18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21KASIM1993PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Atatürkçülüğün Gerçekçiliği Sürekli bir toplumsal aydınhk. yeni yaşam biçiminin, akıla ve pozitivist dünya görüşünün zihinlerde "biiinç" durumuna gelmesiyle, sonsuza degin değişerek ve dönüşerek. yeniden biçimlenerek sağlanabilir. Bu yüzden, Mustafa Kemal, "de\Tİmcilik"i, bir ilke olarak benimsedi. VECİHİ TİMUROĞLU A tatürkçülük, tarih sah- nesine. bir felsefe akımı. bir öğreti ya da bir öğre- tinin pratiği olarak çık- madı, tarihin bir zonı olarak belirdi. Osmanlı İmparatorluğu. birinci em- peryalist bölüşüm savaşı'na bir yandaş olarak kauldı Anglo-Sakson emper- yalizmıne karşı Germen-Roma bağla- şıklığının yanında yer aldı. Turan düşçülüğû, Osmanlı aydınlanran geç kalmış milliyetçilik duygulannı kam- çılamıştır. Çağdaş bilimsel gelişmeden yoksun, çağdaş teknolojiye vabancı Osmanlı için, bu. gerçek bir seriivendi. Her kurumuyla ortaçağ görüntüsü ve- ren Osmanlı, öyle bir savaşa girmişti ki, bu savaşı zaferle noktalasa bile, ta- rih sahnesinden silinecekti. Tanhçiler. bu durumu düşünmüyorlar nedense! Osmanlı. Birinci Düma Sa\aşı'nın pi- yonu bile değildi. Çünkü, bölüşümden Orta Asya pastasını istıyordu. Allahü- ekber dağlannda. askerinin ayağına postal gıydıremeven Osmanlı'nın Mâ- verâ-ün nehr' ın kıyılannda safa sür- mesine izin veren tarihsel koşullan saptamış bir bilim ycktu henüz. Gü- nümüzde de, bu gerçek. gecerliğini ve eerçekliğini koruyor. Mustafa Kemal. tarihin zoruyla or- taya çıkmış olan bu tabloda görünür. Tabloda, Mustafa Kemal'in dışında bütün fıgürler belırsiz. bütün renkler kirlidir. Tarih sahnesinden silinmiş devletin halkı şaşkındır. çünkü ortaya çıkmış durumu değerlendirecek, bu duruma göre yeniden örgütlenecek ta- nh bılincine sahip değildir. Mustafa Kemal. bu yüzden milliyetçi olmuştur. Ama. ırksal ve dinsel öğeleri, kavra- rrun özünden uzaklaştırarak milliyet- çîlîğj salt tarih bilinci kökenine oturt- tu. Mustafa Kemal, Anadolu halkıru emperyalizme karşı örgütlerken tari- hin zoru ile tarih sahnesinden silinmiş Osmanlı, bu örgütlenmeyi engellemek için emperyalizmle işbirliği yapıyordu. Mustafa Kemal, insanhk ailesi içinde yalnız bırakılmış mazlum Anadolu halkının "tarihsel hakkı"nı alabilmek için tek dayanağının yine halk olduğu- nu kavradı. Bu yüzden, Mustafa Ke- mal, halkçılık ilkesini, tarih bilincının ıtici gücü olarak ortaya atü. Halkı kurtaracak tek güç. yine halktır. Em- peryalizmin 'İKH ve sömür" politikası- nı geçersiz kılabilecek tek güç *tıalk'"- tır. Halkın bilinci, "ulus" kavramını olgunlaştıracak siyasal düzeye getire- bilirse. her türlü işbırliğini yenılgiye uğratabilirdi? Halkın gücü ıle, halkın "ulusal örgütienme bilincP'ne ermesiy- le kazarulan bağımsızlık. kuşkusuz. "saltanata" teslim edılemezdı. Musta- fa Kemal, çağdaş egemenliğin bir "aile egemenliği". bir "zümre egemenliği" olmadığını, tarihten öğrenmekle kal- mamış. Anadolu'nun karanlık günle- rinde bütün gerçekliğiyle yaşamıştı. "Egemenlik, bağsız ve koşulsuz ulusun- dur" (Hakımıyet, bilâkayd ü şart mil- letindir) öneımesi. toplumbilimsel bir gerçeklik olarak, tarihin bir zoru bıçi- minde çıkmıştır ortaya. Mustafa Ke- mal. bu tarihsel nedenlerin sonucu olarak "cuınhııriyetçi"dir. Emperya- lizmi yenen halk, egemenlik hakkını kimseye tanımaz. Mustafa Kemal. sal- tanata saygıh davransaydı, Anadolu ihtılalini gerçekleştırmiş halkımız, "GazP'sine saygı duymazdı. Mustafa Kemal, Erzurum'da ve Sı- vas'ta, bağımsızlığın diri tohumlannı ekerken. ulusal egemenliğin koşullan- ru saptarken "'hilafet", kara dilli fetva- lanyla. kara dinli kullannı, bağımsızlık savaşı veren "kalpaklılar"'ın üzerine saldırtıyordu "Hilafet ordulan", kuv- vacılan İngiliz ve Fransız silahlanyla vuruyorlardı. Camıler ve mescitler. kara dillilerin uşakhk vaazlanyla çınlı- yordu. Mehmet Akif ve Börekçizade Fuat Efendi, ak yüreklenyle soylan tü- kenmiş Müslümanlardandı. Erzu- rumlu Raif Efendi de. bunlara uzaktan katılanlardandı. Galip Hocalann haç- lan da. Demokrat Partı iktidanyla koltuklannın altından Amerikan yal- dızıyla parlatılmışolarak çıktı. Musta- fa Kemal. Şeyhüİ İslam Dürnzade'nin idam fermanını boynunda taşıdığın- dan, ku\a-yi Milliyeciler'in dökülen "ilk kanlannda" hilafet fetvasının ağı- sını. göğüslennde "nakşi kurşumT'nun yarasıru gördüğünden. aklı imana boğduran "dinsel yönetim ve öğretim potitikasTna büv ük bir gereksinim ol- duğunu kavramıştır. Bu yüzden "laik- lik"i, ulusumuzun yaşam felsefesi ola- rak, birdev let ilkesı >apmıştır. Bu ilke. Türk hukukunun en köklü kavramı- dır. Devrim ve devletçilik Mustafa Kemal, Ankara"da. ulusal devletin temel harcını atarken. -Kuva- yi Milliyecileri koruyacak tek bir dev- İet gücü yoktu. Yurdumuzu. İzmir'- den Ankara'ya doğru işgale başlarruş Yunan ordusuna karşı "ulusal ordu" kurabilmek için Türkiye Büyük Millet Mechsı Hükümetı, beş yüz lira bula- mıyordu. Halk aç ve açıktaydı Sekiz yıllık sürekli savaşlann parasal ve in- sansal yükünü sırtında taşımış halkın verecek tek kuruşu voktu. Onuru. kişi- liğı ve tanhsel birikimi vardı, ama. maddi katkıda bulunacak tek bir buğ- day tanesi bile bulamazdı. Bir ulusun. bağımsızlık savaşı verirken içine düş- tüğü bu durumu. Mustafa Kemal. bütün acılığıyla yaşamıştı. Bağımsızlık savaşı kazanıldıktan sonra. "hürteşeb- büs"ün yaratıcı gücüne emanet edilen iktisadi kalkmma politikası, l930"lar- da. halkımıza ekmek, bez. gaz ve şeker bulamadı. Çırağan Sarayı'nda milyar- larca lıraya kızlannı ve oğullannı dün- yaevıne sokan türediler, halkımızın yoksunluğunu hâlâ kavrayamamışlar- dır. Mustafa Kemal. yaşadığı tanhsel gerçeğin gereği "devletçi" oldu. Baraj- lan, yollan. limanlan. havaalanlannı devlete yaptıranlann. "serbest pazar!" şarkılanna. Atatürkçülerin kulaklan bunun için tıkahdır. Tarihin hiçbir aşamasında, toplum- sal devınimi durduramazsınız. Tarihsel akışı tersine çevirmeye kalküğınızda, toplumsal karmaşa (kaos) bütün yo- ğunluğuyla yeniden yaşanmaya başla- nır. Kımi zamanlar. tarihsel gidiş, bir sarmalın (helezon) eğrisine uyup geri- ye dönüş eğilimı gösterse bile, toplu- mun diri güçleri. karanlığa göz kırpan- lara aydınlığın eücünü gösterebilmeli- dır. Sürekli bir toplumsal aydınlık. yeni yaşam biçimınin, akılcı ve pozitivist dünva görüşünün zihinlerde "biiinç" durumuna gelmesiyle. sonsuza değin değişerek ve dönüşerek, yeniden bi- çimlenerek sağlanabilir. Bu yüzden, Mustafa Kemal. "devrimcilik"i. bir il- ke olarak benimsedi. Türk toplumu- nun ortaçağ karanhğından çağdaş dünya aydınlığına çıkması. onun sağ- ladığı toplumsal değışımle geçirilmiştı. Atatürkçülüğün. yaşanmış tarihten kaynaklandığını görüyoruz. Yaşan- mışın gerçekçiliği, deneyimi. hiçbir zaman geçerliğini yitirmez. Ancak, kendi doğnıltusunda yeniden biçim- lendırilir. yeniden biiinç durumuna ge- tirilir. Yeniden biiinç, eski tarihsel koşullan yeniden yaşamak anlamını taşımaz. Çağdaş sorunlan. "yeniden bilinçlenme" ile çözümleyebiliriz. Ata- türkçülüğün yeniden bilinçlenme süre- ci. kim hangi davulu çalarsa çalsın. katılıma, toplumcu öğretiyle süslene- cektir. PENCERE Kara Yan.. ARADABIR tLHAN MİMAROĞLU New York'lm Marilyn Monroe Operası "Tipim değil" derlerdi kızlar. Hep diyorlardır belki. Kızların tekelınde saydığım bu deyimi, tek bir kez kullan- mak üzere ödünç alacağım onlardan, Marilyn Monroe'- yu ne gözle gördüğümü özetlemek için. Ne kulakla işittiğim de var işin içinde. Görmüş ve işit- miş olmakla kalmadım onu; sik sık görüyorum ve işitiyo- rum. Girdiği rollere bir boşluk veriyormuş gibi geliyor bana. Şarkı söylesin diye beklerim çoğu kez. Poptürün- de iyi bir şarkıcıdır. Ne ilişkisi ver bu değerlendirmenin Marilyn Monroe operasıyla? ilişki şurada ki, hiç kimse onun yerine geçe- mez. Yalnız onun değil, hiç kimse bir başkasının yerine geçemez. Tanımamış olduğum (hele tanıyamayaca- ğım) kişilerin tekliği bir özellik taşımıyor olabilirse de tanıdıklarımın tekliğinde büyük bir özellik var. Ingiltere Kraliçesini çocukluğumdan beri biliyorum. İngiliz kral ailesi içinde büyüdüğümü sanmayınız. Belgesel filmler- den biliyorum. Bir yapıntıda onun yerine bir oyuncu çı- karsa "bu kadm o kadın değil" derim. Oysa Madame Recamier'yi göremedim ve göremeyeceğim. Davkl in yaptığı resimden öte tanımıyorum onu. Bir oyuncu Ma- dame Recamier'yi bana nasıl tanıtırsa onu o gözie gör- mek zorundayım. Olsa olsa, "O kadm gerçekten böyle miydi acaba?" diye düşünürüm. Ama filmlerde Marilyn Monroe rolüne çıkan oyuncuları yutamıyorum bir türlü. Opera sahnesinde yutturmacaya katianmak daha ko- lay olabilir. Hele balkonun uzaklıklarından bakarken, sahnedeki oyuncunun Marilyn Monroe'ya iyi benzetil- miş olmasıyla yetinebilirdim belki, yanıma dürbünümü almamış olsaydım. Almış olduğum ve kullandığım için, "Marilyn" operasının başoyuncusu Kîrthryn Gambero- ni, daha çok Jayne Mansfleld e benziyormuş gibi geldi bana. Soprano Gamberoni nin şarkıcılığına gelince, söyleyi- şi hiç mi hiç benzemiyordu Marilyn'inkine. Marilyn Mon- roe diye sahneye çıkan bir oyuncu, görünüşüyle ona benzemezse, olmaz. O oyuncu, Marilyn Monroe gibi şarkı söylemeye kalkarsa, opera geleneğinde o da ol- maz. Neye gerek bir Marilyn Monroe operası? Neye mi ge- rek? Akla gelmişken kaçar mı böyle bir fırsat? Çağdaş kültürün iki tanrıçası varsa, biri Marilyn Monroe. Bakar- sınız çok geçmeden bir başka fırsatçı Madonna opera- sıyla ortaya çıkmış! "Marilyn"\n fırsatçısı Ezra Laderman, sıradan bir Amerikan bestecisi Yıllardır adını da müziğini de duy- mamıştım. Gölgede kaldığı uzun süre boyunca yetene- ğınin. geçtim operanın büyüklerinden, diyelim ki bir MenoiU'nin çapına bile yaklaşmış olabileceğini umuyor değildim. Nitekim de umuyor idiysem onu buldum. Or- kestrasında da, vokal yazısında da hiçbir ezgisel seçkin- lik taşımayan, dramatik güce yükselemeyen, soluk, çe- limsiz bir müzik. Herhangi bir Hollyvvood ya da Broad- way bestecisi daha iyi bir Marilyn Monroe operası yazabilirdi. Belki de yazamazdı. "Opera besteliyorum' diye kasılacağı için. Oyleyse nasıl olmuş da New York City Opera "Ma- rilyn"] Laderman'a ısmarlamış? Kimin kimi tanıdığına bağlı bu. Laderman, bir Marilyn Monroe kitabı yazmış olan Norman Rosten'i tanıyormuş. Rosten de Marilyn'i tanımış.Kitabı okurken Laderman, bu konuda bir opera yazma isteğine kapılmış. New York City Opera'nın yö- netmenı Chrlstopher Keene'ı tanıdığı için ona başvur- muş Keene de operayı Laderman'a ısmarlamış. Işler böyle yürüyor. Operanın librettosunu yazmayı da Norman Rosten us- tüne almış. Hem de ozan diye biliniyor Rosten. City Opera da sözler sahnenin üstünde bir perdeye yansıtıl- dığı için, tümüyle ozansılıktan yoksun satırlar birbirini izlerken, Rosten'in yazarlık değerinin gizli kalmış olabi- leceği düşünülemiyordu. Bu ara yazarın, Marilyn'i ger- çek bir kişi olarak ele alırken, öbürlerini uydurma kişiler olarak sunması, hele Marilyn'in üç kocasını tek bir kişi- de birleştirmesi, nedeni anlaşılmayan bir yutturmaca olarak kalıyordu. "Tipim değil" diyebilirim Marilyn Monroe için, kişili- ğindeki boşluktan söz edebilirim, ama filmlerinden tanı- dığım Marilyn sıkıntı bastırmaz. Oysa sıkmtıdan bunala- rak izledim bu operayı. Zor dayandım sonuna değin. Marilyn Monroe'yu sıkıntıya dönüştürmek için özel bir yetenek gerekir. Daha doğrusu, yeteneksizlik gerekir. Laderman ile Rosten yeteneksizlikleriyle birbirlerini bulmuşlar. Bir de yenilik getiriyordu Rosten'in librettosu. Ameri- kan halk dilinin indirgenmekte olduğu iki sözcükten biri- nin, "shit"sözcüğünün, sanıyorum ki operada ilk olarak kullanılması gibi bir yenilik. Rosten ile Laderman'ın or- tak çabalarının en kısa eleştirisi olarak da işe yarar bu sözcük. TARTIŞMA Aykınlık sıradanlığı B azı insanlar. bulunduklan toplumun genel eğitiminin dışında kendilerine eğitim olanağı sağlarlar. tlgi aîanlan geniş olup, her şeyi okurlar. Böylece ortaya, toplum standartlanndan farklı bilgilere ve değer yargılanna sahip bir insan getirirler. Bu insanlar da doğal olarak. genele ters düşen düşüncelere sahiptirler. Bu durum onlan "aykın" diye arulmaya götürür. İnsanhk tarihi bu aykınlanh katkılanyla oluşmuştur. Son yıllarda ülkemizde bir mega olma saplantısı var. Herkes adını duyurmak, popüler olmak için en olmadık açıklamalarda bulunuyor. Olmadık davranışlan yapıyor. İşin kötüsü bu aykın olma hastalığı her kesimden insanı sarmış durumda. Şimdi de Cumhuriyete aykınlık olsun diye ikinci cumhuriyet dediler ve aykınlık modacılan hemen de ayak uydurdular bu düşünceye. Lozan'ı aykınlık olsun diye kötülediler. farklı olalımdiyeSevr'i savunuyorlar. Büyük önder Atatürk'e aykın olabilmek için "küçük bir kukla" dediler. Aykın bir iş v apalım diye yeterliliği beİirlenmemiş birinı kadın diye başbakan yapülar. Aykın olabilmek için birbiriyle vanşan bu insanlar, zamanla fikırsız, tutarsız sözlerin. davranışlann anlamsızlığını yandaşlannı görerek anlıyorlar. Çünkü bu "ben aykın oldum" diyen insanlann çokluğu bu hastalığa yakalanmış insanlann "sıradanlığım" gündeme getırivorarük. Ve bu mega hayaller taşıyan aykın modaalar yüzünden ülkede. yazının başında belirttiğimiz faydacı-aykın olmak için "düşünmek" gibi olağan bir şey \eterh duruma geldi. HakanAdanır Sabahın körü... Karanlık... Işık olmadı mı, ortalık kapkaradır; elektrik düğmesine dokundum... Oh!.. Gazeteler gelmiş mi? Evet. Gelişigüzel sayfaları çevi- riyorum, gözüm bir habere ilişti: 1 'Karayalçın 'dan kara tablo!..'' Karayalçın demiş ki: "Gelir dağılımı en kötü 10 ülke içinde yer alıyoruz." Kara Murat ıçimizi mi karartıyor?.. Karaoğlan da öyle -değil miydi?.. Bunlarda kara kaş, kara göz, kara saç, ka- ra ten. kara bıyık!. Yedi kuşaktan beri halkın dilinden düşmeyen Pir Suttan Abdal ne demiş: Ağaçlarda yeşil yaprak Bastığımız kara toprak Bir halk türküsü: Karadır bu bahtım kara Sözüm kâr etmiyor yâra Gazeteleri okurken kara kara düşünmeyebaşladım... Dışarda karayel esıyor... Karakışa az kaldı... • Vaktiyle pasaportunu yitiren bir kaptan, yeniden çı- kartmak için ilgili devlet dairesine başvurmuş; yetkili memur gereklı bilgıleri almak için soruyor: -Adın ne?.. - Kara Ali. - Nerde doğdun? - Karabiga'da... -Gemininadı? -Karayunus... - Nereden geliyorsun?.. - Karadenizden... -Yükün?.. -Karaboya... - Nereye gideceksin?.. -Karamürsel'e... - Dönüşte limana uğrayacak mısın?.. - Hayır; orada gemiyi karaya çekeceğim, Karaman'da Karadağlı Kara Mustafa'yı gördükten sonra karadan Mekke-i Mükerreme 'ye gidip kara donlu Beytullah 'a yüz süreceğim... Memur yutkunmuş, iyi bir şey söylemek için' - Inşallah, demiş. oradan yüz aklığı ile dönersin... Kaptan - Yüzümüz ak mı kara mı çıkacak, ancak kara toprağa girdikten sonra bılinir... Memur dayanamayıp bağırmış: - Zift mi kesildin be mübarek? • Neyzen Tevflk yukardaki fıkrayı anlattıktan sonra di- yor ki: "Siyasetimizde tüten kara dumanlar, gözümüzü Meş- rutiyet'in bidayetinde burümüştü. Afak-ı istikbalimize (geleceğimizin ufuklarına) çöken kara bulutlann tesiriy- le 1909da şu kıtayı yazdım: Şahid-i şevk u safa etmez teveccüh bizlere Yaver-i bahtı ezelde gırtlağından boğmuşuz Safha-i mazi mülevves, hal bok, âti kenef Mader-i hürriyetin gûya g.unden doğmuşuz Ne var ki geleceği kapkara gormenin geçerli bir ge- rekçesi de yok. Çünkü Neyzen Tevfik yalnız Meşrutiyet'i değil, Kurtuluş Savaşrnı. Cumhunyeti ve Atatürk'ü gör- dü. "Âti'deolacaklar 1909'dakiminaklınagelebilirdi? Neyzen Tevfik'in bir dostu, kara bir kıza âşık olmuş; Neyzen durup durup takılırmış: - Ulan seni kömür çarptı'... Karabıyık, kara göz, kara kaş, kara saç kımi zaman si- yasette işe yarıyor; Kara Murat da doğruyu dile getiri- yor: Gelir dağılımı en kötü 10 ülke içinde yer alıyoruz; ama, kara kara düşüneceğimize elbirliğiyle düzeltmeye çalışalım. ADA YAYINCILIK VE MUZIK GÜLBAHAR Dönülmeyen Gitmeler Siihıo bir nıû7ik nıenınc yolculıık CAN TUFAN Sevgilim Ölu Asker Ftno pıotcst pop Pop't.ı yol ayıınıı MOZAİK Ûlümden Önce Bir Havat Vardır GRUP TINI Oğrenci Indirımı "Rock'ımi7cla Hıı/ün Var" ŞAMİN PUUC v* KASETÇİUK t TEŞEKKÜR Ailemizin değerli varlığı sevgili babam ALİ FINDIKKAYA'nm vefatı dolayısıyla, cenazesine bizzat katılan, telefon, telgraf ve gazeteler aracılığı ile taziyelerini ileten, ayncaTürk Eğitim Vakfı'na bağışta bulunup, çelenk gönderme inceliğini gösteren kuruluş ve temsildlerine, dostlanma ve arkadaşlanma en içten teşekkürlerimle şükranlanmı sunanm. MUSTAFA nNDIKKA YA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle