Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT1993 CUMARTESt
12 DIZI
DOĞU DÜNYAŞININ
BÜYÜK
pÜŞÜNÜRÜ
İBN SİNASonja- Burchard Brentjes
Tüfkçesi:Oğuz özögöl
Ünüm sıihnaz ülkelere„ o _ „ ....Satıcılardan biri elindeki kitabı bana uzattı,
ama canım sıkılarak bir işe yaramaz diye
geri çevirdim. Satıcı bana şöyle dedi: "Bu
kitabı al, çok ucuz, sana 3 Drahmi'ye
veririm. Sahibinin paraya ihtiyacı var.""
Bunun üzerine kitabı aldım.
Bır de ne göreyim, kitap Farabi'nin
Aristoteles Metafıziki'nin amaçlan üstüne
değil miymiş! Okumak için hemen eve
döndüm. Kelimesi kelimesine ezberlediğim
Aristoteles Metafıziki'nin anlamı kafamda
bir anda açıklığa kavuştu.
-2-
Bir sorunun üstesinden
gelemediğim, bir tasımdaki
merkezi kavramı tespit
edemediğiın zaman, camiye gidip
dua ediyor ve her şey açıklığa
kavuşana, güçlükîer ortadan
kalkana kadar kainaün
yaratıcısına niyaz ediyordum.
Akşam olunca eve dönüyor,
lambayı önüme çekerek kendimi
okumaya ve yazmaya veriyordum.
Uyku bastırdığı ya da yorgun
düştüpm zaman, kendime gelmek
için bir bardak şarap içiyor ve
okumaya devam ediyordum. tçim
geçip hafif bir u> kuya daldığım
zaman, akhmı kurcalayan sorun
rüyama gınyordu. Pek çok sorun
uyku sırasında açıklığa kavuştu.
Böylece bütün ilimler hafızamda
sağlam bir >ekilde yer ettiler ve
onlara ulan vukfum bır faninin
elinden geieninin azamisıydi.
Geçmışte ne öğrendiysem bugûn de
aynı bılgılere vakıfım. Bugüne
kadar yeni bır şey öğrenmek
zorunda kalmadım. Mantık, fızik
ve matemaükten sonra ilahiyata
Bır de ne göreyim, kıtap Ebu Nasr
el-Farabi'run Aristoteles
Metafizikinin amaçlan üstüne bır
eseri değil miymiş! Okumak için
hemen eve döndüm. JCelıme
kelimesine ezberlediğim Aristoteles
Metafıziki'nin anlamı kafamda bir
anda açıklığa kavuştu. Çok
sevindim, Allah'a şükrederek ertesi
gün yoksullara bol bol sadaka
dağntım.
Oyıllarda Buhara'da Nuh lbn
Mansur hüküm sürmekteydi.
Hekımlerin başa çıkamadığı bir
hastalıktan mustanpti. Okumaya
duyduğum büyük ilgi onun
kulağına da gitmişti, bu yüzden
beni çagırmasını kendisine tavsiye
etmişlerdi. Saraya giderek diğer
hekimlerle birlikte Nuh lbn
Mansur'u sağlığma kavuşturmaya
çahştım. Bunun üzenne beni
saraya, yanına aldı.
Bir gün kendısınden. kitaplığına
gjtmek ve oradakı tıp kilaplannı
okumak için bana ızın vermesini
ricaettim. Burası birçok evin
(odanın) bulunduğu bır binaydı,
raflannda üst üstedizilmiş kitaplar
tbn Sina, Topkap Sarayı' nde bulunan bir nunyarürde genç öğrencisiyle
yöneldım. (Aristoteles'in)
Metafızık adlı kitabını okudum,
ama içcnğini anlamadıgım gibi,
yazann temayülü de benim için
anla^ılmaz kaldı. 40 defa baştan
sona okudum, artık ezberlemiştim,
ama yine de anlamamış, ne
kastettiğıni çıkaramamıştım. İyice
ümidi keserek kendi kendime şöyle
dedim:"İşteasla
anlayamayacağım bireser!" Bir
gün öğle namazı saatlerinde
sahaflarda dolaşıyordum.
Satıcılardan bıri elindeki kitabı
bana uzattı, ama canım sıkılarak
bir işe yaramaz diye geri çevirdim.
Satıcı bana şöyle dedi: "Bu kitabı
al, çok ucuz, sana 3 Drahmi'ye
veririm. Sahibinin paraya ihtiyacı
var." Bunun üzerine kitabı aldım.
vardı; evlerden (odalardan) birinde
Arap dili ve şiir sanatı üstüne,
diğerinde içtihat ilmi vb.
konusunda kitaplar yer alıyordu;
her ev (oda) belK bir ilimle ilgili
kitaplaraaynlmışü. Eski kitaplar
listesini gözden gecirerek ihtiyacım
olan kitaplan bulup çıkardım.
Adını bile kimsenin duymadığı
kitaplarcıktıkarşıma. Bunlan
evvelce görmediğim gibi sonraki
günlerde de bir daha görmek
kısmet olmadı. Bu kıtaplardaki
değerli düşüncelen inceleyip
özümsedim ve yazarlannın ilmi
mertebelenni teşhis ettim. 18 yaşına
geldiğim zaman bu ılımlenn
hepsini tamamlamışüm. O
zamanlar bilgileri hafcir- da daha
iyi tutabiliyordum; bugünse bu
bilgiler kafamda geliştiler,
olgunlaştılar ve o günden bu yana
yeni şeyler öğrenme ihtiyacı
duymadım.
Ebul-Hüseyın el-Aruzi (aruzcu
Ebul-Hasan) adında bır komşum
bir gün bana. bu ılimlerle ilgili bir el
kitabı hazırlamamı rica etti. Kitabı
hazırladım ve ona ithaf ettim; bu el
kitabında, matematik dışında
bütün ilimleri ele almıştım. O
sıralar21 yaşındaydım.
Birkaç yıl sonra babam öldü ve
böylece hayatımda birdeğişiklik
meydana geldi. Hükümetin idari
kademelerinde görev yapüm, ama
sonradan Buhara'yı terketmek ve
Gürgen'e taşınmak zorunda
kaldım. Burada vezırlik
makamında bulunan ilim aşığı
Ebul Hüseyin el-Sehli (Süheyli)
beni emir Ali ibn Me'mun'a
tanışurdı. O zamanlar içtihatçılar
gibi boynumda bır şal ve çenemde
bir bağla dolaşıyordum. Emir ıle
vezir bana layık olduğumdan çok
şeref bahşediyorlardı. (Aynca
benim gibi birine kafi gelen bir
aylık da bağlamışlardı.)
Ancak bir süre sonra tekrar yola
düşmek zorunda kaldım. önce
Nesa'ya sonra Baverd'e gittim,
oradan çıkıp Tus, Şakkan,
Samankan ve Horasan sırunndakı
Curcum'da konakladıktan sonra
nihayet Curcan'a vasıl oldum.
Emir Kabus'la görüşmek
istiyordum. Ama bu arada emir
tutuklanarak andana atılmış ve
orada ölmüştü. Bunun üzerine
Dağıstan'a gittim, ancak orada
ağır bir hastahk geçirdim ve
Curcan'a dönmek zorunda kaldım.
Burada Ebu Ubeyd el-Cuzcani
bana iltihak etti. Yolda geçen
günlerim sırasında şu mısralann
yer aldığı bir şiir yazdım:
Hiçbır ülkeye sığmayacak kadar
büyüklü ünüm,
Kimsenin ödeyemeyeceği kadar
yüksekti ücretim!
Tüm eserleri
Üstad, Kanun'un ilk bölümü ve
Almagest Elkitabı gibi birçok kitap
ve risale kaleme aldı. Diğer
eserlerini ise Cibal'de yazdı.
(İşte bütün eserlerinin listesi:
1. Tahaşşüd, bir cilt;
2. Yekun ve Cevher, 20 cilt;
3. Hayır ve Şer, 2 cilt;
4.Şifa, 18 cilt;
5. KJtabel-Kanunffl-tıbb. 14 cilt;
6. El-HidayeMüşahedeler, bir
cilt;
7. Hüküm, 20 cilt;
8. Necat, üçrilt;
9. Tedvir-i Umur, bir cilt;
10. Talimatname, bir cilt;
11. Vasaü Yekun, bir cilt;
12. Hikma-i Alai. bircilt;
13. Sana, bir cilt;
14. Arap Lısanı. 10 cilt;
15. Kalp Hastalıklan, bircilt;
16. Hulasa, bircilt;
17. "Doğu Felsefesi"nin Bır
Bölümü, bircilt;
18. Keyfıyetlerin İzahı, bir cilt;
Cstad-ı Azam'ın "Kanun"adlı yapıtuun tbranice ehazmasının ilk sayfası
19. Avdet, bircilt;
20. Menşe ve Avdet, bir cilt;
21. Mükalemeler, bir cilt;
Risaleleri:
22. Alın Yazısı ve Tecelli;
23. Astronomi Araçlan;
24. "Kategoriler"in Nesnesi;
25. Mantık, şiir tarzında;
"La Saıgnee Blanche" da tbn Sina'dan
"Tıbbm Prenâ " diye söz edUiyordu.
26. Azamet ve Felşefe üstüne şiirler;
27. Sessız Harfler Üstüne;
28. Diyalektik Temalar Üstüne
Düşünceler;
29. Euklidin Hulasası;
30. Nabız Üstüne, Acemce;
31.Tarifler;
32. Gök Cisimleri;
33. Mantık İlmıne Giriş;
34. Felsefe'nin Kollan;
35. Sonsuzluğun Sınırlan;
36. Vasiyetname, kendisi için kaleme
almışür;
37. Hayy İbn Yakzan;
38. Bir Cismin Boyutlan O Cismin özüne
Ait Değildir:
39. Hindiba Bıtkisi ve Değeri Üstüne;
40. Aynı şeyin hem cevher hem de araz
olmasının imkansızlığı üstüne;
41. "Zeyd'in bildikleri Emir' in bildikleri
değildir...";
42. Dostlardan ve resmi makamlardan
mektuplar;
43. Diğer bilgılerle tartışüğı sorunlan
içeren mektuplar:
44. Kanun Tefsirleri;
45. Ash Felsefe;
46.AğveKuş.)
SÜRECEK
KaranbktanyavarlananlayBir ulu çınar daha, diğerleri
gibi, göz göregöre
katledilmiştir. Gönül arzu
eder ki, bu son olsun. Ancak,
bu son olsun demekle, ağlayıp
sızlamakla mesele
hallolmuyor.
Katil veya katilleri bulup
cezalandırmak da köklü bir
çözüm getirmiyor, /aS~lK
getirmeyecektir de. ^ ^
F-ğer hükümetimiz ve yüce j[
milletimiz bu türden olaylara
son vermek istiyorsa-ki
inancımızodoğrultudadır-
laiklik ve Atatürk ilke ile
inkılaplanna ters olan her şeyi
yoketmek,onagöreeğitime
y
en
* düzenleme getirmek
zonındadır. Çağdaş olmarun,
demokrat olmarun ve iyi bir
yurttaş olmarun yolu, çağdaş
bireğitimdengecer. Aksi
halde ülke, ortaçağ
Uğur'lu yıllar sona ermedi
-20-
Uğur'u Ankara Hukuk
Fakültesi'nde öğrencilik ^ ^
yıllannda tanıdım. Sıradan bır j]
öğrenci değildi. Ülke ve toplum II
sorunlanna sürekli ilgi duyan, bu
sorunlan tartışmak ve aydınhğa
kavuşturmak için süreklı çaba
gösteren; sorgulayıcı. dinamik,
atılgan bir kişiliğe sahıpti.
öğrenci dernegı başkanı olarak
çeşitli konularda açık oturumlar.
panellerdüzenliyordu. Bir gün,
yaklasmakta olan Atatürk'ü
anma günü dolayısıyla bana
geldi. "Hocam" dedi, "Atatürk
için bir açıkoturum
düzenleyelim. Ama bu. genelliklc
yapıldığ) gibi, 'Atam, sen kalk
ben yatam' ya da' Mavi
gözlerininderinliğinde...' « y
türünden basmakalıp laflann fl
edildiği bir toplanU olmasın. |j
Atatürk'ün düşüncesini objektif
ve bilimsel açıdan açıklamayı
amaçlayan bir panel olsun."
Onun Atatürk sevgisi ve
Atatürkçü düşünceye bağlıhğı
hep akılcı bir temele dayanmıştır.
Aradan yülar geçtikten sonra
-sanınm ıki yıl kadar önceydi-
tzmir'de katıldıgı laıklık konulu
bir acıkoturumda, son
zamanlarda bazı^ntclektüel
geçinen çevrelerde moda haline
gelen Ataturk'ü eleştirici
görûşlen, aa ve sert bir dille
cevaplandırmış ve konuşmasını
şu sözlerle tamamlamışu: "Ben,
kendi hesabıma Atatürk'ün
büyüklüğünü her geçen gün daha
iyi anlıyor ve onu daha çok
seviyorum."
Fakültenin son sınıfında, Kamu
Hukuku Kürsüsü'nde
yönettiğim lisans seminerlerine
katılmıştı O yılki seminerin ana
konusu, sosyal gnıplann
siyasadaki (politikadaki) rolü ve
siyasal ıktidar üzenndeki
etkisiydi. Uğur. seminerödevi
olarak, Osmanlı döneminden bu
yana masonlann Türk
topiumunda siyasal hayattakı
rolleri ve etkinliklen konusunda
geniş bir araşurmaya dayanan
çok ilgınç bir yaalı çalışma
haarlamıştı. Bu çalışma. benim
için onun inceleme ve
araşurmacılık yeteneğinin ve
ilerdekı yıllarda ortaya koyduğu
etkin araştırmaa kişihğinin ilk
bebrtisi olmuştur. Bu ilk
ızlenımimi, daha sonra başanlı
gazetecilik döneminde
yayımladığı kitaplar dolayısıyla
kendisine haurlattım.
Uğur'la olan ibşkilerimiz daha
sonraki yıllarda hoca-öğrenci
ılişkisi nitelığinı aşarak aynı
temel değerlenn ve inançlann
paylaşılmasına dayanan bır
dostluk ve yakınlığa dönüştü.
Onunla her buluşmamızda
güncel konularda fikir
alışverişınde bulunur, ülke ~T
sorunlannı tartışırdık. Bu y
ılişkilerimiz, ben YÖK yüzünden
üniversiteden ve Ankara'dan
aynlıp tzmir'e yerleştikten sonra
da devam etti. Bcllı konularda
onun bilgjsinden, görüşünden ve
zengin arşivinden yararlanmak
istediğimde hemen telefonu acar
kendisini arardım Fakülteden
aynkhktan sonra yazdjğım bir
kitabın ya>ımlanmasında bana
büyük ölçüde yardımcı oldu.
Kitap basılmadan önce daktilo
edilmiş sayfalara göz atarken,
"tnsan Haklan ve Laikhk"
başhğmı taşıyan bölüm üzerinde
durmuş ve bana "Hocam, bence
kitabın en önemli bölümü bu"
demişti. Laikliğin, Türk
cumhunyetinın ve demokrasinin
vazgeçilmez temel taşı olduğu
konusunda köklü ve sarsılmaz
bir ınanca sahipü. Bu ınancını,
çeşitli yazılannda bıkmadan, ,
usanmadan tekrar tekrar dile
getirmekten geri durmadı. Yıllar
boyunca laiklik ilkesinden
sapmalara onun kadardırençle
karşı çıkan, laıkliği savunmada
onun kadar yüreklilık gösteren
-M uammer Aksoy dışında- pek
az kişi olmuştur diyebilirim.
Evet. ne yazık ki Uğur'lu yıllar
aruk sona ermiş bulunuyor. Ama
bunu söylerken sadeceonun fizik
varlığıyla arartuzdan aynlmış
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Yoksa, Uğur Mumcu
düşünceleri, inançlan, ülküleri ve
ilkeleriyle elbette ki onbinlerin,
yuzbinlerin, milyonlann
gönüllennde ve kafalannda
yasamaya devam edecektır.
Nu muüu onun gibi ölümsüzlük
mertebesine erişenlere.
Prof. Dr. Münci Kapani
Özgür düşünceye darbe
özgür düşünceye vurulan darbelerin hesabı sorulacaktır.
Mumcu'yu saygıyla anıyoruz.
Adem Aykan
Türkiye'nin baş miman Uğur ağabey; senin yolundayız. Sen ve
düşünceleri uğruna canım verenleri saygıyla aruyorum.
Ahmet Soylu
Misakı milli savunucusu, Kuvayı Milliye'nin son
kalemlerinden biri. Ülkede açtığın çığır senden sonra daha da
ilen götürülecek. Çağdaş, demokratik ilkeler, aydın
yandaşlannca ilelebet yaşatılacak.
Necmi Ertuğrul
Tarihin en güzel yerinde son sözü hep direnenler söyler. Bız
Atatürk gençleri, ulu önderin ve senin izindeyiz.
Evnur Korkmaz
karanlığına doğru sürüklenir
durur. Binleri de bu
karanlıktan yararlanarak
Uğur'u öldürür, Uğurlan
öldürür.
Şeh Ömer Bekar
Yalvannm
susmaym
13 yaşındaki Esea Aslantepe,
"Uğur Mumcu'nun acısını
sizler kadar duyabiliyorum. On
yıl sonra karşınıza yüreklı bir
gazeteci olarak çıkarsam bana
kucak açar mısınız?" diye
soruyor. Escn gibi doğruya
gönül veren gazeteci adaylan
olduktan sonra, basınm, içinde
bulunduğu krizi atlatacağına
inanıyoruz ve kardeşimizin
yazdığı "Yalvannm
Susmayın" adlı uzun şiirin son
dörtlüğünü yayınlıyoruz:
Ağlamayın bana dostlar
geçmışte kaldı olanlar
sonsuza dek beraberiz
bitmeyecek bir nöbetteyiz.
Bütün benliğjmle cınayeti
protesto ediyorum. Ondan
dağılan her parca bızımle &
bütünleşü ASTlk
Melek Şençehre W
Mumcu'yayapılanbuacı ]]
suikast bizı yıldırmayacak.«
Bülent Kıroğlu
Kahrolsun karanlık kafalar,
yaşasın laiklik Yattığın yerde
rahatol Mumcu.
AhanArslan
Gazeteciliğin nasıl yapılacağını
bizlere gösterirken bunun
bedelini kanıyla ödeyen
üstadımız Uğur Mumcu'ya
rahmet, laikliğin kuvvetlenmesi
için akıtüğı kanın Türk
milletine ders venmesini
dilerim.
NuranKüçük
SÜRECEK
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMA1
Her Yırinm KıymetL.
Necip Fazıl Kısakürek'in bir dörtlüğü vardır:
Şaraptan keskindi dudağında kan
Şebnemden şeffaftı şakağında ter
Ne kan içti, ne baş yedı bu meydan
Bu meydanda sen de kendini göster.
Şair bu dizeleri siyaset meydanına gidenler, idam edi-
lenler için söylemiştir. Alevi-Sünni çekişmesinde bizim
edebiyatımızda darağacına giden, asılan, taşlanan, de-
risi yüzülen, boğazına kadar çukura gömülen şair dolu-
dur. Oyle ki despotlar sıkıştılar mı öçlerini şairlerden
almışlardır. Hatta kimi yöneticiler, şairleri darağacına
gitmek için özendirmişlerdir.
Ser ver ki olasın serâser
Meydandaki baş içindir efser.
Başa giyilecek tacın meydandan geçtiğini söylüyor.
Siyaset meydanında sade baş kesilip, baş asılmaz;
görkemli siyasal toplantılar da yapılırmış. Ilkin böyle bir
meydanın Sultanahmet olduğu söylenir. Bu meydan, Bi-
zans döneminden beri varmış... Sonra Taksim'e gelmiş.
Sultan Süleyman (Kanuni) kente su getirmek isteyin-
ce kemerlerin dağılma yeri Taksim olmuş. Bu bölünme-
den ötürü de meydana Taksim denmiş. Sular kemerler-
le gelir, kentin dört bir yerine dağılırmış.
Taksim Meydanı, bir heykel dikildikten sonra siyaset
meydanı olmuş. Siyasal olsun, olmasın bütün toplantn
lar, gösteriler burada tezgâhlanmış. izinli, izinsiz göste-
riler gene burada...
Ama polisin pek izin verdiği yok.
Burada yapılan gösterilerden birisini anımsarım. Ma-
reşal Fevzi Çakmak ölürtce, radyolar (o zaman televiz-
yon yoktu) yas tutmadılar. Buna alınan mareşal yanlıla-
rı, derlenip toplanıp Taksim'de gösteriye geçtiler. Polis
engel olamadı, havaya ateş etmek zorunda kaldı. So-
nunda mıting yapıldı. Söylenti Ismet Paşa, "Yas tutul-
masın" demiş, halk da bu yüzden coşmuş. Bir coşmaya-
görsün, bizim halkı tutamazsın!
Anımsadığım, gördüğüm kimi mitingler vardır Kimi
acıdır, kimi tatlıdır Kimisi de son Bosna-Hersek mitingi
gibi gülünçtür.
1 Mayıs Bayramı yasak edilmişti. Yasağa karşı çıkan
halk 'Şanlı 1 Mayıs Bayramı'nı yapmadı mı? Sessizce
toplandı, sessizce dağıldı.
Ardından Kanlı 1 Mayıs' geldi. Panzerler halkın üstü-
ne surüldü, ateşler edildi, insanlar çiğnendi, ezıldi Bu
kargaşada 20-25 kişi öldü. Kimin bu şamatayı düzenledi-
ği, kımin önayak oiduğu bir türlü anlaşılamadı. Bu
yüzden olacak o dönemin valisinden hesap sorulamadı.
Dahası vali, ilk seçimlerde milletvekili bile oldu.
Bir görkemli miting de Ecevit için yapıldı. Demirel baş-
bakandı, bir ses geldi "Ecevit eğer Taksim mitingini
yapacak olursa öldürecekler." Bu kışkırtma bütün ileti-
şim araçlarıyla kulaktan kulağa yayıldı. Sen misin 'Ece-
vit öldürülecek' diyen. Halk, dalga dalga Taksim Mey-
danı'na dolmaya başladı Sen de 300 bin, ben diyeyim
500 bin... Büyük bir kalabalık... Tıpkı Uğur Mumcu'nun
cenazesinde topland.ğı gibi... Gövdeden duvarlar örül-
dü. Ecevit, atağa geçti, hiçbir kışkırtmaya kulak asma-
dan geldi, meydanı dolandı, kürsüye çıktı, konuşmasını
yaptı, kalabalıkların koruması altında döndü, gitti. Halk
istedı mi korumasını bilir
Lahmacunlu, çiğköfteli, pizalı mitinge gelince, mey-
danda tüm on bin kişi ya vardı, ya yoktu. Halk ardından
gitmiyeceği lideri biliyor. Can alıcı noktada elini bırakı-
veriyor. Halkın tüm desteğinin bulunduğu Bosna-Her-
sek için Taksim'de bir miting yap, on bin kişiden yukarı
çıkama... Nerede kalabalıklar? Gelmek istemeyince gel-
miyor. Bütün iletişim araçlan, kalemler, resimler, buna
skandal dediler... Skandal neymiş öğrendik... Halkın
sağduyusu vardır. Bu sağduyu ile oynamaya, neyapar-
sam olur demeye gelmez. Skandaldan sonra bir de fi-
yasko vardır... Adamı yuhalarlar... Her yuhun bir kıymeti
harbiyesi vardır... Boşa yuh çekmezler!..
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Ahmet Adnan Saygun'- ..
un besteledığı ilk Türk
operası... Süreyya Duru'- 2
nun yönetirken öldüğü «
son fılmi 2/ Kıdemlilik
J
bakımından başta gelen 4
diplomat... tlkel bır silah.
3/ Yüzün yanakla göz
arasındaki bölümü. 4/
tnce kum ve çimentoyla
yapılan düzgün döşeme
sıvası... Üşenme, üşen-
geçlik. 5/ "Bedrin arslan-
lan — bu kadar şanlı ıdi"
(Mehmet Akıf Ersoy). 6/ ttalya'da
bır yanardağ... Alün ve gümüş iş-
lemelı bır tür ıpek kumaş. 7/ Bir
nota... Hayvan çulu. 8/ Mitoloji...
Sodyumun simgesi. 9/ Eski dilde
yol... Ovada ya da dere kıyısında
çalı ve diken topluluğu.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Tomris Uyar'ın bir öykü kitabı.
2/ Argoda kaçak ve yasak şeylerin
saklandığı yer... Kaygı. 3/ Uzak-
doğu'da kullanılan bir yük ve yol-
cugemisi... İtenme. 4/ Ince dantel... H. Muhammed'i övmek ve
ondan şefaat dilemek amaayla yazılan kasıde. 5/ tslam inana-
na göre kıyametınkopacağını gösteren iki kavimden biri (diğeri
Mecûc)... Takımlar grubu 6/ Amonyak tuzu. 7/ Kokulu bir bit-
kı. 8/ Bir nota... Çıplak vücut resmi. 9/ Bataklıklan oluk ya da
borular yardımıyla kurutmak.
Ülkemizin "ilk" ve "tek"
Damar Hastalıklan
Merkezi' ni
hizmete sunmaktan
kıvançbyız.
Açılışımızı
onurlandırmanızdan
gurur duyanz.
Prof. Dr. Enver Dnran Doç. Dr. Nevzat Doğan
20 Şubat 1993 Cumartesi
Saat: 14.00-20.00
Bağdat Cad. Tevfik Paşa Sk. No. 1 Feneryolu - lstanbul
Teb 414 31 20 Çağn: 19481 9 349 31 31 Çağn: 06136