Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16ŞUBAT1993SAU CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Iki sepgi
• ANKARA(ANKA)
-ZehraBey azıt ılk resim
sergısini çarşamba günü
Türkiye Iş Bankası Ankara
Sanat Galerisı'ndeaçıyor.
Resim çahşmalanna 1988
yılında Orhan Çetınkaya
Atölyesı'nde başlayan
sanatçının ilk
çalışmalanndan oluşan
sergisi 27-şubata kadar
izlenebilir. Sükyman
Karakul'un resimlennden
oluşan ve Akbank Şanat
Galensi'ndekı sergisi de 26
şubata kadar izlenebilir.
Yeni kültöp
sitesi
•ANKARA(ANKA)
-Başbakanlık Toplu Konut
ye Kamu Ortaklığı
İdaresi'nin katkılanyla
ODTÜ Kampusu içerisınde
bir kültür ve konferans
merkezi yapılacak BTKKOİ
Başkanı Viğit Gülöksüz.
ODTÜ Rektörü Prof.Süha
Sevükilebırprotokol
ımzaladı. Proje 23 mılyar
liraya mal olacak. 1994 yılı
için'da bitirilmesi planlanan
kültür sıtesınde bın kışılık
konser ve toplanü salonu.
500 kişilik tiyatro, sinema ve
konferans salonu ile bir adet
200kişilikve4adetl00
kişilik toplanü ve sergi
salonlan bulunacak.
Suavi'den
konser
• ANKARA(AA)
-Tûrk pop mûziği sanatçısı
Suavi. cumartesi akşamı
Hacettepe Cniversitesi M
Salonu'nda, Hacettepe
Çocuk Hastanesi Lösemih
Çocuklar" yaranna bir
konser verecek. Sanatçı,
konserle ilgjli olarak
"Çocuk, çocuk, çocuk inatla
çocuk. Opülesi. sevilesi.
koklanası çocuk. Mutiuluk.
umut, hüzün, sevda.
özgûrlük yumağı çocuk,
yannlannuz. Minicik bir
katkı koyabilirsem daha
sağlıklı, daha huzurlu
olabilmeniz için, dünyanın
en mutlusu olurum. Hepinia
yüreğimle seviyorum, tüm
sanatçı dostlan dayanışmaya
çağınyorum"' dedi.
Bip sepgi
• ANKARA (ANKA) - Mahan
Kut'un resim sergisi bugün
GaJeri Sanat Yapım'da
açılıyor. 1938 yılında
Istanbul'da doğan Muhsın
Kut, ulusal ve uluslararası
alanda birçok ödülün sahibi.
Sanatçının sergisi 7 marta
kadar izlenebihr.
'YolcıT
Ezurum'da
• ERZURLM (AA) - Kültür
Bakanlığı ve TRT tarafından
ortaklaşa haarlanan'Yolcu'
adlı film, Erzurum'da
çekılecek. Baş rollerini
Müjde Ar ile Tank Akan'ın
paylaşacağı fılmin çekimlen
Erzurum'un Pasinler İlçesi
Alvar köyünde
gerçekleştirilecek.
Yönetmenbğini Başar
Sabuncu'nun yaptığı, I.
Dünya savaşını konu alan
fılmin çekımlerine 24 şubatta
başlanacak ve çekimler bir ay
sürecek.
Mersin'de
Konser
• MERSİN(AA)-
Çukurova Devlet Senfoni
Orkestrası ile Mersin Devlet
Opera ve Balesi solistleri
ortaklaşa konser verecekler.
Mersin Kültür Merkezi
Derneği'nce düzenlenen özel
konserde ÇDSO sanatçılan
şef Emin Güven Yaşhçam,
soprano Çiğdem Tezişçi ve
Tenor Bülent Bezdüz'e,
Mersin Devlet Opera ve
Balesi sanatçılan solisthk
yapacak. Konser 17şubat
günü saat 20.00'de Mersin
Kültür Merkezi Sahnesi'nde
gerçekleştirilecek.
İyi ki de yarattr
• Kültür Servisi -Ekrem
Kahramanın son dönem
calışmalanndan oluşan
sergisi bugün Bilim Sanat
Gaîerisi'nde (Caddebostan)
açılıyor. "Dünya Sevgililer
Günü" ile ayru gün açılan
sergide sanatçının 30 yapıtı
yerahyor. Kahraman'ın,
" Ve Tann Kadını Yaratü"
başlıkh son dönem
çalışmalan. özel bir tekrükle
yapılmış Nü'ler ve fıgüratif
sevişme resimlerinden
oluşuyor. Sanatçı
"Resimlenmdeki kadınlann
güzelliği. erkeklerin
yakışıklılığı, birbirine
kanşmalan ancak heyecan
uyandırabilir. Resımlerim
erotik midir. değü rrudir bu
benim sorunum değil. Fakat
erotizmin, insanın insana
bağlandığı en doğal ve
gönüllü bağlanış olduğuna
inanıyorum" diyor.
22.Rotterdam Film Festivali'nde bu yıl günümüz sinemasından üç yüzden fazla film gösterildi
Umut veren festivalin başarısı geııçlemı
MEHMET BASUTÇL
-"Bu kentte ne kadar çok
genç insan var!" Rotterdam'a
ilk kez gelen yanımdakı arka-
daş. şaşkınlığını bu sözlerle dile
getiriveriyor. Yok, diyorum gü-
lümseyerek. sana öyle geliyor.
Burada da, her Avrupa ülkesin-
de olduğu gıbi. gençlerin nüfus
ıçındekı oranlan pek yüksek
değil... Ashnda, şu anda adım-
ladığımız "Knuskade" SokağT-
na bakarak ortalama bir ızlem
edinmen çok güç...
Genç sinemaseverler
Hele şu günlerde, sokak tüm
istatistik verilerle çelişen bir gö-
rünüm sunduğu için daha da
güç. Çünkü ""Kruiskade" üze-
rinde Rotterdam Film Festiva-
lı'ni programlayan üç büyük sı-
nema var. Başka bir deyişle, sa-
bahın dokuzundan geceyansı-
na dek her seans dolup taşan
altı salon bu sokağa boşalıyor...
Festivalde on gün boyunca
satılan yüz bini aşkm bıletin bü-
yük çoğunluğunu genç sinema-
severler alıyorlar... Bu yıl, 28
ocak-7 şubat tarihleri arasında
yirmi ikinci kez düzenlenen
Rotterdam Festivali'nin ba-
şansının temelinde de işte bu
genç seyirciler var...
Ödülsüz film şenliği
Ödülsüz bir fıhn şenliği olma
özelliğini kıskançlıkla koruyan
Rotterdam'da. bu yıl topİam
olarak, uzunu ve kısasıyla üç
yüzün üzerinde film sunuldu...
Genç yönetmenlerin ilk çah-
şmalanyla tarunrruş ustalann
son yapıtlan yan yana gösteril-
di: kişisel sorgulamalarla sanat-
sal arayışlann geürdiği farklı
22. Rotterdam Film Festivati'nde gösterilen, geniş bir izleykri yelpazesine sesleneh fılmler arasında Don Askarian'ın yönettiği 'Avetik' adlı film de yer alryordu.
denemelerin yanı sıra geniş bir
izleyicı yelpazesine seslenen si-
nema örneklerini de izleyebil-
dik... Dikkatlı, merakh ve
saygıb bir ızleyici topluluğu var
Rotterdam'da. deneysel sine-
manın yoğunJuğunu ve ağıriığı-
nı bile göğüslemeye hazarlar. Si-
nema sanatına gönül bağlayan-
lan ferahlatan bu umudun
başlıca kaynağı, her yerde ve
her konuda olduğu gibi yine
genç kuşaklar...
'Terorizm ve kebap'
' Bu yıl Rotterdam Festivali'-
nin geniş programında, günü-
müzün çalkantılı dünyasında
yaşanan acı gerçekleri yansıtan
ya da değişik ülkelenn toplum-
sal ve sıyasal konumunu gözler
önüne seren sinema örneklerine
önemli bir yer aynlmısü. Yö-
netmenler. Yugoslavya'aan Er-
menistan'a dek bir dizi ülkenin
gerçeklerine, sanatlannın ay-
nasını tutuyorlardı. Aynca İran
ve Mısır sinemalanna aynlan
doyurucu toplu gösterinın
"tslam Sinemasında Komedi"
ve "Mısır Sinemasında Yenı
Kuşak" başhklanyla sunulan
bölümlerinde ilginç bir dizi film
izledik. Ömeğin, ıkı fılmi göste-
rilen, 1960 Kahire doğumlu Şe-
rif Arafa'nın yönettiği "Te-
rorizm ve Kebap" (Al Irhab.
Wal Kebab) adlı güldürü, kımi
acemilıklere ve bazı kolay sine-
masal reçetelere karşın başanlı
bir çalışmaydı.
Toplumsal bir güldürü
Bir de\let daıresındeki başı-
bozukluğu eleştiren Arafa, va-
tandaşlann, "Bugün git yann
gel" felsefesiyle nasıl oya-
landınldıklanru görüntülüyor-
du: Filmin kahramanı olan sı-
radan. zavallı bir vatandaş,
rastlantı sonucu ehne silah ge-
çınce, kendisıne rağmen terörist
oluverir... Bir grup memuru re-
hin aldığı sanıldığında da, ona
hemen arka çıkan yeni terönst-
ler türeyiverir yanıbaşında...
Polısler ve askerier binayı kuşa-
tırlar... Sonuçta, kurumlan
daha verımli çahşan, vatandaşa
saygı göstererek onun işini gör-
meyi amaçlayan bir devlet dü-
zeninin gerekliliği konusunda
herkes görüş birliğine vanr. Ye-
mek zamanı geldiğinde "ke-
bap" isteyen rehinelerle "terö-
rist"lerin, ashnda, sokaktaki in-
sanın beklentılenne yanıt getır-
mekten ve sorunlannı çözümle-
mekten yoksun devletın ıçışlen
bakanıyla nasıl icin için alay et-
tiklerini beyazperdeye yansıtan
bu film, anlamlı bir toplumsal
güldürü örneği olarak alkışla-
nıyordu...
Yılmaz Arslan'ın filmi
Bizim için, Rotterdam Festı-
vali'nin en önemli olayı, yete-
nekli bir Türk gencinin başanlı
ilk fılmini izlememiz oldu. 25
yaşındaki Yılmaz Arslan, 7 ya-
şından bu yana tedavi için gel-
diği Almanya'da yaşamakta.
İki yıl önce gerçekleştirdiğı
"Uzun Koridor" (Langer Gang)
adlı kısa video filmini geliştire-
rek aynı adla sinemaya aktaran
genç sanatçı, çok yakından
tarudığı bir dünyanın gerçekle-
rine eğilmiş: Almanya'da özür-
lü gençler için kurulmuş olan ti-
pık bir rehabilitasyon merke-
zindeki yaşamı, sağlam ve
çarpıa bir bakışla sinemaya ak-
tanyor. Daha önce tiyatro ca-
lışmalan da yapan Yılmaz Ars-
lan, hiç kuşkum yok, gerçek bir
sınemacıyı haberliyor bize.
Yepyeni bir boyut
Konusunun tüm zorlukla-
nna ya da kolaybklanna kar-
şın, bakış açısından en küçük
devinimlerine dek kamerasına
tümüyle hakim olan genç yö-
netmen, fılmine, güçlü br mi-
zansenle önümüze getirdıği ger-
çekleri aşan yepyeni bir boyut
kazandırmayı başanyor. Bazı
bölümlerinin, zaman ve mekan
kavramlannın ötesmde fantas-
tik kmlcımlar da içerdiğini dü-
şünebıleceğiniz "Ûzun Kori-
dor", ashnda ayaklan tümüyle
yere basan bir film. Değjşik cev-
relerden gelen. farklı kültürlere
sahıp bir dizi genç insanın te-
kerlekli sandalyeleri ya da kol-
tıık değnekleriyle uzun kon-
dorlannda dolaştıklan bu ku-
rumun, onlann yalnızbklannı
daha da beürgin kılan soğuk or-
tamını iüklerinizde duyumsa-
yabiliyorsunuz... Ve en önemlı-
si, Yılmaz Arslan şu gerçeklen
anımsatıyor izleyicisine: Ozürlü
insanlar, ıyi ve kötü yanlan
olan, sevgı ya da kinle dolup ta-
şabilen yürekleriyle, hepimiz
gibi insandırlar; özürlenn en
tehlikesi. en zararlısı ise, her tür
bağnazbğa ve hoşgörüsüzlüğe
yol açan beyınsel özürlerdir...
Çetiner'in sergisi Galeri Baldem'de
Yüzeyden yüzeye
sonsuzdemılik
Kültür Servisi - Genç ressam Mehmet Çetıner'in sergisi, 18 şu-
bat perşembe günü Galeri Baldem'de açılıyor. Sergı. 16 mart tari-
hine dek ızlenebilecek.
' !984 ytbnda Mimar SinarrÜniversitesi Giizel Sanatlar Fakül-
tesi Yüksek Resim Bölümü'nden mezun olan Mehmet Çetiner,
ilk kişisel resim sergisini 1991 yıbnda-Akbank Kuzguncuk Sanat
Galerisi'nde açtı. 1991 yıhndan bu yana çeşitli karma sergilere de
katılan Çeti-
ner'ı. sanatçı
Gökhan An-
lağan şöyle
anlatıyor:
"Mehmet
Çetiner, bir
"• ^^K/ i\îf f ü 9 f t Jl^llgruba bağlı
kalmayan,
dan edinilen ilk ızlenım. dışavurumcu tavn ıçındeki soyut ve du-
yarlı sanatsal arayışlanrun-bır anlamda-savunucusu rolündeki
başanb paleti olmakudır. Bu palet, özelhkle karşıt renk eleman-
lannın bıtmez tükenmez çelişkılenni sergıler. Renklı tonal değer-
ler ise bılinçli ve titiz sanatçı duyarlılığı ve uygulamalanyla yüzeye
taşınır. Geometrik renkb biçimler boşluğa yerleşırken, sıradan öl-
mayan sanatçı, sorumluluğunu hıssettirir. Böylece yüzeyden yü-
zeye ve "sonsuz derinlik"e doğru giderken uzun bir yolculuk için-
de kendimizi buluruz..."'
'MaviSakatdan Rock'n RoUkonserlm
Istanbul Haber Servisi - Dünyaca ünlü
sigara fırması Camel, Türkiye'de
gerçekleştirdıği aküviteler kervaruna bir
yenisinidahaekledi: Camel Rhythm. 1993
yılı dahil tüm müzik aktiviteleri "Camel
Rhythm" çaüsı aiünda toplanacak. Camel'in
sponsorlüğundegerçekJeşürilecek konserler
dızisırun ilk konuğu olan "Mavi Sakal"
grubu ilki İstanbuFda obnak üzere çeşitli
kentlerde gençlere konserler verecek. Murat
Tümer, Tibet Ağırtan ve Kaan Altan'dan
oluşan "Mavi Sakal" grubu ilk konserinı
1980 yılında Tarsus Amerikan Koleji'nde
verdi. 1992 yüına kadar çeşitli müzik
etkinlikJerine katılarak konserler veren
grubun ilk kaseti "Çektir Gn" geçen yıl;
"Mavi Sakal 2" adını taşıyan ikinci kaset
çahşması ise kısa bir süre önce piyasaya çıkü.
Camel'in öncekı gece Etıler'deki Fly-lnn
Bar'da düzenlediği basın kokteybnde ise
Mavi Sakal mini bir konser verdi.
(Fotoğraf:MUHARREM AYDIN)
GÜLTEN DAYIOĞLU:
Kapsamh bir devlet
poKtikaagerekli
• Günümüz çocuk tiyatrolannın hiçbir ko-
nuda işlevi bulunmadığını belirten Gülten
Dayıöğlu, devletîn'bü konuya ciddi olarak
yönelmesi gerektiğini vurguladı.
İSTANBUL (AA)- Türkiye'-
de çocuklann eğıtimine ve eğ-
lenmesine katkı sağlayacak ni-
tebkte tiyatro bulunmadığı
kaydedilerek, devletin bu ko-
nuya ciddi olarak eğibp, bir
devlet pohtikası haline getirme-
sı istendi
Özelb'kle çocuklara yönelik
yazdığı eserlerle tanınan yazar
Gülten Dayıöğlu. tiyatronun
çocuklann uflcunu açtığı, bu
nedenle de bir nevi okul görevi
gördüğünü belirterek. ancak
Türkiyede bu özellikte tiyatro-
lar üretilmediğini söyledi.
Günümüz çocuk tiyatrolan-
nın hiçbir konuda işlevi bulun-
madığını kaydeden Dayıöğlu,
"Günümüzde çocuk tıyatrolan
bırkaç kurumun çabalanyla
yürütülmeyeçahşıbyor. Yaygın
bir kuruluş halinde değil. Bu
büyük bir eksikb'ktir"diye ko-
nuştu.
Medya ve reklam dünyası aracılığıyla doğal kaynaklarm sömürülmesini cesurca aktaran bir oyun
Gerçeği gözardı etmeyen, ^sağhklı bir solıık9
GÖKHAN AKCURA
On yıl önce, musluklardan akan sulan
içemeyeceğimize ve ancak pet şişelere de-
polanmış "saF sulan kullanabileceğimize
kimse inanmazdı. Anıa şiındi yakın bir ge-
lecekte dünyada içilebilir nitelikte ne ka-
dar suyun kalacağını düşiinür olduk. Av-
rupa'nın birçok ülkesinde sanayi artık-
lannın kirlettiği gökyüzûnden ancak
asitli vağmuriar yağabiliyor. Peki, bun-
dan çök değil on yıl sonra dünyada soluk
alabUecek kaütede ne kadar "hava" bulu-
nabileceğini tahmin edebiByor muyuz?
Kimbilir. belki yakın bir getecekte sulan
şişeleyen güçler havav ı da pakeüeyip hiz-
metimize sokacaklardır! İşte, Tiyatro
Stüdyosu'nda sahnclenen Derin Bir Soluk
Al adlı oyunun konusu bu. Havanır kir-
lenmesinden esinlenen bazı iş adamlan
daha sağlıklı otmak isteyen insanlara sü-
rekli temiz hava sağlayan bir makine pa-
zarlamaya başlarlar. Bu makine, tüketi-
me soktuğu temiz ha>a uğruna atmos-
ferdeki oksijeni yok etmeye başjavuca da
dünyanın geleceği tehlikeye düşer.
Önce, oyunun ele aldığı konuyu büyük
bir cesareâe ve ödün vemteden işlediğini
söylemek istiyorum. "Ha\a" örneğini
kuDanarak, kapitalizmin sadace para ka-
zantnak amacıyla. bütün doğal kaynak-
lan vurdum duymaziıkla sömürdüğünü
acıkça ortaya koyuyorlar. Tanıtun bro-
şüründe de oyunun düşüncesi şöyie dile ge-
tniliyor "(Derin Bir Sojuk Al) çevrenin,
tüm doğanın, giderek tüm yaşamın ve de
insan soyunun kendisinin yok olabileceği
olasılığını gözler önüne seriyor. Bunun da
insanoğtunun kendi eu'yle \e -genelde
inanıldığı gibi bilinçsizlik sonucu değil-
arsız ve acunasız çıkarlann her türiü de-
ğer ve düşüncenin önüne gecmesiy le olabi-
leceği tehlikesine aJamı zilltri çalıyor."
tnsanlığın kaynaklarını sorumsuzca
kullanarak dünyanın sonunu hazırlayan
güçler peki bunu nasıl yapıyorlar? Bu
oyundaki örnek olayımız, yani işadamı
Ahmet Levendoğlu, Haluk Bilginer, Nilüfer Açıkalın ve Levent Kaynarca 'Derin Bir Soluk Al* oyununda.
Selim Sarpvürek'in havayı daha çok ve
daha pahaJıya satmasını sağlayanlar
kim? Elbette reklam ve halkla iuşkiler ku-
ruluşlan. "Derin Bir Soluk Ar' oyununun
ele aldığı ikinci eksen de bu. Medya ve
reklam dünyası.
Oyunun konusuna ve yaklaşımına öv-
güyle yaklaşmamız, onun içerdiği hata-
ları görmemizi engeUemiyor. Tersine,
doğru bir düşüncenin aktarılışını zayıfla-
tan eksikler, yaıdışlar ve olmamışİıklar
üzerinde durmak gerekiyor. Önce Ben F.l-
ton'un oyununun "uyarianışı"na degine-
lim. Ahmet Levendoğlu, uyariamasmda
özelhkle medya ve reklam dünyasının
"yuppie" tavrının üzerine giderken, za-
man zaman inandıncılığını yitiriyor. Kah-
ramanlar aşın "suni" bir dil kullanıyor-
lar. Oyunda eleştirilen türden insanlann
"suni" olmadıklanm söylemiyorum.
Ama, dil ve tavırlanndaki "aıni"lİk, ger-
çek yaşamdaki suniliklerine inanmanuzı
zorlaşnrıyor. Bazen çizgi kahramanlar
düzeyine düşuveriyorlar. Kişilerin kul-
landıklan abartılı "yuppte" dilin girift (ve
bazen fazla edebi) jargonundan sonra.
Sevtap'ın inanıunaz ilkelh'kteki reklam
slogaıiları da garip bir çelişki ortaya ko-
yuyor. Bu çelişki de eleştirilmek istenen
dünyanın somut, gerçekten yanıbaşın-
da yaşadığını görmemizi (en azından)
zorlaştırıyor.
Oyunun yönehminde ise önemli bir ki-
şilik problemi var kanırr.ca. Açıkçası, rii-
rünün ne olduğuna, nasd bir anlatıra bi-
çimi kullanılması gerekriğine karar veri-
lememiş. Nedir bu oyun? Gerçekçi bir
oyun mu? Kendi icinde bürünlüğü olan bir
bilim kurgu dünyası mı? Ele aldığı fantezi-
yi sonuna kadar köpürten bir fars mı?
L y ariama ve reji. problemi çözüp, oyunun
biçemini oluşrurabilseydi. oyun şimdi elde
ettiği etkinin birkaç kahnı rahatukla sağ-
layabilirdi. Bu kişilik problemi (ya da
karmaşası), oyuncuların da birbirinden
farklı hatta çelişkili oyunculuklar içinde
gezinmelerine neden oluyor. Selim Sarp-
yürek rolündeki Ahmet Levendoğlu baş-
tan sona gerçekçi ve inandırıcı bir patron
rolünü sürdürürken. Merf rolündeki Ha-
luk Bilginer, kendi tipini dışandan gören
ve eleşriren bir oy unculuğu yeğliyor. Ama
ikinci perdede, Mert karakteri bir anda
yeşiller safına gecince (bu değisimin ne-
denleri deoyun metninde yok), Haluk Bil-
giner"in oyunculuğu da değişiyor ve rolüne
inanmaya başlıyor. Mert'in kişiliğinin bu
tür ikilemlerinin doruğa çıktığı sahne ise
Kızılderili meknıbunun okunması. Tüm
bu farklı oyunculuklar, rollerin gereği or-
taya çıkan farklılıklar olarak gözükmü-
yor. Yorumda. bir kararsızlığın söz konu-
su olduğunu düşünüyorum.
Oyun zaman zaman küçük sahneler bi-
çiminde, kabare riyatrosu triiklerine de
başvuruyor. tnterStar'm "Ha>a Raporu
Sunucusu"nun parodisi, iyi bir politikacı
taşlaması yapan "müsteşar yardımcısı"-
nın konuşması. ya da yerdeki ölii çocuğu
çekmediği için kameramanı haşlay an TV'
sunucusu bunun örnekleri. Bence oyunun
btçimi de bu kabare sahneleriyle organik
bir bütünlük sağlayacak bir çizgide
aranmabydı. Seyirci. en çok bu tür pa-
rodik sahnelerde oyuna katılım sağlıyor-
du. Ana yapı ise özellikle noktalamayan,
havada kalan sahne sonlanyla oyuna
karılımı zorlaştınyordu.
Tüm bu sonınlu yanlanna karşm, "De-
rin Bir Soluk Al" kanımca bu mevsunin
mutlaka izlenmesi. önemli, ele alınması ve
tarttşdması gereken oyunlarından biri.
Hele tiy arroların da söy leyecek sozlerinin
olduğu gerçeğinin iyke unutulduğu günü-
müzde, bu konuda düşünmek için iyi bir
başlangrç. Sağlıklı bir soluk en azudan...
Devletin bu konuya ciddi
olarak eğilmesi gerektiğini \oır-
gulayan Dayıöğlu şöyle dedi:
"Onca zorluğa karşın çocuk-
lar için oyun sergilemeye çab-
şan kuruluşlan kutlamak la-
nm. Ancak bu konu çok ciddi-
ye abnması gereken bir konu-
dur. Çocuk Tiyatrolan genel
kültürümüz içinde yakıştığı
yerde değil. Devletin bu konu-
ya ciddi olarak eğibp, bir devlet
politikası haline getirmesi
lazım. Varolan çocuk tiyatro-
lan da sadece büyük şehirlerde
faaliyet gösteriyor. Devlet ülke-
nin her yerine bu olanağı götür-
melidir. Ancak devlet bu konu-
da bugüne kadar üzerine düşen
görevi yerine getirmemiştir."
Gülten Dayıöğlu. çocuklar-
da kendilerini kahramanlarla
özdeşleştirme özelliği bulundu-
ğunu, onlann önüne iyi eserler
ve ıyi üplemeler konubnasının
kişibklerini olumlu yönde
etiıleyeceğini söyledi. Çocuk-
lann eğlendinlmesi ve eğitil-
mesi konusunda görsel eğiti-
min çok faydab olduğunu vur-
gulayan Dayıöğlu, "Tiyatro-
da canlı olarak izlenen tiple-
meler, çocuklann belleklerin-
de daha kalıcı oluyor. Bu ne-
denle tiyatronun çocuklar
üzerindeki etkileri tartışıbnaz-
dır" diye konuştu.
_ Çocuk oyunlan yönetmeni
Ümit Denizer de. Türk çocuk
tıyatrosunda yaklaşımın. "iki
kalas bir heves" obnaktan öte-
ye gidemediği görüşünü sa-
vundu.
Çocuk tiyatrolan
Günümüzdeki çocuk ti-
yatrolannın hiçbirinde çocuk-
lann beklentilerini karşılaya-
cak sahne üretiminin bulun-
madığını vurgulayan Denizer,
tiyatroya gitme alışkanlığmm
da yerleşmediğini söyledi.
Tiyatronun dünyada ve
Türkiye'de medya kültürüyle
büyük bir savaşım içinde bu-
lunduğunu belirten Denizer.
'Batılı tiyatrocular medyanın
başdöndürücü teknolojisiyle
uğraşırken, bir yandan da ti-
yatrolan dolup taşıyor. Ne
yazık ki, bizde böyle bir du-
rum yok"diye konuştu.
Bauh çocuk tiyatrolannda
"Ninja'larla. "Heman"larla
savaşımın gündemde olduğu-
nu da vurgulayan Denizer.
bizde bu boyutta bir sa-
vaşımın yaşanmadığını kay-
detti.
Türkiye'de bilinçli anne- ba-
balann yıne de hafta sonlan
çocuklannı televizyona mah-
kum etmemek için tiyatroya
götürmeye çalıştıklannı belir-
ten Ümıt Denizer. bu duru-
mun gelecek için ümit verici
olduğunu da sözlerine ekledi.