Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ1993CUMARTESİ
OLAYLARVE GORUŞLER
Nedenlaiklik?Türk modelinin eşsizyeri, dinsel inançlara mutlak birsaygı
sağlayan laikliği anayasal düzenin temel taşı haline getirmiş
olmasıdır. Bu sayededir ki Türk toplumudemokratik birdüzen
yaratabümiş, insan haklanna saygîlı, çağdaş birtoplum olma
özleminicanlı tutabilmiştir.
Prof. Dr. NERMİN ABADAN-UNAT
2
9Ekım 1993 günü laik
Türkiye Cumhuriyeü"-
nin 70. yıldönümünü
kutlayacağız. Devleti-
mizin anayasal niteliği
ancak 1937'de ulusal te-
mel belgemize ışlenmış olmakla bera-
ber Osmanlı İmparatorluğu'nun Tan-
zimat'la birlikte başlatmış olduğu
Batılaşma ve laikleşme süreci doruğu-
na, ulusal egemenlik kavramına dayalı
olarak yürütülen Kurtuluş Savaşımız-
laoturtuldu
İstanbul hükümetini temsil eden si-
yasal otorite sahip olduğu dinsel sıfatı
da kullanarak işgal kuvvetleri ile işbir-
liği yaparken Anadolu halkı "Hakimi-
yet-i milliye"y! zafere kavuşturmak
için Kuvay-ı Milliye'nin etrafında ke-
netlendi. Bu kenetleniş sadece Türk
halkmın bağımsLZİığına ulaşabilmesi
için girişmiş olduğu yüce bir savaş de-
ğildi. bu direniş aynı zamanda Anka-
ra'da yeşeren yeni devletın oturtulmak
iştendıği düşünsel (fıkri) temeli de tem-
sil ediyordu. Bu temel dinsel bir otorite
yerine ulusal istençten (iradeden) gü-
cünü alan laik bir güçtü. 23 Nisan
1920de Türkiye Büyük Millet Meclı-
si'nin kurulmasıyla birlikte hukuksal
söylemini bulan bu güç. Türk ulusunu
tam bağımsızlığa erişürdiğı gibı onu
"çağdaş medeniyetin" doruğuna çı-
kartmayı da amaçlamıştır. Bu laik ana
düşüncenin doğrultusunda yeni kuru-
lan devletimizde 3 Mart 1924'te bir
yandan Şeriye ve Evkaf Vekâleti ile
Erkân-ı Harbiye-yi Uraumiye (Genel-
kurmay) vekâletleri ile Hilafet ilga edil-
mek suretiyle din ve ordunun siyasetle
ilişkileri kesilerek sivil bir rejime yönel-
menin ilk adımlan atılmış, öte yandan
"dinsel olmayan" bir eğitim-öğretim
sistemi gerçekleştirebilmek üzere Os-
manlı İmparatorluğu'ndan beri yürü-
tülmekte olan ikili eğitım sistemi 430
sayılı Tevhid-i Tedrisat Kamınu'nun
(eğitim-öğretim birliğinin) kabulü ile
laik de\ letin çausıru tamamlamıştır.
Bu köklü değişikükler nedeniyle
Türkiye kuşkusuz tüm İslam aleminde
eşi olmayan bir yere oturtulmuş bu-
lundu. Amaç, laik bir devlet yönetimi
kurmak suretiyle devlet ve din işlerini
ayırmak, bireyin vicdan özgürlüğü-
nün doğal sonucu olarak inanç siste-
mini korumak ve bu inanca saygı gös-
termek suretiyle onu vatandaşlann
serbest iradesine terk etmekti. Başka
bir deyişle Türkiye, İslam aleminde o
tarihe kadar. hatta bugüne kadar,
ikinci bir eşine rastlanmayan toplum-
sal birdeneye gıriştı: Laik Müslüman-
lardan oluşan bir toplum yaratmak!
Kökleri Tanzimata kadar uzanan
Türkiye'nin laikleşme çabalan üzerin-
de bir buçuk yıizyıl geçmiş bulunmak-
tadır. Atatürk'ün düşlemiş olduğu
"dünya uygarlığı"nın düzeyine ulaş-
mış bir Türkiye. henüz tam anlamıyla
gerçekleşemedi. Böyle de olsa Duver-
ger'nin tanımıyla demokrasiye yöne-
len vesayet tipi tek parti sistemi, daha
sonralan hazırlıksız çok partili yaşa-
ma geçiş, onun ardından üç kez yapılan
askeri müdahalelerle Türk demokrasi-
si 21. yüzyıla doğnı insan haklan açı-
sından eksik, siyasal kültür bakımın-
dan henüz otoriter niteliklerinden an-
nmamış olmakla birlikte giderek daha
yüksek sesle konuşmaya başlayan, di-
namik, saydamlaşmaya (şeffaflaşma-
ya) çalışan katıhmcı bir toplum duru-
muna geldi. Çok sesliliğin arttığı bir sı-
rada elbette değişik görüş ve düşünce-
ler çarpışacak.
Ne var ki, bu çok sesliliğin ortasında
laiklik ilkesini baş hedef haline getiren
İsiamcı siyasal çevreler, Türk toplu-
munu yeniden şeriata geri götürmek
arzusundadırlar. Bu istemlerini ileri
sürerken yeni bir egemenlik, yeni bir
meşruiyet ideolojisi oluşturmuş bu-
lunmaktadırlar. Bu İslamcı ideolojiye
göre tüm yasalann AUah"ın iradesini
gösteren ve bütün İslam toplumlan
için geçerlı olan şeriatla uygunluk ha-
linde olmalan gerekecektir. Şeriat,
yanı doğru yol Allah'ın iradesini gös-
teren bir yasa olduğundan, tartışıla-
maz, insanlar tarafından değiştinle-
mez. İşte günümüzde çözüm arama-
mız gereken en önemli husus bu görüş-
teyatmaktadır.
Günümüzün çok partili sisteminde,
siyasal görüşlerin açıkça ifade edilme-
sine olanak veren ortamında, demok-
ratik temel haklar yardımı ile kimi si-
yasal parti sözcüleri, kimi yazar'düşü-
nürler kendi ınanç sistemlerine uygun-
luk yaratmak amaayla toplumun tü-
münü, kişintn özel yaşamını en ınce
aynntısına değin düzerüeyen, cinsler
arasındaki ilişkileri eşitsiz bir konuma
oturtan. Türk toplumunda bir çeşit
sosyal Apartheid yaratacak olan bir
düzenin savunuculuğunu yapmak-
tadırlar.
Çağımızın bireyi, devlejdn ceberrut
kudretinden her zamandan daha çok
korunmak isteyen, en geniş özgürlük-
lere susamış bir insandır. Bu bıreyler
küreselleşen bir ekonomik sisteinin
yarattığj pazar ekonomisinin çarkın-
dan bunaldıklan kadar sınırsız bir sek-
süalite anlayışının beraberindegetirdi-
ği düş kınklığırun da ezikliğini duyu-
yorlar. Dolayısıyla kişisel düzlemde
huzur ve mutluluğu birçoklannın din-
sel inançta aramalan saygı ile karşı-
lanması gereken bir olgudur. Şu kadar
ki, bu dünyada ve öbür dünyada yüce
bir dine sığınmak. bu özlenüe birlikte
bireyin özgürlüğünü çok kapsamh bir
biçimde sınırlayacak bir düzeni kabul
etme anlamını taşımamaktadır. Dola-
yısıyla özellikle Türkiye'nin karşı kar-
şıya bulunduğu en büyük sorunlann-
dan bıri şudur: Mutlak bir vicdan öz-
gürlüğü anlamına gelen 'laik siyasal
düzen'in içinde. bireyin kendi dinsel
anlayışını korumak İcoşuluyla özgür-
lüğünü nasıl güvence altma alacağız?
Bu güvence kuşkusuz laiklik ilkesinin
ödünsüz korunmasında yatmaktadır.
Sorunu biraz daha aynntılı yanıtla-
yabilmek için öncelikle daha geniş bil-
gilere gereksinim vardır.
Günümüzde sosyal bilim ve siyaset
bilimleri İslam alanında kapsamh
araştırmalar yürütmektedirler. Bun-
lardan küçük bir bölümü Türk ka-
muoyuna yansımaktadır. Öncelikle
tartışılması gereken sorular şunlardır:
Şeriat; standart, tek tip bir devlet mo-
deli midir? Şeriatı resmi devlet ideolo-
jisi olarak uygulayan Suudı Arabis-
tan. Fas, Sudân. İran ve Pakistandaki
rejimler birbinnin aynı mıdır, yoksa
şeriat bunlarda çok farklı biçimlerde
mi uygulanıyor? Bunlar arasında
önemli farklar varsa. bunlar sadece ilk
ikisinin kralhk. öteki üçünün cumhu-
riyet olması ile açıklanabilir mi? Ben-
zer şekilde halkın çoğunluğu Müslü-
man olmasma karşın kısmen laik bir
hukuk düzenine geçmiş olan Mısır,
Suriye. Irak. Ürdün, Bangladeş, En-
donezya, Malaysia'daki uygulamalar
çerçevesinde İslam dini hangi alanlar-
da etkili olmaktadır sorusu ortaya çık-
maktadır.
Sonuç
Günümüz siyaset bilimcileri: a)
Devletin temel niteliğini belirieyen res-
mi İslam. b) Tasavvuf ve yereİ koşul-
lardan hareket eden halkçı İslam, c)
Kimlik sorununa çözüm getiren milli-
yetçi İslam, ç) Siyasal bir örgütlenme
gücü olarak şiddeti de benimseyen mi-
litan. kara-yobaz İslam, d) Tekke ve
tarikatlan siyasal örgütlenmenin bir
öğesi durumuna getiren siyasal İslam
arasında farklar saptamaktadır.
Bunlardan hiçbiri İslamla birlikte
çoğulcu. rekabetçi bir demokratik dü-
zeni kurumlaştıramamışlardır. Türk
modelinin eşsiz yeri, dinsel inançlara
mutlak bir saygı sağlayan laikliği ana-
yasal düzenin temel taşı haline getir-
miş olmasıdır. Bu sayededir ki Türk
toplumu demokratik bir düzen yara-
tabilmiş, insan haklanna saygılı. çağ-
daş bir toplum olma özlemini canlı tu-
tabilmiştir. İşte bu nedenle laiklik,
Türk demokrasisinin vazgeçilmez
öğesidir.
Beklentimiz yeni seçilen dev let baş-
kanımızın bu ilkenin, değişik uygula-
ma ve yasal düzenlemelerle içten oyul-
masına nza göstermemesidir. Türk
devlet sisteminde ödün vermeyi kal-
dırmayan en önemli ilke laikliktir.
ARADABIR
Prof. REŞAT D. TESAL
Önce Adalet..
Bir ülkenin başlıca temelini adalet oluşturur. Sağlam,
şaşmaz, eşitlik ve insafa dayalı adalet düzen ve uygula-
ması olan bir toplum kolay yıpranmaz, uzun ömürlü, hu-
zurlu, güçlü ve mutlu olur.
Osmanlı devleti, uzun yıllar böyle bir yönetimin canlı
örneğini oluşturmuştur. Koca ülkenin çöküşünü hazırla-
yan başlıca nedenlerden birini de, kuşkusuz adalet dü-
zenine dahi bulaşan aksama ve soysuzlaşmalar teşkil
etmiştir.
Isabetli bir adalet uygulamasını, meslekte kaldığım 15
yıl süre ile ben de sağlamaya uğraştım durdum. Itiraf
edeyim ki bu hiç de kolay olmadı. Çünkü toplum içi ve
toplurnlararası ilişkiler günümüzde öyle hızlı ve karma-
şık bir gelişme içinde ki kanunkoyucu bunları günü gü-
nüne ayarlayamıyor, yasalarda açıklar artıyor ve niha-
yet, genişledikçe karmaşık hale gelen adalet mekaniz-
masınıetkinbirdenetimaltındatutmakdazorlaşıyor. Bu
yüzden uygulama açıkları artıyor, hakkı isabetle yerine
getirme olanağı ise zaman zaman aksamalar gösteri-
yor.
Buna, günün uygulamalarından bir örnek vereyim. Bir
yakınımın kızı otomobil kazası geçirmiş, yolda, hem de
kaldırımda giderken kendisine, rot bozukluğu yüzünden
tamire götürülmekte olan bir otomobil çarpmıştır. Şans
eseri, araba ile duvar arasında ezilip parçalanmaktan
kurtulan kızcağız bu kazada yine de ağır yaralar alıyor.
Dişleri kırılıyor, çenesi yarılıyor ve kalçası ağır biçimde
zedeleniyor. Diş ve çenenin eser bırakmadan ıslahı ko-
nusunda doktorlarımız kendilerine, Isviçre ya da Isvec'-
te bir özel tedavi tavsiye ediyorlar. Aile, imkânlarını to-
parlayarak tedaviyi isviçre'de yaptırıyor ve kazayı ya-
pan arabanın sahibi ve malen sorumlusu yabancı uyruk-
lu kimse aleyhine maddi ve manevi tazminatdavası açı-
yor. Ne var ki mahkeme, gülünç sayılacak kadar küçük,
üç milyon Türk Lirası'nı aşmayan bir miktara hükmet-
mekle yetiniyor!
Sıradan bir doktor vizitesinin üç yüz bin liraya yüksel-
diği, en önemsiz bir ilaca on binlerce lira fiyat biçildiği şu
dönemde bu tazminat, hakka insafa sığmayacak kadar
düşüktür. Ve sayın yargıcı böyle bir kısıntıya sevkedebi-
lecekbirnedenidüşünmekdahiimkânsızdır.Çünküyurti-
çinde yapılacak bir tedavi dahi artık bu derece düşük bir
ücretle karşılanamaz olmuştur.
Bizce mahkemeye düşen, kazanın oluş şeklini, mağ-
durenin ailece uğradığı felaketin büyüklüğünü ve niha-
yet, bir banka müdürü olan ve önceleri pek hatırşinas
davranmışken, sonradan, belki de avukatının telkini ile
hatta kabalaşan sorumlunun bu 'özrü kabahatinden bü-
yük' atasözüne pek uygun pervasızlığını dahi göz önüne
alarak daha adil bir hükme varması idi. Nitekim, meslek
anılarından birinde, ağır ceza heyetimizce hükmolunan
ölüm tazminatını yüksek bulan Yargıtay kararına karşı
ısrarla direnmiş, neticede mağdur atleye adilane bir taz-
minat sağlamıştık.
Yargı çalışmalarında, hükme, isabetli bir ölçü içinde
varmak çok, ama pek çok önemli ve o derecede de güç-
tür. Eskilerin adalet terazisi' dediği ölçeğe vurularak
elde edilmesi gereken bu sonuç pek hassastır ve aynı
zamanda sadece bilinçli vevicdanlı bir çalışma ile ulaşı-
labilir niteliktedir. Yargıcın, bu işlemi yaparken, başka
herhangi bir art düşünceye kapılmaması ise önde gelen
kuraldır.
• • •
Bu satırları okumaları muhtemel meslektaşlar, her-
hangi bir yanlış düşünceye kapılarak gücenmesinler.
Tüm adliye camiasına, içinden gelen bir emektar olarak
sonsuz saygı ve takdir duyduğum kuşkusuzdur. Ancak
hepimiz insanız, yani çalışmalarımızın bir anında takdir
zaafına düşebiliriz. Kuşkusuz ben de böyle anlar geçir-
mişimdir. Yazıma kimseyi hedef almadım. Sadece de-
neyimlerime dayanarak. karşılığı hiçbir suretle ödene-
meyen bu feragat mesleğinin ne güç şartlarda yürütül-
düğünüvenebüyükfedakârlıklargerektirdiğinibelirtmek
istedim.
TARTIŞMA
SSK sağlık hizmetleri
yeniden düzenlenmelidir...
20
milyon nüfusa
sağlık hizmeti
vermeye çalışan,
ikinci büyük
sağlık
örgütlenmemiz
olan Sosyal Sigortalar Kurumu
(SSK)'nun reorganizasyonu
zonınludur. Değilse. kötü
işleü'len her kamu kurumu gjbi
SSK'nın ve sağlık tesislerinin
özelleştirilmesi gündemden
düşmeyecektir.
SSK bugün her ne kadar 20
milyona sağlık hizmeti
götürüyorum diyorsa da
elindeki olanaklara ve
personelebakıldığında, bu
nüfusa hizmet ulaşmasının
olanaksızlığı hemen görülür.
SSK sağlık tesisleri iyi
ışletilmemektedir. Yılda bir kişi
ortalama l.ökezmuayene
olmaktadır. Bu rakam, tatii
günleri de çıkanldığında
SSK'da bir hekime günde 25
hasta düşmektedir. Bu bile
abartılmış rakamdır. Gerçekte
bu sayı 25'in çok altındadır.
Bozuk organizasyondan dolayi
bir hekim SSK'da pohklinik
yaptığında 100'ün üzerinde
hastaya bakmaktadır.
SSK'da yatak doluluk oranı
%70"in altındadır. Yani her 100
yataktan 30"u boştur. Bozuk
organizasyondan dolayı SSK'lı
hastalar yatmak için günlerce
sıra beklemektedir.
Sağlık Bakanhğı ve SSK
karşılaştınldığmda, eskiden
söylendiği gibi. SSK'lı
hekimlerin çok fazla çahştığını
söyleyemeyiz. Örneğin SSK'h
bircerrah, Sağhk
Bakanlığı'nda çalışan bir
cerrahtan ancak %20 daha
fazla ameliyat yapmakta, buna
karşın bir kadın doğum
uzmanı. Sağhk Bakanlığı'nda -
çalışan kadın doğum
uzmanından %23 daha az
doğum yapürmaktadır.
Örnekleri çoğaltabiliriz, ama
yazımızın sınırlannı aşar.
SSK sağhk hizmetlerinin hiçbir
maliyet analızi
yapıhnamaktadır. A
hastanesinde bir hasta
muayenesi kaça mal
olmaktadır, bırmenisküs
Niçin bu mahyetler B
hastanesindekinden daha
fazladır? Maliyetleri nasıl
aşağıya çekeriz? gıbi sorunlar.
geçmişte gündeminde hiç
olmadığı gibi bugün de
gündeminde değildir.
SSK hastanesi başhekimi, SSK
sağlık işleri müdürleri
tamamiyle merkezi atama ile
gelen, elı kolu merkeze bağlı.
hemen hiçbir inisiyatifi
olmayan "idareci
konumundadır. Hemen her şey
Ankara'ya bağımlıdır.
SSK. koruyııcu hekimlik
hizmetlerini, ilk basamak sağlık
hizmetlerini kuramamış. işyeri
hekimleri çahşmalanna
gereken önemi vermemiştir. Bu
nedenle dispanserler sevk
memurluğu yapmakta.
hastaneler hastalarla dolup
taşmakta, işyerleri işyeri hekimi
çoğunlukla
çaüşürmamaktadır.
Özetle. en azından yukandaki
nedenlerle SSK'da
reorganizasyonun zorunlu
olduğunu savunuyoruz.
ameliyau kaça mal olmaktadır? Bu çerçeveden olmak üzere
SSK kısa vadede;
1. Yönetimde demokratikleşme
ve desantralizasyonu
sağlamalı,
2. Koruyucu ve ilk basamak
sağlık hizmetlerini kurmalı,
3. Ürettiği hizmetin maliyet
hesabını yapmalı,
4. Hizmetin
standardizasyonlannı
belirlemeli,
5. Verimlihği arttıncı tedbirlen
almalıdır. • ••• -
Kısa vadede en azından bu
tedbirler alınmadığı takdirde,
kurulması düşünüîen genel
sağlık sigortası kapsamında
SSK sağlık hizmetlerinin de
entegre edilmesi ve SSK sağlık
hizmetlerinin özelleştirilmesi
tarüşmalan gündemden
düşmeyecektir. Böyle bir
konum gerçekleşecek olursa,
bu da tüm sigortalılann
aleyhine yeni bir kaos
yaratacaktır.
Dr. Şükrii Güner
İstanbul Tabip Odası
Yönetim Kurulu Üyesi
BAŞSAĞLIĞI
Derneğimizeskidönem Yönetim Kurulu üyelerinden
Veteriner Hekim
ERDOĞANASLAN'ı
kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Ailesi ve meslek
topluluğumuza başsağlığı dileriz.
Veteriner Hekimler Derneği
Sayın İsak Alaton'un yazısı üzerine
S
ayın Alaton, 6
Temmuz 1993
tarihli gazetenizin
konuk yazar
köşesindeSaym
Nezih Ne>-zi'nin
daha önce yayımlanan iki yazısı
ile ilgüi tartışma ortamı
yaratılmasında fayda
gördüğünü belirtmektedir.
Ancak kendisinin nedense hiç
değiamediği Sayı
'Rehbersiz Türkiye' başiıklı
ikinci yazısıyla ilgili değerli
görüşlerini de öğrenmekten
memnun olacağız.
Sayın Alaton'un görüşlerini
beklediğim konu şudur: Şu
anda 11 mılyonluk İstanbul
şehrinin Tetefon Rehberi var
mıdır, yok mudur?ITT
Bilka'dan önce PTT bu işi biraz
geç de olsa yapmış mıdır?
Yoksa yapmamış mıdır?
Sayın Alaton birmesai günü
acaba hiç PTT'nin bilinmeyen
numaralan 118'i aramış mıdır?
Arayıp cevap alamadıysa
bunun nedenlerini düşünmüş
müdür? Herhalde PTT bu
servisin kapasitesini 10, belki 20
kat artürmıştır, ancak bir
kentin rehberi yoksa ne yapılırsa
yapılsm yetersiz kahnacağı
kesindir.
Türkiye'de bu kadar yabana
sermaye düşmanlığı var ise 111
Bilka nasıl olmuş da Türkiye'ye
yabancı sermaye olarak gelmiş
ve işini tamamlamadan niçin
gitmiştir?
Sayın Alaton'un, Sayın
Neyzi'nin yazısına cevap
vermek yerine kendi görüşlerini
bildirdiği yazısına ilave olarak
yııkandaki konularla ilgüi
görüşlerini de bekliyoruz.
MehmetArı
Açıklamaazetenizın
21.7.1993 tarihli
2. sayfasında
Aiük
m
• ^jAtaiürk
^ L • Üniversitesi
^ ^ ^ ^ ^ ^ öğretim
ü>
r
elerinden ProfDr. Fehmi
Efe'nin "Taıtışnıa" başiıklı
"SnasOlayıve
Üniversitelerinıiz" konulu
yazısı ıncelenmiştır. Yazının
aksine üniversıtemiz senatosu
4.7.1993 Pazar günü
olağanüstü toplanarak Sıyas
olaylan nedeniyle bir bildiri
yayınlanmasına karar
vefmiştır. Alınan karar ekte
sunulmuş olup, gazetenizin
aynı sayfasında yayınlanmasmı
rica ederim.
"Üniversitemiz senatosu Rektör
Prof. Dr. Asım Gultekin
Başkanlığı'nda toplandı.
Karar no: 30- 2 Temmuz 1993
Cuma günü Sıvas'ta meydana
gelen üzücö olaylar nedeniyle
aşağıdakibfldirinin
vayınlanması.
Ülkenüzin birlik ve bütünlüğe en
fazla ihtiyaç duyduğu bu
dönemde Srvas olaylannı,
demokratik, laik hukuk
devletinin bütünlüğüne ve
insanm yaşama bakkına yönelik
saldınlan şiddede kınıyor,
ölenlere rahmet, kederli
ailelerine başsağlığı diliyoruz."
Prof. Dr. Asım Gultekin
Rektör
Prof. Dr. Tansel ÜnsaJdı
Rektör Yrd. ve Sağ. Hiz. Mes.
Yük.Ok. Müdürü
Prof. Dr. Turgut Tanyolaç
Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Gülendame Saygı
Rektör Yardıması
Prof. Dr. Fanık Kocacık
Fen-Ed. Fak. Dekanı
Prof. Dr. Ferit KoçoğJu
TıpFak.DekanV.
Prof. Dr. Mehmet Canbazoğlu
Müh. Fak. Dekanı
Prof.Dr.AtilIaAtalay
Sağlık Bil. Ens. Müdürü
Prof. Dr.Vahap Sağ
Sos. Bil. Ens. Müdürü
Prof.Dr.NecatiÇelik
Divriği Mes. Yük. Ok. Müdürü
Prof.Dr.MustafaGürel
Sağ. Hiz. Mes. Yük.Ok.
Müdürü
Prof.Dr.MelihaAtalay
Hemş. Yük. Ok. Müdürü
Prof. Dr. Servet Özgür
Doç.Dr.FuatÖnder
Fen Bil. Ens. Müdürü
Doc. Dr. Selim ınan
Doç. Dr. Mehmet Akçay
Yrd. Doç. Dr. İbrahim Acar
Sıvas Mes. Yük. Ok. Müdürü
PENCERE
Senaryo?..
Medya -artık bu sözcük dilimize yerleşti- Tansu Hanı-
mı da çığrından çıkartacak mı?
Özal sizlereömür..
Geldi Tansu...
Kimi sivri zekâlı, Tansu Hanım'dayeni bir maden keş-
fetmek istiyor, yatırımını yapıyor:
- Çiller yumruğunu vurdu!..
- Çiller damgasmı bastı..
'Çiller, Özal gibi...
Daha ortada fol yok, yumurta yok, kıyamet kopuyor;
Tansu Hanım'ı kafakolaalıp "Özallaştırmak" üzerine bir
çabanın şamataları ayyuka çıkıyor.
Çiller bu cıvıklığa karşı aklı başında bir yönetim düze-
ni kurabilecek mi?
•
Şamatanın bir yüzü kamuoyuna dönüktür; ama, bu şa-
matayı kopartanların patronları enayi değil..
Patron düşünür:
"Bu kız işi idare edebilecek mi? Sakın yüzüne gözüne
bulaştırmasm?"
İlk günlerde ortaya çıkan bu soru işaretinin çengeli
yavaş yavaş kayboluyor; Çiller'in iç ve dış destekleri
güçlüdür; partisinin örgüt kesiminde ve Meclis grubun-
daki muhalefetin şimdilik yapabileceği pek bir şey yok-
tur. En önemlisi Çankaya'nın bakışıdır; ama, Süleyman
Bey, ülkenin siyasal yaşamında bir bunalım çıkarmayı
neden istesin? Gözler Ctemirel'in üstündedir, Cumhur-
başkanı 'Özallaşmak'tan kendini koruyacaktır.
•
Çiller, Başbakanlığa ne Demirel gibi geldi, ne de
özal'ın koşullarıyla koltuğa oturdu.
Tansu Hanım'ın arkasında sağlam bir siyasal parti ço-
ğunluğu yok..
Veolmayacak..
Türkiye'nin o günleri geride kaldı. Demirel, ilk iktidar
sınavında Adalet Partisi'nin büyük ağırlığını arkasına al-
mıştı; siyasal iktidarı hiçbir parti ile paylaşmıyordu.
özal, 12 Eylülden sonra güdümlü seçimlerle siyasal ik-
tidarı eline geçirmişti; askeri faşizmin buldozeri toplu-
mu öylesine ezip geçmişti ki kimsenin başını kaldıracak
mecali yoktu.
Yalnız bu kadar mı?
Hayır..
Çoğu askeri darbe, geniş emekçi kitlelerini ezmek,
uluslararası sermaye ilişkilerinin deyimiyle "ekonomi-
de istikran sağlamak" için gündeme girer. Tansu Çiller,
böyle bir "istikrar"\ devralmıyor. Üstelik siyasal iktidarı-
nın sürmesi, SHP'nin payandasına bağlıdır.
•
SHP'nin ise işi güç...
Tansu'yu "Özallaştırmak" isteyenlerin muradı belli:
Çok hızlı özelleştirmeoperasyonları, işçiye-memura acı
reçete, Güneydoğu'da toz duman..
Güneydoğu'da "köklü çözüm" adına açılacak yeni
sayfanın askeri gürültüsü içinde işçi, memur, emekçi
eylemlerinin talepleri eritilecek, özelleştirme operas-
yonları "çağımızın yenilikçiliği"diye sunulacak, dış des-
tekli ekonomik önlemler. çaresızlikte tek seçenek diye
sineye çekilecek.
• SHP de eyvallah diyecek..
Nereye kadar?
24 Mart'a..
24 Mart dönüm noktasıdır. Yerel seçimlerde herkesin
saçı önüne düşecek, ak mı, kara mı, belli olacak. Sosyal
demokratlar silinmek tehlikesiyle karşı karşıyalar; ama,
DYP için böyle bir olasılık defterde yok...
•
Sonbaharda yapılacak SHP ve DYP genel kongrele-
rinde bu senaryoyu bozacak bir gelişme olabilir mi?
Zayıf olasılıklardan söz açılabilir; ama, yine de belli ol-
maz; burası Türkiye, göz açıp kapayıncaya kadar ne
olacağını kim bilebilir?
TEŞEKKÜR
Kızım Şima Begüm'ün rahatsızlığı ile yakından ilgilenen
Haseki Hastanesi Başhekimi
Doç.Dr. Ahmet Çetinsaya
ile
hünerli elleriyle ameliyatını gerçekleştirerek sağlığına
kavuşturan
KBBKlinikŞefı
Doç.Dr. Ş. Mehmet Ömür'e
ve
yakın ilgilerini esirgemeyen Haseki Hastanesi KBB Servisi
ile ameliyat ekibi elemanlanna teşekkürü borç bilirim.
GÜNDÜZİMŞİR
ELAZIĞ ASLİYE1. HUKUK
HÂKÎMLİĞİ'NDEN
1992 833
Davacı Hasan Akgüner ile davalı Sabite Gül arasındaki tapu ip-
tah ve tescil davasının yapılan duruşması sırasında verilen karar gere-
ğınce: Davalı Sabite Gül Aydınlar köyü Elaağ adresınde bulunama-
mış, zabıtaca yapılan araşurtnaya rağmen de adresi bulunamadığuı-
dan davab Sabite Gül 14.9 1993 gunündekı duruşmaya gelmediği
veya kendisini bir vekille temsil ettirmediğı takdirde ve delillerini de
duruşma gününe kadar mahkememize ibraz etmediği takdirde hak-
kındaki yargılamanın yokluğunda yapılıp karar verileceği tebligat
yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
Basın: 50052
İLAN
SIVAS ASLİYE 3. HUKUK
HÂKÎMLİĞİ'NDEN
1993 139
Davacı Safîye Ülkûlü tarafından davalı Niyazi Ülkülü aleyhine
mahkememize acılan boşanma davasının yapılan açık duruşması sı-
rasında.
Tüm aramalara rağmen bulunamayan davalı Niyazi Ülkülü'nün
30.9.1993 günü saat 09 10'da duruşmada hazır olması veya kendisini
bir vekille temsil ettirmesi. aksı takdirde geçerli bir özrii bulunmadan
mahkemede haar olmadığmda cerayan eden ışlemlere itiraz edemi-
yeceği. HUMK'nın 213 ve 377. maddeleri gereğınce ilanen tebliğ olu-
nur Basm: 50039
İLAN
ELAZIĞ ASLİYE 1. HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1993 233
Davacı SS Küçük Sanayi Sitesi Yapı Koop ile davahlar Arifoğlu
Osman Rema vs arasındaki tesbit davasının yapdan duruşması ara-
sında verilen karar gereğınce: DavaJılar Arifoğlu Osman Remzi, Arif
oğlu Sıddık. Hüsnü kızı Menduha. Mümıne oğlu Mustafa'nın adres-
len tespit edüemedığınden ilanen tebligat yapılmasına karar verılmiş
olmakla. davalı Anf oğlu Osman Remzı, Arifoğlu Sıddık, Hüsnü kızı
Menduha. Mümine oğlu Mustafa 23.9.1993 günü saat 09.00'daki
duruşmaya gelmedikleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirmedik-
len ve delillerini de duruşma gününe kadar mahkememize bildirme-
dikleri takdirde haklanndaki yargılamanın yokluklannda yapılıp
karar verileceği ilan olunur.
Basın: 50051