Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20TEMMUZ1993SAU
OLAYLAR VE GORUŞLER
Genel anlamda grevveunsurlan
Sonuç olarak grevin tanımmı ve öğelerini çok iyi bilmek
uygulamada büyük değer taşımaktadvr. Zira toplu hareketleri
grev tanımına uyan işçiler. çalışmalarını durdurmak suretiyle
geçici olarak hizmet sözleşmesi kuralları dışma taşmalanna
rağmen bir yaptınm ile karşılaşmayacaklar, başka bir
anlatımla yasalar tarafından korunacaklardır.
Dr. EROL ALPAR As. Yük. İd. Mah. Üvesi
1
982 Anayasası'run 54. madde-
sinde (Any.m.54), "Toplu iş
sözleşmesinin yapılması sıra-
smda uyuşmazlık çıkması ha-
lınde işçiler grev hakkına sâ-
hıptirler. Bu hakkın kullaml-
ması usul ve şartları ile kapsam ve
istisnalan kanunla düzenlenir..." de-
nilmektedir.
2822 sayılı Toplu Sözleşme Grev ve
Lokavt Kanunu (TSGLK), 275 sayılı
kanundaki düzenlemederv uzaklaşma-
dan ve buna Anayasa"daki hükümleri
de eklemek suretiyle, yasal olan ve ol-
mayan grev yanında. genel anlamda
grevin de tarum ve öğelerine yer v ermiş
bulunmaktadır. Yasal olan ve olma-
yan grev konulannı bir başka ıncele-
me konusu yapmak üzere grevin tanı-
mına geçebiliriz.
Genel anlamda grev: işçilerin toplu-
ca çalışmamak suretiyle işyerinde faa-
liyeü durdurmak ya da işin niteliğine
göre önemli ölçüde aksatmak amacıv-
la, aralannda anlaşarak ya da bir ku-
ruluşun aynı amaçla toplu çalışmama-
lan ıçin verdiği karara uyarak işı
bırakmalanna grev denilir. biçiminde
tammlanmıştır (TSGLK. m.25 1). Bu
tanımdan grevin üç öğesinin bulundu-
ğu anlaşılmaktadır. Bunlar; 1. Anlaşa-
rak ya da sendika karanna uyarak işın
bırakılması; 2. İşçilerin topluca işi bı-
rakmalan: 3. İşyerinde faahyetı dur-
durma ve aksatma amacı. olarak sayı-
labılır.
1- Grev konusunda anlaşarak ya da
sendika karanna uyarak işin bırakıl-
ması Koalisyon öğesi de diyebileceği-
miz bu öğe "işçilerin aralannda anlaş-
ması" ya da "bir kuruluşun aynı
amaçla toplu çalışmamalan ıçın verdi-
ği bir karara" uymalandır. O halde.
grev için aynı amacin ızlenmesi dışın-
da. bu amacın kollektıf olarak izlen-
mesi de gerekmektedir. Başka bir de-
yışle kollektif hareket greve katılanlar-
ca kararlaştınlmalıdır.
İşçilerin topluca anlaştıklannı kabul
ıçın karara katılacak işçı sayısı konu-
sunda hükmeyer vermc-en TSGLK
grev karanna katılacak işçılenn. o
ışyennde işi durduracak ya da önemli
ölçüde aksatacak nispette olmalanna
da önem vermemiştir.
TSGLK işçilerin kendi aralann-
da anlaşmalan dışında bir kuruluşun
karanna uyarak işi bırakmalannı da
grev olarak nitelendırmiştir. Bu kuru-
luşun genelde, işçı sendikası ya da
konfederasyon gibi belirli özellikte bir
işçi kuruluşu olması gerekir. Genel
grevde yasal grev için aranılan toplu iş
sözleşmesi yetkisinin bulunması ve işçi
şendikasının üye sayısı koşul değildir.
İşçilerin topluca çalışmamalan ıçin ve-
rilen bir karara uyulması, anlaşmanın
yerine kaim olmalıdır. İşçilerin arala-
nnda zımni olarak bir anlaşmaya va-
np. topluca çalışmama amaanı taşı-
malan yeterlidir.
2- İşçilerin topluca işi bırakmalan:
Grevin bu ikinci öğesini, işçilerin fıi-
len işi bırakmalan ve işçilenn ışı toplu-
ca bırakmalan başlıklan altında ince-
lemek gerekmektedir. TSGLK'na
göre bir eylemin grev olarak nitelendi-
rilebilmesi için işçılenn işi bırakmalan
gerekmekiedir. (Any.m.54, TSGLK
m.25 1). İşı bırakma. ışçinin sözleşme
uyannca yapmaya zorunlu olduğu işi
bilerek bırakması veya ışbaşı yapma-
ması biçiminde tanımlanabilir. işin
bırakılması geçici olduğuna göre işin
kesin olarak terk edilmek suretiyle bı-
rakılması grev sayılamaz. Grevden
amaç. onaylamava vanldıktan sonra,
haklannı elde eden işçılenn işe tekrar
dönmeleridir. Grevin koşullanndan
birisi de, işçilerin işi topluca bırakma-
landır. Ancak burada karşhnıza çıkan
sorun. çalışmakta olan işçilerden ne
kadannın işi bırakmış olması "topluca
işi bırakma" olarak nitelendirilecektir.
Bu konuda 275 sayıh kanunda olduğu
gıbi, 2822 sayılı kanunda da bir açıkhk
bulunmamaktadır. Aranacak olan,
toplu işi bırakmanın. işyerinde üretimi
ve böylece çalışma banşını ciddi ölçü-
de aksatmış olmasıdır.
3- İşyennde faaliyetı durdurma ve
aksatma amacr.
Grevden söz edebilmek için yalnızca
işçilerin işi bırakmalan yeterli olma-
yıp, bunun vanmda işi bırakma, işye-
rinde faaliyetı durdurmak ve işin nite-
liğine göre önemli ölçüde aksatmak
amacıyla yapılmalıdır. İşi aksatmak
amaa taşımayan iş bırakmalar grev
olarak değerlendirilemez. Hastalık.
kaza. kişiseî veya ailevı nedenlerle ışini
bırakan veya işine gitmeyen işçınin.
yapılmakta olan greve katıldığını söy-
îemek mümkün değildir.
Gene işyennde. işi durdurma veya
önemli ölçüde aksatma amaa dışında
hareket etme halinde de grevden bah-
sedilemez. İşçilerin aralannda anlaş-
mak veya anlaşma olmaksızın topluca
sinemaya gitmeleri örneğinde olduğu
gibi.
Genel anlamda grev konusundaki
açıklamalara son vermeden önce. gre-
vin koşullan arasında yer alan işçi
kavrarruna da değınmekte yarar bu-
lunmaktadır.
Bilindiği üzere. greve ancak işçiler
tarafından gidilebilir. TSGLK'da işçi
tanımına yer verilmemış olmakla bir-
likte. genel olarak; bir hizmet akdi ile
işverene bağımlı olan herkese işçi deni-
lebilir. Kamu hizmeü görevlileri. ser-
best meslek sahipleri, zorunlu çalışma-
ya mahkûmlar işçi niteliğini taşıma-
dıklanndan. TSGLK açısından işçı
sayılamazlar. İşçı sayılmadıklan için
de grev hareketine girişemezler.
Sonuç olarak. grevin tanımmı ve
öğelerini çok iyı bilmek. uygulamada
büyük değer taşımaktadır. Zira toplu
hareketleri grev tanımına uyan işçiler,
çahşmalan durdurmak suretiyle geçici
olarak hizmet sözleşmesi kurallan dı-
şına taşmalanna rağmen bir yaptınm
ile karşılaşmayacaklar, başka bir anla-
tımla, yasalar tarafından korunacak-
lardır.
Buna karşılık işçilerin işi bırakmala-
n biçiminde gerçekleşen eylem. grevin
oluşması için aranılan unsurlan taşı-
mıyorsa, disiplinsiz bir hareket olarak
nitelenebilecektir. Bu durumda. işçi-
nin sorumluluğuna neden olan iş y ap-
ma borcunu yerine getirmemesi duru-
muyla karşılaşılır. Bu durum. işvere-
nin veya vekilinin disıplin yetkisinı
kullanmasına. hatta daha ileri giderek.
sözleşmeden doğan yükümlülüklerin
yerine getirilmemesine bağlı olan vap-
ünmlann uygulanmasına yol acabilir.
ARADABIR
VECİHİTİMUROĞLU
Suçlıı Aziz Nesin mi?
Çiller hükümetinin programı tartışılırken, Sıvas'ta ger-
çekleştirilen laik aydın kıyımı da gündeme getirildi. ilk
söz, Necmettin Erbakan'ındı. Erfcakan'a göre. Müslü-
manlar kanı ve öldürmeyi sevmezler Sıvas'ta, halk her-
hangi bir eylemde bulunmamıştır Olaylar, "Sıvas'a
dışarıdan giden bir azınlığın tahriki" sonucu doğmuştur.
Mesut Yılmaz, Alparslan Türkeş, Içişlerı Bakanı ve De-
niz Baykal da, özdeş görüştedirler Aklıma bir fıkra geli-
yor, ama söylemeyeyim. Yine de Deniz Baykal'a bir çift
sözüm var: Sürüye giren kurda, süru sahiplerinin karşı
çıkması doğaldır, ama CHP'nin Genel Başkanı'na ne
oluyor? Hangi şeriatçı size oy verecek? Hiç olmazsa, ta-
rihinizesahipçıkın.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, Aydın Güven Gür-
kan'ın dışında, genel hava Aziz Nesin'in tahrikçi ve suç-
lu olduğu noktasındaydı. Tarih kürsüsünden, demokrasi
adına yapılan bu suçlama, Cumhuriyet tarıhinin en bü-
yük karasıdır. Aziz Nesin, düşünceleri ve ilkeleri bilinen
bir yazardır. Bütün dünyada, Türk yazınının yüz akı sayıla-
bilecek eylemlerde bulunmuştur. Tahrikçilik yapacak
denli denstz değildir. Kişiliği elverişli değildir kışkırtcılı-
ğa. Bütün bunları bir yana bırakıyorum. Olayların mantı-
ğı, bu suçlamaları haksız kılıyor. Düz mantık, Aziz Ne-
sin'in "din dahil" her toplumsal kurum hakkında eleştiri
hakkının olduğunu kabul eder. Buna hayır diyecek kişi,
kendisini demokrasi savunucusu olarak tanımlayamaz.
Aziz Nesin, perşembe günü, kendisine verilen görev ge-
reği, laiklik üzerine konuşmuştur. Bu ülkenin 37 seçkin
şairinin, yazarının, ressamının. müzikçisinin ölümüne
yol açan olaylar, cuma namazından sonra gelişmiştir.
Öyleyse, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kürsüsünü
"Islama selam!" kürsüsü durumuna düşüren siyasetçi-
ler, gerçeği saptırmak yarışına girmişlerdir. Bu siyaset-
çiler, kışkırtmanın merkezinin "cami" otduğunu, nasıl
gözardı ederler? Ülkenin sağlığı ve esenliği için siyaset
yaptyorlarsa, "Sıvas'ta, bazı camllerde, özellikle Paşa
Camii'nde, laiklik aleyhine, şeriatçılarca kışkırtma yapıl-
mıştır. Bu kışkırtmanın sonunda. bu yurdun yetiştirdiği
önemli şairlerimiz, yazarlarımız, ressamlanmız, müzik-
çilerimiz öldürülmüştür. Şeriatçılann karşısında devlet
aciz kalmıştır. Bu durumu kınıyoruz" demeliydiler. Tarih
kürsüsünden bu sesi duyan şeriatçılar, kendilerinde,
demokrasinin önünü tıkayacak gücü bulamayacaklar-
dır. Ama, bu konuşmalardan sonra, Mesut Yılmaz'ın
kağnısını kıracaklar, Baykal'ın gölünü kurutacaklardı.
Bayan Çiller'in başına Nakşi türbanı geçirirlerse, hiç
şaşmam. Bence, ilk kışkırtma, Menderes'in "Sizisterse-
niz, hilafeti de geri getirebilirsiniz" mantığıyla başlamış-
tır. Bu cümle, Cumhuriyete karşı itilatçı kışkırtmasıdır.
Bu kışkırtma ölçüsünde önemli bir kışkırtma da, Süley-
man Demirel'den gelmiştir. Demirel, "Bu memlekette,
herkes. göğsünü gere gere 'Müslumanım' diyebilmeli-
dir" demişti. Sanki, "Müslumanım" demeyi yasaklayan
bir yasa ya da politika varmış gibi! Üçüncü kışkırtmanın
miman, Kenan Evren. O her şeyi bildiğini sanan ABD
öğütlü general, Atatürkçülük adına, "Solculuğu, ancak
Islamlıkla önleriz" fetvasını, anayasa ilkesi yapmıştır.
Tarih, Kenan Evren'i bağışlamayacaktır. Son kışkırtma
da, Bayan Çiller'in Doğru Yol Partisi'nin kuruluş yıldönü-
mündeki ağır "tahriki'dh. "Doğru Yol Partisi ezan de-
mektir. Doğru Yol Partisi bayrak demektir" sözleri. şeri-
atçılara sunulan bir ödüldür. ABD'de yetiştirileceksin,
tüm yaşamında alnın secde-i rahmanı görmeyecek, ya-
şamında bir gün olsun Doğu'yu ve Güneydoğu'yu gör-
meyeceksin, Atatürk'ü ve Kurtuluş Savaşı'nı özümseye-
cek hiçbir ekine sahip olmayacaksın, yeri yokken
ezandan ve bayraktan söz edeceksin. işte kışkırtma bu-
dur. Gerçekten, sorunları çözmek istiyor musunuz?
Yapılacak tek şey, 1950'de
1
başlatılan Cumhuriyet karşıtı
politikaları bırakmanızdır. Halkın karşısına yiğit bir dev-
rimci olarak çıkınız. Halkın sizinle birlikte olduğunu gö-
receksiniz. Şeriatçılann bir avuç olduğuna tanık olacak-
sınız.
OLUM
Sen Dosttun,
Dostluk sembolüydün
Sen umut,
Sen sevgiydin dolu dolu...
Hıç bir zaman yerı dolmayacak,
doldurulamayacak öğretmemmiz,
bızler var okjukça sen her zaman
her yerde bizimle olacaksın.
Değerlı öğretmen agabeymız ve
arkadaşımız
ALI KADEM'i
17.07 1993 günu kaybeltık Acı haberi tüm sevenleri
ne duyurur, kendisine rahmet, aılesine başsağlığı dıieriz.
Aiibeyköy Eğitimciler Tüketim Kooperatifindeki
Öğretmen Arkada^ları ve Dostları
TARHŞMA
Savunma sanatı ve görevi
P
olitikayla ilgili
olmadıkça.
toplumu pek fazla
ilgjlendirmeyen
konulardanbinsi
de, meslek
yaşamıdır.
Doktorlan güçlükle
ayırabilirsek, toplumda hiç bir
meslek, özel yaşama avukatlar
kadar kanşmış değildir.
Avukatın uğraşısı, bir yandan
yasama görevine benzer, öte
yandan sanat ve edebiyata sıkı
sıkıya bağlıdır. Hiç bir meslek,
avukaüık kadar eski değildir ve
hiç biri büyük bir ülküye. onun
kadar soyluca sadık
kalmamıştır.
Yaşam karşısında yasalar,
daima karanlık ve noksandır.
Yasalan aydınlatan ve bir
bakıma yasa koyııcu gibi de
düşünmek zorunda olan,
avukatlardır. Bir yargıcın
bulunduğu her yerde, en az ıki
avukat vardır. (Yargıçlar,
davacı ve davalılarla başbaşa
kalsalardı... ne kadar sıkıcı
olurdu.)
Avukatlar; "Yalnızca bağımsız
insan olmayı değil. fakat
insanlann en bağımsızı olmayı.
onur sayarlar'", yalnızca
yasalan uygulamakla
yetinmezler. hukuku
yaratmaya ve yaşatmaya da
çalışırlar. Avukat, "hakkın
yapıcısıdır". Avukathk, bir
"savunma sanatı ve görevidir."
Yasalanmızda "görev"
yönüyle avukathk, "iş sahibi-
işçi" ilişkisi içinde ele abnmıştır.
"Sanat"' özelliğı ise, dava
dilekçelerindebile
önemsenmemektedir. (İş
çokluğu... nedeniyle olsa
gerek).
Çok eski zamanlarda,
"Müşterinin minnettarlığının
ihtiyari vergisi" olarak kabul
edilen "hukuksal yardımın"
günümüzdeki karşılığı.
"vekalet ücretı" ve "avukathk
parasf'dır.
Ne mınnettarlık duymak, ne de
isteğe bağlı da olsa "vergi"
ödemek istemeyen günümüz
insanı için avukata verilen.
yalnızca bir "ücret" ve
•_"para"dır.
Ücret ve para... tüm görevler
için kuşkiısuz, emeğin
karşılığıdır. Sanat ise, nesnel
karşıbğı düşünülmeden
Sürdürülen, "düşünsel" bir
çalışmadır.
Savunma sanatı'nm gerçek
karşılığı, ancak her davada
hukukun ve adaletin
somutlaştınlması olabilir.
(Ancak önemli olan. iş
sahibinın sanat anlayışıdır).
"Yasa insanı" ile "hukuk
insanı" arasındaki mücadele,
avukatın iç dünyasındaki
hesaplaşmasıdır. (Hukuk
devletinde yalnızca yasalan
uygulayanlar ile, yasalara ve
uygulayıalanna rağmen hukuk
devletini savunanlar arasındaki
fark. farkedilmeyecek incelikte.
fakat pek keskindir).
Avukat, davasını yasalara
dayandınp, konuyla ilgili örnek
kararlar bularak, "görevTni
yerine getirmiş olur. Avukatın,
davasını kazanması ya da
kaybetmesi sonuçta. örneğin
Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu'nun (HGK) karanna
bağbdır.
Yasaya göre. yargıç için
uyulması zorunlu olan
HGK'nın, o ana kadar geçerli
olan ve avukatın da dayanmış
olduğu, görüşünü
değiştirebilmesi ise, her zaman
olasıdır. "Oysa hukuk,
insanlann alınyazılannı
rastlantılara bırakmayan bir
disiplinin adıdır." (Sn. Sami
Selçuk, Yargıtay 4. Ceza
Dairesı Başkanı).
1-IGK'run o dava için
"tartışılmaz karan" ile,
avukatın "yasa insanı" olarak
müvekkiline karşı "görevi"
sona erer.
Her dava, "kuşku" ile başlar
(ve biter). Yargısal adaletin
doğurduğu kuşku ile,
"kesinleşen karar" üzerinde
avukaün "otopsi" yapması,
"görevinden" önce ve sonra,
"hukuk insanı" olmasından,
olması gerekmesindendir.
"... Yasalann yeterliliğini ve
gerçekliğini araştırmayân.
kötülükleri eleştirmeyen kimse
hukukçu olamaz. Hukukçu
korkusuz ve bağmsızdır." (Sn.
Yekta Güngör Ozden, Ay.
Mah. Bşk. "Hukukun
Üstünlüğüne Saygı" s. 54).
Yargıcı (olay haİckında bile)
içuhatlarla bağlayan. "düşünce
üretmeyen yargıç" isteyen
bugünkü yargıîama
sistemimizde, müvekkilini
"hukuk insanı" olarak
savunmak. avukatiçin zor
fakat "olması gereken"dir.
Adaletin gerçckleşebilmesi (Ey
bakire, gözlerin açılmalı)
ancak. "düşünen ve hükmüne
güvenen yargıç"ın "direnme
karan" vermesine,
verebilmesine bağlıdır.
Yargısal adaleti (içtihatlara
rağmen) gerçekleştirebilmek,
avııkatbk sanat ve görevidir.
Adaletle müvekkili arasında,
yalnız bir insandır avukat.
Av. Hulusi Metin
İstanbul
Özelleştirme mi? Yağma mı?
S
on günlerde bir
özelleştirme
fırtınası
Türkiye'yi
değişimve
yenıleşme
yutturmacası iİe alabildiğine
sarsıyor.
Esen bu havadan etkilenmeyen
yok gibi. Hatta bazı sol
çevrelerde açıkça söylenmese
bile yapılan işlere verilen
kararlara ortak olanlar bile var.
Diyorlar ki özelleştirme kamu
açıklannı azaltıp enflasyonu
önleyecek. Kareden KİT'ler
satıldıkça zarar edenler devlete
daha büyük yûk olmaz mı?
Elbette olur. Kamu açıklan
daha da artarenflasyonun önü
alınamaz.
Amaç özelleştirme yolu ile
devleti küçültmek bireyi öne
• çıkarmakrnış, öyle diyorlar.
Bireyin özgür olması,
ekonomik yönden özgür
olması ile olur. KİT'lerin
satılarak devlet varhklannın
ejden çıkanlması ile değil.
Özelleştirmeyi isteyenler bunu
Robert Kolej Türkçesi
ilke haline getirenler ya
medyanın etkisinde kalanlar ya
da bu işten çıkar umanlar.
Özelleştirme bir yağmadır. Bu
yağma ile sermaye daha da
semirecek, kurduğu tröst ve
kartellereliyle halkın
ekonomik özgürlüğünü elinden
alacak.
Siyasiler KİT'lerin muhakkak
saülması gerekir demek
suretiyle, kendilerini sermaye
çevrelerine teslim etti. Oysa
özelleştirme sömürünün bir
şekli. Yabancı sermayeyebu
eçtiğimiz4
temmuz pazar
günüMilliyet
gazetesinde
Hasan Pulur,
^ ^ "Olaylar ve
İnsanlar" sütununda, bugün
Robert Lisesi diye anılan
okulda çıkanlan Çağn adlı
edebiyat dergisınin son
sayısında bulunan bir yazıya
değiniyordu. Okulun Türkçe
öğretmenlerinden Adil İzci bu
yazıda, son zamanlarda
"dilimize yapışan yerli yersiz"
kullandığımız sözcük ve
deyimlerden örnekler vermiş ve
buegilimieleştirrnişti. Pulur.
İzci'nin yazısından, argo
olmaktan çıkıp günlük
konuşmamıza girmekte olan
"acayip güzel", "jeton
düşmedi". "kafalamak",
"yemezler" gibi sözcük ve
deyimlerden örnekler de
aktanyordu.
Pulur, böyle bir yazıyı
yayımladıklan için Robert
Lisesi öğrencileriru ve
öğretmenlerini kutluyor. ancak
"'Onlann bu yapuklanndan.
ana dillerine gösterdikleri bu
bağlılıktan ne kadar
mutluysak. onlar adına biraz
da üzgünüz" diye devam
ediyordu. Pulur, üzüntüsünün
nedenini de açıklıyordu;
"Türkiye'ye, anadillerine bu
kadar sahip çıkan bu gençlerle,
Başbakan Tansu Çiller aynı
okuldan..." Arkasından,
Çiller'in Türkçe hatalan
sıralanıyordu.
Ertesi gün, 5 temmuz pazartesi
günü Sayın Cüneyt Arcayürek,
"Güncel" sütununda Hasan
Pulur"un bu yazısına gönderme
yaparak, Çiller'in bozuk
Türkçesi için '"Robert Kolej
Türkçesi" ifadesini
kullaruyordu.
Yazılannı her zaman büyük bir
zevkle okuduğumuz,
sevdiğimiz, saydığimız bir
ağabeyimiz olan Saynn
Arcayürek'in sözlerinin
kamuoyunda yanlış bir
anlamaya yol açmaması için
şunu anımsatmakta yarar
görüyorum. "Robert Kolej
Türkçesi"', aynı zamanda Sayın
Bülent Ecevit'in de Türkçesidir.
Sadece o mu? Ülkü Tamer.
Tomris LJyar, Nazh Eray.
Orhan Pamuk, Pınar Kür,
Robert Kolej mezunu şair ya
yol açıhdığında. bağımsızhğm
da sonu olur.
Ne denirse denilsın özelleştirme
zenginler kulübünün bir
tuzağjdır. Asgari ücretin sefalet
sırunna yaklaştığı hatta aştığı,
işsizlerin çığ gibi çoğaldıği bir
Türkiye'de zaman çalışanlann,
dar gelirlilerin aleyhine
işlemektedir.
Sosyal demokratlar, tröstler ve
kartellerin halkın elinden
yaşama hakkını almalanna
ortak olmamahdır.
Av. Sadi Hasan Ayna
da yazarlanmızdan sadece ilk
akla gelenleri. Aynca
meslekleri gereğj Türkçe'nin en
güzel örneğini sunan tiyatro
sanatçılanmız arasında Engin
Cezzar'dan Genco Erkal'a, Ali
Taygun'dan. kendisi diksiyon
dersleri vermekte olan Can
Gürzap'a kadar sayısız Robert
Kolej mezunu vardır.
Sanılabileceğinin aksine
Robert Kolej, sağladığı genel
kültür sayesinde gayet zengin
bir sözcük dağarağı
kazandınyor. Okulda Türkçe
edebiyat dergisi yayımlamarun
olduğu kadar, telifTürk
piyesleri sahneye koymanın da
çok gerilere giden bir geleneği
var. Tabü, bunlardan feyz
almasını becerebilene...
GönûlPultar
PENCERE
Şeriatçının Kökü
Dışarıdadır..
Eski Mısır Devlet Başkanı EnverSedat'ın öldürülmesi,
bir Hollyvvood filminin senaryosuna benziyordu.
Kahıre 1981 .
Sedat, 1973 savaşının yıldönümünde yapılan geçit tö-
renini onur locasından izliyorken, törene katılan birlik-
ten kimileri silahlarını doğrultup ateş etmeye başlıyor-
lar, Devlet Başkanı sizlere ömür...
Sedatın çarpıcı ölümünden sonra yerine Hüsnü Mü-
barek geçti...
Gazetelerde okuduğumuza göre şimdi de Mübarek
için suikast tezgâhı kurulmuş; 'Kör Imam' diye ünlenen
şeriatçı hocanın yandaşları, Mısır Devlet Başkanı'nın
detterini dürmek için bir düzen hazırlarken yakalanmış-
lar...
islam dünyasmın neresine bakarsan bak, suikast,
ölüm, idam, iç savaş, savaş, kargaşa, kıyamet, cehalet,
gerilik, sefalet ve pislik...
Nedir bu?
Müslümanlık yüzünden böyle bir sonuç doğduğunu
kimse söylemesin..
Şeriat yüzünden olabilir.
•••
Şeriat, en kısa tanımıyla İslam hukukudur; ama, Kur'-
an'da bir ayette "din işlerinde uyulması gereken yol"
olarak şeriat sözcüğü geçiyor..
Peki, nedir bu yol?
Şeriat'a ilişkin konuları "fıkıh" inceler. Eğer "fıkıh"ta
derinleşmek isterseniz, ayrıntıların okyanusunda kulaç
atarak kıyısız bir denizde çırpınır durursunuz. Çünkü fı-
kıh, Tanrı ile insan ve insan ile ınsan arasındaki ilişkileri
biçimsel mantıkla irdeleyip saptamaya çalışır ki bu işin
içinden çıkmak olanaksız gibidir.
Şeriat sorunlarına yorum bulmak için çalışan fıkıh us-
taları, dipsiz kiler boş ambarla uğraşa uğraşa, yüzyılla-
rın birikimini yeni kuşakların sırtınayığmışlardır. Sonuç-
ta insan yaşamdan kopmuş; toplum düzeni; donmuş,
kalıplaşmış, kireçleşmiş, küflenmiş kuralların boyundu-
ruğuna bağlanmıştır. Kadın örtünecek mi? Hırsızın eli
kesilecek mi? Faiz haram mı? Zina yapan taşlanarak öl-
dürütecek mi? Miras paylaşımında kadın ikinci sınıf mı
sayılacak? Tanıklıkta bir erkek iki kadın yerine mi geçe-
cek? Devletin düzeni şeriat üzre mi olacak? Bütün bun-
lar bir kenara; çağımızda Çin seddinden -Adriyatik'e
kadar da değil- Atlas Okyanusu'na kadar Müslümanlık
dünyasında şeriatçılarla laiklik yandaşları boğaz boğa-
za..
Ezan seslerinin çınladığı her ülkede, islam ortaçağını
aşmak için kavga var...
•••
Türkiye'yi bu dipsiz kavgaya sürüklemek isteyenler
günden güne güçleniyorlar: bu durumda her Müslüma-
nın şeriatçı olmadığını bin kez söylemekte yarar var..
Alevi, Müslümandır; ama, şeriata karşıdır; Anadolu
Müslümanı, Sünnide olsa, Arabistan çöllerindeki şeria-
tın buyruğunda bir yaşama razı olamaz; Anadolu topra-
ğında, islam inancını yobazlıkla karıştırmaya kalkışanla-
r# yüz vermezler.
1923 Devrimi, laik cumhuriyetin kuruluşuyla bu tartış-
malara bir nokta koymuştu.
Bugün yaşanan süreç karşıdevrim niteliğindedir; Tür-
kiye'yi ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyenlerin gü-
cü de Anadolu'nun dışından kaynaklanıp destekleni-
yor...
Şeriatın kökü dışarıdadır!..
Çöl şeriatını, Anadolu yaylasında uygulamak isteyen-
ler, milliyetçi değil, ümmetçidirler: erkeği kul, kadını kö-
le sayan politikayı siyasal iktidara taşımak için Müslü-
manlığı kullanıyorlar.
İnsana ve islama çağımızda yapılacak en büyük kötü-
lükde iştebudur.
İstanbul Eyüp Şubemiz
eski Yönetim Kurulu üyesi öğretmen
ALİ KADEM'i
bir trafık kazası
sonucu kaybettik.
Ailesine ve tüm dostlanna
başsağlığı dileriz.
EĞİTİM-İŞ SENDİKASI
GENEL MERKEZ
YÖNETİM KURULU
D U Z E L T M E
Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.'den
Tasarruf Sahipleri İçin Sirküler
Bankamızın 800 milyar TL arünlan sermayesınde yenı
pay alma haklannın kullanılmasından sonra kalan ve
halka arz edilecek tutar 2.027.076.000 TL olarak
duzeltilmiştır.
llgılilere duyurulur.
YAPI ve KREDİ BANKASI A.Ş.
Genel Müdürlük
İLAN
AĞAÇÖREN KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1990,308
. Alidede Yıldınm tarafından Kıymet Yıldınm ve arkadaşlanna
karşı Kınmıni kovü. 152 ada. 63 parsel sayilı taşınmazın kadastro
saptamasının iptali için açılan davanın yapıtın yargılaması sırasında
verilen ara karar uyannca:
Araştırmalara rağmen adresi bulunamayan Ağaçören ilçeşi Kın-
mini köyünden Rıfat Yıldınm mirascısı dahili davalı Nejla Ünal'ın
mahkememian duruşma günü olan 6.8.1993 günü saat 10.00'da
mahkememızde haar bulunması veya kendisini bır vekille temsil et-
tirmesi. gelmediğinde veva kendıni vekille temsil ettirmedığinde yok-
luğunda >argılama yapılacağı ve karar venleceği teblığı yerine ilan
olunur.
Basın 34869