Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 KASIM1993 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Koreografisini YaseminAltioklar'ın yaptığı 'Bana Ne'adlı gösteri toplumsal duyarazlık, eylemsizlik ve tepkisizlik üzerine
Failimeçhıdleriçinüçmaymunla dansECE TEMELKURAN
Perde, daktilo sesleri ve sigara du-
manıyla açılıyor. Ardından bir silah pat-
laması... Bir aydının kanıyla kırmıaya
bulanıyor sahne. Koşuşturan insanlar,
ağızlannı, kulaklannı, gözlerini kapat-
maya çalışan maymunlar... Derken maç
başhyor. 900'lü reklamlar, insanlann hiç
uyanmamasım dikyen ninniler, has-
talıkh çığlıklar gırla... "Biz bu dûnyaya
neden gehniştik?" diye haykınyor bina.
Herkes sus pus!
Ankara Devlet Opera Balesi bünye-
sınde oluşturulan Modern Dans Toplu-
luğu'nun koreograflanndan Yasembı
Atooklar. "Bana ne?" adh düzenleme-
sinde, 24 Ocak 1993 tarihinde evinin
önünde bombah suikaste hedef olan ya-
zanmız Uğur Mumcu'nun öldürübnesini
ele alarak. faili meçhul cinayetler ve top-
lumsal duyarsızlaşma konulannı ışliyor.
Bir el ateşle ölen aydının bedeni, maç iz-
leyen, kendilenni 900'lü telefonlara
kaptıran çılgın insanlann ayaklan altı-
nda ealırken, söz, gölünden sürgün kar
beyaa bir kuğuya dûşer. Elinde bir â-
lah'la insanlara "Ne olur bağınn" der gj-
bidir. Kimse bağırmaz. Ağızlannı,
gözlerini. kulaklannı kapatan"maymun-
lar", beyaz kuğudan ve bütün ölümler-
den kacarlar. Sahne tekrar kana bulanı-
rken, bir direniş dansı başlar, Uğur
Mumcu ve failleri meçhul kalan o güzel
insanlara daır...
Modern Dans Topluluğu'nun sahne-
lediğı gösterinin koreografı Yasemin
Altıoklar ıle görüştük.
- Bu konuyu neden seçtiniz?
ALTIOKLAR - "Bana neT adlı ese-
nm içenk olarak toplumsal körleşme,
duyarsızlığı, eylemsîzhği ve tepkisiz top-
lum yapılanmasını işliyor. Biçim olarak
da protest nitelikli bir dans yaratmaya
çabştım. Uzun zamandır insan olarak
"faana neci" anlayışın giderek yaygınlaş-
masından duyduğum rahatsızhlc, bu
dansın hemen, şimdi, bir çığlık gibi ya-
ratılmasını sağladı. Aynca dünyamızın
varmış olduğu bugünkü noktada, insan-
lığın ıtici gücünü oiuştunna görevi, sa-
Modern Dans Toptuluğu'oun sahnetediği gösteride Altıoklar, protest nitelikli bir dans yaratmaya çalışmış.
natçı olarak bizlere her zamankinden
daha büyûk bir sorumluluk yûklüyor.
Bu noktadan hareketle "Artık kurtnlun
3 maymun sendromundan" demek ıste-
dim.
- Dözenkmenizde öldürülen aydm,
Ugur Mımcn'yu annnsa&yorda. Dogru-
dan bu suikasti mi ele abmak istediniz?
ALTIOKLAR - Uğur Mumcu suıkas-
ti, beni çok etkiledi elbette. özelde ele
aldığım olay bu olsa da, genelde anlat-
mak ıstediğim şey bütün faili meçhul
cinayetler ve bu ölümler karşısında in-
sanlann gösterdiğı tepkisizlikti. Bu
çıkışla yapmak istediğim, Türk toplu-
raunda yaşanan şiddetli aymazhk ve bo-
zulmayı sergilemekti. Bugün Türkiye.
çılgın bir değişme ile karşı karşıya. Med-
yanın yarattığı sanal gerçeklik insan-
kn duyarsızlaştırmak için kuüanıb-
rken, bir yandan insanlar gruplar halin-
de öldürülüyor gözümüzün önünde. öte
yandan ınsanlan uyuşturan futbol maç-
lan, 900"lü telefonlar... Bugün Türkıye-
de müthiş çelişik olgular bırarada ya-
şanıyor Bunlan sahnede, modem
dansın ve tıyatronun öğeleriru bırlikte
kullanarak yeniden yaratmaya çalıştım.
-Dansın kendi dili olmasuıa karşın,
yapıtinızda thatronun öğelerÛM de
ağûiıklı olarak kullannnşsmız.
ALTIOKLAR - Benim tiyatro dene-
yimimim olmamasına karşın. çok ger-
çek ve daha önce işlenmiş olduğu için
tehlikeh olan bu konuyu. dansın yanı sı-
ra kısacık sözlerle ve oyunculuk gerekti-
ren bir teatral yapı içinde ışlemeye
çalıştım. Türkiye'de henüz çok az de-
nenmiş "dans-söz-oyun" dengesini kur-
mak oldukça güç oldu.
Dans tıyatrosu. Avrupa'da için yaşb
bir anlaüm bıçmi olsa da, ülkemiz için
henüz çok yenı. Bunu denemek ıstedim.
Öte yandan işledığim konu, bunu gerek-
tiriyor dıye düşündüm Anlattığım şey-
ler bırçok insanın zaten bildiği gerçekler-
dı. Basın yoluyla ya da diğer kanallarla
çok fazla tekrarlanmış bir konuydu top-
lumsal duyarsızhk. Bu yüzden bıçemle
iceriği özel bir dengede tutmak gereki-
yordu. örneğin bu anlamda. ninni ik
toplumsal uyuşukluğun anlaülması çok
kullanılmış bir imge olmasına karşın, bu
imgeyı kullanmak zorunda hissettim
kendimı. Çünkü bu olgu, başka türlü
anlaülmazdı. Yani ne yaptıysam, buna
teatral ögeleri dansta kullanmak da da-
hil, başka türlü yapüamayacağını dü-
şündüğüm için yaptım.
- Oyunun sonunda kullandığınız ve bü-
tünleştirici bir işlev taşıy an eli silahlı kuğu
imgesinden biraz söz eder misiniz?
ALTIOKLAR - Duyarlı insanın, bu
çılgınhklar sılsılesı ıçındekı çaresizliğinı
anlatmak istedim. Bütün duyarb ınsan-
lar böyle yapmıyor mu? Önce dığer ın-
sanlan da duyarh obnaya çağınyor,
yanlışa bırlikte karşı çıkmaya. Çevresın-
dekı herkesın ağzmı, gözünü, kulağını
kapatmaya çahştığıru görünce de yoru-
luyor. Belkı de, oyunumdaki kuğu gibı
kendisini öldürüyor. Bu imge çokca benı
anlatsa da, asıl tartışmak istediğim şey
duyarh insanın yokoluşunun bir intıhar
mı, yoksa bir cinayet mi olduğuydu? Bu-
nun yanıtıru sahnede açıkça vermek iste-
medim, bu soruyu seyircınin yorumuna
bıraktım.
- Bundan sonraki çahşnuüaruuzda
hangi konulan işkroe)i düşünüvorsunuz?
.ALTIOKLAR- İşlemeyi düşündü-
ğüm, düşledığim çok fazla konu olması-
na karşın bundan sonraki çalışmamda
dans ve müzik için düzenlemeler yap-
mak istiyorum. Konudan çok biçemi
önemseyen bir dizi çabşma yapmayı
planlıyorum.
'Amatörlüğü başb başına yaşam biçimf olarak seçen genç tiyatrolar sezonu yeni ve özgün oyunlarla açtı
'Ben sanarağmen, kendim olarakvanm'ANKARA( ANKARA (Cum-
hurivet Bürosu) - Genç tiyatrolar
sezona yenı ve özgün oyunlanyla
başladıİar. Tiyatroyu ahşap İco-
kusu ve kırmızı koltuklarla anı-
msayan izleyiciler için biraz mu-
halif, tiyatroyu yanıbaşında bul-
mak isteyenler için tanıdık olan
genç tiyatrolar, büyük bir bölü-
mû çocuk tfyühlarçndan oluşan
repertuvanyla ızleyıcilenn karşı-
sına çıkacaİdar.
O>aınlannın büyük bölümü
ortak üretim olan genç tiyatro-
lann hiçbiri amatörlüğün profes-
yonelliğe geçiş sürecinde bir adım
olduğunu düşünmüyor. Onlara
göre amatörlük başhbaşina bir
yaşam biçimi. Genç Tiyatrolar,
böyle bir yaşam biçimini savunan
coşkulanyla çoktan "PerdeT
dedi bile
Can Şenliği Oyunculan
"Tiyatro; türkü, halay. düğün,
şenük'gibi değiştirid özeOikleri
oian ve msamyh omnz omuza yü-
rüyea bir gereksinimdir.
öyteyse yaşayan tiyatror Bu
sloganla sezona başlayan Can
Şenliği Oyunculan, bütünüyle
ortak üretimle oluşturduklan
oyunlannı bu yıl farkb yerlerde,
hatta sokaklarda sergileyr
ecekler.
Gecçn sezon da ««fledikieri ve
"tsyaıi Provahsr*' âdı altmda
toplanan, Umut, Gecekondu ve
Nevvroz adb oyunlarla birlikte
Ta Ta Tarih adb yenı bir yapıtı
da repertuvarlanna ekleyerek se-
zona başlayan Can Şenliği Oyun-
culan, sezon boyunca Anadolu'-
nun çeşitb yerlerine tumeler dü-
zenleyecekler.
Ta Ta Tarih adh yeni oyunla-
nyla ınsanbk tarihinin dönüm
nok talannı ele alarak "tarihin brt-
mediği'" mesajmı veren Can Şen-
bği Oyunculan, "Amıe" ve "Şiş-
nuum Masah" adb iki çocuk
oyununu da sergileyecekler.
"Duygudan ve bilgiden uzak,
bencfl, sorumsuz, buz rengi insan
üretme makinesi durumuna geien
dünyaya söylevecek sözfimüz var.
Ben vanm. Ben sana rağmen ve
kendûn olarak vanm. Henüz be-
ton gözlû ohnadun ve seırin tşıkh
reklam panolannın arkasından
sadık bir köpek gibi gebneye rriye-
tim yok. Benden korkmak için çok
oedenin var. Çünkü ben, sana rağ-
men kendim olarak vanm." Tiyat-
ro Özgün Deneme'nın yönetme-
ni Yeşim Eyüboğhı, tiyatrolannın
manifestosunda böyle diyor.
Tiyatro özgün deneme
Tiyatro Özgün Deneme
(TÖD), bu sezon Mısırb bir fa-
hişenin gercek yaşam öyküsünü
anlatan "Sn^r Noktasındaki
Kadın". 'mutlak iyi insan' te-
masını işleyen "Bir YufVa Yürek-
h"". bireyin çırpmışını anlatan
"Karşdaşnıa 1" adb oyunlarla se-
zona başladı. Neval El Sadda>i ve
Dostoyevski'nın yapıtlanndan
oyunlaştırılan öyküler üzerine
çabşan TÖD, bugüne dek, daha
önce oyunlaştınlmamış yapıtlan
sergilemekle ayncalık kazanıyor.
Eski oyunlanrun yanı sıra bu
sezonda Gormander'ın "Çocuk-
lar Yönetimde" öyküsünü oyun-
laştıran grup. çabşmalannda ya-
ratıa drama ve doğaçlama yön-
temlerini kullaruyor. Çocuklann
bır kreşte eğıtim sistemini sorgula-
masmı konu alan oyunda 15 çocuk
rol abyor. Yönetmen Naci Aslan
oyun için şunlan söylüyon
"Minik oyunculanınız, ezber
yapmıyorlar; roefini çıkış noktası
olarak kabul edip rollerini derinle-
mesine araştırıyorlar. Bö>lelikle
görüş alanlan genişli>or, önlerin-
de yeni bir diimanın kapılan açılı-
yor." Saınt Exupery"nın dünyaca
ünlü eseri "Küçük Prena" de
oyunlaştıran Oluşum Tiyatrosu,
sezon boyunca şu anda çabşma-
lan süren başka oyunlan da sah-
neye koyacak. Çoğumuzun başu-
cu kitabı olan Küçük Prens'i her
biri küçük prens olan oyuncular-
dan izleyebıbrsiniz.
yorlar. Nüans Tiyatro izleyiciler-
le sezon boyunca Mithatpaşa
Gösteri Merkezi'nde birükte ola-
cak.
Prensesler, krallaıia dohı bir
sezona başlayan Çan Tiyatrosu,
sezon boyunca kendı üretimleri
olan Şımank Prenses, Hayvanlar
Alemi, Krabn Hazinesi, Şakaa
Guguk adh oyunlan sahneye ko- TİvatTO İzdÜSÜmÜ
yacak. Eftal Kayış Sahnesi'nde ^*
gösterilecek çocuk oyunlanndan
başka Çan Trwtroşu bu sezon*
bir de gençlik o^ku olan "Bir.
Aşk HikayesTni dev
sergileyecek.
Nüans Tiyatrosu
Yenı kurulan Nüans Tiyatro,
Murat Yener Yddmm'ın yazdığı,
Murat Kaya'nın yönettiğı,
"Dıgıdık Kovboylar" adb oyu-
nuyla sezona başladı.
Sezon boyunca yeni calışma-
lar da yapacak olan Nüans Tiyat-
ro oyunculan, çocuk oyunlanyla,
sevginin ve güven duygusunun
azalmasıyla kötülere karşı güçsüz
kabnacağını anlatırken, sevginin
ve akbn gücüyle her kötülüğün
üstesinden geÛneceğini vurgulu-
Aktif tiyatro anlayışına dayah
olarak çocuklam^daha üfctken
.ve katrlmeı olmâaha yfaclık
çabştıklannı açıklayan tzdüşüm
oyunculan 7 yeni oyunla sezona
başladı.
Ünıit Kireççi'nin yazdığı "Dik-
kat Trafik. PalyaçoJar. Much
Macit. Küçük Karabahk, Hoşgei-
din Bahar, Ydbaşı, Uzaylı Ko-
nuk" adlı oyunlan yazdığı yeni
oyunlanrun dışında eski oyun-
lannı da sergıleyecek olan Tiyat-
ro Izdüşüm, 3-6 yaş grubuna
yönelik oyunlar hazırbyor. Ortak
üretimleri olan oyunlannı çocuk
yuva ve klüplerinde sergıleyen
oyuncular, bu sezon içinde sahne
çahşmalannın da olacağmı söy-
lüvorlar.
Gerçeküstücülüğün yaşayan en büyük temsilcisi sayılan Dorothea Tanning'in retrospektif sergisi Londra'da
'Resimyapmak herseferinde birölümkalımsorunu'
Külrür Servisi - Gerçeküstücülüğün yaşayan en
büyük temsilcisi sayılan erotizm ve korku ögelerini
birleşüren tablolanyla ünlenen, çağdaş ressam Do-
rotbea Tanning'in 1942- 1992 yıllan arasında ger-
cekleştirdiği yapıtlanndan oluşan retrospektif sergj
17 kasıma kadar Londra'da, gerçeküstücülüğün ge-
lişiminden kesitler sunuyor.
IBastınlmış cinsellik ve tutkunun
resmini yapmaya koyulur
Doroetha Tanning, 1910 yıbnda Ilünois'in küçük
bir kasabasında dünyaya geldi. Daha küçük bir
kızken, geleneklerine sıkı sıkıya bağb bu tutucu
kasabanın sınırian belirli yaşamına uyum göstere-
meyeceğini anlayan Tanning kendine hayallerinden
oluşan bır dünya yarattı. Bu hayal dünyasıru Wilde,
Fbboert, Poe ve Coleridge'nın kitaplanyla besledi.
1930 yılında artık kabına sığmayan hayallerinin pe-
şine takılarak önce Chicago'ya, 1936'da da sanatçı
obnak amaayla New \ork'a gitti. New York'daki
Fantastik Sanat, Dada ve Gerçekfistöcnlük" sergi-
sini gezerken sonunda aradığını bulduğunu anladı:
"Adeta içhnde bir pattama okhı. O ana kadar sade-
ce bayalgficönden besienen resimler yapdğmı için
kendimi nıhaf biri olarak görûyordnm. Ama orda
bunu yapan başka sanatçılar da olduğunu gördüm ve
bunların hasta bir ruhun değfl, maceraperest bir ru-
hun ürünleri olduğunu anladnn."
Tanning. bundan sonraki on yıhnın gerçeküstü-
cülüğün klasikleri arasında yer alacak tablolannın
yapmaya adadı. Büyük bir grafık beceriyle, bas-
tınbruş cinseUik ve tutkunun resmini yapmaya ko-
yulan Tanning'in karanlık resimlerini canavar gibi
çiçekler, gızemli kapılar. sorunlu duygulan açığa çı-
karan kadm bedenleriyle doldurdu. 1942 yıbnda
vaptığı "Birthday'" (Doğumgünü) isimli otoportre
tdmdan sonraki çalışmalannın temalannı kendi
bünyesinde toplaması ve gelecekte kocası olan ünlü
ressam Max Ernst'le tanışmasını sağlaması açısı-
ndan özel bir önem taşıyor. "Birthday" adb tabloda
Tannig kendini çıplak ayakb ve çıplak göğüslü ola-
rak, bir biri içine açılan onlarca kaprun önünde re-
simliyor ve ayak ucunda yan kuş yan canavar bir
yaratık durmakta. Tannig'in üzerinde dikenli dal-
lardan oluşan eteklık dikkatle bakıldığmda çıplak
kadın bedenlenne dönüşüyor.
IMax ErnstTe otuz yıl
1I birlikte yaşadı ve çahşb
Max Emst, o zamanki eşi Peggy Gngenheim'ın
düzenlemekte olduğu kadın sanatçılar sergisi için
tablo toplarken "Bhibday" resmini görüyor ve tab-
loya vuruluyor. Hemen yaraücısıyla tanışmak isti-
yor. 1946 yılında Emst ve Tanning ile Man Ray ve
Juliet Browner bir çifte nıkahla evleniyorlar. Tan-
ning ile Ernst'in 30 yıl sonraki ölümüne kadar bir-
likl* y-aşıyor ve çabşıyorlar. İki sanatçı Arizona'da
etrafı gözalabildiğine çöl ile kapb bir tepenin üzerine
kale gjbi bir ev yaptınyor ve dünyadan soyutlanmış
olarak kendilerini çalışmaya veriyorlar. Ya-
raüahğının kaynağmm kendi içinde olduğunu bilen
Tanning kapılanra kilitleyip içerde çahşmayı tercih
ediyor:
"Doğa bir sanatçnun beynim darmadağan edebiür.
Bunu yaşayanlan tanıyonmı o yüzden kapnnı pen-
ceremi kflhİevip caltşıyomm".
Tüm resımlerinde göriilebilen çarpıcı erotizme
rağmen Tanning. yapıtlanndaki belirleyici unsurun
erotızm olduğunu düşünmüyor
"Erotizm hepimizin içinde var. Bir parçası benim
tuaUerime de yansıyor. Ama resjmlerimdeki tek
temanın erotizm olduğunun söylemek çok yazık olur.
Onlar insanlığın özünü anlatıyorlar" Tanning yıllar
geçtikçe daha büyük tuallerle çahşmaya başbyor.
Londra'daki retrospektif sergi, sanatında yoî aldı-
kça nitelik kadar nicelik olarak da resimlerinin bü-
yüdüğünü göz önüne seriyor.
183 yaşmda ama hayal gücünü
I yansıtmayı sürdürüyor
1950lerden başlayarak fıgürter büyüyor, boya
inceüyor, ve figürler arasındaki Uişki daha belirgin-
leşiyor. 1954 yıhnda tamamlanan "Aile Tablosu"
devasa bir baba figurünün gölgesi tüm masayı kap-
larken minicik bir anne figürü yemek yapıyor,
kızlan ise son derece erotık bir biçimde kendini izle-
yicilere sergibyor. Kızın cinseüiği hem tablodaki ge-
ribm ögesini oluşturuyor hem de kızın aile ortamı-
ndan kaçış yolunu beürb'yor. Aynıyılyaptığı "Table-
an Vrvanf'da ise evcil bir köpegın pençeleri arasında
sürünen çıplak bir genç kız resmediliyor. Tanning'-
in bundan sonraki 30 yıllık çabşmalannda köpek ve
çıplak kadın bedenleri kozmik bir özgürlük ve cin-
sellik dansyla birbiri içine geçmiş olarak git gide
boyutlan büyüyen tuvallerde ençok yer alan figürler
oluyor. Sergiyi gezenler baştaki resimlerle sondaki-
lerin aynı kişmin yaptlan olduğuna inanamadı-
klannın söylüyor. Tanning bu yonımlan dehşet ve-
rici bulduğunu beb'rüyor:
"İnsanlar kategorize etme gereksinimi dnyuyoriar.
Bir kez size bir yafta yakıştınlarsa geri kalannn öğ-
renmek istemiyoriar."
Tanning 1974 yılından itibaren siyah dantelden
objeler yapıp duvarlan bunlarla kaplamaya başh-
yor. Bunlâr öylesine yaratıa ki, artık enstalasyonun
ahşılagelmiş bir sanat türü olduğu günümüzde bıle
şaşırtıcı obnayı sürdürüyorlar. Şu anda 83 yaşmda
olan Tanning büyük tuvallere resim yapamayacak
kadar güçten düşmüş ama desenler, suluboyalar ve
kolajlar yoluyla durmak bıbneyen hayalgücünü
yansıtmayı sürdürüyor. Dorothea Tanning için re-
sim yapmak hala bir ölüm kalım sorunu: "Yeni bir
resinı yapma eylemi paraşütsüz uçaktan atlamak gibi
her sefenude bir ölüm kalım sorumı."
İLHAN MİMAROĞLU
1942'de yaptığı 'Doğumgünü' isimli otoportresi ünlü ressam Max Ernstie famynasım sağladı.
Sizi bilmem ama, ben yitirmedim Feffini'yi. Yadırgıyorum
şu "yitirdik'' deyimini. "Bir tetniz dayak attik; iler tutar verini
bırakmadık; anasmdan emdiği sütfi burmmdan getirdik'" de-
mekmiş gibi geliyor bana. Federico Fellirü öldü. Yitinlmedı.
tkinci Savaş sonrası yıllarda Italyan sinemasına dünya ça-
pındaki seçkın yerini kazandıranlardan biriydi. Özelükle Vit-
torio de Sica'nın "Bisiklet HffsjzlarT fıhniyle evrensel boyut-
larda etkisini yaratan Yeni Gerçekçibk akımı süreande "La
Strada"sıyla ün kazanan FeUini, kendine özgü bir başka ger-
çekçiliğin yolunu açmış oluyordu. Bugün dünyaya onun
açısından bakmak isteyebüiyoruz. Giderek, türlü olaylar.
hele kişiler, zorluyorlar bizi, sanki bir Fellini dünyasından söz
ederek nitelendirmeye onlan. Yapınülann ve yapmaakların,
düşlerin ve karabasanlann, maskaralann ve soytanlann dün-
yasıdır bu. O tür bir bakışla, dünya bir sirktir. Öyleyse, biz de
mi katılahm soytanlann, maskaralann cümbüşüne?
Oldum olası pek ısınamadım Felhni'ye. Belki dünyayı bir
simge olarak sirk gibi değil de, bir gerçek olarak tımarhane
gibi görmeye eğılimli olduğum için. Belki de Fellini'nin ka-
rikatürcü geçmışı nedeniyle: Filmlerindeki çevreleri ve kişilen
önceden çizdigi karikatürlere benzetüği için. Ya da kendi iç
dünyasım ve özgeçmişini sürekli bir biçim arayışı içinde olma-
sının, benim için (vurgulamam gerekiyor bunu, "benim için")
kandıncı bir sonuca ulaşmamış obnası nedeniyle. Hiçbir ne-
den göstermesem de olur onunfilmlerindengenellıkle hoşlan-
mayışıma.
Gene de, sinema tarihinin tümünde hangi filmleri baş köşe-
ye koyduğumu soran olduğunda, Felh'ni'nin birkaç filmını
unutmamaya çahşıyorum. En ünlü filmleri değil bunlar. "La
Doke Vita" ya da "Sekiz Bnçuk"u, "Roma" ya da "Amar-
conTu, "La Strada" ve hele "Şatyricon"u saymıyorum ıssız
adaya götürmek isteyebileceğim fılmler arasında. Öyleyse
hangileri?.. Başta "Intenista." Düşününüz ki bu film önem-
senmediği için yıllarca New York'ta gösterilmedi. Gösteril-
dığınde de pek üstünde durulmadı Sonra "Ginger ile Fred."
Bir de, Edgar AUan Poe'nun öykülerine dayanan. üç bölümlü
ve üç yönetmenli "Histoires Extraordinaires" (Olagandışı
öyküler) adh filmde Fellini'nin bölümü: Toby Dammit."
(Obür iki yönetmen, Roger Vadim ile Louis Malle).
Fellini bır ölçüde ün kazandırdı bana. Tanışmadım onunla;
telefonda bile konuşmuş değilim. Müziğimi plaktan duymuş.
"Satyricon"unda, Nino Rota'mn müziği yanında, ses şeridi
için Prelüd'lerimden ikisini kullanmak istemiş. Plak şirketinin
aracılığıyla bu istek bana bildirildiğinde, gerekeni yaptım;
müzikleri haarlayıp film şirketine gönderdim.
"Satyricon", FeUini'nin hoşlanmadığım filmleri arasında
başta gelir. Gene de müziğimi etki gözeten yerleştirmelerle
kuUanmış olduğunu belirtmem gerek. Bu böyle, ama Orhan
Veö'nin bir şiirinin (Güngör'ün sesiyle) Türkçe olarak
okunduğu Onbirinci Prelüd'ümü, eski Roma'yla ılgilı o fılme
niye uygun görmüştü acaba? Türkçe bilmeyen seyırcilerde bi-
linmeyen bir dilin etkisini uyandırmak ıçın mi?
Bu filmle başıma konan devlet kuşuna gelince, o gün bugün
filmcilerin "bize müzik yaz" diye kapunı aşındırdıklannı san-
mayınız.
Fellini'nin öldüğu gün bir genç oyuncu da öldü. Epeyce
ünlüymüş hem de. Benim için de ünlüydü bir süre. Oyuncu
olarak değil, giderek insan olarak değil. Nehir olarak. Bir yer-
den sonra nehir değil de insan olduğunu öğrenmemiş olsay-
dım, öldüğünü duyduğumda nehrin kurumuş olduğunu sa-
nabilirdim.
River Phoenix adım ilk gördüğümde, "Phoenix Nehri" an-
lamına geldıği için bu ad, Arizona'nm başkentı Phoenix'te bir
nehir olup olmadığını öğrenmek için atlasa baküm. Varmış
nitekim. Salt River diye bir nehir. Öyleyse River Phoenix fıl-
min adı olsa gerekti. Belki de bır kovboy fıbniydi bu. Sevme-
diğun için kovboy filmlerini, gidip görmedim. Sonra, başka
birkaç fılmin de adımn River Phoenix olduğunu gördüğümde
içime bir kuşku düstü. Bunun üzerine öğrendim ki River Pho-rj
•enix ne nehirne de fihn adıymış. Oyuncunun adıymış. Adlar-f>
la başım dertte bugünlerde. River Phoenix bunun birçok ör- '
neğinden yalnız biri. Eski günlerde. işleri adlarla uğraşmak
olanlar, kendine Phoenix Nehri diyen bir oyuncu karşılanna
çıkügında. adım değiştirip John Hopkins filan yaparlardı.
Nehir olmadığını bibyorum artık River Phoenix'in, ama
neye benzediğini henüz bilmiyonım. Yakında onu da öğrenı-
rim. Ölümü üzerine kopan paürtıya bakıhrsa. River Phoenix
yeni bir James Dean olup çıkar belki.
Bursa'dakükür sanat
BURSA (AA) - Bursa'da kültür ve sanat etkinhkleri
önümüzdeki hafta da yoğunlaşarak devam edecek. Bursa
Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu sanatçılan, sezonun
yeni oyunu olarak sahnelediİderi ve bu hafta Bolu'da turne
yapan Musahipzade Celal'ın yazdığı "Fermanlı Deli
Hazretleri" adb oyunu hafta boyunca Ahmet Vefık Paşa
Sahnesi'nde sergileyecek. Türkiye ile Ingılitere arasındaki
diplomatik ihşkilerin 200'üncü yıldönümü etkinlikleri
kapsamında, Ing^liz Northern Stage Tiyatro Topluluğu
"Hayvan Çiftliği" adh oyunu, 15 kasun pazartesi eünü
AVP Sahnesi'nde sahneleyecek. Bu arada, İnoksa"n
A.Ş.'ninkültüreletkinlikler kapsamında 1 kasımdaaçtığı
"Uç boyutlu resim segisi" ve Devlet Güzel Sanatlar
Galerisi'nde açılan ve Amerikab iki bilgısayar uzmanının
bilgisayar araalığıyla oluşturduklan resimlerin yer aldığı
sergi sürüyor. Ingiliz Kültür Derneği ıle Bursa Büyükşehır
Beiediyesi'nin ortaklaşa gercekleştirdiklen ve halen
Büyükşehir Belediyesı Sanat Galerisi'nde izlenime sunulan
"Futbol" ve "Türkiye ıle Ingiltere Arasındaki İlişkilerin
200. Yıldönümü" konulu sergi, 9 kasuna kadar
izlenebilecek. Tömer Sanat Galerisi'nde "13. Uluslararası
Akşehir Nasrettin Hoca Karikatür Yanması"na katılan
eserlerin yer aldığı sergi. 15 gün süreyle izlenime açık
kalacak. Fotoğraf sanatcısı Korav Ölşen'in Sami Güner
Sanat Galerisi'nde açüğı "Eskiye Ozlem" konulu sergi ile
Deniz Oztürk'ün Akbank Sanat Galerisi'ndeki resim
sergisi hafta boyunca gezilebilecek.
Naztm Hikmet Fransa'da anüacak
STRASBOURG (AA) - Ünlü Türk şairi Naam Hıkmet'in,
30. ölüm yıldönümü nedeniyle. Strasbourg'da sanat
etkinlikleri düzenlenecek. Strasbourg Belediye Başkam
Catherine Trautman ve Türk kültürüne y önelik etkin
çahşmalan ile bilinen'Vis a Vis' Derneği tarafından.
cumartesı günü düzenlenecek "Nazım Hikmet"i Anma'
gecesine Genco Erkal ve Esin Afşar kaülacak. Genco
Erkal'ın, Nazım Hikmet'ın şıirlerini okuyacağı gecede,
Esin Afşar da yine Hikmet'in şürlerinden oluşan
şarkılanyla bir konser verecek.
KASK,fotoğrafçıhk kursu
düzenledi
KOCAELİ (AA) - Kocaeli Fotoğraf Sanatçılan
Derneği'nce (KASK) düzenlenen fotoğrafçılık kursu
bugün başlayacak. KASK Başkam Kemal Yüksel'den
ahnan bilgiye göre fotoğraf sanatçılığmı özendirmek ve
merakhlan aydınlatmanın amaçlandığı kursta. fotoğraf
çekimi, karanhk oda ve baskı konulan öğretilecek.
Haftada birgün ohnak üzere 2 ay sürecek kursta. KASK
üvesi fotoğraf sanatçılan uygulamah eğitim verecekler.
Ücreti 400 bin lira olarak belirlenen kursa katılmak
isteyenlenn, 9 kaama kadar derneğe başvurabilecekleri
bildınldi.
İdilBiretİzmir'de
İZMIR (AA) - Devlet Sanatcısı ünlü piyanist İdıl Biret, 12
ve 13 kasım günleri tzmir Devlet Senfoni Orkestrasf nın
"Atatürk'ü Anma Konserleri'nde sobst olarak çalacak.
Idil Biret, Atatürk Kültür Merkezi'ndeki konserlerde
Brahms'ın 2 numarah piyano konçertosunu seslendirecek.
Brahms'm "2 nolu senfonisi"nın de seslendinleceği
konserlerde, orkestrayı şef Ender Sakpınaryönetecek.
Konserler, 12 kasım cuma akşamı saat 20.30'da, 13 kasım
günü ise saat 11 00'de gerçeklfiştirüecek.