25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 20 TEMMUZ 1993 SAL» KULTUR İstanbul Festivali'nde üç konser yöneten Oxford Şehir Orkestrası'mn sürekli şefi Cem Mansur: Müzik,herşeyleyüzyüze gelmeninyolu NtLGÜNTOPTAŞ Aya Irim'nın loş, rutubetli ve hanka bir akustiğe sahıp olağanüstü atmosfe- rinde Bükreş Fılarmoni Orkestrası ve Londra Pro Musica'nm provasıru ızliyo- ruz. tkı farkh ülkeden ve kültürden gelen orkestra ve koro arasında iyı bir uyum kurulmuşa benziyor. Şef otuzlu yaşlar- da. üzerinde blue-jean ve keten gömlek var, saçlan kıvir kıvır ve uzun. Örkest- ra>ı yönetirken hareketleri zaman za- man rock müzik eşliğjnde danseden bir genci arumsatıyor Haydrûn 'Yaradıhş' oratoryosu bu mekanda bir kat daha et- kikyici. Şef koroyla İngilizce. orkestray- la Fransızca konuşuvor. Fransızca söz- ler, 'bayan birincı kemanın' inamlmaz derecede mekanik sesiyle Romence'ye çevriliyor. Şakalaşma ve gülüşmelerle geçen prova sonunda bitiyor. Müzik yaşamını Londrada sürdü- ren, genç ve sempatik orkestra şefimız Cem Mansur biraz tedırgin sankı. Artık pek röportaj yapmak istemediğini çün- kü basmda kendisi ve eş,i Lale Mansur'la ilgili gerçekdışı sansasyonel haberlere yer venldığini ya da kendisiyle yapılan söyleşilerde. söylediklerinin eksık ve yanüş yansıtıldığını belırtiyor. Mansur'un müzik yaşarru da bir hayli ilginç. 6 yaşında ailesi tarafından pıyano derslerine başlatıhyor ancak derslere olan ilgjsizliğıni. pi>anonun başında uyuyup kalmaya vardınnca, 'müziğe ılgı duymadığY düşünülüp müzik eğitımın- den vazgeçiliyor. 13 yıî sonra. mühendıs- lik eğitimı için gjttiği İngiltere'de. yani 19 yaşındayken aniden müzısyen olmaya karar veriyor ve bir yıllık sıkı bir çalı- şmadan sonra 20 yaşında müzik eğıtimi- ne başlıyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi ile tstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nda şeflik görevinde bulunan Cem Mansur, 1989'dan bu yana Oxford Şehir Orkest- rası'mn sürekli şefliğini yapıyor. - Niçin dışarda cakşmayı sectiniz, Tfir- kiye'ye dönmeyi düşfinüyor musunuz? Benim Türkıye'yle ilgılı çalışmalanm, kendi grubunıla ya da konuk topluluk- larla festivale gelmek şeklinde oldu son birkaç yıl içinde. Bunun şu anda değiş- mcsi için bir sebep görmüyorum. Bence bir sanatçı bellı bir düzeyde kanyer ya- pabilecekse. çok doğal birşey onun ulus- iararası platformda kendinı geliştirmeyi araması. Fakat benim aynca zaten öyle bir sıkıntim da yok "herkes gidiyor, ne olacak bu memleketin hali" fılan gibi klasik beyin ihracı edebiyatı tamşma ka- tegorisine girdiğimi sanmıyorum. Çün- kü Türk müzik kurumlanndan beni ara- yan soran zaten yok. Olsa da, benim çahşmam zatfcn şu anda uluslararası dü- zeydeki orkestralara yavaş yavaş erdiği- ne göre seçimim orada kalmak ola- caktır. sanatsal açıdan. - 'Hissettiklerini/i yansıtabilecek dü- zeyde' orkestralarla çâlışmak istediğinizi dfle geüriyorsunuz. Türkiye'deki orkest- ralan bu açıdan nasıl buluyorsunuz? Türkıye'deki orkestralar hakkında fazla bilgi sahibi değilim. Türkiye'de çahşüğım zamandan bu yana ben çok değıştim.onlar da değşmiştir belki. Be- nim 'kesin yapmam, elimi sürmem' gibi bir tavnm yok. Şu anda böyle bir şeye çok ihtiyaam yok ama bir yerden bir teklif gelirse de tabii ki "kesinlikle yap- mam" demem. - Belki dışarda vaşamayı. oradaki ya- şam tarzını seciyorsunuz. Yoo, bu tamamen sanatsal. İngütere'- de 'ne zaman geldin, niye geldin' dedikle- ri zaman 'Sanatsal sığınma istedim' de- miştim. - Yoksa 'küçük akvaryumda büyük balık' obnaktan mı çekiniyorsunuz? Hayır, büyük balık olmanın sakıncası yok ama, akvaryum fazla küçük. Bir başka röportajda da söylediğim gibi. Türkiye'de büyük adam olmak çok ko- lay, en rahatsız edici olan da bu. Çünkü klasik müzik gibi, insanm gerçekten ol- gunlaşması ve yetkinliğe ermesinin vıllar sürdüğü. hatta belki hayat boyu birşey- ler öğrenilen bir meslekte. çok çabuk bü- yük adam olup çıkmanın korkunç deza- vantajlan var. 'Ben şuyum. buyum. oldum" . Türki- ye'de insanm bunu hisseimesı de çok ko- lay. Az orkestra var. az şef var. belli isim- ler ortada. Kral olup çıkmak çok kolay. Bununla tatmin olanlara birşey demiyo- rum, olsunlar. Fakat benim ıstediğim bu degil. istediğim kendimi dünya stan- dardında en iyi dereceye göre ölçrnek - Mühendisük eğitimi için İngiltere'ye ghmeyip eğiriminLzi Türkiye'de siirdür- seydiniz belki müzisyen olmazdımz. Çün- kü dediğiniz gibi 'Türkiye'de müzik in- sanm karşısına çıkmıyor..' Kendiliğinden çıkmıyor. İngiltere'de ise yeteneğinız. bir eğıhminiz varsa. ka- çamıyorsunu2 bir yerden karşınıza çıkı- yor. En azından potansiyel bir yeteneği- niz varsa o keşfediliyor Türkiye'de eğı- tiın alanmda yapılacak çok şey var. İstanbul. Ankara. İzmir'de çok önemli sorunlar var. Bir de Anadolu'yu düşün- düğünüz zaman nasıl keşfedilecek insan- lar"1 - Şefuı hissettikleri, düşleri orkestranın çakdığının ötesinde olabilir mi, duyduk- lannızı tam olarak alabiliyor musunuz? Orkestranın çaldığı şey zaten şefın gö- rüşüne uygun ya da yakın şeylerdir. Her şefın kafasında o eserin ideal bır ses- lendirilişi. yorumu vardır. Birlikte çalıştığı orkestranın, koronun kalitesı. o kişilerîe iyi anlaşıp anlaşamaması, elin- deki prova miktan. prova şartlan gibi birçok unsura göre kafasındakı ses imajının yüzde yüzüne yaklaşmaya çalışır. Sonuçta tınlayan sesin kafasında- ki sese yakın olması da yeterlidir başanlı bir konser vermiş olması için. En ıyı şart- doğrultusunda olduğunun farkına vardığım için onu geliştirdim. - Niçin şef olmayı istedini/, insan niçin şef olmayı ister. mesela yönetnte isteği mi yönlendirir..? Yoo. yönetme öyle güç anlamında de- ğil. Dışardan öyle görünüyor olabilir. bazı kişiler için de öyle olabilir. Benim için "müzısyen olacaksam şef olurum. patron olurum' gibi şeyler söz konusu değıl. Benim için yönetme isteği değıl. müzik repertuannın enginliğini görüp onunla haşır neşir olma isteği var. - Repertuannızı nasıl oluştunıvorsu- mız? Repertuar doğal olarak kışimn müzik ılgı alanı doğrultusunda belirlenen bir- şeydir. İnsanm. daha çok ilgilendıği bes- teciler v e donemlere ait eserler var. Bu yıl çok orada. Lale'nın işinin daha çök bu- rada olması.. Haliyle ıkı tarafta birden yaşıyoruz. Ben tabi daha çok oradayım. - Istanbul'u özlüyor musunuz? Evet .birçok şeyini özlüyorum. - Yemeklerini?.'. Herşeyden önce.. - Yemek büyük sorun galiba dışarda.. Yoo. Ben yemek pişirmeye çok me- raklı biri olduğum için.. Ama birtakım şeyleri özlüvor insan. Denizi özlüyor, gerçek bır denizi.. - Hangi yemekleri yapabilhorsunuz ya da yapmayı tercih ediyorsunuz? Bildiğım yaptığım klasik şeyler var ama çoğunİukla kendim uydururum. Yine de kötü olmadığını söyleyenler var, eksik olmasınlar. - Yaşam felsefeniz nedir?Karmaşıklı- için dua dediği yerde. trompet ve davul- larla verilen korkunç bir iç çekişme ve savaş müziğı diyebileceğimiz şeyler var. Ve. 'Dona nobis pacem - tannm bize hu- zur ver' şeklindeki sozlerin üzerine gelen müzik bu. O sözleri, sadece müziğe uyar- lamasının ötesinde haykıran. umitsız bır biçimde birşeylere sanlan kitleler olarak da müziğe uyarhyor. Verdiğj mesaj çok açık bence, 'öyle kiliseye gidip de 'Dona nobis pacem' demekle bu dünyada banş olmayacak, o kadar kolay mı?" dıye müt- hiş bir sorgulama var. Bu bence eserin en çarpıcı yönü. Şu da çok önemli. bütün müzik tarihinde "amen' diye süregelmiş bir vurgu var. Beethoven bunu çeşit çeşit müziğe uyarhyor ve bir yerde 'amen'i is- yan edercesine, 'bir işi duayla halletme" anlayışına isyan edercesine kullanıyor. Kasımda yine Türkiye'ye gelecek olan Cem Vlansur, yapmak istedikleri açısından kendisini henüz yolun başında hissediyor. (UĞUR GÜNYÜZ) larda yüzde yüze ulaşılabildiğini saruyo- rum. Ama bugün dünyanın en büyük orkestralannda çalışan, dünyanın en ünlü şeflerine sorun yine kafasındakı sesi yüzde yüz alabüdiğini söyleyemeyecek- tir. -Siz sanki geleneksel şef imajına uymu- yorsunuz. Tam tersine yunıuşak, sevimli ve canayakın bir göriinümünüz var.. Disiplin ne demektır, bağınp çağı- rmakmı?Değil. Bir prova disiplini vardır. Birlikte ça- lışüğımz insanlar profesyonelse o asgari disiplini onlardan beklersiniz zaten. Onun olmadığı anlarda da ufak tefek uyanlarla ya da bazan şaka yollu uyan- larla da sağlanabiür di- siplin. Bence insan yaptığını bildikten sonra ve orkestra da belli bir profesyonellik olgunlu- ğuna erişmişse, disiplin büyük bir sorun olmaz. Ama Türkiye'de ça- lıştığım süre içinde en büyük sorun disiplindi, yani çahşmaya başla- yamıyorduk, temel pro- va disipünin yokluğun- dan. Ama bence sonuç almak ve birlikte çalıştığıraz insanlann çalışmadan bir haz duy- ması, yonımdan ikna ol- muş olması bence en bü- yük başan şef için. Bunu sağlamanın kaç şef var- sa o kadar yöntemi vardır. - Müziğe piyanoyla başlamışsuuz, bir piya- nist olmayı ya da başka bir enstrüman çalmayı is- temediniz mi? Hayır. Piyanoya belli bir seviyede bir süre de- vam ettim tabi haliyle fakat müziğe başladık- tan kısa bir süre sonra, iki yıl gibi bir süre içinde, asıl yapmak istediğimin ve yeteneğimin şeflik festival için program oluştururken ilk konserimizde solıst Mıdori'nin çalacağı konçertoya uyacak eserler secmek ge- rekti. Bu ikı koro eserini seçerken de daha önce Istanbul'da seslendirilmemiş olan ve benim çok önemsediğim iki eser ol- masını istedim. Beethoven'in Missa So- lemnis'i zaten herzaman yapmak istedi- ğim bireserdi. Bunu bıryerden yapmaya başlamak istedim. ' - Londra'daki > aşantınız nasıl geçiyor, kendinizi artık Londralı mı hissediyorsu- nuz? Yoo. Biz hem orda hem burada otu- ruyoruz bir yerde.. Benim işimin daha klarm ve bilinmezlerin çözülmesi ve açı- klanmasından mı yoksa "dinlc. nefes al ve mutlu ol' görüşünden mi y anasınız? Bilhassa ben çok sorgulayan biriyim. Hayatın anlamını.. Müzisyenler hakkı- nda genel bir kanı vardır "ayn biryerde. bu dünyayla "pek bir alakalan yoktur, olup bitenden soyutlanmış bir havat yaşıyorlar" gibi.. belki bazı insanlar böy- le yasjyorlar fakat ben bunun çok yanlış olduğuna inanıyonım. Bence bir müzis- yen de toplum içindeki herkes gibi belli bir işlevı yenne getiren ve belli sosyal so- rumluluklan olan bir kişi. Sadece dün- yada olup bıten herşeyi sorgulamak on- lan anlamaya çâlışmak ve içinde ya- şadığımız dünyayla elin- den geldiği kadar barışık bir hayat vaşamak her- kes kadar müzisyenin de sorumluluğu. Fakat dünyadaki herşeyle yüz- yüze gelmenin yolu ola- rak ben müziği seçmi- şim - Müzikle bu işlevi nasd yerine getiriyorsu- nuz? Beethoven'in "Mıssa Solemnis' adlı eseri bir Mes. Her pazar günü ki- lisede yapılan Mes ayi- nıni birçok besteci müzi- ğe uyarlamış. Ama Beet- hoven bunu sadece mü- ziğe uyarlamakla kalmı- yor. sorguluyor her cümleyi, sözü sorgulu- yor. her lafı her sesli har- fi değişik açılardan mik- roskopla inceliyor ve kilisenin bellı konularda belli bir şekilde dua çö- zümleri getirmiş ol- masını da sorguluyor. Missa Solemnis'in her sayfası bunlarla dolu. Fakat en çarpıcı örneği son bölümde, sayfanm başına "iç ve dış banş için*, yani insanın içinde ve dışında banş. huzur Sanki o sözü, inanan bir kişinin söyleye- ceginin tam tersi bir biçimde söyleıiyor koroya. Bu da bir çeşit sorgulama. Bu lafm arkasında ne var, tapınma mı? Me- sela ilk bölümde "amen" acınma, merha- met isteyen bir biçimde kullanılıyor, is- yanla ilgisi yok. Toplumsal bir yakanş mı yoksa kişiy- le tann arasında -hiç bir dinin dogması- na bağlı olması şart değil- kişinin kendi iüşkisi mi, çok özel birşey mi? Bunu da sorguluyor. Ben de bir müzisyen olarak bu gibi eserleri seslendirerek bu mesaj- lan insanlara iletmeye ve bu yolla katkı- da bulunmaya çalışıyorum. - Dışarda y aşayan bir sanatçı olarak ül- kemiziıı sorunlany la ne derece ilgileniyor- sunuz ve bu yönde bir girişim olsa toplum- sal ya da çevresel konularda katılır mtsınız, yoksa bu tür bir tavır yapuaza aykırı midır? Yoo kesinlikle aykın değıl, beni ra- hatsız edecek olan şey, belli bir mesajı vermek isteyenler tarafından kullanı- lmakistenmek. Fakat ben kendim inanıp bırşeyi yap- mak istedıkten sonra. bir yerde bir is- mim veya bir gözönündeliğım varsa onu kullanın. Türkiye'de ahlak ve toplumsal ahlak veya sosyal değerler konusunun tekelin- de olduğuna inanan baa basın organ- lannın insanı kullanmaya çahşması so- runu vardır. O son derece rahatsızlık ve- rici birşey. Sanatçımn elinde olmab nasıl. nekadar kullanılacagı. Fakat bir kışi bi- raz gözönünde olursa hemen kullanı- lmak istenebiliyor. Bu geçmişte çok ra- hatsız etmişti beni. - Türk bestecilerine repertuannızda yer veriyor musunuz, bu dışarda nasıl bir tep- ki alıyor? Türk bestecilerle sadece iki plak yaptım. İngiltere'de benim çalıştığım or- kestra özellikle gişe baskısı altında olan bir orkestra. Bu durumda izleyicinin bildiği şeyleri. çalmak gerekiyor. Fakat elinde iyi devlet desteği olan ve gişe kaygısı taşımayan bir orkestranın başında olsam tabii ki daha çok Türk eseri yapmak istiyorum. 7.Uluslararası Izmir Festivali, Stuttgart Balesi Yıldızlan'nm gösterisiyle sona erdi Sınırsız anlatım olanaldanyla somut sevgi anıtı ÜNER BİRKAN Tlnerr} Sette İZMİR-1987 yıhndan bugüne İzmir'e. yakın çevresıne evrensel sanatın ışığmı taşıyan Uluslararası İzmir Festıvali'nin yedincisı. 5 temmuz akşamı Kültürpark AçıkhavaTiyatrosu'ndakı Stuttgart Bale- si \ ıldızlan göstensiyle son buldu. Yedinci festivalin genel değerlendirme- sıne geçmeden, bu son parlak gösteri ile il- gılı ızlenimlenmi aktarmaya çalışacağız: Içlerinde ikı Türk dansçının da bulundu- ğu Stuttgart Balesi üyeleri. o akşam ikı saat boyunca, kıvrakhklan, dinçlikleri, taze ve parlak güzellikleriyle. gözleri. gö- nüllen doyurdular. Glazunov'un. Jana- cek'in, Stravinski'nin. Debussy'nin, Mah- ler'ın müziklerini: modern dans sanatının kendıne özgü gramerini, sınırsız anlatım olanaklannı kullanarak, alımlı bedenle- nyle, somut birer sevgi anıtına dönüştür- düler. Bütün insanlığın savaş. an- layışsızlık. doğa düşmanlığı. hoşgörüsüz- lü'k bunalımı içinde çılgmca kıvrandığı gü- nümüzde. Stuttgartlı genç dansçılar banşı, kardeşliği, yaşamın yüceliğini, do- ğanın tazeliğini, dokunulmazlığını taşıdı- lar önümüze. Jiri Kylian'ın, bu büy uk Çek koreografı uslasmın "Yabana Ülkeye Dönüş"(muzık: Leos Janacek) ve "Bulut- Iar'"(müzik. Claude Debuisy) adlı ikı nefıs düzenlemesiyle. finalde yer alan. Gusta\ Mahler'in müziğı üzerine kurulu o unutul- maz "Canto Vıtal'de (koreografr. Plıs- seızkı): Korelı Sue Jin Kang. Italyan fvan Cavalİari. amerikalı Mark Mc Qain. Fransız Annie Mayet, Dominique Charli- er, Thierry Sette. ilk dans adımlannı An- kara'da atan L'ğur Seyrek, Tunç Sö'kmen, genç. buram buram yaşama. sevinci tüten beden devinimlerinde. dansın evrensel mesajını bütün sevecenlikleri. karşılıksız verme mutluluğunu bütün coşkusuyla ya- şadılar.yaşattılar. Festivalin tek dans gös- terisi. doğrusu, çok iyi. çok yerinde bir se- çimdi. 10 Haziran günü başlayıp 5 tem- muz akşamı son bulan Yedinci festivalin genel değerlerdirmesinde bellı başlı izlemı- mim. elbette. 2 temmuz akşamı Efes'i kınp geçiren Sting fırtınası dışında, göste- nlenn genelde büyuk bır ilgısızlığin kur- banı olması Bu ilgısizlıkten. dünyanın en önemli oda orkestralanndan bin olan 1 Musid'nın bıle kurtulamadığnı üzulerek belirtmek zorundayım Bulgaristan Radyo Senfoni OrkestTası. İspanyol gitarcı Serra- nito birer avuç dinleyıciye seslenebıldıler yalnızca. Açılış konseriyse. Kültür Ba- kanımızın kırk beş dakikalık gecikmesinin yarattığı soğukluk ve gergmlik dışında. Beethoven'in Dokuzuncu senfonisintn sevgi ve kardeşlik çağnsıyla anlam kazan- dı. Gösterilerin ikisi dışında. Efes'te dü- zenlenmesi zorunluluğu; İzmir Festivali için iki milyonluk koca kentte doğru dü- rüst bir meİcan bulunamamasının. bu çok acı olgunun artık doğal karşılamak zorun- da olduğumuz sonucuydu. Festivalin hıç bir etkinliğine uğramayan. bu inceliği gös- teımekten ne yazık ki uzak kalan Büyük- şehir Belediye Başkanı Sayın Çakmur'a da bır ıkı sozümüz var: Kültürpark Açık- hava Tiyaırosu. İstanbul Şehir Tıyatro- lan'nın Î7- 18 Haziran akşamlan verdiği "Vanya Dayı" gösterilerinden de. hemen tiyatroya bitişık gazinoların çalgı,çengi sesleriyle kebap kokulannın korkunç saldınsı ajtındaydı. "Kültür"ün parkı ne zaman kurtanlacak bu iğrenç seslerden. bu arabesk kebap havalanndan? 68. Bach Festivali Bremen'de : BREMEN(LBA)- Leipzıg-'debulunanyeni Bach Kurumu'nun gerçekleşiirdığı 68. Bach Festivali bu yıl 25 ^ eylül-3 ekım tarihlerı arasında Bremen de düzenlenecek. Yeni Bach Kurumu'ndanedinilen bilgileregörevaklaşık 40 kadar konser. bildın. gezi v e diğer etkinliklerin gündemini Johanncs Sebasuan Bach'ın kişiliğı. sanata yaklaşımıve eserleri oluşturacak. John Gvishamhn inamlmaz başarısı V\ ASH1NGTON (L BA) - Amerikalı y azar John Grisham, > cdebiyatdünyasındaeşineaz rastlanan bir başannın sahibi - oldu. Yazdığı serüven ağırlıklı 4kıtapla Amerikan "'Besl-SelSer"lısiesinınıTksıralannıalanGrisham'ın. romanlannın yer aldığı ses kasetlen de en çok satanlar listesininzırvesindcbulunuyor. ABD'nınenetkili .•• yayıncıhk ve kıiaplanmmdergısı "PubhshersWeekl\"nin • best-seller (en çok satanlar) lıstesınde ilk sıralar. aynı ' vazannoldu Eskı bır hukukçu olan John Grisham'ın ' kalemealdığr'Pelikan Dosyası". "Şırket". "Adalete ' Susavanlar" vc "'Müşteri'" adlı romanlar lıstcnin zirvesini '- oluşturdu. Romanların scslendirildıği kasetlenn de kendi alanında. ""en çok satanlar" lıstcsının başında yer aldığı bildirildı. Hollyvsood'unünlüyönetmenlenndenSıdney Pollack vc Alan Pakula'nın. romanlan fılm halinc getirmekıçınçalışmalaryaptığıkaydedilirken Grisham'ın özellikleserüven romanlan dalında bır ""ıdol" haline geldiği savunuldu. John Gnsham'ın. kcndisıne büyük başan ve ün kazandıraneserleri Türkçe'veçevrılerek yayımlandı. Türkiye'de serüvenbest-selİer'lan yayıncılığında başı çcken Altın Kıtaplar Yayınevı. "Pelıkan Dosyası'V'Müştcn","Adalete Susayanlar" ve "Şırkel" isımlı romanlan dıhmize çevirerek kitapseverlerin beğenısine sundu. Antalya'da sinemaya ilgi az A\TALYAv AA)-AtunPorıakal Film Fe^tivali'ninbuyıl ?O'uncukezgerçeklcştinleceğı Antalva'da. sinemacılar scy irci azlığından vefılmleri halka tanıtamamaktanşıkâyet ediyorlar. Işletmeciler. en büy ük sorunlannın halka ulaşamamakolduğunusöylediler Oscar Sineması sahibi Şener Akıncılar."Adını Altın Portakal Fılm Fesiıvah'yle duy uran Anıalya'da. sinema scyırcisi yok denecek kadar az. Buda. başka faktorlerinyanı sıra halka ulaşamamaktankaynaklanıyor. Yetkililerden.bızeafış asabıleceğımizyerlertahsısetrnelennııstiyorıız"dedı. Sinemacılar. yüzde 10-15 gıbı çok düşuk kapasıteyle çahştıklannı. ızleyıcilerinın büyuk bölümününde ;• üniversiteöğrencilen olduğunubıldirdiler. Başında eleştirisi ve reklamı yapılan filmlerin daha çok beyircı ; topladığını, diğerlerine ıse çok az s>ayıda ızley ıci geldiğıni kaydeden sinemacılar. bunun da duyurunun ne derece önemli olduğunu gösterdığıni vurguladılar. Müzisyen veşair Leo Feıre öldü PARİŞ (AA) - Fransızlann dünyaca ünlü sanatçısı Leo Ferre, İtalya'daki evinde 77 yaşında öldü. Sanatçımn ya- kınlanndan edinilen bılgilere göre. İtaly a'nın Toscana ken- ti yakınlanridaki e\ ınde ölcn sanatçı. ölnıeden kısa bir süre önce hastaneye kaldınlmış. ancak daha sonra evine geri dönmüştü. Ferre, ikı yıl önce de bir bağırsak amelıyatı ge- çirmiştı. Şarkıcılığının yanı sıra. müzisyenliğı. bestelen ve şiirleri ile tanınan Ferre. Fransa'nın Aragon. Baudelaıre. Rimbaud gibi ünlü şaırlennın şiirlerine bcsteler yapmıştı. Bunlar arasında "La Solıtude". "Avec Le Temps". ""L"- Espoır" sayılabilir. Ferre'nın klasik olarak nitelendınlen bazı şarkılan da şöyle: "Parıs Canaılle" (1953). "Poctes. Vos Papiers", "Pau\re Rutebeuf' (1956). -Paname". " C - Est Extra" (1969), "A\ec Le Temps" (1970). Hesap makinasına 130 ntilyar lira Kültür Servisi -19. yüzyıl yapımı bir hesap makinası geçtiğimizay Londra'da yapılan bırmüzayedede 7 701 500 Ingiliz sterlinine (yaklaşık 130 mily ar lira) alıcı buldu. Uzun yıllar bir Hint prensiy le birlikte y aşamış bir Alman matematikçisınin varisleri tarafından satışa sunulan hesap makinası özel birkoleksiyoncu tarafından satm alındı. Sözkonusu hesap makinası 1820-22 yıllan arasında Matthaus Hahn'ın öğrencisi Johann Christophe Schuster tarafından yapıldı. Altın kaplamalı. cilalanmış sılindır şeklindeki makina 21.5 cm çapında. 9.5 cm y üksekliğinde. Berlin Türk Dil ve Ekin Derneği BERLİN (L'BA) - Berhn Türk Dil ve Ekin Derneği başkanlığına Ali Seyhun getirildi. Genel Kurul'da yapılan oylamasonucuSeyhun başkanlığa getınlırken. ikinci başkanlığa Nesrin Tunç. yazmanlığa Hayrettin Seyhan ve Mustafa Demir. çalışma kollan sorumluluğuna Gönül Hürriyet Aydın seçildi. Yönetim Kurulu yedek üyeliklerine Ferha't Öztürk ve Fuat Kılıç. denetleme kurulu üyeliklerine de İsmail Hakkı İ nal, Cemalettin Şenol \e Ali Ortaç getirildi. Kongrede Ali Seyhun.derneğınçalışmalan hakkında bılgi vcrdı vc hazırladıklan bir raporu Dil Derneği Başkanı ŞerafettinTuran'a sundu. Seyhun amaçlannın Türkçe'nin özleşmesi ve boyutlanmasının, bilimsel yollarla sağlanması olduğunu bıldirdi. Bu arada dernek yönetimi ilk çalışmasını "Altay dilleri arasında Türk dıller ailesi" konusundayaptı.Toplantıya konuşmacı olarak Dr. Tanya Mockel dc katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle