Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21KASIM1993PAZAR
12 DtZİYAZI
EDEBIYATTA
GERICİLİK
GÖLGELERİ
VECİHİ TİMUROĞLU
V
J. azın izlencesindeki
Osmanhlık ve Osmanlıca esintileri, yalnızca Kurul'un eğilimlerini değil aynı
zamanda Cumhuriyet'in 69. yılında Milli Eğitim Bakanı koltuğunu
işgal eden Köksal Toptan'm, eğitim politikası konusundaki "tercihlerini" de
belgeleyecek denli "açık" ve
"güçliTdür.
1992'nin Talim Terbiye Kurulu, edebiyat müfredatını dildegericilik eğiliminikanıtlamak istercesine
zorlayarak Osmanhca-Türkçekarmaşası durumunagetirmekten kurtulamamıştı...
Tanzunatkafasıylaeğitimt
-2-
Curnhuriyetin Milli Eğitim Bakanhğı. tek
partili yönetimine karşın, yazın öğretiminin
amaanı. bugünkü gerici tutumun çok ilerisinde
saptamıştır. 1944 yılında yeniden düzenlenen
"edebiyat rjıüfredatT. "edebiyat" adını da de-
ğjştirerek Tûrkçe" yapmıştır. Bu tutum, bu-
gün için de doğrudur. "Edebiyat" terimı. öğren-
cinin kafasında, dıl ürünlerinın dışında bir "ede-
biyat bilgisi" olduğu düşüncesini doğuruyor
"Edebiyat parçalamak", böyle bir düşüncenin
ûrûnü olarak deyımleşiyor. Lafebelığini alaya
almakla birlikte öğrenilmesi güç bir konuyu da
belirtiyor bu deyım.
1944 yılında. cumhuriyetin Talim ve Terbiye
Kurulu, edebiyat derslerinin amaanı şöyle be-
hrlemiş: "Türk dilinin tarih boyunca verdiği de-
ğerteri, edilgin kalmayarak, kendi yapıcı zekası-
m kuUanarak tanıtmak ve benimsetmek.r
'()
Yazın öğretimi, bu amacıyla, ortaokullardakı
Törkçe öğretiminin bir devamı oluyor. öğreti-
min bütünlüğünü koruduğu gibi, öğrencinin
zihninde, metinlerin dışında bir edebiyat bilgisi
varmış gıbi yanlış bir kanının doğmasını engel-
liyor.
1992 yılının Talim ve Terbiye Kurulu, edebi-
yat öğretiminde meünleri hıç önemsemıyor.
Basit bir örnek vermek yetecektir bu savımızı
tanıtlamaya. 2370 sayılı Tebliğler Dergisi'nin
823. sayfasını acıyorum, üçüncü dönem edebi-
yat izlencesinin III. Bölüm'ünü okuyorum: Bati
etkişnde gelişen Tfirk edebiyatı. 1. Tanzimat
devri Türk edebiyatı-I. Klasik edebiyattan aynl-
madönemi.
a) Genel özelnkkr (siyasi, sosyal ve edebi y apı-
lanmadaki değişiklikier).
b) Manzum eserier
Eserlerinden faydaJanılacak şahsiyeder
Ziya Paşa
Namık Kemal.
azın
öğreniminin amaçlan 2370
sayılı Tebliğler Dergisi'nde
"okumanm vazgeçilmez bir ihtiyaç
olduğunu benimsetmek" şeklinde
açıklanmakta, ama aynı derginin
820. sayfasında "faydalanacağımız
eserier" ve bunlan yazan
"şahsiyetler" sıralamasında Mevlana
Celaleddin-i Rumi (Mesnevi veya
Divan-ı Kebir). Gülşehri (Mantık-u
Tayr) ve Haliloğlu (Fütüvvetname)
adlanyeralıyor!..
öncelikle, bu izlencenin dilsel tutarsızhğına
dikkatinizi cekmek istenz. Anabaşlıkta "Tanzi-
mat devri" diyerek Osmanhhğınızı göstereceksi-
niz; altbaşlıkta, günlük yaşamımızda kullandı-
ğımız dilin baskısıyla "Klasik edebiyattan ayrü-
ma dönemi" dıyeceksiniz. Yani, Osmanlıca "de-
vir"i unutup Türkçe "dönem" terimini kullana-
caksınız. Bu örnek. dilde gericiliğin bir zorlama
olduğunun en açık kanıüdır sanıyoruz. Bu tu-
tum, kendısini her cümlede gösteriyor. "Siyasi,
sosyal ve edebi yapılanmadaki değişiklikier" be-
Iirleme öbeğinde bir arada kulanılan Osmanlıca
"siyasf, Fransızca "sosyal" veTürkçe "yapılan-
ma" terimleri, öğrencide dil beğenisıni geliştıre-
bilir mi? "Siyasal, tophımsal ve yazınsal yapılan-
madaki değişiklikier" anlaşılır olmak bakımı-
ndan öte, "milli ve manevi değerier" açısından
da "tutarhük" sayılmaz mı?
