23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3EKİM1993PAZAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ekonomide hayal ve gerçekler Salt fiyatlann yol gösterid olduğu ve parasal hareketliliğin hassas dengesinde ayakta kalmayaçalışan bir ekonomi anlayışıyla kamu sektöründen transfer edilebilen kaynaklar. kaçınılmaz olarak rant ekonomisini besleyecektir. K. VURAL ŞERİFOĞLU D ümenleri moda riizgâr- lanna bağımlı değşim- ci değışkenlere bakılır- sa, Türkiye"nin kronik sorunlannı aşmasına çe> rek var. Yılın ilk altı a\ına ilişkin büyüme rakamlannın son derece heyecanlan- dırdığı değişimci değişkeniere göre devleü küçültüp deftenni dürdiik mü. piyasanın dinamik güçleri görünmez elin de inayetiyle bızleri yırmi birincı yüzyıla taşıyıverecekler. Çizilen tablo en karamsarlanmızı bile heyecanlandıracak kadar başanlı; ancak kopanlan şamatanın tozu du- manı. kimi çarpıklıklann görünmesini önleyemiyor. Büyüme hızı temposunu bu şekilde sürdürürse gelecek yıllan. seçim eko- nomisiyle de beslenecek olan yüksek bir enlİasyonla ve onu takip edecek durgunlukla yaşamaya hazırlanalım. Yükselen enflasyonla bırlikte. IMF ve Dünya Bankası"n\n kapımızı çala- rak. topİumsal refahı bir başka bahara erteleyen klasik 'istikrar paketi" öne- rilerini. herkesin malumu olan yön- temleriyle dayatacaklannı söylemek. cin sahibi olmayanlann da yapabilece- ği bir tahmin. Büyük bir olasılıkla iktidar tarafın- dan kalkınmanın bedeli olarak göste- rilecek olan bu durumdan. toplumun ücretiyle geçinmeye çalışan geniş ke- simleri kadar. yatınmci olarak kal- makta direnen orta ölçekli sanayici de olumsuz etkilenecek ve piyasaya gü- venme saflığını gösterdikleri için gö- rünmez elden okkalı bir şamar yiye- cekler. Enflasyon sonuç olarak topİumsal refah erozyonu anlamına geldiğine gö- re bir mucize olmazsa. Türkiye. dok- sanlı yıllan büyüyerek(!) fakirleşme garipliğıyle geçirerek kronik sorunla- nnın depolandığı ve bir türlü uzakla- şamadığı limanı çevreleyen sularda boşa kürek sallamaya devam edecek. Ekonomi bilimi tüm teorik yakla- şımlannda sonuç olarak topİumsal refahı amaçladığına ve bunu da "ikti- sadi büyüme" ile öngördüğüne göre. ortada ekonomi bilıminin özüyle de çelışen bir durumun varlığı açık. Ekonomınin sergilediği performan- sı değerlendırmede miktar artışlannı tek ölçüt olarak ele alma eğiliminde olup millı gelir artışını en önemli gös- terge kabul ederseniz. eldc edilen so- nucu başan olarak değerlendirmek kola>. Ancak. matematiksel mantık açısın- dan doğru gibi görünse de miktar ar- tışlannı tek başına "büyüme" olarak kabul etmek. Türkiye'nin seksenli yıl- lardan bu yana yaptığı temel yanlıştır. Milli gelir artışı kalkınmayı belirle- yen önemli bir ölçüt; ama elde edilen artışın oransal maliyeti. daha da önemli olarak sağladığı istihdam ile ücret bazında niteliklı tüketime ve ta- sarrufa ne oranda dönüştüğü. ücretler toplamıru ulusal ekonomidekı birik- miş servetin bir bölümü olarak değer- lendiren mantık açısından önem ka- zanmakta. Yatınm harcamalannm bütünü içinde yer alan ücretler toplamının. üretim süresince maliyet arttıncı bir rol oynamalanna karşın. tüketim ve tasarruf aşamasında geri dönüş hızına ve miktanna bağlı olarak sermaye sto- ğunu arttıncı işlevi vardır. Bu nedenle milli gelir artışlannı "ekonomik büyüme" kavramı içinde değerlendirirken. artışın. faiz-fıyat netleştirmesinden sonra reel ücretlere ne oranda yansıdığına bakmamız ge- rekli. Oysa. pek çok itiraz sesinin yüksel- mesine yol açacağını bilmemize kar- şın. milli gelirdeki söz konusu artışla- nn. tüketici olarak ekonomide temel faktör olan ücretlilerin gelirlerinde reel bir artış sağlamadığı, aksine büvüme- ye pozitif katkı sağlayan enstrümanla- nn oransal maliyeti ve milli gelir ra- kamlarında ağırlıklı olarak yer tutan rant arttıncı sektörlerin doğurduğu sonuçlar nedeniylc reel gelirlerde azal- maya yol açtığını söyleyebiliriz. Bunun doğal sonucu olarak gerek tüketim. gerckse de tasarruf olarak kendini çoğaltarak geri dönmesi gere- ken ücretler toplamının ulusal serma- ye olarak etkinliğinın azalması söz konusu. Bununsa, ekonomide azımsanma- >acak olumsuz sonuçlara yol açtığı hepimızın yaşayarak öğrendiği bir gerçek. Sermaye stoklanndan aynlan pay demek olan ücretler toplamının ağır- lıklı bir bölümü rant ekonomisi tara- fından kemirılip sıstem dışına çekilın- ce. yatınmlar için giderek artan mali- yetlerde yeni kaynak gereksinimi doğmakta. Sonu bilinen film Öte yandan geri dönüş hızı ve mik- tarlan azalan. kımi zaman da hiç ol- mayan ücretler, imalat sanayii için kendi parasal loplamını da aşan mali- yetlen ifade etmekte. Aşın maliyetlerin. sanayi üretiminin uluslararası rekabet gücünü törpüle- yerek. kazanılmış döviz girdisini azal- tıp dış borç y ükünü arttırmasının yanı sıra. iç pazarda genel fıyat sevıyesinı sürekli yukan çekmesi enflasyonıst baskıyı arttınnca. sonunu bildiğimiz film başa dönmüş oluyor. Devletin ekonomideki paylannı kü- çültüp. kaynak kullanımını azaltarak yatınm harcamalannm maliyetini dü- şünneyi amaçlayan görüş, ancak ulu- sal kaynaklann giderek artan oranda üretim sürecine sokulmasıvla hedefıne ulaşabılir. Oysa toplam katma değerin ağırlıklı kısmını sağlayan beş yüz büyük fırma bilançolannın açıkca göstcrdigı gibi özel kesim yatınm sermayesi. üretici nıteliğını hızla kaybetmektedir. Yatınm sermayesınden, üretim dışı alanlara pay ayırarak kendini ayakta tutmanın bir sının olduğuna göre ka- mu kaynaklan üzennde kopanlan gürültünün üretim aşkından kaynak- lanmadığını anlamak kolay. Salt fıyatlann yol göstencı olduğu ve parasal hareketliliğin hassas denge- sinde ayakta kalmaya çalışan bir eko- nomi anlayışıyla. kamu sektöründen transfer edilebilen kaynaklar kaçınıl- maz olarak ranı ekonomisini besleye- cektir. Yalnızca rant ekonomisini büyüten bir anlayışın egemen olduğu piyasada. üretici unsurlann belirleyici olamaya- cağı açık. Böyle bir piyasada ise maliyetini topluma yükleyip, üretmeden büyü- yen ve kör olmayanlann rahatlıkla görebileceğı avantacı eli. sığ düşünen- lerin gölgesi görünmez kılmaya yetmi- yor. Küçük ve orta ölçekli sanayi yatı- nmlannın etkinliğınin giderek azaldı- ğı. büyük fırmalann ise yatınmdan uzak durduğu günümüz Türkiye'sin- de. kamu sektörü yatınmlan ve istih- dam politikalan, parasal rantabilitesi olmasa da sosyal rantabilite açısından zorunlu bir tercih olarak önemini ko- ruyor. Eğer serbest pazardan kastedilen. gözü dönmüş köşe dönücülerin doluş- tuğu. gücü olanın dıleğince at koştur- duğu cangıl serbestisi değilse, Tür- kiye'nin ekonomik. politik perspektif- lerini -pazar ekonomısine referans gösterilen ülkelerin de yaptığı gibi- ye- nıden gözden geçirmesi gerekiyor. ARADABIR ILHAN MtVtAROCLU (Nm.- York'lm) Korkunun Rengi"Amerika'da insanların yarısı hırsız, yarısı polis" de- diğinde Erden Kıral, gerektiği gibi şaşırdım. Şaşırmam gerekiyordu, çünkü benim burada birkaç yıldır sırası düştüğünde söylediğim bir sözü biliyor olamazdı. Yeni tanışmıştık. Amerika'daki birkaç günlük gözlemlerinden böyle bir sonuç çıkarmış olması, birbirlerinden habersiz kişilerin aynı yolda düşünebileceklerinin, giderek o dü- şünüşü aynt sözcüklerle anlatabıleceklerinin yeni bir örnegiydi. Gene de şaşıyorum bu tür örneklerle karşı- lastjğımda. 'Mavi Sürgün" filmiyle katıldığı Montreal Film Festi- vali'nden dönerken kısa bir süre önce New York'a uğra- mıştı. Filmi festivalde odül almadıysa da almış gibi olmuştu. Işte FIPRESCI (Uluslararası Sinematografi Ba- sını Federasyonu) jürisinin yayımlanmış açıklaması: "Resmi yanşmada jüri, uzun bir tartışmadan sonra ve Türkiyeden Erden Kıral'm 'Mavi Sürgün 1 filminin nitelik- lerini tanıyarak, yetili bir genci desteklemeye ve... Domi- nic Sena'nın 'Kalifornia' filmini ödüllendirmeye karar vermiştir." FIPRESCI'nin böylece açmış olduğu ödül vermeden ödüllendirme yolunu bakatım başka jüriler de izleyecek mi. ödüllü (ilm de, ödüllendirilmiş sayılabilecek yönet- men de New York'a korkuyla geldiler: "Kaliiornia" (bu kezbizdeyazıldığıgibi "K"ile nedense.yazılmadığı gibi de "y"siz) korkuyla ilgili konusunu reklamlarında "kor- ku yalnız başına yola çıkmaz" diye vurgulayarak; Erden Kıral ise, buraya ilk gelenlerin hepsi gibi, New York kor- kusu içinde. Insanlarının yarısı hırsız, yarısı polis ülkeden konuştu- ğumuzda, bir yandan da bu gözlemi yeni bir haberin ışı- ğında, hırsız yarımın hem hırsız, hem polis, hem de katil olabileceği yolunda değiştirmeyi düşündüğümde, Er- den Kıral artık Nevv Yorkun birkaç günlük eskisiydi ve korkuyu kanıksamış görünüyordu. Gene bir turisti öldür- müşlerdi Miami'de. Haberin etkisiyle Florida'daki korku New York korkusunu gölgede bırakmaya başlamıştı. Tu- ristlerin kendilerini korumaları için hazırlanmış uyarılar- danbirine, "otomobilde giderken bir başka otomobil sizi durmaya zorlarsa, sakın durmaymız "yolundaki uyarıya uyduğu için öldürülmüştü o Alman turist Hava alanında kiraladığı otomobille yola çıktığında, tam da karısı Al- manca olarak yazılmış uyarılan yüksek sesle okuduğu sırada, bir başka otomobil yanaşıp onları durmaya zor- lamış ve adam durmamış. Sen misin durmayan? Öbür arabadaki üç zenciden biri (hem de kadın!) çekmiş ta- bancasını, vurmuş Almanı. Zencilerden biri olaydan bir süre önce, sabıkalı olduğu halde. poliste çalışmış. An- nesi de karakol görevlisi. Birkaç gün geçti geçmedi, gene Florida'da zenciler, otomobiiinı yol kenarlarındaki dinlenme yerlerinden bi- rine çekmiş bir ingiliz turisti öldürdüler. Bu haberle bir- likte, Florida valisinin kurşun geçmez ceketle dolaştığmı da öğrendık. Hep zenciler öldürüyor değil. Beyazlar da öldürüyor. Kurbanlardan biri Mehmet Bahar. Florida'ya öğrenime gitmiş 17 yaşında bir Türk. Anladığım, beyaz itlerin kul- landığı bir otomobilin yanından arabasını hızla sürüp geçmiş. Olur mu böyle saygısızlık? Kovalamışlar Ba- har'ı, evine vardığında döve döve öldürmüşler. Ya Florida'ya giden Brooklyn'li zencinln başına gele- ne ne denir? Yolunu kesmiş birkaç beyaz. Üstüne ben- zin döküp çakmtşlar kibriti. Nasılsa canını kurtarmış adam, yanıklarıyla. Florida'yı örnek alarak New York Belediyesi de turist- ler için, özellikle hava meydanlarında dağıtılmak üzere biruyarı listesi hazırlamışsada, isteyenin "elimizdekal- madı" özürüyle karşılaştığını duyuyoruz. iyi ki bulamı- yorlar. Uyarılara, öğütlere uydukları için öldürülebilirler. Biraz da bu bakıma, New York'u korku içinde gelip beni bulanlara öğüt vermek istemiyorum. Şöyle yürüme, böyle bakma, o sokağa girme, asansöre binerken çev- reni kolla, eve girdiğinde kapını kilitle ve kim olduğunu bilmediğine açma... Boş öğütler bunlar. Sakınılan göze çöp batar üstelik. Batıyor da! öyleyse, odana kapan otur, sokağa adımını atma. Bu da boş bir öğüt. Evlerinin içindeyken pencereden giren serseri kurşunlarla vuru- lup ölenleri, ya da yaralanıp sakat kalanları, en iyisinden canlannı kurtardıkları için şükredenleri bilmiyor muyuz? Ne desem öyleyse? Gunlerini zehir etme kendine. Bak! Geceyarılarında bile insanlar sokaklarda. tek başı- na kadınlar bile. Gene de dikkatli ol (ne anlama geliyor- sa bu). Eski bir Amerikan sözünü de ekliyorum üstünkö- rü öğütlerime: "Korkudan kork." Kim demişti bunu? RooseveH mi? Kim demiş olursa olsun, korku ülkesine uygun biröğut. Erden Kıral çoktan geldiği yere döndü. Nevv York kor- kusu belleğinde soluk bir anı olarak kalmıştır belki. Ge- ne de isterim ki bir sürgün filmi daha yapsın. Manhattan adasında kendini bir hayırsız adaya sürgüne gönderil- miş sayan ve orada hem hırsız, hem polis, hem de katil olamadığı için kendini tanıtlayamayan kışinin filmi. Adını da koyacağım filmin ama, korkunun rengi nedir? Bilemi- yorum. TARTIŞMA Gülcegün'ünyasa önerisi 2 5.9.1993tarihli Cumhunyet gazetesinin iç sayfalannda (sayfa 5, sütun 1) önemsiz bir biçimde yer alan haber oldukça düşündürücü ve şaşırtıcı ıdi. Haberi aynen yazıyorum "Başbakan Tansu Çiller, uyuşturucu madde ve atah kaçakçriığınm başkasma ait taşıttarla yapılması halinde, taşıtın müsadere edilmemesine karsıçıktL Çiller, SHP Mardin \UUet>ekiji Mehmet Gülcegün'ün buna ilişkin teklifıne olumsuz görüş bildirirken taşıtlaruı müsadere edilmemesi halinde uyuşturucu kaçakçdığıyla mücadelede yeterincecâydıncı olunamayacağını savundu." Haber bukadardı. Başbakan'ın karşı çıkması ve gerekçesi ne kadar doğru ve normal ise SHP GenelBaşkan Yardımcısı ve Milletvekilı Sayın Gülcegün'ün, silah ve uyuşturucu madde kaçakçılığına araalık etmiş ve bu suçun çrtağı durumuna düşmüş kişilen suç kapsamı dışına çıkarmaya çahşması da o kadar yanlış ve anorrnaldır. Sayın milletvekili böyle bir öneri hazırlamakla hangi sosyal demokrat ilkeye nizmet etmiş, toplumun hangi kesiminin hangi sorımuna çözüm getirmıştir? Ülkedegenişyığınlan .."' ; " ilgjlendiren demokrasi gibi, insan haklan gibi, işsizlik. enflasyon. eğitım, sağlık gibi çözüm bekleyen onlarca sorun varken ve SHP bu sorunlann çözümü vaadiyle hükümette yeralmışken. SHP'nin sayın milletvekilleri bunlan çözecekleri vaatleriyle bızlerden oy almışken, bütün bunlann bir kenara bırakılıp uyuşturucu ve silah kaçakçılannın işlerini koîaylaştıracak, onlara hizrnet edecek böyle bir yasa önerisinin hazırlanmış olmasını anlamak mümkün değildır. Böyle bir önerinin SHP"den, üstelik onun genel başkan yardımcısından gelmesı olayın vahametini daha da arttırmaktadır. Sosyal demokrasiye, onun ilkelerine menfaat bağı ile değil; gönül bağı ile akıl bağı ile bağlanan biz isimsiz ve yetkisiz sosyal demokratlar için şu geçırmekte oldugumuz dönem oldukça zor bir aönemdır. tSKİ skandalı, bağış skandalı, ihale skandalı gibi parüyi yıpratan, dolayısıyla sosyal demokrasiye zarar veren haklı haksız saldınlara ve saldırganlara karşı, isimli ve yetkilı sayın milletvekillerinin daha dikkatli, daha ilkeli ve daha sorumJu davranmalanru istemek sanınm en doğal hakkımızdır. Av. Kadriye .;;.; .-..v.; Gökçadnr/Bursa Temelinde etkin bir organizasyon ve ekip çahşması olan yeni genel müdürlük binamıza taşındık. Büyükdere Caddesi, 63 Maslak 80670 tstanbul Tel: 285 40 40 Faks: 285 40 40 Teleks: 27635 gatı-tr GARANTİ PENCERE Gazeteci Av Hayvanı ıra?.. Dünyanın her yanında gazeteciler öldürülüyorlar; yal- nız bizde değil, Amerika'da Avrupa'da gazetecilik tehli- keli meslek sayılıyor; Batı'nın en ünlü gazetelerinden muhabirler görevlerini yaparken yaşamlarını yitiriyor- lar. Gazeteci kimi zaman savaş muhabiridir, cephede vu- rulur; kimi zaman bir su taşkını, yangın ya da ayaklan- mayı izlerken canını yitirir; kimi zaman biraskeri darbe- nin silahlı çatışmasına kurban gider; kimi zaman bir tehlikeli gezide kaybolur. Ancak yaşamını bilinçle göre- vine adayan gazetecinin bir savaşta ölmesiyle bir cina- yete kurban gitmesi arasındafark var... Türkiye'deki gazeteci ölümleriyle, gelişmiş Batı ülke- lerindeki ölümler arasındaki ayrım, sanırım bu açıdan çarpıcıdır. Ülkemizde gazeteci, çoğu zaman susturulmak için öl- dürülüyor. Katil bilinçlidir. Cinayet tasarlanıyor, tezgâh- lanıyor, planlanıyor, gazetecinin fikirlerine karşıt bir örgütün iş bitiricisi, görevini yaptıktan sonra sırra ka- dem basıyor. Eğer bu cinayetler, örgütlerin işi olmasaydı, bireysel nitelik taşısaydılar, failleri meçhul kalabilir miydi? Bir ülkede, gazeteci, savunduğu fikirler yüzünden öl- dürülüyorsa, cinayet halka karşı işlenmiş demektir. Bir kitap, gazete, dergi, resmi makamlar tarafından toplatılınca ya da yasaklanınca, kitabı yazandan çok halk cezalandırılmış olur; çünkü insan haklarının en kut- sal sayılanlarından "halkın haberleşme özgürlüğü"yok edilmiştir. Bir görevli kendisini bilirkişi, okuru cahil yeri- ne koymakta, kitabı, dergiyi ya da gazeteyi herkesten önce okuyup halk adına karar vermektedir; iyiyi ya da kötüyü o bilmektedir, okur değil... Fikirleri yüzünden öldürülen gazeteciyi halktan kopar- mak, halkın düşüncesine sansür koymaya çalışmakla eşanlamlıdır; gazetecinin bedenini yok etmek, okurun benliğine saldırıdan başka bir şey değildir. • Türkiyede gazeteci öldürümü 20'nci yüzyılın ilk çey- reğinde başlıyor, sayısal açıdan artıyor. Son yıllarda yurdumuzda gazetecilerin öidürülmesine karşı kamuo- yunda tepkiler azaldı; ama, bu ilgisizliğin istisnaları da yok değil... Sevgili kardeşim Uğur Mumcu'nun öidürülmesine karşı yükselen kitlesel tepkiyi nasıl unutabiliriz?.. Uğur'u milyonlar bağrına basıp uğurlarken artık bu cinayetin son olacağını düşünen iyimserler az değildi... Ancak ne Uğur'un katilleri bulunabildi, ne de gazeteci öldürümleri durulabildi... • ' Yahya Koçoğlu'nun yeni yayımlanan "Kurşunla San- sür" adlı kitabının (Ozan Yayıncılık) ikinci adı "Gazeteci Cinayetleri"... Koçoğlu kitabmda 1988 yılının haziran ayında öldürülen Mevlüt Işık'tan bu yana yaşanan 26 olayı ele almış, dökümünü yapmış; gerçi bu olaylar ara- sında kimi zaman benzerlikler görülmüyor; ama sonuç- ta Türkiye'nin garip bir av alanına dönüştüğü ortaya çıkıyor. Gazetecilerin av hayvanları gibi teker teker vurulduğu bir ülkede yaşamanın utancını taşıyoruz. Avcılarımız 'faili meçhul' cinayetlerin bir türlü yakala- namayan katilleridir. Doğal Hayatı Koruma Derneği (Society for the Protection of Natııre) Turkey's leading nature and conservation organization seeks to employ a PROJECT ASSISTANT to join its Coastal Management Section. The section is vvorking on the conservation and management of coastal areas and runs public avvareness and education programmes vvhich supportsthisaim. The candidate should: • have university degree and, or relevant job experience, • have professional vvriting skills, • have excellent command of English, • have good organizational skills, • be ready to travel in Turkey. • have driving license, • have done his military service (in case of male applicant). Please send your CV to Haşan Okçuoğlu, DHKD, PK. 18,80810 Bebek İstanbulor by Fax 1-2795544 latestl5thOctoberl993 Karıkatürlm Ocylani .l)u ENİS BATUft RAlf STEADMAN EOUAtDO GULINO KIEFFEI CAN YÛCa NICATt AtACI DOĞAN YAKICI JOHN M O t E A U SEMİH BÂLCIOĞLU WOLINSKI WIADIMIR PROPP DAVID LEVINE VASOUEZ 6» SOU TURHAN SILÇUK ZAKKO PETAN TAN OtAL TURGAY KARADAĞ XAVIEI IUREAU SAUL STEINBERG TUUIO KHCOU YURDANUR SAU^UMUITO ECO EROLÖZDEMİR OHANNIS « A ^ H W L N AKYOL tRFAN YALÇIN KAMİL ^ H ^ g ^ k KARABAŞ LEVENT Ö DOĞAN Al{ ÜLVİ E AYDIN MÛBECCEL RALF STIADMAN EDUARDı NECATİ ABACI DOĞAN Y, BÂLCIOĞLU WÖUNSKI ,o>ayn Ç BC Bk ERÂTUN NÜRİBKOÇ KAÜKATÜRÛ Gazete bayileri ve gazae satan bûyûk kitapçıhrdan arayımz. DogUtm yapılen kentier Adana, Adapaun, Ankara, Anulya, Aydn, Buna, Çaıukkale, Çorum, Dıyırbakır, Denızlı, Edirne, Emnan, Erzunun, Eskjşehır, Gaziantq>, Giresun, Isparu, Isunbul, IMUJ, Izrruı, Kasumonu, Kayseri, Kooya, Kûtahya, Mabtyı, Manisa, Mardın, Menın, Mugia, Ordu, Samsun, Sinop, Sıvas, Trabzoo, Tuoceli, Ucfa, Ujak, Zonguldak GiiUUkn Dört Aylık Muah Kûltûrii Dergisi * Yöneıim Yeri: Gûldeken Deıgiii, lris Yaymalık VE Fdmalık, Halıl Aga Cad. Vahap BeySok.No 10A6, KadAöy 81520 ISTAN- BUL * Tdefon 414 30 64-65 Fıks4l4 30 66 Ym?mı AdnsL Gûldiken Dogisi, P.K. 42, Baharıye 81311 İ5TANBUL * Genel Dagıtun. Bklqik Basın Dajıüm * FiyıttlOO.OOO TL * AboM KoşuUan: Yıllık 0 sayı)250 000 TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle