25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ1993CUMARTESİ OLAYLARVE GORUŞLER Nedenlaiklik?Türk modelinin eşsizyeri, dinsel inançlara mutlak birsaygı sağlayan laikliği anayasal düzenin temel taşı haline getirmiş olmasıdır. Bu sayededir ki Türk toplumudemokratik birdüzen yaratabümiş, insan haklanna saygîlı, çağdaş birtoplum olma özleminicanlı tutabilmiştir. Prof. Dr. NERMİN ABADAN-UNAT 2 9Ekım 1993 günü laik Türkiye Cumhuriyeü"- nin 70. yıldönümünü kutlayacağız. Devleti- mizin anayasal niteliği ancak 1937'de ulusal te- mel belgemize ışlenmış olmakla bera- ber Osmanlı İmparatorluğu'nun Tan- zimat'la birlikte başlatmış olduğu Batılaşma ve laikleşme süreci doruğu- na, ulusal egemenlik kavramına dayalı olarak yürütülen Kurtuluş Savaşımız- laoturtuldu İstanbul hükümetini temsil eden si- yasal otorite sahip olduğu dinsel sıfatı da kullanarak işgal kuvvetleri ile işbir- liği yaparken Anadolu halkı "Hakimi- yet-i milliye"y! zafere kavuşturmak için Kuvay-ı Milliye'nin etrafında ke- netlendi. Bu kenetleniş sadece Türk halkmın bağımsLZİığına ulaşabilmesi için girişmiş olduğu yüce bir savaş de- ğildi. bu direniş aynı zamanda Anka- ra'da yeşeren yeni devletın oturtulmak iştendıği düşünsel (fıkri) temeli de tem- sil ediyordu. Bu temel dinsel bir otorite yerine ulusal istençten (iradeden) gü- cünü alan laik bir güçtü. 23 Nisan 1920de Türkiye Büyük Millet Meclı- si'nin kurulmasıyla birlikte hukuksal söylemini bulan bu güç. Türk ulusunu tam bağımsızlığa erişürdiğı gibı onu "çağdaş medeniyetin" doruğuna çı- kartmayı da amaçlamıştır. Bu laik ana düşüncenin doğrultusunda yeni kuru- lan devletimizde 3 Mart 1924'te bir yandan Şeriye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-ı Harbiye-yi Uraumiye (Genel- kurmay) vekâletleri ile Hilafet ilga edil- mek suretiyle din ve ordunun siyasetle ilişkileri kesilerek sivil bir rejime yönel- menin ilk adımlan atılmış, öte yandan "dinsel olmayan" bir eğitim-öğretim sistemi gerçekleştirebilmek üzere Os- manlı İmparatorluğu'ndan beri yürü- tülmekte olan ikili eğitım sistemi 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kamınu'nun (eğitim-öğretim birliğinin) kabulü ile laik de\ letin çausıru tamamlamıştır. Bu köklü değişikükler nedeniyle Türkiye kuşkusuz tüm İslam aleminde eşi olmayan bir yere oturtulmuş bu- lundu. Amaç, laik bir devlet yönetimi kurmak suretiyle devlet ve din işlerini ayırmak, bireyin vicdan özgürlüğü- nün doğal sonucu olarak inanç siste- mini korumak ve bu inanca saygı gös- termek suretiyle onu vatandaşlann serbest iradesine terk etmekti. Başka bir deyişle Türkiye, İslam aleminde o tarihe kadar. hatta bugüne kadar, ikinci bir eşine rastlanmayan toplum- sal birdeneye gıriştı: Laik Müslüman- lardan oluşan bir toplum yaratmak! Kökleri Tanzimata kadar uzanan Türkiye'nin laikleşme çabalan üzerin- de bir buçuk yıizyıl geçmiş bulunmak- tadır. Atatürk'ün düşlemiş olduğu "dünya uygarlığı"nın düzeyine ulaş- mış bir Türkiye. henüz tam anlamıyla gerçekleşemedi. Böyle de olsa Duver- ger'nin tanımıyla demokrasiye yöne- len vesayet tipi tek parti sistemi, daha sonralan hazırlıksız çok partili yaşa- ma geçiş, onun ardından üç kez yapılan askeri müdahalelerle Türk demokrasi- si 21. yüzyıla doğnı insan haklan açı- sından eksik, siyasal kültür bakımın- dan henüz otoriter niteliklerinden an- nmamış olmakla birlikte giderek daha yüksek sesle konuşmaya başlayan, di- namik, saydamlaşmaya (şeffaflaşma- ya) çalışan katıhmcı bir toplum duru- muna geldi. Çok sesliliğin arttığı bir sı- rada elbette değişik görüş ve düşünce- ler çarpışacak. Ne var ki, bu çok sesliliğin ortasında laiklik ilkesini baş hedef haline getiren İsiamcı siyasal çevreler, Türk toplu- munu yeniden şeriata geri götürmek arzusundadırlar. Bu istemlerini ileri sürerken yeni bir egemenlik, yeni bir meşruiyet ideolojisi oluşturmuş bu- lunmaktadırlar. Bu İslamcı ideolojiye göre tüm yasalann AUah"ın iradesini gösteren ve bütün İslam toplumlan için geçerlı olan şeriatla uygunluk ha- linde olmalan gerekecektir. Şeriat, yanı doğru yol Allah'ın iradesini gös- teren bir yasa olduğundan, tartışıla- maz, insanlar tarafından değiştinle- mez. İşte günümüzde çözüm arama- mız gereken en önemli husus bu görüş- teyatmaktadır. Günümüzün çok partili sisteminde, siyasal görüşlerin açıkça ifade edilme- sine olanak veren ortamında, demok- ratik temel haklar yardımı ile kimi si- yasal parti sözcüleri, kimi yazar'düşü- nürler kendi ınanç sistemlerine uygun- luk yaratmak amaayla toplumun tü- münü, kişintn özel yaşamını en ınce aynntısına değin düzerüeyen, cinsler arasındaki ilişkileri eşitsiz bir konuma oturtan. Türk toplumunda bir çeşit sosyal Apartheid yaratacak olan bir düzenin savunuculuğunu yapmak- tadırlar. Çağımızın bireyi, devlejdn ceberrut kudretinden her zamandan daha çok korunmak isteyen, en geniş özgürlük- lere susamış bir insandır. Bu bıreyler küreselleşen bir ekonomik sisteinin yarattığj pazar ekonomisinin çarkın- dan bunaldıklan kadar sınırsız bir sek- süalite anlayışının beraberindegetirdi- ği düş kınklığırun da ezikliğini duyu- yorlar. Dolayısıyla kişisel düzlemde huzur ve mutluluğu birçoklannın din- sel inançta aramalan saygı ile karşı- lanması gereken bir olgudur. Şu kadar ki, bu dünyada ve öbür dünyada yüce bir dine sığınmak. bu özlenüe birlikte bireyin özgürlüğünü çok kapsamh bir biçimde sınırlayacak bir düzeni kabul etme anlamını taşımamaktadır. Dola- yısıyla özellikle Türkiye'nin karşı kar- şıya bulunduğu en büyük sorunlann- dan bıri şudur: Mutlak bir vicdan öz- gürlüğü anlamına gelen 'laik siyasal düzen'in içinde. bireyin kendi dinsel anlayışını korumak İcoşuluyla özgür- lüğünü nasıl güvence altma alacağız? Bu güvence kuşkusuz laiklik ilkesinin ödünsüz korunmasında yatmaktadır. Sorunu biraz daha aynntılı yanıtla- yabilmek için öncelikle daha geniş bil- gilere gereksinim vardır. Günümüzde sosyal bilim ve siyaset bilimleri İslam alanında kapsamh araştırmalar yürütmektedirler. Bun- lardan küçük bir bölümü Türk ka- muoyuna yansımaktadır. Öncelikle tartışılması gereken sorular şunlardır: Şeriat; standart, tek tip bir devlet mo- deli midir? Şeriatı resmi devlet ideolo- jisi olarak uygulayan Suudı Arabis- tan. Fas, Sudân. İran ve Pakistandaki rejimler birbinnin aynı mıdır, yoksa şeriat bunlarda çok farklı biçimlerde mi uygulanıyor? Bunlar arasında önemli farklar varsa. bunlar sadece ilk ikisinin kralhk. öteki üçünün cumhu- riyet olması ile açıklanabilir mi? Ben- zer şekilde halkın çoğunluğu Müslü- man olmasma karşın kısmen laik bir hukuk düzenine geçmiş olan Mısır, Suriye. Irak. Ürdün, Bangladeş, En- donezya, Malaysia'daki uygulamalar çerçevesinde İslam dini hangi alanlar- da etkili olmaktadır sorusu ortaya çık- maktadır. Sonuç Günümüz siyaset bilimcileri: a) Devletin temel niteliğini belirieyen res- mi İslam. b) Tasavvuf ve yereİ koşul- lardan hareket eden halkçı İslam, c) Kimlik sorununa çözüm getiren milli- yetçi İslam, ç) Siyasal bir örgütlenme gücü olarak şiddeti de benimseyen mi- litan. kara-yobaz İslam, d) Tekke ve tarikatlan siyasal örgütlenmenin bir öğesi durumuna getiren siyasal İslam arasında farklar saptamaktadır. Bunlardan hiçbiri İslamla birlikte çoğulcu. rekabetçi bir demokratik dü- zeni kurumlaştıramamışlardır. Türk modelinin eşsiz yeri, dinsel inançlara mutlak bir saygı sağlayan laikliği ana- yasal düzenin temel taşı haline getir- miş olmasıdır. Bu sayededir ki Türk toplumu demokratik bir düzen yara- tabilmiş, insan haklanna saygılı. çağ- daş bir toplum olma özlemini canlı tu- tabilmiştir. İşte bu nedenle laiklik, Türk demokrasisinin vazgeçilmez öğesidir. Beklentimiz yeni seçilen dev let baş- kanımızın bu ilkenin, değişik uygula- ma ve yasal düzenlemelerle içten oyul- masına nza göstermemesidir. Türk devlet sisteminde ödün vermeyi kal- dırmayan en önemli ilke laikliktir. ARADABIR Prof. REŞAT D. TESAL Önce Adalet.. Bir ülkenin başlıca temelini adalet oluşturur. Sağlam, şaşmaz, eşitlik ve insafa dayalı adalet düzen ve uygula- ması olan bir toplum kolay yıpranmaz, uzun ömürlü, hu- zurlu, güçlü ve mutlu olur. Osmanlı devleti, uzun yıllar böyle bir yönetimin canlı örneğini oluşturmuştur. Koca ülkenin çöküşünü hazırla- yan başlıca nedenlerden birini de, kuşkusuz adalet dü- zenine dahi bulaşan aksama ve soysuzlaşmalar teşkil etmiştir. Isabetli bir adalet uygulamasını, meslekte kaldığım 15 yıl süre ile ben de sağlamaya uğraştım durdum. Itiraf edeyim ki bu hiç de kolay olmadı. Çünkü toplum içi ve toplurnlararası ilişkiler günümüzde öyle hızlı ve karma- şık bir gelişme içinde ki kanunkoyucu bunları günü gü- nüne ayarlayamıyor, yasalarda açıklar artıyor ve niha- yet, genişledikçe karmaşık hale gelen adalet mekaniz- masınıetkinbirdenetimaltındatutmakdazorlaşıyor. Bu yüzden uygulama açıkları artıyor, hakkı isabetle yerine getirme olanağı ise zaman zaman aksamalar gösteri- yor. Buna, günün uygulamalarından bir örnek vereyim. Bir yakınımın kızı otomobil kazası geçirmiş, yolda, hem de kaldırımda giderken kendisine, rot bozukluğu yüzünden tamire götürülmekte olan bir otomobil çarpmıştır. Şans eseri, araba ile duvar arasında ezilip parçalanmaktan kurtulan kızcağız bu kazada yine de ağır yaralar alıyor. Dişleri kırılıyor, çenesi yarılıyor ve kalçası ağır biçimde zedeleniyor. Diş ve çenenin eser bırakmadan ıslahı ko- nusunda doktorlarımız kendilerine, Isviçre ya da Isvec'- te bir özel tedavi tavsiye ediyorlar. Aile, imkânlarını to- parlayarak tedaviyi isviçre'de yaptırıyor ve kazayı ya- pan arabanın sahibi ve malen sorumlusu yabancı uyruk- lu kimse aleyhine maddi ve manevi tazminatdavası açı- yor. Ne var ki mahkeme, gülünç sayılacak kadar küçük, üç milyon Türk Lirası'nı aşmayan bir miktara hükmet- mekle yetiniyor! Sıradan bir doktor vizitesinin üç yüz bin liraya yüksel- diği, en önemsiz bir ilaca on binlerce lira fiyat biçildiği şu dönemde bu tazminat, hakka insafa sığmayacak kadar düşüktür. Ve sayın yargıcı böyle bir kısıntıya sevkedebi- lecekbirnedenidüşünmekdahiimkânsızdır.Çünküyurti- çinde yapılacak bir tedavi dahi artık bu derece düşük bir ücretle karşılanamaz olmuştur. Bizce mahkemeye düşen, kazanın oluş şeklini, mağ- durenin ailece uğradığı felaketin büyüklüğünü ve niha- yet, bir banka müdürü olan ve önceleri pek hatırşinas davranmışken, sonradan, belki de avukatının telkini ile hatta kabalaşan sorumlunun bu 'özrü kabahatinden bü- yük' atasözüne pek uygun pervasızlığını dahi göz önüne alarak daha adil bir hükme varması idi. Nitekim, meslek anılarından birinde, ağır ceza heyetimizce hükmolunan ölüm tazminatını yüksek bulan Yargıtay kararına karşı ısrarla direnmiş, neticede mağdur atleye adilane bir taz- minat sağlamıştık. Yargı çalışmalarında, hükme, isabetli bir ölçü içinde varmak çok, ama pek çok önemli ve o derecede de güç- tür. Eskilerin adalet terazisi' dediği ölçeğe vurularak elde edilmesi gereken bu sonuç pek hassastır ve aynı zamanda sadece bilinçli vevicdanlı bir çalışma ile ulaşı- labilir niteliktedir. Yargıcın, bu işlemi yaparken, başka herhangi bir art düşünceye kapılmaması ise önde gelen kuraldır. • • • Bu satırları okumaları muhtemel meslektaşlar, her- hangi bir yanlış düşünceye kapılarak gücenmesinler. Tüm adliye camiasına, içinden gelen bir emektar olarak sonsuz saygı ve takdir duyduğum kuşkusuzdur. Ancak hepimiz insanız, yani çalışmalarımızın bir anında takdir zaafına düşebiliriz. Kuşkusuz ben de böyle anlar geçir- mişimdir. Yazıma kimseyi hedef almadım. Sadece de- neyimlerime dayanarak. karşılığı hiçbir suretle ödene- meyen bu feragat mesleğinin ne güç şartlarda yürütül- düğünüvenebüyükfedakârlıklargerektirdiğinibelirtmek istedim. TARTIŞMA SSK sağlık hizmetleri yeniden düzenlenmelidir... 20 milyon nüfusa sağlık hizmeti vermeye çalışan, ikinci büyük sağlık örgütlenmemiz olan Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)'nun reorganizasyonu zonınludur. Değilse. kötü işleü'len her kamu kurumu gjbi SSK'nın ve sağlık tesislerinin özelleştirilmesi gündemden düşmeyecektir. SSK bugün her ne kadar 20 milyona sağlık hizmeti götürüyorum diyorsa da elindeki olanaklara ve personelebakıldığında, bu nüfusa hizmet ulaşmasının olanaksızlığı hemen görülür. SSK sağlık tesisleri iyi ışletilmemektedir. Yılda bir kişi ortalama l.ökezmuayene olmaktadır. Bu rakam, tatii günleri de çıkanldığında SSK'da bir hekime günde 25 hasta düşmektedir. Bu bile abartılmış rakamdır. Gerçekte bu sayı 25'in çok altındadır. Bozuk organizasyondan dolayi bir hekim SSK'da pohklinik yaptığında 100'ün üzerinde hastaya bakmaktadır. SSK'da yatak doluluk oranı %70"in altındadır. Yani her 100 yataktan 30"u boştur. Bozuk organizasyondan dolayı SSK'lı hastalar yatmak için günlerce sıra beklemektedir. Sağlık Bakanhğı ve SSK karşılaştınldığmda, eskiden söylendiği gibi. SSK'lı hekimlerin çok fazla çahştığını söyleyemeyiz. Örneğin SSK'h bircerrah, Sağhk Bakanlığı'nda çalışan bir cerrahtan ancak %20 daha fazla ameliyat yapmakta, buna karşın bir kadın doğum uzmanı. Sağhk Bakanlığı'nda - çalışan kadın doğum uzmanından %23 daha az doğum yapürmaktadır. Örnekleri çoğaltabiliriz, ama yazımızın sınırlannı aşar. SSK sağhk hizmetlerinin hiçbir maliyet analızi yapıhnamaktadır. A hastanesinde bir hasta muayenesi kaça mal olmaktadır, bırmenisküs Niçin bu mahyetler B hastanesindekinden daha fazladır? Maliyetleri nasıl aşağıya çekeriz? gıbi sorunlar. geçmişte gündeminde hiç olmadığı gibi bugün de gündeminde değildir. SSK hastanesi başhekimi, SSK sağlık işleri müdürleri tamamiyle merkezi atama ile gelen, elı kolu merkeze bağlı. hemen hiçbir inisiyatifi olmayan "idareci konumundadır. Hemen her şey Ankara'ya bağımlıdır. SSK. koruyııcu hekimlik hizmetlerini, ilk basamak sağlık hizmetlerini kuramamış. işyeri hekimleri çahşmalanna gereken önemi vermemiştir. Bu nedenle dispanserler sevk memurluğu yapmakta. hastaneler hastalarla dolup taşmakta, işyerleri işyeri hekimi çoğunlukla çaüşürmamaktadır. Özetle. en azından yukandaki nedenlerle SSK'da reorganizasyonun zorunlu olduğunu savunuyoruz. ameliyau kaça mal olmaktadır? Bu çerçeveden olmak üzere SSK kısa vadede; 1. Yönetimde demokratikleşme ve desantralizasyonu sağlamalı, 2. Koruyucu ve ilk basamak sağlık hizmetlerini kurmalı, 3. Ürettiği hizmetin maliyet hesabını yapmalı, 4. Hizmetin standardizasyonlannı belirlemeli, 5. Verimlihği arttıncı tedbirlen almalıdır. • ••• - Kısa vadede en azından bu tedbirler alınmadığı takdirde, kurulması düşünüîen genel sağlık sigortası kapsamında SSK sağlık hizmetlerinin de entegre edilmesi ve SSK sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi tarüşmalan gündemden düşmeyecektir. Böyle bir konum gerçekleşecek olursa, bu da tüm sigortalılann aleyhine yeni bir kaos yaratacaktır. Dr. Şükrii Güner İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi BAŞSAĞLIĞI Derneğimizeskidönem Yönetim Kurulu üyelerinden Veteriner Hekim ERDOĞANASLAN'ı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Ailesi ve meslek topluluğumuza başsağlığı dileriz. Veteriner Hekimler Derneği Sayın İsak Alaton'un yazısı üzerine S ayın Alaton, 6 Temmuz 1993 tarihli gazetenizin konuk yazar köşesindeSaym Nezih Ne>-zi'nin daha önce yayımlanan iki yazısı ile ilgüi tartışma ortamı yaratılmasında fayda gördüğünü belirtmektedir. Ancak kendisinin nedense hiç değiamediği Sayı 'Rehbersiz Türkiye' başiıklı ikinci yazısıyla ilgili değerli görüşlerini de öğrenmekten memnun olacağız. Sayın Alaton'un görüşlerini beklediğim konu şudur: Şu anda 11 mılyonluk İstanbul şehrinin Tetefon Rehberi var mıdır, yok mudur?ITT Bilka'dan önce PTT bu işi biraz geç de olsa yapmış mıdır? Yoksa yapmamış mıdır? Sayın Alaton birmesai günü acaba hiç PTT'nin bilinmeyen numaralan 118'i aramış mıdır? Arayıp cevap alamadıysa bunun nedenlerini düşünmüş müdür? Herhalde PTT bu servisin kapasitesini 10, belki 20 kat artürmıştır, ancak bir kentin rehberi yoksa ne yapılırsa yapılsm yetersiz kahnacağı kesindir. Türkiye'de bu kadar yabana sermaye düşmanlığı var ise 111 Bilka nasıl olmuş da Türkiye'ye yabancı sermaye olarak gelmiş ve işini tamamlamadan niçin gitmiştir? Sayın Alaton'un, Sayın Neyzi'nin yazısına cevap vermek yerine kendi görüşlerini bildirdiği yazısına ilave olarak yııkandaki konularla ilgüi görüşlerini de bekliyoruz. MehmetArı Açıklamaazetenizın 21.7.1993 tarihli 2. sayfasında Aiük m • ^jAtaiürk ^ L • Üniversitesi ^ ^ ^ ^ ^ ^ öğretim ü> r elerinden ProfDr. Fehmi Efe'nin "Taıtışnıa" başiıklı "SnasOlayıve Üniversitelerinıiz" konulu yazısı ıncelenmiştır. Yazının aksine üniversıtemiz senatosu 4.7.1993 Pazar günü olağanüstü toplanarak Sıyas olaylan nedeniyle bir bildiri yayınlanmasına karar vefmiştır. Alınan karar ekte sunulmuş olup, gazetenizin aynı sayfasında yayınlanmasmı rica ederim. "Üniversitemiz senatosu Rektör Prof. Dr. Asım Gultekin Başkanlığı'nda toplandı. Karar no: 30- 2 Temmuz 1993 Cuma günü Sıvas'ta meydana gelen üzücö olaylar nedeniyle aşağıdakibfldirinin vayınlanması. Ülkenüzin birlik ve bütünlüğe en fazla ihtiyaç duyduğu bu dönemde Srvas olaylannı, demokratik, laik hukuk devletinin bütünlüğüne ve insanm yaşama bakkına yönelik saldınlan şiddede kınıyor, ölenlere rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyoruz." Prof. Dr. Asım Gultekin Rektör Prof. Dr. Tansel ÜnsaJdı Rektör Yrd. ve Sağ. Hiz. Mes. Yük.Ok. Müdürü Prof. Dr. Turgut Tanyolaç Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Gülendame Saygı Rektör Yardıması Prof. Dr. Fanık Kocacık Fen-Ed. Fak. Dekanı Prof. Dr. Ferit KoçoğJu TıpFak.DekanV. Prof. Dr. Mehmet Canbazoğlu Müh. Fak. Dekanı Prof.Dr.AtilIaAtalay Sağlık Bil. Ens. Müdürü Prof. Dr.Vahap Sağ Sos. Bil. Ens. Müdürü Prof.Dr.NecatiÇelik Divriği Mes. Yük. Ok. Müdürü Prof.Dr.MustafaGürel Sağ. Hiz. Mes. Yük.Ok. Müdürü Prof.Dr.MelihaAtalay Hemş. Yük. Ok. Müdürü Prof. Dr. Servet Özgür Doç.Dr.FuatÖnder Fen Bil. Ens. Müdürü Doc. Dr. Selim ınan Doç. Dr. Mehmet Akçay Yrd. Doç. Dr. İbrahim Acar Sıvas Mes. Yük. Ok. Müdürü PENCERE Senaryo?.. Medya -artık bu sözcük dilimize yerleşti- Tansu Hanı- mı da çığrından çıkartacak mı? Özal sizlereömür.. Geldi Tansu... Kimi sivri zekâlı, Tansu Hanım'dayeni bir maden keş- fetmek istiyor, yatırımını yapıyor: - Çiller yumruğunu vurdu!.. - Çiller damgasmı bastı.. 'Çiller, Özal gibi... Daha ortada fol yok, yumurta yok, kıyamet kopuyor; Tansu Hanım'ı kafakolaalıp "Özallaştırmak" üzerine bir çabanın şamataları ayyuka çıkıyor. Çiller bu cıvıklığa karşı aklı başında bir yönetim düze- ni kurabilecek mi? • Şamatanın bir yüzü kamuoyuna dönüktür; ama, bu şa- matayı kopartanların patronları enayi değil.. Patron düşünür: "Bu kız işi idare edebilecek mi? Sakın yüzüne gözüne bulaştırmasm?" İlk günlerde ortaya çıkan bu soru işaretinin çengeli yavaş yavaş kayboluyor; Çiller'in iç ve dış destekleri güçlüdür; partisinin örgüt kesiminde ve Meclis grubun- daki muhalefetin şimdilik yapabileceği pek bir şey yok- tur. En önemlisi Çankaya'nın bakışıdır; ama, Süleyman Bey, ülkenin siyasal yaşamında bir bunalım çıkarmayı neden istesin? Gözler Ctemirel'in üstündedir, Cumhur- başkanı 'Özallaşmak'tan kendini koruyacaktır. • Çiller, Başbakanlığa ne Demirel gibi geldi, ne de özal'ın koşullarıyla koltuğa oturdu. Tansu Hanım'ın arkasında sağlam bir siyasal parti ço- ğunluğu yok.. Veolmayacak.. Türkiye'nin o günleri geride kaldı. Demirel, ilk iktidar sınavında Adalet Partisi'nin büyük ağırlığını arkasına al- mıştı; siyasal iktidarı hiçbir parti ile paylaşmıyordu. özal, 12 Eylülden sonra güdümlü seçimlerle siyasal ik- tidarı eline geçirmişti; askeri faşizmin buldozeri toplu- mu öylesine ezip geçmişti ki kimsenin başını kaldıracak mecali yoktu. Yalnız bu kadar mı? Hayır.. Çoğu askeri darbe, geniş emekçi kitlelerini ezmek, uluslararası sermaye ilişkilerinin deyimiyle "ekonomi- de istikran sağlamak" için gündeme girer. Tansu Çiller, böyle bir "istikrar"\ devralmıyor. Üstelik siyasal iktidarı- nın sürmesi, SHP'nin payandasına bağlıdır. • SHP'nin ise işi güç... Tansu'yu "Özallaştırmak" isteyenlerin muradı belli: Çok hızlı özelleştirmeoperasyonları, işçiye-memura acı reçete, Güneydoğu'da toz duman.. Güneydoğu'da "köklü çözüm" adına açılacak yeni sayfanın askeri gürültüsü içinde işçi, memur, emekçi eylemlerinin talepleri eritilecek, özelleştirme operas- yonları "çağımızın yenilikçiliği"diye sunulacak, dış des- tekli ekonomik önlemler. çaresızlikte tek seçenek diye sineye çekilecek. • SHP de eyvallah diyecek.. Nereye kadar? 24 Mart'a.. 24 Mart dönüm noktasıdır. Yerel seçimlerde herkesin saçı önüne düşecek, ak mı, kara mı, belli olacak. Sosyal demokratlar silinmek tehlikesiyle karşı karşıyalar; ama, DYP için böyle bir olasılık defterde yok... • Sonbaharda yapılacak SHP ve DYP genel kongrele- rinde bu senaryoyu bozacak bir gelişme olabilir mi? Zayıf olasılıklardan söz açılabilir; ama, yine de belli ol- maz; burası Türkiye, göz açıp kapayıncaya kadar ne olacağını kim bilebilir? TEŞEKKÜR Kızım Şima Begüm'ün rahatsızlığı ile yakından ilgilenen Haseki Hastanesi Başhekimi Doç.Dr. Ahmet Çetinsaya ile hünerli elleriyle ameliyatını gerçekleştirerek sağlığına kavuşturan KBBKlinikŞefı Doç.Dr. Ş. Mehmet Ömür'e ve yakın ilgilerini esirgemeyen Haseki Hastanesi KBB Servisi ile ameliyat ekibi elemanlanna teşekkürü borç bilirim. GÜNDÜZİMŞİR ELAZIĞ ASLİYE1. HUKUK HÂKÎMLİĞİ'NDEN 1992 833 Davacı Hasan Akgüner ile davalı Sabite Gül arasındaki tapu ip- tah ve tescil davasının yapılan duruşması sırasında verilen karar gere- ğınce: Davalı Sabite Gül Aydınlar köyü Elaağ adresınde bulunama- mış, zabıtaca yapılan araşurtnaya rağmen de adresi bulunamadığuı- dan davab Sabite Gül 14.9 1993 gunündekı duruşmaya gelmediği veya kendisini bir vekille temsil ettirmediğı takdirde ve delillerini de duruşma gününe kadar mahkememize ibraz etmediği takdirde hak- kındaki yargılamanın yokluğunda yapılıp karar verileceği tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 50052 İLAN SIVAS ASLİYE 3. HUKUK HÂKÎMLİĞİ'NDEN 1993 139 Davacı Safîye Ülkûlü tarafından davalı Niyazi Ülkülü aleyhine mahkememize acılan boşanma davasının yapılan açık duruşması sı- rasında. Tüm aramalara rağmen bulunamayan davalı Niyazi Ülkülü'nün 30.9.1993 günü saat 09 10'da duruşmada hazır olması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi. aksı takdirde geçerli bir özrii bulunmadan mahkemede haar olmadığmda cerayan eden ışlemlere itiraz edemi- yeceği. HUMK'nın 213 ve 377. maddeleri gereğınce ilanen tebliğ olu- nur Basm: 50039 İLAN ELAZIĞ ASLİYE 1. HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1993 233 Davacı SS Küçük Sanayi Sitesi Yapı Koop ile davahlar Arifoğlu Osman Rema vs arasındaki tesbit davasının yapdan duruşması ara- sında verilen karar gereğınce: DavaJılar Arifoğlu Osman Remzi, Arif oğlu Sıddık. Hüsnü kızı Menduha. Mümıne oğlu Mustafa'nın adres- len tespit edüemedığınden ilanen tebligat yapılmasına karar verılmiş olmakla. davalı Anf oğlu Osman Remzı, Arifoğlu Sıddık, Hüsnü kızı Menduha. Mümine oğlu Mustafa 23.9.1993 günü saat 09.00'daki duruşmaya gelmedikleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirmedik- len ve delillerini de duruşma gününe kadar mahkememize bildirme- dikleri takdirde haklanndaki yargılamanın yokluklannda yapılıp karar verileceği ilan olunur. Basın: 50051
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle