27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29KASIM1993 PAZARTESİ roAMDOSYASI Erhan Çınar'tnyaşamlaölümar YA YINA HAZIRLA YANLAR: DENİZ TEZTEL AYŞE YILDIRIM EMINEALGAN Siyasi idamlann en fazla olduğu dönem 12 Eylül asken darbesi son- rasıydı. 31 siyasinın idam edildıği bu donemde binlerce kişi hakkında idam istemh davalar açıldı. Ve dos- yalan TBMM'de bekleyen 308 kişi de "darağacı" run gölgesinde yaşa- dı. tlkay Erhan Çmar da bunlardan birisiydi. 12 yıl cezaevinde kalan Çınar, 7 yıl boynunda ilmiği hısse- aerek yaşadj. Şartu tahliyeden yararlanarak özgûrlüğüne kavuşan İlkay Erhan Çınar cezaevindeyken mektup- laşüğı Nilüfer ile evlendi. Erhan ve Nilüfer ile anne Sebile Çmar'ın eyinde idamı konustuk. Çınar ailesine, idam konusunda ne düşündüklerini sorduğumuzda önce uzun bir sessizlik yaşanıyor. Sessizliği ilk bozan Erhan oluyor; "Kimseye darağacınm gölgesinde incedkbirçizgidegeçircSğigünkr Erhan Çınar eşi Nilüfer Çınar annesi Sebile Çınar ve kardeşi Taner Çınar idam korkusunu çok yakın yaşayanlardan. İlkay Erhan Cınar klmdlr? Iki yargıan onayıilemahkum oldu İlkay Erhan Çınar, 8 Şubat 1980 günü TKP/ML TİKKO milıtanlannın Kartal- Rahmanlar tren istasyonunda sağ gûrûşlü üç Tekel işçisinin öldürülmesi eylemınden 40 gün sonra bır ihbar üzerine 19 mart günü evinden gözalüna alındı. İstanbul Sıkıyöne- tim Komutanlığı Askeri Mahkemesı'nde gö- riilen TİKKO-1 davasında yargılanan Çınar, 28 Mayıs 1984'te biryargıcın "beraat etmeli" demesine karşın iki yargıan onayı ile idam cezasma çarptınldı. Ve karar 20 Ekım 1987 günü Askeri Yargıtay tarafindan onandı. Böylece Çınarın dosyası TBMM'ne göndenldi. Amk her an ölüm hücresinden alınıp darağacına götürülme süreci baş- lamıştı. Bu ölüm bekleyişi sırasında birçok gelişme oldu. 12 Eylül sonrasında TİKKO örgütü- nün çökertilmesine yardımcı olan itirafçılar Vecdi Tapşuı jle Mehmet Altmtaş, Çmar'ın örgüt üyesi olmadığanı açıkladılar. Çınar'ı ihbar eden muhbir MuzafTer Çavdar baskı alünda kaldığını, olayı görmediğini noter hu- zurunda alınan ifadesiyle açıkladı. TİKKO örgütü soruşturmasını yapan Askeri Savcı Yüzbaşı Erdoğan Savaşeri de noter huzurun- da Çınar'ın eylemle ilişkisi olmadığını açıkla- dı. Dosyası incelendiğınde ıse duruşmalar sı- rasında tanıklık yapanlardan hiçbirinin olay sırasında Çınar'ı görmediği ortaya çıktı. Ancak bütün bu kanıtlar ve tanıkJar Çınar'ı "idamlık" olmaktan kurtaramadi. Çmar'ın dosyası, "şartlı tahliye" gundeme gelinceye dek TBMM nde bekledi. Ve Çınar, 1991 yıhnda cezası müebbete çevrilerek ce- zaevinden çıktı. Ancak İlkay Erhan Çınar'ın, bundan son- rakı yaşamında çok dikkatli olması. hıçbir nedenle "cezaevine" gırmemesi gerekiyor. Çünkü, şartlı tahliyeden yararlananlar bır daha cezaevıne girerse eski cezalanru da "çek- mek" zorunda. Boymmdaki ilıııikle 7yıl yaşamakyaşamay ı tavsiye etmem..." Ve ekli- yor: "Bana yöneltilen soru hep 'idam hükümlüsü olmak nasıl bir duygu' oldu. Bunu anlatabilmek gerçekten çok güç. 'Anlatılmaz yaşanır denir ya kuni olaylarda. İdam hükümlüsü olmak da böyle bir duygu...." Anne Sebile Çınar ise geçmiş günlerin öfkesiyle. "Ben 12 sene her gün öldüm. Mahkeme kararını tele- vizyondan duydum. Duyduktan son- ra bay ılmışım. Allah kimseye öylesi günler göstermesin" diyor. Tüm sıkıntılara rağmen hiçbir zaman umudunu yitırmedığmı söy- leyerek sürdürüyor konuşmasını Sebile Çınar: "Yargıtay da bozmadı. Muhbirin ifadesi. savcının noterde açıklaması da bir işe yaramadı. Bastırdılar idamı... Bence oğluma bir sefer değil 12 yılda 12 sefer, her gün idam verdı- ler. Ama ağlasam da sızlasam da ge- ceteri sabahlara kadar uyumasam da hep asdmay acağını düşündüm. Onun bir suçu yoktu ki... Tabii ası- lması düşüncesi bir an için bile aklı- mdan çıkmadı. Bir asker gördüm bayıldım, bir polis gördüm bayıldım. Bir-iki komşuyla konuştum bayıldım." Erhan söze gmyor: "Ben Yargı- tay'ın idam hükmümü kesinleştirdi- ği anı hatırlıyorum. Başka koğuşta bulunan arkadaşlar araiarında 'söy- leyelım mı söylemeyelım mı" diye tartışmışlar. Sonunda beni pencere- ye çağırıp 'Onaylandı' dediler. Bek- lemediğim bir sonuç olmadığını anunsıyorum. Ama yine de suçsuz okJuğum için bir gün şu y a da bu bi- çimde aklanabileceğim şeklinde bir düşünce vardı. Hükmümün onay- landığı haberinin ardından iki saat saz çaldım. İki saat sonra güniük ya- şamımı. karan duymadan önceki baliyle sürdürmeye başladım. Şimdi şunun altını çizmek lazım; bu ülkede ilgisi olmayan bir olaydan dolayı yargılanan sadece ben deği- lim. Hiç olmazsa bugün sizin karşınızda söyleşi y apma şansına sa- hip olanlardanım. 12 Eylül'ün 50. idamı Erhan Çınar olabilirdi." 'Ter boşandı' Kendisinin cezaevinde bulundu- ğu süreç içinde bir kaç kez cezalann ınfazının gündeme geldiğini anla- tan Erhan şunlan söylüyor: "Şartlı tahliye çıİanâdan 6 ay önceydı. Hükümet, eylem yapan örgütün idam hükmü kesinleşen mılitanlannın infaz edileceğıni açı- kladı. Bu haberi televizyondan ışit- tiğimde şöyle sırtımdan aşajbya bir terin boşaldığını anımsıyorum." Bir süre sonra sözlerin yanlış an- laşıldığım da televizyonda dınledi- gini söyleyen Erhan. "Keyfi olarak ınsanın istediği zaman ya da canı sıkıldığı zaman 'asanm ha' demesi nasıl açıklanabilir? Bn olsa olsa 'Bir insana işkencerun en alasımn yapı- lması" diye taıumlanahilir" diyor. Erhan'm eşi Nilüfer ısesöze "Her- hangi bir acıyı yaşadığınızda söyie- diğiniz tek şey "canım yandı" olur. Ama canınm nasıl vandığını somut- lamak, anlatabilmek çok zordur..." diye başlıyor. Her an idamı bekle- nen bir insanı sevmenin, bu ınsanı beklemenın nasıl bır duygu olduğu- nu anlatamıyor Nilüfer, uzun uzun düşünerek konuşuyor: u Ben olayı belki de bir annenin yaşadığı yoğunlukta yaşamadım. Ama seven bir kadın olarak ya- şadım. Bir insanın gece uykudan bü- yük bir panikle uyanmasmı düşü- nün. 'Bir aksilik olur da asarlar' dü- şüncesiyle uyanmayı... Çoğunlukla umutlu baktım. Bir de şunu söyle- mek istiyorum; benim Erhan'ı bekle- >iş sürecim, 10-12 yıl eş bekleyen in- sanlardan daha farklı. Çünkü bir başka insan çocuğunu o kapüarda büyüttü. Ben o kaptda y alnızdım, sa- dece yüreğimle gittim oraya." Erhan"la şöruşmesının ardından her seferinde ağladığını söyleyen Nilüfer, cezaevi görüşlerini şö>le anlatıyor: ""Görûşlere gittiğinizde bütün berşeyi unutuyorsunuz. Par- maklıkları, askerleri, gardiyanları unutuyorsunuz. Kısacık süre içinde birükte yaşıyorsumız. Pencere açı- ksa arkadan bir tenin kokusu geli- yor, onu duyuyorsunuz. Ama dışarı çıktığuiızda bir gün bunlann da ol- mayacağı kaygısını duymaya başlı- yorsunuz.. Çok ağlamışımdır Bartınia İstanbul arasında..." Osmanlı imparatorluğu'nda İdam Şer'ihukuka göreyaşama son vermek Osmanlı dönemınde. suçlar ve cezalar "Fıkıh" denilen İs- lam Hukuku ve "Ukubaı" adı verilen ceza hukukuna göredü- zenlenıyordu. Ancak her ikisi de kapsamca sınırlı olduğu için genel ilkelerden çok somut olaylara göre düzenleruyordu. Osmanlı'da, vargı düzenleri şe- riat yöntemlerinin dışında gele- nek-göreneğe. kamu yaranna ve siyasete dayanıyordu Os- manlı sultanlan, "uynıklan, ha- kimlerin yani yetkililerin zul- münden korumak" için çıkan yasalann şer'i hukuka uygun olması için çaba harcıyordu. İslam Ceza Huİcuku'nda ölüm, hapis ve para cezalanyla birlıkte başhca ceza türlenru oluşturuyor İslam Hukuku ve onun esinlendiği Roma Hu- kuku'nda "ivBas" da en çok uy- gulanan cezalardandı. Buna göre, bir gözü çıkanlan ya da bir eli kesilen kişi, bunu kasten yapanın aym gözünün çıkanl- masını ya da elinin kesilmesini ısteyebılirdi. Kısascezasınınya- nısıra. bir çeşit tazminat olan "diyet" de uyjşulanan cezalar arasındaydı. Örneğın ölen kişi- nın yakınlan ya da yaralanarun kendisi kısas yerine dıyetı tercıh edebilir ve bır çeşit tazminat is- teyebihrdı. İslam Hukuku'ndaki kısas ve diyetle ilgili hükümler, 1926 ta- rihlı Türk Ceza Kanunu'na ka- dar yürürlükte kaldı. Osmanlı'- da geçerli olan para üzerinden yapılan hesaba göre bir erkeğın diyeti 100 deve; bin dinar altın; 10 bin dirhem gümüş iken kadınm dıyeu bunun yansıydı. Köle ve cariyenin dıyetı ise satış değeri ka- dardı. İslam Hukuku'nda ölüm ce- zalan: kısas gereğı ya da "had"' (Çoğu Kur'an'da belirlenmiş Tanrı buyruğu ve kovuşturulmaları zonınlu olan suçlara ilişkin cezaiar. Zina bu suçlara giriyor) olarak veya "siyase- ten" verilebilir. İslam Hukuku'nda. Roma'dan çağdaşceza hukukunageçen "Kanun- suz suç ve ceza olmaz" baş ilkesi ge- çerlı değil. Osmanlı Ceza Hukuku'nda mür- ted (İslam'dan dönme) suçu işleyen- ler hakkında idam cezası istendığıne ılışkin örnekler var. Sonradan müs- lüman olan Gıntli bir Rum'un öy- küsü şöyle: Vezir Girit'i kuşatüğı zaman müs- lüman olan Rum. Sakız'da evleni- yor Ancak bazı hoşnutsuzluklar yü- zünden buradan kaçarak Maltalı korsanlara katılıyor. Onlarla bırkaç Osmanlı döneminde idamlar zaman zaman cengele asüarak gerçekleştirildi. >il kaldıktan sonra 1676 yıknda Eğriboz adasına ındiğinde yakala- nıyor. Arkadaşlan küreğe; o ise ka- lenin üzerindeki büyük toplardan birinın içine konularak atılma ce- zasma mahkum ediliyor ve ceza uy- gulanıyor. Kelleyi koltuğa almak Osmanlf da, bir mahkumu hemen öldürmeyıp acı içinde yavaş yavaş canını almak için "cengele asma", "kazığa gecirme" yöntemleri uygu- lanıyordu Osmanlı'da uygulanan bır idama tanık olan bır Avustur- yah, "kelleği koltuğa almak" deyi- minın nereden geldiğini anlatıyor: "Bir Türk'ün kafasının nasıl kesil- diğine şahit oldum. Bir sabah sokak- ta yürürken öteki köşede toplanmış olan bir kalabalık dikkatimi çekti. Biraz sonra ka> asların kollanndan > e ellerinden yakaladıklan bir adamı ite kaka bulunduğum tarafa doğnı getir- diklerini gördüm. Sokağın en müsait yerinde durdular ve halkı geriye iterek müsait bir yer açtılar. Ortadaki alan- da iki kişi duruyordu. Bunlardan biri yaşuca, iğrenç görünüsiü bir adamdı; diğeri genc, çok yakışıklı, iyi giyimli bir efendiydi. İlk baktşta bu gencin pervasız adımlarına. vekanna bakan- lar, onun ka\ asların amiri olduğunu sanırlardı. Halbuki ölüme gidiyordu! Orta yere gelince. ne yapacağmı bi- len bir kişi edasıyla diz çöktii, ellerini arkasında bağladı. İğrenc suratlı cel- lat. gayri ihtiyari çalışmasına engel olur diye gencin ellerini sicimle bağ- ladı. Sonra başındaki kavuğu aldı, te- pesinde uzun bırakılmış saçı düğüm yaparak kısalttı ve san'atındaki us- talığını göstermek için kafasını hafif düzelttikten sonra suçluya oynama- dan, sıkı durmasını tembihledi ve bir darbe ile mağrur başı taşlara yuvar- landı... Gencin katti için yapılan ha- zırlık iki dakika bile sürmemiş- ti. Bu kısacık süre zarfında cel- lat mı, yoksa ölüme giden genç mi daha kendine hakimdi, bir ayırım yapamayacağım. Ama cellat palasını ha>aya kakurdı ve bu vaziyerte gence sucumı söyledi: - Padişah efendimize karşı is- yan. fesada teşvik ve saire... Kanımı donduran bu kor- kunç saniyeleri herkes gjbi ne- fes almadan yajadun. Ecelin alnma damga vurduğu genç, he- pimizden soğukkanlı görünü- yordu. Çaresizlik içinde kendi- sini dikkade seyrediyordum; çok yakışıklı bir insandı; san yağız teninde bir ürperme, bir titreyiş göremedim. Halbuki, öldürüleceği söylenen bir in- sanın korkudan tirreyeceğini sanırdım. Genç adam suçlaruıı sayan celladın sözlerini dinledikten sonra yüksek sesle hay kırdı: - Ey Mahmud? Hiçbir suçum olmadığı halde beni ölüme mah- kum ertin. Günahun boynuna olsun! Birkaç kelime daha söyle- mek istediyse de cellat sabırsı- zlanarak sözünü kesti ve "Hay- di. hazır mısın?" diye sordu. Genç adam duraladı ve artık herşeyden vazgeçerek, melekle- rin hayali içinde yiğit bir sesle cevapverdi: - Hazırun! İşte. toprağa ymarlanan baş, böyle bir pala darbesiyle kesiİ- di. Başsız bedenden bir kan der- yası ftşkırdı. boyunda raşeler bir süre devam edip kayboldu ve bir hayat bedenden uçup gitti. İşini ba- şarmış olan canavar, palasından akan kanları ölunün elbisesine silerek temizledi. Sonra güneşe doğnı çevirip üzerinde leke kalıp kalnıadığına baktı. O esnada gerek kendi benli- ğimde, gerekse çevTede toplanmış • olan Türklerin yüreklerinde öylesine büyük bir dehşet. öylesine derin bir nefret hakim olmuştu ki, o hain cel- ladı elimize bıraksalardı. sonsuz bir zevk ve sevinç içinde parça parça edebilirdik... Cellat cesedi düzeltti, başını koltuğunun altına yerleştirdi; yardımcısı hasıl olan kan taba- kalarım temizler gibi davrandı. Kor- kunç sessizlik içinde seyredenlerden birer ikişer cksilmeler oldu ve ahali ağır ağır, keder dolu kalplerine elleri- ni bastırarak aynldı. Genç Hasan, uzatıldığı sokakta yirmidört saat ter- kedildi; gelen geçenler seyretti, kö- pekler çevresinde dolandı. PfOf. Dr. TÜRKKAVA ATAÖV Mehmet Kahramanidama onay vevndyor • Devlet Bakanı, SHP milletvekili, hukukçu ve sade bir vatandaş olarak idam cezasına onay vermediğini söyleyen Kahraman,' Cinayet, şiddet, terör hukuk dışı eylemdir ve tüm insanlık, toplum, hukuk buna karşıdır. Ama. hukuk devletinde, ibret olsun diye, kişinin yaşam hakkmın ortadan kaldınlması; çağdaş anlayışa, hukuka, insanhğa uymaz.'dedi. IŞIK KANSU Mehmet Kahraman ANKARA - İnsan haklanndan so- rumlu Devlet Bakanı Mehmet Kahra- man, idam cezasına kesinlikle karşı oldu- ğunu belirterek. "Sucun vasfı ne olursa olsun. hukuk devletinde insanın yaşam hakkını, hukukla ortadan kaldumak mümkün olmamalı" dedı. Halkın ırade- sıyle seçılmış olan milletvekillennın do- kunulmazüklannın kaldınlmasmdan yana olmadığını ıfade eden Kahraman, can ve mal güvenlığını tehdit eden şiddete, nereden gelirse gelsın karşısın- da olduğunu vurguladı. Kahraman,ınsan haklanndan so- rumlu Devlet Bakanı. SHP milletvekili, hukukçu ve sade bır vatandaş olarak idam cezasına onay vermediğini söyle- di. Kahraman, idam cezalanna ılışkin göruşlenni şöyle açıkladı: "Hukuk dtşı hareketlerie insaniann yaşam hakkı ellerinden aunabilir ki. herkes bunu nefretle kınıyor. Cinayet, şiddet, terör öyledir. Hukuk dışı eylem- dir ve tüm insanlık, topJum, hukuk buna karşıdır. Ama, hukuk devletinde. ibret olsun diye. kişinin y aşam hakkmın orta- dan kaldınlması; çağdaş anlayışa, hu- kuka, insanhğa uymaz. Türkiye'dc, 1983'ten bu yana, idam cezasının uygu- lanmaması memnuniyet verici gelişmey- di. Şimdi. insan haklannın birinci dere- cede önem kazandığı bir donemde. insa- nın yaşam hakkını, hukuk kurallarıyla ortadan kaldımıak kadar ters bir olay olamaz. Bu cezaya çarptırılmış olan in- san; hukuku tanımayarak, çok vahşiya- ne suç işlenûş olabiiir. Ama, varuğını hukukla ortaya koyan devlerin, kişinin yaşam hakkını ortadan kaldırması, bu- günkii çağdaş anlayışa, hukuk devleti kayramına uymaz.'" İdam eezasına carptınlmış insan- lann. cezaevlennde kalmasmın devlete külfet geürmeyeceğinı savoınan Kahra- man, "Nasıl ki, kurtuluşu olmayan has- talığa rutulmus bir insanın yaşamından ümit kesiuniyorsa, ne kadar vahşiyane bir suç işlemiş olursa olsun. o kişinin is- lah edileceğinden de ümit kesilmez" diye konuştu Kahraman, TBMM Adalet Komısyonu'nun bir idam cezasını onaylaması karşısında hükümetin tavnna ilişkın soruya şu karşıbğı verdi: "İdam dosyası, hükümetin tasamıfu- nun dışmdaki yargı organlarından Mec- lis'e geldi. Dolayısıyla, dosyanın duru- munun, hükörntti üyclerini bağlayıcı bir yönü yoktur. İdam konusu, parlamento- da veya oyumun geçerli olacağı hangi kurumda gündeme gelirse gelsin, benim oyum, 'hayır'dır. Oyumun hayır' ol- masıyla, bunun sonucunu önleyebilir mi- yim, önkyemez miyım. o ayn konu. Ama ben, idama kesinlikle karşıyım." Devlet, ölüm cezası veremez!Türkıye, 1984"ten bu yana idam cezalannın uygulandığını görmemiştır Özellikle bunca yılbk aradan sonra TBM Meclisi Adalet Komisyonu'nda idamlann onaylanmasına karşı çıkmak zorundayız. Devlet yurttaşmı, suçlu olsa bile bilinçlı olarak katledemez. Bir kişjpm yaşamını sona erdirmek müdahalenin en doruk noktasıdır Birisinin bacağından asılmasma "işkence" deyip ıtiraz ederken. bu kez boynundan asılmasım. hem de devlet karanyla ve eliyle asılmasını onaylayamayız. Bu tavirsuçlunun salıverilmesini istemek değildir. Ancak ırza geçenin ırzına gecmek gibi bir karar venlebiliyor mu kı bırini öldüreni biz de tutup öldürelim/ Birinin bedenimn duyarlı yerlenne elektrik vermek hoş görülmüyorda. tüm vücuduna elektrik venp öldürmek daha ıyi bırhareketmi? Suçlunun bircezayı hak ettiği kuşkusuz. Öteyandanceza dağıtımımn adil olmadığı da doğru. Gelışigüzel, maksatlı ve siyasal bır baskı aracı olarak venldiği devakidir. Ünlü yargıçlardan bin (Thurgood Marshall) şöyle der: "İdam cezasının yükü fakirin, cahiün ve toplumdan nasibini aunayanlann strtmadır." De\ letin kişiyı Törkkaya Ataöv inançlanndan ötürü içeri tıktığı ve idam sehpasına ittiği örnekler de vardır. Kaldı ki yanlış kararlann verildiği de bılinen bir gerçektır. Ama ölüm karan. eğer uygulanırsa dönüşü olmayan bır karardır. Ama diyelim kı sanık gerçekten suçludur. Çoğu kez böyledir de. Bircezayı hak etmiştirde. Ama intikam gibi verilen bir ceza olumsuz bırcezadır. Kurbanın aılesınin ve biraz daha geniş bir çevrenin öç alma duygusunu tatmin eder, o kadar. Kendi başına suçu önlemez. idam cinayetleri sona erdirmez. uyuşturucu ticaretinin kökünü kazımaz. fahişeliğe son vermez. Aynı kişinin ay nı suçu bir daha işlemesini tabii kı önler, çünkü kişiyi ortadan kaldırmıştır. Ne var ki çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar ölüm cezalannın suç işleyecek olanlan bu yoldan alıko\Tnadığmı göstermektedir. Orneğin bır Birleşmiş Milletler raporu idamlann yaşam boyu hapisten daha durdurucu bır rol oynamadığını kanıüıyor. Öte yandan ölüm cezası temel bır insan hakkmın çiğnenmesidir. Bu nedenle genel insan haklanndan ayn düşünülemez. Tüm ulus adına uygulanma iddiasında olduğu için herkesi ilgilendirir. Böyle bir ceza herkesi zalimleştirmektedir. Eğeramaç toplumu korumaksa. toplum onu korumaya değer ölçüleri ortadan kaldırarak korunmaz. İdamlık kişi diyelim ki binnı öldürdü. Bu çok ağır cezayı gerektıren son derece vahşi bir eylemdir. Ancak devletin bir de onu öldürmesiy le katlın ne denli kötü bir şey olduğu kanıtlanmış olmaz. İnsan haklan yalnız en iyilerimiz için değil, aym zamanda en kötü olanlanmız içindir de... 12 Eylül 1980 sonrası infaz edilen idam cezalan ABDÜLAZİZ KILIÇ - Kadıköy 3. Ağır Ceza MahkemesT- nin 18 Aralık 1981 günü adam öldürmek suçundan verdiği ka- rar, 25 Mayıs 1983 günü sabaha karşı Edırne Kapalı Cezaevi'- nde uygulandı. SELÇUK DURACIK \e HALİL ESENDAĞ - Sağ görüşlü samklar. 17 Eylül 1981 tanhinde İzmir Sıkıyönetim Komu- tanlığı 2 Numaralı Askeri Mahkemesi'nce adam öldürmek su- çundan idam cezasına çarptınldı. Duracık ve Esendağ, 4 Hazi- ran 1983 günü sabaha karşı İzmır Buca Kapalı Cezaevi'nde asi- larak idam edüdiler. ILY.4S HAS - Devrimci Yol örgütü üyesi olduğu belirtilen samk hakkında Izmir Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askeri Mahkemesi'nın 18'Ocak 1982 günü TCK'nın 146/1. maddesi uyannca verdiği karar, 7 Ekim 1984 günü sabaha karşı İzmir Buca Kapalı Cezaevi'nde uygulandı. HIDIR ASLAN - Tariş olaylan sanığı sol görüşlü Hıdır As- lan. Ismail Levent Aksan ve Ali Akgün'le birlıkte 29 Temmuz 1981 günü İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi'nce TCK'nın 146-1. maddesi uyannca idam ce- zasına çarptınldı. Aksan ve Akgün'ün idam kararlannın bo- zulmasına karşın Aslan 25 Ekım 1984 günü saat 06.25'te Bur- dur Kapalı Cezaevi'nde asıldı. Kaynak: Reha Öz "Ben Devletim Asanm", BDS Yavınlan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle