Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18NİSAN1993PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
GUNDEMDEKISANATÇI DUYGU SAĞIROĞLU
ONAT KUTLAR
"Chapeau! Duygu Sağıroğju"
P aris'te Saint-Germaine'de
Ortaçağ Cluny Katedrah-
nin görkemü ama aynı za-
manda kalın duvarlann.
gölgeli kemerlerin, taş döşemelerin
soğukluğu ile üşüyen ana mekânı-
ndayız. Bir zaman tünebnin merce-
ğinden bin yıl öncenin bir manastır
hücresine bakıyoruz. Daha doğnısu
birbirinden görünmez kalın duvarlar-
la a>Tilmış iki hücresine. Iki yanda iki
küçük, kunt, masif masa. Masalar-
dan birinin arkasında. yoksul bir is-
kemleye, bir rahibe oturmuş, dalgın
bir mektup yazıyor. Masa, duvarlar-
da düşsel gölgeler yapan yirmi beş
mumla çevrili. Heloise'i daha da de-
rin bir yalnızlığa gömen kınlmaz bir
kutsal çember. Kemerlerden yansı-
yan solgun ışık, Heloise'in güzel yü-
zünü, çılgın bir aşk ateşiyle dalgala-
nan ince gövdesinin yuvarlak çizgile-
rini bir ortaçağ tablosuna dönüştürü-
yor.
"Eün... Elin değmiş bu mektuba "
diye yaayor Heloise. "An, Abelard
Dokunuşlannı bana taşıyan o kâğıdı, o
mürekkebi nasıl da seviyorum..." "Ge-
cenin yücelerinde dörtnala koşturduk
bedefderimizi... Ve naJ toplattık ışıyan
bütün günlere. Biliyorum, bir rahibe
böyle yazmasa gerek. Özûr diliyomm,
ama yazan bir rahibe değil.
örtüJdûk tepeden tımağa, ama
kadnuz biz. Bu örtünûn altmdaki de
Heloise... Her dişiden daha çok dişi...
Ve aşk Abdard'ın öğretisi "
Paris'te Cluny Ortaçağ MüzesT-
nde, Işıl KLasapoğlu'nun sahneye koy-
duğu "Abelard ve Heloise" oyununu
izliyoruz. Bir avuç insan, yeryûzünün
bu en ûnlü âşık çiftinin coşku ve acı-
dan oluşan öyküsüyle büyülenmiş.
Tüm kilise kurallanna karşın kısa bir
süre birbirlerinin olan ama sonra acı-
masız bir şiddetle, sonsuza dek birbir-
lerinden kopanlan Abelard ve Heloi-
c Büyûk bir tutkuyu ve acıyı anlaü-
yorlar. Onulmaz bir acıyı. O anda
fark ediyoruz, bütün bu acılann üs-
tünden avutucu bir şarkı gibi geçen
bir su sesi var. Sürekli bir su. Yaşarrun
kendisi. İki masarun tam ortasında,
yerde. küçük bir mermer çeşmenin
dökme demir musluklanndan sürekli
bir su şınltısı geliyor. "Tannm" diyo-
rum, "ldm düşündü bütün bunlan..."
Işıl Kasapoğlu kulağıma eğıliyor:
"Duygu abi" diyor. "Duygu Sağıroğ-
hı... Dekoru o yaptı." Dekor dediği
koca kilisenin ortasında iki küçük or-
taçağ masası. elli mum ve ûsforiae riâç'
taş^an küçük bir çeşme.
O gün Paris'te, ıstanbul'daki Duy-
gu Sağıroğlu'na "Şapka" diye seslen-
dim içimden. "Şapka! Büyük bir us-
tasmsen."
Bir şapka daha
Dün akşam Genco'yu, "Bir Deli-
nın Haüra Defteri"nde yirmi yıl son-
ra yenidcn izlemeye giderken, ada-
maicılb tedirgindim. Tahmin edebi-
leceğiniz nedenlerden.
Aradan bunca yıl geçtikten sonra
Genco Erkal gjbi yeniliklere açık bir
tiyatro adamımızın aynı yemeği bir
kez daha pişirmesini kaygıyla karşıh-
yordum.
Tümüyle yanılmışım.
Oyun bittiğinde sarhoş gibiydim.
Büyük Rus yazan Gogol. bir buçuk
saat süreyle bizi, insan ruhunun
inanılmaz derinlik ve doruklannda
dolaşürdı.
Nefis bir ekip çalışması
Büyük Türk aktörü Genco Erkal
izleyicilere başdöndürücü bir oyun
virtüözluğu sundu. Müziğiyle, giysi-
leriyle nefis bir ekip çalışmasıydı "Bir
Delinin Haüra Defteri."
Yazı yaşamımda tiyatro ile ilgili tek
yazımın gene Genco Erkalın olağa-
nüstü Brecht yorumu "Galileo Gali-
lei" üstüne oluşunu gizli bir sevinçle
hatırladım. İşte ikinci kez, aynı yıllar-
da yaşamaktan ve uzun süredir dost
Genco Erkal izleyicilere
başdöndürücü bir oyun
virtüözlüğü sundu.
Müziğiyle, giysileriyle
nefis bir ekip
çalışmasıydı 'Bir Delinin
Hatıra Defteri'.
Duygu'ya üçüncü kez
şapka çıkardım.
işi unutmaksızm.
Bir zamanlar çok kavga etü'k Duy-
gu Sağiroğlu ile. 1960'h yıllann ikinci
yansında. O zamanlar o, "Bitmeyen
başlayan ve açıkoturumlarda. panel-
lerde devam eden polemiklerimiz, za-
man zaman epey sert ve kına oldu.
O da, ben de inatçı kişileriz. Bugün
bıle düşüncelerimızden pek tavız ver-
diğimiz söylenemez. Ama bir sohbeti-
mizde onun benım için söylediği ve
bana gurur veren şu sözleri. aynı iç-
tenlikle onun için tekrarlamaktan
zevk duyuyorum: "En kıncı olduğu-
muz zamanda bile sana çok önem
verdim..."
Şimdi ise daha büyük bir zevkle,
onun, yıllar sonra döndüğü tiyatro
alanında gerçekleştirdiği olağanüstü
işlere hayranlık duyan bir dostu oldu-
ğumu sövlüyorum.
"Abelard ve Heloise için yaptığnn işi
gördüğüne sevindinT dıyor alçakgö-
nüllülükle. "Ovunm Cluny de kated-
olmaktan gurur duyduğum büyük
bir tiyatro sanatçısını alkışlıyordum.
Ama bu alkışlanm. aynı zamanda
yazar ve yönetmen-aktörün yan| sıra
bir üçünçü k i ş i ^ e ^ puygu Sağıroğ-
lu'na. . - • •
Küçük Rus memurunun çılgıniığa
koşan dünyasını inanılmaz eskipüs-
küler, bitpazan aynnülan, giysiler,
kumaş parçalan. kağşamış karyola,
masa, iskemleler, gizli aynalar ve
daha nice hırtıpırtı ile yansıtan ilk bö-
lümden sonra, tımarhaneyi yukanda
madeni tel objeler ve fonda her şeyi
örten madeni ışıltılar saçan bir örtü ile
özetleyen; daha doğnısu bir ikinci
kahraman gibi o çılgınhk atmosferini
tamamlayan dekor, sadece bir dekor-
cunun değil. bir şairin hayalgücünü
yansıtıyordu.
Duygu'ya üçüncü kez şapka
çıkardım dün akşam. Arada Ahmet
Levendoğlu ve arkadaşlanna yaptığı
Bir zamanlar çok kavga
ettik Duygu Sağiroğlu
ile. 1960'hyıllannikinci
yansında.O zamanlar o,
parlak bir sinema
kariyerinin ortasında,
bense Sinematek
yönetmeni olarak, atak,
ödün vermez bir sinema
yazarlığının
başındaydım.
Yol"la başlayan parlak bir sinema
kariyerinin ortasında, bense Sine-
matek yönetmeni olarak, atak, ödün
vermez bir sinema yazariıgmın baş-
lanndaydım. Sinematck'in yayın or-
ganı Yeni Sinema ve başka dergilerde
(Fotoğraf: FİLİZ KUTLAR)
nüde oynayacağuu Işü'dan öğrenip
mekânı gördüğümde önce şunu düşün-
düm: Ben ne yapmalıyun ki bu gör-
kemli mekânla dövüşmeyeyim? Sonra
şo karara vardım: Ben onun eteğine
sığmmalıynn. Ve hem metnin, hem de
katedralin şürinden yola çıkmalryım.
önce, hücre duygusu versin diye
mumlardan oluşmuş çemberieri düşün-
düm. Kopmuş iki sevgiliyi tutsak eden
ateş çeraberi. Sonra iki ortaçağ ma-
sasoiL Mumlar kolaydı. .Ama maşa
yok. Sonunda aldntı testereyi çekici,
bir asistanla biıükte masalan bizzat
yaptım.
Çeşme ise büyük olay oldu. Paris'te
ırygun taş yok. Bulsam kendim yapa-
cağım. Sonunda bir yalak buldum. Ve
gemkiliğim işe yaradı. Sürekli akan su
için 12 voltla çalışan bir sintine tulum-
bası aldon. Yalağın üstüne dökme de-
mirler ve tahtadan bir haç yerleştirdik.
O gördüğün çeşme oldu. Yani yaşamm
sungea...
Yeniden görüntüye dalıyorunı bel-
leğimde. "Olağanüstüy dü" diyorum.
Gülüyor: "Sen asd ekibin coşkusnnu
görmeUydin. Büyük bir bilgi birikimi,
buna karşılık büyük bir alçakgönüUü-
lük ve özveriyle çalışan o insanlar öyle-
sine heyecanlandılar ki neredeyse ağla-
yacaktım. Hayatıroda bundan daha
büyük bir ödül almadmı" diyor.
"Peki ya Genco için yaptığın
dekor?"
"BUiyorsun, aslında mimarım ben.
1950lerde tiyatro dekoruna başiadım.
O ydlarda Orhan Pekerle tamştan.
Bu büyük ressam, o zamanlar bir yan-
dan da Ma\ Meinecke'ye Almancaçe-
virmenlik yapardı. Hatırlarsın ünlü Al-
man tiyatro adamı Meinecke. Orhan,
o zamanlar ürü, gazocağı resimleri fa-
lan yapardı. Bu objeler için de sık sık
Tahtakale'ye giderdi. Ben de böylece
Tahtakale'ye, bitpazanna, o eskipüs-
kü eşyalara bir yakınlık duydum. O eş-
yalar, GogoFün dünyasına çok uyu-
yordu.
Obür yandan ben uzun süredir öyle
fırça, boya ile dekor boyamak tarzuıı
terkettim. Hem hafif, hem de özellikJe,
oyunun dramatürjisi içinde fonksiyo-
nel, ona katkıda bulunan malzemeler
kullanıyorunı.
ÖrneğJn ayna. Aynalar öylece dur-
saydu tablo gibi, çok üzülürdüm. Ama
oyunda öylesine dramatik anlamda is-
levsel kuilanıldı ki bir boyut daha oluş-
tu.
Ben, büyük söylemeyeyim ama, büi-
nen anlamda dekor yapmryorum. Isti-
yorum ki yaptığım işler oyunun bir
parçası olsun. Bileşeni..."
Gülüyorum. "Çehov'a yakışır bir
söz. Duvarda bir tüfek varsa, patla-
mak..."
"Evet" dıyor, "Derin Bir Soluk Al'-
m dekor çalışması da aynı espriyle
yapıldı. Çok sevdiğim bir iştir o da. Bü-
tün malzemeyi çöplüklerden top-
ladık..."
Sinemanm inanılmaz doyumu
Çöplüğe dönen dünyamızda ve
kentimizde Derin Bir Soluk Almak
kadar ferahlaücı bir söyleşiye daha
saatlerce devam edebilirdik. Tiyatro-
nun yam sıra sinemamıza da "Bitme-
yen Yol"dan başlayarak birçok
önemli fihn kazandırmış Duygu Saği-
roğlu ile iQe|.er konuşacak. nç çok şe-
yimız varmış.
Ama ben ona, kendıme de zaman
zaman sorduğum bir sonıyu sorarak
kapatmak istiyorum konuşmayı.
"Peki, birden çok sanat alanıyla il-
gilenen her sanatçı şu ikilcmle karşı-
laşır: Hangisi önemli senin için? Ti-
yatro mu sinema mı? Ya da hangisi
ağırlıkta?"
Hiç düşünmeden yanıthyor: "Hbet-
te sinema. Şimdi koşullardan dolayı si-
nema yapamıyorum ama 1989'dan
beri ögretim üyesi olduğum MSÜ -
STM'de ögrencilerle biıükte
yapüğmıız fümler inanılmaz bir doyum
veriyor bana. Kendim yapmışıni gibi."
Sevgili Duygu Sağiroğlu, sana bir
şapka daha, bu kez gençler adına!
Türki Cumhuriyeîlerde sinema
Savaş ve ekonomi
sinemayıengelliyor
Kühür Senisi- Türki cum-
huriyetlerde ekonomik zorluk-
lar ile bazı cumhuriyetlerde sü-
ren savaş ve iç çatışmalar nede-
ni ile fılm yapmanın çok güç
olduğu belirtildi.
İstanbul Kültür ve Sanat
Vakfı tarafından düzenlenen
12. Uluslararası İstanbul Film
Festivali çerçevesinde, Atlas
Festival Merkezi'nde yapdan
söyleşide "Türki Cumhuriyet-
lerde Sinema" tartışıldı.
Azeri yapıma Tevfîk tsmai-
lov ve yönetmen Eldar Kuliyev,
ülkelerinde savaş >r
üzünden sa-
nat ve sinemadan uzak-
laşüdığmı kaydettiler.
huriyetlerde yaşam normale
dönünce kendi kültürîerine uy-
gun filmleri yapmak zor olma-
yacak" dedi.
losilani, Türki cumhuriyet-
ler için en büyük tehlikenin,
kötü Amerikan ve Avrupa
fılmlerinin örnek alınması ola-
cağını belirtti.
Türkmen yönetmen Hoca
Durdu Narhyev ise, parasızlık
yüzünden film yapamadı-
klahnı söyleyen yönetmenlerin
aksine, Türkmenistan'da
bağımsızhğın ilamndan sonra
daha fazla fılm çekildiğini vur-
guladı.
Narhyev, "Şimdi devlet bize
• Yönetmenler, ekonomik zorluklarla
bazı cumhuriyetlerde süren savaş ve iç
çatışmalar nedeniyle film yapmanın çok
güçleştiğini vurguladılar.
Kuliyev, bütün kamera-
manlann savaşa katıldığmı be-
lirterek, geçen yıl yalnızca iki
filmyapılabildiğjni belirtti.
Ismailov da ülkesinde sine-
ma tarihinin 1916'da baş-
ladığını, şimdi ise parasızlık.
teknik olanaksızlıklar ve savaş
nedeni ile film yapamadı-
klannı ifade etti.
Kırgız yönetmen Talamuş
Okeyer ise ülkesindeki siyasi
ve ekonomik durum yüzünden
yüda ancak 1-2 belgesel fılm
çekebildiklerini anlattı. Oke-
yev yabancı ülkelerle ortak
yapım fılm cekmeye çahştı-
klannı ve ilk ortaklığı da Ital-
yanlarla gerçekleştirdiklerini
söyledi.
Fransa'da yaşayan Gürcü
yönetmen Otor tosflani, Bolşe-
vizmin ulusal kültürleri yok et-
tiğini anlatarak, "Türki cum-
film yapmamız için yılda 1 mil-
yar ruble veriyor. Biz de yılda
6-7 fılm, 30-40 da belgesel çeki-
yoruz" dedi.
Bu arada İzvestia gazetesi-
nin Türkiye temsildsi Vladimir
Khovratoviç ın, "Türki
cumhuriyetlerin kültürü, dün-
yada Rus sineması sayesinde
tanıtıldı. Bunu inkar edemezsi-
niz. Ekonominizin çok bozuk
olduğunu biliyoruz. Bu kadar
film çekmek için parayı nere-
den buluyorsunuz?" sözleri
tartışmalara yol açü.
Türkmen yönetmen Narh-
yev, bunun üzerine "Biz
bağımsızlığımızı kazandık.
Zengin ülkeyiz.
Petrolümüz var. Bizler çalı-
şkan insanlanz. Film yapmayı
çok seviyoruz. Devlet de para
veriyor, yapıyoruz" yanıtını
verdi.
10. ULUSLARARASI ANKARA MÜZİK FESTİVALİ
VEFAÇtFTÇtOĞLU
ANKARA- Ankara Sanat Festivali kap-
samında Küba Ulusal Balesi'nin hemen
ardından bir başka grup başkente konuk
oldu :"Nancy ve Lorraine Ulusal Balesi".
Topluluk Fransa'nın üç devlet balesinden
biri. Diğer ikisi Paris Operası ve Marsilya
Operası. Pek çok özel dans topluluğunun ol-
duğu ülkede devletin bütün desteğini verdiği
ve büyük bir titizlilde koruduğu Nancy Ulu-
sal Balesi 45 sanatçıdan ohışuyor. Son derece
özenle seçildiği belli olan danscılann arasında
bir de Türk var; Bedri Tan Sağtürk.
Fransız genç balesinin Ankara'yı ziyareti
sıraanda konservatuvarda keşfedilen Sağtürk,
ile yapılan kontrat sonrası Fransa'ya giden
genç sanatçımız, bir yıl sonra yapılan sınav
sonucu hem Marsilya operasını hem de
Nancy'i kazandı ve tercihini daha klasik bir
repertuarla çabşan Nancy üzerine kullandı.
Sağtürk'ün 400 dansçı arasından seçildiğini
de hemen ilave edelim. Kumpanyanın ilk ya-
bancı uynıklu dansçı olan Sağtürk'ten sonra
da Nancy Balesi kapılannı yabancılara açtı.
Gösterilerin zirvesini oluşturan "lzlenim-
ler" ve "Te Deum" adeta başka bir boyutta
olan temas noktalan gibiydi. 'Izlenimler'in
koreografı Antonio Gomes'in Claude De-
45 dansçısmın hemen hemen
. tümünün konkurlarda
madalyası mevcut olan
Nancy Ulusal Balesi, iki gün
boyunca Ankaralılar'a tam
bir bale ziyafeti sundu.
Gösteriler, üstün bir düşünce
ve uygulamanın ürünüydü.
bussy'nin müziğine olan bakışı balenin konu-
sunu içeriyordu.
"Doğaüstü varhklarla haşır neşir bir düş ve
şiir miman...Akışkanlık... Görsel soyutla-
marun sınırlannda yaşanan serüvenler...
Devinimin sürckliliği ve kurgunun gözlerden
saklanışı ..Bu evren benim için, izlenimci sa-
natta varolan düşsel ya da yaşanmış peyYaj-
lann çok ötelerine ulaşır. Ben orada daha çok
anlık olanı. atmosfere yönelik çağnştırma-
lan, sessizlikle gizli uzlaşmayı, renklerin ve
ustalıın kücültülmüş düşlemesinı duyanm..."
Antonk) Gomes'e bir dahı koreograf yerine
bir ozan demeyi yeğliyorum. "Te Deum"
Nancy Ulusal Balesi'nin dikkatı ç^ken bir
başka göstensiydi ve iki günlük gösterilerinin
Nasrettin Hoca yanşması
• Kültür Servisi - Karikatürcüler Derneği ile Akşehir
Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği tarafından bu yıl
13'üncûsü gerçekleştirijecek olan Uluslararası Nasreddin
Hoca Karikatür Yanşması'nın jürisi toplandı. Ferruh Doğan,
Orhan Doğu, Haslet Soyöz, Kemal Gökhan Gürses ile
Romanya'dan Ion Barbu ve İtalya'dan Assunta'nın
oluşturduğujürinin belirlediği sonuç 1 mayısgünü
açıklanacak. Yanşmaya 48 ülkeden sanatçılar kaühyor. Bu
arada 12. Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür
Yanşması'nda yer alan karikatürler de Ankara Devlet Güzel
Sanatlar Galerisi'nde 30 nisana dek sergilenecek.
Diyarbakır DT sezonu kapatıyor
• DtYARBAKIR (AA) - Diyarbakır Devlet Tiyatrosu,
"Cengizhan'ın Bisikleti" ve "Görüşme, Kutlama ve Çağn"
adlı oyunlarla sezonu kapaüyor. Diyarbakır DT Müdürii
Ahmet Mümtaz Taylan'ın verdiği bigiye göre, Vadav Havd'in
yazdığı. tskender Atm'm yönetüği "Görüşme, Kutlama ve
Çağn" adb oyoın sahnelenmeye başlandı. Önümüzdeki hafta
ise Refik Erduran'ın yazdığı, Ahmet Mümtaz Taylan'ın
yönettiği "Cengizhan'ın Bisikleti" adlı oyun sahnelenecek,
tiyatro sezonu 25 nisanda kapatacak. Mayıs ayı başlannda
turnelere başlanacağmı bildiren Taylan, Elazıg ve
Malatya'da a>m oyunlann dönüşümlü olarak sergileneceğini
kaydetti.
Nevşehir'de resim sergileri
•NEVŞEHİR(Cumhuriyet)-Nevşehir'deçalışmalanıu
sürdüren 8 sanatçının açüğı karma resim sergisi 23 nisana dek
Nevşehir Turizm tl Müdürlüğü salonunda sergilenecek.
tsmail Başer, Zuhal Başer, Nanü Araz, Süleyman Dede, Yaşar
Alan, Nilüfer Bilgin. T. Metin Turan ve Nevin Korkmaz'ın
yapıtlanndan oluşan "Kapadokya" konulu 40 adet resim
yağlıboya ve suluboya çalışmalanndan oluşuyor. Ankara
Ressamlar Derneği üyeleri de Nevşehir Güzel Sanatlar
Galerisi'nde resim sergisi açtılar.
Bursa'da sanat etkinlikleri
•BURSA (AA) - Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Opera ve
Balesi "Rossini'yi Sever misiniz?" adlı müzıkli gösteriyi yann
Bursa'da sergileyecek. Bursa Kültür ve Turizm Vakfı'nca,
Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenecek
gösteriyi, Sümeray Anman sahneye koydu. Müzik tarihinde
"Pesaro Kuğusu" adıyla da bilinen Italyan sanatçı
Gioacchino Rossini'yı vaşamı ve eserleriye ele alan oyunun
metin yazan Müjgan Ozçay, müzik yönetmeni Aydm
Karlıbel. Bu arada Gülsün Erbil. Büyükşehır Belediye Sanat
Galersi'nde sergi açtı. Sergıde. sanatçının sevgi, banş, eşitlik
ve yaşamda sonsuzluğu anlatan yağlıboya cahşmalan yer
ahyor
Andannda bir Türk'ün de bulunduğu 45 sanatçıdan oluşan 'Nancy Ulusal Balesi', Fransa'nın üç devlet balesinden biri.
Danslayapılanboyut ötesiyolculukfinalini oluşturuyordu.
Şu anda balenin yöneticisi konumundaki
Pierre Lacotte'un koreografisini yaptığı eser
Georges Bizet'in aynı adlı eserinden abntılar-
la oluşturulmuştu. Bir dansçı için tnükemmel
denebilecek bir geçmişe sahip Pierre Lacotte.
Paris operası dans okulundaki eğitiminden
sonra 19 yaşında Fransa'nın bir numaralı ku-
rumu olan Paris Operası'nda birinci dansçı
olarak çalışmaya başlamış. Bunu Londra
Covent Garden ve New York Metropolitan
izlemiş. Daha sonra dünyanın ceşitli yerlerin-
de pınlülı bir dans hayatı Lacotte'u aranan
bir dansçı yapmış. 1977'de "Legion d'Hon-
neur" nişanını aldıktan sonra danscıhğı bıra-
karak tamamen yöneticiliğe soyunmuş. 1991
yıbndan beri de halen sanat yönetmenliğini
yürüttüğü Nancy ve Lorraine Ulusal Balesi'-
nin başına getirildi.
Fransa'da özellikle gençlere verdiği önem-
le tanınan Lacotte'un mistik bir tarzda işledi-
ği koreografı onun uluslararası şöhretinitı
haklılığıru bir kez daha gözler önüne serdi.
Duygulan ve düşünceyi estetiğe dönüştürme-
dekı yeteneği ve idealizmi usta bir koreograf
olmasının yanında mükemmel bir yönetici
olarak da Mösyö Lacotte'u değerli kılmak-
tadır. Bunun yarannı da en çok Nancy Ulu-
sal Balesi görecektir.
'KonkenPartisTnde Yddız ve Müşfik Kenter rol alıyor.
Kenterler Konya'da
•KONYA (AA) - Konya'nın Beyşehir gölü kıyı ıslah projesi
kapsamında yer alan Kültürpark'ın yapımına başlandı.
Yapılan acıklamaya göre, Kültürpark, kurulması planlanan
Kültür ve Turizm Fuan'run zeminini oluşturacak.
Kültürpark'ın yapım ve düzenleme çabşmalannın bu yıl
içinde tamamlanması planlanıyor ve 2.5 milyar lıralık bir
yatınm öngörülüyor. Kültürparkın içinde, çay bahçeleri,
gezinti ve spor alanlannın yanısıra kütüphane ve toplantı
salonlannın bulunacağı bildirildi. Turizm haftası nedeniyle
açılan karma resim sergisi, Konya Güzel Sanatiar
Galerisi'nde açılacak. Sergıde, Halit Bardakçu Fuat Bozkurt,
Mehmet Çolakoğu, Ülkü DüzeL Sündüz Elmas, Sami
Büyükyağcı, Hüseyin Elmas, Baybars Gülersoy, Hülya
Karaoğhı. Ayşe Okur. Can Şahin ve Erol Yıldırın resimleri
bulunuyor. Öte yandan. Kent Oyunculan, 25 nisan pazar
günü "Konken Partisi" adb oyunu sahneleyecek. Devlet
Tiyatrosu'nda 18.00 ve 21 .OO'de iki kez sunulacak oyunda
Yddız Kenter ve Müşfik Kenter rol alıyor.
Altın Lale sahibini buluyor
• Kühür Servisi- İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından
düzenlenen 12. Uluslararası Film Festivali bugün CRR'de
yapılacak ödül töreni ile sona eriyor. Uluslararası "Altın
Lale" ve "Eczacıbaşı Vakfı Yılın En İyi Türk Filmi"
ödüllerinin yanı sıra FIBRESCI (Uluslararası Sinema
Eleştirmenleri)jürisi de ödüllerini açıklayacaklar. Festival,
saat 20.30'da başlayacak ödül töreninden sonra Claude
Sautet'nin "Ayazda Bir Yürek" (Un Coeuren Hiver) adb
fümin gösterimi ile kapanacak. Kapanış törenini Türkiye' nin
ilk Kültür Bakanı, şair-yazar, araşurmacı Talat Hahnan ve
tiyatro sanatcısı kızı Defne Hahnan sunacak.
Kimsesiz çocuklara oyuncak
• KühürServisi- Barn Levinson'ın yönetmenliğini yaptığı,
Robin VVilliams ve Micheal Gambon un başrollerini
paylaştıklan "Toys" (Oyuncaklar) fılminin gösteriminin
yapıldığı sinemalarda kimsesiz çovuklar için oyuncak
toplanıyor. Filmi izlemeye gidenler 6 sinemada oluşturulan
oyuncak toplama kutulanna eski oyuncaklannı bırakarak .
kimsesiz çocuklara yardım edebilecekler. Aynca İntertoy
tarafından her seansta bir kişiye 'Sindy' bebek ve ninja
figürlerinin dağıtılacağı belirtibyor.
Müzik Festivali'nde bugün
• ANKARA (CumhuriyetBürosu)- 10. Uluslararası
Müzik Festivali'nde bugün, İstanbul Devlet Senfoni
Orkestrası ve U.S. Herald Trompetts'in müzik dinletisi yer
alıyor. Orkestra şefliğini Alexander Schwinck'ın yapüğı.
solist olarak piyanoda Meral Güneyman'ın, trompet
gburu şefı olarak da Yüzbaşı Thomas II. Palmatier'in
bulunduğu dinleü, saat 20.30'da Milli Eğitim Bakanhğı,
Beşevler Şura Salonu'nda izlenebilir.
"Zincire Vurulmuş Prometheus"
• Kühür Servisi- Aiskhlos'un "Zincire Vurulmuş
Prometheus" adlı oyunu bugün saat 15.00'de İnsancıl
Okuma Tiyatrosu tarafından sahneleniyor. Çevirisini Azra
Erhat ve Sabahattin Eyuboğhı'nun yaptığı oyun, tannlardan
ateşi çalıp insanlara veren Prometheus'un trajik öyküsünü
anlatıyor. Cengiz Gündoğdu'nun yönettiği oyunda başlıca
rolleri Sadık Albayrak, Necmettin Borteçin, Müfik Gürgûn,
Yurdanur Orfa, Berrin Taş, Gülten özdemir. Hıdır Geviş ve
Mehtaf Eüuz paylaşıyor. CTel: 511 79 94)
Haldun Taner'in Anısına
•Kühür Servisi- Aybay Hukuk Araştırmalan Vakfı
tarafından düzenlenen "Haldun Taner'i Anma
Toplantısf'nda yazann eşi Demet Taner'in yaptığı belgesel
fılm gösterilecek. Açıhşını Kültür Bakanbğı Müsteşan Prof.
Dr.EmreKongar'ınyapacağıtopIantısaat 14.30'da
başlayacak. Toplanüda, PEN Yazarlar Derneği Başkanı
Şükran Kurdakul ve Türkiye Yazarlar Sendikası ikinci
başkanı Demirtaş Ceyhun da Haldun Taner ile ilgib görüş ve
anılannı anlatacaklar.