Bakanın beklenti ve tercihleri
A
ldığımız örnek, Talim ve Terbiye Kuru-
lu'nun yazın izlencesini (edebiyat müfre-
datını) beürleyen yarkurulun (komisyo-
nun) ve kuşkusuz. bu izlenceyi uygun bulan ge-
nel kurulun ve onaylayan Bakanın yazın öğreti-
minden neler beklediklerini göstenyor. Yetkili-
ter, yazın öğretiminden, edebiyat, edebiyat tari-
hi, siyasal tanh bilgileri bekliyorlar.
2370 sayılı Tebliğler Dergisi'nde, yazın izlen-
cesinde izlenecek yolu belirleyen açıklamalann
4. maddesi, yazın öğretiminin bir başka amacı-
ru şöyle saptamış: "Okumanın vazgeçilmez bir
ifatiyaç olduğunu benünsetmek". Bu kez, 2370
sayılı Tebliğler Dergisi'nin 820. sayfasını açıyo-
rum. 2. dönem edebiyat müfredaünın III. Bö-
1,950
öncesinin Hasan Âli
Yücel'i, yazın konusunda
şöyle bir değerlendirme
yapar: "Türk dilinin ve
edebiyatmın geçmişinde,
inkılap çocuklanna
düşünme, konuşma ve
yazma örneği olabilecek
klasik metinler doyurucu
değildir."
Bunlan söyler Hasan Âli
Yücel ve hakhdır. Çünkü o,
tam anlamıyla bir
Cumhuriyet eğitimcisidir ve
gözlerini geçmişin
karanhğına değil, geleceğin
aydınlığına dikmeyi görev
bilir.
Ziya Paşa, Tanzimat sonrası Osmanlı yazuımın
önemli isimlerinden biri>di ama, bugünkü dile çev-
rilmedikçe, anlaşüması olanaksız...
Namık Kemal "Vatan Şairi" olarak günümüz
yazın kitaplannda da "hak etriği" yerini koruyor.
Hasan Ali Yücel, Atatürkçü eğitim politikasınuı son kalelerinden birivdi. Tıpkı Halkevlerini korumaya çauştığı gibi, çağının yazar ve ozaıt-
lannı da korumaya çalışmış ve yazın izlencesinin ilkelerini doğnı saptamayı başarmıştı.
lüm'ünden bazı "sahsiyetleri" \e "faydalanaca-
ğınuz eserlerini" sunuvorum: Mevlana Celaled-
din-i Rumi (Mesnevi veya Divan-ı Kebir'den ör-
nekler), Gülşehri (Mantıku't Tayr'dan örnek-
ler), Haliloğlu (Fütüvvetname'den örnekler). Şu
önümüze her gelen ünlünün üzenne konan dü-
zeltme imı-
nın anlamını
da kavra-
yamıyorum
ya, neyse!
Asıl amacı-
mdan uzak-
laşmak iste-
miyonım.
Mevlana'-
dan secilecek
metinlerle,
insan gerçek-
ten yazınsal
bir değeri
kavrayabilir,
şiirden zevk alır Ama, "Türkçe beğew"sinı
nasıl geliştirir? Mevlana, Türkçeye bir katkıda
bulunmamış. Aynca. Türk yazını içinde dü-
şünemeyız onu. Belki, "dünya edebiyatı müfre-
datı" içinde ele alınabilir. Böyle ele alınırsa,
Mevlana gibi, dünya edebiyatmın bir büyuk us-
tasını tarutmış oluruz. Buna, kimsenin birdiye-
ceği olmaz. Hatta Goethe'yi, Shakespeare'i.
Montaigne'i okutan bir Talim ve Terbiye'nin
neden Mevlana'yı okutmadığını soranz. iyi de
Gülşehri'nin öğrencide "okuma zevİd"ni
uyandıracağını nasıl düşünürüz? Gülşehri, Tür-
kiye Türkçesi-ç
nin gelişmesini
inceleyenleriçin
eçmişin derinliklerinden gelen
Yunus Emre'nin. bugün de aynı coşku ve hazla
dinlenip okunabilmesini sağlayan, ozanın
Farsça-Arapça kanşımı Osmanlıcaya, Anadolu
Türkçesini yeğlemişolmasındandır. Yunus,
çağının ötesini, 20. yüzyıl sonlannın
eğitimcilerinden(!)de. milli eğitime "bakan"
olan politikacılardan da "uz" yakaladığı içindir
ki ölümlülere kanşıp yitmemiştir...
minde bile ör-
nek ahnamaz
Gülşehri'nden.
Üniversitede.
Türkçe üzerine
çabşanlar için
elbette gerekli-
dır. Ama, lıse-
deki yazın öğre-
niminde, kuş-
kusuz, okuma-
dan iğrendirir öğrenciyi. Hele. Haliloglu'nun
Fütüvvetname'sinin işı ne? Sah gerici bir tutu-
mun ürünüdür Haliloğlu'nu yazın izlencesine
almak. Haliloğlu ile okuma bcğenisi kazanı-
lmaz, belki okumadan uzaklaştınhr insan.
Aynca, "fötüwet"in çağımızdakı yeri ne?
Bakınız, Hasan Ali Yücel'in Talim ve Terbiye
Kurulu, sorunu nasıl değerlendinyor: "Türk di-
linin ve edebivatınuı geçmişinde, ortaögretim
çağındaki inkılap çocuklanna düşünme, konuş-
ma ve yazma örneği olabilecek klasik metinler
doyurucu bir halde değildir. Eski edebivatınu-
zdan alacağunız metinlerle, çağdaş kültürün
amaçlanna ulaşamayız. Eski metinlerimizi birer
örnek olarak değil, eski değerlerimizi, diümizin
ve edebiyatımızın gecnüşini tanıtmak amaayla
venneliyiz." Amaç, boylesine doğru saptanırsa,
secilecek sanatçılar ve metinler, çağlannın ger-
çek temsilcisi olurlar. Örneğin XIII. yüzyıldan
Yunus Emre, Türkçenin süt dişleri olarak hem
evrensel duyarlığımızı, hem evrensel ın-
sancillığımızı. hem de Türkiye Türkçesinin do-
ğuşunu öğretir çocuğa. Yunus'u okuyan bir
genç, bir daha şiirden alamaz başını. Ama. Fü-
tüvvetname ile okumaya tövbe eder. XIV.
yüzyıldan Ahmedi yeter. XV. yüzyıldan Neca-
ri'yi ve Şeyhi'yi secmek yeterlidir. Bunlardan
da. iyı seçim yapmak gerektiğini unutma-
malıyız. Bir de yazann seçeceği metnı sapta-
mak, tümüyie antidemokratik değil mi?
() Türkçe Metinler, önsöz, 1944 Ankara.
Yarın: Osmanlı kalııttısı
çağı yakalayamaz
ÇALIŞANLARIN / SORULARI - SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL
SSK'daıı emekli sandığuıa geçtim
SOTU: 1978 yümda bir kamu bankasında Sosyal Si-
gortalar Kurumu'na bağb olarak çakşmaya başladım. 31.12.
1992 ifibarivle SSK'dan %50 oranındaki skkatlık raporum oe-
deniyk emekli otanaya hak kazanmıştını.
Çal^hğım kamu bankası bir başka kamu bankasına doredildi
ve bider de sözteşmeli personel olduk. Halen II sayılı cetvele tabi
olarak çalışnıa) a doamedivonım. 15Nisan 1993tarihindeniti-
baren de SSK'dan Emekli Sandığı'na geçtim.
1) Ben, 1994 ya da 199S yilannda emekli obnaya bak kazandun
mı?
2) Emekli Sandığı'nda 3 yıl 6 ay 1 günüm dobnadan a>Tilırsam,
Sosyal Sigortalar Kunmra'ndan emekli olabilir mi)im?
H.D.
YAN1T: Gerek 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası'nda,
gerekse 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nda, özürlüler için
baa ayncalıklar tanmmışür.
Emekli Sandığı Yasası'nda, ıştırakçi kadın ise 20 (7.200 gün), erkek ise
25 (9.000) tiıh hızmet yılını doldurduğunda, >aş koşulu ile bağımlı ol-
maksıan ısteği uzerine emek.i olabılmektedir
**Sakatlıklan sebebiyle ilgili mevzuat uyannca göreve alnaıdardan en
az 15 fifli hizmeri" bulunanlar isteklen ile emekli olabılmektedır.
Sosyal Sigortalar Yasasf ncia öngörülen uygulama değışiktir
U
C) a) Sigortalı olarak ilk defa çabşmav a başladığı taribten önce bu ka-
nunun 53. maddesine göre maJul sa> ılma>ı gerektirecek derecede hastalık
veya anzası bulunan ve bu nedenle maJuUûk aylığından yanuianamayan
veya,
b) Sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yarariaımaya hak kazanmış
durumda olan,
Sigortaular > aşlan ne olurea oisun, en az 15 yıMan beri sigortalı bulun-
mak ve en az 3600 gün Maluluk. V aşjılık ve Ölüm Sigortalan primi öde-
mişobnak şartıvla >aşlılık avlığından Yararlanırlar."
1994 vıhnda sıgortalılık s'ürenız 15 yılı doldurmaktadır.
Bu 15 yıllık sure içinde Emekli Sandığı'ndakı çalışmalannızla birlikte
toplam 10 tam yıl (3.600 guo) pnm ve kesenek ödemış durumda ıseniz,
Sosyal Sıgortalar Yasası'mn özürlülere tanıdığı erken etneklilık hakkını
kuManabilmeniz ıçın aranan koşullar, SSK Genel Müdürluğü'nün 10.12.
1986 günlü ve 12 sayılı genelgesinin 49 ve 50. sayfalannda açıklanmakta-
dır.
15 yıllık sigortahlık süresi içinde son 7 yıllık fiılı hızmet süresının 3 yıl 6
ayı SSK kapsamında geçen, toplam 3.600 gün pnm ve kesenek ödemış
özürlü Mgortalılar:
"Önceiikk Kunım Sağlık Tesisleri Sağlık KuruUanna sevk edilir ve dü-
zenknecek raporlar; ilk ise giriş raporian ve diğer tahsis be^ekri ile birlik-
te Genel Müdürlüğe intikal ettiriür.
506/1186 sayılı kanunun 54'üocü maddesine göre maluUük ayhğı bağ-
lanması talebinde bulumıp maluJ savılmayı gerektiren hastalık veya anza-
larının sigortalı i^e ilk girişinden öoce de bulunduğu tespit edilerek, malul-
lük a> lığı bağlanamay anlardan. 15 yıllık sıgortalılık süresi »e toplam en az
3600 gün MaluUük, \ aslılık >e Ölüm Sigortalan primi ödeme şardarun
yerine getirmiş olanlara da yeni bir dilekçe aranmaksızın (...) yaşulık ayhğı
bağlanır.
Söz konusu sigortalüara \aslılık ayuğı bağlanabilmesi için sıgortalılık
süresi ve prim ödeme gün sayısı sartlan ile birlikte 193 sayılı GeUr Vergisi
Kanunu'nun 31/3'üncu maddesindeki sakatlık indiriminden yararlanmaya
hak kazanmış durumda bulunduklanun ilgili vergi daireierinden alacakla-
n resmi belge ile isbat edilmesi şartı aranır."
Kısaca, 15 yıllık sıgortalılık süresi ıgnde 3.600 gün prim ve kesenek
ödemiş durumda iseniz, 1994 yılı vesonrasında(3yıl6ayındolacağı 15.
10.1996 gününe kadar) genelgede sözu edilen Sağlık Kurulu raporu >a
da vergi daıresınden alacağınız (ya da aldığmız) belge ile başvurduğunuz-
da bize. SSK > aslılık aylığı bağlar.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Nuretdn Sözen'le Söyteşi
Istanbul'da Florya'da Anakent Belediye Başkanı Nuret-
Ön Sözen'le, konutunda konuşuyoruz. Kafamdaki ilk soru-
yu soruyorum:
- Nurettin Bey, ilk olarak, Sarryer'de yıktığınız "Uyurrt-
kent" hakkında bilgi verir misiniz? Bu sitenın serüvenini
anlatır mısınız? Yıkılan ne kadardı? Tümü yıkılmadt tabii...
-Sayı söylemem çokzor da, "Uyum S/tes/"nin öyküsü şu:
Bu, bildiğiniz gıbi, Oalan dönemınde, ne kadar etkin grup-
lar varsa, kendisı başta olmak üzere, iş çevresinde, basın,
sanat, hükümet, parlamento, asker çevresinde ne kadar et-
kin insan varsa, hepsıne; bir kısmına da kendisi telefon
ederek: "Sana burdan yer venyoruz, şu kadar para vere-
ceksin, mühim bir para değil!" falan diyerek, "Uyum Koo-
peratifi"n\ oluşturmuş.
- Kaç yılında bu?
-Tabii, bizim gelişimizden önce, 1986falan.
- ANAP dönemi!
- ANAP döneminde, kendi iktidarı dönemınde; kendisinin
yandaşı sayılabilecek, bir savunma mekanızması gibi, bir
dost meclısi gıbi.. İçinde bakan var, komutan var, gazetecı
var, tüccar var, ama Türkiye'yı ve istanbul'u yöneten kadro;
bunlann bazılarının bir ev sorunu ve talebi oimadığı hal-
de... Böyle ınsanlar başvurdu bana, telefon edıyor (Dalan)
dtyor ki: "Size burdan bir villa vereceğiz, koşullan budur.."
falan diyor; biz göreve geldiğimizden çok kısa bir süre son-
ra, ozamankı Başbakanlık Murakabe Heyetı Başkanı, veya
Yüksek Denetleme Kurulu, o zaman Yuksek Denetleme
Kurulu dıye birşey kurulmuştu, Kutfcı Bey diye bir zat, üç
kışiyle geldı; bir gün benı davet ettıler, resmı bir ışlemle bir
mühür açıldı, mühürden bir dosya çıktı; dedıler ki: "Bu dos-
ya, Yüksek Denetleme Kurulu'ndan geçmiştir..."
-Yıl kaç?
- Daha yeni göreve gelmişim, 1989.
- özal Başbakan!
- özal Başbakan. Ben de göreve geleli üç-beş ay olmuş.
Yüksek Denetleme Kurulu Başkanı Kutlu Bey, uzun boylu
bir zat, mühru böyle, resmi törenle açtı, dosyayı çıkardı,
imzamı aldı; "Bu dosyayı size teslim ediyorum!" dedi. O
dosyada, Evren dönemınde, yanı ondan önceki dönemde,
Boğazıçi'nde bütün villaların durum tespıti yapılmış, hukuk
karşısındaki durumlarına bakılmış ve hangısinın yıkılması,
hangisınde proje aykırılıkları, hangısinde kayma.. Yanı, bü-
tün villaları teker teker tespit etmış, bilirkışi, mühendis ra-
porlarıyla, her bırine ne ışlem yapılması gerektiğini yazmış
ve dıyor kı: "Bütün bunlan yapacaksınız, ne yaptığınızı he-
men valiliğe yazılı rapor olarak bıldıreceksiniz ve bunu
gerçekleştireceksıniz." Şimdı, bir yerel yöneticı olarak iki
şey var. Bir: İnandığıntz konularsa bunlan uygulayacaksı-
nız, veya buna karşıysanız, yerel yönetimı başkalarına bı-
rakıpgıdeceksiniz, -ki bu, hem devletin Yüksek Denetleme
Kurulu'nun, hem Başbakanlık Murakabe Heyeti'nin bir ka-
rarı-. Ve size dıyor kı: Her ay, anımsıyorum, bazı zamanlar-
da ile, bir iki kez, rapor vermede gecikmişiz, ilden uyarı
aldık. Diyor ki: "Başbakanlık Denetleme Kurulu ve Yüksek
Denetleme Kurulu nun kararına göre, her ay bize yaptığını-
zı bildirmeniz gerekiyor Bu ay raporunuz gelmedı!" dıye,
Vali Cahit Bayar zamanında alınmış uyarılarımız var. Tabii,
biz hemen bu rapor gereği, balkonunun yıkılması, çatısının
yıkılması, ellı santım geriye çekilmesi gerekır gibi... Çok
çeşitli teknik adamlarımızla toplantılar yaptık. Yapılması
gereken şeylerı yasaların uygun gördüğü sınırları, müda-
hale edılecekleri saptadık. Ve bunlan, anlayışımızı, görü-
şümüzü, inanışımızı, hem çağırıp, o zaman "Uyumkent"\r\
yöneticilerine anlattık. Bir aralık, Naci Ekşi'nin başkanlığın-
daydı yönetim kurulu, ondan onçe, bir başka milletvekilinin,
başkanlığındaydı, bütün bu kurulları çağırarak, bu Yüksek
Denetleme Kurulu kararını göstererek...
- Bunlar basında çıkmadı o zaman...
- Çıktı. ama kendileriyle ilgili durumları yazmıyor bazı ar-
kadaşlar, hoşlarına gitmeyince. Kendi meselelerıni yazmı-
yorlar. Bunlar, şeffaf bir şekılde anlatıldı kendilerine...
- Nurettin Sözen "yıkan adam" izlenimı bırakıyor!
- örneğin, Mehmet Barlas ın eşı Canan Barlas gelip ra-
poru iyice incelemıştir, anımstyorum. örneğin, Güneri Cı-
vaoğlu çok mertçıkmıştır, demiştır ki: "Ben bukonuyla ilgili
bir tek ve son bir yazı yazıyorum, bundan sonra, bu konuya
hiç dönmeyeceğim!" demiştır. Barlas, bu işin peşini bırak-
mamıştır, hâlâ intikamını sürdürmektedır ama, eşı gelip
büyükşehir beledıyesinde incelemıştir dosyayı. Tabii, bu
dosya gereği. bizim yapabileceklerımizi saptadık; alınması
gereken kararlar vardı, yıktm kararı alacaksınız, encümen
kararı alacaksınız, teblığ edeceksiniz, bütün bu ışleri ta-
mamlayarak, belli sayıda.. Ve bu arada, Başbakan'ın, rah-
metli özal'ın vıllası var...
- Benim öğrendiğim O'nun değil de, gelininin olacak!
- Hayır efendım, kendisinin ama, karşısı boş.
- Ne demek karşısı boş? Yani, "özal" yazmıyor!
- Yalnız "Öza/"yazmıyor, herkesın adı var, yalnız onunki
şey.. özel bir durum taşıyor. Biz tabii yıkarken, "Şunun bi-
nası, bunun binası" diye değil, bir taraftan başladık, nerden
girılıyorsa. hani açıkçası coğrafyasını da çok iyi bilmem
ama.. Bizim daıre başkanlanmız, yüksek mühendıslerimiz,
yıkım kolaylığı açısından nerden girilmesi gerekıyorsa, or-
dan başiadılar. O zamandan bılıyorum ki, rahmetii özal'ın
villası da vari
- Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, gerekçe ne
gösteriyordu?
- Yıkacaksınız, kanuna aykırı! diyor. Efendim, olayın biraz
başına dönduğümüz zaman, Boğaziçi Yasası ıptal ediliyor,
Anayasa Mahkemesi'nin ıptal kararı verıldikten sonra, o
zamanın Belediye Başkanı büyük bir uyanıklık yapıp, "Res-
mi Gazete'de yayımlanmadı!'" deyıp, 1500 tane ruhsat veri-
yor. Bunlar da ona göre yapılıyor!
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ İç sıkmtısı veren tedir-
ginlik, korku. dehşet ya
da gerginlik duygusu. 2/
Genellikle tahıl ölcmede
kullanılan ölçek... Etken.
3/ Tırnak boyası... Erge-
nekon'dan çıkışlannda
Göktürkler'e yol göste-
ren dişi kurt. 4/ Eski Mı-
sır'da güneş tannsı...
Bayındır. 5/ Canlı, hare-
ketli. 6/ Anlam... Birkişi-
nin ya da toplumun yaşa-
mındaki yüce bir olayı
anmak üzere yaalan lirik şiir türü.
7/ Göreceli... Bir oyun ya da fılm-
de dinlenme süresi. 8/ Japonlara
özgü bir tür güreş... Uygun bulma,
tasdik. 9/ Şerif Gören'ın yönettiği,
başrolünü Şener Şen'in oynadığı
bir fılm.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Müzikte armoni kurallanna gö-
re üst üste bindirilmış sesler... Bir
peygamber. 2/ Recaizade Mahmut
Ekrem'in, genç yaşta yiürdiği ve
jpısına en güzel şiirlerini yazdığı oğlunun adı... Optik kaydır-
ma. 3/ Güreşte bir oyun... Din adamlannın başlanna giydikJeri,
simgeleri sayılan başhk. 4/ Tavlada bir sayı... Erhan Bener'in bir
romanı. 5/ Ipekten, sanmürak dallı nakışlarla ışlenmiş bir tûr
beyaz kumaş. 6/ Etevletin ve bireylerin uyması gereken normla-
n belirleme etkinliği... flkel bir silah. 7/ Halk dilinde babarun
kız kardeşine venlen ad... Valide. 8/ Ruh... Kaynağı din şarkısı
olan orkestra parcası. 9/ Bir göz renRi... Külhanbeyi.