23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 10AĞUSTOS1993SALI Öğretmenler çocuklann özsaygılannı güçlendirirlerse, öğrencilerin matematik, fen ve öteki derslerdeki başanlan artabilir mi? Ozsaygı günümüzde ıyı sonuçlar vermiyor •NeUîJJorkehncs WILLIAM CELIS Öğretmenler çocuklann özsaygı- lannı güçlendirirlerse, öğrencilerin matematik, fen ve öteki derslerdeki başanlan artabilir mi? Yıllar boyu, bu soruya evet yanıtı verildi, özgüvenin öğrencilere, özel- likle kız öğrencilere. azınlık grupla- nna dahil kişilere ve eşcinsellere yardım edeceği söylendi. 1980'lerde büyük umutlarla başlayan bu özsaygı fırünası günü- müzde ıyi sonuçlar vermiyor. Pek çok okulda öğretmenler öğrencıle- nn başanlannı hiç aynm gözetmek- sizin ayru şekilde övüyor. Öyle ki, övgü anlamsızlaştı. Bazı öğretmenler, eksik olduğunu öğrencilerin bile kabul ettiği ödevle- ri alkışla karşıbyor. Oysa bu da ço- cuğun özsaygısı ûzerinde olumsuz etkılere yol açabilir. özsaygıyı arttırmaya yönelik çabalar, not enflasyonunu da kö- rükledi. Bazı okullarda neredeyse bütün öğrenciler üst düzey puanlara ulaşabiüyor. ABD'de bir ortaokul öğretmeni, V>/ zsaygıyı arttırmaya yönelik çabalar, not enflasyonunu da körükledi. Bazı okullarda neredeyse bütün öğrenciler üst düzey puanlara ulaşabiliyor. not enflasyonunun, özsaygıyı gelış- tirme programının bir sonucu oMu- ğuna ınanıyor. öğretmen "Hepimiz özsaygmın gücüne buunyoraz" diyor (deney, öğretmenleri kamplara ayırdığı- ndan adının açıklanmasını istemi- yor). "Anlaşamad^mız nokta, öğ- rencilere nasıl ve ne pahasma özsaygı kazandrılacağı." Iki yıl önce Detroit'te siyahlar için açılan dört ayn okulun ögretmenle- rine, öğrencilere özsaygı kazandır- manın da görevlerinin arasında ol- duğu söylendi. Detroit'te istenilene ulaşıldı. Başannın temelinde, belirsiz bir "unan kendini iyi hİ9set" övgüsün- den çok daha fazlası yatıyor. örne- ğin öğrenci dilbilgisi hatalanndan ötûrü kınk bir not ahyorsa, öğret- men ödevi geri veriyor ve öğrenciyi çok daha iyisini yapabileceğine ikna ediyor. Öğrencilere saygjlı olmalan da öğretibvor; başka bir öğretmen ya da yönetici içeri girdiğınde sus- malan bekleniyor. Detroit"teki okullann rehberlik bölümü başkanı Dr. Rebie Kingston. beklentinin çok önemli bir bıleşen olduğunu düşü- nüyor: "Bekkntiler özsaygmın kaza- nümasuıda çok önenıli bir rol oynar. Uzanabileceklerindeıı biraz daha yfiksekteki, ancak çok çahşmaya eri- şilebilir nitelikteki hedeflerde elde edilen başanlar. öğrencilerin kendile- rini çok daha değerii hissetmesini sağlar." Evinizde casus olabilir ANKARA (UBA) - Artık konuşulanlann duyulmasına kalın duvarlarengel olamayacak. Geçtiğimiz günlerde piyasaya sürülen küçük bircihaz insanın tüm sırlannı açığa çıkaracak. Süper elektronik mikro casus dinleyici olarak nitelendirilen cihazı Akdoor- Ak Limited Şirketi piyasaya sürdü. Herhangı bır PTThattıilebağlanüsı olmayan ve kalem pilleçahşan bu cihaz kibrit kutusu büyüklüğünde, şirket yetkilileri normal satış fıyatı 650 bın lira olan cihazın kısa bir süre icin lanıtım amaayla 265 bin liradan satılacağını biklirdiler. Kızkulesi'ni neyapmalı? K HALUKSEZGtN Istanbul'un sahip olduğu taşın- maz kültür varhkJan arasında, son günlerde devamlı gündemde olan bir tanesi ûzerinde medya aracılığı ile olumlu gösterilmek istenen giri- şimlerde bulunulmaktadır. Bu, İs- tanbullulann yakından tanıdığı. bil- diği ve çok sevdiği Kızkulesi'dir. Kızkulesi nedir? Ve ne değildir? Kızkulesi'nin anlamını ve taşıdığı değerleri gerektiği gibi özümseme- den bu varlık hakkmda girişimde bulunmaya yeltenmek, onu kurtar- mak yerine, zarar verici faktörlere davet çıkarmak olacaktır. Yeryüzünde birçok nesne, içinde yer aldığı kentin en belirlevici sem- bolü durumuna gelmiştir. Örneğın, yuvarlak bir kaya ûzerinde ufka ba- kan genç kız heykeli Kopenhagen'i, eğri bir kule Pisa'yı, yansı yıkık bir arena Roma'yı, sivri kuleli bir bina önündekı nehrin nhtımına bağlı es- ki bir savaş gemisi St. Petersburg'u simgeler. Bu simgeler, yanı başlann- da belirtilen kent- ler için ne anlam taşıyor iseler, Kı- zkulesi de îstan- bul için ayru an- lamı taşımak- tadır. tşte bu nes- neler, ister bir bina, ister bir gemı veya heykel olsun, aynca bünyelerinde es- kilik, tarih tanığı olma, ızlenim hatta kullanım gibi değerleri taşımış olsalar dahi bütün bir kenti, hatta metropolü temsil etmiş olmalan nederu ile özel bir konuma ve dokunulmazlığa sahiptirler. Kızkulesi ile ilgili gınşimler yakla- şık bir yıla yakın bir süredir türlü yayın araçlan ile gündemde tutul- mak istenmektedir. Bu girişimin ön- derliğini Üsküdar Belediyesi yapar görünmektedir. Nitekim, Kızkule- si'ne bir işlev verme çabalan kamu- oyuna, televizyon araalığı ile orada yapılan bir nikah töreni ile sunul- muştur. Evet, bu tür bir kutsal bağlılık töreninin değişik bir yerde olması insanlara ilginç gelebilir. Bu, Kızkulesi'ne ilk adımı atmak için masum ve dikkate değer bir yoldur. Ne var ki, Üsküdar Belediye Baş- kanlığı geçen yılın mart ayı içinde iki üniversiteye müracaat ile "bu tarihi eserimizin ülkemiz turizmine kazan- dınlması bakımından, restorasvonu konusunda..." resmen görüş ısterniş- tir. Ünıversitelerin ortak raporu ise, Kızkulesi'nde turistik faaliyete kar- şıdır. Aradan geçen yaklaşık bir yıllık süreden sonra. bu defa Kızkulesi'ne kültürel bir işlev verilmesi gündeme zkulesi'nin tin en eski iki ef- sanesini banndı- gelmiştır. Yeni çıkan "Rıhtm" der- gisinin ilk sayısı, adeta bu konuya tahsis edilmiş gjbidir. Dergide genç yazar Ümit Elgin, Kızkulesi'nde en- gın bir romantizme erişıyor. Birkaç sayfa sonra da bir başka genç yazar. tlknur Demirlek, bu defa patetik bir üslûp ile Kızkulesi'ni kurtaracak "Küçük İstanbul" projesine taraf ve karşı olanlan sergiliyor. Nıhayet ga- zetemiz Cumhuriyet'in 18 Temmuz 1993 tarihli sayısında yazar Enis Onat, Kızkulesi'nin kültürel amaca tahsisi için Varlık dergisinin 60. yıl- dönümünü motif olarak kullanıyor. Ve yine Cumhuriyet'in 25 Temmuz 1993 tanhli sayısının Dergi ekınde, yazar Abduilah Ekşioğlu haklı ola- rak binanın harap durumuna işaret ederek, bu ihmalin faturasıru TC Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na çıkanyor; yansının sonunda da yine Üsküdar Belediyesi'nin hazırlatüğı halka açılma projesine resmi ve özel sektörden yardım isteyerek destekte bulunuyor. Bütün bu yorum ve di- lekler bir yana bırakıldığında Kız- kulesi nedir? İstanbul Bo- ğaa'nın güney gınşınde Anado- lu kıyısına yakın durumda olan kendine özgü gizemi Kızkulesi - ken - ve bakir haü ile kalması hem kendisi, hem de İstanbul ^ d S S n t ıçın en hayırlı yapı, saiacak Oİanidir. atn^kayahk üzenne bilinrne- yen bir tarihte inşa edilmiş ve çeşitli evrelerden ge- çerek günümüze kadar son durumu ile gelmiştir. bski gravürlerde de yer alan Kızkulesi, Fenerbahçe ve Ahı- rkapı fenerleri ile birhkte Boğaziçi'- nin gemi trafiğırun düzenlenmesin- de görev almışür. Bina, basit ve pen- ceresiz bır zemin kat içinde yer alan ve yüksek olmayan bir kuleden iba- rettir. Kulenin üstünde bir baJkon bulunmakta ve kule, Sultan II. Mahmut dönemi bir dilimli kubbe ve bayrak direği ile sona ermektedir. Kızkulesi için, turistik veya kültü- rel amaçlı ve halka açık bır işlev dü- şünülmektedir. Bina doğal bir kaya- lığın üstünde ve kısıtlı bir alana sa- hiptir. Aynca dışanya açık pence- resi yoktur. Yeni pencere açılması sözkonusu değildir. Zemin kaün ça- üsının teras durumuna getirilmesi mümkün değildir. Kızkulesi'nin oturduğu doğal kayalık, insan kitle- sıni getirecek deniz araçlannın ya- naşmasına uygun değildir. Binanın bulunduğu coğrafi nokta, İstanbuT- unrüzgâra enaçık yeridir; bunedenle dışarda oturmak sadece yıhn birkaç gününde mümkündür. Binaya veri- Kokulesi ile ilgfli girişinüer yaklaşık bir yıla yakın süredir türiü yaym araçlan ile gündemde tutufanak isteniyor. Fotografta yüzyılımızın başındaki Kızkulesi görülüyor. (Fotoğraf: SEBAH - JOAILLIER - BURÇAK EVREN KOLEKSİYONUNDAN) lecek sosyal veya turistik işlev için her şeyden önce fızibilite hesaplan yapılmaJıdır. Bu kadar küçük alan- lar ne sosyal ne de ekonomik yön- den rantabl olmayabiliı". Bina kara- dan kopmuş durumdadır; bu ne- denle güvenlığinın sağlanması çok zordur. İstanbul gerçekten kültüre hizmet eden yapılar açısından yoksuldur. Ancak kültürel amaca uygun, Kız- kulesi'nden başka onca bakıma muhtaç eser varken özelükle bu ese- rin seçilmesi, başka nedenler arama- yı ister istemez akla getirmektedir. Bunu, yaklaşan yerel secimkr için belediyelerin özellikle eski eserlere ve yörelere yönelik yatınmlannda aramak gereİcir. Her belediyenin bir vitrini vardır. Fatih, Samatya mey- danını; Eyüp, Ramı Kışlası'nı; Üm- raniye, Hekimbaşı Av Köşkü'nû; Beyoğlu ise Kastmpaşa'ya dört şe- ritfi Hahç sahili otoyplunu seçmen- lerine sunmaktadır. Üsküdar ise Kı- zkulesi'ni topluma açarak hizmet getirmeyi tasarlamaktadır. Kızkulesi gerçekten bakıma muh- taçtır. Doğa etkilerine karşı özellikle ahşap malzemenin dayanıklılığı çok azdır. Binanın hızla restoreedilmesi, tahkim ve takviyesi gereklidir. Bu koruma, Kızkulesi sadece Kızkulesi olduğu için yapılmalıdır. Oysa. öne- rilen yeni işlevler karşısında bina restorasyonu bir amaç olmaktan çıkmış bir araç olarak dikkati çek- mektedir. Sonuç olarak şu hususlann belir- tilmesinde yarar vardır: Kızkulesi'- nin toplumun ziyaretine turistik veya kültürel amaçla açılması, gerek binanın gerekse ûzerinde yer aldığı doğal kayahğın özgünlüğünü kay- betmesine yol açacaktır. fnsan kitle- sinin gelmesi için yapılması şart olan nhtım, doğal kayahğın: kullanım için yapılacak düzenlemeler ve alt yapı ise binanın değişmesine yol açacaktır. Önemli olan, İstanbul'u Kızkulesi'nden değil Istanbul'dan Kızkulesi'ni izlemektir. Bugerçekle- ri belırten rapor; Mımar Sinan ve Yüdız Teknik Üniversitesi'rün Bi- na Bilgisi. Mımarlık Tanhı ve Res- torasyon Ana Bilim dallan taratin- dan hazırlanarak Üsküdar Belediye Başkanhğı'na sunulmuştur. Bu, üniversitenin bilimsel görüşüdür. Bu tür konularda hassasiyet göste- ren Mimarlar Odası, Kültür ve Ta- biat Varlıklannı Koruma Kurulu ile Anakent Belediyesi'nin tavırlannın ne olacağı, olayın tırmanışa geçtıği şu sırada merak edilmektedir. Kızkulesi, iki bin yıla yaklaşan geçmişi, efsaneleri ve taşıdığı üstün sembolik değeri ile İstanbul'u sim- gelemektedir. Pisa Kulesi'ni resto- ran, Kolısseum'u açık hava tiyatro- su, Aurora Zırhlısı'ru yüzer diskotek yapmak nasıl düşünülemezse, Kız- kulesi'nin de ne amaçla olursa olsun insanlar ile doldurulması akla getı- rilmemelidir. Genç seyirci sinemaya kuskun ANKARA (UBA) - Gençlerin sinemaya, tiyatroya ve popüler müzik konserlerine gitme ahşkanlıklannı inceleyen bir araşürmaya göre gençler sınema, tiyatro ve konsere gitmeyi sevmiyor. Araştırmada, gençlerin yüzde 57'sinin sinemaya, yüzde 79'unun popüler müzik konserlerine ve yüzde 81 'inin de tiyatroya gıtmediği belirlendi. Sinemaya gitmeyen gençlerin oranı yüzde 67 iken, kadınlann sinemaya gitmeme alışkanlıklan yüzde 76 olarak saptandı. Öğrenci olmayan gençlenn sinemaya gitme oranı ise yüzde 73. Kırda yaşayanlarda bu oran yüzde 82'ye çıkıyor. Öte yandan tiyatroya hiç gitmeyen gençler, çalışmayan kesimde yüzde 87, kırsal yerleşim bölgelerinde ise yüzde 95 olarak belirtiliyor. Bu arada gençlerin popüler müzik konserlerine gitmeme ahşkanlıklan ise şöyle: Hiç gitmeyen gençler yuzde 79.12-14 yaş grubunda yüzde 86, kadınlarda yüzde 80, öğrenci olmayan gençlerde yüzde 82 ve kırsal kesimde yaşayanlarda bu oran yüzde 90. Nuray Oğuz'un yazdıklan düş ürünü değil, gözlemlerine ve araştırmalanna dayanıyordu Yaşadığı gibi yazdı, yazdığı gibi yaşadı TURHANGÜRKAN Kadın yönetmenlerimiz ne denli azsa seksen yıllık sinemamızda, ka- dın senaryoculanmız da buna koşut olarak çok küçük bır azınlık oluştu- ruyor. Parmakla sayılacak denli az olan bu "kadm s«naryocun kuşağın- dan pınltıh bir kuyrukluyıldız gebp geçti. Başanlı bir görüntü yönetmenliğı döneminden sonra yönetmenliğe bi- lınçli bir "geçiş" yapan Orhan Oğuz'un gerçekleştirdiği ya- pıtlannın senaryolannı yazan ve çe- kimine katkıda bulunan eşı Nuray Oğuz, "yüksek tansiyon"a yenik dü- şüp 39 yaşında aramızdan aynldı. Nuray Öğuz'u en verimli çağında yakalayan bu beklenmedik, "genç ölüm". hem Orhan Oğuz'u bir eşten ve en büyük destekçisinden yoksun, hem 20 yaşındaki evli kızlan Ebru Banu Yıkürînı ile 5 yaşındaki oğulla- n Oğuz'u annesiz bıraktı. Kamera asistanlığından sonra 1978'de görüntü yönetmeni olarak başladığı sinemada "Tomruk", "Amansız Yol", "Dul Bir Kadm", "Fntına GönüDer" fılmlerindekı ça- lışmalanyla Antalya Film Şenliği'- nde Altın Portakal ödülleri alan Or- han Oğuz adını yurtdışmda da du- yuracak yönetmenlik alanında ne denli yeniyse. eşi Nuray Oğuz da se- naryo dünyasında o denli yeni ve ta- zeydi. Orhan Oğuz'un yönetmen olarak imzasını taşıyan "Heneye Rağmen n (1987), "Uçûncü G6tT (1989), "tki BaşJı Dev" (1990) fılm- lerinin senaryolan, Nuray Oğuz'un kaleminden çıktı. Yönetmenin bu yıl gerçekleştirdıği, Cemal Şan'ın se- naryosundan uyarlanan "Dönersen Islık Çal"ın senaryo danışmanı da Nuray Oğuz'du. Yazar son olarak önümüzdeki ekim ayındaçekilecek "ManisaTar- zanı" adlı fılmin senaryosunu yazmıştı. Tümüyle araşürmaya da- yanan bu yapıtının ne yazık ki, ger- çekleştiğini göremedi. Nuray Oğuz yetenekli, hırslı, ça- lışkan bir kişiliğe sahipti. Yazdıklan düş ürünü değil. gözlemlerine, araş- tırmalanna, deneyimlerine dayanı- yordu. Konu araştıncısı olarak bili- niyordu. Bir gün Edirnekapı surla- J.ÖTH. önetmen Orhan Oğuz'un eşi olan Nuray Oğuz, eşiyle birlikte Herşeye Rağmen, Üçüncü Göz ve İki Başlı Dev fılmlerine imzasını atmıştı. nndan Haliç köprüsüne inen yolda- ki futbol alanı önünde gözlerinin takıldığı, Doğu Anadolu kökenb bir sürücünün kullandığı cenaze ara- bası ilgisinı çckmiş ve bu rastlantı. "Herşeye Rağmen" tilmının ko- nusuna esin kaynağı olmuştu. özel yaşamında sorunlan olan, hatta eşiyle iki kez evlenen Nuray Oğuz'un senaryolannın kahraman- lan da, içlerine kapanık, karamsar. sonınlu kişilerdi. Öykülerinde hep iç sorunlan olan bunalımh insanlan, bunlann çevrelerini ve küçük dün- yalannı anlatmıştır. Bu kişiler; gün- delik sıkıntılar içinde bunalmış. bi- raz karamsar, sorunlan olan, ya- payalnız, ama yüzleri gerçeğe dö- nük, yapmaaksız, insancıl, sevgi dolu insanlardır. Nuray Oğuz, sine- mamıza kazandırdığı, evrensel bo- yutlara ulaşarak dış ülkelerden de ses getırmiş, ödüllere gömülmüş sa- dece üç senaryosuyla yıldızlaşmış büyük bir yetenekti. Bunlarla hiçbır senaryocuya nasıp olmayan bir üne erişti. Şımdi bu fılmlerine kısaca de- ğinelim: HERŞEYE RAĞMEN - Oğuz çiftinin yönetmen-senaryocu olarak ilk yapıtlan "Herşeye Ramen" fîl- minde, cezaevinden çıkan Hasan (Talat Buiut) adb bir hükümlü, top- lumla ılişki kuramadığı için uzun süre iş aradıktan sonra bir Protestan kilisesinin cenaze arabasında şoför olarak ölü taşımaya başlar. Tek da- yanağı olan ablasının (Meral Çetin- kaya) ölümüyie bunalıma düşen Hasan'ın yaşamına, Almanya'daki gurbetçi kocasının ölümüyie dul ka- lan komşusu Ayşe (Şerif Sezer) gir- mek ister. îçine kapanık Hasan, so- nunda Ayşe'nin küçük oğlu Ah- met'le ilişki kurmayı başanr. Duy- gulanna karşılık vermeyen Hasan'- ın gizemlı, karmaşık yaşamına gıre- meyen kadın, oğlunu onun evinde bırakarak kaçıp gider. Ahmet'i bağnna basan Hasan, onunla yeni bir yaşama ilk adımlannı atar. Gö- rüldüğü gibi "Herşeye Rağmen"in kahramanlannın hepsi, sorunlan olan kişilerdir. Ölü taşıyıcısı Hasan, içine kapanık, psiko-seksüel sorun- lan olan, karamsar, insanlarla ileti- şim kuramayan, şişe içinde gemi maketi yapıp. kara kedisi Göçmen- le uğraşan garip bir tiptir. Kendisine erkek arayan kocası ölmüş çocuklu kadının duygulanna ve isteklerine yanıt veremeyecek denli soğuk ve karmaşık bir kişiliğe sahiptir. Bu belki de çocukluğunda iri göğüslü annesinin "hafifyaşamından. se\i- siz büyümesinden kaynaklanan bir tepkidir. Baskı altında yaşamış ka- dın da çocuğunu bırakıp gidecek denli bencil bir yaradıhş sergilemek- tedir. ÜÇÜNCÜ GÖZ - Orhan-Nuray Ofeuz işbirliğinin ikinci ürünü "Uçûncö Göz" de sinemamız için benzen yapılmamış soyut bır yapıt, özgün bir deneme. Oğuz çifti bu kez tanıdık bir çevreyı fon olarak seçip, bir film yönetmeninin bunalımlannı anlatıp, film içinde film çekmiş. Filmde köy kökenli ünlü bir yönet- menin yeni çekeceği film için senar- yo çalışmalan sırasında yarattığı ki- şiyle çatışmaya girişi ve bu sancılı dönemin üçüncü bir 'göz' taratın- dan işlenişi sergileniyor. Filmin kah- ramanı olan yönetmen Tunç'un (Tarık Akan) yarattığı Kır Mehmet (Selçuk özer) aslında, kendisiyle olan iç çekişmesinı sergiİemektedir. İKİ BAŞLI DEV- Senaryocu Nu- ray Oğuz-yönetmen Orhan Oğuz ikilisinin işbirliğiyle gerçekleşen 1990 tarihli "İki Başh Dev"de, baba ile oğul arasındaki sorunlarla dolu ilişkıîer konu ediliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle