Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4HAZİRAN1993CUMA
10 DIZIYAZI
Şeyh Bedreddin'i boşuna mı
L/l
Çagdaş Bir
/Bektaşi Mistigi
/k HamdullahErbü
asblar?
M.ehiti: Oğul, bunlar bizim, sizin Marx'uuzdanyüzyıllar önce
savunduğumuz ekonomik ve insancıldüşüncelerdir. Kurmaya
çahştiğuuz komün hayatuu Hacı Bektaş-ı Vetiyıllarca uygultuk,
öğûtledi. Ama bu devletle ve onunyüzyıthk tecrûbesiyle baş
edebümeniz için çok (ükkatti ve örgütlüolmak zorundasuuz.
-7-
evrede onun adım bilme-
yen, ona güvenmeyen,
yaşlı-genç, onu gördüğûn-
de ayağa kalkmayan kimse
yok gibıydi. Hükümet dai-
relerinde etkin bir nûfuzu
vardı. Kaymakamlar, müf-
tûler, hükümet erkanı in-
sanlar dahı sık sık ziyaretıne gelir, kendi-
siyle sohbet etmeye çalışırlardı. Buna
karşm kendisinin, iş icabı uğramalar
dışında bir başkasmı zıyarete ya da mısa-
fırliğe gittiğıni hiç hatırlamıyorum.
Gelini Hoşe dedı ki, "Gittiğı aile ya da
bireyler kendisini ağırlamak için peri-
şan olurlar, gereksız, belki de güçlerini
aşacak masrafîara gırerler diye korkar
-kı gitseydi gerçekten öyle olurdu- kim-
seye misafirliğe gjtmezdı."
Kendisini çok seven dostlanndan
Ibış Yılmaz, "Ziyaret edilecek, yanına
gidılecek adam mı vardı kiT diyerek
manidar bir soruyla cevap verdi. Başka
dostlanndan İsmail öksüzoğlu ve İbra-
him Erdem ise "Biliyoruz, misafirliği
pek sevmezdi, misafirlerini çok iyi ağır-
lardı, ama nedense işte... Hem, misafir-
liğe gidecek zamanı da olmazdı ki; ziya-
ret edeceği insanlar arayı aksatmadan
ona getirlerdi, onun ayn bir zıyarete git-
mesine gerek kalmazdı" diye yanıtladı-
lar.
Ibrahim Erdem onun şiirlerini beste-
leyerek plak ve kaset yapan ilk kişiydi.
"Bizim" dedi, "ondan uzaktakı sohbet-
lerimizin temel konusu hep Meluli oldu;
en başta onun şiirlerini çaldık, söyledik.
Ölümünün üzerinden üç yü geçti, hala
daöyledir.
Hayaü açıklayan şiirler
Ekim 1952 yüında Musa Hazar'la
kendisini köyde ziyaret ettiğimizde ben
26 yaşındaydım. Öradaki üç günlük mi-
safirliğinuz sırasında yapılan sazlı sözlü
sohbetin güzellıği hala hatınmda tazeli-
ğini korur. O üç gün benim içın yeni bir
düşünce ve inancın başlangjcı oldu.
Toplantıya katılan başka zatlarla
yapüğı sohbette konunun derinliği ve
bügi düzeyi karşısında, bilmediklerimi
öğrenmek için soru sormak cesareüni
dahi gösteremedim. Şiirlerini herkesin
anlayabüeceğj bir dille, ama özellikk de
mutlaka bir olay ûzerine, hayatın bir
gerçekhğine ışık tutmak üzere ya da in-
sanın felsefi bir özdliğmı tanf etmek
amacıyla yazardı. Bir tek şiiri yoktur ki
hayatın bir yanmı açıklamasın.
Daha sonraki yıllarda bir iftiradan
dolayı cezaevine düştüğünde ziyaretine
gitmiştim; benim onu teselli etmem ge-
rektığı yerde gözlerimin yaşardığını gö-
rünce kendisi beni teselli etti. Böylesine
sağlam bir düşünce temeli ve inançlıhğı
olanbirinsandı."
Memikle Fidan
1964'te kız tonınu Latife'yi evlendir-
di. Daha sonraki yıllarda öz evladı ka-
dar sevdigi ve kendisinden son derece
memnun kaldıgı damadını seçerken hiç-
bir tavır göstermemişti. Evlilik konusun-
da söz sahibi olmayı ya da olumlu olum-
ama gönül ferman dinlemez ki; gıttik
kızı istedik. Hasan Efendı, 'Karacam
kızun ayağmıza turapUr, buraya kadar
yorulduğunuza bile degmez, alın götü-
rün, sözü de bozanz ne yapalım, ma-
denîki oğlanla kız birbirlenni sevmişler,
sevginin önüne engel olur muT dedi.
Kızm annesi ise ağlayarak getirip
kızın bohçasını odanın ortasına attı ve
•Karaca, kızı sana veriyorum; onun gele-
ceğınden sen sorumlusun' dedi. Neyse.
Memik'le Fidan'ı evlendirdik, ama ara-
dan birkaç sene geçmedi ki Memik Fi-
dan'ın ûzerine, yeğeni Ali'nin eşi Eşe'yi
kaçırdı ve onunla evlendı. Fıdan bu acı-
sevgi ve insan felsefesine de uygun dü-
şüyordu.
öğrenci hareketleri ^
Eğitimimiz konusunda üzerimize bir
inci tanesi gibı ütrerdı. Bizleri okuttu,
üniversiteye gönderdi. O yıllarda Türki-
ye yeni bir dönemin eşiğındeydı ve
önemli toplumsal çalkantılar yaşıyordu.
Yetmişü yaşlarda olmasma rağmen De-
dem, 1968-69 yıllannda uç vermeye baş-
Jayan öğrenci hareketlenne yakından
ilgj duydu. Ben o yıllar henûz lise ögren-
cisiydim, Maraş'ta eniştemk ablamın
sınıf mücadelesınin nasü başanh olabi-
leceğjni, Avrupa'daki öğrenci hareket-
lennin nasıl toplumsal bir potansiyeli
harekete geçırdiğini anlatmaya çalışır-
dık. O zaman düşünûr. "Tarih bu tür
toplumsal çalkantılara her zaman sahne
olmuştur. Zalime karşı hep boyun eğil-
seydi, insanhk hiçbir zaman bugûnkü
toplumsal düzenler seviyesine gelemez-
di. Ama hepsi adım adım olmuş; bana
öyle gehyor kı, bu öğrenciler biraz tecrû-
besiz ve aceleci davTanıyorlar" diye bizi
yanıüardı.
Ben o yıllardaki kafamla, Dedemin,
babalık duygulanyla hareket etüğjni ve
8Temmuz 1972. ODTÜ MaJuülesi-Ankara: Mehdinm
tonınu (Hamdullah) cezaevinden >eni çıkmtjtır.
Meluli, tonınu cezaevinden çıkana kadar Ankara'yı
terk etmez, avukat ve mahkeme işleriyle uğraşır.
Dönem 12Martiktidanıunen$a)dırganvezuIniet
dönemidir, Denizler ktam edilmiş, Mahir Çayan ve
arkadaşlan KızıMere'de bomba ve kurşun \ ağmunı
attında karJedümişler. jandarma ve polis, gerçekleri
gönneyen bilinçsiz ve kör köv lûkrin de > ardmuyla
dağlarda devrimci avlamaktadır, karakollarda,
emniyet saraylarmda insanlar işkenceierden
geçirilmekte, işkence altmda ölenlere, ya pencereden
atüarak ya da düzmece raporlarta intihar süsü
verflmekte, suçsuz insanlar aylarca sorgusuz sualsiz
askeri cezaevlerinde, nücrelerde tutulmaktadırlar.
Mehıli sosyalist düşâncev le ta.sav>uf düşüncelerini iyke
yoğurmuş >e o dönemdeki toplumsal mûcadelede
fakirin, ezilenin, sömürülenin ve devrim sa> aşcüannın
yanında yerini alnuştır. Konmnu sıradan bir sempatizan
değil, mücadele içerisinde ûzerine düşeni yapmaktır...
1968'Hyıllarda iyice
kabarmaya başlayan ve
devrimci-demokratik
iktidarayönelik toplumsal
mücadeleler sırasında
yazüanlardan
Kar yağdı dağlara daraldı kuşlar
Ava çıktıfırsat bulan oşoşlar
Gelir bahar elbetgeçer bu kışlar
Açılır çiçekler biter inşallah
Uzath geceler bitmez demeyin
Bu karanlıkgünlergitmez demeyin
Söner ateşimiz tütmez demeyin
Yanar birgünymar tüter inşallah
Kuzularpay oldu çakala kurda
Yürekler dayanmaz bu ağır derde
Böylesuçsuz kanı akıtan yurda
Olur bir gün daha beter inşallah
Gelinpaylaşalun dostlar bu gamı
Her zaman yezit mi sürecek demi
Denizlerdeyüzen şu azgm gemi
Gark olur denize batar inşallah
Sabreyle Melulim beklesırayı
Unutma sözümügözet burayı
Yakındayıkılır tahtı sarayı
Eylerine baykuş öter inşallah
ya dayanamadı ve bir yıl içerisinde ağır
bir hastalığa yakalanarak henüziki yaşı-
ndakı oğlu Tacım'ı buakıp bu dünyadan
aynldı. İşte oğul, ben o gün bugündür
bir daha birine ne kız istedim, ne de kız
. Hem sev-
adeta kaçardı.
Bir gün nedenini sorduğumda dedi ki,
"Bir gün duyduk ki kardeşim Memik'le
Ağcaşar'da Hasan Efendi'nin kızı Fidan
birbirierine aşüc olmuşlar. Fidan sözlü,
bohçası, çeyizi vs. her şeyi hazır imiş,
esas olarak evlenecek çiftler karar ver-
melidir. Büyüklerin yapacağı şey, o
gençlerin isteklerini yenne getirmek, on-
lara rahat bir yuva hazırlamak ol-
malıdır."
Bu, onun yülarca içinde yoğrulduğu
yanında kahyor, ben liseye, kardeşlerim
de ortaokula gidiyorduk. Dedem her
yanımıza gelişinde özel olarak bize gaze-
te aldırtır ve haberlen, yorumlan kendi-
sine okumamızı ısterdi.
Haberleri yorumlarken, "öğrenciler
isteklerinde haklı, oğul" derdi, "ama bu
zaJim devlet ta Hz. Hüseyin'den bu yana
hep haksızhk etmiş ve mazlumlar ezil-
mekten hiçbir zaman kurtulamamı-
şlardır. Korkanm bu öğrenciler sonun-
da yenilirler ve ya canlanndan ya da is-
tikballennden olurlar." Ben ve eniştem
Halil özpolat, o zamanki kıt bilgileri-
mizle sosyalist ülkeleri ömek gösterir,
bizi o çalkanulann içine sûrüklenmek-
ten, dolaylı da olsa, alıkoymaya
çabştığını düşünür ve Dedemı, "Haklı
mücadelelenn içinde siz de doğrudan yer
almalısınu" demedıği içın, için için eleş-
tirirdim. Yıllar sonra onun söylediği bir-
çok şeyde haklı çıktığını gördükçe, o eski
konuş,malanmızı hatırladım hep.
'Aceleci davranmayın'
1970 yüında Ona Doğu Teknık Üni-
versitesi'ni kazandım ve Ankara'ya git-
tim. Ikinci yıl kardeşlerimi de Ankara'ya
aldık ve böykce ülkenin kalbine
taşınmış olduk. Burada olaylan çok
daha yakından izleyebıliyorduk. Sık sık
ziyaretimize gelir, uzun süre yanımızda
kalırdı. Ben sosyalist düşünceyle ilk defa
doğrudan tanışıyordum. Bana öğrenci
hareketlerinin içinde yer almamamı hiç-
bir zaman telkin etmedi.
Sadece, benim ve arkadaşlanm için,
"Aceleci davranmayın, karşınızdaki
devlet >ıizyıllann tecrûbeayle üstünüze
geliyor, onu sandığınız kadar kolay alte-
demezsiniz. Aynca, çok kısıüı yöntemler
kullanıyorsunuz ve sizlerle birlikte yola
gelen, ben de bu mûcadelede vanm di-
yen her insana güvenmeyin, yol arkadaş-
lannızı iyi seçin ve sizi yan yolda bıraka-
cak insanlarla yola çıkmayın. Hz. Hüse-
yin Kufeblerin vaatlerine inanıp yola
çıktı ve Kerbela'da başına gelenleri siz
benden daha iyi bıüyorsunuz; bütün,
dostuz diyenleri geri çekildiler ve Hz.
Hüseyin 70 yoldaşıyla tek başma kaldı.
Hem madem bu kadar inançlı ve kararh
mücadele etmek istiyorsunuz, o zaman
niçin üç-beş yıl sabredıp de okullanruzı
bitirdikten ve devletin yönetim kademe-
lerinde görevler aldıktan sonra bu işi
yapmıyorsunuz?"
O zaman benim verdiğim cevap çok
basitti: "Ama Dedeciğim, okulu bitir-
dikleri zaman bu insanlann her biri bir
yana dağüır, bu gücü, kalabalığı nerede
bulacağızr'
"Gördün mü yaT' derdi, "Ben size
boşuna demiyorum ki, gecici yol arka-
daşlanyla yola gjtmeyin. Bu iş örgüt işi-
dir, bu i§, arkadaşı için canını verebile-
cek insanlann topluca verecekleri mü-
cadelenin işidir. Sizleri zorlamak iste-
mem, ama büyüklerinizin tecrûbelerini
yabana atmayın. Bu arada, bana mad-
di-manevı. herhangi bir ihtiyaanız
olursa yanınızdayım. Çünkü ben seni
öyle yetiştirdim ve tanıdığım kadanyla
sen kötü ve yalana yol arkadaşı tut-
mazsın. O yuzden, senin inandığın ve
güvendiğın arkadaşlannın yeri, bizim
yanımızda, senin yerinden farklı olmaz.
Vann gidin, Tann yardımanız olsun.
İnşallah başanrsınız."
Niçin öldüler?
O yıllarda yazdığı şiirler yav'aş yavaş
sosyalist içerik kazanmaya ve dönemin
büyük toplumsal sorunlannı ve taleple-
rini içermeye başlamıştı. Tartışma-
lanmızda gerek ben, gerek kardeşlenrn,
kendisine sosyalist-komünist teoriyi
aktardıkça, "Oğul, bunlar bizim, sizin
Manûnızdan yüzyıllar önce savundu-
ğumuz ekonomik ve insancıl düşünce-
lerdir. Sizin kurmaya çahştıgınız ko-
mün hayatını Hacı Bektaş-ı Veli yıllar-
ca uyguladı, öğûtledi. Şeyh Bedrettin"i
boşuna mı asülar? Mansur, Nesimi, bo-
şuna mı bu yolda canlannı verdiler?
Ama, derim size, bu devletle ve onun
yüzyıllık donanım ve tecrûbesiyle baş
edebilmeniz ıçin çok dikkatli, feraseüi
ve örgütlü olmak zorundasınız. Bu kör
halkı, eğiterek yola getiremezsiniz. On-
lar, güçlü kimse her zaman ondan ya-
nadırlar. Her adımda arkanızdaki ger-
çek gücü hesap etmelisiniz. Görûnüşe
ve bol zamanlarda verilen sözlere al-
danmayın. Bir de bu yoldan çıkar elde
etmek için gelenler olacaktır, onlan asla
gözardı etmeyin."
Herkes güveniyor
Bizim örgütlü devrimci mücadelemiz
sırasında maddi ve manevi yardımlannı
hiçbir zaman esirgemedı bizden. Onun
nüfuzlu olduğu hangi toprağa gittiysek
dost ve güveniür adamlar bulduk. Ge-
nış bilgisi. ınançh ve kararh tavırlan ve
yardım ehni her zaman herkese uzatması
sayesinde herkes ona gûveniyordu. Dev-
rimci düşüncelenmizi ınsanlara anlat-
mak. onlan mücadelemize kazanmak
için gittiğimiz her yerde ilk kabulü onun
adından dolayı gördük. Gençliği sevı-
yor, onlara güveniyordu.
1972'de cezaevine ilk düştüğümde, si-
yasi mücadelerru adeta kendisi üstlenmiş
ve beni cezaevinden kurtarmak için her
şeyiyapmıştı.
SÜRECEK
Elimiz hâlâ ellerinde, biz bir bütünüz
O N B I N L E R
İCİN YAZD1
Laikliği en iyi anlatmanın
yoüannı buîmabyız sürekli
olarak; o zaman ancak
demokrasi yaşayabilir.
Doç.Dr. Betül Çotuksöken
Uğur çiçekleri ekelim
yüreklerimıze sevgiyle.
Aydınlansm düşûncekrimiz
Bilginin meyvalanyla
Gözlerimizde gülümsemeyle
Dolasalım sessizce
İnsan olmanın erinciyle
YnsufFahvoğlu
İnsan olmaktan ve bir şey
yapamamaktan utanıyorum. O
ölrneyecek.
tbraUın Karaman
Yazacak kelime bulamıyonım.
Şunu bılki ızindeyiz.
llyas Karaoğlu
Sevgili Mumcu düşüncelerinde
her zaman seninJe idim çok şey
öğrendim. Sevgiyi içimize
gömüyoruz.
Gûler
Sevgili Mumcu, seni
öldürdüklerini saruyorlar.
Fakat yanılıyoriar. Seni
öldürmekle bin Mumcu'nun
doğacaeını bilmiyorlar!
BurakCnal
Sevgili Mumcu;
Çocuklanmız kitaplannı ikinci
kez okumaya başladı.
Mumculann sayısı çığ gjbi
büyüyor. Seni çok seviyoruz,
kalbimizde yaşayacaksın.
Rahat uyu.
tbrahim Avcı/ÖğreOneo-SUivri
Seni kaybetmedik, hep
içirrüzdesin ve içimizde
kalacaksın. Verdiğin, vermeye
çalıştığın ilkeler hep içimizde.
Veonlanbüyütüp
geliştireceğiz. Rahat uyu.
Yazgm bu olmamahydı.
Meltem Girişen
Elimiz hâlâ ellerinde. Biz
bütünüz.
Fanık Gûrleyen
SÜRECEK
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
Işyerinin devri ve kıdem tazminatı
1971 yüında bir kamu kurumunda çalı^naya başla-
dım. 1972 yüında bu göre>den istifa ederek aynldıın.
1974 yüında bu kez, özel sektöre ait bir anonim şirkete
girdim. 1980 yüına kadar bu şirkette çalıştım ve aynı yü
çalıştığun şirket başka patron tarafından satın aundı. Ye-
ni patronJar, 1983 yüında ihbar tazminatı vermeksizin
kıdem tazminatımı ödeyerek, benim bir başka şirkete gi-
rişüni yaptüar ve ben de yeni şirkette çabşmaya başla-
dm. Haziran 1993'te emekü olmak isöyorum. Benim
sorunum:
Tazminat hesabnn, son çahşmaya başladığnn şirkette
çalıştığun günler ûzerinden mi, yoksa 1974'ten emekli
olacağım Haziran 1993'e kadar geçen süre hesap edilip,
ödenen tazminat düşülerek mi \ apüacak?
YANTT: îş Yasasfnın 14. maddesi uyannca, "lşçilerin kıdem-
teri, hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yenıden akdedil-
miş ohnasına bakılmaksızın aynı ışverenin bir veya değişik işyer-
lerinde çahştıklan süreler göz önüne almarak hesaplanır. Işyerle-
rinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden
bir başka işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde işçi-
nin kıdemi, işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin
toplamı ûzerinden hesaplanır. 12.7.1975 tarihinden itibaren kı-
dem tazminatlanndan her ıki işveren de sorumludur. Ancak işye-
rini devreden işverenlerin bu sorurnluluklan işçiyi çalışürdıklan
sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sımr-
hdır."
Konuyla ilgili iki ayn Yargıtay karanrun özetini aktanyoruz.
(1) "OZET: Kıdem tazmınatı, mutlak surette hizmet akdi iliş-
kisinin yasada öngörülen sebeplerle sona ermesi halinde doğan
haklardandır. Hak doğmadan önce ara yerde yapılan ödemeler
olsa olsa ileride dogacak hakka mahsuben yapılan bir avans nite-
liğini taşır. Bu nedenle hizmetin tamamı ûzerinden kıdem tazmi-
natı hesabı yapıbnalı, ödemeler düşüldükten sonra sonuca gidil-
melidir."
(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi. 26.12.1985 tarih, 1985/10295 esas
vel985,'.1271Okarar.)
(2) "ÖZET: İşçinin hizmet akdi devam ederken kıdem tazmi-
natı avansıran, toplam hizmetleri için hak ettiği kıdem tazmina-
tından düşülmemesi maddı hata olduğu gibi, o tarihte yapılan
ödemeyi kabul eden işçinin bu paradan o zamanki ve emekli ol-
duğu tarihe kadar geçen süre içindeki yasal faiz değerlerine göre
yararlandığımn düşünülmemesi ve mahsupta bunun dikkatc
ahnmamış olması hatadır." (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 22.10.
1986 tarih, 1986/8522 esas ve 1986/9464 karar.)
(1) Kaynak: Lebip Yalkın Yayımlan - Cilt AA/13 - Sıra numa-
rası267
(2) Kaynak: Yasa Hukuk Dergisi - Mart 1987 - sayfa 411
ANKARA/ANKA
MÜŞERREF HEKİMOGLU
Yanar HeriDevlet Tiyatroları Vakfı, ölümünün 30. yılında Yanar
Elleri adlı oyunla selamlıyor büyük ozanı. Nihat Asyalı'-
nın oyunu 75 sanatçının katkısıyla oluşuyor. Nâzım Hik-
met'in yaşamından kesitler, ekranda gazeteler, sahne-
de polisler, yargıçlar, politikacılar, cezaevinde Nâzım,
mektuplar, annesi Celile Hanım, karısı, şiirler, şarkılar.
Şinasi Sahnesi'nde ilkgece izledim oyunu. Biryanımda
Kültür Bakanı Fikri Sağlar ve eşi Serap Sağlar, öteki ya-
nımda Genel Müdür Yücel Erten oturuyor. Değişik ku-
şaklardan oluşan kalabalıkta eski dostlar da var. Sanı-
nm ortak çağrışımlarla iztiyoruz oyunu. Lise yıllarını,
fakülte yıllarını anımsıyorum. Nâzım Hikmet'in şiirlerini
gizlice okuduğumuz dönemleri. Kağıda değil belleğimi-
zeyazardık. Kağıda yazmak suç!
On sırada başka bir koltukta Aydın Menderes ve eşi
oturuyor. O neler düşünüyor acaba? Babasının başba-
kan olduğu Demokrat Parti iktidarı da var sahnede. ikti-
darlar değişiyor, Nâzım'a bakış değişmiyor. Oyun sey-
retmiyor, yaşıyoruz doğrusu. Nâzım'ın ötesinde bir
dönem yargılanıyor sahnede, günah çıkarır gibi. Koro-
nun bir şarkısında "Dostların arasındayız-güneşin sof-
rasındayız" dizeleri var. Güneşin sotrasında tarihimizin
belli bir dönemi de ışığa çıkıyor bence. Düşünce özgür-
lüğü olmayan bir ülkede neler yaşanabileceğini sergili-
yor. Büyük gerilimle izlendi Yanar Elleri. Coşkuyla alkış-
landı, sahneden de karanfiller yağdı salona. Güzel bir
olay kuşkusuz. Kültür Bakanı Fikri Sağlar da güzel söz-
ler duydu o akşam, sanatçıiardan da seyircilerden de.
Devlet Sahneleri özgürleşti, yasaklar kınldı artık, Nâzım
Hikmet'in 30. ölüm yılında Yanar Elleri oyununu tüm
sahnelerîn katılımıyla gerçekleşmesi de bu yeni dönemi
sımgeliyor. Ama Nâzım Hikmet'in şiirleri okul kitapların-
da yer almıyor hâlâ. Mezarı hâlâ Moskova'da Kızlar
Manasbn'nda. özlemi hâlâ dinmedi, öz toprağına dön-
medi.
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni,
Ve de uyanna gelirse,
Tepemde bir de çınar olursa,
Taş-maş da istemez hani.
Sözleri hâlâ gerçekleşmedi! Doğrusu düşünce özgür-
lüğü de gerçekleşmedi hâlâ! Bayram öncesinde Adalet
Bakanı Seyfi Oktay ile konuştuk bir gün. Meclis'e sunu-
lacak tasarıları anlattı umutla. Umuduna saygı duyuyo-
rum, ama gerçekleşecek mi acaba? Tasarılar yasalaşa-
cak mı? Son günlerde yaşanan olaylar umut vermiyor
doğrusu. Düşünce suclanıyor, yargılanıyor, düşünceyi
suçlayan maddelerle yazarlar, fikir isçileri tutuklanıyor
hâlâ. Tiyatro sahnesinde geniş bir soluk alıyoruz, ama
bir mahkeme, tutuklama olayı haberiyle soluğumuz da-
ralıyor birden! Çağın içinde miyiz, dışında mı şaşırıyo-
•
Yanar Elleri oyunundan sonra anılar, söyieşilerle uza-
dı saatler. Kimi dosttarım oyunu eleştiriyor, kimi olayla-
rın iyi yansımadığını söylüyor. Kimileri "inkılap" sözünü
yadırgıyor; ihtilal sozünü yeğliyorlar; neden devrim, ihti-
lal değil de inkılap, diyorlar. Bir sözcük ama çağrışımı
değişik elbet.
O dönemde gazetelerin yüz binlere, milyona varmıyor
tirajı, binlerde dolaşıyor. Ama kamuoyu oluşturmaya
yetiyor o binler. Yüz elli Türk aydınının imzası büyük
önem taşıyor. İnsan hüzün duyuyor doğrusu. Mesleği-
mizde ilerleme mi var, gerileme mi? Belli konularda
kamuoyu oluşturabiliyor muyuz? Başarıh mıyız, başarı-
sız mı? Bes yüz gün geçti, ikinci beş yüz gün başladt,
demokratikleşme sürecinde nedeye geldik? Reform pa-
ketleri açıldı mı, tasarılar yasalaştı mı? Bu soruları yanrt-
larken bir gerçek dikiliyor karşımıza. Kamuoyu oluştu-
ranların öz eleştiriye yönelmesi gerekiyor. Bugün
milyonluk tirajlar da sağlıklı kamuoyu oluşturamıyor.
Sağlıksız oluşumlar da çarpık gelişmelere yol açıyor,
toplum duyarlığını yitiriyor nerdeyse!
Oysa görevimiz gerçekler doğrultusunda, sağlıklı ka-
muoyu oluşturmak degil mi! Seçim alanlannda çoksesli
habercilikten söz edenler, teksesliliği destekleyen bir
politika uyguluyor hâlâ! Bu poiitika sona ermeden çok-
sesli habercilik gelişebilir mi? özgür ve bağımsız gaze-
teler yaşam gücü bulabilir mi? Adalet Bakanı basın
özgürlüğünü savunuyor; DGM gazeteci tutukluyor; laik-
likten söz ediliyor; Sayın Demirel, inananlara da inan-
mayanlara da saygıyt savunyyor seçim kürsülerinde,
ama inanmayanlara saygısızlık çok tehlikeli boyutlara
varıyor.
Her olay bir uyarı kuşkusuz, elbet duyarlı olanlara.
Yazımı Nâzım'ın bir öğüdüyle sona erdiriyorum.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
Yani, o derecede, öylesine ki,
Mesela kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
Yahut kocaman gözlüklerin,
Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda,
İnsanlar için ölebileceksin,
Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken.
Sonra da noktalıyor ozanımız:
Sözün kısası yoldaşlar,
Insanca yaşadım, diyebilirim.
Insanca yaşamak mesleğimizde de çok mutlu bir olay
değil mi? Ellerimiz yanabilir ama karanlıklar aydınlığa
ulasabilir.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ReşatNuriGüntekin'in 1
ilk romanı. 2/ İstanbuT-
daki bir üniversitenin kı- 2
sa yazılışı... Üstü şekerli, ~
renkli ve parlak bir mad-
de ile kaplanmış hap. 3/ 4
Bir parçanın ağır ve gör-
kerrıli çabnacağını behr-
ten müzik terimi... Ceyiz.
4/ Dürülerek boru biçimi
verilmiş deri ya da kâgıt
tomar... Çıplak vücut res-
mi. 5/ Bağıt... Takmüar
grubu. 6/ Bir zaman biri-
rni... Sahinedeki oyunculara, izleyi-
cilere duyurmadan unutulmuş bir
sözü ya da tümceyi arumsatma. 7/
Elma, armut, ayva gibi meyvelerin
yenmeyen iç bÖlümü... Karaciğe-
rin salgüadığj acı sıvı. 8/ Yazıh
olan şey... Hint-İran dil grubuna
verilen ad. 9/ Tümör... Bir vasalın
derebeyden elde ettiği toprak ya da
başka bir rnülk
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Charles Vidor'un yönettiği ve
Rha Havworth'un başrolde oynadığı bir film... "Avrupa Yayın
Birliğf'nın sımgesı. 2/ Verme, ödeme... Yahudilikte bir nesne-
nin dinsel amaçlara uygunluğu. 3/ Kuşak, soy, döl. 4/ Danüa
hastalığı da denilen ve ağnlı şişlerle ortaya çıkan hastalik... Do-
ku teli. 5/ Tarih öncesi çağlarda tanrüara adak olarak sunulan
küçük heykelcik... Evlenn önüne oturmak için taş ve çamurdan
yapılan set. 6/ Yiğit... Üst yanı açık boru. 7/ Türlü ağaçlardan
elde edilen ve cilaalıkta kullamlan bir çeşit zamk... Akdenız'de,
hapishanesi ile ünlü küçük bir Fransız adası... 8/ Dengesini us-
talikla korurken top, bıçak, tabak gibi nesneleri havaya aüp
tutarak gösteri yapan sanatçı. 9/ Mantar meşesi... Yapılmış,
gerçekleşmiş iş.