Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5EKİM1993SALI
HABERLER
Başınıngölgesini öııüııedüşürmeden
Türkiye Banş Derneği Başkanı Mahmut Dikerdem ardında onurlu bir yaşam ve keder ve saygı bırakarak bu dünyadan aynldı
AYDIN ENGtN
"EroekH Büyükelçi Mahmut Diker-
dem önçceki gün İstanbuTda, 77 yaşında
öMi...
w
diyebaşla>abılırdı buvaa.Oka-
darla kalsaydı, olsa olsa Dışişleri Ba-
kanhğı eski kuşaktan bir "monşer" yitir-
miş oîurdu. Hani iyi yemek yemeyi. han-
gi yemekle hangı şarabın içileceğinı iyi
bilen ve bunu inceden inceye anlatmak-
tan hoşlanan, Fransız konyaklannı ta-
darak değil koklayarak tanıyan, Fransız
konyağı dışmdaki "kooyakîan" içkiden
saymayan, Fransızcayı DJT Franaz gibi
konuşan. protokol adabından iyi anla-
yan. giyiminde titiz. gûlümsemekte ha-
sis. özel yaşamında da , meslek yaşamı-
nda da iniş çıkışlar olmayan. Batı baş-
kentlerinın sokaklannı. alanlannı An-
kara'dan. Adana'dan daha iyi taruyan
ve bunu saklamayan, yani arük türü tü-
kenmekte olan o ünlü Dışişleri "Mon-
şer"lerinden biri... olabilirdı. daha kötü-
sü öyle kalabilirdi Mahmut Dikerdem.
Bakın şu yaşam öykûsüne: I9I6
yıbnda doğdu. Galatasaray Lisesini
(Mekteb-i Sultani yani) I935'de, Hukuk
Fakültesini I938'de bitirdi. Dışişlerine
katıldı. Elçilik. büyükelçilik binalannda.
konutlannda, yeryûzü başkentkrinde
geçecek bir yaşama adım attı. Cenevre,
Bern. Kahire ilk duraklar. Sonra Dışişle-
ri Bakanhğı Ortadoğu ve Kıbns masa-
lannda genel müdürlük. Ardından ve bu
kez "büyükelçi" rütbesiyle Amman.
Akra ve Yeni Delhi... Böyle gitse herhal-
de Bern ya da Budapeşte ya da Londra
ya da Stockholm Büyükelçisi fılan diye
geçecekti adı. Oysa Dikerdem Ghana"-
nın başkenti Akra'da bir 'Monşer" de-
ğil, NkrumalTın Ghana'da. Lumumba'-
nın Kongo'da, Ben Beflamn Cezayir'de
tutuşturduğu Ulusal kurtuluş hareket-
lerini izleyen, izlemek bir yana yaşayan
bir özgûrlük savcaşçısıydı. Uyanan
Kara Afrika'da esen güçlü antiemperya-
list rüzgarlan yüreğinde duyuyor, bilin-
cinde zenginleştıriyordu. Yeni Delhi'de
mihracelerin "muhteşem" Hindistan'ına
değil. yoksulluğun ve koleranın biçtiği
kömür gözlü insanlara bağlandı.
Kendi isteğı ileemekli oJdu. Dış politi-
ka yazılanyla basına gırdi. Akşamda
yazıyordu. Sonra takma adla başyazılar
da yazdı. îkinci Dünya Savaşı'nın
yıkımının, Hitler faşizminin, ülke, ırk,
millet ve milliyet tanımayan uluslararası
sermayenin savaş kışkırtıalığının do-
laysız tanığı idi yaşamınca. Savaşı kış-
kıftıp kanla, ınsanlığın acılanyla besle-
nen silah tekellerinin, uluslararası politi-
kadaki belirleyici ağırhğını yakından
gözledi ve işleyişi bütün inceligiyle kav-
radı. Sonra da bilgisinin. birikiminin ve
bilincinin gerektirdiği adımı attı. Dün-
yada yükselen banş hareketi zincirinin
Türkiye halkasının başına geçti. Türkiye
BanyDemeğrnin Başkanı'mn adı Mah-
mut DikerdenTdı. Kendını "Banş sa-
vaşçtsı" olarak nıteliyordu. "Banş, ulaş-
mak için uğrunda savaşraanıız gereken
soylu bir erektir*' dıve başlıvordu Banş
Derneği'nin Genel Kurul açış konuş-
masına. Sonra generaller geldı. Lilkenın
en iyi, en yiğiı, en özverili evlatlanna yö-
nelik sürek avlan başladı. Banş savaşçısı
Dikerderrfi '"gizli örgütyöneticisi" ola-
rak tutukladılar. Kanserliydi. Bunu bıli-
yordu da. Ama bir "monşer"i kıskandı-
racak zerafetını hiç yitirmeksizin 12 Ey-
lül zindanlannda başının gölgesini önü-
ne düşürmeden yürûdü. Mahkeme salo-
nunda yargıçlara savunma yapmadı, de-
mokrasi, özgûrlük ve banş dersi verdi.
Kara calınmak istenen ülkemızin ak adı-
na kara çaldırmadı. Nobel Banş Ödülü
adayıydı. Nobeljürisi ödülü Dikerdem'e
vererek kendi adlannı onurlandırma
fırsatmı kaçırdılar.
Sonra sekiz yıl ağır hapse mahkum
edildi. Yasal anlamda "aklanmas" için
I4l ve 142. maddelerin kaldınlması ge-
rektı. Gercek yaşamda aklanmaya hiç
gereksinimi yoktu. 3 Ekim 1993 günü
kansere yenik düştü. Sessizce öldü. Bir-
yerlerde ağlayanlar mutlaka vardır.
Ama Türkiye'de "Ben Mahmut Diker-
dem'i yetiştiren bir ülkcnin çocuğuyum"
diye öğünenler daha çoktur. Pek çok-
tur...
Onurlu
direniş
METtNÖZEK
Sayın Dikerdem'i tam çeyrek
yüzytl önce tanıdım. Mesleği do-
Îayısıyla aralıklı olarak görüşebi-
lirdik: Moda'da, Londra'da, Hei-
delberg'de, Teşvikiye'de saatler
boyu ilginç söyleşilerimiz oldu. Ve
sonra yandan çoğunu gece gün-
düz birlikte yaşannladığımız üç
yıh aşkın süre 12 Eylül'ün askeri
hapishaneleri... Bunca aru, izle-
nim içinde beni en etkileyen onun
içınde bulunduğu yaşam koşul-
lanna, ahşkanhklanna nıtelik ve
nicelik bakımından aykın olsa da,
gösterdiği olağanüstü uyum yete-
neğiydi: en optimal biçimde, yakı-
nmadan, sızlanmadan ve fakat
düzelmeleri için savaşım vermeyi
eksik etmeden.
Varhkb sayılacak bir ailenin ço-
cuğu idi; Mekteb-ı Sultani'de
okumuş. ülkemizde büyükelçi
rütbesi kazanmış en genç diplo-
mat olmuştu. Bu gelişmenin nes-
nel. somut olanakJanm yaşamı-
nda kullanmaya düşkündü. Fa-
kat bu eğilimi düşündükleri, doğ-
ru bildikleri uğruna rahatından,
keyifli abşkanlıklanndan yüz çe-
virmesine engel olmamıştır. Giyi-
mine özen gösterirdi. 1982 yıbnın
kuru soğuk bir gecesinde, ilk tu-
tuklanan Banş perneği davası
sanıklan olarak ikimiz Selimiye
Kışlası'run bodnımunda, at ahın-
.- ndan bozma koca koğuşta buluş-
tuk. Aynı Dikerdem'i sekiz ay.
Kartal-Maltepe Zırhlı Tugayı'-
ran, muhimmat deposundan tutu-
kevine döndürülmüş zindarunda.
ıslak taş duvarlann içinde, toprak
zeminde pazen pijaması, tek ve
bozuk sobanın kıramadığı ayaza
dayanmak için hırkasını giymiş
ansıyonım.
Yakınmalan üzerine askeri
hastahaneye yollanılması kaçıru-
lmaz olduğunda, gözJerimle ilgili
olarak birlıkte gıtmeyı sağ-
lamıştım. Orada inceleyen hekim-
lerle de görüşebıldım. Tanıda kuş-
ku yoktu. kendisine söylenmedi.
Biz öteki tutuklujar için de duru-
mu "herkesçe malûm bir sır" olarak
kaldı. Ashnda hastalığrnın tanısını
sezmişti; biüyordu. Hiç söz et-
medi, hiç yasa kapılmadı. Diye-
bilirim ki davasını, haklıhğnı
kanıüama kararhhğı, çabası has-
talığının ivmesini de kesmiştir. 12
Eylül faşizminin Banş Demeği'ne
yönelik davasının baş tutukluşu,
tutsağı olmak onurunu bir taç gibi
taşımak erdemini göstermiştir
Sayın Mahmut Dikerdem. Insa-
noğlunun yaşam koşullanna
onurlu biçimde de uyum sağla-
yabileceğinin, bu yöndeki gizil ye-
tencklerin smırsizlığının örneği
olarak saygıyla anımsıyonım.
Boyun
eğmedi
ERDALATABEK
Aklımda hep ciddi tutumuy-
la, kararlı tavnyla. her koşulda
gösterdiği zarafetiyle yaşaya-
cak. Hapishanede de 'bûyüke!-
çi'ydi. Uzun yıllannı en önemli
görevlerde geçirdiği 'devlet'in
12 Eylül'den sonra kendisine
çektirdiği acılan belli etmemek
için özel bir çaba harcadığını
sanıyorum. Gerçek bir 'mis-
yon' ınsanıydı. İçinde yaşa-
dığımız koşullann bu 'misyon'-
un bir parçası olduğunu bilen
bir kararhhk içinde yaşadı. Hiç-
bir nedenle. hiçbir koşulda bo-
yun eğmemesi, onun kişiliğinin,
karakterinin kalia birgösterge-
sidir. Banş Demeği'ne yönelik
suçlamalan bilinçle, soğukkan-
lılıkla, sorumlulukla reddeder-
ken davranışlan da bu inananı
yansıtıyordu. Sadece 'daha iyi
bir dünya, daha iyi bir Türkiye'
için adadığı hayatının son yılla-
nnda çektiği sıkınular, bu mü-
cadelenin nasıl bedeller istediği-
nin açık göstergesidir.
Her zaman 'meşruiyetçi' ol-
du. Açık ve yasal çalışmalann
insafsızca suçlandığı bir döne-
min sıkıntılannı paylaşırken de
kendinden sonra gelecek ku-
şaklara inanç, kararhhk ve ka-
rakter örneği olmuştur.
Toplumun belleğinde böyle
kalması onun hakkıdır.
Ayağı dadflidesiirçmedi...
HÜSEYİN BAŞ
Ülkenin tüm kuruluş ve kurumlannda
gözlenen derin çöküşün bü>oik bir hızla
toplumun tüm kesimlerini etkisi altına
aldığı. tûm değerlerin yozlaştığı bir genel
umutsuzluk ortamında Mahmut Dikerdem
gibi banş. demokrasi ve insan haklan sa-
vaşçısının ölümünün, banşa ve demokrasi-
ye gönül veren yurtseverleri derinden ya-
raladığına kuşku yok.
Mahmut Dikerdem. ülke ve dünya so-
runlannı derinlemesıne ve gerçekiiğı içinde
bilinçle kavrayan büyük bir aydındı. En ve-
nmli çağında diplomasiden uzaklaştınldı.
Ama o köşesine çekilmedi. Banş Derneği
Başkanı olarak, yurtsever bir aydın, ödün-
süz bir demokrat olarak titan müsvetteleri-
ne karşı oluşan direnişin önde gelen simge-
lerinden biri oldu. Mahmut Dikerdem'le.
Banş Derneği çalışmalan sırasında ve uzun
tutukluluk yıllannda oluşan sayısız anı-
lanmız var.
Ama o anılar sadece öfke ve aalarla il-
gilidîr. Tutukluluk yıllan ile ilgili espriler.
şakalar, tuhaflıklar ise haksızlıklara, ah-
maklıklara. insana inanılmaz ölçüde ya-
bancı hale getirilen maşalara ve o maşalan
insanhk dışı davranışlarda kullanan Kara-
kuş'lara duyulan büyük öfkeden kaynak-
lanan onulmaz aalan, bir nebze de olsa,
hafıfletmeye yönelikti.
Ve o aalar salt bizimle de ilgili değildi.
Tüm gençlerin, aydınlann, maddi ve mane-
vi işkenoeye maruz kalan tüm yurtseverle-
rin de aalanydı.
Mahmut Dikerdem'in tutukluluğumu-
zun zor yıllannda ayağı da, dili de hiç sürç-
medi. Düşüncelerinden zerrece ödün ver-
medi. Dostlanna o eşsiz sevecen nezaketiy-
le hep bağiı kaldı. Sayıldı. Sevildi.
Son zamanlardaki büyük üzüntüsü, sos-
yalist dünyada gözlenen derin bunalımdı.
Ama o. ödünsüz bir sosyalist olarak, sos-
yalizmden hiç umudunu yitirmedi. Sosya-
list düşüncenin insanın temel ve yaşamsal
ihtiyaçlanndan kaynaklandığına ve kısa
sürede, bu kez çok daha büyük bir güçle in-
san yaşamındaki yerini alacağına olan
inancı tamdı.
Mahmut Dikerdem, öldü. Ama ona ve
onun gibi binlerce yurtsever demokrata
onca haksızlığı, onca zulmü reva gören ti-
tanlar ve maşalan altın kafeslerde küçük
yaşamlannı sürdürüyorlar. Ve ülkede çok
kimse bu hesabın sonılmadan demokrasi-
nin nasıl egemen kıhnabileceğine hiç ama
hiç akıl erdiremiyor.
Tüm yurtsever demokratlann başı sa-
ğolsun.
Dikerdem'in cenazesi yann toprağa veriliyor
İstanbul Haber Servisi-
CerrahpaşaTıp
Fakültesi'nde önceki gün
yaşamını yitiren Banş Derneği
Genel Başkanı ve emekli
Büyükelçi Mahmut
Dikerdem'in cenazesi yann
toprağa verilecek.
12 Eylül askeri darbesinden
sonra toplam 3 yıl cezaevinde
kalan ve TCK/nın 141. maddesi
uyannca 8 yıl ağır hapis
cezasma çarptınlan, bu
maddenin kaldınlmasıyla
beraateden Dikerdem. uzun
süredir kanser tedavisi
görüyordu. Dikerdem'in
cenazesi yann Söğütlüçeşme
Camii'nde kılınacak öğle
namazından sonra toprağa
verilecek.
BuaradaDİSK Genel
Sekreteri Süleyman Çelebi,
Mahmut Dikerdem'in ölümü
nedeniyle şu açıklamayı yaptı:
"Yaşamını insanlığa adamış bir
yürek daha sustu.
Dikerdem ödün vermeksizin in-
sanlığın, dün\ anın banş içinde
yaşaması ideali için uğraş >erdi.
Barışı istediği için > argılandı,
cezaevlerine atıldı.
Bu basküara karşın direodi.
insaıüık onurunu çiğnftmedi.
Dikerdem dört bir yani kanlı
savaşlara sahne olan, kardeş
kanı durmaksızın akan bir
ülkede banş sav aşunı
verecek kadarcesaretliydi.
Demokrasiye ve banşa
yürekten bağlıi şçî
sınıfımnO'nun
anısını mücadelesiyle
yaşatacaktır."
'Rakılar
benden'
KEMAL ANADOL
1983 yazında fstanbul müthiş
sıcaktı. Nem ve ısı Metris'teki ba-
rakalan cehenneme çeviriyordu.
Yüzlerce kilometrelik yolculuk-
tan sonra tstanbul'a gelen
"Banş" sanıklan arkalıksız sıra-
larda put gibi oturarak saatlerce
bekleşiyor, sıra gelince savunma-
lannı yapıyorlardı.
İddianame sırasına göre ilk sa-
vunmayi Banş Derneği Başkanı
Maırnıt Dikerdem yapacaktı. Di-
kerdem tutuklu iken Deniz Kuv-
vetleri'nin Kasımpaşa Hastane-
si'nde ağır bir ameliyat geçirmiş,
yaşlı vücudu prostat kanserini
yenmeye çahşıyordu.
Fınna dönen barakada Diker-
dem savunmasma başladı. Nük-
leer silahlanmayi. dehşet dengesi-
ni. ınsanlığın banşa gereksinimi-
nı. savaşsız bir dünyanın gerekli-
liğini. askcrlerden oluşan 1 nu-
marab Sıkıyönetim Mahkemesi'-
ne anlatmaya çalışıyordu. Bir ara
yorgunluğu doruk noktasına gel-
di. Başından aşağı terler akı-
yordu. Gömleğinde kuru nokta
kalmamıştı. Sanki duş yapıyor-
du.. İki kez sendeledi, düşecek
diye ödümüz kopuyordu. Mah-
kemeye dönerek çok yo-
rulduğunu. saatin hayli ilerlemiş
olduğunu, bu nedenle sa-
vTinmasına bir sonraki celse de-
vam eünek istediğinı söyledi.
Heyet kendi arasında kulak
kulağa fısıldaştı. Ara karannı
dinlemek üzere ayağa
kalktığımızda istemin reddedildi-
ğıni öğrendik.
Otuz beş yıl Dışişleri Bakan-
lığı'nda hizmet veren, Türkiye
Cumhuriyeti'ni dış ülkelerde
onurla temsil eden Dikerdem bir
anda anıtlaştı. Sesinin tonunu
yükselterek ve cunta yönetimini
suçlayarak savunmasını sürdür-
dü.
Duruşma bitmişti. Salondan
çıktık. Ali Taygun'un antika oto-
mobiline bindik. Aykut Göker ile
birlikte arka sıraya oturduk. Du-
ruşmalardan sonra Beyoğlu'-
ndakı Çatı'ya gitmek âdet olmuş-
tu. Bırkaç duble içtikten sonra
İstanbul dışına gidecekler bura-
dan otobüse bınerlerdi. Araoa
hareket etti. Dikerdem yorgun
ama sakindi. Hepimız savun-
manm ve suç duyurusunun etkisi
altında sıkıntıb bir ortam içindey-
dik. Ali Taygun. Dikerdem'e
kendisini nereye bırakacağını
sordu. Büyükelçi arkaya döne-
rek:
"Çocuklar. ben de sizinle Çatı'-
\a gidiyorunı. Bu akşam raküar
benden" dedı.
"Hiç zahmet etmeşin efendim.
Siz yoruldunuz. Hem bu akşam
rakı içmek de nereden çıktıT"
yanıtını alınca neşeli bir ifadeyle:
"Öbneden savunmamı yaptım.
İstediklerimi söyleyebildiıtı. Onu
kutlayacağız" dedi.
Dikerdem'in
savunmasından
Banş Derneği Genel Başkanı
sıfatıyla yüksek mahkemenizden
talebim şudur:
"Halkunızın özlemleri >e ha-
yati çıkarlan doğrultusundaki dü~
şünce \e uğraşlanmızdan örürii
bize hayali suçlar atfederek huzu-
runuza gönderen bu iddianatneye
itibar etmeyiniz. Banş ve demok-
rasiyi savunan. genç kuşaklara
yaşanılası bir dünya ve ülkesine
güvenli, aydınlık bir gelecek sağia-
mak üiküsüne kendilerini adamış
Türk aydınlannı bekleyen akıbe-
rin hapse tıkılmak, işsiz bırakı-
bnak olduğu kuşkusunun kamuo-
yunda varatılraasına engel olunuz.
bünyanın döndüğünü kanıtladığı
için mahkum edilmek istenen ünlü
bilim adamının yargıçlarına *ne
japayıni ki dünya dönuyorf" dedi-
ği gibi, bizi de 'ne yapalım ki dün-
ya halkları banş isrivor!" demeye
zorlamayınız. Dİinyanın döndüğü
nasıl tartışıiamaz bir gerçek ise
tüm dünya halklarının banş içinde
yanyaıta yaşamak istedikleri ve
topluca intihar demek olan savaşı
reddettikleri de o kadar açık ve
kesin bir gerçektir.
Siz Sayın Yargıçlar da Nzler
gibi dünya kamuoyu ve tarih önün-
desiniz. Banş Derneği hakkında
varacağınız yargı ile Türkiye'nin
insanlık camiası içindeki yerini be-
lirleyecek ve halkımızın banş, de-
mokrasi yolundaki inançlı, kararlı
mücadelesine güç katacaksınız."
Gerçek bir aristokrat
ATAOL BEHRAMOĞLU
1982 yılıru unutmam ola-
naksız. Çünkü 40 yaşımı ta-
mamladığım ve dogum gü-
nümün hapishanede kut-
landığı yıldır. 1982 yıh Mart
ayında hakkımızda tutukla-
ma karan ahndı. Aralannda
bulunduğum bir aydınlar
topluluğu (sanatçılar, millet-
vekilleri, meslek örgütü yö-
neticileri. yazarlar, öğretim
üyeleri, profesörler. gazeteci-
ler) Maltepe'de cephanelik
olarak kullanılmaktayken
cezaevine dönüştürülen bir
taş bodruma kapatıldık. Bu,
sözcüğün tam anlamıyla zin-
dandan, Dikerdem'e ilişkin
anılanm çok fazla değil.
Çünkü hastaüğı nedeniyie bir
süre sonra hastaneye kal-
dınlmıştı. Maltepe'den anı-
msadığım Dikerdem, giyimi-
ne, kuşamına, tıraşına, sanki
dışardaymışçasına özen gös-
teren (o dönemde hapisane
üniformalan üstümüze geçi-
ribnemişti henüz), zin-
darumızın girişindeki üstü tel
örgülerle kaplı üç dört metre
karebk sözüm ona "açık"
alana akşamüstleri çıkarken,
sanki Şanzelize'de bir akşam
yürüyüşüne pkıyormuşçası-
na tiril tiril gömlekler ve ter-
temiz ütülü pantolonlar gi-
yen, neşesini, dikkatini, zekâ
keskinliğini ve mizah yetene-
ğini hiçbir zaman yitirmeyen
insandır. Orada, Maltepe'-
deki zindanda. bazı akşam
toplantılanmızda, birlikte
Fransızca şarkılar söylemeyi
bile denedik... Hapishane ar-
kadaşlanm için yazdığım
dörtlükler, doğal olarak
derneğimizin başkanı için
yazılan dörtlükle başhyordu:
Özgür yaşamdaki zarafeti-
ni
Ekselans, zindanda da
konıyor
"Yandım allah" dese bu-
nalıp biri
"Parkua mon şer?" diye
soruyor...
Dikerdem.gerçekbir"ekse-
lans"dı. 70'li yıllann son-
lannda, Yunanistan'daki bir
banş dernekleri toplantısı-
ndaki konuşmasını anımsı-
yorum. Pürüzsüz bir Fransı-
zcayla konuşan. gerçek bir
yurtsever, gerçek bir aydın,
pınl pınl bir insan. Yabana
ülkelerden bir topluluk
önünde böylesi seçkin bir ko-
nuşmayı yapan, böylesi seç-
kin bir insanın yurttaşı ol-
maktan övünç duyduğumu
çok iyi anımsıyonım...
Unutamayacağım bir baş-
ka konuşması, Banş Derneği
duruşmalan sırasındadır.
Konuşmalan demem daha
doğnı olur. Çünkü birkaç
celse süren savunmasından
söz ediyorum. Bu kez ya-
bana ülkelerden ınsanlar
karşısında değil. aynı ülke-
den, ama çok yabancı kün-
seler önünde, askeri mahke-
me heyeti karşısında. başkanı
olduğu derneğin savun-
masını yapıyordu. Bacakları-
na plastik (belki başka bir
maddeden) torbalar bağlıydı.
Bu torbalar sondalarla idrar
yollanna bağlantılıydı ve o
savunmasını yaparken idrar-
la dohnaktalardı... Bu görün-
tüyü, dağın tepesine kayayı
taşımaktayken bir yandan da
ciğerleri kartallar tarafından
parçalanan Prometheus ef-
sanesiyle karşılaştırmam çok
mu abartılı olur? Bir keresin-
de, savunma sırasında. pan-
tolon paçasının bu torbalar-
dan binne takıldığını farke-
derek. çevreye belli etmeden.
soylu duruşunu ve konuş-
masının akışını bozmadan
onu indirmeye çalışması göz-
lerimin önündedir... Diker-
dem, cuntanın görevlendirdi-
ği askeri mahkeme önünde
bu koşullarda savundu Banş
derneği'ni ve dünya
banşını...
Mahmut Dikerdem tüm
görünümüyle. tüm davranı-
şlanyla gerçek bir aristokrat,
eşine az rasllanır zariflikte,
seçkinlikte bir insandı... O
aynı zamanda, Nâam Hik-
met'in dizeleriyle, kafasını
"nida ve sual işaretlerinden
kurtarıp büyük kavgada açık
ve endişesiz" yerini almış olan
insandı...
Dikerdem'in kişiliğinde20.
yüzyıl Türkiyesi'nin en
önemli eylemci aydınla-
nndan. banş ve sosyalizm
mücadelesinin en seçkin
savaşımcılanndan birini yi-
tirdiğimızde kuşku yoktur...
Aydmhkgünlere...
MÜSTAFA GAZALCI
"Banş Derneği faşizme karşıdır." (8 Eyliij 1982)
"Biz. Misakı Milliyi kabd eden bir görüşe sahibiz." (13 Eylül
1982)
"Savasa hazırlanarak banşı korumak mümkün değil."' (23
Temmuz 1983)
Diyen Mahmut Dikerdem artık yaşamıyor.
12 Eylül ortamında başlayıp 10 yıl süren Banş Davası sanık-
lan bir bir aramızdan aynbyor. Rahmetli Orhan Apaydın. ts-
maO Hakkı Öztorun, Nedim Tarhan. şimdi de derneğin genel
başkanı Mahmut Dikerdem.
Sorgusunu vermeden. mahkeme önünde konuşmadan bütün
ısrarlara karşın hastaneye yatmayan. ameliyata gıdersem belki
öbür savunmamı yapamam dıyen Banş Derneği'nin sevgili Ge-
nel Başkanı arük yok.
Sağlığmı hiçe sayarak başı dik. sorgusunu. savunmasını
yaptı.
Kanser hemen yaşamını yitirir derken, adeta Banş Davası
ona güç verdi. Hem mahkeme heyetiy le hem de vücuduyla banş
ıçın savaştı.
Gün görmüş, bilgili, görgülü, ama ilerlemiş yaşına karşın bir
şarkıyı da sizinle birbkte söyleyecek coşkuda bir insandı. Kral
Hüseyin, tndira Gandi ve daha nice ünlü kişilerle değerlı anılan
vardı.
14.2.1986'da Çağdaş Gazeteciler Derneği, Özel Onur Ödü-
lü'nü Mahmut Dikerdem'e vermişti.
Sağhk nedeniyle Ankara'ya gelemedigi için onun adına Aziz
Nesiıı'den ödülü ben almıştım.
12 Ocak 1984 tarihinde, bugün yaşamını yitirdiği Cerrahpaşa
Hastanesi Üroloji Kliniği 30 nolu odadan her zamanki inceli-
giyle şöyle yazmıştı:
"Mektubunuzu okuduktan bir iki gün sonra hastaneye nakie-
dildim. Muayene ve tahliller derken günler gecti.
Sizi yakından tanımak benim için bir kazanç oldu. Dostluğu-
muzun yasamım boyunca güçlenerek süreceğine inanıyorum. Bir-
likte güzeJ aydınlık günler göreceğimizi umut eder...."
Sevgili Dıkerdem.
Birlikte güzel aydınlık günler göremedik. Uğruna yıllanmızı
verdiğimiz banş, ne ülkemizde ne de dünyada egemen. 12 Ey-
lül'ün izleri ortada.
Ama sen rahat uyu. Yapıtlann, Banş Davası"ndaki tutumun
hep yaşayacak. yaşatacağız.
Ozanın dedığı gibi. ışıkb gözlerini hiç unutmayacağız.
Fikirleriyle amlacak
ŞEFÎK ASAN
Ben Dikerdem'le 1977'de
Banş Demeği Yönetim Ku-
rulu'na seçildikten sonra
tanıştım. Bilgisine. kültürüne
ve çalışma disiplinine hay-
randım. Konuşurken, yazar-
ken sözcükleri bir diplomat
tiûzliği ile seçer, ama söyle-
yeceğini deesirgemeden ifade
ederdi. Sonra birlikte hapis
yatarken, 12 Eylül askeri
mahkemeleri önünde banşı,
demokrasiyi ve insan hak-
lannı savunurken onun
inançlı direnişine tanık ol-
duk. Savunmalar sırasında
taraflı sava ve yargıçlara za-
man zaman şabırlı bir hoca
gibi ders verdi, zaman zaman
cahilfiklerini yüzlerine vura-
rak onlan azarladı. Direnci
ve yiğitliği. inandığı fıkirlere
olan bağlılığından ve sa-
mimiyetinden kaynaklanı-
yordu. Bir duruşmada, mah-
kemenin peşin hükümlü
yargıa ona şu soruyu yönelt-
tı: - Eski DISK Başkanı Ke-
mal Türkler'in resmi neden
Bartş Derneği panosunda
asılıydı?
Dikerdem. hınçla ayağa
fırlayarak şu cevabı verdi:
- Kemal Türkler, faşist kur-
şunlarla katledilmiş büyük bir
banşçı. büyük bir devrünci ve
işçi önderiydi. Resmini pano-
muza asmaktan onur duyarız.
Siz bundan niçin rahatsız olu-
yorsunuz?
Onu hep, o heyecanı, di-
renci ve fikirleriyle anacağız.
Onu çok özleyeceğiz. Görevi-
ni yapmış büyük bir aydındı.