Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
16ŞUBAT1993SALI
DIZIYAZI
Em. Amiral Tanju Erdem, Uğur Mumcu'nun ülke için çok büyiik kayıp olduğu görüşünde
Türkiye artık ilgiııç değil
MZt mekli Amiral Tanju Er-
dem. Uğur Mumcu"yu anlaü-
yor: Uğur'la 12 Eylül 1980'den
hemen sonra tanışmışız. Dost-
luğumuz, yaşanılan farkb me-
kanlara karşın süreklilik ka-
zanmış, pekıştirilmiş; İzmir'den
Ankaraya her gidışimde ilk
aradığım kişi o olmuş; An-
kara'da toplantı ve ayaretleri-
mi bitirdiğımde genelde akşa-
müstleri, onun da yazısını gön-
derdiği görece serbest zaman-
lannda, Karlı Sokak'ın ten-
halığından, Erdem Apart-
manı'nın girişte bodrum katına
her sefennde heyecan ve sevinç
duygulan içinde yönelmışım.
Bazen çahşma odasmda, çokça
salonda. dakıkalann nasıl geç-
tiğini bilmeden sohbet etmişiz.
Ama tüm bu konuşmalardan
geriye kalan özel anılar öylesine
smırlı ki... Neden? Çünkü biz
Sevgıli Uğur'la kendimizi, so-
runlanmızı, özel yaşamımıa
cok az konu yapardık. Hep ül-
kemızi, sorunlannı, insanlannı,
tarihimizi, geleceğe ilişkin umut
ve endışelerimizi ele ahrdık. O
konulardan anılar demet de-
met. Uğur hayatla iken bu özel
anılan zenginJeşüremediğime
yanıyorum. Zira Uğur, yürekli
bir dava adamı olduğu kadar,
insani nitelikleri ile de ilgjli.
duygulu, sevecen, vefalı, espri
dolu, ailesıne ve dostlanna düş-
kün, tevazu sahibi bir kişiliğe
sahipti.
Âaı
G.reçen yıl huzur temini
harekâtını yerinde izlemek üze-
re Genelkurmay Baş-
kanhğımızm Güneydoğu'ya
tertiplediği seyahate heyecanla
kaülmıştı. Dönüşte ızlenimleri-
ni uzun uzun anlatmış ve değer-
lendirmeler yapmıştık. Uğur,
bu gezide silahJı kuvvetlerin en
üst komutanından her kademe-
sindeki kotrutan, subay ve
astsubaylanrun, etrafında bir
sevgi ve saygı halesi çevreledik-
lerini görmüş ve çok mütehassis
ohnuştu. Uğur, hangı yönden
gelirse gelsin teröre, yolsuz-
luklara, binbir meşakkatle ku-
rulmuş Türkiye Cumhuriyeti'-
nin ulusal güvenlik ve bütünlü-
ğûne yönelen tehdit ve eylemle-
re karşı idi. O gezide güvenlik
• Onun, milletin ve devletin menfaatlerini
koruma misyonunu bilen kimi
sorumluluk sahibi insanlann son başvuru
mercii gibi idî. Buna karşın menfaat
karşılığı fıkirlerinden dönen insanlara
karşı hoşgörüsü yoktu. Bir zamanlar
yakını olan bazı arkadaşlannı bu
nedenlerle affetmiyordu.
A R K A D A Ş L A R I
ujyyLMUMCu'yü
A N L A T I Y O R
kuvvetlennın en güç doğa ko-
şullannda özvenlı çabalanm
görmüş ve bana, 'onlan düşûn-
mek ve anlamak gerekir" demış-
ti.
/1.0.örfez Savaşı sırasında bir
süre Ankara'ya geldim ve Sn.
Erdal İnönü'ye ve Hikmet Çe-
tin"e yardımcı olmaya çabşüm.
O günlerde bana, NATO ve
Türkıye konusunda güncel bil-
gileri kapsayan kaynakça bır
kitap hazırlamamı tavsiye et-
mişti. Bir yıiük bir çahşma so-
nucu kitabı hazırladım. önsö-
zünü kendisine ithaf ederek
takdım ettim. Cumhuriyet'te
olan değışimler nedeniyle kıta-
bımın basılması erlelendi. Son
görüşmemizde yeni gebşmelen
de ekleyerek basılması ıçın Bil-
gi Yayınevi'ne veririz demıştı.
Olmadı.
•ahşma odasmda bu-
luştu|umuz zamanlar bana
araştırma konulanna ait
hazırbklannı heyecanla an-
latırdı. Çalışmalannda denn ve
tiüz belgesel incelemelerin
yanında olayiara tanık olmuş
kişileri ve yakınlannı. ailelennı
araştınr. bulur. onlarla görü-
şürdü. Bu temaslannda
araştırdığı ailelermaddı açıdan
ıyı durumda değillerse kı-
tabının gelınni onlara bağış-
lardı. Onun. ancak büyük bir
ekip çahşmasıyla üstesinden
gelinebilecek bu çalışmalan
yaparak çok ayn konulardakı
eserlerini peşpeşe üretmesı ben-
de hayranbk uyandırmışür.
Yoğun çalışan, bilinçle ve sis-
tematik çalışan, olaylar arası-
ndaki ilişkileri görebılen ve de-
ğerlendıren bin idi.
rinci elden dinlemış, edındığı
bilgilerden, vereni tacız etme-
yecek şekilde yararlanmıştır.
Esasen temelde yazdıklan bel-
gelere dayanıyordu. Onun,
milletin ve devletin menfaatle-
rini koruma misyonunu bilen
kimi sorumluluk sahibi insan-
lann son başvuru mercii gibi
ıdı.
muşak, sevecen, şakacı ve ıvim-
ser bir ınsandı. Tarafmızdan
sorgulanmadığında kendi so-
runlanndan bahsettiğını duy-
madım.
ğur, sade ve güvenilir
bir insandı. Birçok olaylan bi-
una karşın menfaat
karşılığı fıkirlerinden dönen in-
sanlara karşı hoşgörüsü yoktu.
Bır zamanlar yakını olan bazı
arkadaşlannı bu. nedenlerle af-
fetmiyordu. Astinda Uğur yu-
Lapıyı açarken çocuklar
evde ise gülümseyerek "Özge,
senin Genç Paşa geldi" diyerek
içeri seslenirdı. Karşıbklı otur-
duğumuzda Güldal Hanım'-
dan veya özge'den, çay hazırla-
masını isterdi. Çaylanmıa içıp
Güldal'ın hazırladığı kurabiye-
leri yerken sohbet koyulaşırdı.
Eğer salonda oturuyorsak bu
sohbete genelde Güldal karde-
şimiz de katıbrdı. Bazen de zi-
yaretlerimi eşimle beraber ya-
pardık.
• Sağ-sol
çatışmasının
yoğunlaştığı
günlerde
yazılanndan
yurtsever, erdemli,
ulusal kurtuluşa ve
Atatürkçülüğe meftun
yönünü anlamıştım.
Uğur'un kalemiyle önce Yön
ve Devnmde tanışmıştık. Ülke-
mizde 1974 Kıbns Harekâtı
sonrası giderek ürmanan ve ku-
tuplaşan sağ-sol çatışmasının
ve terorizmin yoğunlaştığı gün-
lerde Cumhuriyefte yaayordu.
Yaalanndan yurtsever. erdem-
li, ulusal kurtuluşa ve ülkemizin
bağımsızhğına, Atatürkçülük'e
meftun yönünü anlamıştım.
i3ağduyunun iflas ettiği,
değer yargılanran karma-
kanşık olduğu, insanlanmızın
koşullandınlarak birbirine düş-
tnan kamplara bölündüğü o
günlerde, konu acıldığında
Cumhuriyet gazetesi ve onun
süngeleri gibi gözüken yazar-
lannın. örneğin bır Uğur Mum-
cu'nun, Atatürk'ün kurduğu
cumhuriyetimizin temel ilkele-
rini, demokratik ve erdemli bir
yönetimi savunan gerçek yurt-
severler olduklannı anlanr, tel-
kin eder. çevreden tepkiler
aiırdım. Bugün aradan on yılı
aşkın bir zaman geçtikten sonra
zamanla sabırb bir değişimi
adım adım yaşadık. 80'li
yıllann ikinci yansma gehndi-
ğinde o tepki sahiplerinden şim-
di rahmete kavuşmuş bir ami-
ralımızin beni her arayışında
Uğur'un yaalanndan sitayişle
bahsettiğini arumsıyorum.
Uğur, Org. Üruğ ve Org. Öz-
torun'u sever ve saygı duyardı.
Öztorun'a yapılan kaba ve hak-
sız muameleye karşı onlann
davranış tarzından etkilenmiş-
ti. Ünığ'un kederli günlerine
ortak otaıak istemiş, duygulan-
nı içtenbkle paylaşmıştı. Bu iki
komutanın mütevaa, erdemb
yaşamlan onun açısından kut-
sanacak bır olaydı. Fırsat ve za-
man bulsa idik onlan beraberce
ziyaret edecektik. Daha bu ve
büna benzer nice niyetleriınizi
gerçekleşüremeden gjtti.
ğur'u. Nadir Nadi Bey'-
in ölümünden bır süre sonra
gazetede çıkan yol aynrnı çok
etkilemişti. Ben kendisine ve
Hikmet Çetinkaya'ya, "Güzel
bir ekipsiniz. uzlaşma yollannı
sonuna kadar deneyin" der-
dim. Bir noktaya geİindi. Ga-
zete, dünyadakı ve Türkiye'-
deki değişim rüzgarlannın ege-
menlen yönünde yabancılaş-
ma eğilimi gösterince müsta-
kim kalemler Cumhuriyet'ten
koptu. Bu süreçte Uğur'un
aynlan arkadaşlannı nasıl dü-
şündüğünü, Cumhuriyet'in bi-
linçli okuyuculannın terki ile
içme düşülen mab buhranı aş-
mak için çözümler üretme ça-
balannın yakm şahidiyim.
Cumhuriyet yönetimi yeniden
eskı doğrultusunda kurulunca
Uğur gazeteye dönmüştü. Ben-
ce de Uğur'un ismi ve kişiliği
Cumhuriyet gazetesi ile özdeş-
leşmişti. Bekleneni yaparak
okuyuculannı düş kınklığına
uğratmadı.
Atatürkçülüğün ödün vennez savunucnsuydu Mumcu. Her paneMe, her bankette, doğmyu savnnurdu. Eski YÖK Başkanı thsan
Doğramacı ile karşüaştığı topiantılarda ise üniversitelerin sorunlan konuşulurdu.
ğur, menfur suikasttan
bir hafta kadar önce çağnldığı
Harp Akademilerinde kumıay
subaylara Atatürkçülük konu-
sunda bir konferans vermişti.
Dünün 'Sakıncab Piyade'simn
konferans salonunda yüzlerce
subay tarafından ayakta alkış-
landığını duymuştum. Ne
\azık kı izlenımlerini di.ıleye-
meden aramızdan aynldı.
Ulusunun bağımsızlığını,
onurunu, cumhuriyetin değer-
ier ve fıkirler sistemini, erdemi,
ozgürlüğü, eşitbği, demokrasi-
yı. hukukun üstünlüğürrii
savunan. terörün her nevüml»-
lin eden, yolsuzluklarla bir şö-
valye gibi savaşan bu yiğit, gü-
zel insanın ruhu inanıyorum ki
şımdı müsterihtir. Ulusu için
benbğınden vermek istediği,
\erdiği her aydınbğı; bilinci,
sevgiyi. uyanmayı ulusu da ona
aynen verdi. Uğur'un elim
kaybından sonra Türkiye arük
çok enteresan değildir.
Sıra arkadaşı ve adaşı Uğur Yurdakul, Mumcu'nun bulunmaz bir insan olduğunu belirtti
Cenç kuşaklar onu örnek almalı
u ğur Yurdakul, adaşı
Uğur Mumcu'yu anlaüyor: Ba-
bam bir devlet memuru olduğu
için lise çağlanna kadar çocuk-
luğum Anadolu'nun çeşitli yer-
lerinde geçti. En son 1956 yıbn-
da ben Sıvas Erkek Ortaoİcuiu-
nu bitirdikten sonra o yaz aile-
cek Ankara'ya taşındık ve Bah-
çelievler'de küçuk bir apart-
man dairesine yerleştik. Büyük
şehirlerde hiç yaşamamıştım ve
o günkü Ankara bile bana çok
kalabalık, değişik gelmişti. Li-
senin açılışına kadar Ankara'-
daki ilk iki ayımı şaşkın ve ar-
kadaşsız geçirdim. Tek dostum
kısa süre önce Sıvas'ta tanımış
olduğum ve halen de en yakm
arkadaşlarandan biri olan Ta-
ner Berksoy idi.
• Uğur'un katıldığı her toplantı neşe içinde giderdi. Giderek okulun en zeki,
şakacı ve aktif talebesi olmuştu. Her an yeni bir espri yaratır, taklitler yapar,
boş vakitlerinde birilerini inceden işletir, ancak hiç kimseyi kırmaz, hakaret
etmezdi.
kitlerinde birilerini inceden işle-
tir, ancak hiç kimseyi kırmaz.
hakaret etmezdi.
uzun yıllar önceki döne-
me ait şöyle bir olayı haurhyo-
rum: Lise son sınıfta idik. Bir
akşam beni aradı, "Bu gece te-
miz gi>in, önemlı bır toplanüya
ma" dedi. Giyindim ve Uğur'la
buluştuk. Bana nereye ve kime
gittiğimızi söylemedi. Yürüdük
ve bir apartmanın üst kat daıre-
!ennden birinin kapısını çaldık.
Kapı açıldı bizi birisi içeri aldı.
Içeride epeyce kalabalık bır
grup vardı. Tanışmaya baş-
ladık ve o zaman anladım ki
herkesin ismi Uğur'du. Mumcu
gıdeceğK. kravat takma>n unut- n e yapmış. nasıl yapmışsa otu-
JyiUMCU'NUNALBÜMÜNDEN
za yakın, her yaştan Uğur bul-
muştu ve hepsinı o gece bir ara-
ya toplamışü. Herkes gübnek-
ten katıbyor, "Banka kuralım",
"Gazete çıkarabm". "Şirket
kuralım" fıkirleri birbirini ko-
valıyordu. O gecekı kadar eğ-
lendiğimi ve neşelendiğimı hiç
hatırlamıyorum.
Uğur hukuk okudu, ben ise
mühendislik. Fakat üniversite
Günler geçti ve 1956-1957
öğretim yılına Bahçebevler De-
neme Lisesi'nde başladım. İlk
gün okul bahçesinde yalnız ve
yabancı durduğumu haurhyo-
rum. Taner, eski arkadaşlannın
yanına kanşıp gitmişti. Sımfa
girdiğımizde arkaya doğru yü-
rüdüm. En arka sırada gözleri
cin gibi bakan, esmer bir çocuk
benim durumumu fark etti ve
adımı sordu. "Uğur mu çok gü-
zel, benimki de Uğur, sen gabba
yenisin, gel beraber oturabm"
dedi ve beni yanına oturttu. O
anda içim Uğur'a ısınıvermişti
ve yıllarca aramızdaki bu
sıcakİık hiç bozulmadı, eksil-
medi.
Uğur daha birinci sınıftan
başlayarak hem sınıfta hem
okul içinde beürgin şekilde siv-
rildi. Edebiyatı çok kuvvetli idi,
matematikten hiç hoşlanmazdı
fakat sınıfta da kalmazdı. Şiir
yazar, münazaralar düzenlerdi.
Bu yönleri ile çok ciddi bir ço-
cuk idi, diğer taraftan da yapı-
sındaki inanılmaz mizah yete-
neği o yıllarda ona alaya ve şa-
kacı bir özelük vermişti. Uğur'-
un katıldığı her toplantı neşe
içinde giderdi. Giderek okulun
en zeki, şakacı ve aktif talebesi
olmuştu. Her an yeni bir espri
yaratır, taklitler yapar, boş va-
Mumcu yaşamı boyunea mesleğine büyük bir önem vermişti.
ailesiyle gecirirdi.
arta kalan zamanı ise
yıllannda hiç Rrbirimizden ay-
nlmadık, kopmadık. Daha
sonraki yıllarda iş hayatı, evli-
ük ve benim Ankara dışındaki
görevlerim nedeni ile zaman
zaman uzun süre görüşeme-
diğimiz oluyordu. Ben iş ha-
yatına atıbnıştım. O ise dev-
rimci ve Kemalist bir çizgide
giderek ismini duyurmuş ve
bü>ük bir yazar olmuştu, an-
cak içten dostluğıımuza asla
gölge düşmedi.
/\ skerliğimizi aynı dö-
nemde yaptık. Uğur piyade,
ben ise ordonat yedek subay
okulunda idik. Kurada Anka-
ra'da i>i bir yer çektim ve evim
Ankara'da olduğu için çok se-
vindim. Fakat iki ay sonra hiç
anlayamadığım bir sebepten
Balıkesir'e tayin oldum. Bura-
da beni asker eğitimine verdi-
ler. Dağlarda askerlere eğitim
yaptınrken Uğur'un piyade
okulundan er çıkanldığını ve
Patnos'a gittiğini öğrendim.
Bir gün aniden Uğur'dan mek-
tup geldi. Mektubunda. o
sıkınülı durumunda bile beni
teselb edip moral veriyor, Pat-
nos'ta başından geçenleri an-
latıyor ve yine dillere destan
esprilerini yapıyordu. Mektu-
buna bir de başı tıraşlı. er elbi-
seb bir vesikalık fotoğrafmı ek-
lemiş, arkasına da "Ben bir
küçük askerim - Lay lay lay"
yazmıştı.
80'h yıllarda arkadaşbğımız,
aile dostluğu şeklinde de süre-
geldi. Onun beklenmedik ölü-
mü ile en yakın arkadaşımı.
kardeşimi kaybetmiş oldum.
uğur, son derece müte-
vazı ve eşi bulunmaz dürüst-
lükte bir kişiliğe sahipti. Fıkir-
lerinin temebnde sarsılmaz bir
Atatürkçülük vardı. Genç ku-
şaklann onun karakterini ve
düşüncelerini incelemesinı ve
örnek almasını diliyorum. Ka-
nımca toplumumuz artık
Uğur gibi zor yetişen kıymetli
evlatlannın üzerine titremeli ve
dikkatle kollamalıdır.
Y a n n : Ertan Tapan,
Çağlar Kırçak.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Yağma Hasan'ın Böreği...
Kültür Bakanlığı mufettişlerı, 28.12.1990 günlü raporla-
rında, "sırra kadem basan " tablolarla ılgılı olarak ılginç bil-
giler toplamışlar.
Okurlar anımsarlar, Genel Müdurlüğün başında, "Aslan
Hemşerim" var yıllardır da, bu koltuğu korumak için elin-
den gelenı yapıyor, sarılmadık yer bırakmıyor. Bakanlık
başmüfettişlerınden Hamza Yağız ile İbrahim Atalay'm ra-
porlanndan kımı bölumlerı buraya aktarıyorum:
"... Noksan resimlerle ılgili olarak, Naciye Aydmalp; Ge-
nel Müdürün sağa-sola gelişıguzel resım dağıttığı bıçimın-
de bazı yakınmaları genel mudurluk elemanlanndan
duymakta olduklannı, Senar Arıkan, Genel Müdur herhan-
gı bir kişiye söz vermişse form doldurulmadan ve ımza
alınmadan dışarıya verilen tabloların olabıleceğini, Raşıt
Yeşılyurt ve Melih Turan; resımlerin Genel Müdur'un em-
riyle depolardan çıktığım, ilhan ilik; Genel Mudür'un zaman
zaman mesai dışında Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne ve Kon-
sey uyelerıne resim gotürduğunü duyduğunu beyan etmiş-
ler, Daıre Başkanı Tunç Tanışık ile GenelMüdür Yardımcısı
İlhan Yüceozsoy da; Genel Mudür'un ızni olmadan, gerek
müzeden gerekse Genel Müdürlük'ten hiçbir tablo çıkma-
dığını, Genel Müdur'ün ıstemesı halinde herhangi bir tab-
loyu çıkarabıldiğını ve istedığme verebildiğinı, gerek satın
alınan eserlerın gerekse Mıllı Kutüphane tablolarından ba-
zılarının çeşitli kurum ve kuruluşlara venlmesinin Genel
Mudür'un yetkısi dahilınde olduğunu ifade etmışlerdir..."
BaşmCrfettışler, raporlannda daha sonra özetle şöyle di-
yorlar
"Bu duruma göre 21.1.1980 tanh ve 170 sayılı makam
onayı gereğince, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafın-
dan Milli Kütüphane'cten alınan tablolardan bazılarının
Genel Mudür tarafından belgelı-belgesız muhtelif kişı ve
kuruluşlara verildiği, hatta bazı resimlerın bızzat kendısi
tarafından mesai harıcinde dışarı çıkarılarak sağa-sola da-
ğıtıldığı, böylece 'ın tedbırsız davranmak ve 18.3.1980
tarihinde ımzaladığı protokole aykırı hareket etmek sure-
tiyle, noksan resimlerle ılgılı lıstenin 4. sırasındaki hariç,
Milli Kütüphane'nin 12 adet tablosunun kaybına sebep ol-
duğu anlaşıldığından, devlete ve kışilere memurlarca veri-
len zararların nevi ve mıktarlarının tespıtı, takıbı. amirlerın
sorumluluklan, yapılacak dığer ışlemler hakkındakı yonet-
meliğin 71b maddesıne göre değer tespıtı yaptırılarak, 8.
maddesine göre adı geçene ödetılmesi gerektiği, ayrıca
Milli Kutuphane'ye 27.71983 tarihinde teslim edildiği hal-
de. tedbirsizlık sonucu sonradan kaybedildiğı anlaşılan ve
noksan resımler listesinin 4. sırasında yer alan 1 adet tablo-
nun da devır teslim tutanağında ımzası bulunan ve Milli
Kütuphane resımlerinden sorumlu uzman S.S'ye (aynı yö-
netmelik hükümlerine göre) ödetılmesi gerektiği, mütalaa
olunmuştur..."
Bakalım sonra ne olmuş? Neler saptanmış, kimler bir
şey ödemış mi? Ortadan yok olan 13 tablo; bunlardan biri
uzman Bayan S.S'ye, ötekiler,"Aslan Hemşerim "eödetıle-
cek. Müfettişler öyle diyor.
Üç profesörden o.luşan bilırkişı, tabloların değerlerinı
şöyle saptıyor:
• F Duran: "Yemişler" Tablosu, (40x32 cm) 2 mılyon
TL., • Halil Paşa: "Mısır'dan Manzara" (64x50) 2 milyon
TL, • M. Ali Laga: "Karlı Peyzaj" (39x30) 1 mılyon TL., •
/. Safi: "Meyveli Natürmort" (63x40) 1 milyon TL., • T. Za-
im: "Pakıstanh Kız" (46x40) 1 mılyon TL., • K. isa Ruhi:
"Akçakoca' (44x32) 1 mılyon TL., • A. Uzelli: "Karsıpaşa
K. Sokağı" (64x50) 1 mılyon TL., • A. Uzelli. "Üsküdar"
(63*48) 1 mılyon TL., • H. Ait Rıza: 'Çamlıca'dan"(36x25)
1 milyon TL., • H. Alı Rıza: "Peyzaj" (16x23) 1 milyon TL,
(S.S. ödeme taahhüdü var) • H Ali Rıza: "Karlı Peyzaj"
(22x32) 1 mılyon TL., • H. Alı Rıza: "Çamlıca'dan" (32x24)
.1 milyon TL., mH.Aüfbza 'Peyzaj" (75x65) 2 mılyon TL.
Bılirkışinin adları şoyle: Prof. Devrım Erbıl, Prof. Mustafa
Pılevnelh Prof. Dinçer Erimez.
Bilırkişı uyelerı, raporlannda ortadan yok olan yapıtlara
değer biçmenın guçlüğünü belırtiyorlar. Hoca Ali Rıza'nın
yok olan tabloları ıçın şoyle dıyorlar
"Kaybolan tabloların içinde adı geçen sanatçılardan Ho-
ca Ali Rıza 'nın Milli Kütuphane ye bağışlanan eserlerinden
Milli Kütuphane arşivindekı mevcutlannın ıncelenmesi so-
nucu üstadın resimlerinin çoğunun hasarlı, ımzasız ve
tamamlanmamış, bitmemiş halde olduğu tespıt edilmiştır.
Kaybolan resimlerin fiyat değerlendirmesı için Milli Kütup-
hane koleksiyonu içindeki, örnek olması gereken dığer
eserlerinin konuya ışık tutacağı doğaldır."
Yine de yıten tablolar ıçın saptanan fiyatların "devede
kulak" olduğu anlaşılıyor. Pekı, bu paralar ödeniyor mu?
Yooo, onlardaödenmiyor. Bır ış buraya geldi mi, hiçbir ya-
nından tutma olanağı yoktur artik. "Yağma Hasan'ın Böre-
ği" demışler buna...
Burada, sorup öğrenmek ıstedığım bir şey var Niçin res-
samlar seslerini çıkarmıyorlar? Satın alınan ya da arma-
ğan ettiklen tabloların nerede, kimlerin elinde olduğunu
merak etmezler mi?
- Bir kez benden çıktı, nerede olduğu beni ilgilendirmez!
diyebilirler mı?
Ressamların yalnız kendı resımlerine değil, başkalarının
resimlerine de ilgı duymaları, sahip çıkmaları gerekir. O
resimler, o yapıtlar ressamdan çıktıktan sonra sanatın, ın-
sanlığın malı olurlar. Onlan kimse har vurup harman savu-
ramaz...
• • •
Bu yazıdaki belgelerin Uğur Mumcu ile ılgisi var; bir bakı-
ma bu yazıyı bırlıkte yazdık; zaman zaman boyle paslaşır-
dık. Bakın nasıl? Bir sanatçı okur, "Aslan Hemşerim"yazı-
sını okumuş, eve telefon edıp kutlamış; ayrıca bana şöyle
dedi:
- Bende bazı belgeler var, bunları size vermek isterim.
-Olur' dedi m.
- Ancak dedi, ben bunları Uğur Mumcu 'ya soz vermıştım,
onunla birkonuş, ayıp olmasın!
- Olur, ben Uğur ile konuşurum, dedim. Uğur'u aradım,
bulamadım. Arkasından Avustralya'ya gittim. Sonrasını
herkes biliyor.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Mahmut V'esari'nin bir ^
romanı. 2/ İğdış edilmiş
hayvan... Yıyecek bula- 2
mayan, yoksul kimse. 3/ 3
Argoda karnı aç ya da
parasız kimse.. Yanm 4
kilogramhk bir ağırlık öl- g
çü birimı. 4/ Eskilere gö-
re. dünya atmosferinin 6
ötesindeki boşluklan dol-
duran çok uçucu akış-
kan... Shakespeare'in
bahtstz bır kralı. 5/ Yer-
fıstığı. 6/ Tereyağı çıkar-
mak için sütün içinde dövüldüğü
kap... Adm durum eklerinden biri.
7/ Çiceğın en dışında bulunan >eşil
yapraklann tümü... Jokeylerin
giydiğı kenarsız başhk. 8/ Topra-
ğın nemı.. Zayıf. etsiz. 9/ Radyu-
mun simgesi... Mevki makam.
YLTfARIDAN AŞAGIYA:
1/ Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun. gezı
ve yurt izlenımlerini ıçeren bir ya-
pıtı... Bumbann yağı. 2/ Bir adm
ya da sözcüğün baş harfi. 3/ Su kı-
yılannda yaşayan çok iri bir kuş. 4/ Yabanıl hayvan bannağı...
Osmanlı donanmasında tümgenerale eş riitbe. 5/ Balığı ve pey-
niri vardır... Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi.
6/ Bırbinne aykın bir bıçımde ikiye aynlmış olma durumu...
Çın ve Japonya'da oynanan bir çeşit satranç. 7/ Futbolda bir
mevki... Halk müzığine özgü tellı bir çalgı 8/ Kap ağırbğı...
Gövdesı kızıl, ayaklan ve yelesi kara olan at. 9/ Yanındakiler-
den daha geride bulunan.