27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5TEMMUZ1993 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 DÜNYADAN KISA KISA Çin frene basıyop • Ekonomi Servisi- Son dönemlerdeki hızb ekonomik büyümesiyle, bir yandan uluslararası ticaretteki yer ve önemini arttıran; biryandan da rakiplerinin korkulu dûşü konumuna gelen Çin, ekonomide frene basma karan aldı. Beijing"den sızan haberlere göre, Başbakan Birinci Yardımcısı Zhu Rongji "aşın ısınan ekonomik büyümenin yavaşlaülması için gereken adıralan atmak ve önlemleri almak" konulannda tüm sorumluluğu üstlenmeyi kabuletü.Çin'de ekonomik gelişmenin sonucu olarak büyuk kentlerde hayat pahabbği yıl başmdan bu yana yüzde 20'lere varan bir artışgöstermişti. IBM'den IBM'e rakip • Ekonomi Servisi- Bilgisayardünyasmın öncülerinden IBM, uluslararası arenadakı pazar payını genişletmek amacıyla yeni bir kişisel bilgisayar (PC) ünitesini piyasaya süreceğıni açıkladı. Ancak bilgisayar uzmanlan, bu yeni ünitenin, ilk adımda İBM'ın kendi klasik PC'lerine rakip olacağını söylüyorlar. Devlerin yarışı • Ekonomi Servisi- fngiltere'nin en büyûk holdinglerinden Hanson, ABD'nin en büyük poliüretan üreticisi Quantum Chemical'i saün almaya karar verdi. Hanson'dan yapılan açıklamada 2.5 milyar dolarlık (yaklaşık 27.5 trilyon TL) borç batağındaki Amerikan şirketinin 720 milyon dolarlık (yakkşık 7 trilyon 920 milyar TL) hisselerini alacağı belirtildi. 'Bbette rûşvet verdik' • Ekonomi Senisi- Fiat'ın Başkaru Giovanni Angeüi, uzun tartışmalar ve söylentilere son vererek "Evet, rûşvet verdik" açıklamasını yaptı. FIAPın geçtiğimiz 10 yıl boyunca pohtikacılara ve 'iş bitiricilere' verdiği rüşvetin 32 milyon 500 bin dolar (357 milyar 500 milyon TL) olduğunu açıklayan Angelli böylelikle ülkedeki yolsuzluk soruşturmalanna da yeni bir boyutgetirdi. Alman otomobil üretici Audi de zararda • Ekonomi Servisi- Dünya otomotiv sanayünin yaşadığı bunabm.çoksatan markalardan Audi'yi de etkilemekten geri kalmadı. Alman otomobil üreticisi Audi'nin 1993 yıbnın ilk altı ayı sonunda 117 milyon dolar (1 ıriyon 290 milyar TL) zarara uğradıgı açıklandı. Yöneticileri, bir yandan sektördeki genel düşüş, bir yandan da Almanya'nın ekonomik sorunları yûzünden yıbn 2. yansı için fazla umutlu olmadıklannı söylüyorlar. Haziranda fiyat artışlannm yavaşlamasına karşın, yıllık oranlardaki büyüme hızlandı Enflasyonda mehter yürüyüşü ANKARAPAZARI YAKUPKEPENEK • Geçen ay toptan eşya fiyatlan yüzde 2.3, tüketici fiyatlan yüzde 1.8 arttı. Yıllık enflasyon toptan eşyada yüzde 60.6, tüketici fiyatlannda 67.2 oldu. Ekonomi Servisi - Haziran ayında bir önceki aya göre toptan eşya fiyatlan yüzde 2.3. tüketici fıyatlan da yüzde 1.8 oranjnda arttı. Geçen yılın haziran ayı- nda toptan eşya fiyatlan yüzde 0.2, tü- ketici fiyatlan ise yüzde 0.5 oranında artmıştı. Devlet Istatistik Enstitüsü (DÎE) verilerine göre haziran ayı iti- banyla son bir yıllık enflasyon oranı toptan eşya fiyatlannda yüzde 60.6. tü- ketici fiyatlannda ise yüzde 67.2 oldu. Haziran ayında bir önceki aya göre tüketici fiyatİanndaki artış 2.9. toptan eşya fiyatİanndaki artış 0.6 puan düş- mekle birlikte yıllık oranlardaki büyü- me hızlandı. Haziran ayı itibanyla yıllık enflasyon toptan eşyada son dört yıbn. tüketici fiyatlannda ise son beş yıbn en yüksek düzeyine ulaştı. Toptan eşya fi- yatİanndaki yılbk artış geçen ay yüzde Yıllık enflasyon Hazıan 1989-1993 60.6 olarak tespit edilir- ken, bu oran 1990 hazi- ranında51.3, 199rde57.1, 1992'de de 57.7 olmuş- tu. DİE'nin geçen ay yüz- de 67.2 ola- rak belirledi- ği tüketici fi- yatİanndaki yıllık artış oranı ise 1989 hazi- ranında yüz- de 61.5, 1990'da yüz- de 62.6, 1991de yüzde 64.9, 1992'de yüzde 65.8 düzeyinde gerçekleşmişti. Toptan eşya- da haziran ayı artışı yüzde 2.3 olurken, kamu kesirru zamlannın oranı yüzde 6'ya ulaştı. özel sektöriin zamlan ise yüzde 0.9 da kaldı. 1990 1991 1992 1993 O n Aylık enflasyon •DIE Tûkata i >i J1 U ı I 1 Haziran ayında ortalama yüzde 1.8 artış kaydedilen tüketici fiyatlannda en hızb artış yüzde 4.8 ile ulaştırma ve ha- berleşmede görüldü. Haziran ayında gıda harcamalan ise yüzde 0.8 azaldı. İstanbul Ticaret Odası (İTO), haziran ayında perakende fıyatlann yüzde 2.7, toptan fiyatlann ise yüzde 4.6 oranında arttığını tespit etü. İTO, yılhk ortalama arüşlann perakende fiyatlannda yüzde 69.2, toptan fiyatlannda ise yüzde 62.3 olduğunu açıkladı. Fransa ile Almanya arasındaki anlaşmazlıklar topluluğu sarsıyor AT'de 'kari'koca kavgası'Ekonomi Servisi- Alman Merkez Bankası "Bundes- bank"ın toplanü odası çınlıyor- du: "Maastricht ölmüştür!" "Korumacılıklanndan bıktık. Korumacıbk, serbest ticareti öldürüyor..." Hava iyiden iyiye gerginleşmişti. Ciddi yüzleri daha bir asılmış Bundesbank yöneticileri, avaz avaz bağıran konuşmacıyı şaşkınlıkla dinlı- yor ve başlannı salbyorlardı. Konuşmacı, haykımıasını sürdürdü: "GATT'ın daha da bbere edilmesi çeşitli tehlikeleri de birlikte getirecektir..." Din- leyenlerin yüzleri biraz daha asıbp karardı. Bundesbank'ın toplantı odasında konuşan. bankanın ya da Alman ekonomisinin üst düzeyindeki bir yetkili değildi. Üstebk Abnan da değildi! Ko- nuşan, GATT'ın geleceği üze- rindeki görüşmelere katılan Fransa Ekonomi Bakanı Ed- mtınd Alphandery idi!.. Fransızlar, hem de Alman- ya'run kendi iç ekonomik so- runlanyla bunaldığı bir dönem- de GATT konusunda da Avru- pa Topluluğu'nun geleceğini il- gilendiren konularda da Bonn'u bir hayli tedirgin edi- yorlardı. Kambur kambur üstünde Bonn nasıl tedirgin olma- sındı ki? Serbest ticaret-koru- macıbk kavgasının kökleri yıllar öncesinden serpilmeye başlamıştı. Son aylarda parasal politikalar konusunda boy ver- meye başlayan endişe filizleri. Bundesbank'ın yüksek faiz ora/ılannı kaplumbağa ağırlığıyla düşürmekteki inadı yûzünden hızla yeşeriyordu. Yalruzca bunlar da değil! Muz tüketiminden Bosna-Hersek sorununa, oradan da ulusla- ÇAPRAZ KURLAR 1M0D0UM 1.6950 14932 11.9325 65465 5.6900 5.7360 1.9050 129.71 7.7463 1.5090 1543.00 108.07 1.2881 7.2235 3.7505 ISMic 1ECD: JUMmMarkı Amtrtratoian Rvntmrıl IKPMNI Ftaltarkkssı FfMSOFPMP tpııyıl Puıtısı ç sıipirmp talyMUrttl SUL ktrnçtomm SJraMstMRIyaH 1.5135JIB0IMM1 1 1553MDDttan 13959AB0DiUn 15276.47TL MERKEZ BANKASIKURLARI 3TEMMUZ1998 lABDDolan 1 Alman Markı 1AvustralyaDolan 1 AvusturyaŞilini 1 Belçika Frangı IDanımarkaKronu IFinMarkkaa 1 Fransız Frangı IHollandaFlorini ilsveçKronu 11sviçre Frangı lOOİtalyanLireti 1 Japon Yeni IKanadaDolan INorveçKronu 1 Sterlin 1S.ArabistanRiya)i rtvte 10922.11 6443.73 7314.54 915.32 312.87 1668.39 1919.52 1904.13 5733.39 1409.97 7237.99 707.85 101.07 8479.24 1512.03 16530.61 2912.17 S4T1? 10944.00 6456.64 7329.20 917.16 31349 1671.73 1923.37 1907.95 5744.88 1412.80 7252.49 70957 101.27 8496.23 1515.06 1656374 2918.01 10911.19 6437.29 7204.82 914.40 309.74 1651.71 1900.32 1902.23 5727.66 1395.87 7230.75 700.77 99.55 8352.05 1496.91 1651408 2868.49 unş 10976.83 647601 7351.19 919.91 314.43 1676.75 1929.14 1913.67 5762.11 1417.04 727425 711.40 101.57 8521.72 1519.61 1661343 2926.76 BORSAdan dakika dakika NAKLEN T*pUrri*ılwrrtrt«««ıttttkuı8333TL*• frrt 10«lBfcrtr./FOBEKÎ)lŞ. 900 991100 HelmutKohl RX-/irçatıaltında birleşip yaşamak için elinden geleni yapan Avrupa Topluluğu'nun 'en köklü aileleri' olarak tanımlanan Paris ile Bonn'un arasından kara kedi geçmiş gibi. En ufak anlaşmazlık, ağır sözlere varan aile kavgalanna dönüşüveriyor. Bu da topluluk içindeki huzursuzluklan arttınyor. Edouard Balladur DengesizHızÇağımız hız çağıdır diyoruz. Birey ve toplum olarak bu- nun gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Hız kavramı doğal olarak öncelik sorununu çağrıştırır. Nelere öncelik ya da önem verdiğimiz de neyi hangi hızla ele aldığımıza bağlıdır. Hükümet programı, öncelik ve de hız konusunda, tarihe geçecek bir özellik taşıyor. Gerçi programın içeriği Cumhuriyet'te vurgulandığı gibi tartışmalıdır. Elimizde Başbakanlık Basımevi'nde basılan 30 Haziran 1993 tarihli hükümet programı var. iç kapağı- nda "TBMM'de okunan metin muteberdir" diyor. Ve, Mec- lis'te programda yer alan (s. 69) şu tümce Başbakan taran- ndan okunmamıştır: "Kamu personelinin örgütlenme özgürlüğünden tam anlamıyla yararlanabilmeleri için bir 'Kamu Personeli Sendikaları Yasası' hazırlanacaktır." Basılan ve önceden dağıtılan programda yer alan bu tûmce, TBMM'de başbakan okumadığı için geçerli değil- dir. Hükümet programında yer almıyor. Gerçekten bu du- rum hükümetin nelere öncelik verdiği, daha doğrusu önemsediği sorusuna çok açık bir yanıtnr. Bilerek ya da bilmeyerek TBMM'de okunmayan, atla- nan noktalar bir yana hükümet programı tek gözlüklü, daha açıkçası tek gözlü bir özellik taşıyor. Her hükümet programının uygulanabilir bölümleri ol- duğu gibi, tümüyle 'süsleme' bölümleri de olabilir. Yeni hükümet programı kesinlikle böyle değil; tersine tek boyutlu, tek amaçlı bir yaklaşım sergiliyor. Bunu da özenle ve bilinçle yaptığını saklamıyor. Aile kavgaları nasıl bitecek? 1- Faiz oranlan: Alman faizterinin >üksekliğinin, kendi ekonomilerine vereceği zarann ayrunında olan Fransızlar, Bundesbank'tan sürekli faiz indirimi isriyoriar. Paris, nisandan beri tam 8 kez faiz düşürdü. 2- Bosna-Hersek: Afanan Başbakanı Helmut Kohl'ün "Bosna-Hersek Müslümanlaruıa silah ambargosu kaldınlabilir" açıklaması, tüm AT üyelerinde olduğu gibi Paris'te de 'sûrpriz' olarak karşılandJ. 3- Mark-frank savaşı: V atırmıcılar, Alman ekonomisinin durumunu endişeylc izliyor. Fransa kısa vade faizlerini Almanva'nınkilcrin altına çekti. Avrupa Para Büiiği'ndeki DM-Fransız Frangı çekişmesi büyüyor. 4- Muz tüketimi: Almanlar, dünyanın en fazla muz tüketen milleti. Almanlar Fransızlara kızıyorlar "eski sömürgelerinizin ya da ticari etkinlik alanlannızın çıkan uğruna ucuz muz yiyemiyoruz'" diye. 5- GATT: Paris, öteden beri GATTı Amerikan ticari egemenliğinin aracı oarak görüyor. Bu yüzden de ĞATTın ön- gördüğü tanmsal ürün ticareti sınırlamalanna >anaşmıyor. Almanlar ise bundan rarası kitle iletişim deıtlerine kadar her anlaşmazbk konusu birer kan-koca kavgası obnaya adaydı artık. Gene de Bundesbank'ın üst düzey yöneticilerine bakılacak olunursa "Bu, her evin çaüsı altında yaşanabilecek bir aile kavgası. Her aile kavgasının so- nunun tatlıya bağlanması mümkündür" diyorlardı. Gene Bonn'dan yapılan açı- klamalarda Alman Ekonomi Bakanı Theo VVaigel "Fransız hükümetinin ikilemini anlayışla karşılıyoruz. Secimlerden son- raki ilk altı ayı, seçmenlerine bir şeyler yaptıklannı kanıtlamak- la gecirmek derdindeler. Bu yüzden de tanm kesimini süb- vansiyonlarla beslemeyi ve Fransız Frangı'nın değerindeki düşüşü durdurmayı istiyorlar." diyor. Ne var ki 'diplomatik dille' yapılan bu açıklamalara karşın. Paris-Bonn hattında sinirlerin hayb gergjn olduğu gözlerden kaçmıyor. AT çevreleri, AJmanların Fransa Başbakanı Edouard Baüadur'a istediğı süreyı verebileceğini, ancak altı ay sonra yeniden masaya oturul- duğunda. önüne buzdolabı- ndan çıkartacaklan sorunlann konacağını söylemekten çekin- miyorlar. Birleşip bir arada oturmak ve dahası uyumlu bir yaşam sür- mek isteyen Avrupa Topluluğu için bu kan-koca kavgasının nasıl sonuçlanabileceği henüz kesürilemiyor, ama ailenin di- ğer fertlerinin (ya da taraflann akrabalannın) işe kanşmaa durumunda, AT konağında epey patırtı kopacağı kesin. Nasıl mı? Hükümet programı, 'okunan' değil, yazılı olarak dağı- ülan biçimiyle, demokratikleşmede çok, çok yavaş; buna karşılık, ekonomide, özellikle özelleştirme konusunda da aynı ölçüde hızlıdır. Programda, yeni bir anayasa 'ihtiyacı' olduğunu belir- tiyor. Bunun hepimizin ortak ve ivedi isteği'miz olduğunu söylüyor. Demokratikleşmeye ilişkin tüm öbür konularda da 'yapılacak' ya da 'edilecek'lerle yetiniliyor. örneğin "üniversitelere... özerklik tanınması çabaları devam ede- cektir" (s. 107), diyor. Konu ekonomiye gelince de durum çok değişmiyor. ûr- neğin vergi sisteminin "..yeniden düzenlenmesi... öncelik- li bir konudur" (s. 58), noktasında bırakılıyor. Yalnız, konu özelleştirmeye geldığinde, yerinde sayan program, birden kendinden geçiyor; beşinci vitesefırlıyor. Ve yeri göğü inletiyor. K(T ve tüm kamuya ait ekonomik birimlerin, "...süratle özelleştirilmeleri" (s. 64) öngörülüyor. Aynı sayfada, "yaygın ve hızlı özelleştirme programı" vurgulanıyor. Ka- muya ait arsa ve arazilerin "kısa sürede" satışı. elektrik dağıtımının özelleştirilmesine 'hız' kazandınlması (s. 88) önemle belirtiliyor. Kısaca özelleştirmeye ilişkin tüm ko- nulann, hızla bir an önce en kısa sürede çözümü bu prog- ramın esasıdır. Özetle, hükümet programı yalnızca bir 'hızlf özelleştir- me programıdır. Özelleştirme, kimi ülkelerde de gündemdedir. Kuram- sal ve uygulamalı yönleriyle, sürekli araştırma vetarftşma konusudur. Yıllardır süren yoğun araştırmalar ve kazanılan dene- yimler, başanlı özelleştirmeye ulaşılmasi için, etkinlik ve verimlilik, sosyal adalet ve gerçek değerine satış; serma- ye kaynaklarının harekete geçirilmesi ölçütlerinin önem- senmesine yol açıyor. özelleştirmenin zamanlaması, bir başka deyişle hızı konusundaki tarbşmalar tüm yoğunlu- ğuyla sürüyor. Hızlı özelleştirmenin, ekonomik ve toplumsal açılardan daha yararlı, başanlı ya da üstün olduğu söylenemez. Ne bilimsel çalışmalar, ne de öbür ülkelerin uygulamalan- ndan bu tür bir sonuç çıkarılamaz. Özellikle sermaye biri- kiminin az gelişmiş/gelişmemiş olduğu, Türkiye gibi ülke- lerde, çoğu kez, KIT'in her birinin ayrı ayrı değerlendiril- mesi ve satılmasının daha olumlu sonuçlar verdiği görülü- yor. Kısaca, bilimsel araştırmalar ve uygulamalar hızla özelleştirmenin büyük başarısızlık ve yıkımlara yol açtığını kanıtlıyor. Özelleştirme saplantsı ve olağanüstü hız özle- minin, nesnel ölçütlerle değerlendirilmesi olası mıdır? Umarız tüm toplum kesimleri bu soruya olumlu yanıt ararlar. Çünkü demokratikleşmeyi tümüyle bir yana bı- rakan, buna karşılık ekonomi poJitikasını tümüyle hızlı özelleştirmeye dayayan bir hükümet programı söz ko- nusudur. Bu, gerçekten olağandışı dengesizlikten doğacak so- nuçlar, özellikle de olumsuzluklar ve kazalar, yalnızca hü- kümeti değil, hepimizi ilgilendiriyor. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Tokyo'da zelzele18 haziranda Miyazavva hükümeti güven oylamasını kaybetti. Böylece, kesintisiz olarak 38 yıldır Japonyayı yöneten Liberal Demokrat Parti (LDP) iktidarı çöktü. Birçok Japon politika yazanna göre bu politik zelzele Berlin du- varının çökmesi kadar önemli ve şimdi Japon- ya'da bir köklü reformlar süreci başlayabilir. Bu sürecin olası yönü ve hfzı ise Japonya'nın dün- ya sistemi içindeki yerini değiştirecek ve böyle- ce uluslararası dengeleri etkileyebilecek po- tansiyellere sahip. Politik krizin kökleri Japonya'da politik sistemin sarsılmasının kökleri şiddetli bir ekonomik durgunluğun tahri- batı ile soğuk savaşın bitmesinin yarattığı or- tamın birleşmesinde yatıyor. Bu iki önemli ge- lişme LDP'nin sıradan liderliğine, sık sık adının mali skandallara karışmasına. Yakuza (Japon Mafyası) ile olan ilişkilerine rağmert, 38 yıldır kesintisiz süregelen tktidarını yıktı. Uzun LDP iktidarı, istikrarlı bir ekonomik gelişmeyi LDP'- nin belli bir beceri ile yönetmesine, II. Dünya Savaşı sonrasında. SSCB'ye karşı oluşan Batı ittifakı içinde ABD liderliği ile yakın ilişkilere sa- hip olmasına dayanıyordu. Aynca muhalefet partilerinin, Japon aydınları arasında, "Japon- ya'da gerçek muhalefet partisinin ABD olduğu" şeklinde şakalara yol açacak kadar zayıf ol- ması, kısaca LDP'nin alternatifsiz olması da LDP iktidarının sürekli olmasında önemli bir rol oynadı. Ne var ki 1990'da gayrimenkul piya- sasında başlayan çöküş. ekonominin gerileme- si ve üretimin reel olarak % 12 düşmesi LDP'- nin ekonomik başanlarına gölge düşürdü. Mali skandalların peş peşe patlaması LDP liderliği- ne karşı olan güveni şiddetle sarstı. Bir kamuo- yu yoklamasına göre, LDP hükümetinden hoş- nutsuz olanların oranı şu günlerde yüzde 79'a kadar çıktı (The Economist: 26/6/93 sf 69). 'Soğuk savaş'ın bitmesi ise Japonyayı iki yönöe etkiledi. Birincisi, SSCB ve Çin tehlikesi- nin kalkması Japonya'nın bölgede, güvenliği için, ABD'ye olan ihtiyacını azalttı. Ama, LDP li- derliğı, uluslararası politikada hâlâ 'körü körü- ne' ABD dümen suyundan gitmeyi tercih eden politikacılardan oluşuyordu. Son yılfarda ABD ve Japonya arasındaki ekonomik anlaşmazlık- lar arttıkça, bupolitikacılarLDPIiderliğinintutu- munu giderek daha yetersiz bulmaya başladı- lar. Üstelik 1980'lerin sonundan itibaren Japon- ya'nın, ABD'ye ihracatının payı toplam ihracatı ji ve Sanayi Bakanlığı) bürokraöarının devlet üzerindeki etkıleri kırılmalıydı. Böylece yöne- tim, iş çevrelerinin daha geniş ve çeşitli bir şe- kilde temsil edildiği, daha çok tartışmaya, ya- ratıcılığa ve inisiyatife izin veren bir hükümete. politik partıler sistemine ve politikacılara geç- meliydi. Bu arada Japonya'nın deniz aşın böl- gelere asker göndermesini engelleyen anaya- sa maddesi de kaldırılmalıydı. LDP'den son Başbakan Miyazavva bu değişiklikleri yerine getirmeyi vaat etmesine rağmen hiçbir adım atamadı. Bunun üzerine LDP'den kopmalar başladı ve nihayet 35 kişilik bir iç muhalefetin etkisi ile Miyazawa güven oylamasını kaybetti, • Miyazavva hükümeti, bir LDP fraksiyonunun başkaldırması ile güven oylamasını kaybetti. Bunu, partiden istifalar ve yeni partilerin doğması izledi. Japonya'da politik sistemin bu hjzla sarsılmasının kökleri, şiddetli bir ekonomik durgunluğun tahribatı ile 'soğuk savaşın' bitmesinin yarattığı ortamın birleşmesinde yatıyor. içinde, 1989'da % 37.2'den 1992 de % 28.2'ye, ABD'ye yaptığı yatırımlarının toplam dış yatrı- mları içindeki payı da % 50.3'ten % 48.3'e düş- müştü. Bu sırada Doğu Asya'ya ihracatının payı toplam içinde % 16.4'ten % 28.5'e ve yatı- rımlarının toplam dış yatırımlarının içindeki payı da % 11.7'den % 16.7'ye çıkmıştı. Demek ki Ja- ponya'nın ABD ekonomisine bağımlılığı azalı- yor ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomik böl- gesinde ise etkisi giderek artıyordu. Işte bu ko- şullan göz önüne alarak Japonya, ABD'ye hayır demeyi becerebilmeli ve uluslararası arenada da daha atak ve etkin bir politika izlemeliydi. Japonyanın politik kurumları da bu ihtiyaca uygun olarak değişmeli, örneğin MITI (Teknolo- genel seçimler 18 temmuzda yapılacak. LDP hükümetinin çökmesinden ise ana mu- halefet partisi Sosyal Demokrat Parti değil de yeni kurulan muhafazakar partiler faydalana- cak gibi gözüküyor. Hatta LDP'ye karşı olduk- ları için SDP'ye oy verenlerin bir kısmının da SDP'yi terk etmesi bekleniyor. Bu yüzden De- mokrat Parti ile LDP'den ayrılanların kurdukları partiler yeni politik manzaranın oluşmasında büyük rol oynuyor. Yeni Doğmuş Parti: LDP eski ağırtoplarından,Tsumoto Hata ve lchiro Oza- wa tarafından kuruldu. Ozavva partinin perde arkası lideri, eski Içişleri Bakanı, kabine baş sekreteri ve LDP eski genel sekreteri, mali kay- nak yaratma uzmanı, ınşaat ve telekomünikas- yon sanayiileri ile yakın ilişkilere sahip (Busi- ness Week, 5 temmuz). Hata, eski Tarım ve Ma- liye Bakanı karizmatik bir politikacı olarak dik- kati çekiyor. Japonya'nın Yeni Partisi, Morihiro Osakawa, eski LDP'li ve bir aristokrat; Yeni ûrtcü Parti (isim çevirileri yaklaşık), LDP eski milletvekili Asahiko Mihara tarafından kuruldu. Koalisyona doğru Işveren çevrelerinin Hata'nın partisini des- teklemeye karar verdiğine dair işaretler var. Ama bu partilerin hiçbirinin tek başına hükümet olma şansı yok. Bunlar esas olarak 'şehirli' par- tiler. Halbuki oyların yandan fazlası kırsal alan- lardan geliyor ve LDP de halen buralarda güçlü. Üstelik, seçmenlerin % 10'unu barındıran Tok- yo'da 27 haziranda yapılan bolgesel seçimler- de LDP iskem/e sayısını 42'den 44'e çıkararak hâlâ büyük bir güç olduğunu gösterdi. SDPnin iskemle sayısı ise 29'dan 14'e düştü. Japonya Yeni Partisi ise aday çıkardığı 22 iskemleden 20sini kazandı. Gelecek seçimlerin sonuç- larını, iki etken belirleyecek. Birincisi yeni parti- lerin tempoyu koruyabilmeleri ve kendilerini iyi anlatabilmeleridir. Ikinci etken de LDP'- nin ekonomik kriz döneminde ülkenin ve ekono- minin tecrübesiz insanlara bırakılmaması ge- rektiğini söyleyerek, seçmenin istikrarsızlık korkusu üzerine oynanması. Bu koşullarda senaryo iki yönlü. Birincisi 18 temmuz seçimlerinden sonra Japonya belli bir süre için, büyük bir ihtimalle LDP'yi de kapsa- yan koalisyonlarla yönetilecek. Bu ister iste- mez bürokratların etkisini arttıracak ve önemli ekonomik ve politik kararların çıkmasını gecik- tirecek. Uzun vadede ise bu değişiklikler eğer şu andaki yönünü muhafaza ederse içeride nispeten' daha çoğulcu bir politik yapılanma yaratabilecek. Ama bu değişikliklerin esas etki- si uluslararası politikada daha atak ve inisiyatif- li. ABD'den bağımsız bir Japonya'nın oluşması olarak kendini gösterecek. Bunun ise 'soğuk savaş' sonrası değişen uluslararası dengelere bağlı olarak artan çelişkileri daha da şiddetlen- direceğini düşünüyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle