Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28ŞUBAT1993PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Japonlar fîlm
endûstpisinde
•TOKYO (AA) -Japonlar,
New York'taki Tribeca fîlm
şirketinin sahibi olan Victor
Co. aracılığıyla nihayet film
endüstrisine de el atülar.
Victor Co. şirketinin yaptığı
kontratla. Amerikalı aktör
Robert De Niro'nun rol
alacağı ve yöneteceği bütün
fılmlenn yapım ve dağitım
hakkını satın aldı. Buna
1
irşılık Niro da şirkete
.naryo teklifleri getirecek.
}. knlaşmadan hemen sonra,
\ ftiro'nun üç leklifi
ııygulamaya sokuldu. Japon
sermayeli Amerikan
filmlerinin ilki, "The
Exchange Students-Öğrenri
Değişimi" adınj taşıyor. Bir
di|er proje ise "Highly
Confident: The Crime and
Punishment of Michael
Wilken" adını taşıyor.
Vampipli
filmlere ilgi
•KûltürServisi -Francis
Ford Coppola'nın "Bram
Stoker's Dracula" filminin
gördüğü ilgi üzerine, uzun
yıllar tozlu raflarda bekleyen
"vampir filmleri" günışığına
çıkmaya başladı. Unlü
yönetmen NeO Jordan, Annie
Rke'ın, 1976yıunda
bestseller olan kitabı
"Interievv With The
Vampire"ı sinemaya
uyarlayacak. Yapnnalığını,
projeyi 17 yıldır bekleten
"Geffen" firmasmm
üstlendiğıfilmin26 milyon
dolara mal olması
bekleniyor. Filmin
oyunculan henüz
belirlenmemekle birlikte.
başrollerin Daniel Day Lewis
\ç Brad Pitt'e öncnldiği
aydedildi.
Yolcu'nun
çekimleri
başlıyor
•İSTANBUL(AA)-Nazun
Hikmet'ın "Yolcu" adlı
oyunundan yola çıkılarak,
Başar Sabuncu tarafindan
senaryolaştınlan filmin
çekimJerine başlanıyor.
Başroilennı Tank Akan,
Müjde Ar, Halil Ergün ve
BerhanŞimşek'in pavlaştığı
film, Erzurum'a bağlı Aİvar
bölgesındeçekilecek. Bu
aradafilmekibinin çekimler
için Erzurum'a hareket ettiğı
bildirildi.
En yeteneksiz
gitarcı
•BRÜKSEL(AA)-
Belçika'da bir orkestra
"Dünyanın en yeteneksiz
gitarcısını" seçmek için bir
yanşma düzenledi. De
Morgen gazetesinin haberine
göre. yanşma "kesinlikle,
gerçekten en küçük bir
yeteneğe sahip olmayan"
gitarcıyı seçmeyi amaçhyor.
yanşma Flanders bölgesinde*
3 nisanda yapılacak. En kötü
gitarcı, birgitarve"tövbe
etmek için" Fransa'daki
kutsal Lourdes kentine
otobüs biieti kazanacak.
Yanşmayı düzenleyen
"CrossoverTill You Dover"
orkestrası, yanşmaya
kaüiacaklann gönderecekleri
kayıtlann teknik kalitesinin
kesinlikle önemli olmadığını
açıkladı.
'Jeruso
Büyümek
İstiyor'
• ANKARA (AA) - Ümit
Yayıncüık, büyüklerden
sonra çocukJariçin de ilk
kitabıruçıkardı. "Dünya
Çocuklan" dizısinden çıkan
kitabın adı "Jeruso Büyümek
İstiyor". PüarMateos'un
yazdığı kitabı,
Ispanyolca'dan Türkçe'ye
TülinŞennıhçevirdi. "'Jeruso
Büyümek İstiyor"da, içi
yiyecek dolu bir kutuyu
kimin çaldığını bulmaya
çalışan üççocuğun
serüvenleri anlatılıyor.
Gönen'e
Avrupa'dan
destek
•ANKARA (AA)-
Avrupa'da ortak sinema
!mlerine destek sağlayan
Eurimages" adlı kuruluş,
ünlü Türk yönetmen Şerif
Gören'in Fransız, Belçika ve
Fürk ortak yapımı olan
"Fanatik" adlı yapıüna
naddi katkıda buiunacak.
itrasbourg'da toplanan
iurimages yönetim kurulu,
lerifGören'in yöneteceği
ibnle birlikte Avrupa'da
eçtiğirnizyılyapılan 12
rtak sinema ve 5 belgesel
lmin desteklenmesı
macıyla toplam 27.6milyon
ransız Frangı verilmesini
îrarlaştırdı. Avrupa
Dnseyi tarafından 1988'de
arulan Eurimages'ın
ıgünedek 180 konulu ve
•lgeselfilmiçin toplam 373
üyon Fransız Frangı
tannda maddi destek
rdiği bildirildi.
Dünyanın en ünlü çizerlerinden yaşlı ve 'kısmen ehil anarşist' Wolinski'yle karikatür üzerine
Karikatürcü eaııi değü, gaddar olmalı
KEMAL GÖKHAN GÜRSES /
teMÎL GÜLGEÇ
PARİS- Bonaparte Caddesi'nde çokluk
antikacılann ve ağır bir kültürel atmosferin
orta yerınde, kapısı şifreli antik bir apart-
man dairesinin çatı katında köpek havlama-
lan ile karşılanıyoruz. Burada Fransa'nın en
ünlü çizeri VVolinski yaşıyor.Fransa'nın
anarşist dergilen Harakiri ve Charlie Heb-
do'nun neredeyse adıyla özdeş Polonyalı bir
baba ile Cezayirli bir annenin çocuğu, VVo-
linski.
Aynalarla, antik parcalarla ve çeşitli kari-
katürcülerin karikatür orijinaUeriyle dolu bir
ev.Bizi karşılayan köpeğinin de daha sonra
TV'de kendisiyle röportaj bile yapılmış ünlü
ve fena halde akıllı bir köpek olduğunu öğre-
niyoruz. Orta uzunluktaki yarenliğimiz bo-
yunca Kemal Gökhan ın kolundan çekip
kendinı kaşıtan bir karikatürcü köpeği. Wo-
linski gözlerindeki hınzır ifade dışında, ne-
dense beklediğimiz fevkalade özelliklere sa-
hip olmayan sıradan ve bakımlı bir Fransjz'ı
andınyor. Üç haftaiık, iki de aylık dergide
çalışan, film senaryolan ya2an, bir TV
programında düzenlı olarak konukluk eden
VVoIinski'nin daha fazla girizgah yapama-
dan düşünceleriyle tamşmak zorundayız.
Güigeç: Bizinı ölkemizde karikarürün öldü-
ğü yolunda söylentiier dolaşı\or. Ben bu görii-
şe katılmıvorum. Siz dünvanın nabzını rutan
bir çizersiniz. Gerçekten karikatüriin etkj
alanı azaldı mı?
•Dünyadaki bütün
basın çizerlerini bir aile
olarak görüyorum. Bası-
nda çizen insanlar günJük
olaylan, toplumsal so-
runlan çiziyorlar. Bu
özellikleri onlann işlevini
ölümsüz kılıyor.
Wolinski: Ben dünyadaki bütün basın çi-
zerlerini bir aile olarak gördüğumü söyle-
mek istiyorum öncelikle. Dünyanın pek çok
yennde festivallere. sergilere çağnJıyorum.
Sizin ülkenize de Simavi Karikatür Yan-
şması'na jüri olarak gelmiştim. Basında çi-
zen insanlar günlük olaylan, toplumsal so-
runlan çiziyorlar. Bu özellikleri onlann işle-
vini ölümsüz kılıyor.İnsanlar çizgi-roman-
larla basında çıkan karikatürleri birbirine
kanştınyorlar. Bizim adımıza bir kriz ya da
'gözden düşme' sözkonusu değil. Eğer basın
için bir kriz söz konusu olursa bu bizim için
de aynı derecede etkili olabilir.
Gökhan: Fransa için böyle birşey sözkonu-
su mu?
VVolinski: Fransız basınında birzorlukya-
şamyor. Başka medyalara, örnegin televiz-
yona reklam kayması basını ve tirajlan etkı-
ledi. Bunun cezasını biz de çekiyoruz.
Fransa'daki taşra gazeteleri ki, son derece
yaygmlık kazandılar, hepsi o bölgede yaşa-
yan birer çizer buldular kendilerine. Bu da
bize hiç ölüm haberi gibi gelnoiyor.
Gökhan: Fransa'da katolik finans gurup-
larının pomoya >e politik çizgi-romanlara ya
da çizeriere yöneük bir önleme faaliveri baş-
lattığı. bunun bir sonucu olarak da en büyûk
yayınevlerinden Dargaud'yu satın almaya
çalıştıklannı duymuştuk. Bu konuda gelişnie-
ler oldu mu?
Wolinski: Bu etkili bir çember değildı ve
bizim okurlanmız zaten benim provokas-
yon amatörleri diye adlandırdığım ısrarh bir
grup. Bizim satışlanmızın artmasına
yardıma oldular yalnızca.
Gökhan: Biz Törkiye'de bazı karikatürleri
çizerken sınınmızı doğru betirieyip davran-
mak zorundayız. Bu suıırlarla sizin aranız
nasıı?
(Bu sırada Clinton'un pipisi dışarda çizil-
miş karikatürünü gösteriyoruz. Wolinski'-
nin Hebdo'nun son sayısına çizdiğı kapak
bu.)
VVolinski: Ben de bunu her yerde yapmı-
yorum.Charlie Hebdo'da istediğimi yapıyo-
rum çünkü o bağımsız ve ancak 40 bin satan
bir gazete. Sözünü ettiğim provokasyon
amatörlerinin aldığı bir gazete. Oysa Paris
fez Savaşı'na başından beri karşıydım. Plan-
tu gibı Saddam'ı eli kaniı. katil diktatör ola-
rak göstermedim. Savaşa karşı. hatta nere-
deyse Amerika'ya karşı karikatürler çizdim
ve o ortamda son derece yadırgandım. Ya da
Yugoslavya'da yaşananlar... Evet, hiç birşey
anlamıyorum. Bana son derece kanşık geli-
yor. Haklı-haksız taraflan tam olarak an-
layamadığım için de bu konuda karikatür
çizmiyorum. Ben daha çok Fransız iç politi-
kasına dönük karikatürler çiziyorum.Söyle-
yecek sözünüz olmadığmda nasıl karikatür
acunasız yakJaşıyorsunuz cinseüikle Ugiii
karikarûrlerinirde. Erkekleri anladığınızı ka-
bui edersek, kadınian da yeterince an-
ladığınızı söylebiiir miyiz?
(Gülüşmeler) ~
Wolinskı: Kadınlann hepsini tanımıyo-
rum. (Tekrar gülüşmeler) Benim kadınlara
anlama çabam da yok. Tavuğu seviyonım.
Ama onu anlamaya çahşmıyonım.
Gökhan: Bunu Türkiye'deki feministler
pek sevmeyecek sanırım.
Wolinskı: Benim eşim de bir feminist.
Matdıa çizerken dıkkatli davranmak zo-
rundayım.
Gülgeç: Bir tûr oto-sansür mü? .
Wolinskı: Hayır. böyle görmüyorum.
Okuruna göre davranmak diyebilirsiniz bu-
na.Paris Match'a çizdiklerimin okuru aile-
lerdir ve gazeteyi benim desenlerim için al-
mazlar. Onlan Monaco Prensesi'nin mari-
fetleri ilgilendirir. Bundan altı-jedi yıl önce
de Komünist Parti'nin yayın organı L'-
Humanite'de çızerken aynı durumla karşı-
laştım. O da bir "aile" gazetesiydi sonuçta.
Belkı aileler komünistti, hepsi bu.
Gökhan: O sınırlan aştığınızda ne oluyor?
VVolinski: Evet. ara sıra kulağmı çekiyor-
lar, ama seks konusunda değil.Orneğin, son
olarak Amsterdam yakınlannda bir İsrail
uçağı düşmüştü. Bu konuda çizdiğim kari-
katürde insani baa değerler açısından ra-
hatsız olan okurlardan büyük tepki gelmişü.
Bu bir denge meselesi. Tek yanlı çizımler
yaptığınızda da bu tepkiyi ahraruz Ben
mümkün olduğunca meseleyi bir kaç yan-
dan görmeye çalışıyorum. Eleştirirken sağlı
sollu eleşürmeye çalışıyorum. Örnegin Kör-
yapabilirsiniz ki? /
Gülgeç: AnJamadtğınız şe>i çizmediğiniri
söylüyorsunuz. Kadutlara yöaelik acunasız
ekştiriJeriniz var. ErkekJere de aynı derecede
karikatürler için
Karikatür söyleşileri üstüne
Gençlerin'genç
sanat'ıgündemde
ÜSTÜNALSAÇ
Istanbui'da gectiğimiz aylar
içinde Türk karikatürünü konu
alan bir etfcinlikler dizisi gerçek-
leşdrikü. Kirtıi ünlü cizerlerin de
katıldığı toplantılann e\ sahipüği-
ni Atatürk Kitaptığı iistlenmişti.
Toplantdar Türk karikatü-
rünün tarihsel gelişmesinin ek alı-
nmasjvla başladı.ToplantıJardan
biri Karikarürcüler Derneği'nin
calışmalaruıa aynimıştı. Bir son-
raki toptantının konusu karikatür
yanşmâlanydı. Bu konuda bilgi
sahibi kahlımcılar Türkiye'de ve
dünyada yansmalann nasıl ya-
pddığım, seciri kurullann nasıl
çok se>Hen ve hıfulan bir yaratı
alanı. EksUdik ve aksaklıklanna
karşuı yukarki gibi etkinlikleri ka-
rikatür olgusunun çeşitli >anlanna
ışık tutmaya >arnorlar. Ama
özeilikk bu sonuncunun bagışla-
namayacak bir kusunı oMu. Top-
lantıların hiç birinde genç kuşak
çizerleri temsil edilmediler.
Büindiği gibi Türk karikatürii
1950 kuşağı adı verilen çizerleıie
bir çağdasiaşma aşamasına gir-
miş. onu 19601ı yıllarda karikarü-
rün dışlandığı bir dönem izJemişti.
19701i yülarda başjayan, 19801i
yıllarda da ijice beÛrginkşeıı yeni
karikatür anlayışı, bu sanata yeni
bir ivme kazandımuş, onun günü-
Gökhan: ÇizdigMiiz
açılmış dav aJar var mı?
Wolinski Eifeette. Öeellikle aşın sağcı U«»* dlyırtı
Pen'in açtığı davalar var.Sine bu konuda lerden
çok saldınya uğramıştı.
Gökhan: O daha çok katolik kültürünü ya
da neredeyse tûmüyle dini hedef alan karika-
türler çiziyordu.
VVolinski: Bunu küfre vardınyordu. Ben
de dinsizim. Ama hakaret etmek yerine il-
ginç olmaya çaüşırken doğru şeyler çizmeye
ve söylemeye çalışıyorum. Gerçekleri söyle-
mek için küfürbaz değil aamasız olmak ge-
rek. Çok gaddar olmalı ama cani olmamalı.
Işin birde öbür ucu var tabii. Saygıya aşın
derecede saygı gösterilen ülkelerde de ka-
rikatür çizmek çok zor. Geçen ay bir Japon
çızerle birlikte ortak bir konferans verdik.
Ben Fransa Cumhurbaşkanı ile kahvaltı et-
tiğımi ya da Chirac'la senii benli konuştuğu-
mu söyleyince aklı durdu. Japonya'da bir si-
yaset adamıyla birgazetecinin ya da birkari-
katürcünün böyle bir ilişki içinde olması
mümkün değil. Türkiye'de durum nasıl?
Gülgeç: Önce eüraizi sıkıyoriar, öpüşüyo-
ruz falan. Sonra da bizi dava ediyorlar.
Mecliste anayasa tarttşmalaruu izlemeye
girmişfim. Darbe sonrası Damşma Meclisi'-
nin çok önemli bir oturumuvdu bu. İşçi yasa-
lan, şu bu, basbayağı anayasa yapılıyor. Ama
inanılmaz dddiyetsiz bir ortamdı. Ben de her
gün çizdjgûn 'Hay>anlar' bandında bu mese-
leyi çizince ertesi gün Meclis'e giderken ayak-
larım geri geri gidiyordu. Bana çok kızacak-
lannı düşündüm. Oysa kapıda karşılayıp, bizi
ne zaman çizeceksiniz dediler.
Ben, '50'li yılların çizeıierinin dönva kari-
katürûne damgalannı vurduğu kantsındavım.
Daha sonra yetişen kuşağın bu derecede iz b»-
rakan işler yapamadıkiannı savunuvorum.
Wolinski: Ben de benzer bir görüşe sahi-
bim. Bugün adı olan karikatürcüler en az el-
lisini devinmiş delikanhlar. Yeni kuşak çizer-
lerinin de potansiyel vaadettiklerini düşünü-
yorum. Ama oldukça seyrek. Kültür biri-
kimlerinin az olduğunu düşünüyorum.
Rock kültürüyle, TV ile, sinema ve müzik
kültürüyle yetişiyorlar. Kitapla aralan he-
men hiç yok. Bir romanı bile sonuna kadar
okumadıklannı sanıyorum.
Ancak yeni bir olgudan söz edilebilir
Fransa'da; TV'deki kukla karikatürler.
(Bizde Cihat Hazerdağlı'nın yaptığı Plas-
tip Show benzen...)
Çok güçlü ve çok güzel çalışmalar bunlar.
Politik kişiüklen öyle güzel taklit ediyorlar
ki, bizim desenlerimizin onlarla başetmesi
oldukça zor. Bizim tek avantajımız politik
insanlarolmamız.
• Saygıya aşın derecede
saygı gösterilen ülkelerde
de karikatür çizmek çok
zor. Japonya'da bir siya-
set adamıyla bir karika-
türcünün dostça bir ilişki-
de olması mümkün değil.
Türkiye'de durum nasıl?
O şovlarda bütün politik kişıhkler aynı şe-
kilde aşağılanıyor. Tek torbaya atıhyorlar.
Belli değerieri savunan. belli inançlan olan
bizler bu farkımızla onlardan aynlabiliriz.
Ben Paris Match'da çalışıyorum ama Rga-
ro'da çalışmam. Çünkü o açıkça sağda bir
dergidir.
Gökhan: Para dunımunuz nasıl?
Wolinski: Fransa'da en ıyi ücret alan kari-
katürcülerdcn binyim. Beş ayn dergide çi-
zıyorum. Reklam desenleri yapıyorum. Film
senaryolan yazıyorum ve TV'de bir prog-
ramdayer ahyorum.
Bunca yofun bir çalışma ortamı ıçensın-1
değılim.Paris Match'dan
sayfa başına yaklaşık 10 bin frank alıyorum.
(Yaklaşık 16milyonlira)Çızdiğimpazarga-
zetesinden 5 bin alıyorum. Ama Charlie
Hebdo'daki arkadaşlanmın parası az.
Onlardan 1500 frank alıyorum. Reklam
yapınca bu fıyatlann beş katı ücret istiyo-
rum. Bedava çizdiğim de oluyor elbette. Sos-
yal hareketler, dernekler için ücret almadan
çiziyorum zaman zaman. Kitaplanm da '
yaklaşık olarak yılda yirmi bin adet satıyor.
Bahar aylannda Türkiye'ye bir kankatür
sergisi açması için davet ediyoruz Wolinski'-
yi. "Memnuniyetle" yanıtını veriyor.
Balığımızın ve rakımızın tadını unuta-
madığını ve bir de üstüne üstlük çok misafır-
sever olduğumuzu söylüyor. Böylece, yak-
laşık aylık kazancı 100 bin frangı bulan, bu
dünyanın en ünlü çizerlerinden yaşlı ve kısmen
ehil anarşist karikatürcü Wolinski'ye "Gö-
rüşmek üzere" deyıp Paris'in civcivÜ sokak-
lanna bırakıvoruz kendimizi...
Ünlü ressam Matisse'e modelük yapan rahibe Marie'nin kitabı çıktı
Bir rahibenin saııat uğruna itiıafi
• Zaman zaman yalnız bir anlatım ya da dışavurum bi-
çimi değil, bir başİcaldın araa olarak da kullanılıyor. Bu
ilginç bir görüngü oluşturuyor. Karikatürii incelemek
yalnız grafik ya da gülmece sanatlan açısından değil,
davranışbilimsel ve toplumbilimsel açıdan da önemli
ipuçlan verebilecek bir uğraş.
çahştığını anlarnlar.
Onu izk'ven oturum genç çizer*
lerin soruıilarmı konu alıvordu.
Karikatürcü olmak isteyen biri ne
gibi /orluklarla karşılaşır, bunları
aşmak için ne yapması gerekir so-
nılanna açıklık getirümeye
çauşddı. Son toplanfıda karikatür
konusunda vazan yazaıiar birara-
ya getiriimek, böylece biraz da çi-
zer ohnamalanna karşın bu konu-
lar ûstünde düşinüp tartısanlara
görfiş beUrtme olanağı verOmek is-
tenmişti Gene de Türk karikarü-
rünün en önemli sorunlan olan eği-
rim, örgüdenme ve eleştiri konu-
ları üstüne düşunceler açıklandı.
Sizin de dikkatinizi çekiyor mu,
karikatür giderek daha çok gün-
deme gelivor. eskiye oranla üstün-
de daha çok komışulur, jazılır
oldu. Bu da çok doğal, çünkü kari-
katür özeUÛüe gençler arasında
müzde de süren sevilirtik ve
yaygmlık düzeyine ulaşmasına yol
açmtştı. Çizgi roman özefliklerini
kuUanan bu yaklaşımın henüz ke-
sinleşmiş bir adı >ok, "1970 Ku-
şağı", "Gırgır Okulu" gibi adlarla
anılıyor. Yapıtlanyla çizgiii gut-
mece sanafının suıırlannı genişle-
ten cizerlerin karikatürü konu
alan bir etkinliğin dışında kaüna-
lan önemli bir eksiklik.
Karikatürün genç bir sanat,
onun üreticileriyle tüketicilerinûi
daha çok gençler olduğu düşûnü-
Kirse bu tür vanhşların vapılma-
ması gerektiği anlaşılır. İoplantı-
lardaki izleyicilerin adığı da bunu
açıkça ortâya kovuvordu. Oysa
özellikle bu alanda gençlere ses-
lenmek. onlann du> gu ve düşünce-
lerini dile getirmelerini sağlamak
önemli gibi gözüküvor. Bu fırsat
kaçırümış oldu.
Rahibe Jacques-Marie, Matisse'in nü tablolanndaki kadının kendisi olmadığını ama basuun konuyu hep çarpjttığını söylüyor.
Kültür Servisi - Modern resmin "usta"-
lanndcn Henri Matisse için bir süre model-
lik yapan rahibe Jacques-Marie (Monique
Bourgeois), ressamla geçirdiği günlen anla-
tan bir kıtap yayımladı. "Henri Matisse-
Vence Şapelı" adlı kitabın yayımı. bu hafta
içinde Paris'te George Pompidou Merke-
zi'nde açılacak geniş kapsamb Matisse ser-
gisiyle çakışıyor.
1942 yılmda, henüz 21 yaşındayken ve
adı hala Monique Bourgeois'ken ressam
Matisse'in yanında bakıcı olarak çahşma-
ya başlayan rahibe Jacques-Marie, kitabı-
nda Matisse ile olan dostluğundan ve res-
samın hasta bakıasıyken nasıl resimlerine
poz vermeye başladığmı anlatıyor. Ancak
kitabı ilginç kılan. bu ana temanınyanı sıra
Monique ile Matısse'ın sabahlara dek sü-
ren "muhabbetlen" sırasında konuşulan
onca şey ve Matisse'in yaşamından kesit-
ler...
Rahibe Jacques-Marie, "Bir rahibeden
beklenmeyecek birşe>T yaptığımın farkı-
ndayım. Ama kendimi Matisse'e karşı so-
rumlu hissettim. Çok az zamanım kalmış
olabilir. bu yüzden gerçeklerin açığa
çıkmasını istedim" diyor.
Rahibe Jacques-Marie, Matisse'in geçir-
diği ağır bir ameliyat sonrasında ressama
bir ay hasta bakıcılık yapmış. 1954'te res-
samın ölümüne dek süren dostluklan da
böyle başlamış.
"Önceleri onu çok uzak ve hatta tedirgin
edid buluyordum. Ama sabahlara kadar
süren konuşmalanmız sırasında ne kadar
anlayışlı biri olduğunu gördüm. Onda bir
banş, bir sevınç havası vardı hep" diye an-
latıyor ressamı. Matisse ise sağlığirun dü-
zelmesınden 10 gün sonra o zamanki adıy-
la Monique'i anyor ve ondan modellik
yapmasını istiyor. Matisse'in bu genç kıza
duvduğu sevgi de ressamın "Monique",
"İdoi", "Yeşıl Elbise ve Portakallar" ve
"Kraliyet Tütünü" gibi en güzel yapıtlan-
na esın kaynağı olmasıyla açığa çıkıyor.
Matisse'in uykusunda sağ eliyle havada
resimler çizdiğini. sol eliyle de sildiğini an-
latan rahibe Jacques-Marie, "Aslında Ma-
tisse'in teklifini isıemeyerek kabul etmiş-
tim. Üstelik çok da şaşırmıştım, çünkü hiç
güzel bir kız olarak görülmüyordum çev-
remde.
Bir süre sonra rahibe oldum. Bir daha da
hiç modcliık yapmadım. Ama tabii bu ga-
zetelerin Matisse'in nü resimlerinin yanı-
nda benim fotoğrafımı basıp olayr çarpı-
tmalanna engel olmadı" diyor.
Yinebir
soruşturma
Külrûr Servisi - Peter Weiss'n
oyunundan Ülkü Tamer'in Türk-
çe'ye çe>irdiği ve Rüştü As>alı'nuı
yönettiği "Soruşturma", Ankara'-
da Şinasi Saiuiesi'nde sahnelen-
meye başladı. Ankara Deskt Ti-
yatrosu oyunculannca sahneye
gelen oyun, Auschwitz'deki yahu-
di kadiamının sorgulandığı
Frankfurt mahkemelerini konu
alıyor.
"Soruşturma", tünuhle belge-
kre ve mahkeme tutanaklanna
dayaıuyor.
Oyunun yazan Peter \Veiss,
duruşmalan izleyerek mahke-
mede ruttuğu notlârı o> ununa ak-
tamuş. Ueissın (965 vılmda
yazdığı oyun, o yıl iki Abnaa)a'da
aynı gece 14 tiyatroda sahnelen-
meye başlanmış.
"Soruşturma", ydlarca pek çok
açıdan eleştuive uğradı. Ancak
rüm el^tirilere karşın, H'eiss, me-
sajını tiyatro se>en geniş bir kit-
leye ulaştırdı:
"Ausdıwitz'de yaşananlar gec-
mişin bir hayaleti'değü, 1965 Af-
manva'sının keskin bir gerçekliği-
dir..."
"Sorusturnıa"nın yönetmeni
Rüştü Asyalı, aynı cümleyi 1990'-
lanndün>asıiçinyineli»or:'"OyuıJ-
da anlatılanlar uzak geçmiş değil.
Dünyanın dört bir yanında in-
sanlık suçlan hala yaşanmakta.
Halâ bir takım insanlar bu suç-
lan tşJemekte, bazılan da susarak,
tepki vermeyerek gizli destek ver-
mekte.
Aynen İkind Dünya Savaşı'nm
başlangıcnHİa Almanya'da olduğu
gibi. Yıl 1993 >e Neo-.Naziler
kadın, erkek, çoluk, çocuk deme-
den valnızca yabancı okfukları
için masum insaniara saldınrken,
diğer tarafta yine Avrupa'nın gö-
beğinde Bosna-Hersek'te yaşa-
nanlar, toplama kamplan, teca-
vüzkr. cinayetler, insani insanlığı-
ndan utandıran oia>lar...Sonuç.
yeni bir soruşturma değil, yine bir
soruştuıma..."