Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 KASIM1993 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 11
GATT arifesinde ABD ile Fransa arasındaki 'söz düellosu', anlaşmayı Vetoyla' tehdit ediyor
Sam Aıııea göziinülıoroza diktîEkonomi Servisi - Dünya
ekonomisini şu sıralar en çok il-
güendiren konu, GATT (Güm-
rük Tarifeleri ve Ticaret Genel
Anlaşması).
Anlaşma bünyesinde 1986 yı-
lından bu yana sürdürülen
Uruguay Raundu, normal sü-
resini 3 yıl gecukten sonra ge-
çen yıl sonunda bir ara çıkmaza
girmişu. Özellikle tanm ürünle-
rinin sübvansiyonu ve lüks tü-
ketim mallan konusundaki an-
laşmazlıklar, dünyayı bir ti-
caret savaşının eşiğine getirmiş-
ti. GATT çıkmazı; ABD ile
AT'nin son anda
vardıklan uzlaş-
mayla çözülebildi.
Taraflar, Uru-
guay Raundu'nun
15 Arahk 1993'te
tamamlanması ko-
nusunda ılke an-
laşmasına vanldı.
Ancak GATT ko-
nusundaki anlaş-
mazlıklann bu ta-
rihte çözümlenip
çözümlenemeyece-
ği konusu halen tartışılıyor.
Çıbanbaşı Fransa
GATT görüşmelerinde en
büyük engel AT ile ABD ara-
sında tanma ürünlerine uygula-
nan sübvansiyonlar konusunda
yaşanıyor.
AT içinde de bu konudan en
ğunu söyledi.
Ancak göriişme sonrası bası-
na açıklama yapan Sir Leon
Brittan AT ile ABD arasında
yapılan Blair House tanm ü'ca-
reti anlaşmasında baa hüküm-
lerin değiştirilmesinin mümkün
olabileceğjni belirtiyordu.
Bununla birlikte Fransa Baş-
bakanı Eduard BalUadur ikili
görüşmeden pek de memnun
kalmadığmı her fırsatta belirti-
yor.
Balladur konunun AT ülke-
lerinin bütünlüğünü bozar bir
tehdit halinc geldiğini de vurgu-
ümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması
Uruguay Raundu'nun 15 Aralık Zirvesi yaklaşırken;
Washington, Paris'in "tanm ürünlerinin sübvansiyonu"
konusundaki katı tutumuna ve "GATT'ı veto ederiz"
çıkışına karşı, Fransa'yı "dünya ticaretinden
dışlamakla" tehdit ediyor.
çok rahatsız olan ülke Fransa.
Fransa ABD tarafına özel-
likle tanm tıcareti, görsel ve işit-
sel ürünlerin ticareü ve dünya
ticaretini kontrol altında tuta-
cak bir kurumun oluşturulması
konulanndaki isteklerini dik-
kate almaması halinde GATT
anlaşmasını veto edeceği tehdi-
dini savurmuştu.
Son gelişmeler
Arahğın 15'inde yapılacak
olan zirve öncesi son gelişme
AT ticaret görüşmecisi Sir Leon
Brittan ile Amerikan ticaret gö-
rüşmecisiMickey Kantor ara-
sında Washington"da yapılan
göriişme oldu.
Görüşme öncesi bir açıklama
yapan Kantor Fransa'nın tutu- NAFTA
munun devam etmesi halinde
dünya ticaretinden soyutlana-
cağını vurgulayarak ABD'nin
tutumunun ise çok acık oldu-
layarak. ABD'yi "AVnin bö-
rünlüğünö bozmaya çalışmanın
hetn yararsız hem de tehlikeli bir
kumar olıır" diverek uyardı.
GATT Uruguay Raundu
öncesi ABD Temsildler Mec-
lisi'nin ardından da senatosu-
nun NAFTA'yı onaylamasmın
Clinton yönetimini çok rahat-
latüğj bir gerçek.
NAFTA sonrası APEC olu-
şumunun da kısmen de olsa ha-
yata geçirümesi ABD hükü-
metinin hanesine bir aru puan
olarak yansıdı.
Clinton'ın tavn
Toplantı öncesi Beyaz Sa-
ray'da Clinton yönetiminin
ekonomik yardımcılanndan
Bonınaıı Cırtter Clinton'ın ge-
rektiğınde GATT görüşmeleri-
ni reddebileceğini,
ancak iyi düzenlen-
mış bir GATT tek-
lifını benimseyebi-
leceğini söyleyerek,
bir anlamda Ame-
rika'nın görüşme-
lerdeki bakış açısını
çiziyor.
Amerikan yöne-
timinin toplantının
sonunda bir sonuç
alınamaması halin-
de çıkabilecek bü-
yük ticari tehlikelerin bile göze
alabileceği Cutter tarafından
da açıkça dile getiriliyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında
şimdı ABD'nin GATT görüş-
melerinde başta Fransa olmak
üzere AT'nin isteklerine ne öl-
çüde cevap vereceği de merak
konusu.
DÜNYA EKONOMİSEVE BAKIŞ
ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
Avrupa'da politik konsensüs zayıflıyor
A vrupa'da gerek hükümette gerekse
^k de muhalefette olsun, geleneksel
/ M merkez partilerinin karşılastıkları
/ M bellı başlı ekonomik ve politik so-
•*• -*- runlara çözüm üretmekteki ba-
şansızlıkları, soğuk savaşın bitmesinin etkile-
riyle bırleşmeye başladı. Bu gelişme, II. Dünya
Savaşı sonrası dönemde Avrupa'da egemen
sermaye birikim tarzının duzentenmesinin
üzerıne oturduğu politik konsensüsü tehdit
etmeye başladı. Böylece, 1980lerin sonunda
başlayan ekonomik durgunluğun etkıleriyle
birlikte global ekonomik krızin yeni bir aşama-
ya girmesinin ilk belirtilerıne şahit oluyoruz.
Ekonomik politikada kısırlık
Bugün Avrupa'daki hükümetlerin durumunu
aşağı tükürsen işsizlik ve yoksullaşma, yukarı
tükürsen bütçe açıkları ve borçlanma olarak
tarif etmek mümkün sanırım. Hükümetler
1980'ler boyunca enflasyona karşı mücadele
ettiler ve "büyük bir zafer" kazandılar. Ne var
ki bu bir Phyruss zaferı oldu. Gelınen noktada,
enflasyona karşı ızlenen politikalar artık eko-
nomik durgunluk ortamında sorunlan ağı-
rlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu yüz-
den hükümetler ne yapacaklarını bilemez hale
geldi. Kamu maliyesi buna iyi bir ömek Av-
rupa'da ortalama bütçe açığının GSMH'ye
oranı 1989'da %3 iken 1993'te %7'ye çıktı
1980'de kamu borçlarının GSMH oranı %43
iken bu rakam da 1993te %66'ya ulaştı. Bir
OECD araştırması bu açığın önemli bir
kısmının devrevi değil yapısal olduğunu, yani
ekonomik toparlanmanın başlamasıyla birlik-
te ortadan kalkmayacağını tespit etti. öyleyse
devletlerin malı knzi ekonomik toparlanması-
rasında da devam edecek. Bütçe açıklarını ve
kamu borçlarını azaltmanın yollarını hangi ikti-
satçıya sorsanız size hemen kolaylıkla söyler:
Hükümet harcamalarını keseceksiniz ve vergi
gelirlerini özellikle dolaylı vergilere yüklene-
rek arttıracak, sermaye gelırlerine ıse dokun-
mayacaksınız. Ama hükümetler için bu tedbir-
lerı almanın, politik maliyeti çokyüksek. Genış
seçmen kitlesı başka başka, canını yakmaya-
cak çözümler istiyor. Hükümetlerde ıse bu yok.
Durgunluk sırasında işsizlik Avrupa'da 1990'-
da ortalama %8.7'den 1993'te %11'e çıktı.
1994te işsizliğin %12'yi geçeceğı tahmın edilt-
yor. Bu koşullarda hükümetler, "çaresız" ka-
mu harcamalarını azaltmak ıçın ve gelirlerini
ârtftrmak içın ve bu aracfa sermaye bırikimine
destek olmak için sosyal harcamaları kesme-
Avrupa'daki ekonomik kriz işçileri sokağa dökrü.
ye, kamu işletmelerıni "uygun" fiyatlarla özel
sektöre devretmeye ve de emek pazarmı daha
elastik bir hale getırmek içın yenı yasalar çı-
karmayaçalışıyorlar. Bu ise hem genel olarak
yoksulluğu hem de ışsızlıği arttırarak sosyal
istikran tehdit ediyor.
likler yaşanacağına işaret etmiştim. Geçen
haftalarda bu gergınlikler birbiri ardına su yü-
züne çıkmaya başladı.
Hükümetler ücretleri düşürmek ve emek pa-
zarını yenıden şekillendirmek işine kamu sek-
töründen başladıkları için ılk çatışmalar bura-
dasuyüzüne çıktı. FransızHavayolları işçileri,
hükümete sert bir şekilde. yürüyüşlerle, polıs-
le çatışarak, pıstterde lastik yakarak, etrafı tah-
rıp ederek cevap verdiler. fngiltere'de Tower
of London'daçalışankamugö-
revlileri greve çıktılar. Italya'-
da işçiler büyük sokak gösterı-
lerı ve grevler düzenledıler.
ispanya hükümetı ile sendika-
lar arasında sürmekte olan
"toplumsal anlaşma" pazarlı-
kları geçen hafta çıkmaza gırdı
ve birdenbire geniş çaplı ve
son derecede kızgın bir işçı
kitlesi genel grev çağrıları ile
sokaklara döküldu Hatfa so-
nunda Belçika'da da "toplum-
sal anlaşma" pazarlıkları ka-
raya oturdu ve genış çaplı bir
genel grev ılan edıldı Alman-
ya'da ise çatışma ozel sektör-
de patladı, metal işçileri sendi-
kası ile metal sanayii ışveren-
ler sendikası savas çığlıkları
içinde karşı karşıya geldıler.
Avrupa'da kış soğuk geçerken sos-
yal atmosfer fıızla ısınıyor
Bu sütunda, bırçok defa, Avrupa'da politik
ortamın ısısının yükselmekte olduğuna ve hü-
kümetler emek pazarına müdahale etmeye
başlayınca endüstriyel ilişkilerde ciddi gergin-
Bu arada işçılerin protesto eylemlerinin. gıde-
rek işyerlerini hedef alan grevlerden zıyade
sokaklara dökülmek şeklinde, bugüne kadar
pek sık görülmeyen, yeni bir özellik kazan-
ması eğilimi ıse sosyal barışın hızla yıpran-
dığının bir başka göstergesıydi. Fransa'da ve
Yunanistan'da ışçi eylemlerinin yanı sıra öğ-
rencıler de protesto gösterıleri düzenlediler.
Ve İtalyan seçimleri..
Son yıllardakı politik gelişmeleri iz-
leyenler, ekonomik krizin etkîlerinın insanlar-
da bir ümitsizlik, şaşkınlık, belirsızlik ya-
rattığını ve bu ortamda da mistik, akılcı olma-
yan ve esas olarak hayalı düşman veçözümle-
rin öneçıkmakta olduğunu görüyorlardı. Doğa
üstü mistik güçlerden medet umma, fal, okült
vebenzeridahaazzararlı uğraşıların yanı sıra
ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve nihayet faşist
hareketler gıbi son derecede tehlikeli eğilim-
ler de güçlenmeye başlamıştı. Bu gelışmele-
rin nasıl sonuçlara yot açabileceğı ve orta va-
dede ne anlama geleceğinı ıse italyan seçim-
leri gösterdi Bir yıldır skandallarla çalkalanan
İtalya'da yerel seçimlerde ülkeyi 45 yıldır yö-
neten merkez partilerı çöktüler. Politik yelpa-
zenin sağ ve sol uçlarındaki partıler büyük ka-
zanımlar elde ettiler. Adını değiştırmış olan
komünist parti ıse ancak bir serı ittifaklarla du-
rumunu koruyabildı. Komünızm tehlikesinin
kalkması soğuk savaş döneminın partilerini
bırden bire politikasız bırakırken yöneticı taba-
kanın arasındaki uzlaşmaları dağıttı. Bu duru-
mun bir sonucu olarak kirli çamaşırların ortalı-
kta yıkanmaya başlanmasıyla patlayan skan-
dallar da halkın bu partilere ve kadrolara gü-
veninı alabildiğince yıkmıştı. Sonuç, Mussoli-
nı'nin torunu tarafından yönetilen faşist ve
ayrılıkçı Kuzey Lıgası'nın kazançlı çıkması
oldu. İtalyan seçimleri gösterdi ki Avrupada
merkez partileri geriliyor, politik uçlar, bölge-
cilik güçleniyor. ırkçılık, yabancı düşmanlığı
yükseliyor. Seçmenin geleneksel tavrı deği-
şiyor ve protesto oyları büyük onem kazanı-
yor. Birçok Avrupa ülkesinde büyük (çoğu ko-
münist veya Hıristiyan demokrat)sendika kon-
ferasyonlarının (birinin komünist partilere, di-
ğerinin hükümet partılerine yakın olmasından
dolayı) gerılemesi ile ışçi sınıfı üzerindeki
kontrollerinın azalması da konsensüsün he-
men her düzeyde yıkılmakta olduğunu ima
ediyor. II. Dünya Savaşı sonrası dönemın ege-
men sermaye bırikimi tarzının duzenlenmesı-
nin kurumlan, refah devletı ve merkez partileri
bir bir yıkılırken, sendıkalar zayıflarken politi-
kada önemli bir boşluk doğuyor. Bu boşluğu
doldurmaya hazırlananlar arasında faşist par-
tilerin olması da durumun vehametinı attırıyor.
ANKARAPAZARI
Aşiret Cumhuriyeti mi?
Kürt sorununun çözümü için alınan önlemlere her ge-
çen gün yenileri ekleniyor. Bu doğaldır. Ancak geçen
hafta on iki dolaymda aşiret reisinin Ankara'ya çağrı-
Imaları ve en üst düzey yöneticilerle yaptıkları
görüşmeler bu konuda çok ilkel ve geriye dönük bir
yaklaşımı simgeiiyor.
«Ankara'ya çağrılan aşiret reisleri öyle sıradan reisler
değilmiş; basına yansıdığı gibi. yaklaşık bir milyon kişiyi
"temsil" ediyorlarmış.
Öncelikle belirtelım ki bu toplumun tümünü ya da belli
bir kesimini "temsil" yetkisi ya seçimle işbaşına gelen
yöneticilerin ya da yasalara göre atanan kamu görev-
lilerinin olabilir. Aşiret reisliğinedayalı "tems;7"ilecum-
huriyet kavramı, hiçbir biçimde bağdaştırılamaz.
ikinci olarak, sözü edilen aşiret reislerinin, devletin
TV'sinde ve basındaki açıklamaları. "devlet yanlısı" ol-
duklarını kanıtlıyor. Hele bunlardan birinin Cumhuriyet-
te yayımlanan demeci çok ilginçtir. Reis, devrim
öncesinin Fransız krallarını anımsatır bir anlayışla "TC
Devleti'yim ben... Devlet benim" diyebiliyor.
Sömürünün ve baskınm bu somutlaşan biçimi devlet
ise, devletin başka düşmana gereksinimi yok demektir.
Reisler, üçüncü olarak, hükümetten olan istemlerini
sıralıyorlar. El bombası, roketatar ve havan gibi etkili si-
lahlar istiyorlar. Yalnız silahla da yetinmiyorlar. Bir an
önce 11 bin 900 yeni "korucu" kadrosunun kendilerine
verilmesinı öneriyorlar. Korucuların maaşlarının arttırı-
Imasını ve sosyal güvenlikten yararlanmalarını da istek
listelerine ekliyorlar.
Daha önemlisi, kendilerini yargıç yerine de koyuyor
ve demokratik(l) bir tutumla, kimi gazete ve derneklerin
"kapatılmasını" isteyebiliyorlar. Ve terör sona ererse
halkın hiçbir sorunu kalmayacağını müjdeliyorlar.
Neredeyse, Osmanlı Devleti'nin 1808de ayan ile
yaptığı Sened-i Ittifak benzeri biryaklaşım sergileniyor.
Anlaşılan hükümet Kürt sorununun çözümünde
askeri önlemleri tamamlamak üzere aşiret reislerine
dayalı bir sivil politika arayışınagiriyor.
Büyük yanlış da bu noktadan başlıyor.
• • •
Terör olaylarının tırmanışa geçtiği 1985 sonrasında
yaşananlar, Türkiye'nin aşiret reisi-toprak ağası devlet
üçgenine dayalı "geleneksel" Güneydoğu politikasının
kökünden yıkıldığının en somut kanıtıdır.
Türkiye'nin geçmişte uyguladığı politikalar tümüyle
ağa-aşiret reisi kavramlarına dayanır. Tüm siyasal
partilerin yapılanmasından kamu yönetiminin
biçimlenişı ve işleyişıne dek, bu olgu geçerlidir.
Yöreden seçilen mılletvekıllerinin tamamı, parti ayrımı
yapılmaksızın, ağa-aşiret kökenlidır denilırse. bu yanlış
olmaz
Geleneksel politikalar o ölçüde ağa-aşiret çıkarına
oturtulmuştur ki bölgenin ekonomik ve toplumsal
yapısını inceleyen bilimsel çalışmaların yapılmasına
bile olanak tanınmamıştır. Çeyrek yüzyıl öncesinden
başlayarak bilim adamı İsmait Beşikçi'nin başına
gelenler ortadadır. Son olarak arkadaşımız Oral Çalı-
şlar'ın kitabının yasaklanması da o anlayışın son
halkasıdır
Ağa-aşiret temelıne dayalı pohtikaların sonunda varı-
tannokta; ateştir, gözyaşıdırve kandır. Güneydoğu, aşi-
retlere dayalı bir yaklaşımla yonetilememiştir.
Hükümet yeni aşiret yaklaşımıyla bu başansız poli-
tikayı sürdürmek isterse. geleceğin daha ağır bunalı-
mlarının tohumunu atar.
Oysa gelişmeler ve kosullar, tam tersine bir yaklaşım-
la, yöre halkına yönelik politikaların uygulanmasını ge-
rektiriyor.
• • •
En son 1991 Genel Tanm Sayımı sonuçlarına göre
ülkemizde 2500 dekardan büyük tarımsal işletmeierin
yüzde 92si bu bölgede bulunmaktadır. Buna karşılık
bölgede tarımla uğraşan hane halkınm yüzde 38'den
çoğunun hiç toprağı ve hayvanı yoktur. Yoğunlaşan
terör, asırlardır süren bu eşitsiz toprak dağılımını daha
da olumsuz bir duruma getirmiştir.
Yörede toprak ağalığına ve aşiret reisliğine dayalı bir
baskı ve sömürü düzeni varlığını sürdürüyor.
Türkiye 1980li yıllarda yatırımlarının ağırlığını GAP'a
vermiş ve 1993e dek yaklaşık 21 milyar dolar harcama
yapmıştır. Yine Türkiye, yoksul halk kitlelerinden 1994'te
"ek vergilerle" 60 trilyon lirayı teröre karşı kullanmak
üzere toplayacaktır.
Tüm bu ekonomik kaynaklar yöre insanının toprak ve
iş sahibi olması, dahadoğrusu ekonomik özgürlüğü için
kullanılamıyor Düzeltilmesi gereken yanlış budur.
Türkiye, Güneydoğu'yu ağa-aşiret eliyle yönetim
mantığından bir an önce kurtulmalıdır.
GAP'ı eksen alan bir bölgesel gelişme projesi, toprak
reformunu da içeren ekonomik gelişme, toplumsal dü-
zenleme ve demokratik yönetim öğeleriyle, hiç zaman
yitirilmeden yaşama geçirilmelidir.
Yöre halkının her türlü terör, baskı ve sömürüden kur-
tulmasının yolu da, ülkenin bu yıkım sürecinden kurtul-
masının yolu da buradan geçiyor.
Ihtiyacınıza uygun
forklift, Çukurova'da1.5ton'dan 8ton'a kadarkaldırma kapasitesi
2 m'den 6 m'ye kadar kaldırma yüVsekliği
Kağıt bobin, balya, yana kaydırma ataşmanları
Kullanım maliyeti en düşük, en yeni teknoloji ile çalışan,
ihtiyacınıza uygun bir Çukurova Forklift mutlaka vardır.
OUKUROVA Çukurova İthalat
ve İhracat T.A.Ş.
(312) 287 33 00 (12 ha), OIVAHBAKm (412) 235 76 00 (7 hal), İSTANBUL - KARTAL (216) 395 34 60. ÇUKUROVA
* *
AOANA. (322) 435 11 47 (5 hal). ANKARA
İSTANBUL - TOPKAPI . (212) 567 88 18 (12hat). İZMİR (232) 388 24 75. BURSA ( 224) 255 36 51. KAYSER^ (352) 336 91 68
KONYA (332) 236 05 90 - 236 31 71. KÜTAHYA (274) 216 33 42 MARMARIS (252) 412 24 75. TRABZON (462) 325 37 47 • 325 02 87
Rusya'da lıavacıiık karmaşası
Ekonomi Servisi - Bir zaman-
lar dünyanın en büyük havavo-
lu şirketlerinden biri olan Sov-
yet Aeroflot Havavollan, ko-
münist sistemin çöküşünden
sonra dağıtıldı. Bunun sonu-
cunda Rusya'da şu anda 321
küçük havayolu şirketi ortaya
çıkü.
Ancak şu anda Rusya'da ha-
vayollan şirketleri güvenlik
açısından tam bir kaos yaşıyor.
Rus Hava Ulaştırma Ba-
kanlığı Yardımcısı Valer)1
Kas-
yenenko durumun çok ciddi bo-
yutlara ulaştığını belirterek "Re-
formlar bünyesinde Aeroflot'un
faaliyetine son verildikten sonra
yûzlerce ufak havayolu şirketi
kuruldu. ancak bunlar güvenilir-
likten uzak \e müşterhe yeterli
rahatlığı veremiyor" dedi.
Kaza sayısında artış
Rakamlar da bunu kanıtlı-
\or. Rusya'da 1993 yılının lk on
ayında meydana gelen kaza
sayısı 24. 1992 yılının aynı dö-
neminde ise bu rakam 10 idi.
Uzmanlann görüşlerine göre
Rusya'daki küçük havayollan
şirketleri çok fazla kar edeme-
dikleri için kendilerini de yenili-
yemıyorlar. Bunun sonucu ola-
rak Rusya'da havayolunu ter-
cih eden yolcu sayısı 1993'ün ilk
9 ayında geçen senenin aynı dö-
nemine oranla yüzde 30 düştü.
Kasyenenko. Avrupa ve
ABD'nin küçük uçaklarlann
yerine dev boyutlu uçaklarla
hizmet venne\e başladıklannı
ifade ederek devletin tüm hava
trafığini ve küçük şirketleri de-
netim altına alarak yolculann
güvenliğini %e rahatlığını sağla-
ması gerekLliğini ifade etti.
Rus hava trafığinin son bir
yılda yüzde 30 oranında yoğun-
laştığı bildirilerek bunun büyük
tehlikeleri de beraberinde getir-
diğı belirtiliyor.
Bu kadar fazla şirketin azal-
tılması yolunda çeşitli önenler
de ortaya atılıyor.
Kimi uzmanlar devletin kre-
di vermek ya da yardım etmek
yoluyla şirketlerin kendi ken-
MERKEZ BANKASIKURLARI 27KASIM 1993
CİNSİ
lABDDoları
1AlrnanMarkı
1 AvustralyaDoları
1 AvusturyaŞılini
1 BelçıkaFrangı
IDanımarkaKronu
1 Fın Markkası
1 Fransız Frangı
1 HollandaFlorinı
11sveç Kronu
1 isvıçre Frangı
100 italyan Liretı
UaponYeni
IKanadaDoları
1 Norveç Kronu
1 Sterlin
1S Arabistan Riyalı
DftVİZ
AUŞ
13678.59
7992.16
9066.17
1136.90
377.55
2016.45
2347.45
2311.28
7124.26
1628.72
9128.19
807.23
125.89
1029472
1839.93
20244.31
3647 62
SATIŞ
1370600
8008.18
9034.34
113918
378.31
202049
2352.15
2315.91
7138.54
1631.98
9146.48
808.85
126.14
10315.35
1843.62
2028488
3654 93
EFEKTİF
AUŞ
1366491
798417
893018
1135.76
373.77
199629
232398
2308.97
7117.14
1612.43
9119.06
799.16
124.00
10140.30
1821.53
20224.07
3592.91
SAT1Ş
13747.12
8022.20
911159
1142 59
37944
2026 55
235921
2322.86
7159.96
163688
9173.92
811.28
126.52
10346.30
1849.15
20345.73
3665.89
dinı yenilemesinı ve insanlann
güvenliğinin sağlanmasmı sa-
vunurken kimi uzmanlar da
devletin işe hiç kanşmamasını
ve piyasanın belli bir zaman
sonra kendi kendine şirketler
arasındaki birleşmeyi sağla-
yacağını savunuyorlar.
Sonuç olarak bir zamanlar
dünyanın en büyük havayolu
şirketi olan Aeroflot'un faali-
yeünin sona erdirilmesi şu anda
yolculann hayatını oldukça
güçleştiriyor.
PAPRAZ KURLAR
1
1.7115
1.5088
12.0315
6.7835
5.8270
5.9182
1.9200
139.66
8.3984
14985
1694.50
106.66
13287
74343
3 7500
iStarllK
1ECU:
SDR:
SDR:
MDD0UUU
AtaaıMarfcı
AvntralyaMan
Anstvyı ŞHtl
DniaarkaKiHNM
HiMapttası
FrmaFfMtı
MHMarMrni
İspaaysl Pentası
IsvtçKroM
Isviçpt Fmıı
halyaUpMi
KaMtfaDrian
RMPVSÇ HPHI
S.APaHStU Rlyin
1 4800AND4İM1
1 1238AMDtlWl
13847 »10 Dfhn
18978 54TL