Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10TEMMUZ1993 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
Ekonomik ve siyasi dalgalanmalar kent nüfusunun azalmasına yol açmış
Kalktı göçeyledi Sıvaselleri
vali'ninraporu:
Güvenlik
güçlerinin
tutumu
1 Temmuz 1993 Perşembe
günü başlâyan etkinlikler
programı açılış törenine
katılarak bırleştirici ve
toplum banşına yönelik
ifadelerbulunan konuşmamı
yaptım. Açılış
konuşmalanndan sonra
Kültür Merkezi salonundan
ayrıldım.
Güvenlik üsleri
arkadaşlanmla aynı gün
(01.07.1993) yapuğım asayiş
toplantısında da abnan
güvenlik önlemlerini
konuştuk. Bu toplantıda
olağanüstü bir durum ya da
sıkıntı doğabileceği vönünde
bir izlenim ortaya çıkmadı.
Ertesi gün (02.07.1993 günü)
çıkan mahalli gazeteler bana
ulaştığında. Azız Nesin'in bir
gün önce yaptığı
konuşmanın "Müslüman
mahallcsindc salyangoz
satıyorlar" ve benzeri
görüşlerle eleştirildiğini
gözledim. Sıvas mahalli
gazetelerinın bu görüş ve
yorumlanna yakın haberleri
ülkemizin birçok yöresindeki
gazetelerde de görmek
mümkün olmasına rağmen
güvenlik güçlerinin
alacaklan önlemlerde
herhangi bir azalma ya da
gevşeme olmamış, tam
tersine tüm görevlilerin konu
üzerindeki duyarlığınm
sürdüğü gözlenmiştir.
02.07.1993 Cuma günü saat
10.15'le valilikte asayiş
toplantısını yaptıktan sonra
andiçmc törenine katılmak
üzerc saat 11 .OO'de Tugay
Komutanlığı'na gittim.
Çeşitli camilerden çıkan ve
normal bir kalabalık içinde
küçük gruplar halinde çeşitli
yönlerden gelen göstericiler.
bir anda hükümet konağı
önünde kanunsuz
gösterilerine başladtlar.
Derhal. 13.30dolaylannda
başlâyan bu ilk olay üzerine
emniyet vejandarma üsleri
ile yaptığım haberleşmede.
başlâyan olaya karşı
alınacak önlemler
değerlendirilmeye ve
uygulamaya sokulmuştur.
Olayın ilk dakikalarda
yarattığı izlenim. toplanan
kişilerin hemen dağılıp
gidecekleri şeklinde
olmuştur.
Topluluğun.
hükümet konağı önünden
aynlmayıp slogan atmayı
sürdürdükleri ve yere •
oturmaya başladıklan
görüldüğünde işin ciddiyeti
anlaşılmış ve saat 13.45'te.
yani olayın başlamasından
15 dakika sonra Tugay
Komutaru'ndan askeri güç
lalebinde bulunulmuştur.
Telefonla yapılan bu istek.
yasa gereği, daha sonra yazılı
halegetirilmiştir.
Saat 14.30da İçişleri
Bakarumızla telefon
görüşmesi yapılmış,
Başbakanımıza, İçişleri
Bakanımıza ve İçişleri
Bakanlığı Müsteşanmıza.
başlâyan olayla ilgili ilk
bilgiler faksla ulaştınlmıştır.
Sürecek
II II
OLÜ OZANLAR KENTI
Ç e t i n Y i ğ e n o ğ l u
"Unutulmuş kent Sıvas"ın
temel somnu ekonomik çökün-
tü ve göç. Bu bir kısır döngüdür
Sıvas'ın kaderinde. Aşın dinci
yapılanma ve zaman zaman
büyük çatışmalann patlak ver-
mesinin en büyük nedenlenn-
den bin belki de budur: Ekono-
mik çöküntü ve göç.
1930'larda demiryolunun
ulaşmasıyla yeniden bir ticaret
ve alış-venş merkezi olan Sıvas,
I950'dcn sonraki siyasal ikti-
darlara hep ters düştü ve âdeta
hep cezalandınldı. Nercdeyse
yanm yüzyıldır Sıvas'a hiç ka-
mu yatınmı yapılmadı. Sonuç:
Sıvas'ta kişi başına yıllık gelir
300 dolara düştü. Bu oran, Bir-
leşmiş Milletler'in yoksul ülke-
ler için koyduğu ölçünün asgari
düzeyidir.
Bu şiddetli yoksullaşma kaçı-
nılmaz bir göç dalgasına yol
açtı.Nüfusun ne denli hızlı azal-
dığının en çarpıcı göstergesi şu:
Sıvas'ın 1987 genel secimlerin-
de TBM M'ye göndermesi gere-
ken milletvekili sayısı 7 idi. Bu
sayı 1991 genel seçimlerinde 6'-
ya düştü. Bugün Sıvas'ın nüfu-
su Trabzonla eşiı. Oysa yüzöl-
çümü Trabzon'un altı katı.
Nereden nereye
Göç. ekonomik çöküntünün
yarattığı bir olgu. Devletin elini
uzatmaması, özel sektörün ka-
zançlı bulmayarak yatırım yap-
maması çöküntüyü derinleştir-
miş.
Dahası. 1939'da yapılan Va-
gon Fabrikası'nda o zamanlar
çalışan işçi sayısı 7.000 iken sü-
reç içinde bu, 1,800'e düşmüş.
1946'larda yapılan ve 1.200 ki-
şinın çalıştığı Çimento Fabri-
kası'nın işçi sayısı kiremit bölü-
münün kapaülması, üretim
tekniğinin değiştirilmesi sonu-
cu 400'e indirürniş. Sıvas ekono-
mısinde önemli bir >eri olan
tümenin düzeyi önce tugay.
sonra da alaya indirilmiş.
• Dahası da var. Sıvas, söz ve-
rilmesine rağmen üçüncü demir
çelik fabrikasını başka birkente
kaptırmış. Şeker fabrikası bir
türlü yapılmamış...
Kısacası, Sıvas unutulmuş
hatta cezalandınlmış. Bütün
bunlar o büyük göç dalgalanna
ebelik eımiş. Sıvaslı Sıvas'tan
kaçar olmuş.
Sıvas Milletvekili ve SHP
Genel Saymanı Ziya Halis, bir
başka gerçeğe dıkkat çekiyor.
"Göçenlerin yüzde 80'i Alevi"
diyor \e şunlan ekliyor:
"Göçenlerin yüzde 80'inin
Alevi olmasınm nedeni, Alevi-
lerin ekonomik yönden güçsüz
düşmelerindendir. Sıvas'ta den-
ge. daha başında AJeviler aley-
hine bozulmuştur. Aleviler ta-
rih boyunca ticaretle uğraşma-
mıştır. Kenıle ve ticaretle
tanışmalan 1970'lerden sonra-
dır. Bugün 220 bin kişinin yaşa-
dığı Sıvas'ta Alevi esnafın oranı
ise yüzde beşi kesinlikle geç-
mez."
Türkiye'de çok partili döne-
me geçilen 1950İer, Sıvas'ta
günümüze dek sürecek sürekli
bir değişim sürecinin başlangı-
cıdır. Yüzyıllardır Osmanlıyla
yıldızı banşmayan Sıvas, "altın
HEYKELE SALDIRI- Cuma namazı sonrası daha önceden doldurulmuş kitleier Kültür Merkezi önündeki Pir Sultan Abdal hey-
kelinin önüne geliyor. Sloganlar, yerini taşlamaya bırakıyor. Güvehlik kuvvederi çareslz. ArtıkfiVmkopmuştur, görünmeyen kare-
lerde heykelin kaidesinden kopanlıp sürülmesi, acı, çaresiziik ve 36 ozan, yazar, gencin yaküması var.
çağı"nı Türkiye Cumhuriyeti'-
nin ilk yıllannda yaşamıştı.
Ancak 2. Dünya Savaşı yıllan
Sıvas için de boguntu ve zorluk
yıllan oldu. 1946'larda, artık
tek parti yönetiminin "kemer
sıkma" politikasından bunal-
mış Sıvas halkı bir arayış içine
girdi.
Yıllarca CHPnin kalesi ola-
rak bilinen Sıvas halkı için
Demokrat Parti bir umut ola-
rakortaya çıktı.
Özellikle Aleviler için bu
böyle oldu. Alevilerin neredey-
se tamamıyla Sıvas halkının
büyük bölümü' 1950'lerin baş-
lannda DP'li oldular.
Hep ikinci sınıf yurttaş ola-
rak horlanan Aleviler artık
1950'lerden sonra en azından
"seçmen" olarak bir değerdir.
Avukat İsmail Hakkı Konar,
Alevilerin göç olgusuyla siyasi
yaşamını birlıkte değerlendiri-
yor ve 1950'lerden 1980'e ula-
şan çizgjye ilişkin şu yorumu
yapıyor:
"195O"lerde başlâyan "kente
açılma' giderek 1970'h yıllarda
İstanbul'a yönelmişti. Bu yöne-
liş, Alevilerin bir siyasal deği-
şiklik gecirmesine yol açmıştı.
Böylece aldatıldıklannı anlaya-
rak sağ siyasetlerden uzaklaşan
Aleviler, DP hareketinin deva-
mı durumundaki AP'nin de
dinsel sömürüye yönelmesine
tepki göstererek eşitliği, kardeş-
liği, hakca düzen temalannı iş-
leyen sola yöneldiler."
1950'lerde başlâyan Alevile-
rin dışa açılımı artık meyveleri-
ni veriyordu. Artık dedenin
yerini, köyündençıkmışeğitim-
li Alevi dolduruyordu. Sol par-
tiler böylece milletvekili listele-
rinı Alevi kökenlilere açmak
zorunda kalıyorlardı.
Bu arada Sıvas doğumlu
Mustafa Timisi, Birlik Partisi'-
•ni kurarak Alevi şovenizmini
okşayan bir siyasal hareketin li-
deri olarak ortaya çıktı!
Avukat Baki Balak. Birlik
Partisi olayıyla ilgili şu yorumu
yapıyor:
"Birlik Partisi, Alevilerin
oyunu alırken, saf ve temiz in-
sanlann inançlannı politikaya
alet etti. Bana göre. MSP hare-
keti de buna karşı bir politika
olarak geürildi. Mustafa Timisi
önderliğindeki Dirlik Partisi
1963 seçimlerinde üç milletve-
kili çıkanrken Alevilerin oyunu
almıştı. Buna tepki olarak geliş-
tirilen MSP hareketi dedini alet
etti. Aday geldi, Bura hünkâ-
nn çadın, bura Muaviyenin
çadın. hangisine oy verirseniz
verin' deyip gitti. Bu durumda
zavallı seçmen ne yapabilirdi
ki? Özetle söylemek gerekirse
hem sol hem sağ partılerce mez-
hep kışkırtıcıkğı yapıldı."
Avukat İsmail Hakkı Konar
ise 1978 olaylan öncesine ilişkin
siyasi gelişmeleri şöyle anlati-
yor:
"O dönemlerde yoğun sömü-
rülerin yaşandığı Sıvas'ta Ale-
viler RP'yi de terk ederek 1977
seçimlerine girerken CHP hare-
ketıne katılmıştı. 8 milletvekili-
nin 4'ü CHP'nin olmuştu. 4
senatörün 3'ü de CHP'nindi.
1973 seçimlerinde aldığı 3 mil-
letvekilinden birini AP'ye, biri-
ni de CHP'ye kaptıraıi MSP.
artık Sıvas'ta özel çalışma yap-
ma gerekliliğine inahmıştı.
1970'lerde gelişen Ülkücü \e
İslami Hareket, süreç içinde ya-
rattıklan terör eylemleriyle si-
yasi tarihimizin unutulmaz
kara sayfalannı yazacaklardır.
1978 olaylannda da, 1980'-
lerdeki örgütlenme çalışmala-
nnda da, 1993'teki Sıvas ola-
>ında da ya işbirliği yapacaklar
ya da birbirlerinin eyiemlerine
en azından zarar vermeyecek-
lerdir.
1980 öncesi politika yapan
. gerici kadrolar. dinci olsun ül-
kücü olsun, bugün de yine siya-
sal ya_şamımızın başrollerinde-
ler. Orneğin Nizam-ı Âlem
Ocaklan'nın 2 Temmuz günü
şeriat özlemcilerine yaptığı kat-
kı>i Sıvas'ta bilmeyen yok.
Aynı kadrolara, aynı siyasal
çizgiye, kısacası aynı "kafa"ya
1977 Sıvasspor-Kayserispor
maçı sonrası patlak veren kanlı
olaylarda. 1978'deki 1. Sıvas
Olaylan diye anılması hiç de
yanİış olmayacak şeriatçı ayak-
lanma vc cankmmında rastlı-
yoruz. Yann bunlara bir göz
atalım.
SÜRECEK
Insaniilkesindekovkuyhı yaşayamazdıHtDAYET KARAKUŞ
Yemekten sonra kitap ımzalamak
için Buruciye Medresesi'ne gittik.
Orada imza masalan hazırlanmış,
bütün yazarlann adlan masalara di-
zilmişti. Kimler yoktu kimler: Asım
Bezirci. Cengiz Gündoğdu, Öner
Yağcı, Battal Pehlivan, Lütfı Kaleli,
Metin Altıok, Zeki Büyüktanır, Beh-
çet Aysan, Uğur Kaynar, Aji Balkız,
Zerrin Taşpınar, Haydar Ünal, İl-
han Cem Erseven, Burhan Günel,
Lütfiye Aydın... Karikatürist Asaf
Koçakla fotoğraf sanatcısı Gülnaz
Çolak da bizi yalnız bırakmayan sa-
natçılardı. Mehmet Özer halk ozan-
lan Nesimi Çimen, Hasret Gültekin
de söyleşen öbeklerin içindeydiler.
Kitaba ilgi yoktu yine elbette. Söy-
lemeyegerekyok.
Polisin de gençlere baskı yaptığını
söylediler. Gençlerden kimiîeri imza
yerine girmek istediğinde polisçe geri
çevrilmiş. Gözdağıyla kanşık baba-
can birtavırla...
Her şeyi göze alıp yanımıza gelen
üniversiteli genç kızlar. delikanlılar
bizimle konuştular. Asım Bezirci'yle
uzun uzun söyleştiler. O, sevimli in-
san. sevgili ağabey, çocuklara olanca
sevecenliğiylt neler anlattı neler kim-
bilir. Biz de onun biraz uzağında
Aydoğan. Burhan, ben.. birbirimize
takılıyoruz:
- Bileklerimiz yoruldu imzalamak-
tan...
Saat 16.30 sıralannda kalktık Ay-
doğan'la. Eşlerimizle kenti dolaşma-
ya çıkük. Sıvas'ın gümüş işçiliğinin
ününü duymuştuk. Nicedir gümüş
takılar isteyen kanma bir şeyler al-
mak istedik.
İnsanlar durgun, saüalar ilgili.
Otelin yakınındaki bir gümüşçüden
istediklerimizi aldık ama küpelerin
taşı değişecekti. Yangından kurtul-
duktan bilmem kaç saat sonra eşi-
min aklına geldi.
- Küpeler de kaldı...
- Bu bizim kulağımıza küpe olur
mu acaba?
Akşama aynı saatte iki etkinlik
var:
Halk gecesi ve slayt gösterileri.
Halk gecesinin kapah yerde oluşu
bizi Buruciye Medresesi'ndeki slayt
gösterilerine itti. Hem açık hava,
hem fotoğrafı seVerdik.
Gülnaz Çolak'ın. Mehmet Özer'-
in, Ayşe Gürocak'ın, Asaf Koçak'ın
slaytlannı büyük bir tatla izledik.
Şenliğin ilk günü böyle biterken
hiçbirimizin aklına ertesi gün yaşa-
yacaklanmızın binde biri bile gelme-
mi§ti, gelemezdi.
Insan kendi ülkesindc kuşkularla.
korkularla yaşayamazdı.
Hep korku içinde yaşamak. hep
kuşkulanmak her şeyden, hep kötü
olasıhklarla akıl yürütmek insanı çıl-
dırtır.
Gösterilerden sonra otele döndü-
ğümüzde girişteki koltuklarda biraz
daha söyleştik aramızda. Asım Be-
zirci geldi. Günümüzdeki edebiyat
eleştirisinden, yeni şiirlerden. şiirimi-
zin en çok tartışılan konusu İkinci
Yeni şiirinden söz ettik. Yeni eleştir-
menlenn neden yetişmediğini bir
turnceyle anlattı Asım Ağabey: Eleş-
tiri nankör bir iş. Kimseye yarana-
mazsın. Herkes övgü bekler.
Genç yazarlan, romanımızı, sindi-
rimsiz sanatçılan konuştuk. Kimile-
rinin "küpe girmeden turşu oldukla-
nnı" söyledim ben. Asım Ağabey.
"Birdahasöyle"dedi. "Küpe girme-
den turşu olmak" dedim. bizim ora-
larda söylenen bir deyimdir. Çok
hoşuna gitti. "Duymamıştım" dedi.
Genç bir yazann yazdığı bir gül-
mece öyküsünü Dönemeç dergisine
getirdiği sırada ettiği sözleri anlat-
tım. İlk öyküsüymüş ama Aziz Ne-
sin'le Muzaffer İzgü'yü beğenmiyor-
muş. Eleştiriden uzak, basit değer-
lendirmeler bile değildi. Sanki kendi
önündeki ünlüleri eleştirirse öykücü
olacağını sanıyordu o arkadaş. Şim-
di adını bile bilmıyorum. O öyküsü
de kötü olmahydı ki yayımlamadık.
İşte böylelenne "küpe girmeden
turşu olmaya" çalışan denır.
Asım Ağabey. umutlu olduğu eleş-
tirmenleri saydı: Mehmeı Yaşar Bi-
len'den söz etti. Sabit. ekmek kavga-
sına düşmeseydi Türkiye'nin en iyi
eleştirmeni olurdu. dedi. Hem bilği
birikimı. hem eleştirel yaklaşımıyla
başanrdı bunu.
Bu yazıyı yazdığım gün Sabit (Sa-
bit Kemal Bayıldıran) ağlayarak te-
lefon etti. Hıçkınyordu. "Asım
Ağabeyi nasıl kaybederiz?" diyordu.
Cuma sabahı her zamanki sabah-
lardan farkh değildi. Kahvaltıdan
sonra yeniden kitap imzalamak için
Buruciye'ye gittik. Bu kez hava biraz
bulutlanır gibi oldu. Serindi. Bizler
yan yana dizilmiş masalarda yeniden
söyleşilere başladık.
Her giuiğim kentte birkaç öğrenci
çıkar karşıma. Burada da birileri çı-
kacak mı diye düşündüm bir ara.
Sonra unuttum. Bir gün önce genç-
ten bir arkadaş yanında bir arkada-
şıyla karşıma gelip, "Hocam hoşgel-
diniz" deyince yüzüne baktım. O
kendini tanıttı: Buca Eğitim'den öğ-
rencinizim. Adını söyledi. Kansının
da öğrencimiz olduğunu belirtti. Ad-
lannı yazmıyorum. Onlara bir zarar
vermelerinden korkuyorum. O her
zamanki sabahlardan biri dive bildi-
ğimiz cuma sabahı meğer içinde kor-
kunç canavarbklar taşıyan insanla-
nn cy lemlerine son noktayı vuracak-
lan günün sabahıymış.
Kanm midesinden rahatsızdı. Za-
tcn iki yıl önce ameliyat olmuş, bir
türlü midesinin dengesi yerine gelme-
miştı. O yüzden içim rahat değildi.
Otelde, odada yatıyordu.
Saat 12.00 sıralannda Burhan Gü-
ncl'le Aydoğan'dan izin alarak otele
geldim. Kanm uymyordu. Yatağa
uzanıp bir şeyler okumak istedim.
Kentte belirgin bir saldın havası
yoktu. Sonradan değerlendırdiğimi-
ze göre ustaca hazırlanmış bir cana-
varlığın izleri ıyi gizlenrniş.
Saat 13.20'de Iclal (eşım) karnının
acıktığını. dışandan bir şeyler alma-
mı istedi. Dışan çıktım. Sabahtan
meyve aldığım hale kadar gittim.
Madımak Oteli'ne adını veren, yıl-
lardır radyolardan. televizyonlardan
dinlediğim Madımak türküsünün
otunu küçük çuvallar içinde satarlar-
ken görmüştüm sabahleyin. Kilosu
10.0Ç0 lıraydı. Dahası satanlarla bi-
raz söyleştim. Derde derman bir
otmuş. Küçük yapraklanyla bizim
kırlanmızda, harman yerlerinde
kendiliğinden yetişen kuzukulağına
benziyordu.
SÜRECEK
POLTITKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Sıvas Kıyırnının Kurbanbn...
Asım Bezirci'nin ister yeni olsun, ister eski kitaplarının
bütün basımları, bende imzalı olarak vardır. Bunları da
"Ağabeyim Mehmed Kemal 'esevgiyle!" diye imzalardı.
Son kitabını imzalamış, Sami Karaören'e bırakmış, on-
dan almamı telefonla bildirmişti. Araya bayram girdi,
taril girdi, elim değip de bir türlü alamamıştım. Son gün-
lerde bir telefon daha etmişti,
"Sami'ye uğradım, kitap duruyor, almamışsın."
"Bu salı iniyorum, alacağım."
Salı günü Babıali'ye indim, kitabı aldım. Bu kez üstün-
de şöyle yazıyordu:
"Mehmed Kemal'e, 70. kitabımın çıkışının verdiği ço-
cuksu sevinç ve coşkuyla... 11.5.93"
Kitap, Anatoli Lunaçarski'den çevrilmişti; adı: Sosya-
lizm ve Edebiyat'tı. Demek Asım Bezirci 66 yaşındatelif,
tercüme 70 kitap yayımlamıştı. Her yılına bir kitaptanfaz-
la düşüyordu. Bunun bizim gibi yazarlarca bilinmesini,
duyulmasını istiyordu. Bıraktığı kitabı alıp almadığının
telaşı bundan doğuyordu.
Lunaçarski, Lenin'in büyük kabinesinde Milli Eğitim
Bakanı (komiseri) olmuştu. Adını gençlik yıllarımızda
çok sık duyardık. Solcuların burjuva edebiyatından ya-
rarlanmaları gerektiğini savunan birkaç yazısını oku-
muştum. Kendini işçi sınıfı öğretisine adamış bir aydın-
dı. Avrupa'ya kaçmış, sürgün yaşamından yararlanmış,
17 Devrimi'ne katılmıştı. Bir ara Lenin'le araları açılır gi-
bi olur, ama sonra barışırlar. Sosyalizmin eski kitapları-
nı yeniden gözden geçirmemizin gerektiği bu günlerde,
bu kitabın çıkması iyi olmuştur. Asım, böylece kültürü-
müze (giderayak) katkıda bulunmuştur.
Karınca kadar çalışkan, gece gündüz durmadan ya-
zan Asım Bezirci, 1927 yılında Erzincan'da doğdu. İlk ve
ortayı memleketinde, liseyi parasız yatılı olarak Erzu-
rum'daokudu. 1950de istanbul Edebiyat FakültesiTürk
Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. O yıllarda (sclcu)
Gerçek gazetesinde siyasal fıkralar yazdı, çeviriler yap-
tı. Yazılarından ötürü kovuşturmaya uğradı. Girdi, çıktı,
sonunda aklandı. 1953 yılından 1960 yılına değin Tege
Müstahzarat Laboratuvarı'nda çalıştı. 1955 yılında Fo-
rum, 1956 yılında Yeni Ufuklar dergisinde Fikret Arıtel
takma adıyla deneme ve eleştiri yazdı. Halis Acarı adıy-
la sürekli yazmaya başladı. Bu sırada Ankara'da zırhlı
birlikler kıtasmda yedek subaylık yapıyordu.
1960 yılında edebiyat dergilerinde görünmeye başla-
dı. Seçilmiş Hikâyeler, Pazar Postası, Salkım, A, Köprü
dergilerinde yazdı. 1960'tan sonra asıl adıyla çeşitli der-
gilerde eleştiri, deneme, çeviri yazmaya başladı. Bu sı-
rada dergilerde pek çok yazısı çıktı. 1964'te evlendi.
Ünilever-lş Şirketinde emekli oluncaya değin çalıştı.
Emeklı oluşuna edebiyat çalışmaları bakımından çok
sevinmişti. Bir arkadaşına şöyle demişti:
"Eskiden sadece gecelerimi edebiyat çalışmalarıma
ayırabiliyordum. Şimdi emekli oldum. Bütün gün edebi-
yatla uğraşabiliyorum."
ölüm haberi bunu yazarken geldi.
"Ölüler ve ölüm haberleri sırt sırta gelmeye başladı.
Asım'ın cenazesi perşembe günü Zincirlikuyu'da topra-
ğa verilecekti. Sabahleyin kalktım, Kabataş'taki sendi-
kaya gidecektim ki, olanak yoktu, yer yerinden oynuyor-
du. Yollar tıkanmış, taşıtlar gitmez olmuştu. Yüz binler
Sıvas'ta öldürülenlerin ardına düşmüştü. Kalabalıklar
gücünü gösteriyordu.
Paşma geieyim.
Çarşamba gûnü evde Asım için yazıyordum ki, telefon
çaldı.Londra'danBBC'denarıyorlardı."Neoluyor?"de-
meye kalmadı Rıfat llgaz'ın ölüm haberini veriyorlardı.
Edebiyatımızın "40 Kuşağı"nın en yaşlı şairi ölmüştü.
Rıfat llgaz'ın yıllar yılı var ki hakkı yenmiş, adı duyurul-
mamıştı. Şimdi adı Londra'lardan, Paris'lerden geliyor-
du. Sağ olsa buna nasıl sevinirdi!
Dilimizin erişilmez yazarlarmdandı. Edebiyatımızın
her dalında örnekler vermişti. Ama şairliğine hiçbir za-
man toz kondurmazdı. Kendine hep şair Rıfat llgaz de-
nilmesini isterdi.
Asım Bezirci, şair Rıfat llgaz hakkındaki kitabını yeni
yazmıştı. Ne tuhaf bir rastlantıydı.
Şimdi oğlu Aydın'a başsağlığı dilerken, Sıvas'ta ölen-
lerimizin tüm acılarını paylaşıyoruz. Rıfat llgaz da Sıvas
kıyımının birkurbanı değil midır; acıları bir bütündür.
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ MachiaveUi'nin. siya-
set biliminin temel yapıt-
lanndan biri olan ünlü
incelemesi... Eski Türk
güreşlerinden biri. 2/ Ge-
mi demirinin zinciri. 3/
Türkiye, İran ve Pakistan
tarafından kurulan Eko-
nomik İşbirliği Örgütü'- 6
nün simgesi... Avrupa'- -,
nın. Ladoga'dan sonra
ikinci büyük gölü. 4/ Bo- 8
ru sesi... Sözünü geçiren. D
5/ Kimi kemiklerde bulu-
1 2 3 4 5 6 7 8 9
nan ve kaslann tutunmasına yara-
yan pürtüklü çıkıntı... Judo ve
karatede hareketleri çabuklaştır-
mak için yapılan bir dizi egzersize
verilen ad. 6/ Yanm arşın ya da
30.5 cm. uzunluğundaki ölçü bıri-
mi. 7/ Avuç içi... Uğraş... Bir nota.
8/ Anlatış yolu... Osmanhlarda ge-
ce bekçisi. 9/ Nişastanın sindiril-
mesine yarayan ve tükürükte bu-
lunanbirenzim.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Aristoteles'in, şiirin ve trajedinin kurallannı incelediği ünlü
yapıtı. 2/ Vcrgilerin ve devlet gelirlerinin toplanması. 3/ Kişinin
öz benliği... Eskiden lise derecesindeki okullara verilen ad. 4/
Japon lirik dramı... Yaşı küçük olduğu halde sözleri ve işleri
büyük olan cocuk... Bir zaman birimi. 5/ Büyük yerleşim mer-
kezlerinin üzerinde toplanan kirli hava... Bir soru eki. 6/ Nâzım
Hikmefin bir oyunu... Kadınlann omuzlannı örtmek için kul-
landıklan geniş atkı. 7/ Bizans döneminde, İstanbul'da siyasal
suçlulann kapaüldığı ünlü zindan... Bir nota. 8/ Orkestra şefi-
nin orkestrayı yönetirken kullandığı değnek... Deney ve tanıtla-
malara dayanan bilimlerin genel adı. 9/ Akarsu kıyılanndaki
çalı ve ağaçlann üzerinde de yaşayabilen bir bahk.
• Sivas katiiamının sonjmlusu devlettir
• Turbo isçileri kazandı, sıra Kağıthane'de
• Kürdistan'da savaş rejimi •
• A. Öcalan'ın "Sosyalizmde devrim'i
• Sendika ağalan yolsuzluk batağında
• Bolu Kız Öğrenci Yurdu
. SAYI
Bayılerde
KİRALIKLÜKSDAİRE
Sahıbınden kıralık. Erenköy (Sahra-ı Cedid)
super lüks. 3 oda, 1 salon, kapalı garaj çift asansör.
Tel.:245B702