25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet7 0 . Yİ.SAYI 24712 S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V I Z Y O N 4HAZİIUU11993CMM Müzenin nem oranı yüksek, kimi kısımlan taban çökmesinden ziyaretçilere kapah Resim ve Heykel Müzesi Allaha emanet ADEM AYAKTA Tozlu. tabanı çökmüş, nemli oda- lar... Birbiri üstüne yığılmış tablo- lar... Ama bunlar Şeİcer Ahmet Pa- şa'nın. Çallı'nın. Şeref Akdik'in, Zeki Kocamemi'nin ve başka bü- >oik ustalann imzasını taşıyor. Nem oranının bazı aylarda %80'in üstü- ne çıktığı. hiçbır şekilde resim bu- lundurmaya elverişli olmayan bir yerde, öylece bekleşiyorlar. Buraa tstanbul Resim ve Heykel Müzesi. 1937'de Atatürk'ün isteğiy- le Dolmabahçe Sarayı'nın bitişiğin- deki veliaht dairesi böyle bir müzeye dönüştürülmüş. Bugün, 1993 orta- lannda. müze harap bir durumda. Paha biçürnez tablolar zamanın yıp- ratıcı etkisine bırakılmış. Müze binası, TBMM'ye bağlı Milli Saraylar Dairesi'nin sorumlu- luğunda. Ama personel ve çok smır- lı ekonomik katkı Mimar Sinan Üniversitesi'nden. Dönemin Meclis Başkanı Hüsametün Cindonık. ge- çen aylardaki ziyaretinde müzeye yardım elini uzatma sözü vermiş. Bu sözün tutulduğuna ilişkin hiçbır be- lirti görülmüyor. Aynı şekilde, Milli Saraylar Dairesinden de bir hare- ket görülmüyor. Üniversite, kısıtlı olanaklannı gerekçe göştererek dev- letten yardım bekliyor. Örneğin tab- lolar için yaşamsal önem taşıyan nem ölçerler bozuk, yenilenmeleri gerekiyor, ama kaynak bulunarru- yor. Sadeoe nem ölçerlerin olması yetmiyor. Nemi denetleyen, gerekli oranda tutan ve tablolan tozdan koruyan bir donarum da zorunlu. Müzede bugün yaklaşık 2500 re- sim ve 450 civannda heykel görünü- yor. Bu "görünüyor" sözünden ilgi- liler "nem kapıyor", çünkü müze demirbaşında görünen yapıtlann gerçekten müzede olup olmadığı yo- lundaki dedikodular personeli çok rahatsız etrniş ve bir yapıt dökümü çıkanlması için rektörlüğe verilmek üzere bir dilekçe hazırlamışlar. Tab- lolar kadar, müze personeli de acı- nacak durumda. Hepsi resim eğiti- mi görmüş, resmı çok seven bu kişi- üzede bugünyaklaşık 2500 resim ve 450 civannda heykel görünüyor. Bu görünüyor sözünden ilgililer nem kapıyor. ler, Türk kültür hazinelerinin böyle gözleri önünde harap olmasından büyük bir üzüntü duyuyorlar. Resmi Gazete'nin 28 Mayıs 1990 tarihli 20531. sayısının 2. sayfasında "Yönetmelik" başlıklı bir yazı var. Şöyle devam ediyor: "Mimar Sinan Üniversitesi'nden: Mimar Sinan Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi, Plastik Sanatlar Restorasyonu Araşürma ve Uygu- lama Merkezi Yönetmeliği''. Bu tasannın gerçekleşmesi müze- nin kurtuluşu olabilır. Ama tam 3 yıldır kağıt üstünde kalan bu girişi- min artık uygulanıp uygulanmaya- cağı da belli değil. Yönetmeliğin maddelerini okuduğumuzda. müze- deki aksakhklann resmi makamlar- ca da doğrulandığını görüyoruz. "Müzecilikle ilgili görevler" bölü- münde şu amaçlara yer verilmiş; "Madde 5- a) Mimar Sinan Üni- versitesi Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonunda yer alan eserleri çağdaş müzecilik koşullan altında sergilemek." Oysa, bugün personelin de yana yakıla belirttiği gibi müze koleksi- yonu içler acısı bir durumda. "b) Toplumumuzun kültürel ve sanatsal geçmişini. çağdaş kültür ve sanatıru yansıtan eserlerini koleksi- yonuna katmak." Müzeye on yıldan fazla bir za- mandır yapıt alınmıyor. Müze, mü- zayedeleri sadece izlemekle yetin- mek zorunda. Halkın malı olan baş- yapıtlar, parayı basüranın mülkü oluyor. "c) Gerek koleksıyonlannda yer alan, gerekse koleksiyonlanna kata- cağı eserleri korumak." Tablolann tozdan anndınlmış bir ortamda ve % 50-60 arası bir nem oranı altında tutulması gerekirken, ydın büyük bir bölümünde nem oranı %70 ve 80 civannda seyredi- >or. Yan yana, birbiri üstüne yığıl- mış, toz içinde ve yüksek nem oranı altında sanki ölüme terk edilen kül- tür varhğımızın durumu insanın içi- ni burkuyor. Bu durumun çok iyi farkında olan üniversite, yönetmeliğin "Mad- de 5-a" bölümünün "C" kısmında konuya tekrar değinmek zorunlulu- ğunu duyuyor ve şöyle diyor: "c) Müze koleksiyonunda bulunan eserlerin özel koşullanna uygun ve gelişmiş tekniklerle korunabilmesi için gerekli önlemleri almak ve uy- gulamak." Yönetmeliğe "Mimar Sinan Üni- versitesi Resim ve Heykel Müzesi" diye başlayarak müzeyi sahiplenen ve sorumluluğu altına alan üniversi- tenin, bunun gereğini yerine getirdi- ğini soylemek mümkün değil. Bu araşürma ve uygulama merkezi ta- sansı 3 yıldır neden hayata geçiril- memiş? Evet, Sayın Cindonık söz vermiş, şimdi cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel üniversiteye önernli vaatlerde bulunmuş, ama her şeyi politikacılardan beklemek ve bu arada Türk resminin başyapıtlannı harap olmaya terk etmek kolay açık- lanabilecek bir tutum değil. Müze yöneücileri, bazı odalarda- ki taban çökmesinin yarattığı tehli- keyi önlemek için bu bölümleri ziya- retçilere kapatmış. Bazı bölümlerin tavanından da yağmur sızıyor. Manyas kuşcennetinde her yıl 255 ayn türde toplam 3 milyon civannda kuş konaklıyor Manyas Gölükuşlarla daha güzelleşiyor HATtCETUNCER Manyas Gölü, bu yıl konuk kuş- lara karşı her zamankinden daha konukseverdi. Yağışlann gölün su seviyesini yükseltmesiyle oluşan ba- taklıklar binlerce göçmen kuşa zen- gjn bir besin kaynagı oluşturdu. Böylece pek çok yavru kuşun yaşa- ma şansı arttı. Manyas Gölü çevresindeki hay- van topluluklannı incelemek üzere 1938 yıhnda bölgeye giden Prof. Curt Kosswing'in dünyaya duyur- duğu ve 1959 yılında milli park ola- rak kabul edilen Manyas kuşcenne- tinde her yıl 255 ayn türde toplam 3 milyon civannda kuş konaklıyor. Kuş cenneti, kıtalararası göç yollan üzerinde kuşlann vazgeçilmez bir uğrak yeri. M.anyas Gölü'neçeşitli kaynaklardan akan endüstriyel, tanmsal ve şehirsel atıklar, göl ve kuşlar için büyük birtehdit oluşturmaya devam ediyor. Kuşcennetinin ilk konuklan bu yü da karabatak, gri bahkçıl ve kaşıkçı kuşuydu. Mart ayırun son- lannda küçük beyaz babkçıl. gece- bahkçıh, erguvani bahkçıl, çelükçi ve pelikanlar da geldi. Göl kenan- ndaki söğüt ormanında, sazlıklarda göç yorgunluğunu giderdiler. bes- lendiler, yuvalannı yaptılar, kuluç- kaya yattılar. Şimdilerde ilk gelenle- rin yavrulan uçuş denemelerine başladı. Kuşcennetinin 0k konuklan bu yıl da karabatak, gri balıkçıl ve kaşıkçı kuşuydu (Fotoğraf: HATtCE TUNCER) Haziran sonlannda kuşlar ve yavrulan gölü terk edecekler. Doğal Hayatı Koruma Demeği uzman- lanndan Gürdoğar Sangül. bu yıl göl sulanrun yükselmesinin en önemli sonucunun, dünya toplam nüfusu 2 bin 500 olan tepeli pelikan- lann yaşarna şansını arturması ol- duğunu müjdeliyor. Sangül, Kuş- cenneti Milli Parkı yetkilileriyle bir- likte yaptığı incelemede bu yıl 35 çif- tin yavruladığını saptamış. SangüT- ün saptadığı bir diğer güzel gelişme de yöre halkının artık sahip olduğu büyük değerin bilincine varmış ol- ması. Gürdoğar Sangül "Daha ön- oeleri balık stoklannı tüketiyor diye vurulan pelikanlar, artık bizzat balıkçılar tarafından besleniyor" diye aktanyor izlenimlerini. Doğanın bu yıl cömert davran- masına, yöre haÛunın da göle sahip çıkmasına karşın gölün gelecegi hâlâ karanük görünüyor. Manyas Gölü" ne çeşitli kaynaklardan akan endüst- riyel, tanmsal ve şehirsel atıklar, göl ve kuşlar için büyük bir tehdit oluş- turmaya devam ediyor. Kuşlann üremesi için gerekli alan korunur- ken, gölün diğer taraflanndaki bes- lenme için gerekli bataklıklar kuru- tuluyor. Doğal Hayatı Koruma Der- neği Kuş Alanlan Proje Sorumlusu Murat Yarar. "DSİ tanm alaru ka- zanma ve su baskınlannı önleme ba- hanesi ile göl çevresini setle çevirme çahşmalanna son vermelidir" diye tüm ilgililere uyanda bulunuyor. DSl'nin, göl suyunun çıkış noktası- na regülatörler inşa ederek göldeki su miktannı kontrol etmeyi plan- ladığını söyleyen Yarar, "Bu kontrol kuşlann ve doğanın değil, çıftçilerin sulama suyu ihtiyaana göre gerçek- leşecektir. Bu da göldeki doğal su dengesini olumsuz yönde etkileye- cektir" diye belirtiyor kaygısıru. Bandırma Belediyesi de gölün. çevresinde yaşanan yoğun kirlenme nedeniyle karşı karşıya olduğu yok olma tehlikesine ilgililerin ve ka- muoyunun dikkatini çekmek ama- cıyla her yıl bir festival düzenliyor. 8-10 haziran arasında gerçekleştiri- lecek 7. Uluslararası Bandırma Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festi- vali'nde konser, çocuk tiyatrosu, mim gösterisi gibi etkinliklerin yanı sıra, kirliliğe karşı önlemlerin tartışı- lacağı paneller de yer alacak. Video oyunları ve şiddet Haber Merkezi - Amerika'nın elektromk oyuncak sanayiini elinde tutan iki büyük isimden biri olan Sega lnc. şirketi, ürûnlerinin çocuklar üzerindeki etkilerinin bir değerlendirmesini yapmak üzere yeni bir araştırma başlattı. Oyunlar,"Yere çarp!", "Bıçakla!", "Tekmele!" gibi sloganlarla oyuncuyu bir el harnlesiyle rakiplerini alt etmeye çağınyor. Şirket, şiddete eğilim gösteren, vurdu-kırdıdan hoşlanan bir kuşağın oluşmasına neden olan bu tür oyun,filmve televizyon programlanna bir son verilmesi için ciddi önlernler alınması yolunda bir girişimde bulundu. Pazarlama taktiği Kimilerine göre bu gjrişim, bir pazarlama taktiği olarak değerlendiriliyor. Bunlara göre, oyunlann şiddet yönüne ağırlık verilerek yeni yetmeler kışkırtılıyor. Sega şirketi oyuncaklara, "heryaşa uygun-GA". "13 yaş ve üstündeki enşkinlere uygun MA-13" ve " 17 yaş ve üstündekilere uygun MA-l 7" olmak üzere üç farklı etıket konacağını bıldiriyor. Ancak şirket, bu değerlendirmeyi yaparken gözeteceği ölçütlere değinmıyor. Gençleri sonımsuzca risklere atılmaya iten iki öğe vardır: Heyecan arayışı ve incinmezlik duygusu Risk, iki ucu keskin bıçak gibidir gençler için EUTE Service J ANET SPENCER KİNG Onalü yaşındaki Jennifer, sisli bir gecede, evlerinin yakınındaki bir köprüde saatte 75 kilometre hızla yol ahrken yakalandı. Eve Jennifer'in ehliyetinin bir süre için elinden alındığını belirten bir mektup gelince olayı öğrenen anne baba. konuyu Jennifer'la ko- nuşmak gereğini duydu. Jennifer, ehliyetinin elinden alı- nmasma öfkelenirken, anne ba- basırun duyduğu endişeden de şaşluna döndü. YapUğının yanhş bir şey olmadığını, çünkü kötü so- nuçlara yol açmadığmı söylüyordu. Annesi kaza olasılığını ağzma aldığında. Jennifer büyük bir iç ra- hatlığıyla şuyanıtı veriyordu: "Köp- rünün düz olduğunu herkes bilir. Önümü görmeme hiç gerek yoktu." Bazı anne babalar, gençlerin (tngilizce'de teen-ager olarak geoen ve 13-19 yaş arasıru içine alan bu kavramı, Türçe'de 'genç' sözcüğüv- le karşılamak zorunda kalıyoruz) düşüncesizce davrandığını iddia edebılır Oysa Jennifer'ın bu dav- ranışının altında yatan asıl dürtü, bağımsızlığmı açıklamaya duyduğu istekti. Gençlerin bağımsızlık ka- zanma çabalannın bir parçası da, risklere atılmakür. Gençleri sorumsuzca risklere atıl- maya iten iki öğe vardır: Heyecan arayışı ve incinmezlik duygusu. Hız- lı araba kullanmanın, doğum kont- rolünü önemsememenin altında, "bana bir şey olmaz" düşüncesi ya- tar. Riske girmeme riski Gençler için riske gtrmemek ba- zen daha büyük bir risk olabilir. 13 yaşındaki Alex, öteki çocuklar ta- rafından korkak diye damga- lanmıştı. Korkak olmadığını kanı- tlamak Alex'e bir kmk bacağa pat- ladı. Alex, salıncağın üstündeki in- cecik metal çubukta yürümekten korktuğunu kabul ediyor. Ama korkak olarak kalmak daha ürkü- tücüydü. Salıncağın tepesinde den- gesini korumaya çalışırken Alex"in kafasında iki türlü risk vardı: İlki, önemsiz olan fızikselrisk;ikincisi, ki asıl önemlisi.riskegimıediği takdir- de, arkadaşlan tarafından korkak olarak adlandınlmak riski. Bu dolambaçlı düşünüş tarzı anne babalann kafasını kanştırabi- lır. oysa gençlığe veni adım atmış bı- rinin bilincırun gelişimıne çok uy- gundur. Mmnesota Üniversıtesi'nde araş- tırmacılar, 4-8 yaş grubuyla >Tİrüt- tükleri çalışmada çocuklara "karşı- dan karşıya geçmeden önce her iki yöne bakmalan gerektigini"' öğretti- İer. Çocuklann gerçekten caddenin her iki yönüne de bakmayı ihmal etmediğj görüldü. Sorun şuydu: Sağa sola baktıktan sonra, karşıdan araba bile gelse kendilerini caddcye aüveriyorlardı. Çocuklar, bu uyannın tek başına güvenliği sağlamaya yetmediğinı farkedemezler, çünkü bilınç gelişim- len henüz yetennce olgun degıldir. Aynı şekilde, onbeş yaşlanna ka- dar, düşüncelerini somuttan so>aıta dönüştüremezler. "Gelecek soyut- tur. Bugünkü eylemlerin yann ya- şanacaklarla bağlantısını kurup, öngörülerde bulunmak da öyle," di- yor Minnesota Üniversitesi Pediatri Bölümü'nden Dr. Robert Blum. Bu yüzden. apaçık olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir eylemin, tıpkı Jennifer gibi, "bunu yaptıklan ve başlanna bir şey gelmediğı için ta- mamen tehlikesiz" olduğuna inana- bılirler. Risk, iki ucu keskin bıçak gibidir gençler için. Anne babaya düşen. çocuklann kendi kendilerine bazı çı- kanmlar yapmalanna yardım et- mektir. Minnesota Üniversitesi'nden Andrew Halper, gençlerin anlayabi- leceği nitelikte örnekler vermenin yaranna inaruyor: "Kanser uyan- lannı fılan bir kenara bırakın. Nefe- sinin sigara koktuğunu, saçının kötü koktuğunu söyleyin." Gençlere, eylemlerinin sonuçlar doğuracağını öğretmek kolay değil, Televizyonda, sinemalarda eylemle- rin gerçek sonuçlannı ender olarak görüyorlar. Çizgi film kahramanlan arabanın altında dümdüz oluyor, bir kaç sa- nıye sonra silkinip koşturmacaya devam ediyor. Filmde bir kahra- man tek başına koca bir orduyu yer- le bir ediyor. kcndisi bir kaç sıynkla aüatıyor.Anne babalann çocuklar- la diyalog kurup, bunlann gerçek olmadığını, eylemlerin bazı sonuç- lar doğurduğunu ve kişinin kendi eylemlerinden sorumlu olduğunu açıklanrnı gerekiyor. Tabii, bazen deneme yanılma yöntemi en iyisidir. "13-19 yaş arası. bir ilkler dö- nemidir." diyor Blum. "Deneyim, bir eylemin sonuçlannı öğrenmenin somut yoludur." Diyalog kurun Çocuk psikiyatristi Dr. William H. Koch. anne babalann genellikle, çocuklann yaşadıklanna kanşma- ma eğiliminde olduğunu söylüyor. Koch'a göre anne babalar bazı ko- nulan görmezden gelmeyi tercih ediyor. oysa her zaman konuşmaya istekli olduklannı göstermeleri gere- kiyor. "Çok garip de karşılasanız giyim tarzı, müzik. arkadaşlar gibi konu- lardaki seçimlerine saygı göstermek, başka konularda sağlıklı biretkileşi- me yol açar. Alkol. uyuşturucu gibi konularda bile müdahale, etkili bir biçimde gerçekleştırilmeli. Blum'a göre bu durumda yapılması gere- ken. alkol içmeyi onaylamadıklanru açıkça belirtmekle birlıkte, sarhoş olunca araba kullanmaması gerekti- ğıni de vurgulamak. Şanghay yuppileri nostaljiden yana Haber Merkezi - Eskiden doğunun Paris"i olarak bilinen Şanghay, ansızın yoıppiler cenneüne dönüşüverdi. Açık renk takım elbiseii.jölelenmişparlak saçlı hanımlara ve tıril tiril gömlek manşetinden ışıldayan "olmazsa olmaz" kol saatli beylere artık Şanghay sokaklannda rastlamak olası. Genç iş kadınlannı: günün gözdesi saten bluzlan, pantolonlan ve Chanel'den esinlenen çantalanyla görenler. 80'li yıllara dönüldüğü izlerumine kapılıv or. Eğer moda toplumsal değişimin bir göstergesiyse, Şanghay'ın savaşöncesi kimliğıne yeniden kavuşmakta olduğu söylenebilir. Bu körpe enerjiyi ve alışveriş çılıgınlığını paraya dönüştürmek, moda endüstrisinın temel hedeflerinden biri sayılıyor. Kent inceleniyor Hong-Kong"da kurulu şirket temsilcilen. uzun süredir 1937'de Japonlann eline geçenyada 1949'da komünistlerin devraldığı kenti yeniden inceliyor. Şanglîayblar moda konusunda son derece bilinçli. Ancak varlıkh olduklannı göstermek amaayla markaya meraklılar. Çinli tüketiciler lüks ürünleri satın almaya hazır. Gelişmekte olan her ülke, gelirlerde önemli oranda bir artışın gözlendiği bir dönemden geçıyor. Bu dönem süresince insanlar statü peşinde koşuyor. Lüks tüketim maddeleri, bireye özel bir kımlik sağlıyor. Çin'in toplam ticaretinin % 3 5.1' ini Hong-Kong gerçekleştıriyor. Ülkede modaya uyma akımırun, ticaret ve kapitalizme açık altı kentteatağageçtiği belirtiüyor. Moda mağazalanndaki yoğun trafîk nedeniyle, varlıklı müşteriler sürekli boğuşmak zorunda kabyor. Deneyimli tezgahtarlara. geçen yıl içinde % 1OO'e varan zamlargerçekleşürildi. Çin'in kırsal kesim nüfusu oldukça yoğun. Japon kadınıve üüsüpürge Haber Merkezi - Uygar Japon kadını resmi kayıtlara süpürgesi ile mi geçecek? Son günlerde bu konu bakanlar kurulunun gündeminde. Japonya'da resmi dılde kadın 'fujin" sözcüğü ile yazılır. Bu sözcük 'elinde süpürge taşı- yan dişi' anlamına gelen iki şekilden oluşur. Aynı zamanda evli kadın anlamına da gelir. Japon kültüründe kadınlar ancak evlenince ergin sayılabildiğinden resmi kayıtlarda bu sözcük tercih edüiyor. Fujin (kadın) Josei (dişi) Erkeği tanımlayan' dansei' sözcüğü. erkek cinsiyeti anlamına gelen iki şekilden oluşur. Benzer şekilde kadın cinsiyeti anlamına gelen 'josei' sözcüğünün 'fujin' ye- rineresmikayıtlarda niçin kullanılmadığı sorgulanmaya başlıyor. Çalışma bakanı Masakuni Murakami çoğunluğunun erkeklerden oluştuğu Bakanlar Kurulu'nda konuyu tartışmaya açtıği zaman pek taraftar bulamadı. Kadın ışlerinden sorumlu Yohei Kono, Japonlann geleneksel uzlaşma kaygısıyla hü- kümetin konuyu ilk fırsatta gündemine alacağinı belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle