Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28ŞUBAT1993PAZAR
12 DIZI
CutnhiMyet'teyazmasıekştmM
F Z I V E L D E T
V E L İ D E D E O Ğ L U
88 YILIN SEVİNÇLERİ,
HÜZÜNLERİ
MERİÇ VEÜDEDEOĞLU
• Fakültedeki öğretim görevlileri
gazetede yazmaya karşı çıkarlar.
Çünkü onlara göre hukuk gibi sosyal
konulan, sorurdan halkın anlayacağı
bir dille anlatmak, yazmak, bilimsel
düzeyi düşürmek demektir.
Dolayısıyla da Velidedeoğlu
gazetede yazmaktan vazgeçmelidir.
• Çağın gerektirdiği özgürlükierin
büyük bölümünüiçeren toplumcu,
demokratikbiryasaolan 1961
Anayasası'nı, yıllar sonra
eleştirenlerden birçoğunun nedense
en takıldıklan nokta, yasanm
Uludağ'da hazırlanmış
olmasıdır.
-5-
İlk yaasının çıktığı 3 Mayıs 1942 tarihinden
sonra bu uğraşısırun 50 yıl boyunca süreceani
söyleseler, belkı o anda İcendısi de gülerdi. öte
yandan bu sevinci gölgelendirecek olay kendini
göstermektegecikmez. Fakültedeki öğretim
görevlileri gazetede yazmaya karşı çıkarlar. Çûnkû
onlara göre hukuk gibi sosyal konulan, sorunlan
halkm anlayacağı bir dille anlatmak, yazmak,
bilimsel düzeyi düşürmek demektir. Dolayısıyla
Velidedeoğlu'nun bilim kariyeri, fakültedeki
mevkii ve itiban tehükeye düşebilir, gazetede
yazmaktan vazgeçmelidir.
Velidedeoğlu bütün Lunlara kulağını tıkar.
"Hak bildığim >oldan gjderim" diyerek yazmayı
sürdürûr. 50 yıl boyunca binlerce makalesiyle
Anadolu'ya yaydığı ışık, ona "Anadolu
Aydınlanmaasf' nitemini kazandınr. Bu 1942
yıhnda yolunu kesmek ısteyenlere tarihsel bir
yanıttır.
• 1946 yılında özerkligini kazanan üniversitenin
ilk rektörü'Prof. Sıddık Sami Onar. Hukuk
Fakültesi'nın ilk dekanı da Velidedeoğlu'dur.
Biriıkte çalışmalanndan doğan sonuçîar,
Velidedeoğlu'na hep sevinç vermiştir. özellikle,
öğrencilere özgülenen altı büyük okuma odasının
çabucak bitınlıp. hızmete sunulmasını
Velidedeoğlu. görevine getirdiği öteki yönetsel
düzenlemelerden daha üstün tutardı.
Üniversitelerarası kunılaçağn
Büyük bircoşkuyla vermeye caiıştığı bu ilk
dekanlık sürecinde yine bir üzüncü olay
yaşayacakcır. Bu, Ankara Üniversitesi Dil. Tarih,
Coğrafya Fakültesi'nın genç öğretim üyelerinden
Pertev Naili Boratav, Behice Boran, ve Niyazi
Beıkes'cyapılan haksız bir uygulamadır.
Toplumsal görüşlerinden dolayı bu üç bilim
adarrma karşı kamuoyunda yapay bir biçimde
oluşturulan tepkıyi bahane eden, dönemin Milli
Eğılım Bakaru Reşat Şemsertin Sirer. onlann
fakülteden atılmasmı ister. Bunu sağlamak için
üniversite rektörlerini, dekanlannı, yani
üniversilclerarası kurulu toplantıya çağınr.
Toplaiuda bu üç öğretim üyesinin aşın solcu
oldukhı nııı ileri süren bakan. bir polis raponı
okuyarak bu suçlamasını kanıtlamaya çabşır.
Raporda, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
öğrencilerinin bir pazar günü toplu olarak bu
öğretim üyeleriyle birlikte Ankara Barajfna
gezintiye gittikleri. oradaki gazinoda dans ettikleri,
birbirlerine "Rus usulü selam" verdıkleri yazıbdır.
Bu garip suçlamanın gülümşemeyle karşılanması
üzenne. bakan bu üç doçentin kimı yazflarmjn, , t
ömek ve kupürlerinı kurul üyelerine uzatarak
bunlarda komünist propagandası olduğunu
söyler. Kurul üyelerinın itirazı karşısında da onlan
dönemin Başbakanı Hasan Saka ile karşı karşıya
getirir. Hasan Saka: "Bu işin öyle uzun uzun
tahkikata tahammülü yok (...) Türkiye Büyük
Millet Meclisı kaynıyor. Bu Meclisönünde
durulmaz. Meclis isterse üniversite rnuhtariyetini
de kaldınr. Bu sebeple işin çabuk neticeye
bağlanması doğru olur" deyince Sıddık Sami
Onar, onun gibi sert bir tonla: "Bizler buraya bize
verilecek talimata uymak içın gelmedik" diyerek
ters bir yanıt venr.
Söz alan Velidedeoğlu da: "...Hukuka bağlı ve
demokratik olduğunu ilan eden birdevlette her
özerk İstanbul Üniversitesi'nin ilk senato üyeleri 'Temmuz 1946' (Prof. Velidedeoğlu ön sırada sağ başla)
Hukuk Fakültesi'nde üç yıl birlikte okuyup,
mezun olmuşlardır. Aynca, Esat Adil ile Nefı
Demiroğlu yatılı okuduklanndan arkadaşhklan
daha da ileridir.
Hukuk Fakültesi'ndeki toplu fotoğraf
Velidedeoğlu adliyeyeçağn saatınden 35-40
dakika kadarerken gider. Mahkeme kurulu
duruşma halindedir, başkatibi bulupçağnyı
feösterir, o da kendismedosyayı getirir, sonra da şu
açıklamayı yapar "Bu dosyadalu gazetelerde Esat
"Adif Mustecap'lıogWîJ\Bfy«KtIan var. Bunlarda
komünızm propagandası yapıldığı gerekçesiyle
hakkında kovuşturma açılmış ve yazar
mahkemeye verilmiş. Bugünkü son duruşma
onun. Buyazılan burada tetkik edip bir rapor
düzenleyecek ve fıkrinizi bilırkişi sıfatıyla duruşma
sırasında da belirteceksıniz. Sızden başka iki
bilirkişi daha var, neredeyse gelirler" der ve gider.
Velidedeoğlu yalnız kalıp yazılan okurken,
evinde çalışma odasında asılı duran Hukuk
Fakültesi'nden toplu mezuniyet resmini anımsar.
Bu resimde üçü aynı sırada yan yanadırlar. Oysa az
sonra, Nefı Demiroğlu yargıç kürsüsünde,
Velidedeoğlu bilirkişi sandalyesinde oturacak,
Esat Adil isesanık yerindedikilecektir. Daha
Uludağ'da gerçekleştirir. Yıllar boyu kaldıgı otel
odasında aylar süren bir çalışma ile 1961
Anayasası'nı yazar, bitirir.
Çağm gerektirdigi özgürlüklerin büyük
bölümünü içeren, toplumcu demokratik bir yasa
olan 1961 Anayasası'nı. yıllar sonra eleştirenlerden
birçoğunun nedense en takıldıklan nokta,
yasanm Uludağ'da hazırlanmış olmasıdır.
. Bunu diline dolayanlar 1961 Anayasasfna
'Üludağ AnayasasT diye ad takacaklar,
utanmadan. sıkılmadan "Uludağ'ınsefahat
âtanjnde haarlandığından" sözedeceklerdaha
sonraIarî:'
<
*HırzîVeldet*in bir 23 Nisan çccuğu
heyecanıyla hazırladığı anayasa" diyeceklerdir.
Sözde 1961 Anayasası'nıelestirirgörünerek
Velidedeoğlu'na düzeysiz bir biçemle (üslupla)
çatmayı huy edinenler türeyecektir. Bunlardan pek
çoğu da onun öğrencileridir.
Işte bunlardan birinin yazısından küçük bir
ahntı: "Sayın devrimci profesör benim hocam
olmuştur. ama maalesef kendine hiç hürmet
beslememekteyirn". bir ikincisi: "Ben Hıfa Veldet'i
hiçbir zaman seviyeb bulmadım (...) Ondan bir
hocalık alacagım var" derken, Velidedeoğlu'ndan
'On numara' aldıklannı da öğünerek belirtmeyi
unutmazlar.
Doğal olarak bu yaalann başında yer aldığı
Velidedeoğlu I923'te Vunus Nadi'nin Yc
gün gazetesi'nde de yazar
1974 yılında Mflliyetçi Hareket Partisi'nin lideri Alpaslan Türkeş tarafından mahkemeye verikn
Velidedeoğiu yargüama soDiında aklanır.
muamelenin kanun dairesindecereyan etmesi
gerektiğini zatıaliniz de pek iyi bilirsiniz. Çünkü siz
20 yıl önce Ankara Hukuk Fakültesi'nde bizim
hocamızdınız" der demez. Başbakan sert bir sesle:
"Hocanız olmuşsam ne olmuş" deyince de,
Vebdedeoğlu: "Hukuk profesörlüğü çok şeydir
beyefendi. Her şeyden önce insana. kanunun
emirlerineuymaprensibiniöğretir. (...) Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin selahiyeti geniştir. Eğer
buyurduğunuz gibi. Meclis bizim aldığımız karan
beğenmezde bir kanurüa üniversite muhtariyetini
kaldınrsa bunun tarihi sorumluluğu kendisine ait
olur, bizlere değü" diyerek sözünü bitirir.
Üniversitelerarası kurul. bu öğretirn üyelerinin
üniversiteden çıkanlmayı gerektıren bir disiplin
suçu işlemedikleri sonucuna vanr, gerekçeli
raporda da bu belirtilir. Ne var ki, büyük bir
olumsuzluğa doğru doludizgin koşan iktidar.
Reşat Şemsettin Sirerin ısteğini Meclis aracılığı ile
sağlayıp uygular.
Böylece bu üzüntü, sevincedönüşemeden yıllar
boyu sürer gider.
• 1950 seçimleriyle iktidar olan Demokrat
Parti'nin getireceği umut edileıı demokratik ortam
ne yazık kı oluşmamış, aksine toplumcu görüş
taşıyanlara "komünist" damgası vurma salgını
ortalığı kasıp kavurmaya başlamıştır.
Vebdedeoğlu'nun da içinde yer alacağı böyle bir
damgalama olayı, tstanbul Birinci Ağır Ceza
Mahkernesi'nden birçağn almasıyla gelişir. Çağn,
"bilirkişi tetkikaıı" görevi dolayısıyla yapılmışür.
Mahkemenin başkanı Nefi Demiroğlu, suçlanan da
Esat AdUMöstecaplıoğlu'dur. Velidedeoğlu.
Demiroğlu, Mustecaplıoğlu. üçü de Ankara
sonraki yıllarda Velidedeoğlu bu anısını
anlatırken: "Benim yürüteceğim bir fıkir, Nefı'nin
vereceği bir karar. Esat Adil'i jıllarca kalın
duvarlar ardında çürütebilecekü. Yazgının bu üç
sınıf arkadaşına oynadıği bu acımasız oyuna ne
demeliydi" diye sorar.
Velidedeoğlu ile öteki iki bilirkişi de yazılarda
suç unsunı bulunmadığına karar verirler.
Duruşma sırasında da aynı doğrultuda konuşarak.
tutanağı imzalarlar. Mahkeme kurulu müzakereye
çekilir. Salona döndüklerinde, "Gerekçeli karar
sonra yazılmak üzere, sanığın beraatine, başka bir
suçtan tutuklu olmadığına göre tahliyesine karar
verildiğini başkan Demiroğlu bildinr.
Esad Adil'in bakışını unutmam
Işte o anda Esat Adil'in, Nefi'ye ve bana bakışını
hiç unutamam" derdı Velidedoğlu Aynca Esat
Adil'in: "Bu hiikunıet uçan kuştan. hatta uçan
sinekten bile kuşkulanıyor. Düzen o kadar adaletsiz
ki, bu düzeni sürdürenlerin kendilerine bile
emnivetleri yok. tki satır yazı ile devrilmektefi
korkar bunlar" deyişıni de hep anımsardı.
• Demokrat Pani ıktidannın, anayasa başta
olmak üzere tüm yasalan ezip geçerek ilerleyen akıl
almaz gıdişi, sonunda, bilindiği gibi, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nce durduruldu. 27 Mayıs 1960 sabahı,
tstanbul Üniversitesi'nin kimi öğretim üyeleriyle
Ankara'ya götürülen Velidedeoğlu, 1961
Anayasasf nı. ahnan kararlar, ilkeler
doğrultusunda yazmakla görevlendirilir. Bu
çabşmayı da sessiz sakin bir ortam olarak 20 yıldır
yaz aylannda tüm çalışmalannı sürdürdüğu
sırada, onlan kınayan yüzlerce mektupla
Velidedeoğlu'nun üzüntüsünü paylaşan
öğrencileri de vardı. Bunlardan biri olan emekli bir
yargıç hocasına şöyle seslenir "Bu mektubu
yazmamın sebebi, dünkü Tercuman gazetesinde
çıkan öğrenciniz bir yazann yaasıdır (...) Bu
öğrencinizi tanımam (...) Hiçbir öğrenci hocası
hakkında böyle yazmaz. Sızden bir Hocalık alacağı
varmış. Hocalann daima talebesinden bir şey
alacaklı olduğunu biliyorduk. Öğrencilerin de
hocalanndan alacaklı olabileceklerini ilk defa bu
zattan öğreniyoruz, onun nam ve hesabma sizden
afdiliyorum."
Ne var ki, Velidedeoğlu 1961 Anayasası'nı 88
yaşına dek hep savunacaktır.
• 1970 yılının 23 Nisan Ulusal Egemeıüik
Bayramı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
kuruluşunun 50. yılı olarak kutlanacaktır.
Anımsanacağı gibi o dönemde iki yasama organı
vardır Senato ve Meclis. Hükümet o gün yasama
meclislerinde bir tören dûzenlenmesine karar verir.
Törene TBMM'nin Birinci Dönemı'nde memur
olarak hizmet vermiş kişilen de davet eder İki
yasama Meclisi'nin başkanlannca ortak imzalı bir
davetiye Velidedoğlu'na da gelir. Davetiyeyi alan
Velidedeoğlu. bu çağn karşısında, Ankara'ya
gitme veya gitmeme konusunda ikilem içindedir.
Bu kararsızük iki nedenden dolayıdır.
Parlamento işlemiyor
Velidedeoğlu ilkini şöyle belirtir: "Başta
anayasa olmak üzere birçok yasamızın emredici
kurallan hükümetçe uygulanmamakta; yargı
organlannın kararlan yerinegetirümemekte;
krediler halk arasında adaletli biçimde
dağıUlmamakta; suıistimal ıddialan gerektiği gibi
kovuşturulmamaktadır. Bütün bunlar karşısında
parlamento denetimi bir türlü işlemiyor, çünkü
parlamentoda halkın çok büyük bir kitlesi temsil
edilmiyor. Iktidardaki parti en büyük din
isttsmarcılığı yaparak, Müslüman Türk halkının
kafasını yıkayıp bir kez çoğunluğu elde edınce,
onun başkanı, kendisini her türlü denetim dışında
görmek istiyor. Bu durum karşısında meclisler.
muvafık ve muhalifi ile bir yasama organı olarak
denetim görevini tam birciddilik dairesinde
yapacak yerde, milletvekillerinin çoğunluğu
Personel Yasası'nın hükümlerini kendileri için -
hem de anayasaya aykın olarak - uygulayıp zamb
rnaaşalma kaygısına düşüyorlar.
'Sopa' demokrasisi
Bir yandan bu uygunsuzluklar sürüp giderken
öte yandan anayasanın toprak reformu
kurallannın uygulanmasını isteyip eyleme geçen
bilinçli köylü; sendika seçme özgürluklerinin
ellerinden abnmamasını isteyen bibnçb işçi;
öğrenimde reform ve halk yaranna bir öğretim
sistemi isteyen bilinçb öğrenci. kısacası,
eylemleriyle politikacılan etkilemek isteyen bilinçli
halk kitleleri,jandarmanın veya polısin dayağı
altmda inletiliyorsa. bu durum hukuka bağb
gerçek bir demokrası değil. demokrasi "abası'nın
altmda uygulanan •sopa' demokrasisidir."
1970'lerin Türkiyesi'ndekı görünümüçarpıa bir
biçimde gözler önüne koyan bu olumsuzluklar
karşısında Velidedeoğlu. "Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin 50. yıh kutlama töreninin bir anlamı
• I>emokrat Parti iktidannın,
anayasa başta olmak üzere tüm
yasalan ezip geçerek ilerleyen
akıl almaz adişi, sonunda,
bilindiği gibi, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nce durduruldu. 27
Mayıs 1960 sabahı, İstanbul
Üniversitesi'nin kimi öğretim
üyeleriyle Ankara'ya götürülen
Velidedeoğlu, 1961
Anayasası m, ahnan kararlar,
ilkeler doğrultusunda yazmakla
görevlendirilir.
olur mu" diye kendi kendine sorar. Bu görünümün
1990'lannkiyle benzerbğine ibşkin görüşleri
okuyucuya bırakarak, Vebdedeoğlu'nun 50. yıl
kutlamalanna katıbp katılmama kararsızlığının
ikinci nedenine gelmek istiyonım:
1960 askeri hareketiyle iktidardan indirilen
partinin siyasi kadrosu, 1969seçimlerinden
sonra siyasal haklan geri veribp aklandıklan için
bu törene de davet edilirler.
Türkçe ezan
1950-1960 arasında iktidarda bulunan bu
kadronun hükümetini, en başta anayasayı
çiğneyip. Meclis içinde geniş yetkilerle bir 'MecKs
Tahkikat Komisyonu' kurarak ana muhalefet
partisini kapatma girişimlerine; böylece Meclis'in
itibanna gölge düşürmesine; ana muhalefet bderi
Ismet İnönü'ye karşı düzenlenen Uşak. Topkapı.
Yeşilhisar saldınlanna; Türkçe ezanın
kaldınbnasına: imamlann cami kürsüterini
politika pazan habne getirmelerine: dinin siyasete
bulaştınlıp oy toplamak için kaynak durumuna
getirilmesine; laik Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı'nın hilafetin geri getirilebileceğine yol
göstermesine; radyoda saatler boyu süren üye adı
okumalarla oluşturulan 'Vatan Cephesi'
zorbalıklanna: dahası. bu cepheye ölülerin adlannı
da yazma kandırmacalanna; halkı tabandan
kaUundıracak Köy Enstitülerini kökünden yok
etme girişimlerine neden olduğu için ağır biçimde
eleştiren Velidedeoğlu, şimdi bütün bunlan
olmamış gibi kabul edip, o insanlarla birlikte,
itibanna gölge düşürdükleri Meclis'te bulunmayı
inançlanna ihanet gibi görür. Kutlamaya
katılmama karan aîır.
SÜRECEK
ANKARA NOTLABI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Ölûmsûzlerin YıUönümleri
Bir imam-hatip okulunda bir matematik öğretmeni, öğ-
rencilerıne. nasıl olsa bunlar imam-hatip okulu öğrertcisi
diye matematikle ılgısi olmayan saçma sapan şeylerın fo-
tokopilerini dağıtıyormuş. Bir örneği bana da gönderildi.
"Kumar, İskambil Kâğıdı, Domino, Zar, Tavla vb. Oyunlar"
adlı saçma sapan şeyle bakın neler deniyor:
"Insanı Allah (CC)'dan, Hz. Muhammed'den, dinden
imandan ve insanlıktan uzaklaştıran, anne ve babasından,
aile efradından, en yakın dostundan ayıran, haneler cemi-
yetleryıkan bu mel'unu Müslüman tanımalıdır.
Biz bu tuzakları sizlere açıklıyoruz. tnşallah bildirimizi
okuyunca şimdiye kadar oynadığınız bu oyunlann günahı-
na bir dahi oynamamak şartıyla tcvbe istiğfar ederseniz
inşallah yüce Rabbimiz affeder.
1- Tavla oyunu: 15pulbirtarafta, 15pulöbürtarafta, eder
30; iki de zar, 32. "Islamın şartı da 32." Ey Müslüman, bu
oyunu oynarken "Al Islamın şartını, ver imanın şartını, al
abdestin farzını, ver guslün farzını" diye oynuyorsun. Çok
düşün, bunlar bir tuzaktır. Neden sayı 30 veya 35 olmamış?
2- Şeş, dûşeş ve zar oyunu: 2 zarla oynanır, altı bir taraf-
ta, altı bırtarafta, 12. Namazın farzı da 12. AlçakYahudı senı
namazın farzıyla oynatıyor. "Altısı içinden, altısı dışından."
Dıkkat
3- Bir başka oyun çeşidi pişbirik: 52 kâğıtla oynanır. 2 de
coker, yapar 54. Islamda 54 farz var mıdır? Evet vardır. Bu
oyunu oynayan "Alkızı verpapazı, al üçlüyü verbirliyi"di-
ye oynarken 54 farzla oynarsınız. Uyarmak bızden, hidayet
Allah (CC)'den."
"Domino" oyununun başına gelen de daha kötü, bu ko-
nudauyarılar şöyle:
"Domino Oyunu": (Yek = 1) Allah, (Dü=2) Teyemmümün
farzı, (Se= 3) Guslün farzı, (Cihar = 4) Abdestin farzı,
(Penç = 5) islamın şartı, (Şeş = 6) imanın şartı.
İyi düşün, bunlar asla tesadüf olamaz. Dinimız bunları
1400 sene önce yasaklamış. Bakınız. Maide Suresi 90/91
ayet.
Elimdeki fotokopiler daha çok. Belli ki bunlar, halkın dirv
sel inançlarını, duygularını sömürmeye yönelik şeyler.
Daha var: Namazı özürsüz kılmayanın gömütünde çeke-
ceği acılar çok ilginç. Birkaçı şöyle: "Kabir onu sıkar, ke-
mikleri birbirine geçer", "Kabri ateşle doldurulur, gece
gündüz onuyakar". Allahü Teala mezarına çok büyük yılan
gönderir. Dünya yılanlarına benzemez. Her gün, her na-
maz vaktinde onu sokar, bir an bırakmaz.
Kıyamette çekeceği azaplar daha çetin: "Cehenneme
sürükleyen azap melekleri yanından ayrılmaz". "Allahü
Teala onu kızgın olarak karşılar", "Hesabı çok çetin olup
cehenneme atılır."
Matematik öğretmeninin, kendisı gerici de olsa, öğrenci-
lerine bunu dağıtmaya ne hakkı var? Okulun yöneticileri
bununla ilgilenmezler mi? Yoksa, Abdurrahman Dilipak,
TV'de Salman Rüşdü'yü üstü kapalı da olsa desteklediğine
göre her yerde her şey yapılabilir mi? Müslümanlık bu mu?
Abdurrahman Dilipak, Türkiye'de ateşe tapanlar olduğu-
nu, onlara kimsenin dokunmadığım söyleyınce Azız Nesin
onaşu karşılığını vermişti:
- Ateşe tapanlar filan deniyor, onlar nasıl taparlar? Tür-
kiye de insanlar dinsiz olduklarını nüfus sayımlarında söy-
leyemeyecek kadar korkaktırlar ve öyle bir hava yaratıl-
mıştır. Bugün ramazanda, ben bile, bu karşıdakine saygı-
dan değil, zaten mecbur da değilim oruç tvtana saygı
duymaya; sokakta veya şurda burda şu içemezsiniz, cigara
içemezsiniz, ne olursa olsun. Bugün fiilen, Ankara, İstan-
bul, İzmir dışında bütün lokantalarda Anadolu'da "aileye
mahsus" diye yer vardır. Lokantalarda, kahvelerde hep
böyledir. Ha, öldürme.. Yalnız Müslümanlar öldürülmedi ki.
"Şeytan Ayetleri"ni Japoncaya çeviren Japon yazar öldü-
rüldü. Italyan yazar da; o da yaralandı, öldürülemedi. Yal-
nız Müslümanlan öldürmüyorlar. Çünkü "fetva" öyle, fet-
vayı boyle vermışler.
Ben şimdi eskiye dönmek istemiyorum, ne zaman başla-
mıştır, nasıl olmuştur; adım adım ve adım artık şimdi koşar
adım hale geldi; bugün arük.. Yani aslında, saygı duyuyo-
rum inançlara, ama yalnız Müslümanlara değil; Hıristiya-
na, taşa tapana.. Tapar insan, inanıyorsa, inançlarında
samimi ise inanıyorsa saygı duyuyorum. Ama bunların
doğru olduğunu savunmuyorum. Aynı hoşgörüyü dinsizle-
re de tanımak gerekiyor. Bugün Türkiye hükümeti dinsizle-
re bu hakkı tanımaz. Dinsizlerin öldüğü zaman gideceğı yer
yoktur, mezaryoktur...
ömer Asım Aksoy, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun ölüm-
süzlüğe kavuşmasının birinci yılı dolayısıyla, Meriç Velide-
deoğlu'na gönderdiği iletide, Baki'nin "Avâzeyi bu âleme
Dâvud gibi sal/Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş"
dizelerıni değıştırerek şöyle dedi:
"Saldın sadânı ülkede Dâvud gibi senlBaki kalan bu kub-
bede bir gür sadâ ımiş'
İstanbul'da Velidedeoğlu için düzenlenen toplantıyı izle-
dim.
Orhan Apaydın, 7 yıl önce ölümsüzlüğe kavuşmuştu, 28
şubatta Eşi Gürsel Apaydın söyledi. 1 mart, Orhan Apay-
dın'ın doğum günüymüş. Apaydın, doğum gününde, İstan-
bul'da AtatürkKültür Merkezi'nde düzenlenecek toplantıda
(yarın) saat 11.00'de anılacak. Orada olmayı çok isterdim.
Şubatm sonlarına doğru ölümsüzlüğe kavusanlar oncağız
değil; Hasan Ali Yücel, onun adaşı Hasan Hüseyin Kork-
mazgıl için de toplantılar düzenlendi. Adam Yayınları, "Ak-
şitGöktürk" için "A/t?/fGdtoürfc'eSayg»"kitabınıyayımladı.
Onlar toplumumuzun yüzaklarıydılar...
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4
1/ Küçük puro. 2/ Bir şe- ..
yın alt bölümü... Yaşlı.
koca. ihtiyar. 3/Cepte ta- 2
şınan tütün ya da sigara o
kutusu... Bir nota. 4/ "İr-
landa Cumhuriyet Ordu- 4
su"... Kimi Türk lehcele- g
rinde "ağa" yerine kulla-
nılan sözcük. 5/ Oyium- 6
lu.. Vücutta biriken -,
azotlu madde. 6/ Düşün-
ce... Bir çeşit Ingiliz bira- 8
sı. 7/ Radyum elementi- g
nin simgesi... Tuluat
tiyatrolannda Doğu giysileriyle
yapılan dans. 8/ Anadolu'da ku-
rulmuş eski uygarlık... Yerine koy-
ma, yerinde kullanma. 9/ Özelb'kle
dağda yolunu kaybetmiş yolcula-
nn kurtanlmasındaki yararlılığıy-
la ünlü köpek cinsi.
YTJKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Hındistan'da, ölen kocasımn
cesediyle birlikte ateşe atıbp yanan
ve ermiş sayılan kadınlara verilen
ad... Makine yağı. 2/ Parmak ya
da el kaldırarak 'erilen oy... Tanntanımaz. 3/ Taşıüarda yükün
yükseklik ölçüsü... Küçük mağara. 4/ Kırsal kesimde büyük
topraklan olan güçlü ve varüklı kimse... Kaz Dağı'nın mitolojik
dönemlerdeki adı. 5/ Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı
biçimi... Kuzey Amerika'nın beş büyük gölünden biri. 6/ Mo-
torlu taşıtlann elektriğini sağlayan aygıt... Ingiltere ve ABD'de
kullanılan arazi ölçüsü bırimi. 7/ Uzunçalar da denilen plaklan
belirtmekte kullanılan kısaltma... Türk müziğinde bir makam.
8/ Doku teli... Kongo ilkellerinin inandıklan yetenekliü'k gücü.
9/ Bir tanm aracı... Yapıt.