Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 KASIM1993 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
-a-
Bir yandan örgün eğitimin hemen her aşamaa
yanında, yaygın eğitimle de yurdun en küçük biri-
mine doğru yayılmıştır dın eğitinü. tmam-hatip
okullanyla köy ve bucaklara. Kuran kurslanyla
semt ve mahallelere kadar uzanan din eğitimi, za-
man içinde de dinsel bir güç, ideolojik bir gûç ya-
ratmıştır.
Bu gûç de bugûn, siyasal düzeneği tehdit eder
boyutlardadır. Çünkü bir yandan dinsel eğitirn-
den geçerek üst basamaklara yerleşmiş yönetici-
terin bu gûçlere sürekli destek çıkmalan, bir yan-
dan da örgün egitim içinde uygulanan dinsel eği-
tim yohıyla Tûrkiye insanı çağm gerisine çektirile-
rek bu dinsel güce kaynaklık yapılmaktadır. Ögre-
tim Bîriiğj Yasası'yla amaçlânan. kuşkusuz, Tûr-
kiye insarunın laık ve çağdaş bir eğıtimden geçerek
uygar yurttaşlar olarak yetiştirilmesıydı.
Akıl ve bilimin eıken ve egemen olduğu bir eği-
tim düzeneğinden geçmiş yönetici kadrolann dev-
let yönetiminde etkın olması da bu yasanın bir ere-
ğiydi.
Okula gjden bir çocuğu olan anne ve babalar
birçok şeyi merak ederler. Bu nedenle de çocuk
okuldan dönûnce onu soru yağmuruna tutarlar
Çok acıktm mı? Kaç ders yaptınız? Edebiyatta, fi-
in bilgisi
ve ahlak dersleri 1982 gibi
bir ara dönemde birleştirildi
ve üzerinde fazla dü-
şünülmeden, hazırlık
yapılmadan 'tepeden inme'
emirlerle kitaplan yazdınldı;
hem de yazarlann kişisel ve
birbirinden farklı yorum-
lannı içermesine göz
yumularak.
Lise izlenceleri orta
okuldakinden pek farklı
değil. Ancak lise
izlencelerinde dikkatlerden
kaçmayan, din ve dinsel
olana ulusallık kimliği
kazandırma, ulusal olanı da
dinselleştirme çabalannın
belirginleştiğidir ki bu da,
dersleri amaçlanndan
saptınnaktadır.
Din eğitiminin dinselideolojiye dönüşmesi, genç beyinlerin bu ideolojiyle
doldurıdması ve sonucunda ortaya çıkan tablo, bugün devleti tehditederduruma
gelmiştir. Bıaıun kökeninde de; Cumhuriyet'in ilkyülarında başlatûan toplumsal
yapu
Cımıhııriyef iııbağnazhğaitilişi
POLHIKA VE OTESI
v
rikte kânyada neter gördünüz? Yarma neieri çahşa-
cmksm?...
"tlgili' anne ve babalann her gün çocuklanna
sorduğu, kendiru sormak zorunda hissettiği soru-
lardır bunlar.
Acaba çocuğuna -Bugün din dersinde nekr
yaptmız, nekr ögrendiniz'" diye soran oldu mu?
Soran oldu mu olmadı mı bilemiyorum. Ama ben
kendı kendime sordum bu soruyu. "Çocuklanmız
din küHürü ve ahlak bügisi derslerinde ne öğreniyor-
lar, nasd öğreniyorlar acaba?"
Din kültürü ve ahlak
şte bu "ne ve nasıT sorulanndan devinerek
din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin izlen-
ce ve içeriklerini çözümlemek istedim
Kaldı ki "din eğföminin etkii*ri" üzerine bir araştı-
rmaya gırişirken. çıkışımız şu
kaygılann üzennde başlamıştı:
Türkrye insanının çağa uyunıuna
güçleştiren. geriye-eskiye iten. boş
inanlara götürmekte olan an-
laytşın nereden, nasıl kayıtak-
landığnıı topiumbilimsel olarak
beUrfemek.
Yıne Cumhuriyet'in kunıluş
yıllanndaki devrimlerde toplum-
sal yaşama iüşkin yapı değışıkligı
sağlamrken, bugün niçin bu yapı-
lanmadan vazgeçiliyor?
Türkiye insanı, ruçin yeniden
her türlü bağnazlık ve
aşınmışbğın kucağına atılıyor?
BUimseUik terk edilince
öylesıne tartışma götürür bir biçimde sunulmuş
ki, o yaşlardakı çocuklann anlaksal (zihinsel) net-
likte kalmalan olanaksızlaşmıştır.
Yaşadığımız ve uyum sağjamaya çahştığımız
çağuıuz; bilimin, bilimsel düşüncenin, bılımsel dü-
şünebilmenin geçerli olduğu bir çağdır. Günümüz
insanı araştırmayı, incelemeyi, gözlemlemeyi,
inanmak için temel ilke edinmiştir. Usçuluk da bu
ilkelerin ışığıdır.
Yani bir şeyi kabullenmek, ona inanmak, onu
yaşam biçimi olarak seçmek ancak deneylenmiş,
kanıtlanmışlıkla geçerlidir.
Araştırmanın, incelemenin, gözlemin. deneyin
ve usun ulaşmadığı, sınayamadığı, gerçekleyeme-
diğı söylemlere artık inanmıyor günümüz insanı;
inanümaz da. Kaldı ki çağdaşlaşmanın temel öl-
çütü de budur.
Bunu yakalamak ve bunu insanımıza kazandı-
geri durur. kaygı duyar.
Günümüz uygarlıgını yaratanı bilim ve bilim
adarnının emeği olarak değıl, Kuran'm bır bağışı
olarak düşünür; ve bırey, çaba göstermeyi boş bir
uğraş olarak algılar.
Yıne "Onda insan dünyası ve ahireti için her şey
balunur"4
gıbı bır düşünce de bıreyi. çevresınin ger-
çeklennden uzaklaştınr, doğayı inceleme, gizlerini
araştırma düşüncesınden alıkoyar. Kuran'ın öğ-
renilmesiyle her şeyin halledileceği samsına
kaptınr kendini.
Bireyde böyle bır sanışın üretilişi de oklukça
tehlikeli sonuçlar getirebilir.
"tyiler bu dün\ada da eennettedir. Bir cennetten
diğerine gideceklerdir. Kötüler ise mutlu görünseler
büe mutsuz, huzursuzdurlar. Bu dünyada da cehen-
nemdedirier. Bir cehennemden diğerine gidecekler-
dir."
I
leri toplumlarda vazgeçil-
mez bir yaşam biçimi olan
ussallık ve bilimsellik, bizim
insarumızda, niçin egemenliğini
yitirmiştif?
Cumhuriyet'le başlayan ve kısa
sürede bir yaşam biçimine dönü-
şen devrimci, ilerici, yenilikçi,
usçu anlayış, bugün niçin yerini
tutucu. bağnaz, düşlemci bir an-
layışa bırakmışür?..
lşte bütün bunlara kabul edile-
bilir yanıtlar bulmak amacıyla.
temel değjşken olarak gördüğü-
müz güdümlü din egitim ve öğre-
timinin etkilerini bu içerik çö-
zümlemesinde biraz daha netleş-
tireceğiz.
Bu bakımdan din öğretimı me-
tinlerinın biçimini bır yana bıra-
karak öze ilişkin irdelemeler yap-
mayı yegledik. Bunu yaparken
de; daha çok geriye dönüşün söz
konusu olmadığı, olamayacağı
bihm ve uygarlık süzgecinden
geçmiş ve çağdaş insanın bir ya-
şam biçimi yaptığı ilkeleri göz
önünde bulundurarak şu ırdele-
me ve çözümleri yaptık:
Bilimsel düşünce ve uygar an-
la> ış, evTensel ahlak vevicdan, laik
düşfinü, insan haklan.
Temel eğjtim programlanna
göre din egitim ve öğretiminin
amacı şu biçimde belirülmıştin 4.
ve 5. smıflarda "AHah'ı ve Pey-
gamber'i tanunak ve sevmek,
klam dininin inanç. ibadet ve ah-
lak esaslannı bilmek"; 6. 7. 8 smı-
flarda "din ve tslam dinine ilişkin
temel kavramlan ögrenmek >e
Müslümanbğın en son ve en geliş-
miş din olduğıma bümektir."
Amaç fazlasıyla aşdınca
e var ki bu amaç, ders ki-
taplannda fazlasıyla
aşıhîiış, konular alabildigine çoğaltılmış...
Dinbilgisi ile ahlak bilgisi dersleri 1982'de birleşti-
rildi. Henüz izlenceleri bıle haarlanmadan, kimi
üniversite öğretim üyelerine sipanş edildi ders ki-
taplan. Daha sonra kitaplardah konu dizinine
göre ızlenceler hanrlanmış, bu da dınnler de bü-
tünlüğün sağlanamadığı izlencelerin oluşmasına
neden olmuştur.
öyle ki kimi konulann ayn sıruflarda defalarca
işlendiği görülüyor. Cstelik ayn ayn yazarlann
farklı biçimlerde yorumlanyla... Bir ara dönemin
ürünleri olan bu kıtaplar, biraz da tepeden veril-
miş emirler doğnıltusunda yazıldığı izlenimi veri-
yor in&ana.
Atatürk ve İslam
L rneğin, "Atatürk ve laiklik. laiklik ve İslam
dini, AUtürk ve İslam dini. milli ahlak..."
M gibi başbklar. hemen her sınıfta konu ol-
muştur. Atatürk'ü İslam diniyle, İslam dinini laik-
likle özdeşleştirme amacı ve ginşimini başka türlü
düşünmek olanaklı degjldir herhalde.
Bize göre bu derslerin amaa öğrenciye, Allah ve
din konusunda sevgi aşılamak; cocukta insan sev-
gisi ve coşkusu oluşturarak, onlan toplumsal ya-
şama uyumlu bireyler olarak yetıştirmektir.
İnsan ilişkılerindeki e\Tensel doğrulan kazandı-
rmak da, onlan insanlıkla bütünleştirerek dünya
banşının süreklıhğinı sağlatacaktır.
Ne var ki içerik çözümlemelerimizde de görüle-
cektir ki "hnan, ibadet, vicdan, yaraöş..." konulan
İnsanlann boynuna muska takmasının, üfü-
rükçüye sağıtıma gitmenin nedenleri bunlar değil
de ne olabilir? Allah inana ıçın venlen şu omeğe
bakınca, henüz 10 yaşına varmış bebelenn hangı
duygular içine gireceği; yaşamda çahşmanın ne
denli boş, ne denli gereksiz olduğu düşüncelerini
geliştirebileceğıni seziyor insan'
"O büyütüyor ki biz büyüyoruz, O >aşatı\or ki
biz yaşıyoruz, O duyurmasaydı biz du>mazdık. O
sevdirmese> di biz sevmezdik. O okumamızı >e yaz-
mamızı istemeseydi biz oku\amaz. vazamazdık."T
Burada insan gerçeği. toplum gerçeğı adeta
unutubnuştur. tnsana içgüdüsel bir özellık ka-
zandınlmıştır.
Her şeym Allah'm yardımıyla içgüdüsel bır plan
içinde gerçekleşeceği düşüncesi yaratılmak isten-
miştır. Kuzucuk yaşta birçocuğun böyle bir ınanış
ıçine sürüklenmesiyle yaşamdan, gerçeklerden,
çâlışmadan kopmaması ola-
naklı mıdır?
Artık böyle bir inanca ulaşan
birey, çalışmak yenne dua et-
meyi, aramak yerine beklemeyi,
yaratmak yerine önünde bul-
ma>ı yeğleyecektir. Bugün in-
sanımızm hâlâ yağmur duasına
çıkıyor olması. hastasını doktor
yerine muskacıya, efsuncuya
götürüyor olması böyle bir
sanışın. böyle bir yöneltımın so-
nucundan olsa gerektir.
N
Bir yanda Atarürk'ün Cumhuriyet'i "emanet ettiğf Türk gençfiğj, çağdaş uygarlığı yakalamak için bügtsayar başmda çabşıyon
beri yanda, yobazlarm karanhk "hay aOerindeki" şeriat düzeninin kurulması içinküçücük çocuklann, tertenüzbeyinleri hurafelerk
yıkanmaya çalışılıyor. İşte, tutarsız siyasetlerin Cumhuriyet'i 70. ydında getirdikleri ya da getirdikkrini sandıklan nokta...
rmak olmahdır eğitimin temel amaa. Deneylenmiş
gerçeklere uvnu, gerçek olanı seçme bilgi ve beceri-
sini kazandırma olmaİKhr eğitimin amacı.
Eğer birey bu seçmeyi vapmıyor ya da seçme
yapmakta güçlük çekiyorsa, doğaldır ki çağın ge-
risinde kalacakür, çağdaşıyla ben2er düşünemeye-
cek, benzer yaşayamayacak, benzer algılayama-
>acakür.
Çağa uyuma engeHer
Peki nedir bireyin çağa uyumunu zorlaştıran
engeller? Ülkemiz insarunın önünde bu en-
geller var mıdır9
Daha doğrusu din eğitimi
yoiuyla bu engeller kooulmuş mudur? Yoksa bizim
de içinde olduğumuz kimi çevrelerin bir önyargısı
mıdır tüm savlananlar?
Bize göre bn engeller vardır ve ortaöğretim
yaşıyla aşılamayacak engellerdir bunlar.
Bu engellerin başmda da "koşullandırma" geli-
yor. Öyle ki, koşullandırma yoluyla önüne konu-
landan başkasını seçme, tartışma şansı yoktur bi-
rejin. Çünkü salt gerçek olarak verilmiştir gösteri-
len örnekfcr, duygular, düşünceler...
"Kın-an'da, insan için gerekli her tfirlü flmin veri-
lerine götüren temel gerçekleri bubnak mümkün-
dûr."3
Bu, bir koşullandırmadır. Çünkü bilimin verile-
rine özgü gerçekleri Kuran'da varsaymak.
inandıncılıktan çok uzak bir değerlendirmedir.
Kuran'da her şeyin olduğu düşüncesiyle koşul-
landınlan birey, binbir güçlükle vanlan bilimsel
yol ve yöntemleri küçümser, bunlara uymaktan
Bu bir yanılsamadır. Bireyi yanhş düşündüre-
cek. yanlış tasanmlara götürecek bir yamlsa-
madır. Çünkü bireye gerçek dünyayı unutturan,
düşlemci bir yaklaşımdır.
Cennet, eşsiz güzelliklerin yaşandığı öbür dün-
yaya ajt bir değer olarak tanımlanır dinsel metin-
lerde. Öyleyse bu dünyanm güzelliklerini yaşayan
insanlar, daha doğrusu bütün zenginler, iyi insan-
lardır. Metinden çıkan ilk sonuç budur. Yoksullar
da kötü insanlardır.
Öte yandan metne göre kötüler de hep mutsuz-
durlar. Peki, kimimiz için düşlemi bik olanaksız
güzellikler içinde yaşayan kötüler yok mudur?
Emek >e duygu sömürüsü sonucu kazanılmtş servet-
lerle dünyanın sayısız güzellikleri içinde yüzen nice
kötüler >ardır. Öylesine görkemh yaşamlar sürer-
ken kotu de olsa, mutsuz olabileceklen düşünüle-
bilir mi?
Böyle bir anlayış, bireyi, çevresındeki gerçekler-
den soyutlayaraİc düşlemın içinde boğan, uyuştu-
ran bir anlayıştan başka ne olabihr?
Bir de şu ömeğe bakalım:
"Arapcası okunurken, manasmı anlamadtğımız
halde dikkatle dinlersek, bize sıkıntı veren bütün
duygulardan arındığımıZL, büyflk bir gönül ra-
hatuğınakavuştuğumuzuanlanz."'
Böylesıne us ve mantıkdışılıkla bireye neyin ve-
rilmeîc istendiğini sezmemek olanaksız. Amaç bi-
reyi düşünmekten uzaklaştırmak, sorunlannı AJ-
lah'a bırakmak, kısacası yazgıcı bır anlayışa it-
mektir. Yoksa nasıl olur da insan, tek sözcüğünü
bile anlayamadığı bir seslenişten, bir mınldanıştan
etkilenip sorunlannı unutabilir?
Kötülüğe davetiye
A Uah'a karşı kulluk görevi
ve bunun ödüllen anlatılı-
rken de Musa dönemine
ait bir öykü örneklenir çocuk-
lanmıza.
Bu ö>küde, yaptığı kötülük-
lerle tanınan. yine zenginliğini
kuraldışı sağlayan bir insanın.
Allah'a karşı tapınma görevle-
rini eksiksız yapmaya başladığı
andan itıbaren Allah tarafı-
ndan nasıl cömertçe bağışlanıp
afTedildiği anlatılır.
Herhalde bu, dın eğitimi adı-
na yapılmış en büyük yanlış ve
çocuklanmız için de unutulmaz
birtabhsizliktir.
Çünkü 10 yaşlanndaki o ku-
zucuklann anlaklannda ne gibi
bir yanılsamaya >ol açacağı dü-
şünülmemiş olunacaktır.
Doğal olarak böyle bır öykü-
nün. örnegın sonunda "kötüle-
rin, tapınınada eksiksiz ol-
nıalanyla kötülükkrinin
kalktığı" samsına gideceklerdir
bu kuzucuklar.
Aynca Allah, bencil bin ko-
numuna sokulmuştur.
Kendisine tapınmada eksik
bırakılmaynnca. insana ve top-
luma karşı yapılmış yanlışlıklar
ne oranda olursa olsun, kolayca
bağışlayan biri durumuna geti-
nlmış Tann. Çünkü her şey "gü-
nah" açısından ele alınmış.
Günahsa Tann'ya karşı
yapılan yanlışhktır. Böyle olun-
ca da Tann, yalnızca kendisini
koruyan bencilin bın oluyor.
Mutluluk ıki açıdan ele
alınmış: Birincısi dünyada ka-
zanılan başan, mal, tnülk, ka-
zanç.. olarak sayılmış ve geçıci
olarak da değerlendırilmiştir.
Bunlann insana bir yarar sağia-
yamayacaklan da sezdirilmeye
çalışılrnışür. lkincisınde ise
öbür dünyadaki sonsuz mutlu-
luk örneklendinlmiş. Böyle bir
yaklaşım da insanı dervişleştirir, yaşamaktan so-
yutlar.
Övünç sayüan örfler
a r
' ) t e <
^ ^ m a n a
hücum ederken 'Allah
Allah'diyerek hucum etmek....ölümden
önceve sonra yapılan dualar. öleninelbi-
sesinin fakirlere \erilmesi...."gelenek ve görenek-
lerimiz arasında övünç verici olarak sayılmıştır.
"Savaş" düşüncesıni kötülemek, hatta bireyin
içinden, beyninden söküp atmak ve yerine banş,
kardeşlik, dostluk.. gibi insansı yakınlaşma değer-
lerinı koymak varken. bunu gelenek ve görenekle-
rimizin bir gereğıymış gibi gösterip dinsel seskniş-
lerle de güdülendirmek ne Tannsal bir dınle bağ-
daşır, ne de çağımızın banşçı anlayışıyla
Yine çağımızın devlet olma anlayışmda bireyi,
onurlu bir geçım ve yaşama kavuşturmak vardır.
Artık bireyi el avuç açan bin değil, devletin koru-
yuculuğu altında geleceğinden emin bır yurttaş
yapmak gerekiyor. Bu nedenle ölülerin elbiseleri-
nın yoksullara sunulması kadar ılkel, ilkçl olduğu
kadar da utanç venci bir şey olamaz. Hâlâ bireyi
bu türden gelenek ve göreneklerie, fakuf fukara
fonlanyla konımak, korumaya çalışmak; onlan
onursuzluğa, kulluğa, köleliğe alıştırmaktan baş-
ka bir şey olmasa gerektir Böyle yaklaşımlar.
böyle değerler gelenek ve görenek diye bireye su-
nulamaz.
Yarın: Aklın beslnl
bilgldlr
MEHMED KEMAL
Küttür Zenginliği...Şair Cahtt Kûlebl'nin Aydın'da şiir okuması, şiir üstü-
ne konuşması yasaklanmış. Valilik yasaklamış. Nasıl
olur? Valilik Cahit Külebi'nin kim olduğunu bilmez mi?
Valilik şiir okumasını engelleyeceğine, konuşmasını ya-
saklayacağına ilin bütün ilçelerinde şiir okumasını ve
korunmasını sağlamalıydı. Benim bıldiğim, bir büyük
şairimiz oraya gittiğine göre bundan iyice yararlanma-
lıydı.
Kimdir Cahit Külebi?
Cahit Külebi ulusal bütünlüğümüzü dizelerinde pekiş-
tiren şairdir. Ülkemizin bütünlüğünü anlatırken, "Kars'-
tan Ardahan'a kadar'der. Sonra "Ardahan'dan Kars'a"
diye ekler. Yani ülkemiz yaygın coğrafyası içinde bir uç-
tan bır uca uzanacak. Nâztm da bu uzantıya "Birkısrak
başı gibi" demiyor mu? Cahit Külebi'yi yasaklayan vali,
Nâzım Hikmet'i il sınırları içine sokmaz.
Dilimizi en güzel kullanan bir şair olan Nâzım Hikmet
yıllarca yasaklandı da ne oldu? Ulusal kültürümüz zarar
etti. Bugün Nâzım Hikmetin bir oyunu Istanbul'da
Atatürk Kültür Merkezi'nde oynanıyor, kıyamet mi kopu-
yor.
Şair Cahit Külebi'nin şairlığı yanında bir dilci yani var-
dır. Yıllarca Türk Dil Kurumu'nun genel yazmanlığını
yapmıştır. 12 Eylül faşizmi geldiğinde, kültur düşmanı
paşalar Dil Kurumu'nu kapatrntşlar, Cahit Külebi'yi ge-
nel yazmanlıktan uzaklaştırmışlardı. Böyle yapınca ne
oldu? Atatürk'ün kurduğu, ödeneğini verdiği kurum bir
sürekapalı kaldı. Hâlâ daeski durumuna döndürülmedi.
Sayın Ecevtt, kurumun açılması için kovaladıysa da şim-
dilık bir sonuç çıkmadı. Ülkenin doğrulan kovalamaktan
eğrileri düzeltmeye vakti olmuyor ki!
Ülke bir kültür yozlaşması ortamında boğulmaktadır.
Faşizmin güdümünde bugünkü yozlaşmasına bırakıl-
mış olan Dil Kurumu (Tarih Kurumu da) ne denli çeki
düzen verilirse verilsin eski haline döndüriilemez.
Dil Kurumu bu yozlaşmış halde iken, Edebiyatçılar
Derneği'nin "bir ulu çınar" ded\ğ'\ ömer Asım Aksoy 95
yaşında öldü. Ömer Asım Aksoy da Türk Dil Kurumu'-
nun yıllarca genel yazmanlığını yapmıştı Türlü kollarda
da görevler almıştı. Yaşamı boyunca dileği "Gaziantep
Ağızlan" adlı kitabını tamamlamaktı. Şükür ki bu kitabı
tamamladıktan sonra öldü. Nur içinde yatsın diyelim.
Ülkemiz sadece siyasette değil kültür alanında da de-
mokrasiye ulaşamamıştır. Hadi siyasetçiler için "üçkâ-
ğıtçı"der\er\ kültüradamlarıda "üçfca'(?'fç/"mı?Aydınla-
nmız kendi içlerinde demokrasinin kurulmasına yanaş-
mazlar mı? Hükümetlerkuruluyor, programlaryapılıyor,
kotarılacak işler açıklanıyor, bakıyoruz ki aradan bir sü-
re geçtikten sonra ortada hiçbir şey yok! Hepsi ertelen-
miş, hepsi ileriye alınmış... Hükümetler devrilirken bir
bakıyoruz ortada hiçbir şey yok...
Valiler arasında ülkenin bütünlüğünü özleyen birşairi
yasaklayan çıkarsa buna pes denir. Ülkenin demokrasi-
ye yönelik bir gündemi bulunmuyor. Valilerden içişleri
bakanına değin yöneticiler bir gündemle çalışmıyorlar-
sa, her yeni gelen, eskinin yaptıklarını bozacaktır. Bir
valinin şiirle, öyküyle, müzikle biraz ilgisi varsa, elbette
Cahit Külebi'yi bilecektir. Bilmiyorsa ülkede bir kültür
yozlaşması var dediğimizde haksız çıkmayız.
Terörde de başlıca etken kültür eksikliğidir. Bir ülkede
etnik gruplar birbirlerinin kültürleriyle zenginleşirler,
yoksullaşmazlar. Bir kültür yozlaşması varsa, şovenizm
de vardır. Kültürler birbirlerini sırık hamalı gibi taşımaz-
lar, birbirlerinden yararlanırlar. Buna da kültür zenginli-
ği denir.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Fizikte enerji, elektrik 1
yükü, acısal momentum
ya da başka nıteliklere 2
ilişkin birim. 2/ Taşyada o
maden çıkanlan yer...
Aşık ve bilye oyunlannda 4
kullanılan, içı oyulup
kurşun akıtılarak ağırlaş-
tınlmış boyah kemik. 3/
Rus imparatorlanna ve-
rilen san... Eskı Türkler'-
de denız tannçası. 4/ Bır 8
çözeltiyı yan gecirgen bir g
zardan süzerek içindeki
kristalleşmiş maddeler ile koloitle-
ri birbirinden ayırma yöntemı. 5/
Büyük ve süslü balıkçı kayığı. 6/
Bir aracın ya da bır biçimin ana
çizgilerini gösteren çizim... Rey. 7/
Karakter... Bir cins şeker. 8/ Hay-
siyet.. Birnota.9/Birşeyinözünü
oluşturan ana öğe... Kimi hasta-
lıklan sağaltmak amaayla bir bez
üzerine yayılıp vücudun kimi yer-
lerine konulan koyuca lapa.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kuşatılan bir kentin ya da kalenin surlanm ve kapılannı yık-
maya yarayan eski bır savaş aracı. 2/ Kuyruksokumu kemiği...
Ege Denizi'nde Yunanistan'a ait bir ada. 3/ Borda iskelesine
yanaşmış tekneden çıkacak perşonelın tutunması için konul-
muş kısa halat. 4/ Bir renk... Üstü kapalı olarak anlatma...
Akıl. 5/ Yapraklann düz ve parlak bölümü... Bir yüzey ölçüsü
birimi. 6/ Alacak ya da borç. 7/ Bilgiçlik taslayan kimse... Bir işi
yerine getirme. 8/ Halk edebıyatına özgü bir şiir türü... Mihrak.
9/ Başsağlığı dıleme.
tLAN
T.C.
KADIKÖY 8. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESt
1993 68
Davacı Milli Savunma Bakanlığı'na izafeten Ist Muhakemat
Müdürlüğü tarafından davalı Muzafîer Erze aleyhine acılan alacak
davasında:
Davab MuzafTer Erze'nin Hafız lmam Sok. Kaynak Apt. No: 6.
D: 5 Kadıköy adresinden yapılan tahkıkata rağmen tebliğe salih ad-
resi tespıt edılemedığınden. davanın ılanen tebbğıne karar venlmiş
olupHUMK'nın 179-200 ve 190'2hükümlerigereği davalı. savunma
ile ılgilı olarak göstereceğı delıl ve belgeleri bu tebliğden itibaren 10
gün içinde gösterip başka makamlarda olanlann davab tarafından
gıderlerinin karşılanması halinde tstenmesi hususunda kesin mehil
verildiğı ve yıne HUMK'nın 213 ve 277 md. hükümlerine göre du-
ruşmanm bırakıldığı 29.11.1993 saat 10 10"da dav alının mahkemede
hazır bulunmadığı takdırde yargılamaya da\ alının yokluğunda de-
vam edileceö ve hüküm verileceğı ılanen teblığ olunur. 6.10.1993
Basın. 44152
T.C.
ÇARŞAMBA ASLİYE1. HUKUK
MAHKEMESt
1992348
Davacı Ulaştırma Bakanlığı tarafından davalılar Orman Idare-
si, D.Ü. Çiftliği vs aleyhine acılan acele el koyma davasının yapılan
açık duruşması sonunda verilen ara karan geregince;
Davalılardan Hanife Sezgın. Mehmet Sezgın, Havva Sezgin, Mak-
subde Sezgin, Murat Sezgin, Durmuş Sezgın, Turgut Sezgin ve Özay
Sezgın'ın tebliğe yarar adreslerı bütün aramalara rağmen tespit edile-
medığınden adı geçen davalılara ilanen tebligat yapılmasına karar
venldığınden, yukanda isimleri yazılı davalılann duruşma günü olan
24.11.1993 günü saat 9.00"da mahkememizde hazır bulunmalan veya
kendilerinı bir vekille temsil ettırmelen, aksi takdırde yargılamaya
yokluklanndadevamedileceği HUMK'nın 213 ve217. maddelen ge-
regince da\ a dılekçesi yenne geçerli olmak uzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 52311