Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3EKİM1993PAZAR
ilO PAZAR KONUKLARI
Işık Kansıı, üniversiteleraçıhrken gençliğinin sorunlaruıı Bakan Nahit Menteşe ile YÖK Başkanı Mehmet Sağlam 'a sor
Menteşe: 1. basamağı
kazanamayana eğitimilli Eğitim Bakanı Nahit Men-
teşe, çok mutlu bir üniversite
dönemi yaşamış. İnsanlann
gençliğinde "sotcu" olduğunu
söylüyor, ama kendisi koyu
bir "Demokrat PartTli ola-
rak geçirmiş o yıllanru. 12 Eylül'ün ardı-
ndan. kendisi Zırcirbozan'a götürülür.
Büyük Türkiye Partisi (BTP) kapaülı-
rken, profesörlerden. bilim adamlan-
ndan hiç şes seda çıkmamasından yakı-
nıyor. "Cniversite özerkliğj"ne ilişkin
sorumuza vanıtı özetle şöyle:
"Bir profesöf, doçent titrini alan kişi
antidemokratik bir fikri savunamaz.
Memleketin gidişatı hakkında fikir beyan
edemeyeceksiniz, gençlere yol göstereme-
yeceksiniz. Bu kafalarla nasıl hürriyet ya-
şatabiliriz?"
Menıeşe. üniversite seçme sınavlanna
ilişkin olası müjdelerin ilk ipuçlannı ve-
riyor:
"Birinci imtihanı veremeyenieri dahi iş
güç sahibi yapsak, bir eğitimden geçirsek.
ona bir beceri versek. Sayın Başbakan ile
devamlı bunu konuşuyonız. Henüz çare
bulamadık. Bulabiliriz..."
Menteşe ye göre, YÖK olmalı, ama
yetkileri sınırlaıimah. Bir de tanı...
"YÖK, ihtilal müessesesi olduğu için be-
ntmsenmemiştir."
Konuyla ılgili olduğu için mi o mekân
seçildi bilemiyoruz. Kredi ve Yurtlar
Kurumu'nda konuşuyonız Milli Eğitim
Bakanı ile:
- Üniversite yıUannız nasıl gecti?
MENTEŞE- Ah. çok mutluydum.
1952'de İstanbul Üniversitesı Hukuk
Fakültesi'ne girdim. O sene İktisat ve
Hukuk Fakülteleri imtihanla talebe aldı.
Kendime fazla güvendim herhalde tek
yeri yazdım. Hukuk Fakültesi'ne 2-3 bin
müracaat vardı. 600 kışi ala-
caklardı. "Canım, bu 600 ki-
şiıün arasuıa biz de gireriz"
dedik. Ama. ilan edilinceye
kadar dokuz doğurdum.
ünkü. ilan edileceğı gün
belli değil. Ankara Hukuk
Faküliesi, 31 ekime kadar
kayıt yapıyordu. Bizim ilan.
1 kasımda oldu. Eğer kazan-
masaydım, Ankara Hukuk
kapısı da kapanmış olacaktı.
Başardık girdık. Çok mut-
luyduk. jji arkadaş grubu-
muz vardı. Birinci sırufta 600
İcişiden 10 kişi geçtik, ha-
ziranda.
- Başanlı bir öğrenciy diniz,
o zaman...
MENTEŞE- Öyle fazla
başanlı değildim. Vasat tale-
beydim. Vasattık. ama ona
rağmen geçtik.
Sorunlar bitmezdi
Milli Eğitim Bakanı
Nahit Menteşe
Nahît Menteşe 1932yümda Milas 'ta
doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi'nibitirdikten sonra serbest
avukai olarak çalışmayabaşlath. A vdm
MiUetvekiliolarak 1965-1980yüları
arasmda Adalet PartisVnden 2,3,4 ve5.
dönenûerdeparlamenıoyagirdi. Bu
dönemterdestrasıylaGümrük ve Tekel,
Ulaştırma. Enerji ve Tabii Kaynaklar,
Turizm ve Taıutma iie Milli Eğiıim
Bakanı olarakgörevyaptı. Adalet Partisi
Meclis Grup Başkanlığı ve Genel
Sekreterlik görevlerinde de bulundu ve
1991 yılınaaki genelseçimlerde. DYP'den
A vdm MiUetvekiliolarak tekrar
TBMM'yegirdi. Budönemde. TBMM
Milli Eğitim Komisyonu Başkanlığı 'na
seçildi.
Başbakan Çiüer'inkurduğu, Türkiye
Cumhuriyeti'nin 50. hükümetinde.yeniden
Milli Eğitim Bakanı oldu. Fransızca bilen
Menteşe, evli ve iki çocuk
babası.
altında, burada bakanlık yapmam" de-
dim. Bir hoşgörü ortanu meydana getir-
dik. Ondan sonra koridorlarda. sağ-sol
çatışmalan ortadan kalkü. O ortarru ya-
rattıktan sonra, elbette herkesın bir siyasi
düşünesi olur. O normaldir. Başlangıçta
şu olabilir. bu olabilir. Genç cağlardır.
Daha sonra fikir değiştirebilir. Genç çağ-
larda herkes solcudur. O da olabilir, nor-
mal o. Tabii. bir fıkır ottamının, demok-
ratik ortamın meydana gelmesi lazım.
- L niversite özerk olmalı mı?
MENTEŞE- Bizim zamanımızda da
özerkti. Gençliğimizde, demokrasiye ge-
- Üniversite yılları boyunca
zorluk çektiniz mi?
MENTEŞE- Zorluklar
vardı tabii. Yalnızca Ankara
yeİstanbul'da fakülte vardı.
İzmir'de sadece Yüksek Ti-
caret vardı. Yurt yok. Ege
yurduna gittim. Yurt, sefalet
içindeydi. Kocaman koca-
man fareler dolaşıyordu. Ar-
kadaşlanmı kandırdım,
Horhor"da bir pansiyon tut-
tuk. Biriktirdiğim paralan
arkadaşlanma borç verir-
dim, öyle faizli fılan değil
yani. Sosyal dayanışma. O
fikir bende vardı. 5 yaşında
öksüz kalmıştım. 4 kardeş-
tik. Hepsi okuyordu. En kü-
çüğü bendim. Adeta aile reısı
gıbiydim küçük yaşta. Ara-
a, gelir getiren bir mal değil-
di. 500 liraya satıyorduk,
koskoca tarlalan. O şartlarla
büyüdüm. O zamanki CHP
otoriter >önetimıne karşı re-
aksiyon vardı bende. Daha
ilkoİcul 4-5 sınıftaydım. DP
kuruldu, en küçük demok-
ntıydım. Hararetlı...
- Öğrenciliğinizde demekçilik yaptuıu
IBI, siyasi çalışmalarmız var mıydı?
MENTEŞE- Seçim kabiliyetimiz iyiy-
miş o zaman da. Üniversite birinci
sınıfta ittifakla Aydın Yüksek Tahsil Ta-
lebe Derneği Başkanı seçildim. Faaldim,
kongrelere gider konuşurdum.
- Bugünkü üniversite gençliği de politi-
kayla ilgilenmeli mi?
MENTEŞE- İlgilenmeli. Ama geç-
nişte, sağ ve solda kutuplaşma oldu.
0nun için kime sorsanız," Aman talebe-
lw siyaset yapmasın" der. Bizim za-
nanımızda böyle bir şey yoktu. Ben
DP'liydim. Koyu. Hukuİc Fakültesi'ne
gitseniz, bir demokrat bulun bana dese-
riz -ki olmuştur- bana getirirlerdi. Karşı
"partilerden çok iyi dostlanm vardı, çok
;r.i geçinirdik. Kutuplaşma yoktu, mü-
sakaşa eder, fikir teatisinde bulunur-
ıîuk. Çok seviyeli olmuştur. Dönemin
DP'lileriyle. ispat hakkını neden kabul
etmiyorsunuz diye. hatta Mükerrem Sa-
:ol ile tartıştık. O zaman devlet ba-
ianıydı.
- Böyle düzeyli düşünce tartışmasının
,niversite gençliği arasında sürmesinden
>ana mısınız?
! MENTEŞE- Taraftanm tabiatıyla.
rürkiye çok sıkıntılı günlerden geldi.
975 sonrası, ısrarla Milli EğitimBakanı
fapmak istediler beni. Ben istemedim.
Öğretmenler, adeta koridorlarda boğu-
•juyorlardı. Hatta ben geldığimde. jan-
larma sarmıştı bakanlığı. '•Jandarma
temen kalkacak. Jandarma muhafazası
YÖK'ünyetkisi
kısıtlanmalı
Bazen, "Bu kadar yüksek tahsilliyi
ne yapacaksınız?" diyenlerin
akıllanna şaşıyorum. Açık
öğretim, bazı çevrelerde tenkit
ediliyor. Açık öğretimle 440 bin
öğrenciyi kucakladık.
çerken. profesörler, fıkirlerini çok rahat
söyleyebiliyorlardı. Mesela, 1946-50
arası otoriter bir sistemden. çok partili
döneme geçilmiş. Kalemler, cesurdu.
1980 ihtilalinden sonra. suskun bir üni-
versite gördük. Zincirbozan'a gittik. Hiç.
Yasağa tabi olduk. Neden? Hiç. Biz Zin-
cirbozan'a gittik, hiç ses yok. Büyük Tür-
kiye Partisi kapatıldı. Yav, bu anayasaya
aykın değil mi? Ne Anayasa Mahkemesi
çevrelerinden, ne profesörlerden, bilim
adamlanndan ses seda yok. Biz içeri gir-
dik. Hiç ses seda yok. Çok sitemde bulun-
muşumdur. yav bu yapılanlar anayasaya
aykınydı. kaleminizı oynatamaz
mıydınız? Oynatmamışlardır. Maalesef
aydınlar iyı bir imtihan vermemişlerdir.
Kaleminizi oynatın hiç olmazsa, hayır
yok. Demokrasiyi. önce kafanıza yerleş-
tireceksiniz. Zircirbozan'dan sonra do-
laşıyoruz. yasaklı olmamıza rağmen, yol
gösterme görevimizi yapıyoruz. Ko-
nuşmalanmızda parti lafı etmiyoruz. Ye-
nipazar'dayız, ortahk kıyamet gjbi.. Alkı-
şlanıyoruz. Bakük bizi ihbar etmişler.
İhbar edenlerden birisi, şımdı milletvekili
ANAP'tan Cengiz Altınkaya. Demokra-
siyi kafalara yerleştirmek, bu ortamı ya-
ratmamız lazım. Profesör. doçent titrini
alan kişi, antidemokratik bir fikri savu-
namaz. "Bunlar da sussalardı ya." Aydı-
nlar da söylemiştir bu laflan. Memleketin
gidişatı hakkında fikir beyan edemeye-
ceksinız. gençlere yol gösteremeyeceksi-
nız, bu kafalarla nasıl hürriyet yaşatabili-
riz?
- YÖK kalkmsdı mıdır?
MENTEŞE- Üniversitede büyük bir
YÖK hadisesi var. Esasen YÖK, bence
olmalı, ama yetkileri sınırlanmahdır.
Ama, bu müessese, ihtilal müessesesi ol-
duğu için benimsenememiştir. Onun için
münakaşalar vardır.
- Üniversitelerin artmasmın, üniversite-
ye çok öğrenci alınmasının kaliteyi düsür-
düğii ileri sürülüyor. Görüşünüz nedir?
MENTEŞE- Bazen. "Bu kadar yüksek
tahsilliyi ne yapacaksınız?" diyenlerin
akıllanna şaşıyorum. Açık öğretim, bazı
çevrelerde tenkit ediliyor. Açık öğreümle
440 bin öğrenciyi kucakladık. Teknoloji
çok gelişmiş. televizyon, bilgisayar var.
Bütün vasıtalardan istifade ediyor. Bu
suretle öğrenim yapüracaksıruz, çocuk-
lannıza.
23 üniversite açtık
Bu sene, 23 üniversite açtık. 10 bin ka-
pasite meydana getirdik. Ama 440 bin
kişi, ikinci imtihandan sonra yerleştirile-
medi. Bunlar, birinci imtihana giren 1
milyon 50 bin kişinin arasından seçilmiş-
ler. Esasında, hepsinin yerleştirilmesi icap
eder. Bu noktadan hareket ettik. Böyle
bir gecede de karar vermedik. Milli Eği-
tım Komisyonu Başkanlığımdan ben dü-
şündüğüm konulardır. "Bu çocukları ne
yapalım" diye. Milli Eğitim Bakanı ola-
rak. "Bunu yapamayız" der. geçerdim.
İçim rahat olur. Bu uygulamayı gelecek
yıl da sürdüreceğiz. Birinci imtihanı vere-
meyenieri dahi iş. güç sahibi yapsak, bir
eğitimden geçirsek. ona bir beceri versek.
Çünkü. lise mezunu genç nedir? Lise me-
zunu genç, genel kültürünü almıştır. Bir
beceri sahibi değikiir. Bu, nasıl sokak or-
tasında kalır? Buna yükseköğretim ver-
sek, daha mı iyi olur, daha mı
kötü olur? Işte biz bunu
yapük. Bu konu eleştiriliyor,
ama alternatif ne? Geçen sene
öğrenim yapmak için koşuş-
muş herkes Rusya, Bulgaris-
tan. Romanya, Örta Asya'ya.
Bunlar için ödenen 5 trilyon
lira gitmiş dışanya, 30 bin öğ-
renci için. Benim verdiğim öğ-
retim. eğitim, oradan çok daha
iyi, kaliteli. Moskova Üniver-
sitesi değil ki gittikJeri. Eften
püften bir takım yerler. Ondan
da. bunlan kurtarmış oluyo-
ruz. Canım, liseleri kapatalım.
Kolay, en güzeli. Lise aç-
mayalım, okumak isteyen ço-
cuklan azaltalım. Bu, çare de-
ğil. Eğitim sisteminde ıslahat
yapmak lazım.
- Tüm öğrencileri üniversite-
ye almak olası mı?
MENTEŞE- Arkadaşlanmı
çabştınyorum. Üniversitenin
önündeki yıgılmalan engelle-
mek." sistemde değişiklikler
yapmakla mümkündür. Ço-
cuklan, 8 yıllık zorunlu egitime
tabı tutacaksınız değil mi?
Daha 4-5. sımftan itibaren
yapıyor bunu diğer memleket-
ler. Bir takım kabiliyetlere göre
ayınm yapıyorlar, üniversite-
ler önündeki talebeyi azaltı-
yorlar. Biz lise mezunu
yapmışız, lise mezunu diplo-
ması ile kalsın bunlar. Ama öğ-
renci, "Hayır, ben okuya-
cağun" diyor. Açık öğretimi
sürekli haline getirmek icap
ediyor. Herkes. iş kadıru, ev
kadını, takip etsin. Ev kadını
oldu diye, yahut herhangi bir
memuriyete ihüyacı yok diye,
istifade ettirmeyelim mi?
Çağ; bilim, enformasyon
çağı. Niye bunlan uygulamı-
yoruz, bütün imkânlanmızı,
olanaklanmızı kullanmak su-
retiyle? Hadise bu.
Yoksa, Milli Eğitim Bakanı
olmuşsunuz. hiç kanş-
mazsınız, devam ettirirsiniz
bunu. "İkinci imtihandan sonra
yerleştirilmiştir. geri kalandan
bana ne" deseniz. hiç kimse bir şey söyle-
mezdi.
Yeni bir umut
- Biraz önce de değinditıiz. 1. basamak
sınavında başanlı olamayan öğrencUer için
de üniversiteye girme olanağı düşünüyor
musunuz?
MENTEŞE- Düşünüyorum ben, " 1 .
imtihandan arta kalan çocuklara başka bir
şej yapabilir miyiz" diye? Sayın Başba-
kan ile devamh bunu konuşuy oruz. Sayın
Tansu Çiller, "Bunlara da çare bulun"
tavsiyesinde bulunuyorlar. Henüz çare
bulamadık. Bulabiliriz. Birkaç gün önce
YÖK Başkanı ile Talim Terbiye Kurulu
üyeleriyle de konuştum. Bir şeyler ya-
palım diye. Turizmde, şurada burada is-
tenen bir takım elemanlar var. Dışandan
gelip de çalışanlar var, ihtisas sahibi.
Bunlar. aranan elemanlar. Devlet, gayret
gösterecek. Bazen, bazı kalemlere şaşıyo-
rum. Alternatifi göstermiyorsunuz, sonra
tenkit ediyorsunuz. Açık öğretim ne ola-
cak? Ben açık öğretim olabilecek dallan
seçiyorum. Tıp tahsili yok. Hukukta,
açık öğretimi koymadık. Maazallah koy-
sak, kıyamet kopacakmış. Halbuki olabi-
lir.
Ben Hukuk Fakültesi'ndeyken mecbu-
riydi devam. Ama Ankara Hukuk'ta
mecburi değildi. Birçok avukat, profesör,
doçent vardır onlann arasından. Onun
için bilim adamlannın bize yardıma ol-
malan kanaatindevim.
Sağlam:İTürban bu
yû sorun olmayacaküksek Öğretim Kurulu (YÖK)
Başkanı Prof. Dr. Mehmet
Sağlam, sık sık sigarasından
derin nefeşler çekiyor. Eğitimi-
ni Amerika'da sürdürürken
bir ara bırakmış, ama yeniden
başlamış. Geçmişe dönüp, kendi üniver-
site ve çocukluk yaşamını coşkuyla anla-
üyor. Zaman tünelinde, çocukluğun öz-
lemleri çıkıveriyor karşınıza:
"Bizim çok az oyuncağmuz oldu. Uzun
değneklerle at yapar, taş oyumı oy-
nardık..."
Sağlam'a göre, şu andaki kuşak mem-
leket meseleleri ile daha çok ilgileniyor,
çünkü bilgi alma kaynaklan genişledi.
YÖK sisteminin askeri dönemde gel-
miş olması talihsizlik, çocuklann "YOK"
sözcüğünden korkma nedeni. sisteme di-
renç gösteren hocalardan da kaynaklanı-
yor. Sağlam. kampusta gençler öpüşse,
kızmayacağını söylüyor, çünkü bunda
"gocunacak bir şey yok..." Bu yıl, üniver-
sitelerde türban sorunu olacak mı? "İnşal-
lah obnayacak." Prof. Dr. Sağlam'a soru-
yoruz, anlatıyor:
- Yülaröncesinedöneiim. Üniversite ya-
şamımzı anlatır mısınız?
Lamba ışığında biten okul
SAĞLAM- Lamba ışığında ortaokulu
okudum. Elektriği ve asfaltı. ilk kez Kay-
seri'de gördüm. Sonra orta eğitim ile bir-
likte Ankara'ya geldim. Hukuk Fakülte-
si'ne gittim. 300-400 bin nüfuslu Ankara'-
da çok güzel üniversite hayatım oldu.
Çok iyi ders çahşırdım. Cumartesi kon-
serleri olurdu Dıl Tanh'te, onlara gider-
dim. Tiyatronun abonesiydim. Basket.
voleybol oynadım. Mülkiye'de voleybol
oynarken yöneticiler. babama gitmişler,
voleybolcu olmamı önermişler. Babam.
"Topçu mu olacaksın?" diyerek. mani
oldu. (Gülerek) Derslerime dönmem ba-
bam tarafından tebliğ edildi.
Hiçbir zaman kahve kültü-
rüm olmamıştır. Açık havayı
çok severim. Belki çocuklu-
ğumuzun da etkisi. O zaman
Ankara'nın kültürel hayatı
daha düzenliydi. Mesela.
Rasim Adasal ile Bülent Nuri
Esen'in konferanslannı
hatırlıyorum. Sıhhıye ile Ba-
kanlıklar arasında küçük bir
bohem hayat vardı.
- Her çağın bir rengi vardır.
Bugünkü üniversite gençliği
ucan mı?
SAĞLAM- Tam tersine.
çok daha cıddi. derinlemesi-
ne memleket meseleleri ile
meşguller. Çünkü. bilgi alma
kaynaklan çok genişledi.
Mesela ben. ortaokuldan
sonra baa hayvanlan. dergı-
ler ve atlaslar dışında. ilk
defa Ankara Hayvanat Bah-
çesi'nde gördüm. Ama şim-
dikı cocuklar. ıletişim araç-
lan yoluyla, daha kolay bil-
gıye ulaşma ımkânına sahıp-
Ter. Bızım hiç umut etmeye-
ceğimiz kadar. yeni nesil. bil-
gi patlamasına açık. Mesela
biz, Kınlay'daki eski Milli
Kütüphane. bir de ünıversi-
temizin kütüphanesine gıde-
bilirdık. Bizim. çok erken
yaşta bir gurbetçıhğimiz
oldu. Ben 14 yaşında tahta
bir bavulla Ankara'ya girdi-
ğimde, hiçkimseyi tanımı-
yordum. Biz. biraz da bir ba-
vul nesliyiz.
- O günlerte bugün arası-
nda bir fırsat eşitliğı karşı-
laştırması yapsak?
SAĞLAM- Daha çok
çalıştığımız. fedakârlık
yaptığımız zaman, dönemi-
mizden başlayarak bir fırsat
eşitliği vardı. Bir hayli çaba
istiyordu. Şımdi bence biraz
daha var. Bizim fakültemiz-
de devletten o zaman öğre-
nim kredisi alınabilirdi sade-
ce. Bunu alabilen, parmakla
gösterilirdi. Yurt imkânlan,
üniversite kapasitesi de çok
daha sınırlıydı.
- Anlanmınızdan
YÖK Başkanı
Mehnıet Sağlam
1938yıhnaa doğdu. Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi'nden mezım olarak,
kaymakam vekiliiğigörevlerindebulundu.
Devletbursu ile ABD 'yegitti. New
York 'ta Columbia Üniversitesive New
York Üniversitesi'nde Yonetim Bilimleri •
dalındayüksek lisans ve doklorasmı
tamamladı. Yabancı öğrencUer arasmda
doklora derecesinişereflistesinegeçerek
tamamladtğmdan, "New York University
Founders'Day Award"ödülûnüaldı.
Türkiye 'ye dönerek Hacettepe üniversite-
si Sosyal ve İdari BilimlerFakültesi'nde.
öğretimgörevlisiolarak çalıstı. 1977
yılınaa H.Ü. Yönetim ve Organizasyon
AnabilimDalı 'nda doçentlik unvanmı aldı.
1982yılındaprofesörlüğeyükseldi ve Gazi
Üniversitesi Mesleki Eğiıim Fakültesi
Dekartı oldu. Kredi- Yurtlar Kurumu Yö-
netim Kurulu Başkanlığı ve Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Rektörlüğü
görevlerindedebulunan Sağlam, evti ve iki
çocuk babası.
ği savunuluyor. Ne dersiniz?
SAĞLAM- Katılmıyorum. Depoliti-
zasyonu bir nevi. siyasi partiye girme ve
faa'l görev yapma biçiminde anhyorsak,
siyasi partiye kaydolma yasağı getirilmış
olabilir, ama bunun hiç işlediği kanaatin-
de değilim. İnsanlann fikırlenni. düşün-
celenni bir yere sempati gösteımelerini,
bu konuda bilgi edinmelerinı engelleyıci
bir şey yok. Ama, fıilen üniversite öğren-
cisinin belkı belirli siyasi partilerde kayıtlı
üye olarak kaydolmasına engel var. Bu
anlamda söylüyorsanız, doğrudur.
1984-85 yıllannda dekanlık, 1985-92 yı-
llannda rektörlük yaptım. Hiçbir öğren-
za çok saygı duyma geleneğimiz var. Bu
sistem, hocalanmızın birçoğunun raha-
ünı kaçırdı, işin aslı budur. Öyle olunca,
derste bazen bir ima: "Eh canım, YÖK
sistemi böyle." Hocasından böyle ima du-
yan genç. bütün günah keçisini YÖK'e
atıyor. Üniversite yöneticileri, bir konuda
başansız oldular mı, "YÖK böyle istiyor"
dıyorlar. Bunu gençlerimizin, verifıye
(doğnılama) etmesine imkân yok. Ger-
çekten YÖK böyle mi istiyor. acaba
YÖK kim? Bunu acıklama şansımız da
çok az. Çünkü, hocasına çok saygı duyu-
yor, her gün karşılıkh iletişim halinde ol-
duğu hocası var. İma da olsa, açık da
olsa. kapalı olsa da eleştiriyor. Biraz önce
arzettiğim rahatsızbktan dolayı eleştiri-
yor. Yıllann sistemini kökünden sarsmış,
yeni bir sistem getirmeye çalışmış. Ne ge-
tirmiş? Devam mecrubiyeü getirmiş.
Derse girsin mi?
Kampusta
öpüşenekızmam
YÖK sistemine direnç var.
Hocasından başlayıp öğrendye
yansıyor. YÖK askeri müdahaleden
sonra partilerce tartışılmaksızın
çıktığı için bir devrin sistemi gibi
kamuoyuna yansıyor.
yor ki, tırnağınızla kazıyarak bugünlere
geldiniz. Sizce, bugünkü ünisersiteli genç-
lerin ufku açık mı?
SAĞLAM- İnsanlann ufku. bilgi da-
ğarcığı ile ilgıli. Çocukluğumda, ders çalı-
şmam ile şimdiki çocuklann durumuna
bakıyorum. Bir ev düşününüz ki, radyo-
dan başka, sızi dersten alıkoyacak bir eğ-
lence aracı yok. Bızım çok az oyun-
cağımız oldu. Uzun değneklerle ata bi-
nerdik. taş oyunu oynardık. Şimdi o ka-
dar güzel oyuncaklar var ki cocuklar, çok
daha iradeİi olmak zorunda. Çünkü. bir-
çok altematifleri var. Ortaokuldayken,
sınıfımızda sadece bir arkadaşımızda saat
vardı. Öğretmenler bile. "Kaç dakika var
Muammer Kuş?'* derlerdi. Öğretmende
bile saat yoktu. Şımdı. üniversiteye gel-
dikleri zaman, arabalan var çocuklann,
ceplerinde daha fazla para var.
- Yalnız gençler, dersten kafalanm
kaldınp, kendilerine zaman ayıramamak-
tan yakınıyorlar?
SAĞLAM- Katılıyorum. Ama bizim,
yükseköğrenimden beklentimiz biraz
farklı. Toplumumuz, yükseköğretimi ta-
mamlayan bir insanın konuyla ilgili her
şeyi bileceği beklentisi içinde. Bu beklenti.
yanhş. Mesela, ışletme fakültesinden me-
zun bir gencin, taşıma, banka ya da sigor-
ta sektöriine girmesi mümkündür.
Ulaşım sektöründeki işvereni, banka iş-
vereni ve sigorta işvereni, bu gençten;
bankacılığın. taşımacılığın. sigortacılığın
bütün aynntılannı bilmesini bekliyor. Bu
beklenti, mutlaka değiştinlmelidir.
- Üniversite öğrencisinin depolitize oMu-
ğu, yurt ve dünya sorunlanyla ilgüenmedi-
cimizin, bir siyasi partiye kaydolması-
ndan dolayı bir şikayet ya da kovuştur-
masını da hatırlamıvorum. Öğrencimiz,
derslerinın dışında nerede. ne yapıyor.
kendisi biliyor sadece. İstediğı siyasal gö-
rüşü, istedigj insanlarla paylaşma şansına
sahıp bence. Ama. fiıli polıtika, o ayn bir
olay. Belirli statülere girdiğiniz zaman.
dünyanın birçok ülkesinde. "Sen \a bunu,
ya da bunu tercih et" dıyorlar. Mesela.
devlet memuru da siyasi parti üyesi
olamıyor. Kültür, siyasal bilinç, belirli bir
düzeye geldikçe. bunlann. yasaklarla
sınırlanabileceğine de inanmıyorum.
YÖK günah keçisi!
- Üniversite gençliği "YÖK" sözcüğüml
duy duğunda neden korkuyor, ürküyor?
SAĞLAM- Türk yükseköğretimi çeşit-
li merhalelerden geçmiş. Darülfünun,
İstanbul Üniversitesi"ne dönüştüğü za-
man büyük bir yönetim disiplini var.
1946'dan sonra yöneticilerimizi üniversi-
tede seçmeye başlıyoruz. Yani. üniversi-
telerin tamamen kendi yöneticileri tarafı-
ndan seçilmesi geleneği yerleşiyor. Bu ge-
leneğin, bir taraftan öğretim üyesinin ho-
şuna giden bir tarafı var. Birbirimizi se-
çiyoruz. dolayısıyla seçmenine bir şey di-
yemiyor, imsiyatif tamamen secmenin
elinde. Böj'le bir gelenek. Arkasından
1981 'de YÖK ile birlikte Avrupa gelene-
ğinin yenne. Anglosakson geleneği geli-
yor. Bu sistemde. gerek öğretim üyesınde,
gerekse yönetıcide sürekli dinamizm var.
YÖK sistemi, daha başanlı. Hocalanmı-
19 Mayıs Ünıversıtesi'nde. velılere
mektup gönderdım: "Çocuğunuzu Sam-
sun'a derse girsin mi diye gönderiy orsunuz,
girmesin diye mi?" Bir tanesı bile "Hayır,
derse girmesin" demedı. Benim de hoşu-
ma giderdi. üniversite yıllannda "derse
girmek zorunlu değil'" deselerdi. Mavi
boncuklu hocalanmız vardı. Gayet rahat,
yoklama yapmazdı. Çok da severdık on-
lan. Çok sert bildığimiz hocalanmızı da
hâlâ saygıyla ananz. Doçentken. bir ho-
cama rastladığım zaman. elimde sigaram
vardı. Sigaramı saklayayun derken. elimi
yaktım. Dedi kı, "Nedenelini yakıyorsun?
Şimdiki çocuklar önümüzde de içiyor".
Benim içımden, saygımdan gelen bir
olaydı. Gençleri anüyorum. çünkü her
türlü aksakhk. YÖK'e yüklenmektedir,
maalesef. Derse ister girer, isterse girmez-
siniz. Bu da bir fikir. Amadiyelim ki, dev-
let memurusunuz. bir göre%iniz vardır.
Göreve gitmeme bir hürnyet ise, derse
gırmeme de hürriyet olmalı.
YÖK, demış ki, "Derse girerse-
niz iyi olur." Kötülük, bunun
neresinde? Çağı gereği delıkan-
lıdır, birazcık^ ders çalışmaya
zorlayıa imkânlar getinrseniz
ne olur? Yeni bir sistem, değişik-
lik var. buna dırenç var. Hocası-
ndan başlayarak direnç var; bu,
öğrencıye yansıyor. Bir talihsiz-
lik. askeri müdahaleden sonra
siyasi partiler tartışmaksızın ka-
nunçıkıyor. Bu, sürekli. bir dev-
rin kanunu, üniversite anlayışı
gibi kamuoyuna yansıyor.
YÖK, yapüklannı kamuoyuna
anlatamamış. Ne olduğunuz
kadar. ne göründüğünüz de çok
önemli. Demokratik toplumlar-
da. siz. toplumdan aldıklannıza
karşıhk. topluma yararh ve
daha fazla artı değer verdiğinizi
benimsetemezsinız, çok eleşüri-
lirsiniz. Burada başanlı ola-
mamışız.
-Biraz önce, nocanızın önünde
içtiğiniz sigara ile ilgili bir öroek
\erdiniz. Kampusta öğrencileri
öpüşürken görseniz kızar
mısınız?
SAĞLAM- Hayır. Hatta, be-
nim başıma geldi. Gazi Eğitim
Fakültesi Dekanı iken, orada
eskı yatılı Kız Teknik Öğretmen
Okulu öğretmenlenmiz vardı.
öğretim görevlisi olmuş. Bana
şikayete gelirlerdi, yaşlı. tonton
hanım hocalar. "Bunlar el ek
dolaşıyor, sayın dekan." derler-
di. Ben: oturtur. kahve ısmarlar,
"Burası üniversite. Bunlar, 18
yaşının üstünde üniversite ögren-
cileridir. Bu yaşta, birbirlerine
karşı ilgi duymalan. başka an-
lamsız ilişkilere girmedikleri için
gocunacak değil. iftihar edilecek
bir şeydir. Norrnal bir genç kız,
bir delikanlı. Bunda gocunacak
bir şey yok" diye yatıştınrdım.
-Türban sorunu olacak mı bu
yıl?
SAĞLAM- İnşallah olmaya-
cak. Bizim görevimız, eğitim.
Öğrencilerimize. üniversitede
doğruyu, ıyiyi, güzeli göstermek
zorundayız. Bu, bilgi ve beceri
dağarcığını mümkün olduğu
kadar genişletme ile olur. Bu,
mümkün olduğu kadar davranışlanmızla
onlara örnek göstermekle olur. Biz. ya-
saklama, azarlama vs. yerine, onlan be-
yinlerinde ikna ederek. daha iyı örnekler
göstererek eğitmek göreviyle görevliyiz
diye düşünüyorum. Cumhuriyetin ilkele-
ri belli. Anayasaya göre laik, sosyal, hu-
kuk devleti. Zaten, kanunumuzun 1 ve 7.
maddelennde de. cumhuriyetin nitelikleri
sayılarak, bu nitelikte insan yetiştirme
gibi bir görev verilmiş bize. Ama bunun
bıze, 18 yaşını bitirmiş insanlann şahsi
hayatlan üzerinde bir tasarruf hakkı ver-
diğj kanaatinde değilim.
- Bugünkü üniversite gençleri, kader sen-
fonisini mi mırıManıyor? Yoksa. "Hişt hişt
sakin ol, sınirlenne hakım ol" mu diyor? Ya
da "Ben gamlı hazanSense bahar"
şarksuu mı söylüyor?
SAĞLAM- Hepsini söyleyen de var.
Bulunduklan çağ; hem ruhen, hem bede-
nen, hem maddeten en sorunlu çağ.
İmkânlar çok. arabayla gelenler var, her
akşam istediğı yerde yemek yiyebilecek du-
rumlarda olanlar var. Bunlara araı du-
yacaklan bir canlı dönem olmasına rağ-
men, bunu yapamayacak kadar birilerine
bağlılar. Ya devletten burs, ya anneden,
babadan para alıyorlar. Karşı cinse ihtiyaç
duyduklan bir çağ. Ama, her zaman iste-
diklerini yapamayacak durumdalar. Bunu
anlayıp, hangi türküyü, şarkıyı, senfoniyi
söylüyorsa, ona yardımcı olmak zorun-
dayız.
- Yetişen kuşaklar açtsından vicdanmız
rahat ım?
SAĞLAM-Üniversitede yönetim görevi
aldığım 1984'ten bu yana kendi yaptığım
görevler açısından vKdanım rahat.