25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM1993 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Yaukalasuı yayoksun, iştesorun MOSKOVA HAKAN AKSAY Falanca nasıl bir insandır? îyidir, efendi çocuktur... Bu konuşma- lan az duy- madım Tür- kiye'de. Öncele- ri ben de kullanırdım, bu ganp tanımla- mayı. kimin ağzında ne anlama geldıği belü olmayan 'efendi' kavramını. Artık başka anlatımlar bulmaya çalı- şıyorum. Benımle ilgjli olumlu kanısını 'efendi çocuk' diye başlayarak ifade edenler de artık bende bir kuşku yaratı- ytor. Bakıyorum, bu 'efendi' sıfaü, başka pek çok insana da uyuyor. onlar için de kullanılıyor. Ne kastediyor bu efendibk? Kendi kendisının efendisı olabilen insanlar mı? Hayır. Kimisi için, saygı göstermesini becerebilen, kibar insanlar bu sıfaü hak ediyor. Çoğunluk ise, büyüklennin ve başka otoritelerin yanında oturmasını kalkmasını bilen, gereksiz yere lafa gir- meyen, aykın görüşler ortaya atmayan. "pe'ki efendim", "hakhsuuz" veya "döğru söylüyorsun ağabey" sözcüklerini güzel telafuz eden, uysal görünüşlü insanlara "efendT diyor. Tam tersi izlenim bırakan kişiler ise genellikle "ukala" olarak nitelendirili- yor. özellikle de genel doğrulan yinele- mek yerine, kendi düşüncelerini üretıp onlan savunma cesareti olan kişiler böy- le damgalanabiliyor. Rusya'nın altüst olduğu şu günlerde nerden akhma geldi bu efendi-ukala ni- telemeleri? Muhalefetin köşeye sıkıştığı, sıralarda baktım, daha öncelen tarafsız izlenımi veren pek çok kişiden, muhale- feti kastederek "Kurşuna dizmeü bun- Un" gibi tepkilerduyulur oldu. Bir komedyen. televizyonda herkesin gözünün içıne bakarak "Zaten biz hep böyleydik, güclfi olanları başanyla des- tekledik, dûşene ise bir tekme de biz attık" dedı. 70 yılbk Şovyet dönemınden fıkra- lar anlattı; seçimlerde, parti, komsomol ve çahşma kolektifi toplanülannda her- kesin nasıl hep bir ağızdan 'onaylıyonız' diye slogan atüğını anımsattı. Şimdi yine halkın 'efendiliği tuttu.' Güçlü görünene karşı 'ukalalık etmemek' için aşın özen gösterilmeye başlandı. tlkokulda futbol oyunlanmızdan önce herkesin, hem daha iyı oynayan, hem de yaşça ve boyca daha büyük olan bir-iki çocukla aynı takıma düşmeye çalıştığı; bu gerçekleşince nasıl sevindikleri, hatta o iri yanlann bilerek yapüklan kabalık- lara göz yumduklan gözümün önüne geldi. Bir poliükaa, bir gazetecı, bir yurttaş, bir üye, bir oğul, bir öğrenci ne kadar 'efendf, ne kadar 'ukala' olmah diye dü- şündüm. Birinci, -olumlu- sıfata göre ikinci -olumsuz- olanı daha çekici görün- dü bana. özellikle de Türkiye ve Rusya gibi otoriter yaklaşımlann (ailede. okul- da, çahşma yaşamında ve politikada) egemen olduğu toplumlarda, çıkardıkla- n tüm tatsızlıklara ve çatlak seslere kar- şın: Varsın ukalalar, efendilerden fazla olsun!.. Bir zamanlarseııyordu^ şimdipepetşsizim. "tşsz" sözcüğünden ilk kez bu kadar nefret ediyorum. Iş telefonum çalmı- yor artık: Halo, Senyor Pepe.. Artık bir "senyor" değılim. Bir iş yapmanın. bir şey- ler üretmenın getirdiği saygınhk yok artık. "Çalışmak". "kişUik" demekmiş meğer. Artık yalnızca bir Pepe'yim. İşsızim. Bir "kadm" gibi evdeyim. Evde olmak, kadınlara özgü değil midir? Çalış- mak, erkeklerin işi. Universite öğrencileri- nın yansı kadm, çalışanlann yansı kadın. Franco zamanında öyle miydi? Kadm de- diğin evinde otururdu. Gel de özleme o dö- nemleri. Sosyalist Parti'nin Kadın Ko- nulan Sekreteri Josefa Pardo, partıye yeni kadın üyeler kazandırabilmek için hanl ha- nl çalışıyor. Önümüzdekı kurultayda par- tinin "kadın kotası tavsyesni" yüzde 50'ye çıkaracakmış. Hedef, eşitbkçi demokrasi. Her yerde kadın parmağı görülmeye başla- dı. Diyeceksiniz ki, kaç yüzyıldan beri er- kekler politıkanın başında da ne oldu san- ki? Ellerine yüzlerine bulaşürdılar. Bir de kadmlar gelsinler, onlan da görelim. Ama biliyorsunuz, en büyük sorun, seçimle de gelse bir kez geldi mi, bir daha indiremezsi- nız. İşsizim. Avrupa'da işsiz olmak, Somali'- de Başbakan olmaktan iyidir diye düşü- nürdüm. Şimdiye kadar da öyleydi ama. Işsizlik sigortası vardı. Şimdi de var, ama iç ve dış kamu ve bilumum borçlar büyüdük- çe, Felipe de işsizlik sigortasmı iyice kuşa çevirdi. Yok, artık 65 yaşından önoe emekli olamayacakmışız falan. Sosyal refah dev- leti de gidecek yakında. Sanki bir "görim- mez" el, yukanlardan tüm dünyayı idare ediyor. Görünmez olur mu canım, bal gibi görünüyor. Yeni dünya düzeni dedikleri iş- te bu ya. Dünya Bankası, "özeUeştir!" ko- mutunu veriyor tüm ülkelere aynı anda. Tek yönlü, yukandan aşağı bir komut. Ay- nı anda bak sizin ülkenizde de PTTnin T'- sini özelleşüriyorlar. Ispanya'da da. tyi de kuzum tspanya'da "T", zaten çoktan aynlmışü. Işimiz daha kolay olacak gibi. Ama ille kötü huylu bir "mohalif' çıkacak. Sosyalist Parti'nin sol kanadı ile komünist- ALİ KIŞLAK ler "olmaz" diyorlar. Olmaz mı hiç. Kamu borçlan neyle ödenecek ki? Bahane mi yok. tşsizim. Evdeyim. Işin tersliğine bakın, kanm çalışıyor. Eve ekmek parasını geti- ren o. Cebime bir kadeh kırmızı şarap pa- rası koyan o. "Bulaşıklan yıka" dedi çıkar- ken. Olur mu kardeşim? İspanyol toplumu maçodur. Niye saklayayım, ben de maço- yum. Yıkasam bir türlü, yıkamasam bir türlü. Canım sıkıhyor. Televizyonu açtım. Bir Brezilya dizisi. Otur da, kadın gibi Bre- zilya dizisi seyret. Sağıma, soluma baktım. Korkak, utangaç, seyretmeye başladun. Bu Brezilya aksanına da bayıbyorum. Söz- cükleri yaya yaya, uzata uzata, hiç acelesiz, sözcüklerin tadına vara vara, okşar gibi konuşmalan... Komünist Partisi liden Ju- lio Anguita. seçim kampanyalannda tüm bu ıvır zıvır dızileri devlet televizyonlann- dan kaldırmayı, toplumun gellşmesine, eğitimine yönelik programlar koymayı va- at ediyordu. tyi ki Anguita kazanmadı, yoksa ne güzel uyumakta olan toplumu- muz uyanıverecekti. tşsizim. İşsiz olmayı, çalışmamayı iste- miyor muydu insanoğlu da? Robotlar yap- tık, bizim yerimize çahşsınlar diye. Bılgisa- yarlar yaptık. Daha az işçiyle üretkenlık daha da artmış, hani nerede? Bazen zor ge- lırdi çabşmak, ah bir çahşmasam, derdim; akşama kadara gezsem. dolaşsam. Ama şarap parasını, ekmek parasını düşünmez- dim. Robotlar, bilgjsayarlar yetennce ek- mek ve şarap üretmiyorlar henüz. Sorun da_burada işte! İşsizim. Her gün yüzleroe. binlerce ls- panyol bu uğursuz kelimeyle tanışıyor. Tanışmaya da devam edecek. Önümüzde- kı yıl bile 150 bin kişinin işini yitirmesini bekliyor hükümet. Çözüm? Julio Anguita, yülık ızını beş haftaya çıkarahm, haftahk çahşma saatlerini azaltahm, diyor. Komü- nizmin dayanışmaa, paylaşmaa ruhu işte. Bu adamlar nasıl iflas ettiler anlamıyo- nım... Bu yıl memurlara zam yok. tyi ki enflasyon yüzde 5. Yani, alım güçleri yal- nızca yüzde 5 azalacak. Ama büıyorsun, yüzde 5 bıle büyük bir oran Avrupa'da. tş- siz olmaktan iyidir yine de. Seat otomobil febnkası bile üretim kapasitesini yanya düşürmüş, on binlerce işçi çıkanlmış; Seat- lar, Toledolar peynir ekmek gibi saülmıyor artık. Yürüyen toplum olacağız bir süre. Yürümek sağlıktır. Daha az hava kirliliğj olacak, daha yeşil yaşayacağız. "Estoy en paro" diyor Pepe. "İşHZBn" di- yor. Barmenden iki kadeh daha kırmızı şa- rap istiyonız. tnsanlann da robotlarla, bil- gisayarlarla birlikte çalıştıklan, "saygm- lıklann" insandan tümüyle ahnıp robotla- ra, bilgisayarlara verilmediği bir dünya için kaldınyoruz kadehlerimizi: "Şerefeî", "Sa- lud!" Maha'nın en büyük yerleşim merkezi La Vaktta'nın neresine gkkrseniz gktin tarihk burun bunına geliyorsunuz. (Fotoğraf: ARİF KIZILYALIN) AmerikanDolan:'Valettalin aminBirkaç ülke dışında, dünyanın ne- resine giderseniz gidin, cebinizdeki Amerikan Dolan, sizin bir ayncalık sağlar. Kimi yerde, 10-12 dolar, sizi o ülkenin parasıyla milyoner bile yapa- bilir.Hele hele, dağılan Sovyetler Birliği, Sırbistan, Hırvatistan, Slo- vakya. Bulgaristan gibi ülkelerde. pa- ranızı 'change' etmenize bile gerek yoktur. Evet, Amerikan Dolan'nın ya da Alman Markı'nın, hatta Avrupa Para Bırimi ECU'nun rağbet gör- mediği bir ülke var; Akdeniz'in gö- beğindeki bu nokta yerleşim merke- zinin adı Malta... Tarih boyunca Fe- nikelilerden Romahlara, Bizanslılar- dan Osmanlılara, yakın dönemde de tngılizlerden Araplara kadar ceşitli kültürlerin odak noktası olan bu ada MALTA ülke, kurak göriinü- müne karşın olağanüs- tü bir yaşam ştan- dardına sahip. Önce- likle, enflasyon korku- su yok. İsteyen herkes bir otomobil, yerleşim merkezlerinde ohnasa bile tek katb bir ev sa- hibi olabiliyor. Turistik eşya satan bir dükkandaki satış elemanı ya da 'Mal- ta Bus' fırmasında otobüs şoförüyse- niz, akşam kannız ya da bir arka- daşınızla diskoya gidip gönlünüzce eğlenebilirsiniz. Harcayacağınız para ise yalnızca 2-3 Malta Lirasıdır. Do- lar hegemonyasına son veren Malta Lirası, oldukça değerli, değerli oldu- ğu kadar da bereketli. Ama ona sahip olabilmek, hele turistseniz, bir hayli ARİF KIZILYALIN zor. Çünkü cebinizde- ki 100 dolarla. yalnı- zca 36 Malta Lirası alabilirsiniz. Markın durumu ise daha da acınası. 4.56 Alman Markı. ede ede 1 Mal- ta Lirası ediyor. ^ — — — "Gflneş Batmayan tmparatoriak" İngjltere'nın baştacı parası sterlin bile, bire bir kura yeti- şemiyor. ECU'nun karşıbğı ise ikiye bir. Türk Lirası mı? Onun yalnızca adı Malta Lirasına benziyor.Çünkü 30 bin lira verip, 1 lira alıyorsunuz. Amerikan ve Alman parasını tuş eden Malta Lirası, alım gücüyle, sizi, sözcüklerle anlatılamayacak bicimde keyiflendiriyor. Bir lira harçhkla haf- tayı gecirmişsenız, cent hesabına bile başlıyorsunuz. 20 cent verip bir kola istediğinizde. para üzeri olarak size, yerine göre 2 ya da 3 cent veriyorlar. Yiyecek faslı bitip Malta'nın gezi- lebilecek yerlerine geldığinizde de he- men aklınız para hesabına gidiyor. Malta şövalyelerinin kuşandığı zırhlann ve Osmanlı donanmasını yı- pratan toplann sergilcndiği müzeleri gezmek, ceyrek lira. Bir kent turu atayım deyip taksiye bindiğinizde ise Sleima, Florina, Quavra gibi bölgele- ri 14-15 liraya dolaşıyorsunuz. Telefona gelince; 80-90 cente yurtdışı görüşmesi yapabibrsiniz. Ama otelden aradınız mı, bir 'alo' 1.5-2 lirayı buluyor. Bir de sohbete başlarsanız, cebinizdeki dolarlan otelden aynlırken kasaya bırakabilir- siniz. Bizden söylemesi.. Çaydademlik poşet savaşı tngilizler çaydan vazgeçe- mez. Yılda 250 milyon bar- dak çay ıçıhyormuş. Günde adam başına 3.56 fincan çay düşüyormuş. Fincan dediy- sek, yanlış anlaşılmasın Biz- deki gibi ince belli çay bar- dağı değil, bayağı kallavi bar- dak. tngilizler, sudan sonra ikinci olarak en çok çay içı- yorlarmış. Çayın, sıvı ya- nşmasındaki yeri yüzde 43.7. Halkın yüzde 80'i her gün çay ıçiyormuş. Kahve içenler geriden geliyor. Yüzde 57. Bütün bu veriler, ulusal sıvının baş savunucusu Çay Kurumu'nun. tngilizler bir zamanlar gi- dip gidip Kenya'da, Hindis- tan'da, Seylan'da orayı bu- rayı zaptettiklerinde bura- lann çaylannı da beraberle- rinde getirmişler. Ama sütlü içmeye alışmışlar. Güzelim çaylann içıne süt konulunca çıkıyor ortaya bulanık bir şey. Tadı bozuluyor. Ama onlar öyle abşmış, memnun- lar. Türklerin, sütsüz koyu çayı nasıl içtiğine de şaşıyor- lar. Türkiye'ye gidip orada burada çay içip güneş görüp gelenlerin ise ahlakı bozulu- yor tabii. Türk çayından açıldı mı konu, gözleri parb- yor. Bugüne kadar ne kaçırdıklannı anbyorlar. Çaylanna süt koyamaz olu- yorlar. İngibzler dünyaya açıbp da hanyayı konyayı öğrenıp LONDRA EDtPEMtL ÖYMEN akıllan başlanna geldikçe Türkler de işin kolayına kaç- maya başladı. Türk çayı de- nilen deinb çay yerine at dembğe iki poşet. Akan kırmızı sıvıya da çay de bitsin bu iş. Yakında Türkiye'de de çaya süt koyma hevesi baş- larsa şaşmamak gerek. Çay Kurumu'na dönersek, "Denıiik" diye bir dergisı var kurumun. Çay. nasıl demle- nır? Çay saatinde yenilecek kekler, kuru pastalar için ta- rifler. En iyi çay nerede içilir? Kaça içilir? Çay merakblany- la bir araya gebnek için "Çay Klübü"ne üye de olabibrsiniz. Dembk türleri, bunlann anti- kalannın bakımı, kararma- ması için yol ve püf noktalan. Hepsinin yanıtı Dembk der- gisinde. tngilizlerin henüz keşfe- demedikleri ise çayın, Türk usulü nasıl demleneceği? On- lara kimya dersi gibi geliyor. Ama onu da öğrenecekler. Hele Bodrum'a, Marmaris'e, Mavi Yolculuğa biraz daha abşsınlar. Bu arada biz de tatsız po- şet çaylara tamah edecek va- kit buluruz. MasıunyüzünbuzgibiIonela Ulkücü Mafya'nın yeni belası: Erdem ReisÇakıcı niçin dizinden vuruldu? Kim İstanbul'un "toplum dışı unsurlannı" Kâğıthane Deresi'ne dökmeye ant içti? MHP'nin mafyacı imajı mı silinmek isteniyor? AKİS, Ülkücüler'in yeni karargâhmda, yeni liderden, yeni stratejiyi dinledi. tlgiyle okuyacaksınız. DGM, MIT'e sığındı. DGM savcısmm MİT'e yazdığı gizli belge... Faili meçhul cinayetler neden çözülemiyor... Devletin güvenlik mekanizmasında gizli rekabet... Bakan'ı saunada soydular. Saunaya 200 milyonluk dövizle gelen bakan!.. Yanındaki miUetvekili anlatıyor... Bakan, neden şikâyetçi olmadı? Emniyet buna rağmen nasıl harekete geçti? Karargâhta kararname krizi: 1994, 30 Ağustos'unda beklenen atamalar * Yûz elfi yıl içinde dûnyada nasıl bir demokrasi hâkim olacak; parlamentonun verini ne alacak? * Islamcı Yeşiller gdrev başında Almanya'da Turkler \lmanlar'dan çok tuketi.vor * Abdülhamit'in mirasçısı Boğaz'ın yarısını istiyor Ofis ve kapalı mekanlardaki vazgeçilenıez cihazlar hastalık puskürtuyor * Clinton. Arafat, Rabin'e soru yagmuru * Başkan'ın FBI planı * Günevdoğu'da 26 Mart sendromu * Fikri Sağlar ile "kültûr" üzerine • Teknolojide son geiişmeler * Politika dünyasından dedikodolar * "Siyasi Çiirüme" paneti AKISvorumsuz haber... valansızyorum Ionela neden bu haldesin? Müzık setinin kötü kolanlanndan haykıran metelikaya o ince, kusursuz gö- rünen yan çtplak bedenin çılgın bir de- vinimle uyuyor da masum >üzün neden buz gibi tonela? Nıçin bu kadar mutsuz görünüyorsun? Söyle tonela... Bu gece mi böylesin, yoksa her gece mi? Bak. Senin kadar güzel olmasa da birlik- te şov yaptığm partnerin canb, coşkulu, dansı yüzüne yansıyor, işinin hakkını veri- yor... Bu. diskoyla gece kulübü arasındaki me- kanda 70-80 metrekareyi fıldır fıldır tara- yan spotlar gençlik düşlerinde var mıydı Ionela? Anladın... Bu geceki müşteriler tanıdık değil. Belki söylendi de; gazetecilerin ağırbkk- olduğu, bir Türk grup. Romen Ti- caret Bakanbğı'nda "yabancı müteşebbis" diye dosyalanan, bstesı 2 bin 300'e ulaşan çoğunluğu bakkal çakkal, işportaa yurt- taşlanmızdan kımse yok bu gece. Kulübün yeni müdavimlerinden Fınna Ramazan da gelmedi. Senin yurttaşının aybk asgan ücreti 35-40 dolan, bu gece havalara saça- mayacak Ramazan... Yan masada bir yurttaşınla sohbet edi- yoruz. Makyajı berbat ama bakımb görü- nüyor. Dört yıldır yaşamından hoşnut. Halinden de belli. Bardağına boşaltılanco- CALATI SERDAR KIZIK lamn kutusu avuçlannda, oynuyor. Sadece bir meşrubat, bır tad değil cola Boşalana kadar masalarda duruyor kutular. Kişi başına cola tüketiminde dünyada ilk sıraya yerleşen ülkesinin geleceğinden umutlu. Sözü sana getiriyor ."güzel mi?" diye. Evet, güzel... Eskiden bölgenin iyi cim- nastikçilerindenmişsin. Can can dansında yükseklere kolaybkla fıriayan bacaklan- ndan belli atletik özelbklenn. Dansmdaki yumuşakbğından da... Ne o, nereye koşuyorsun Ionela? Ant- rakt mı? Bu üç kişilik orkestra nereden çıktı? İbrahim Tatbses'in "mavi mavi"siru çalı- yorlar. Sobstin Türkçesi oldukça iyi. tbo'- nun arabeskine arebesk bir versiyon daha ekb'yon "Aflah Aüah Allah Allah, Coca Cola... Allah..." Romanya'ya 12 miİYpn dolarbk cola yatınmı yapan ev sahibi Özgörkey Grubu'- ndan arkadaşlanmız, hoşnut İbo'nun yeni versiyonundan. Kutular havaya kalkıyor, şerefe... Orkestra programını tamambyor. to- nela yeniden piste geliyor. Bu kez koştümü daha da azabnış. Kalkıyoruz. tonela dansını sürdürüyor. Gözlen karşıda, boş duvarda, müştenlere bakmıyor... Galati'de. Köstence'de, Bükreş'te ha- valar iyi. Her yer yemyeşil. Tarihi binalar sevimb, blok apartmanlar çirkin . Lüks oteller ancak üçüncü sınıf. Çavuşesku'dan sonra enflasyon yüzde 1200. Sokaklarda 1 milyon 300 bin işsiz dabşıyor. Gecekondu görünümündeki süper marketler abnanan dış krediler sayesinde parfüm, makyaj mal- zemelen, şekerlemeler, çikolatalar, çorap- lar ve 10 sınıf teksil ürünleriyle dolu. Reel ücretler 1989'dan bu yana yan yanya azaldı. Üç saatbk başkent turunda sadece bir dükkanda buzdolabı ve çamaşır maki- nesi gözümüze çarptı. Metrodaki kasetçi- lerde bizim bile duymadığımız Türkçe ara- besk müzikler çabnıyor. Ajanslarm "flaş... flaş" diye duyurduğu bizim de inan- madığımız "Bükreş'te 70 bin kişi öWü" ha- berlerinin noktası tnter Contınantal'in önündeki kurşun izlen yeni onanbyor. Çavuşesku'nun "görkemli sarayın na ba- kanlardan bazılannın öfkesi hala sürüyor. tşsızbkten, enflasyondan bunalanlann bazılan da eski günleri anyor. Romen halkı yeni bir şeyler anyor. Hapishane önünde kuyruk ıızııyorHapishaneye düşmeyi kim ister? Kimse. Hele bunun için kuyrukta beklemeyi... tsveç'te bu durum. biraz ters işbyor. Dam altında cezasını çekmek için bekleyenlerin sayısı hızla artıyor. En az bekleme süresi, 3 ay. Bu süre, 1 yılı bile bulabihyor. Bu ülkede. dığer "bazı" ülkelerin tersine, tutuklu olarak yargılanma, oldukça kesin bir kanıya varması ya da serbest dolaştığı takdirde kanıtlan yok olabileceğinden kuş- kulanması gerek. Yani hele bu- içeri atabm da, sonra bilmem kaç ay geçince ak- lanırmış fark etmez anlayışı burada geçerb değü. Gözalünda bekleme süresinin 5 günü gecmemesi, ülke çapında genel bir ilke. Ne var ki hapishanelerin dolu olması, bu ilke- den ödün verilmesine yol açıyor. Söz konu- su gebşme, şu sıralar burada en ciddi tartı- şma konulan arasında. tsveç Suçlu Bakım Dairesi KVS bu yıl bugüne dek, 1200 yükümlüden, dam altına gitme için ortalama 6 ay beklemelennı STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN • İsveç'te durum diğer ülkelere göre biraz. Dam altında cezasını çekmek için bekleyenlerin sayısı hızla artıyor. En az bekleme süresi, 3 ay. Bu süre, 1 yılı bile bulabiliyor. "rica etroek" zorunda kaldı. Buna ek ola- rak, çeşitb' özel nedenlerle hapis cezalanmn uygulanmasını, ilk etapta 3 ay, çok özel du- rumlarda 6 ay erteleme olanağı da var. Ör- neğjn. hüküm gjymış kişi eğer okulunu bi- timıek üzereyse ya da kansı çocuk bekliyor ve ailenin tek geçim kaynağını oluşturu- yorsa, cezasının infazının 6 ay erteknmesi- ni isteyebibyor. Tutuksuz yargılanan ve hapis cezasına çarptınlan birine karann bildirilmesi, bü- rokratik nedenlerle 3 haftayı buluyor. Yü- kümlüye karar mektubunu postaneden al- ması için 30 gün tanınıyor. Buna karşılık bugün hapishanelerin tıklım tıkbm dolu ol- masının en önemb nedeni, 1 temmuzdan itibaren, hapis cezasının yansı çekildikten sonra sabnma kurabnın 2/3 olarak değişti- rilmiş olması. Yine de. tsveç'te şu anda 3800 kişi hapis- te gün doldururken 9.000 kişi "serbest ayak" olarak, yani hapishane kuyruğunda bekbyor. Bu arada Adalet Bakanı, "her hücrede bir kişi'" ilkesinden vazgeçilmesi konusunu gündeme getiriyor. Ha, doğru; buradaki hapishanelerde ko- ğuş olmadığını baştan bebrtmemiştik değil mı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle