25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18EKİM1993 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Tam 30 yıl önce ölen 'Kaldınm Serçesi' Edith Piaf, bir konser ve yaşamını anlatan müzikli oyunla anıldı 'Şarkılanm aldım, kalbim, ruhumdu' Kûhûr Servisi - Tam 30 yıl önce 11 ekım tanhinde hayata gözlerini yu- man "Kaldınm Sa-çesT Edhh Piaf, Fransa'da Eyfel Kulesi'nde adma ger- çekleştırilen bir havaı fışek gösterisı, Nevv York'da bir "Edith Piafdan Şarkılar" konsen ve Londra'da ya- şamını anlatan bir müzikli oyunun sahnelenmesiyle anıldı. "Siyahlar giymiş çirkin ve sahipsiz bir yaraûğın ne çekıcüigi olabflir" dıye soruyor Pam Gems'in bu oyunundaki kahramanlar. Ölümünün üzerinden 30 yıl geçtikten sonra bile tüm dünya- da çekiciliğini koruyan Piaf için bu so- runun cevabı hala bulunabilmiş değil. Yalanı, ihaneti ve cinayeti hepsini biz- zat kendisi yaşamışçasma içten söyle- yen bu kara giysıli kara nihlu kadın neden bizleri büyülüyor? IBir sirk akrobatının 18.gayrimeşru çocuğu Piaf, 1915 Aralığı'nda Edilh Gassioo adıyla dünyaya geldi. Babası Louise Gassioa bir sirk akrobatıydı ve Edith onun 18. gayrimeşru çocuğuydu. Piaf, her zaman bir polis arabasında doğ- duğunu iddıa etmişti. Onun anlattığı- na göre annesi hastaneye yayan ola- rak gitmeye çahşırken bir polis onu arabasına almış ve yolda kendisi doğ- muştu. Ancak hastane kayitlanna bakılırsa, polis arabası doğumdan önce yetişmişti hastaneye. Piafın ya- şadıği ilk darbe sirkte calışan annesi- nın onu iki yaşmda terk edip gitmesi oldu. Belki de ihanet eden kansını öl- düren sirk palyaçosunun hikayesini anlatan "Bravo Pour Le Cİown" şarkısınm bu denlı duygu yoğunlu- ğuyla söylemesinin altmda da bu yatı- yordu. Piaf önce annesinin sonra da bir genelev işleticisi olan ba- baannesinin yarunda büyüdü. Genç Piafın ilk aşkı bir peze- venkti ancak kısacik boyu, şe- kılsiz vücudu ve gösterişsiz giy- silerinın yanısıra güzel sesi ilk aşkının onu fahişeliğe itmesini engelledi. Bunun yerine sokak başlannda Fransız Milli Marşı La Marseillaise'i söyleyıp di- lenmeye başladı. 16 yaşındav- ken "Küçûk Louıs" olarak anı- lan bir hırsız ve kurye ile tanıştı. Birlikte yaşamaya başladılar Kısa süre sonra Marcelle adını verdiklen çocuklan doğdu. Marcelle iki yaşmda menenjit- ten öldüğûnde, Piaf onu çoktan başkalanrun bakımına terk et- mıştı. Piafın suçluluk komp- leksıyle andığı ikinci darbe de bu oldu. I'Birserçegibi doğdu../ !*•- 1935 yılında yme bir sokak •başında' Jean tSnofr'm "Bir serçe gibi doğdu / bir serçe gibi yaşadı / ve bir serçe gibi ölecek" şarkısını söylerken. mafya b- derlerinden Louis Leplee'nin il- gısini çekti. Leplee onu gece ku- lüplerinden birinde işe aldı ve ona bır sahne adı buldu: "La Mome Piaf"- Küçük Serçe. Laplee'nin tek şarü vardı: Sokakta söylediğı gibi sahnede okuyacaktı. Piafın o sıralarda gece giy- sisı bile yoktu. Kestane renginde bır etek. san bluz, kasket ve kırmızı bir fu- lardan oluşan kostümüyle sahneye çıkan Piaf. daha sonraki yıllarda siyaha yöne- lecekti. Bir yıl sonra Laplee bır cinayete kur- ban gitti ve Piaf şüpheliler listesinin en başında yer aldı. Cinayet hiç bir zaman Edith Piaf: "Erkekler, onlan ne kadar sevmiş olursam olayun hep 'ötekilerdi' Şarkılanm ise bendim, bedenim, carum, kanım, aklım, kalbim, nıhumdular " rir gibi sevgili değiştiriyordu. Di- etrich anılannda o dönemi şöyle anlatıyor: "Dehşete düşmüştüm. Yavaş yavaş inrihar ediyordu sanki. Bir kerede üç se>gilisi birden oluyordu. Ne y aptığının farkında bile değildh Sürekli duygulanyla meşguldü. Tüm evreni ya da sadece iki kişiyi ele geçirme tutkusuyla yanıp hıtu- şuyordu. Kınlgan kücük bir kuştu ama aynı zamanda bir şirretti. Hırsuu. gmensizlik duvgusu ve çir- kinliğini kapatmak için kullanı- vordu." IŞarkılan da yaşamını ortaya koyuyordu Şarkılan da >aşamını ve duy- gusal fırtınalannı ortaya koyu- yordu. "Les Amants d'un Jour" da kendini ucuz bir otelde bar- daklan silerken içen giren aşıkla- ra kıskançlıkla bakarken betimli- yör. Ancak aşıklar sabah odalan- nda ölü bulunuyorlar ve birlikte ıntıhar ettikleri anlaşıliyor. "Les Flons-Flons dû Ball" da sevgılısi onu terk edince ölen bir kadın betimleniyor, "La Chan- son de Catherine" de sevgilisınin intihar ettiğini öğrendiğinde ken- 1963'ün 10 EkimPnde 47 yaşmda, alkol ve uyuşrurucu bağımlılığından ötürü kara- ciger yetmezliğinden ölen Piaf. ardında 1940'tan baslayarak çoğunluğunun sözleri- ni \e bestesini yaptığı 80'c yakın şarkı bıraktı. (194Tde Hev» York'ta, soida.) çözûmlenemedi ancak bu yıllar, Piafın yoksul ınsanlann şiddet dol'u mutsuz ya- şamlannı anlatan şarkılar söylemesine iiham oldu. IYediği darbelcrin en şiddetlisi Carden'in ölümü Neyse ki Leplee ölmeden önce, Mau- rice Chevalier onu gece kulübûnde dinle- mişti ve radyo programına çıkmasına ve ilk albümünü doldurmasına ön ayak oldu. tkinci Dünya Savaşı sırasında Piaf ikili oynadı. Hem Paris'tekı Alman as- kerleri için şarkı söylüyor. hem de topla- ma kamplanna gidip resimlerini çektiri- yor ve bunlann serbest bırakılması için mücadele ediyordu. buluşmak için bindiği uçağın düşmesi sonucu ölünce Piaf bundan kendini so- rumlu tuttu. Carden'in ölümü Piafın ye- diği darbelerin en şiddetlisi oldu. 10 yıl süren korkunç bir bunalıma girdi. An- 1947 yılında Amerika'ya giden Piaf cak en güzel şarkılan da yine budönem- burada Mariene Dietrich ile yakın bir de ortaya çıktı. dostluk kurdu. Amerika'da orta siklet dünya şampiyonu boksör Marcd Cer- dan'la fırtınaü bir ilişkiye girdi. Cerdan, Jake La Motta'ya yenildiğinde herkes suçu Piafa yükledı. Ve Cerdan, Piafla Bu 10 yıl boyunca aşın hız yüzünden araba kazalan, beş ametiyatın ardından acıyı dindirmek uzere başladığı ve bir daha bırakamadığı morfm ve alkolizmle boğuştu. Aynı zamanda mendil değişti- Sanatçı ve eleştirmenler Interstar'm heykellere yönelik yayınına tepki gösterdi Medya savaşından sanatda naâbini aldı Kültür Servisi - tnterstar televizyo- nunun İstanbul Büyükşehir Belediye- si'nı. bütçesıni çöpleri toplatmak yeri- ne. ''anlamsız" heykeller yaptırmaya harcamakla suçlayan haberi, sanatçı- lardan büyıik tepki aldı. Plastik Sanatlar Derneği Başkanı HüsamettİB Koçan, tstanbul'a 10 hey- kel yerleştirme projesine hem müda- hil. hem de jüri üyesi olarak katkıda bulunduğunu anımsatarak. projenin amaanın Türkiye'de yanlış oluşmuş heykei ve anıt anlayışırun ötesine ge- çerek, çağdaş sanatın önünü açmak çlduğunu belirtti. Bu projjeye karşı İnterstar'ın geliştirdiği tepkiyi çağdışı olarak nitelendiren Koçan, "Kent ya- şamını çilej e dönüştüren anlaytş ve uy- gulamaların sebebi insana çağdaş kül- tür \e sanatın ulaşmasını engeUeyen düşüncelerdir. Kent sonınlanna sa- natın değil, sanatsız ve kültürsüz yak- laşımlaruı yol açtığını görmemiz ge- rekir. Bunlan çağdışı sapmalar olarak değerlendiriyor ve bu tür tepki me- raklılarını sanatçı kamuoyu adma uyanyonım" dedı. IÇöpIerle sanatın ne gibi bir bağlantısı olabilir? PSD tkinci Başkanı Handan Börü- teçene, ya>inlannda sanata hıç bir bı- çimde yer ayırmayan lnterstar tele- vizyonu sayesinde, düzeysiz ve içerik- siz medya savaşından sanatın da nasi- bini aldığını söyledi. İnierstar'm vatandaşın son derece haklı bir şikayetini heykellerle bağ- daştırmak gibi bir düzeysizlik göster- diğini belırten Börtûçene "Dûşü- nüyonım da çöplerle sanatın ne gibi bir bağlantısı olabilir? Tanrım, dünyayı böyle mi algdıyorlar? " dedi. İstanbul'a yerleştırilen 10 heykelin seçimınde jüri üyeliğı yapan sanat eleştırmeni Beral Madra, Türkiye'de önemli bir sanat üretimi olduğunu ve bunu hiç bir medyanın durdura- mayacağını belirterek, "Yöoetimler gelir geçer, medyalar kurulur bozulur, yorumcular görülür, göriUmez olur ama tüm dünya biliyor ki sanat en kalıcı olgudur" dedi. İnterstar'ın son derece bilgisiz ve hiç bir anlam taşı- mayan karşılaştırmasınm geçersiz ol- duğunu söyleyen Madra, "Bu kent, çağlar boyunca yapılmış sanat yapıt- lanyla doludur, çağrnıızın sanat yapı- tlanyla da dolmasının kimse önüne ge- çemez" görüşünü dıle getirdi. Ressam Bedri Baykam, İnterstar- ın, Sıvas olaylannda parçalanan Pir Sultan Heykeli'nin yenıden yapı- lmasını halk istemiyor bıçiminde bir yorum-rörx>rtaj yaptığını anımsata- rak şimdi de örnek bir girişimi aşağı- lamaya kalküğını söyleaı. Dört beş kişiden görüş ahnıp, refe- randum yapılmış gibi sunulmasıru medyatik bir aldatmaca olarak değer- lendiren Baykam, şunlan söyledi: "Bunlar, çağdaşlık karşıtı bağnaz dü- şünceleri savunmak için kullanıldığı- nda, ortav a çok tehlikeli bir tablo çıkı- yor. tnterstar yöneticilerini laikliğe, çağdaş sanata ve özgür düşûnceye karşı dikkatü oünaya çağırmayı bir yurttaşlık görevi say lyonım" dedi. PSD Genel Sekreteri Gülsüm Kara- mustafa. İstanbul'a büyük bir katkı olan heykei uygulamasının bir tele- vizyon tarafından spekülatif amaçla çok çirkin bir biçimde degerlendiril- mesini kınadığmı belirterek, "Zaten kendi içinde mücadeleleri olan ve zorla elde ettiği kendi alanını korumaya çalı- şan sanatın bu gibi spekülasyonlara alet edilmemesini diliyorum'* dedi. Heykeltraş Şeyma Reisoğlu N'alça ise İnterstar'ın son derece ıçtenlıksız ve tüm etik kurallannı tersyüz eden yayın politikasma şimdi de sanaü alet ettiğini belirtti. Çöp sorunuyla sa- natın ilgisizliğinin ortada olduğunu söyleyen Nalça," Bunu medyanın yüz- karası olarak görüyor ve şiddetk kmı- yorum" dedi. Grafik tasanmcı Bülent Erkmen ise Star'ın yayın anlayışıyla Sıvas olay- lannın aynı paralelde olduğunu çünkü değerlen yaktığını söyledi. "Bosna-Hersek'te savaş var ve geç- tiğimiz yaz Bosna. Edinburg Festiva- li'ne iki tiyatro grubu\la katıldı. Uysa bu TV kanalına göre çöplerin toplan- madığı bir kentte tiyatro yapılmamalı, sergi açdmamalı" diyen Erkmen. İstanbul Beledıyesi'ni çöp sorunu yü- zünden eleştınldığını. kente ka- zandınlan sanat yapıtlan nedeniyle de kutladığını belirtti. 'Leyla Gencer'e Saygı Geceâ'Kültür ServisiÜnlü opera sanatçımız Leyla Gencer için bugün saat 20.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde "Leyla Gencer'e Saygı Gecesi" düzenleniyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin Türk Opera sanatının oluşumuna katkıda bulunmuş, bugünlere taşınmasında emeği geçmiş, Türk opera sanatçısının adını dünyaya duyurmuş değerli opera sanatçılan için düzenlemeyi amaçladığı gecelerin ılkinde devlet sanatçısı Leyla Gencer'in yaşamından ve yorumlanndan çeşitli kesitler aktanlacak. İstanbul doğumlu uluslararası düzeyde üne kavuşan opera sanatçımız Leyla Gencer, İstanbul Belediye Konservatuvan'nı bitirdi. Tiyatro, bale ve arkeolojı ile ilgilenen Gencer, ünlü ses eğitmenleri FJvira de Higaldo ve Glannina A. Lombardi'den özel şan derslen aldı. 1953 yılında Milano'da La Scala'da solist olarak sahneye çıkan sanatçi, ünlü yönetmen ve ses eğitmeni Tullio Serafın'le çalıştı. Münih ve Viyana Devlet Operalan'nda, San Fransisco, Roma ve Venedik Operalan'nda sahneye çıkan sanatçı Londra'da Albert Hall'de, Nevv York'da Carnegie Hall'de konserler verdi. Çok geniş bir repcrtuvan olan sanatçı, özellikle Donizetti, Bellini, Pucdni ve Verdi operalanndaki yorumuyla övgü kazandı. Unutulan ya da çok az sergılenen yapıtlan yeniden opera repertuvanna kazandırmasıyla ünlü sanatçı 30'a yakın uluslararası ödülün sahibi. ZeynepOral ve HaMım Dormen'in birlikte sunacağı geceye tenor Erol Uras, devlet sanatçısı bariton Mete Uğur ve devlet sanatçısı bas Ayfaan Baran solist olarak, devlet sanatçısı Aydın Gün, eleştirmen yazar Fanık Yener. İstanbul Devlet Opera ve Balesi müdür ve genel sanat yönetmeni Yekta Kara konuşmacı olarak katılacak. dini boğmaya karar veren bir kadına dö- nüşüyor ve "Les Blouses Blanches" de bir akıl hastanesi anlatılıyor. 1960 yılında insanlar Paris Olympıa Tiyatrosu'nu sahnede düşüp öldüğüne tanık olmak için doldurmaya başladılar. Ancak o morfınden şeffaflaşmış gözleri, beyazlamaya ve seyrelmeye başlamış saçlan, romatizmadan çarpılmış ama tı- rnaklan özenle kızıla boyanmış elleriyle havayı döverek şarkı söylemesini sür- dürdü. 1962 yılında Piaf, kendisinden 20 yaş küçük bır şarkıcı ada>n kuaför olan Theo Sarapo ile evlendı. lötü bir sonla biten biten, basit bir şarkı bile Edith Piafın kişiliğinde bir anlam kazanabiliyordu. Bu etki gücü bugün bile tüm dünyada sanatçının güncelliğini . ve evrenselliğini korumasmı sağlıyor. 1863'ün 10Ekımi'nde47yaşında, Fransa'nın güneyindeki evinde alkol ve uyuşturucu bağımlılığının neden olduğu karaciğer yetmezliğinden öldü. Ancak her zaman Pans'tekı Pere-Lachaıse me- zarlığına gömülmek istediğinden. arka- daşlan bir ambülans kiralayıp onu Pa- ns'e getirdiler ve ölümünü bir gün sonra burada açıkladıiar. Cenazede 15 bin hayranı ardından gözyaşlan döküyor- du. Ardında 1940-63 yıllan arasında 80'e yakın şarkı bıraktı. Bu şarkılann ço- ğunun hem sözlerini hem de bestesini yaptı. Genel olarak basit ve sade cümleler tercih eden Piaf. kimı zaman uç noktala- ra da giderdi. "Tanrı birbirierini sevenleri biraraya getiriyor" sözleri kilise tarafı- ndan tepkiyle karşılanmıştı. Kötü bir sonla biten. basit bir şarkı bile Edith Pi- afın kişiliğinde bır anlam kazanabiliyor- du. Bu etki gücü bugün bile tüm dünya- da sanatçının güncelliğini ve evrenseliği- ni korumasını sağlıyor. Arjantin'den Japonya'ya Piaf dinleni- yor. "Piaf, Arjantin'de doğmuş olsaydı, tangomın en iyi şarkıcılarından biri oİur- du" diyor gazeteci ve tango uzmanı Car- losGardeL Gerçekten de yoksul geçmişi, trajik yaşamı, fırtınalı aşklan langonun felse- fesine tam anlamıyla oturuyordu. "Şarkılanm, şarkılanm hakkında ne söyleyebilirim? Erkekler, onlan ne kadar sevmiş olursam olayım hep 'ötekilerdi' Şarkılanm ise bendim, bedenim, canım, kanım. aklım, kalbim, ruhumdular'" dıye özetliyor Piaf anılannda şarkılannın onun için ıfade ettiği anlamı. Marmara ÜniversitesVnde bir otomobil üretüdi Kültür Servisi - Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fa- kültesi Endüstri Ürünleri Tasanmı öğrencilerinin, ta- sanmını ve monotipini gerçekleşürdıği otomobil, Düşün Kulübü üyelerinin "Birlikte!" slogaruyla düzenledıkleri et- kinlıkte sergilenecek. Etkinlikteçeşitli happeningleri içeren sergiler ve müzik dinletileri yer alacak. Düşün Kulübü üye- si öğrencilerin kendi olanaklanyla düzenledikleri ve bu et- kinlik. 80 sonrası akademik, sanatsal tasanma ve ürctime yönelik ilk etkinlik oluyor. Tüm İstanbullulara acık olan bu etkinlik, 22 Ekim 1993 tarihinde saat 14.00'de Aaba- dem binasının konferans ve sergi salonunda yapılacak. Tekel 7. Resim Yanşma Sergisi Bursa'da Kültür Servisi - Tekel'in "Doğa" konulu 7. Geleneksel Resim Yanşması'nda ödül alan ve sergilenmeye değer görülen yapıtlar, 15-30 Ekim 1993 tarihlerinde Bursa Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde sergileniyor. Altan Çelem'in "Pastoral Geçit", Ergin Çavuşoğlu'nun "Kompozisyon" ve Ragıp Toklucu'nun "SonJar Dizısinden; Son Bakış" adlı tablolan ile ödül aldığı yanşma sergisinde 42 yapıt yer ahyor. Yanşma sergisi, 15 Ekim 1993günü 18.30-20.30 saatleri arasında yapılacak bir kokteyl ile açıldı. Tekel, daha önceki yıllarda • düzenlenen yanşma sergilerini de Bursah sanatseverlerin hizmetine sunmuştu. Karşıyaka'da Zübeyde Hanım Kültür Merkezi İZMİR (AA) - Karşıyaka Belediye Başkanı Cihan Türsen, MimarlarOdası'ndadüzenledıği basın toplanüsmda, Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nin Bostanh'da inşaa edileceğini, 11 bin 312 metrekare üzerine yapılacak olan Kültür Merkezi'nin 60 milyar liraya mal olacağını belirterek şunlan söyledi: "MimarlarOdası ile çalışmalanmızj tamamladık ve bir proje yanşması açtık. Birinci gelecek olan projeye 150 milyon, ikinci projeye 120 milyon, üçüncü gelecek olan projeye ise 80 milyon lira ödül verilecek." Bostanh'da Mavişehirbölgesinde yapılacak olan kültür merkezinin arsası Emlak Bankası tarafından verildiğini ifade eden Türsen. şöyle dedi: "Kültür Bakanlığı'ndan gelecek olan parayla 25 milyarlık bir öz kaynağımız var. Kültür merkezinin temelini 1994yılı Şubat ayında atacağu ve 2 yılda da bitirilmesi öngörülüyor. Zübeyde Hanım Kültür Merkezi bünyesinde, 600 kışılik tiy atro salonu, 800 kişilik kongre ve konferans salonu, 300 kişilik çok amaçlı ve nikah hizmeü'nin de verilebileceği bir salon. sergi salonlan, büyük bir kütüphane, kültür ve sanat ürünleri satış birimleri, sanatsal çalışma mekanlan, kafeteryalar ve 100 araçlık bir otopark bulunacak. öte yandan, proje yanşmasının jürisinde, Orhan Erdil, Örcan Gündüz, Baran İdil. Doğan Tekeli ve Ergun Unaran bulunuyor. i Adam*dan karikatür albümleri Kültür Servisi - Adam Yayınalık tarafından yayımlanan, "Gelışim Sürecinde Türk Karikatürü" dizisi, yeni çıkan üç kitapla tamamlandı. Turgut Çe\iker tarafından hazırlanan dızinin son üç kitabı. Ahmet Rıfkı'nın "Karşı", Ramiz Gökçe'nin "Gir Kajjanıyorum" ve Sedat Simavi'nin "Paramparça" adlı albümleri. 1981 -83 yıllan arasında yazılan dizi. eylül 1989'da yayımlanmaya başlandı. Dizi. Tanzimat ve İstibdat dönemi. Meşrutiyet dönemi ve Kurtuluş Savaşı bölümlerinden oluşuyor. Toplam 13 albümden oluşan dizi, kendi alanında yayımlanrruş ilk karikatür tarihi çahşması nıteliğinde ve üzerinde hiç durulmamış, bir bilinmezlik içinde olan Tanzimat dönemi karikatürünü ilk kez kapsamlı olarak gün ışığına çıkanyor. "Gelişim Sürecinde Türk Karikatürü", hem modern Türk karikatürünün doğuşunu. hem de önemli bir tanhsel dönemi karikatür sanatının penceresinden günümüz kültür ortamına taşımayı amaçhyor. Erksan sinema onur ödülünü reddetti Kültür Servisi - Yönetmen Metin Erksan Uluslararası İstanbul Film Festivali daruşma kurulu tarafından kendisine verilmesi kararlaşunlan "Sinema Onur Ödülü"nü kabul etmedi. Atilla Dorsay, Şakir Eczacıbaşı. Onat Kutlar, Vecdi Sayar ve Atıf Yılmaz'dan oluşan sanat ve teknik danışma kurulu. 1987'den buyana Türk sinemasına emek veren ve ulusal sinemanın gclişmesine katkıda bulunan sinemaalara verdiği ödülü 1994 yılında Metin Erksan'a vermeyi kararlaştırmıştı. Metin Erksan'ın. ödül reddetme konusunda herhangi bir gerekçe göstermediği bildirildi. Sinema Onur Ödülü daha önce Lütfı Ö.Akad (1987). Bedia M uvahhit (1988). Nijat özön (1989), Hürrem Erman (1990), Atıf Yılmaz (1991). Gani Turanh (1992) ve Sezer Sezin'e (1993) verilmişti. 'Narkozun EteklerVnde aşk ATİNA (AA) - Rodoslu Türk şair Süleyman Alayau'nın "Narkozun Etekleri" (Kraspeda Narkosis) isimb Yunanca şiirlerinden oluşan ikinci kitabı çıktı. 32 yaşındaki genç Türk şairinin, çevre felaketi, Körfez Savaşı. Doğu Bloku'nun çökmesi ve aşk konulannın yer aldığı kıtap altı ayn bölümden oluşuyor. Kitaptaki eserler arasında, şairin Patnos, Girit, İstanköy adalan ve Bergama'da gördüğü manzaralardan etkilenerek yazdığı şiirler de bulunuyor. İlk kitabı "Kaybolan Işık" birkaç yıl önce piyasaya sürülen Alayalı, geçen yıl mayıs avmda İstanbul'da yapılan Abdi İpekçi Banş ve Dostluk ödülü törenlerine katılarak haberleşme ödülünü almıştı. Rodos Adası'nın merkezinde, kardeşi ile birlikte bir kuyumcu dükkanı bulunan Süleyman Alayalı, Türk-Yunan ilişkilerinin günün birinde düzeleceğınden ümitli olduğunu söyledi. Alayalı, "Gençlere güveniyorum. Devletler düzeyindeki ilişkilerin düzelmesinin zor olduğunun bilincindeyim. Ancak her şeyin iyiye gideceğine ınanıyorum" dedi. Alanya kökenli olduğunu ve İstanbul'u ilk kez 12 yaşmda iken gördüğunü belirten Alayalı, kitabının Türkçe'ye çevrilmesini çok arzuladığını söyledi. Alayalı, Türk-Yunan ilişkilerini konu aldığı üçüncü kitabının hazırlık aşamasında bulunduğunu da sözlerineekledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle