Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMKURİYET 4 KASIM1993 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
HP'nin ilk genel başkanı
Aydın Güven Gürkan, çok geçmeden
basında "sönük" olarak nitelenen yeni bir
genel kurulla görevini Erdal İnönü'ye
bırakacaktır. Ne var ki, ne HP kökenliler,
ne de SODEP'çiler hoşnuttur. SHP
içindeki hizipleşme, daha
emekleme döneminden başlamıştır...
Hizipleşmenin sonucu, SHP'nin seçim
yenilgisi olacaktır.
R"öylesine bir havada girilen
milletvekili ara seçimlerinde İnönü,
İzmir'den milletvekili seçiliyor ancak, HP
ve SODEP'in toplam yüzde 30
dolaylanndaki oylan da yüzde 20'ye
düşüveriyordu. SHP, Türkiye'nin siyasal
yelpazesinde 'üçüncü parti' konumuna dü-
şünce, parti içindeki 'muhalifler' de
seslerini iyice yükselttiler. O günlerde
yenilginin faturası Erdal Bey'e kesilmişti. YURDAGUL ERKOCA
Genelbaşkanhğın çivili koltuğu
Halkçı Parti kendini feshediyor ve SODEP'lilerin de katılımıyla SHP doğuyordu ama; HP'lilerGürkan'ı
"kendilerini satmakla" suçlamaya, SODEP'liler de İnönü'yeyüklenmeye ilk günlerden başlamışlardı...
2 Kasım 1985te Halkçı Parti olağa-
nûstü kurultayınj toplayarak partinin
adını Sosyaldemokrat Halkçı Parti ola-
rak değiştinyordu. Bir gün sonra da
SODEP olağanüstü kurultayı toplanı-
yor ve parti feshedilerek SHP'ye katılı-
yor ve Genel Başkan Aydın Güven Gür-
kan oluyordu.
İnönü ise birleşmenın getirdiği yor-
gunluğu atmak için bir ay kadar Paris'e
giderek dinleniyordu.
Aradan altı ay geçtikten sonra da 30
Mayıs 1986'da SHP ikinci olağanüstü
kurultayında, il başkanlannın ortak
önerisiyle Erdal İnönü partinın genel
başkanlığına seçiliyordu.
Gazetelerin yorurnu, kurultayın sö-
nük geçtiği biçimındeydi. Birleşme so-
nunda ne Halkçı Parti kökenlıler huzur
bulmuştu, ne de SODEP'ten gelenler.
HP'liler Gürkan'ı, kendilerini satmakla
suçlarken. SODEP'liler de İnönü'ye
yükleniyorlardı.
Üçüncü parti
28 Eylül 1986'da Erdal İnönü baş-
kanlığındaki SHP. ilk sınavını böyle bir
havada veriyor ve milletvekili ara se-
çimlerinde üçüncü parti oluyordu. HP
ve SODEP'in toplam yüzde 30 civan-
ndaki oyu da yüzde 22'ye düşüyordu.
Birleşme, bekleneni sağlamamıştı.
İnönü. ara seçimlerde İzmir'den mil-
letvekili seçiliyordu. Sonuçtan kendisini
sorumlu tutuyor ve 3 ekimde toplanan
MKYK'da arkadaşlanna "tstifayı dü-
şünüyorum, ne dersiniz" diye soruyordu.
MKYK. istifayı kabul etmıyor ve İnö-
nü görevine devam ediyordu.
Ancak partide "nöbet değişuni" ge-
rektiğinı savunarak baa yöneticilerin
değışmesini sağlıyordu. İnönü'nün isti-
fa etme eğilimi kimilerince "zoraki genel
başkan, işi ucundan tuhrvor, hırssız insao"
tespitini güçlendınrken. kımılennın ka-
fasında da bu kavramlara ılışkin soru
işaretlcn artıyordu. "tnönü'nim, politik
bır manevrayla gihenoyu alıp güçlenerek
yola de>am etmevi antaçladığT konuşu-
luyordu kulıslerde.
Tartışmalı liderlik
Bu tarihten sonra da İnönü, parti
içinde "tartşmalı*1
hale geliyordu. 8
Kasım 1986'da gerçekleştirilen küçük
kurultayda belki de parti içinde ilk kez
açık açık İnönü eleştirilere hedef olu-
yordu. Seçim sonuçlannın faturası İnö-
nü'ye çıkartılıyor ve istifası isteniyordu.
İsmail Cem, kürsüden İnönü muhalifle-
rinin düşüncelerini "G«nel Başkanlık
makamı yenilenıneii" diye dile getinyor-
du..
Üç ay önce istifası MKYK tarafi-
ndan önlenen İnönü de eleştirilere "Par-
tide kahcıyım" diye yanıt venyordu.
Ama eleşürilerin arkası kesilmiyordu.
İnönü'nün karizmasının eksiküği, ko-
nuşmasının etkileyici olmaması, siyase-
te ve sosyal demokrat literatüre hakim
olmaması gjbi eleştiriler, her geçen gün
daha yüksek sesle söylenir olmuştu.
Yasaklar kalkıyor
1987'nin 6 Eylülü'nde siyası yasak-
larla ilgili referandum gündeme geliyor-
du. Eski liderler Ece\it. Demirel, Erba-
kan ve Türkeş'in yanı sıra. daha sonra
yıllarca parti içinde İnönü'nün karşısı-
na rakip olarak çıkacak olan Deniz
Baykal'ın da içlerinde bulunduğu politi-
kacılann. perde arkasından siyaset sah-
nesine geçıp geçemeyecekleri oylana-
caktı.
Bir yanda Ecevit korkusu, bir yanda
"karşı vıkılması zonınlu yasaklar" nede-
niyle SHP ganp bir ikilem içındeydi.
Kimse yüksek sesle "yasaklar kalk-
masın" diyemiyordu, ama kuşkular da
yokdeğildi...
Bu konuda tereddütü olmayanlann
başında ise İnönü geliyordu. Koltuk en-
dişesini bir kenara bırakıyor ve mey-
danlara çıkıp bir siyasetçiden çok bir
üniversite hocası üslubuvla vasaklann
kaldınlmasının propagaflrfasını yapı-
yordu:
"Yapriacak tşi size söyleyeyim. Bu ya-
saklarm kalktığını mertce ilan etmek...
BUDIIII için de4
evet' diyeceksiniz tamam
mı?9
Başbakan Özal, referandumun he-
men ardından erken seçim gününü ilan
ediyordu. 29 Kasım 1987'de sandık
-başına gidilecekti.
Erken seçim ilanıyla birlikte parti
içinde huzursuzluklar başlıyordu.
Özal'ın "baskm seçimim" boykot etme
yanlısı olan Ecevit. diğer partileri de bu
konuda tavır almaya
çağnyordu.
SHP içinde de seçim-
lerin boykot edilmesin-
den yana olanlar bu-
lunuyor, konu Parti
Meclisi'nde tartışılıyor
ve seçimlere katılma ka-
ran alınıyordu.
45 günde hazırlarulan
seçimin sonunda SHP.
99 milletvekili çıkanyor-
du.
Sonuçlar parti içinde
büyük bir huzursuzluk
yaratmıştı. Seçimleri ta-
kıp eden günlerde, gaze-
telerde SHP içindeki huzursuzluklarla
ilgili haberlerden geçilmiyordu. Parti
Meclisi'nde Baykal yanlılan seçim he-
sabının yapılması için önerge veriyor-
lardı.
Genel Başkan ve MYK'dan erken se-
çim bozgunun hesabı soruluyordu.
Erdal İnönü. hesap yerine 2. olağan
kurultaya dört ay kala istifasmı vermeyi
tnönü'nün bu işi yapmakta "kararsız
mı" yoksa son derece "kararlı mı" oldu-
ğu tartışıbyordu.
İnönü'ye muhalefet edenlerin açmazı
da bu oluyordu. Bu tarihten sonra mu-
haliflerin kafası, bu konuda daha da sık
kanşacaktı. İnönü "Bu işi, yani genel
başkaıdığı ucundan mı tutuyordu" yoksa
"Bilakis her tavnyla her geçen gün işi
J- ascasaklann kalkması
gündeme geldiğinde SHP'yi bir korku aldı. Öyle
ya hem Bülent Ecevit, hem de CHP'nin eski
kurtlan yeniden siyasete döneceklerdi.
Korkmayan sadece Erdal Bey'di: "Mertçeçıkıp
'evet' diyeceksiniz. Tamam mı?" Ne var ki,
yasaklann kalkmasından sonra, Özal'ın
k
seçim
manevrasf gelecek ve İnönü istifasmı vermek
durumunda kalacaktır...
daha mı fazia kavnyor ve parti içinde
güclenhor rouydu?" Bu ikilem bütün dost
sohbetlennın tartışma konusu oluyor-
du bu tarihten sonra. Bugünden o gün-
lere bakan partinin o yıllardaki yöneti-
cilerinden biri. "Hem deneyimsizdi, hem
de 12 EyUiTün karışık ortamında geldi.
O yüzden de o ortamdan hiç hoşlanmadı"
derken, bir diğeri "Politikaja girdiği
"10 yü gibi bir süre genel başkan ola-
rak kabnış olmak, politikayı bümediğimi
göstermez.
SHP gibi eski CHFden gelen büyük
bir partinin genel başkanı olduktan sonra
bu mevkiide kalabilmek, siyasetin kural-
larına uyulduğunu gösterir. Sürekli
yanlış yaparak, sureldi amatör kalarak
10 yıl kalınmaz, özellikle SHP gibi bir
partinin başında. Onun için
siyasetin gelişme şeklini an-
ladığımı söylemem yanuş
olmaz.
Herkesin bir karakteri
var. Ben karakterimi değiş-
tirmedim siyasete gectiğim
zaman. Öyle gösterişli dav-
ranmak, başkalarına hep
kendimi methetmek gibi
şeyter yapmadım. Şimdi
bunlar pek çok siyasetçide
var. ama şart da değil.
Siyaset bir toplum hare-
keti. Bu hareketin hangi et-
kenlerle nereden nereye git-
tiğini farkedebiliyorsanız ve
o hareketin gerektirdiği seyleri zamanı-
nda yapabiliyorsanız. bunu çok anlatma-
ya gerek >ok. Başkaları anlatıvorlar za-
ten. Sözcülüğünüzü kendinizin \apması
gerekmiyor. \ aparsanız, bazen i>i de ol-
muyor değil. Bir de tabii enerji meselesi,
çok konuşmak enerji ister. O enerji de
bazüarında >ar. ba/ılarında \ok. Onun
için bunlar bir anlamda ikinci derece et-
nel sekreterliğe geliyordu.
1989 yılı SHP'nin yıldızının prladığı
yıl oldu. Yerel seçimlerden birinci parti
olarak çıkan SHP'de iç tartışmalar bi-
raz olsun duruluyordu. Ta ki, bir kaç ay
sonra Kürt kökenli 7 milletvekili Kürt
Enstitüsü'nün davetlisi olarak Paris'-
tekı Kürt Konferansı'na gidene kadar.
Giden milletvekilleri, bu davetten ge-
nel başkanın haben olduğunu iddia edi-
yor, derken parti içinde kimileri millet-
vekıllenni parti tüzüğünü ihlal etmekle
suçluyor ve ihraçlannı istiyordu. So-
nunda 7 milletvekili, disiplin suçu işle-
dikleri gerekçesiyle tnönü-Baykal itü-
fakıyla partiden ihraç ediliyordu.
Başta Güneydoğu olmak üzere baa ör-
gütler istifa ederken İnönü'ye muhalefet
de artıyordu... İnönü. bu tartışmalar sü-
rerken ocak ayında yapılacak tüzük ku-
rultayının seçimli olmasını istiyor ve
basına kadar yansıyan "güven bu-
natamnıın" seçimle gidenlmesı gereküği-
ni söylüyordu.
2 « 7 Ocak.1990 tarihlerindeki tüzük
kurultayında İnönü. güven tazeliyor ve
863 delegenin 756'sının oyuyla kurul-
taydan genel başkan olarak çıkıyordu.
Baykal da kurultayda daha güçleniyor-
du. 44 kişilik PM'nin neredeyse tümü,
Baykal'a yakın isimlerden oluşuyordu.
Sonuçta Genel Sekreter Bay kal'm "Par-
tinin tepesinde oluşan manzarayla parti
iktidara tasuıacaktır" sözleriyle tüzük
kurultayı sona eriyordu. Ama hiç de
İnönü ile Baykal'ın yazgüan sürekli kesişti ama, yıldızlan bir tûrlü barışamadı. Politik jaşamdaki göriişleri de tıpkı aynı arabanın ters kapılarından
binmeleri gibiydi. İnönü, Baykal'ın tırmanışınj 'önlenebilir' kıtanak için elinden geleni yaparken hep onun hırslarından korktuğunu gizkmivor.
tercih ediyordu. Hem genel başkanlı-
ktan hem de miletvekilliğinden istifa et-
tiğini açıkhyordu inönü. Peşinden de
Genel Sekreter Fikri Sağlar ve MYK
üyeleri istifa ediyordu. İnönü'nün istifa
gerekçesi olarak "Parti Medisi'yle Mer-
kez Yürütme Kurulu arasındaki çekiş-
meyi" gösteriyordu.
Bir gün sonra Grup Başkan Vekili
Deniz Baykal, 88 millet-
vekilinin imzasıyla İnö-
nü'nün istifasmı geri al-
ması için PM'ye öneri
götüreceklerini açıkhyor
ve genel başkanın isti-
fasmı geri alması için
mekik diplomasisi başlı-
yordu.
HatırL kişiler, İnönü'-
yü istifadan vazgeçirme-
ye çalışıyorlardı.
Sonunda İnönü, mil-
letvekilliğinden istifasını
geri çekiyor ve haziran aymdaki olağan
kurultaya kadar genel başkanlıga geri
dönüyordu. Buna karşılık Parti Meclisi
de İnönü'ye "her türlü yetkiyi verme"
karan alıyordu.
Bu olayla birlikte parti içindeki mu-
halefet sesini daha da fazla yükseltmeye
başlıyordu. "Genel Başkan'ın ka-
rarsızlığı partinin ünajını zedeledi" de-
nirken, bir yandan da kendi aralannda
gün, belki de herkesten çok iyi poütika
biliyordu... Bunu da zaten her kritik dö-
nemde kanıdadı" diyor. Yıllardır en
yakınında çalışanlardan biri de Kültür
Bakaru Fikri Sağlar. Sağlar. tnönü'nün
engin bir politik kültürü ve bilgisi oldu-
ğunu söylüyor ve "Bu kadar bilgfli ve
külrûrlü kişinin politikayı bilmediğinüı
söylenmesi, bence bunu söyleyenlerin bît-
rdal înönü'nün istifası,
sonradan en büyük rakibi olacak Deniz
Baykal ve 88 arkadaşı tarafmdan verilen
dilekçeyle geri aldırtılmayaçahşılır. Araya
'hatın kınlamayacak' kişiler girer ve sonunda
inönü, yeni bir olağanüstü kurultaya kadar
görevinin başında kalmaya karar verir.
gisizliğidir" diyor. Sağlar'a göre tnönü'-
nün siyasette hırssız olduğunu söylemek
de yanlış. Yalnız, pek çoklan gibi
hırsının aklının önüne geçmediği gö-
rüşünde Sağlar.
Politikanın ilk yıllannda. bir İzmir
mitinginde kitlelere "Ben politikanın
acemisiyinı'" diyen Erdal İnönü'ye "Ger-
çekten politikanuı acemisi miydiniz"
diye soruyoruz.
kenler. Esas mesele siyasette. Toplumsal
bir ola> olduğu için bu olayuı dinamiğini
farkedebilmekte. Bu da belki bir > etenek,
belki yetişme biçimi. Küçükten beri ba-
bamın e>inde hep si> asetçilerin konuş-
ruklanıu gördüğüm için farkında olma-
dan bu teknikleri ögrendik. Ben de kar-
deşierim de. Bunu farketmeden uygu-
hryonız.
Hatırlıyorum, bir kez ba-
bam söylemişti. Lozan
Konferansı ile ilgili anılarını
anlatırken. 'Oraya gelen in-
sanlar, diplomatlar, hepsi-
nin şöyle bir yeteneği var:
Herhangi bir olayı ya da
herhangi bir haberi duy-
duklannda, o olayın siya-
sal sonuçlannı, siyasal içe-
riğini hemen anlıyorlar.
Bundan ne çıkar, bunu
niye söyledi diye, hemen
anlıyorlar ve hemen tavır
alıyorlar. marifet budur' demişti. Bu du-
rumu farkedebüiyorsumız, dolayısıyla siz
de gereğini yapıyorsunuz..."
5 Haziran 1988'de SHP, 2. kez olağan
kurultayını topluyor. ama İnönü yeni-
den aday oluyordu. Muhalefet ise İnö-
nü'nün karşısına İsmail Cem'i aday ola-
rak çıkartıyordu. Ancak İnönü, 710
oyla yeniden başkan seçiliyordu.
Deniz Baykal da tek aday olarak ge-
Baykal.'ın dediği gibi olmuyordu. O ta-
rihten sonra Baykalcılar -İnönücüler
aynmı daha da netleşiyor, en ufak bi-
nmlerden en tepedeki kurullara kadar
partide çoğunluğu ele geçiren taraf
karşısındakini tasfıyeye çahşıyordu.
1990'da ara yerel seçimler partide bir
deprem yaşanmasına yol açacaktı.
Istanbul Bayrampaşa'da seçimi DSP
kazanmıştı. Baykal ve MYK üyeleri
"İnönü ile bundan daha iyisi olmaz'" di-
yerek istifaya gidiyorlardı. İnönücüler.
seçim sonuçlanndan Baykalalan. Bay-
kalalar ise inönü ve çevresini suçluyor-
du. Sonuçta İnönü. kimsenin ihtimal
vermediği "kunıhay" karannı ortaya
aüyor, ama Baykajı da genel başkan
adaylığma davet ediyordu.
Kimse İnönü'nün kurultay toplaya-
cağına ihtimal vermiyordu. Çünkü,
Baykal'ı Genel Sekreter yapan ve Parti
Meclisi'nin çoğunluğunu Baykal'a
yakın isimlerden oluşturan son kurul-
tay delgeleriyle gidilecekti kurultaya.
Baykal yanlılan ''Inönü'nün bu delegas-
yonla olağanüstü kurultaya girmek iste-
meyeceğinden'''' emın görünüyorlardı.
Ama İnönü restini çekmiş ve "Ya
Baykal, ya ben" demişti.
Yarın:Tarlhsel
uzlasma
CAUŞANLARIN S0RULARI/S0RU1NLARIYILMAZ SİPAL
Kimler "Muhtaç" sayılır?
.'Devlet memuru emeklisi olan babamın vefatı üzerine,
yalnız kaldım. Ayrıca. çalışamay acak derecede malulüm.
Babamın, vefatından sonra muhtaç duruma da düştüm.
Ailemden bana küçük bir daire kaldı. Orada oturuyorum
ve bundan başka ne bir malım ne bir yerden gelirim var.
25 yaşını gecmiş bir erkek çocuk olarak bana, babam-
dan aylık bağlanır mı?
1) Kimler "muhtaç" sayılır? Bunun bir öiçüsü var mı-
dır?
2) Oturduğum dairenin varlığı muhtaç sayümamı en-
( geller mi?
EJS.
YANTT: 1) TC Emekli Sandıâ Yasası'nın 74. maddesinde 25
yaşını doldurmuş erkek çocuklardan, "iyileştirilmesi olanaksız
hastauklann veya sakatlıklannın çalışmalarına engel olduğu sağ-
lık kuruiunca onaylanacak raporla tespit edilenlere muhtaç ouna-
ları şartıyla, ölüm tarihinde yaşlan ne olursa olsun ölüm tarihini
izleyen aybaşından" gecerli olarak, yetim aybğj bağlanır. Yasa, 25
yaşını doldurmuş erkek cocuklara çalışamayacak derecede özür-
îü olmalannın yanı sıra. muhtaç da olmalan koşulu ile yetim aylı-
ğı bağlanmaaru öngörmüştür.
Kimlerin muhtaç sayılacağı, Emekli Sandığı Yasası'nın 108.
maddesinde yoruma açık bir biçimde tanımlanmışür.
"Kendisini ve aile bireylerini gecindirmeye yetecek geliri, malı
(para ve o mahiyetteki kıymetler dahil) veya kazancı bulunmayan-
lara bu kanun hükümlerinin uygulanmasında (muhtaç) denir."
Muhtaçlık, yetımlenn "oturdukları yerlerin bağlı bulunduklan
il veya ilçe idare heyetleri tarafmdan muhtaçlık sebepleri açıkça
gösterilmek suretiyle verilecek mazbatalarla" kanıllanır.
Muhtaçlığın somut öiçüsü nedir? Yasa bunu belirlememiş, bu
belirlemeyi ılçe idare heyetlenne bırakmıştır.
2022 sayıb "65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesiz
Türk vatandaşlanna aylık bağlanması hakkında yasa" ile ilgili
muhıaçlık yönetmelığinin 2. maddesinde, muhtaçlık daha açık ve
daha somut bir biçimde tanımlanmışür.
"Sosyal Güvenlik Kuruluşlaruun her hangi birinden her ne nam
altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yaraıianmayan,
mahkeme kararı ile veya doğrudan doğruya kanunİa bağlanmtş de-
vamlı bir gelire sahip olmayan. nafaka bağlanmamış veya bağlan-
ması mümkün bulunmayan; menkul gayrünenkul malı mevcut
oünayan veya devamlı geliri, menkul-gayrimenkul malları mevcut
olup da bunlardan elde edeceği her türlü gelirleri toplamırun aylık
ortalaması, kamında belirtilen «östergenin talep tarihindeki devlet
memurları aylıklarınm hesaplanmasında esas olan katsayı ile çar-
punı bulunacak aylık miktarından az olanlar muhtaç sayılır."
2022 sayıh yasada aylık gösterge 300 olarak belirlenmiştir. Bu
göstergenin günümüz kaısayısı olan 940'la çarpımı sonucu bulu-
nan 282 bin liradan az aylık geliri olanlar somut tanım içinde
muhtaç sayılır.
2) Yönetmeük. "menkul-gayrimenkul mallan me\cut olup. da
bunlardan elde edeceği her türlü gelirleri toplamının aylık ortala-
ması'' 282 bin liradan az olanlan muhtaç kabul etmiştir.
Hiç bir geliriniz olmadığına göre, oturduğunuz dairenizin var-
lığı, size yetim aylığının bağlanmasına engel olmaması gerekir.
AINKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Domuz Etine Ne Buyralur?
önce bir düzeltme: izmir'de, Hatdun Marlah'dan 1 Ka-
sım 1993 günlü, şu mektubu aldım:
"Sevgili Ekmekçi,
Ankara Notları'nda Aynaroz Kadısı'na değiniyorsu-
nuz... Sağolun!
Yalnız, -okuyucuyu ikircime düşürecek olan- yanlışlığı
düzeltmek istiyorum:
Celal Musahipoğlu, Musahipzade'nin torunu değil;
kendisi!
Soyadı Yasası çıkınca, Musahipzade, Musahipoğlu
soyadını almış.
Mustafa Nihat özön'ün Tiyatro Ansiklopedisi'nde,
yazann adı Musahipoğlu olarak geçiyor.
Koca ustanın güzelim güldürüsü AYNAROZ KADISI'nı
günümüzün diliyle yeniden uygulayınca, Musahipzade'-
yi Musahipoğlu olarak yazmayı daha uygun buldum.
Esenlik, mutlulukdileklerimle gözlerinizden öperim."
Hatay'dan, Cumhuriyet okuru Zekâ Güven, 23 Ekim
günlü mektubunda, şunları yazıyor:
"Sayın Ekmekçi,
Belki beni hatırlarsınız. Nisan ayında birkaç arkada-
şımla Uğur Mumcu 'yu anma paneli düzenlemiştik de,
Ceyhan Mumcu, Ünsal Yavuz, Şahin Yenişehlrlloğlu
ve siz Dil-Tarih'te konuşmuştunuz. Gerçi arkadaşlanm,
Türk-Amerikan Derneği'nde tam gün çalıştıklan için top-
lantıya gelememişlerdi, yalnız ben gelmiştim. Her ney-
se, ben size son yazılannızdan dolayı çok ama, çok
teşekkür etmek için bu mektubu yazıyorum. Bir de Cum-
huriyet Bayramınızı kutlarnak için.
Şu günlerde birkaç öğrenciye Ingilizce dersi verdiğim
için Antakya dayım. Sizin vermeye çalıştığınız dostluk
ve hoşgörü mesajını en iyi bura halkı anlıyor, inanın.
Çünkü Antakya; Arap Alevisi, Arap Sünnisi, Türkü, Ru-
mu, Çerkezi, Yahudisi ve Hıristiyanıyla tam bir salata.
Ailemle oturduğumuz apartmanda bu çeşitlemelehn
hepsinden var. Sayın ilhan Selçuk'un da bir süre önce
yazdığı gibi, Karun gibi zenginiz!' Ben bütün komşuları-
mızı çok seviyorum. Çocukken Arapça 'yı iyi bilmediğim-
den (hâlâ da öğrenemedim) Türkçe bilmeyen yaşlı
komşularla el işaretleriyle anlaşırdım. Gün olur, evimi-
ze renkli 'Paskalya yumurtaları' gönderilirdi (gerçi biz
de yapardık), gün olur yılbaşmda bir hindi hediye edilir-
di. Biz de Kurban Bayramı'nda kim olursa olsun, her
komşuya et verirdik. Yahudilerin unlu yiyecek yemedik-
leri bir oruç zamanı, ilkokuldayken arkadaşıma çubuk
ikram etmiştim. O boş bulunup yemişti, ama sonra da
tükürüvermişti. Oruçlu olduğunu söyleyince çok şaşır-
mıştım. Çünkü bizim evde oruç tutulmaz; ne olduğunu
anlayamamıştım. Eve gidergitmez, ö'nüme çıkana o gün
ekmek yemememiz gerektiğini 'hatırlattım!' Annem, 'Kı-
zım, sen daha Islam'daki orucu tutmadın; bir Yahudile-
rinki eksikti. Ama çok istiyorsan, sen bütün dinlerin
oruçlarını tutabilirsin!' demişti. O gün ekmek yemiştim
ama, ramazanda da oruç tutmaya kalkmıştım, neredey-
se bayılacaktım.
Yakında Çevreyi Koruma Derneği'ne üye oluyorum.
Dernek başkanı, eski Cumhuriyet Hatay muhabiriymiş.
Şimdi, aynı zamanda HRT'nin (Hatay Radyo-Televizyo-
nu) genel yayın yönetmeni. Belki tanırsınız, adı iliz Şen-
türk. Bura/ara yolunuz düşerse çok sayıda dostunuz
olduğunu bilin. Şahsınızda Cumhuriyet Gazetesi'nin de
Cumhuriyet Bayramını kutlarım.
Not: Cumhuriyet'te Köy Enstitüleri'ni tanıtacak bir 'Va-
kıf kurulduğu yazılmıştı. Ama, vakfın telefonu ve adresi
geçmiyordu. Oralara nasıl ulaşacağız?
Saygılar, Zekâ Güven."
Zekâ Güven'in sıcak, ilginç mektubunu yayımlamam,
Ankara'da Sheraton Oteli'nde "Din Şûrası"ntn yapıldığı
günlere denk geldi. Dilerim, Şûra'ya katıtanlar da bu
mektubu okurlar, bundan ders çıkarırlar. Şûra'ya Alevi
kesimden kimse çağrılmamış. Çünkü onlar, camiye git-
mezlermiş. Oral Çalışlar'ın "Notlar"ında okudum; bazı
konuşmacılar, eski Diyanet Işleri Başkanlarından Sû-
leyman Ateş'in "diğer semavi din mensuplarının da
cennete gideceği" biçiminde bir yorum yaptığını söyle-
mişler, bu görüş genel eleştirilere konu olmuş. Bu tartış-
ma "Yahudiler cennete gider mi, gitmez mi?" anlayışı-
nın ele alınması noktasına dek gitmiş. Bir öğretim üyesi
de, Kuran.daki "Artık dininizi tamam ettim" ayetinden
yola çıkarak, o andan itibaren bütün insanlann Müslü-
man olması gerektiği yorumunu yapmış.
Din Şûrası'nın açılışında bir konuşmayapan S.D. "Zo-
runlu din eğitimi, dine verdiğimiz önemin göstergesi-
d/r"demiş. Din derslerinin zorunlu duruma getirilmesi-
nin "vebali", 12 Eylül Cuntasi'nın başı Kenan Bey'e
yüklenirdi. Demek, Kenan Bey yalnız değilmiş! Hiç şa-
şırmadım, S.D. cami avlusunda takke giyen ilk Başba-
kan değil miydi? Kaç kez yazdım. Şûra'da, "Istiklal
Marşı"ndan önce Kuran okunmuş. Şûra'ya kanlanlar
Anıtkabir'e de gitmediler! islam Konferansı neden Istarv
bul'da toplanırdı? Orada Anıtkabir olmadığından mı?
Kimi uyutmak istiyorlar? Din Şûrası'nın Turan Dursun
gibi, bir bilginin öldürülmesinden sonra toplanması il-
ginç. İlhan Arsel'in "Aydın ve Aydın"\r\\, bu arada kitap
yasaklarını tartışırlar mı? Milyarlarca insan domuz etiy-
le beslenirken, "Kitapta yeri var; domuz eşini kıskan-
maz, domuz eti yiyenler de eşlerini kıskanmazlar!"
yorumuyla, konuya yan mı çizerler, ne bileyim? Şûra'nın
toplandığı Sheraton Oteli'nde, sabah kahvaltılarında do-
muz jambonları da vardır, isteyen yer!
BULMACA
9
SOLDANSAĞA:
1/Metallerde, havanın ve 1
suyun etkisiyle oluşan
kimyasal değişiklik. 2/ 2
Köşe, kenar uç... îlgeç. a
3/Sıkıntı... Üç kişiyle oy-
nanan bir kâğıt oyunu. 4/
Tıp dilinde derinin kan-
lanmasma verilen ad...
Konut. 5/ Kabuklan yu-
varlak ve yelpaze biçi-
minde bir deniz yumu-
şakçaşı. 6/ Notada durak
işareti... Nikelin simge-
si... En küçük izci kurulu-
şu. 7/ Ses... Ensiz olarak dokun-
muş parçalann yan yana eklenme-
siyle oluşan nakışlı ince kilim. 8/
Hayvanlara vurulan damga... Bü-
yûk zoka. 9/ Moliere'in "Hastahk
Hastası" adlı yapıündan Ahmet
Vefik Paşa'nın yaptığı uyarlama...
Birrenk.
YUKARTOAN AŞAĞIYA
1/ Anadolu halklânnın en eski ve
en büyük ana tannçası... İlaç. 2/
Gereğinden çok yemek yiyen...
Ekinlere zararh bir böcek. 3/ Burun iltihabı. 4/ tlkel bir silah...
Güneş doğmadan önceki alaca karanhk... Nazi partisinin hü-
curn kJtasını simgeleyen harfler. 5/ Kilit dili. 6/ Federico Garda
Lorca'nın tarunmış bir oyunu... Küçük erkek kardeş. 7/ Serbest
meslek adamlannı içinde toplayan resmi birlik... Büyük. geniş,
iri. 8/ Tilki, samur, tavşan gibi hayvanlann kann taraflanndan
yapılan kürk... Bir içki. 9/ Gücünü ve hızuu kaybetmek, gevşe-
mek.