunu
öğrencilerin bile kabul ettiği ödevle-
ri alkışla karşıbyor. Oysa bu da ço-
cuğun özsaygısı ûzerinde olumsuz
etkılere yol açabilir.
özsaygıyı arttırmaya yönelik
çabalar, not enflasyonunu da kö-
rükledi. Bazı okullarda neredeyse
bütün öğrenciler üst düzey puanlara
ulaşabiüyor.
ABD'de bir ortaokul öğretmeni,
V>/ zsaygıyı arttırmaya yönelik çabalar,
not enflasyonunu da körükledi. Bazı
okullarda neredeyse bütün öğrenciler üst
düzey puanlara ulaşabiliyor.
not enflasyonunun, özsaygıyı gelış-
tirme programının bir sonucu oMu-
ğuna ınanıyor.
öğretmen "Hepimiz özsaygmın
gücüne buunyoraz" diyor (deney,
öğretmenleri kamplara ayırdığı-
ndan adının açıklanmasını istemi-
yor). "Anlaşamad^mız nokta, öğ-
rencilere nasıl ve ne pahasma özsaygı
kazandrılacağı."
Iki yıl önce Detroit'te siyahlar için
açılan dört ayn okulun ögretmenle-
rine, öğrencilere özsaygı kazandır-
manın da görevlerinin arasında ol-
duğu söylendi. Detroit'te istenilene
ulaşıldı.
Başannın temelinde, belirsiz bir
"unan kendini iyi hİ9set" övgüsün-
den çok daha fazlası yatıyor. örne-
ğin öğrenci dilbilgisi hatalanndan
ötûrü kınk bir not ahyorsa, öğret-
men ödevi geri veriyor ve öğrenciyi
çok daha iyisini yapabileceğine ikna
ediyor.
Öğrencilere saygjlı olmalan da
öğretibvor; başka bir öğretmen ya
da yönetici içeri girdiğınde sus-
malan bekleniyor. Detroit"teki
okullann rehberlik bölümü başkanı
Dr. Rebie Kingston. beklentinin çok
önemli bir bıleşen olduğunu düşü-
nüyor:
"Bekkntiler özsaygmın kaza-
nümasuıda çok önenıli bir rol oynar.
Uzanabileceklerindeıı biraz daha
yfiksekteki, ancak çok çahşmaya eri-
şilebilir nitelikteki hedeflerde elde
edilen başanlar. öğrencilerin kendile-
rini çok daha değerii hissetmesini
sağlar."
Evinizde
casus olabilir
ANKARA (UBA) - Artık
konuşulanlann duyulmasına
kalın duvarlarengel
olamayacak.
Geçtiğimiz günlerde piyasaya
sürülen küçük bircihaz
insanın tüm sırlannı açığa
çıkaracak.
Süper elektronik mikro casus
dinleyici olarak nitelendirilen
cihazı Akdoor-
Ak Limited Şirketi piyasaya
sürdü. Herhangı bır
PTThattıilebağlanüsı
olmayan ve kalem pilleçahşan
bu cihaz kibrit kutusu
büyüklüğünde, şirket yetkilileri
normal satış fıyatı 650 bın lira
olan cihazın kısa bir süre icin
lanıtım amaayla 265 bin
liradan satılacağını biklirdiler.
Kızkulesi'ni
neyapmalı?
K
HALUKSEZGtN
Istanbul'un sahip olduğu taşın-
maz kültür varhkJan arasında, son
günlerde devamlı gündemde olan
bir tanesi ûzerinde medya aracılığı
ile olumlu gösterilmek istenen giri-
şimlerde bulunulmaktadır. Bu, İs-
tanbullulann yakından tanıdığı. bil-
diği ve çok sevdiği Kızkulesi'dir.
Kızkulesi nedir? Ve ne değildir?
Kızkulesi'nin anlamını ve taşıdığı
değerleri gerektiği gibi özümseme-
den bu varlık hakkmda girişimde
bulunmaya yeltenmek, onu kurtar-
mak yerine, zarar verici faktörlere
davet çıkarmak olacaktır.
Yeryüzünde birçok nesne, içinde
yer aldığı kentin en belirlevici sem-
bolü durumuna gelmiştir. Örneğın,
yuvarlak bir kaya ûzerinde ufka ba-
kan genç kız heykeli Kopenhagen'i,
eğri bir kule Pisa'yı, yansı yıkık bir
arena Roma'yı, sivri kuleli bir bina
önündekı nehrin nhtımına bağlı es-
ki bir savaş gemisi St. Petersburg'u
simgeler. Bu simgeler, yanı başlann-
da belirtilen kent-
ler için ne anlam
taşıyor iseler, Kı-
zkulesi de îstan-
bul için ayru an-
lamı taşımak-
tadır. tşte bu nes-
neler, ister bir
bina, ister bir
gemı veya heykel
olsun, aynca
bünyelerinde es-
kilik, tarih tanığı
olma, ızlenim
hatta kullanım
gibi değerleri
taşımış olsalar
dahi bütün bir
kenti, hatta metropolü temsil etmiş
olmalan nederu ile özel bir konuma
ve dokunulmazlığa sahiptirler.
Kızkulesi ile ilgili gınşimler yakla-
şık bir yıla yakın bir süredir türlü
yayın araçlan ile gündemde tutul-
mak istenmektedir. Bu girişimin ön-
derliğini Üsküdar Belediyesi yapar
görünmektedir. Nitekim, Kızkule-
si'ne bir işlev verme çabalan kamu-
oyuna, televizyon araalığı ile orada
yapılan bir nikah töreni ile sunul-
muştur. Evet, bu tür bir kutsal
bağlılık töreninin değişik bir yerde
olması insanlara ilginç gelebilir. Bu,
Kızkulesi'ne ilk adımı atmak için
masum ve dikkate değer bir yoldur.
Ne var ki, Üsküdar Belediye Baş-
kanlığı geçen yılın mart ayı içinde iki
üniversiteye müracaat ile "bu tarihi
eserimizin ülkemiz turizmine kazan-
dınlması bakımından, restorasvonu
konusunda..." resmen görüş ısterniş-
tir. Ünıversitelerin ortak raporu ise,
Kızkulesi'nde turistik faaliyete kar-
şıdır.
Aradan geçen yaklaşık bir yıllık
süreden sonra. bu defa Kızkulesi'ne
kültürel bir işlev verilmesi gündeme
zkulesi'nin
tin en eski iki ef-
sanesini banndı-
gelmiştır. Yeni çıkan "Rıhtm" der-
gisinin ilk sayısı, adeta bu konuya
tahsis edilmiş gjbidir. Dergide genç
yazar Ümit Elgin, Kızkulesi'nde en-
gın bir romantizme erişıyor. Birkaç
sayfa sonra da bir başka genç yazar.
tlknur Demirlek, bu defa patetik bir
üslûp ile Kızkulesi'ni kurtaracak
"Küçük İstanbul" projesine taraf ve
karşı olanlan sergiliyor. Nıhayet ga-
zetemiz Cumhuriyet'in 18 Temmuz
1993 tarihli sayısında yazar Enis
Onat, Kızkulesi'nin kültürel amaca
tahsisi için Varlık dergisinin 60. yıl-
dönümünü motif olarak kullanıyor.
Ve yine Cumhuriyet'in 25 Temmuz
1993 tanhli sayısının Dergi ekınde,
yazar Abduilah Ekşioğlu haklı ola-
rak binanın harap durumuna işaret
ederek, bu ihmalin faturasıru TC
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na
çıkanyor; yansının sonunda da yine
Üsküdar Belediyesi'nin hazırlatüğı
halka açılma projesine resmi ve özel
sektörden yardım isteyerek destekte
bulunuyor. Bütün bu yorum ve di-
lekler bir yana bırakıldığında Kız-
kulesi nedir?
İstanbul Bo-
ğaa'nın güney
gınşınde Anado-
lu kıyısına yakın
durumda olan
kendine özgü gizemi
Kızkulesi
-
ken
-
ve bakir haü ile
kalması hem kendisi,
hem de İstanbul ^ d
S S n t
ıçın en hayırlı yapı, saiacak
Oİanidir. atn^kayahk
üzenne bilinrne-
yen bir tarihte
inşa edilmiş ve çeşitli evrelerden ge-
çerek günümüze kadar son durumu
ile gelmiştir. bski gravürlerde de yer
alan Kızkulesi, Fenerbahçe ve Ahı-
rkapı fenerleri ile birhkte Boğaziçi'-
nin gemi trafiğırun düzenlenmesin-
de görev almışür. Bina, basit ve pen-
ceresiz bır zemin kat içinde yer alan
ve yüksek olmayan bir kuleden iba-
rettir. Kulenin üstünde bir baJkon
bulunmakta ve kule, Sultan II.
Mahmut dönemi bir dilimli kubbe
ve bayrak direği ile sona ermektedir.
Kızkulesi için, turistik veya kültü-
rel amaçlı ve halka açık bır işlev dü-
şünülmektedir. Bina doğal bir kaya-
lığın üstünde ve kısıtlı bir alana sa-
hiptir. Aynca dışanya açık pence-
resi yoktur. Yeni pencere açılması
sözkonusu değildir. Zemin kaün ça-
üsının teras durumuna getirilmesi
mümkün değildir. Kızkulesi'nin
oturduğu doğal kayalık, insan kitle-
sıni getirecek deniz araçlannın ya-
naşmasına uygun değildir. Binanın
bulunduğu coğrafi nokta, İstanbuT-
unrüzgâra enaçık yeridir; bunedenle
dışarda oturmak sadece yıhn birkaç
gününde mümkündür. Binaya veri-
Kokulesi ile ilgfli girişinüer yaklaşık bir yıla yakın süredir türiü yaym araçlan ile gündemde tutufanak isteniyor. Fotografta yüzyılımızın başındaki Kızkulesi görülüyor. (Fotoğraf:
SEBAH - JOAILLIER - BURÇAK EVREN KOLEKSİYONUNDAN)
lecek sosyal veya turistik işlev için
her şeyden önce fızibilite hesaplan
yapılmaJıdır. Bu kadar küçük alan-
lar ne sosyal ne de ekonomik yön-
den rantabl olmayabiliı". Bina kara-
dan kopmuş durumdadır; bu ne-
denle güvenlığinın sağlanması çok
zordur.
İstanbul gerçekten kültüre hizmet
eden yapılar açısından yoksuldur.
Ancak kültürel amaca uygun, Kız-
kulesi'nden başka onca bakıma
muhtaç eser varken özelükle bu ese-
rin seçilmesi, başka nedenler arama-
yı ister istemez akla getirmektedir.
Bunu, yaklaşan yerel secimkr için
belediyelerin özellikle eski eserlere
ve yörelere yönelik yatınmlannda
aramak gereİcir. Her belediyenin bir
vitrini vardır. Fatih, Samatya mey-
danını; Eyüp, Ramı Kışlası'nı; Üm-
raniye, Hekimbaşı Av Köşkü'nû;
Beyoğlu ise Kastmpaşa'ya dört şe-
ritfi Hahç sahili otoyplunu seçmen-
lerine sunmaktadır. Üsküdar ise Kı-
zkulesi'ni topluma açarak hizmet
getirmeyi tasarlamaktadır.
Kızkulesi gerçekten bakıma muh-
taçtır. Doğa etkilerine karşı özellikle
ahşap malzemenin dayanıklılığı çok
azdır. Binanın hızla restoreedilmesi,
tahkim ve takviyesi gereklidir. Bu
koruma, Kızkulesi sadece Kızkulesi
olduğu için yapılmalıdır. Oysa. öne-
rilen yeni işlevler karşısında bina
restorasyonu bir amaç olmaktan
çıkmış bir araç olarak dikkati çek-
mektedir.
Sonuç olarak şu hususlann belir-
tilmesinde yarar vardır: Kızkulesi'-
nin toplumun ziyaretine turistik
veya kültürel amaçla açılması, gerek
binanın gerekse ûzerinde yer aldığı
doğal kayahğın özgünlüğünü kay-
betmesine yol açacaktır. fnsan kitle-
sinin gelmesi için yapılması şart olan
nhtım, doğal kayahğın: kullanım
için yapılacak düzenlemeler ve alt
yapı ise binanın değişmesine yol
açacaktır. Önemli olan, İstanbul'u
Kızkulesi'nden değil Istanbul'dan
Kızkulesi'ni izlemektir. Bugerçekle-
ri belırten rapor; Mımar Sinan ve
Yüdız Teknik Üniversitesi'rün Bi-
na Bilgisi. Mımarlık Tanhı ve Res-
torasyon Ana Bilim dallan taratin-
dan hazırlanarak Üsküdar Belediye
Başkanhğı'na sunulmuştur. Bu,
üniversitenin bilimsel görüşüdür.
Bu tür konularda hassasiyet göste-
ren Mimarlar Odası, Kültür ve Ta-
biat Varlıklannı Koruma Kurulu ile
Anakent Belediyesi'nin tavırlannın
ne olacağı, olayın tırmanışa geçtıği
şu sırada merak edilmektedir.
Kızkulesi, iki bin yıla yaklaşan
geçmişi, efsaneleri ve taşıdığı üstün
sembolik değeri ile İstanbul'u sim-
gelemektedir. Pisa Kulesi'ni resto-
ran, Kolısseum'u açık hava tiyatro-
su, Aurora Zırhlısı'ru yüzer diskotek
yapmak nasıl düşünülemezse, Kız-
kulesi'nin de ne amaçla olursa olsun
insanlar ile doldurulması akla getı-
rilmemelidir.
Genç seyirci
sinemaya
kuskun
ANKARA (UBA) - Gençlerin
sinemaya, tiyatroya ve popüler
müzik konserlerine gitme
ahşkanlıklannı inceleyen bir
araşürmaya göre gençler sınema,
tiyatro ve konsere gitmeyi
sevmiyor. Araştırmada, gençlerin
yüzde 57'sinin sinemaya, yüzde
79'unun popüler müzik
konserlerine ve yüzde 81 'inin de
tiyatroya gıtmediği belirlendi.
Sinemaya gitmeyen gençlerin
oranı yüzde 67 iken, kadınlann
sinemaya gitmeme alışkanlıklan
yüzde 76 olarak saptandı.
Öğrenci olmayan gençlenn
sinemaya gitme oranı ise yüzde 73.
Kırda yaşayanlarda bu oran
yüzde 82'ye çıkıyor. Öte yandan
tiyatroya hiç gitmeyen gençler,
çalışmayan kesimde yüzde 87,
kırsal yerleşim bölgelerinde ise
yüzde 95 olarak belirtiliyor.
Bu arada gençlerin popüler müzik
konserlerine gitmeme
ahşkanlıklan ise şöyle: Hiç
gitmeyen gençler yuzde 79.12-14
yaş grubunda yüzde 86,
kadınlarda yüzde 80, öğrenci
olmayan gençlerde yüzde 82 ve
kırsal kesimde yaşayanlarda bu
oran yüzde 90.
Nuray Oğuz'un yazdıklan düş ürünü değil, gözlemlerine ve araştırmalanna dayanıyordu
Yaşadığı gibi yazdı, yazdığı gibi yaşadı
TURHANGÜRKAN
Kadın yönetmenlerimiz ne denli
azsa seksen yıllık sinemamızda, ka-
dın senaryoculanmız da buna koşut
olarak çok küçük bır azınlık oluştu-
ruyor. Parmakla sayılacak denli az
olan bu "kadm s«naryocun
kuşağın-
dan pınltıh bir kuyrukluyıldız gebp
geçti.
Başanlı bir görüntü yönetmenliğı
döneminden sonra yönetmenliğe bi-
lınçli bir "geçiş" yapan Orhan
Oğuz'un gerçekleştirdiği ya-
pıtlannın senaryolannı yazan ve çe-
kimine katkıda bulunan eşı Nuray
Oğuz, "yüksek tansiyon"a yenik dü-
şüp 39 yaşında aramızdan aynldı.
Nuray Öğuz'u en verimli çağında
yakalayan bu beklenmedik, "genç
ölüm". hem Orhan Oğuz'u bir eşten
ve en büyük destekçisinden yoksun,
hem 20 yaşındaki evli kızlan Ebru
Banu Yıkürînı ile 5 yaşındaki oğulla-
n Oğuz'u annesiz bıraktı.
Kamera asistanlığından sonra
1978'de görüntü yönetmeni olarak
başladığı sinemada "Tomruk",
"Amansız Yol", "Dul Bir Kadm",
"Fntına GönüDer" fılmlerindekı ça-
lışmalanyla Antalya Film Şenliği'-
nde Altın Portakal ödülleri alan Or-
han Oğuz adını yurtdışmda da du-
yuracak yönetmenlik alanında ne
denli yeniyse. eşi Nuray Oğuz da se-
naryo dünyasında o denli yeni ve ta-
zeydi. Orhan Oğuz'un yönetmen
olarak imzasını taşıyan "Heneye
Rağmen
n
(1987), "Uçûncü G6tT
(1989), "tki BaşJı Dev" (1990) fılm-
lerinin senaryolan, Nuray Oğuz'un
kaleminden çıktı. Yönetmenin bu
yıl gerçekleştirdıği, Cemal Şan'ın se-
naryosundan uyarlanan "Dönersen
Islık Çal"ın senaryo danışmanı da
Nuray Oğuz'du.
Yazar son olarak önümüzdeki
ekim ayındaçekilecek "ManisaTar-
zanı" adlı fılmin senaryosunu
yazmıştı. Tümüyle araşürmaya da-
yanan bu yapıtının ne yazık ki, ger-
çekleştiğini göremedi.
Nuray Oğuz yetenekli, hırslı, ça-
lışkan bir kişiliğe sahipti. Yazdıklan
düş ürünü değil. gözlemlerine, araş-
tırmalanna, deneyimlerine dayanı-
yordu. Konu araştıncısı olarak bili-
niyordu. Bir gün Edirnekapı surla-
J.ÖTH. önetmen Orhan Oğuz'un
eşi olan Nuray Oğuz, eşiyle birlikte Herşeye
Rağmen, Üçüncü Göz ve İki Başlı Dev
fılmlerine imzasını atmıştı.
nndan Haliç köprüsüne inen yolda-
ki futbol alanı önünde gözlerinin
takıldığı, Doğu Anadolu kökenb bir
sürücünün kullandığı cenaze ara-
bası ilgisinı çckmiş ve bu rastlantı.
"Herşeye Rağmen" tilmının ko-
nusuna esin kaynağı olmuştu.
özel yaşamında sorunlan olan,
hatta eşiyle iki kez evlenen Nuray
Oğuz'un senaryolannın kahraman-
lan da, içlerine kapanık, karamsar.
sonınlu kişilerdi. Öykülerinde hep
iç sorunlan olan bunalımh insanlan,
bunlann çevrelerini ve küçük dün-
yalannı anlatmıştır. Bu kişiler; gün-
delik sıkıntılar içinde bunalmış. bi-
raz karamsar, sorunlan olan, ya-
payalnız, ama yüzleri gerçeğe dö-
nük, yapmaaksız, insancıl, sevgi
dolu insanlardır. Nuray Oğuz, sine-
mamıza kazandırdığı, evrensel bo-
yutlara ulaşarak dış ülkelerden de
ses getırmiş, ödüllere gömülmüş sa-
dece üç senaryosuyla yıldızlaşmış
büyük bir yetenekti. Bunlarla hiçbır
senaryocuya nasıp olmayan bir üne
erişti. Şımdi bu fılmlerine kısaca de-
ğinelim:
HERŞEYE RAĞMEN - Oğuz
çiftinin yönetmen-senaryocu olarak
ilk yapıtlan "Herşeye Ramen" fîl-
minde, cezaevinden çıkan Hasan
(Talat Buiut) adb bir hükümlü, top-
lumla ılişki kuramadığı için uzun
süre iş aradıktan sonra bir Protestan
kilisesinin cenaze arabasında şoför
olarak ölü taşımaya başlar. Tek da-
yanağı olan ablasının (Meral Çetin-
kaya) ölümüyie bunalıma düşen
Hasan'ın yaşamına, Almanya'daki
gurbetçi kocasının ölümüyie dul ka-
lan komşusu Ayşe (Şerif Sezer) gir-
mek ister. îçine kapanık Hasan, so-
nunda Ayşe'nin küçük oğlu Ah-
met'le ilişki kurmayı başanr. Duy-
gulanna karşılık vermeyen Hasan'-
ın gizemlı, karmaşık yaşamına gıre-
meyen kadın, oğlunu onun evinde
bırakarak kaçıp gider. Ahmet'i
bağnna basan Hasan, onunla yeni
bir yaşama ilk adımlannı atar. Gö-
rüldüğü gibi "Herşeye Rağmen"in
kahramanlannın hepsi, sorunlan
olan kişilerdir. Ölü taşıyıcısı Hasan,
içine kapanık, psiko-seksüel sorun-
lan olan, karamsar, insanlarla ileti-
şim kuramayan, şişe içinde gemi
maketi yapıp. kara kedisi Göçmen-
le uğraşan garip bir tiptir. Kendisine
erkek arayan kocası ölmüş çocuklu
kadının duygulanna ve isteklerine
yanıt veremeyecek denli soğuk ve
karmaşık bir kişiliğe sahiptir. Bu
belki de çocukluğunda iri göğüslü
annesinin "hafifyaşamından. se\i-
siz büyümesinden kaynaklanan bir
tepkidir. Baskı altında yaşamış ka-
dın da çocuğunu bırakıp gidecek
denli bencil bir yaradıhş sergilemek-
tedir.
ÜÇÜNCÜ GÖZ - Orhan-Nuray
Ofeuz işbirliğinin ikinci ürünü
"Uçûncö Göz" de sinemamız için
benzen yapılmamış soyut bır yapıt,
özgün bir deneme. Oğuz çifti bu kez
tanıdık bir çevreyı fon olarak seçip,
bir film yönetmeninin bunalımlannı
anlatıp, film içinde film çekmiş.
Filmde köy kökenli ünlü bir yönet-
menin yeni çekeceği film için senar-
yo çalışmalan sırasında yarattığı ki-
şiyle çatışmaya girişi ve bu sancılı
dönemin üçüncü bir 'göz' taratın-
dan işlenişi sergileniyor. Filmin kah-
ramanı olan yönetmen Tunç'un
(Tarık Akan) yarattığı Kır Mehmet
(Selçuk özer) aslında, kendisiyle
olan iç çekişmesinı sergiİemektedir.
İKİ BAŞLI DEV- Senaryocu Nu-
ray Oğuz-yönetmen Orhan Oğuz
ikilisinin işbirliğiyle gerçekleşen
1990 tarihli "İki Başh Dev"de, baba
ile oğul arasındaki sorunlarla dolu
ilişkıîer konu ediliyor.