19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21EKİM1993 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER TTK nasılkurtuİur... TTK'yı 1994'te kâra geçirecek bir program yapüabilir ve yapdmalıdır. Kâr ya da zarar, işletme Üe ilgili karariann bir sonucudurve "TTK'nınzararamahkûmokiuğu"göriişü geçersizdir. Prof. Dr. MUSTAFA AYS AN T ürkiye Taşkömürü Ku- rumu'nun (TTK) 1993'- te 3 trilyon TL zarar edeceği tahmin edilmek- tedir. Bu kurumumuzun büyük boyutlu sorunla- n, Zonguldak ilimizin ekonomik ve sosyal kalkınma sorunJanyla iç içe ol- duğu için oldukça karmaşıktır. Kuru- mun kötü sonuçlannı iyileştirecek çarelenn uygulamaya konması artık gecikürilemez noktalardadır. Kuru- mu iyileştirecek önlemlerin gözden geçirilmesı, bugünlerde Ankara'da ya- pılan çalışmalara katkıda bulunacağı ıçin yararlı olabilir. Aşağıda, kuru- mun sorunlan ile düşünülen çözüm yollannın bir özeti verilecektir. Daha aynnüh açıklamalar için yazann "Zonguklak Krizi: Mono Kültüre Da- yalı Bir Havzada Bölgesel Gelişme thti- yacı ve TTK Tartjşmalan" forumuna sunduğu "TTK-Kapatma, özeUeştir- me, Rehabflitasyon Yaklaşmılanndaki Temel Görüşler, Değerleodinneier, öniemler" adını taşıyan hildirisine başvurulmalıdır. • İşçi fazlası sorunu: TTK'da çalı- şanlar sayısındaki fazlalık, tarüşılma- yacak kadar belirlidir. 1 Mart 1993'te TTK'da 37.291 kişi çalışmakta, bu toplam sayıya ödenen ücretler kuru- mun yılhk saüş gelirinin % 100'ünü aşmış ve 1992 yıhnda %140'ına ulaş- mış bulunmaktadır. Yapılan etütler, bu toplam işçi sayısının, gerekenin tam iki kaü olduğunu göstermektedir. Aslında, çalışanlar sayısındaki fazlalı- ğı belirlemek için saüş gelirleri ile <liş- kisine bakmak yeterlidir. Hûkümet çevrelerinden yapılan son açıklamalar da TTK çalışanlannın 10 bininin he- men işten çıkanlabileceğini göster- mektedir. TTK'run bu fazla sayıdaki işçileri, dünyanın en düşük üretim randıinanı ile çalışmaktadır (ödenen yevmiye ba- şına 350 kito). TTK'nın, en önemli sorunu olan bu işçi fazlası sorununa çözüm bulmadan kâra geçirilmesi olanağı yoktur. Yılük satış gelirinin % 140'ına ulaşmış perso- nel giderleri toplamının, %25-30 gibi akla yakın düzeylere indirilmesi zo- runludur. TTK'nın, 15-20 bin fazla işçiyi bir çırpıda işten çıkarmaya gücünün yet- meyeceği ve hükûmetin bu ölçüde bir işçi çıkarma tşlemine seyirci kalama- yacağı kabul edilmelidir. Devlet, işten çıkanlacak bu 15-20 bin kişiyi sokakta bırakmamah, onlann yeni iş edinmele- ri için gerekli önlemleri almabdır. TTK yöneticilerinin uyguladığı işçi azaltma programı çerçevesinde 1990'- da 2.609, 1991'de 4.291, 1992'de de yaklaşık 2.000 kişinin işten çıkanlması sağlanmış, 1993'te de 6.227 işçinin iş- ten çıkanlması programlanmış. ancak kurum yönetimi üzerindeki hükümet baskısı yüzûnden uygulamaya kona- mamıştır. Son bir yılda kurum yöneti- rninin kendi olanaklan ve yürürlükte- ki hukuk kurallanyla alabildiği bu sonuçlar, hükümetçe desteklenir ve özendiriürse bu alanda çok kısa süre- lerde önemli sonuçlara ulaşılabileceği görülecektir. Yeter ki hûkümet, bu uy- gulama içinde kurum yöneticilerinin kararlanna kanşmasın. Son 2 yılda büyük ölçüde kuruma alınacak ve ku- rumdan çıkanlacak işçiler üzerindeki tartışmalar yüzûnden üç kez genel mü- dür değişiklıği yapılmışür. İşçi azaltması için kurum yöneticile- rince uygulanacak önlemlerin uygu- lanmasına hükümetçe engel olunma- mab, uygulanacak önlernlerle işten çıkanlacak personelin yerine yenileri- nin alınması için kurum yönetimine baskı yapılmamalı ve yönetimin top- lam personel sayısını 20 bin kişinin al- tına indirmeyi amaçlayan programı desteklenmelidir. • Çıkanlacak işçUere iş sağlama: Birinci büyük sorunun eşi olan bu so- run, işten çıkanlacaklardan işyeri kur- ma becerisini gösterenlere, uzun süreli ve düşük faizli tesis ve işletme kredileri verilmesi yolu ile önemli ölçüde çözü- me kavuşturulabilir. Zonguldak'ı tek taşkömürüne bağlı durumdan kurtar- mak için zaman içinde çok sayıda pro- je geliştirilmiştir. Filyos Vadisi Projesi, Yeni Liman Projesi, Termik Santral, Turizm Geliştirme, El Sanatlan Geliş- tirme. Gıda Sanayii, Orman Ürünleri Sanayii, bunlardan önemli olanlardır. Ancak bu projeler, fmans kaynağı bulunamadığı için bir türlü uygulana- mamaktadır. T. Kalkınma Bankası, T. Halk Bankası ya da yeni kurulacak bir Karadeniz bölgesi kalkınma ban- kası, bu alanda Dünya Bankası, Avru- pa Kalkınma Bankası ve yurtici fi- nansman kuruluşlanndan önemli fonlar sağlayabilirler. • Verimsu ve verimli ocaklan TTK yönetimi, verimsiz, çok düşük verimli ve güvenlik önlemleri eksik birçok ocağı işletmek zorunda bırakılmakta- dır. Bu durum, işçi fazlası sorununun kötü sonuçlanndan biridir. 1993'te kurumun kârlı müessesesi kalmamış- tır. En kısa zamanda tüm ocaklar, yüksek randunandan düşük randıma- na doğru sıralanmalı ve işçi sayısı 20 bin kişinin altına düşünceye kadar en düşük randımanh ocaklann kapaül- ması sağlanmahdır. TTK'da bu konu- da verilecek kararlan kolaylaştıracak bilgiler vardır. Kurum yönetimi, bu konuda engellenmediği takdirde kısa sürede önemli sonuçlara ulaşabilecegi- ni göstermiştir. TTK, ödenen yevmiye başına 350 kg'a kadar olan işçi randımanını, 1.250 kg/yevmiye düzeyine yükselt- mek için çalışmaktadır. Bu program desteklenmeli ve verimli ocaklardaki üretim maliyetleri de düşürülmelidir. •Kurum yönetimine bağnnsız karar alma yetkisi: Yukandaki sorunlann bircoğu, TTK yönetimine hükümet yetkiülerinden gelen yazıh ve sözlü emırlerin sonuçlandır. Kurumun çok uzun süreler doğrudan devlet yöneti- mi koşullan altında çalıştığı ve uzun süren zararü dönemlerin gerektirdiği ka>-naklar da Hazine'den karşılandığı için, kurum yönetim kurullan ve genel müdürlük. ekonomik işletme kuralla- nnın gerektirdiği karar bağımsızlığına hiç kavuşamamışlardır. Yukandaki önlemlerle ilgili olarak hükümet, kurumu kâra geçirme konu- sunda kesin bir karar verdikten sonra, önlemlerin uygulanması konusunda kurum yönetim kuruluna ve yöneüci- lerine gerekli yetkileri de venneüdir. Hiç kuşkusuz bu geniş yetkilerin so- rumluluğu da ohnalı, üst üste iki-üç- aylık dönemde zararlann önemh' bi- çimde azalülmasını sa^layamamış bir yönetimin de degiştirilrnesi sağlanma- hdır. •Saüş geürinu artbnhnası: llke olarak TTK, dünya fiyatlan düzeyin- deki saüş fıyatlan ile kârlılığa ulaşma- ya özendiribnelidir. Eskiden yapıldığı gibi dünya fıyatlannın yüksek olduğu dönemlerde TTK'nın daha düşük fi- yatlarla ürünlerini saunaya zorlanma- sı, yanbş bir fıyatlama poliükasıdır ve merkezden alınan kararlarla zorla uy- gulaülan bu politikadan vai-geçilmeU, satış fıyatlannın merkezden saptan- ması poliükası terk edilmeli, kurum yönetimi bu konuda bağımsız karar alabilmelidir. Sonuç TTK'daki yüksek zararlann neden- leri yukanda özetlenmiştir ve daha çok TTK hakkında alman hükümet ve ilgili bakanlık kararlannın sonuçla- ndır. TTK'yı 1994'te kâra geçirecek bir program yapılabilir ve yapılmah- dır. Kâr ya da zarar, işletme ile ilgili karariann sonucudur ve T l K ' n n za- rara mahkûm olduğu" görüşü geçersiz- dir. Yukandakilere benzer önlemler kurum yönetiminin bağımsız kararla- nyla uygulamaya konduğu takdirde kurumun çok kısa sürede kâra geçüği görülecektir. Bu görüşün geçersizliğini öne sürenler, 1992'nin zarar şampiyo- nu KİTlerinden TEK'le ilgili olarak 1993'te abnan sonuçlan iyi incelemeli- dirler. ARADABIR ŞAKÎRBALKI Diyanet Işleri'ni de.Eh, hayırlısı oisun! Artık belli ki, devlet malını (KtT'ler) haraç mezat, açık artbrmayla satılığa çıkardık. Bayan Başbakan işaretini verdi. Siz "devlet baba'ya Tahtakale piyasasında işportacı- lık yaptırın yıllarca, sonra da "Hani gerçek demokrasi?" diye yırtının. Böyle bir görünüş karşısında kişi özgürlü- ğü ve temel haklar yaşama geçirilir mi? Doğaldır, ne li- beral ekonomi palazlanır ne de serbest pazar yağması. O halde yapılacak tek iş, satmak! Tüm maraza, PTT'nin T'sinin görücüye çıkarılmasıyla patlak verdi. Ayıp da oldu. Bu denli velveleye ne gerek vardı? Devletin her şeyi satılsın. Ne var ne yok okutul- sun. Hatta devlet babanın elinde ne kadar bekçi kulübesi varsa, onlar da satılsın ki, dolar yağmuru (!) baslasın. Her şey satılsın ama, tek "mehter takımı" ile "kılıç kal- kan ekibi" kalsın. Onlarla da AT'ye ve 2000'li yıllara "se- , larnünaieyküm " deriz. Satış ve özelleştirme işleri günümüzde böyle ivme 'kazanmışken, "samimi" bir öneride ve dilekte bulun- mak, anayasayı bir kere delmek anlamı taşımaz herhal- de? Bari oldu olacak, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı da satalım ve özelleştirelim. Evet, şimdi hiç kimse ortaya çıkıp da "Vay kâfir, seni gidi inanç düşmanı..." diye ah- kâm kesmesin. Gereği de yok. Çünkü, bu kurum da dev- let babaya yük olmaya başladı!... Eskiden kaç cami, müftülük ve din görevlisi vardı? Şu kadar! Ya günümüz- de? Ülkemizde fabrikadan çok cami yapıldığına göre, her geçen gün, din görevlisi sayısı da artacaktır. Sonra, gelsin bütçeden para... Zaten bu kuruma bazı önemli bakanlıklardan fazla para aynlmaktadır. Üretilen de ne? Görülüyor ki, bu durum da serbest pazar ekonomisinin kutsal ilkelerine ters düşmektedir. En temizi, Diyanet Iş- leri'ni de satıp özelleştirelim. Laiklik ha? O da yeminlerde kaldı. Atatûrk'ün kurduğu cumhuriyetten tıkır tıkır maaş al, günün gelince emekli ol, sonra da sana bu olanağı tanıyana "deccal" de. Os- manlı'daki o maaşsız günlerini unut, konu komşunun ne getirecek diye eline ve avucuna bak, seni onur sahibi yapana da "Selanik dönmesi" de ve ona saldır! Evet, bu kurumu da satalım. Kim alır diye de endişe- lenmeyiniz. Kim almaz ki? Din ve can biraderimiz Suudi- ler alır. Iranlı mollalar alır. "adil düzenci"\er alır. Yeşil dolara secde eden zenginlerimiz alır. Rabıta ne güne duruyor? BURÇAK ÇEREZCİOĞLU KAN KANSERİ. YURTDIŞINOA İİİK NAKLİYÂPILMASIGEREKİYOR. HEMEN. Burçak'a merhaba deyiru TREFON 0 900-90915 85YA OA İSTERSENIZ AKBANK %Û ŞUBESINE UCRAYIP BURÇAK ÇEREZCİOGLU KESABINIS0RA8İLIRSİNİZ. TARTIŞMA Gerçek eğitimci E ğitim ve öğretim kurumlannın asıl işlevı nıtelikli insan yeüştirmektir. Dünyaya ve olaylara geniş açıdan bakan, önyargısız kişibkb insan... Bu bağlamda eğitimciye düşen görev de bicimlenıek ve bazen da bicimlenmektır öğrenci-öğretmen ikilisinin süreç içinde birbirini törpülemesi doğaldır. Bu etkileşim, öğreünenın kendisini yeüştiren hocalanna karşı borcu, eğitüğı öğrencilerine karşı da görevidir. Mesleğini geçim değil, seçim sayan kişilerin yaşamında mesleğin gerekleri ve onuru hep birinci önem taşır. Kalemiyle yürek aydınlaünak, bilgisiyle beyinlere seslenmek, insanlann gönlünde / belleğindeiz bırakmak... Ve tarihin / bilimin seyir defterine alrunın akıyla, bileğinin hakkıyla adını yazdırmak... Öğretmen gibi öğretmenliğin, aydın gibi aydınlığın. adam gibi adamlığın; kısaca insan olmanın ağır yükünü yüreklilik ve yetkinlikle taşımak... Gerçek eğitimcinin çok güç yetiştiği düşünülürse, bu gerçek daha kolay anlaşılır. Bilimin ve birikimin paylaşılmasının, aktanbnasının yüreklilik olduğu bilinirse bu gerçek daha kolay anlaşılır. Mertliğin ve doğrulann kişi ve kurumlann tekelinde olmadığı kabul edilirse, bu gerçek daha kolay anlaşılır. Çevreye bakın! Kendi gerçek kımbkleri ve özgün kimlik yapılan obnayan insanlar görürsünüz. Neden maske? Neden zırh? Neden kendimiz değiliz?Çünkü jçtenlik, yalıniık ve dostluk kişinin özünde başlar ve topluma ulaşır. Kendisiyle banşık olmayan; sevgiyi, mutluluğu, dostluğu yakalayamamışür ki çevresine desunabilsin... Toplumlann çağdaşbk sıralamasındaki yerini o toplumun yürekli aydınlan / eğitimcileri bebrler. Sorumsuz ve sorunsuz insanlann yanılgılannın cezasını o toplumlarçeker. Bazı zaman dılımlennde ve bazı koşullarda doğru yolu gösterenler, eğilenler değil eğilmeyenlerdir. Çünkü gerçek kişilik evet'lerle değil, hayır'larla gelişir. .• . , Eğitim ve öğretim kurumlanndaki özveriyle görev yapanlann sayısı bu işi severek yaptığını söyleyenlerin sayısından kat kat fazladır. Bu tür kurumlar duygusalbğın ve önyargının değil; bilimselbğin ve gerçekçiliğin egemen olması gereken yerlerdir. Ve bu tür kurumlarda olması gereken; saygınbk, kişisel ve bilimsel saygınbktır. Gerçek eğiümciden beklenen. çalıştığı kuruma katkıda bulunmaktır. Bilgisini artlırarak ve aktararak katkıda bulunmak. Bu da emek, zaman, savaşım vererek olur. İnsanlar eğer yaşama değer veriyorlarsa savaşım da verirler. Kimi insan kendi yaşamına çok değer verir. Kimi insan başka insanlan da yaşar. Yüreğinde, kafasında bütün dünyayı da yaşar. O zaman dünyanın bütün sorunlan sizin sorununuzolur. Zenci haklan için savaşım vermenin zenci olmayı gerektirmemesi gibi... N^'eDoster Eğitimci-Yazar PENCERE Şu medya dedilderi... S on yıllarda ülkemizin her alanda yaşamakta olduğu aşınma, neredeyse ulusumuzun tüm bireylerinde az ya da çok etkisini göstermeye başladı. Artık küçük ve dağınık bir azınlık dışında; erdem, namus, özveri, kültür gjbi kavramlara değer veren kalmadı. Korkanm kısa bir süre sonra bu kavramlar. anlamsız ve gecerbliğini yıtirmiş sözcükler olarak algılanmaya başlanacak. Şimdi bile, insan olabilmenin en ayıncı özellikleri olan bu kavramlar, pısınkıhğın ya da beceriksizbğin göstergesi olarak dile getirilmeye başlandı. Kuşkusuz insanlar, teknolojik gelişmelereayak uydurmahdırlar; yeni araç ve gereçleri kullanabilmeb, onlardan değişik alanlarda yarar sağlayabibnelidirler. Ama bizim yaptığımız gjbi onlann özelliklerini ya da üstünlüklerini olumsuz amaçlarda değil de, insanhğın yaşamını kolaylaştırma, ona yeni tatlar katma yolunda hizmete sokarsanız, adına ister "medya" deyın. ister "kitte iletişjm araçlarr' deyin, bütün bu araç ve gereçler ancak o zaman gerçek kimhklerine bürünecekîerdir. Bayanlar ve baylar eğer bilgisayan atari salonlanyla, her türde görsel oyunla; televizyonu yanşma programlanyla; telefonu saçma ve sapık söyieşilerle, basını lotarya ile özdeş tutup, bütün bu araçlann gerçek ve yararb taraflannı görmezlikten gebyorsanız, siz de zannettiğinizgibi "medya çağı"nda değil. olsa olsa "medieval çağ"da yaşamınızı sürdürüyorsunuz demektir. Çağa medya çağı diyerek, kitle iletişim araçlannı para kazanma, insan kandırma unsuru olarak görenler, bu araçlann olumlu yönlerini ne kadar gözardı ettirip gün ışığından bılerek es gecmektedirler. Ancak bu gerçekliğin en üzücü yanı da, toplumun yönlendirici olmayan çok büyük bir çoğunluğunun, buyanlış tutumu paylaşır ve kanıksar duruma gelmiş olmasıdır. Kasıtlı olarak kitle iletişim araçlannı "tehüketi" olarak kullananlan suçüstü yakalamak kolay. Herne kadar bir ceza veremeseniz bile. en azından onlan tanıyor ve kendinizi koruyabiliyorsunuz. Fakat birde bakıyorsunuz ki, toplumun o edilgen çoğunluğu da onlann dümen suyuna girmiş, sürüklenip gidiyor. Çünkü medyanın pazarladığı kimi olanaklardan yararlanmak, çoğu zaman umut düzeyınde kalsa bile toplumu onlann yanına itiveriyor. Nasıl olursa olsun ama benim de küçük bir cıkanm olsun anlayışı ile bu karmaşaya atılmak insanlara heyecan veriyor. Pastanın tamamına yakın dilimini birkaç kişinin yediğini bildikleri halde, birkaç İunnüya razı olmak düşüncesi, insanlanmıza her türlü yolu, şansı, rezilliği denemekte güç kazandınyor. Az ama benim, hem de şimdi vaklaşımı, gelecekte daha çok dilimlereyaklaşma savaşımında insanlanmızı yan yoldan geri çeviriyor. Okuma yazma oranının görece olarak artmasma karşm, okuma ve yazma eylemlerinin hemen hiç olmadığı nı toplumumuzda bu gidişe dur diyebibnek için en büyük görevin, "insan" olarak kalmayı başarabilenlere düştüğü kanısındayım. Bunun için durmadan, dinlenmeden ve en önemlisi yonıbnadan çalışmak zorundayız. Sanıyorum bir hedefe ne kadar çok ateş edilirse, isabet şansı o kadar fazla olacakür. MEHMETATtLLA Teknik öğretmen Asker mi Uygulayacak, Stvürnr?.. Gazeteden eve kimi zaman geç geliyorum, laf olsun diye televizyonun düğmesine dokunuyorum, bir filme takılıyorum, çeyrek saat sonra uyanıyorum: - Aaaa!.. Ben bu filmi görmüştüm.. İnsan unutuyor.. Ya toplum? Toplum, şimdi Türkiye'de gösterime giren eski fılmin yeni uyarlamasını seyrediyor.. Eskisini anımsıyor mu? • Yeni uyarlama ilginç.. Terör yine yükseliyor; ama, bu kez sağ-sol çatışması- na değil, etnik çelişkiye dayanıyor. Çünkü sağ-sol ekseni içerde ve dışarda dağıldı; Sov- yetler yıkıldı, "komünizm tehlikesi"y\e kimseyi korkut- ma olanağı kalmadı. Ülkede koalisyon hükümeti var; solun bir bölüğü iktidarda, bir bölüğü muhalefette, sağın bir bölüğü muhalefette, bir bölüğü iktidarda olduğundan yalnız sağ-sol değil, muhalefet-iktidar ekseni bile teme- le oturmuyor. Ama yeni çelişkiyi bu kez Kürt-Türk çatışmasına otur- tan dış güçler, işlerini biliyorlar.. Dış güçler kimler?.. Anlatmaya gerek var mı? Çeşitli bilgiler, ipi kopmuş 99luk tespihin tanelerj gibi ortalığa döküldü; günümüz- de her şey o kadar açık ve saçık ki.. Sıradan bir harita alın, "Amerikan Çekiç Güç"ü Adana'da değil mi!.. Sonra Suriye'de Bekaa Vadisi'ni bulun; PKK'nın merkezinı saptadınız. Ama "Amerikan Çekiç Güç"ü terör yuvasını yok etmek için değil, Kuzey Irak'ta Kürt federe devletinin çekirdeğini şemsiyesi altı- na almak için orada bulunuyor. Başbakan Tansu Çtller de PKK üzerinde pazarlık için Washington'a gidip Clinton'la konuşuyor. Adana ile Şam ne kadar uzak, Washington'la Ankara ne kadar yakın değil mi?.. • Eski filmin yeni uyarlamasmda teröre yine en büyük rol verilmiş.. Terör yükseldikçe, ülkede insan haklan rafa kaldırıla- cak, demokrasinin gıkı çıkamayacak, etnik sorunları parlamentoda siyasal çözüme kavuşturma olanaklan yok olacak, şiddet yöntemleri ağır basacak... Sivil iktidar terörün çözümünü askerin sırtına vurmuş, keyfinebakıyor.. Payitaht Istanbul bekliyor.. Sıkıyönetim lafları yayılıyor.. Hep böyle olmaz mı? Ne zaman "terör-sıkıyönetim-Dünya Bankası-IMF-acı reçete-ciddi ekonomik önlemler-kemer sıkma " sözcük- lerınin halkaları birbirine takılsa, ülkede şenlik başlar. Bu senaryo kaç kez yeniden yazıldı? Kaç ülkede uygu- landı? "Özelleştirmeyi beceremeyen sivil iktidar" payi- tahtta eleştiriliyor. Oysa Amerika'da pazarlık bağlandı bile; verirsin Kıbrıs'ı, PKK sorununu çözersin; koyarsın uygulamaya "acı reçete"y\, dışdesteği alırsın.. • Taşrada mesleğe yeni başlamış kıdemsiz gazeteci, artık bu işleri New York'taki ünlü gazeteciden daha iyi biliyor. Dünya Bankası?.. IMF?.. Çekiç Güç?.. PKK?.. Acı Reçete?.. Kemer sıkma?.. Sözde ciddi ekonomik önlem- ler?.. Cılkı çıkmış, pörsümüş konular.. Kaç kez seyrettik bu filmi?.. •• . ••/•\-r-^ Senaryoyu bu kez sınıfsal değil, etnik çelişki üzerine oturtan usta yönetmene helâl!. 12 Eylül'ü yaşayan çok şey bilir, bakalım "atternatifsiz ekonomik model"\ bu kez asker mi uygulayacak, yoksa sözde sivil iktidar mı? İSRAFİL TÜRKOCAĞI (1957-1990) Ah! Birçok şeyler hatırlatan erik ağacı Ve o ilk yolculukla başlayan hasret, zindan; Atları çıngıraklı arabanın ardından Beyaz, keten mendilimde sallanan ilk acı. Süheyla Türfcocağı E Ş İ I KONGREILANI tstanbul Lisesi Koruma Demeği'nin Yılhk Olaean Genel Ku- rul toplantısı 14.11.1993 Pazar günü saat 11 00'de Istanbul Lisesi okul binası toplantı salonunda yapılacaktır. Çoğunluk sağlanmadığı takdirde ikinci toplantı aynı yer ve sa- atte 21.11.1993 Pazar günü yapılacaktır. YÖNETİM KURULU GÜNDEM: 1 - Açılış. 2 - Başkanhk divanı seçimi ve saygı duruşu, 3 - Yöne- tim kurulu faaliyet ve mali raporlann okunması, 4 - Denetleme kurulu raporlannın okunması. 5 - Raporlann görüşülmesi, 6 - Yönetim ve denetim kurullannın aklanması. 7 - Tahmini bütçe- nin görüşülmesi kabuiü ve fasıllar arasında aktarma yetkisi veril- mesi, 8 - Denetim ve yönetim kurullan seçimi, 9 - Dilekler ve kapanış. GUN İSTANBUL'DAN NEW YORK'A MÜKEMMEL BİR YOLCULUK İÇİN SİZ İSTEDİĞİNİZ GÜNÜ BELİRLEYİN. TÜRK HAVA YOLLARI, NEW YORK'TAN İSTANBUL'A, İSTANBUL'DAN N EVV YORK'A HER GÜN UÇUYOR. N EW YORK'TAN AMERİKA'NIN HER YERİNE UYGUN BAĞLANTILAR SUNUYOR.ÜSTELİK TÜRK HAVA YOLLARI, N EVV YORK'TAN İSTANBUL'A HER GÜN NON-STOP UÇAN TEK HAVAYOLU. NEW YORKAYRINTILI BILGI VE REZERVASYONLAR İÇİN TÜRK HAVA YOLLARI'NA VE YETKILİ ACENTELERİ'ME BAŞVURUNUZ. TARİFELER. 31 EK M 1993 TARIHINDEN IT1BAREN GEÇERUİDIR ISTANBUL KALKIŞ IO O5 N E W YORK 18 OO VARIŞ NEW YORK 13 5O lArm GUN) I S T A N B U L 1040 IERTESI GUN> TÜRK HAVA YOLLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle