Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 1993 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Erzunım ve Sıvas Kongreleriran yeşerttiği umutlara Ankara güvenli bağnnı açar. O yıllann Ankara'sında Işıklar mevkiinden Hacıbayram'a bakış. (OZAN SAĞDIÇ'ın arşivinden)
Anadohı'daki dayanak noktası-2-
Ahmet Ferit Be>, Osmanlı Impara-
torluğu dağıldıktan sonra bize kalacak
milli ülkenin, uçlan Hopa. Kerkük.
tstanbul ve Rodos olan bir dörtgen ola-
Cağını düşünüyor. Devletin merkezini
de bu dörtgenin ortasmda anyordu.
Kayseri yakınında. "Osmaniye" adı ve-
rilecek yeni bir başkent kurulmasını
öneriyordu. Bu öneri. yıllar sonra Bre-
zilya'nın başkentinin Rio de Janeiro'-
dan yeniden kumlan Brasilia'ya taşı-
nmasıru hatırlatıyor..
îlk tartışmalar
Anadolu'da "•Osmaniye" adında
yeni bir şehir kurulup başkentin oraya
taşınması önerisi. kimi çevrelerce tep-
kiyle karşılandı. A. Ziver adlı bir yazar,
Ahmet Ferit Bey'in düşüncelerini "ham
hayal" olarak gördü "Jules Verne'nin
roînanlarında bile bu derece hayali tasav-
vuriara rastlanmamıştır"dedi. "Osmani-
ye" düşüncesi bır yana. başkentın İstan-
bul'dan Anadolu'ya taşmmîte "ofi*'VıJ
sonra gerçek olacaktı. Ama bu taşınma
işi 1912'de "ham hayal" sayılıyordu.
Gazeteci Ali Kemal de İstanbul'un
terk edilmesi düşüncesine karşı çıktı.
Ona göre tstanbul saldınya açık diye
kaygılanmaya hiç gerek yoktu. Istanbul
öteden beri öyle bir "melek-i bibd"
(kentleî perisi) idı ki. bu sayede manevı
bir savunma ile donatılmıştı. Yabana
devletlerin birbirleriyle rekabetleri saye-
sinde Istanbul saldından uzak kalıyor-
du ve hep kalacaktı. Türkiye yenilse
bile, îstanbul'a yabana ordular gire-
mezdi! Ali Kemal. bu noktada da bü-
yük yanılgıya düşmüştü ve birkaç yıl
sonra tstanbul'un nasıl işgal edildiğine
kendisi de tanık olacaktı.
Ali Haydar Mithat Bey de tstanbul'-
dan taşınma fikrinı "üzücü" buluyordu:
"Atalarımızın pazu giicii>le zaptettiği-
miz ve dört buçuk asırdan beri üzerinde
hüküm sürdügümüz bir payitahtı hemen
terk etmeye kalkışmak. adeta bir evden
diğer e\e taşııurcasına fikir yüriitmek,
üzücü bir vasivettir" diy ordu.
Balkan savaşı sonrasında Türk ba-
sını çoğunlukla Istanbul'dan taşınmaya
karşıydı. Bununla birlikte başkent ko-
nusu artık tartışmaya açılmıştı.
Kara bulutlar
Birinci Dünya Savaşı tstanbûYun ka-
derini iyıce kararttı. İngiltere ve Fransa,
1915'te yaptıklan gizli anlaşmalarla
tstanbul'u ve tüm Boğazlar bölgesini
Çarlık Rusya'ya bırakmaya karar ver-
diler. Bu meşum anlaşma. Rus Çarhğı'-
nın çöküşüyle 1917'de suya düştü.
Ama İstanbul'un çilesi dolmadı. Os-
manlı devleti Birinci Dünya Savaşı'nda
yenik düşünce tstanbul üzerine yine
kara bulutlar çöktü. 30 Ekim 1918 günü
Mondros MötarekesPni imzalayan Hü-
seyin Rauf (Orbay). tstanbul'a dönü-
şünde basına demeç verdı ve "Imza-
ladığımız mütarekeyle devletimizin
bağımsızlığı. sahanatımızın hukuku tü-
müvie kurtarılmıştır... Sizi temin ederim
ki fstanburumuza bir tek düşman askeri
çıkmavacakrır" dedı.
Bu demecten on gün sonra, altmış
küsur parçalık bir düşman donanması
Dolmabahçe önünde demirledi. 3.500
düşman askeri Beyoghı'na çıktı. Kara-
dan, Trakya yönünden de Francbet d'-
Esperey komutasındakı Fransız birlik-
lerlİstanbul'a girdiler. Üç yıl önce Ça-
nakkale'den defedilen İtilaf devletleri,
şimdi İstanbul'u avuçlarının içine almı-
şlardı. İstanbul'daki İngiliz Yüksek
Komiseri Amiral De Robeck, 4 Kasım
Cumhuriyet'in başkenti:
A N KftR A
A tatürk ve birkaç arkadaşı, Ankara'yı bir
"tmıkavemet merkezi*'yapmayı tasarlariar. 1919
yazında Ankara, millihareketingüvenlibirdayanak
noktasıdır. Erzurum ve SıvasKongreleri ile Istanbul
arâsmdakihaberleşmelerde köprüyine Ankara'dır.
Anadolu'ya taşınmasına karşı çıkıyor-
du. Bu telgraf kampanyasmdan az son-
ra, 10 Şubat 1920 günü kabul edilen
Misak-ı Milli'nin 4. maddesinde şu hü-
küm yer aldı: "Makarr-ı Hilafet-i İsla-
miye ve Pa>itaht-ı Saltanat-ı Seniyye ve
Merkez-i Hükümet-i Osmaniye olan
tstanbul şehri ile Marmara DenLri'nin
emniyeti her türlü halelden masun ol-
malıdır." yanı başkent, İstanbui ve
Marmara Denıa dokunulmaz bir gü-
venlik ıçinde olmahydı.
Ama. bu "dokuıiulmazlık" kavramı
da çabucak boşa çıkarıldı. Başkentin
güvenliğinin dokunulmazlığını öngö-
ren Mtsak-ı MiDi'nin kabulünden bir ay
kadar sonra 16 Mart 1920 günü baş-
kent İstanbui İtilaf devletleri tarafından
işgal edildı. Misak-ı Milli'yı kabul eden
son Osmanlı Meclisi dağıtıldı. yakala-
nan mebuslann bazılan tutuklandı ve
sürüldü. İşgalciler bir de duyuru yayı-
mladılar:
"Istanbul'un Türklerden alınmaya-
cağını; ama kanşıklıklar devam ederse
bu karann değişebileceğini" (yani İstan-
bul'un Türklerden ahnabileceğmi) aç>-
kladılar. Başkent, ülkenin en güvenli
yen olmak gerekirken en güvensiz yeri
olup çıkmıştı: en son düşman eline dü-
şeceği yerde en önce işgale uğramıştı.
Başkent ülkeyi yönetmek şöyle dursun
'Kentler perisi'nin bile koru> amadığı İstanbul'dan kafalannda Türkleri kovnıa düşünceleri olan işgal kuv-
Ivetleri askerkrinin kamaralarından yükselen uğultu Pera'dan Yıldız Sarayı'nın, Osmanlı Meclis-i Mebu-
san'ının yaldızlı yüksek tavanlannda yankılanırken Anadolu'nun bağnnda Ankara, bir yürek gibi atmaya başlamıştı...
İ59Oİ
1919 günü. "Türkleri İstanbul'dan kov-
mak" (The e\pulsion of the Turks from
Constantinople) konusunda haarladığı
bir muhtırayı Londra'ya sundu. Muhtı-
raya göre Istanbul şahane bir şehırdi
ve artık "Üçüncü sınıf bir Asya Sul-
tankğı" derekesine düşmüş olan Türki-
ye'ye fazla idi. İstanbui. Türklerin elin-
den alınıp burada "uluslararası bir re-
jinı" kurulmah. küçülmüş Türk devleti-
nin başkenti de Anadolu'ya itilmeliydi
artık. ingiltere Dışişleri Bakanı Lord
Curzon da 4 Ocak 1920 günü İngiliz
kabineşine bir muhtıra sundu. "Türld-
ye'yi İstanbul'dan atmak... yüzlerce
yıllık bir sürecin devamı olacaktır" dedi.
"Türkleri İstanbul'dan atmak için efe ge-
çirilmiş olan bugünkü (tarihi) fırsatm
kaçınlrnamasT' ıçin ısrar etti.
ingiliz planı çok geçmeden basına
sızdınldı. Heyet-i Tenisiliye Başkanı
Mustafa Kemal Paşa, II "Ocak 1920
günü İstanbul'un Türklerden alınması
ve Türk başkentinin Anadolu'ya
kaydınlması tasanlanm "şMdetle pro-
testo" ettı. Yine Atatürk'ün talimaııyla,
Anadolu'nun her tarafından da İngiliz
Yüksek Komıserliğı'ne yüzlerce protes-
to telgrafı çekildi. Türk milleti, İstan-
bul'u kaybetmek korkusuyla başkentin
kendisi yabana boyunduruğu altına
girmişti. Kısacası İstanbui. başkent ola-
rak tarihi misyonunu yitirmişti artık.
Osmanlı devleti ile birlikte İstanbul'un
başkentliğı de tarihe kanşıyordu.
Atatürk. Anadolu'ya geçmeden
önce. Mayıs 1919daSultan V ahdefnn -
in huzuruna çıkar. Huzurda iken bir
aynntı gözünden kaçmaz: Vahdettin'in
gözleri ikide bir sarayın penceresinden
görülen düşman zırhlılanna kaymak-
tadır. Atatürk, buna bir mim koyacak
ye birkaç yıl sonra 16 Ocak 1923 günü
İzmit'te gazetecilere. "Bir geminin to-
puıtdan telaşa düşecek bir yerde hükümet
merkezi olamaz" diyecektir. Hükümet
merkezinin Anadolu'ya taşınması daha
o tarihlerde Atatürk'ün kafasında yer
etmiştir denılebilir. Adım adım bu yola
gidılir. Daha 1919 Şubatı'nda, Atatürk
ve birkaç arkadaşı, Ankara'yı bir "mu-
ka\emet merkezi" yapmayı tasarlariar.
Bu tasan doğrultusunda 20. Kolordu
Ankara'ya kaydınlır ve Atatürk'ün
sınıf arkadaşı Âli Fuat (Cebesoy) Paşa
bu kolordunun basına getinlır. 1919
yazında Ankara. milli hareketin güvenli
bir davanak noktasıdır.
Erzurum ve Sıvas Kongreleri ile İstan-
bul arasındaki haberleşmelerde en gü-
venli köprü yine Ankaradır. Kongre
merkezleriyle başkent İstanbui arası-
nda çok yoğun^ve önemli yazışmalar
olur. Ankara'da^li Fuat Paşa, Musta-
fa Kemal Paşa'dan sık sık şu yolda buy-
nıklaralır:
"Aşağıdaki tel yazısını güvenli bir yol-
la Istanbul'a ulaştırmanız ve aynı yolla
ivedi bir cevap ahnaıuz rica ohınur."
Ankara, bu buyruklan başanyla yerine
getirir. Sıvas Kongresi günlerinde. Ey-
I3f 1919'da Ankara, Anadolu'da de fac-
to hükümet rolünü üstlenen Heyet-i
Temsiliye'ye bağlandı. Sıvas kongre-
sinin güvenliği için bir kalkan rolü üst-
lendi. Ankara'da alınan önlemler saye-
sinde Sıvas Kongresi'ne Batı yönünden
bir saldın olmadı, ancak Malatya yö-
nünden, Harput valisi araalığıyla, bir
baskın denemesi oldu.
Son Osmanlı Meclisi nerede
toplansın?
Sıvas Kongresi'nden sonra Türkiye'de
mebus seçimleri gündeme geldi. Son
Osmanlı Meclisi nerede toplanacaktı?
Atatürk, meclisin İstanbul'da değil.
Anadolu'da toplanmasmı savoındu.
"Istanbul tam anlamıyla kuşatılmış du-
rumdadır... Burada Osmanlı egemenliği
geçersizdir. Ylebuslar Meclisi de girven
altında oiamaz" dedı. Başkentin Ana-
dolu'ya taşınmasından açıkça sözetme-
di. Fakat Meclis Anadolu'da toplanı-
nca Türkiye siyasetinin ağırlık merkezi
de kendiliğinden Anadolu'ya kaya-
caktı. Ama o tarihte Atatürk'ün yaİcın
arkadaşlan bile buna karşı çıktılar.
Kazım Karabekir Paşa. Meclis'in Ana-
dolu'da toplanmasmı "sakıncalı" bulu-
yor ve şöyle diyordu:
"Mecüs hariçte olmaz. Çünkü pa>i-
tahtın mahall-i âhıra (başka yere) nakli
demektir... İstanbui yalnız Osmanlıların
değil, yüz milyonlarca ehl-i İslamın (da)
payitahtıdır. Haricte toplanmak payi-
tahtın nakli telakkisi olup şimdiden güf-
tügü/ara (dedikodulara) yol açar... Mec-
lis-i milli haricte mahzurludur."
İstanbui hükümeti de doğal olarak
Meclis'in Anadolu'da toplanmasına
şiddetle karşıydı. Kendi açısından
haksız da sayıîmazdı. İstanbui hükü-
meti zaten "fstanbul Bejediye MecfisT
durumuna düşmüştü \e İstanbul surlan
dışına pek sözgeçiremiyordu. Meclis de
Anadolu'ya geçerse başkent Jstanbul'-
un^'ildızı büsbütün sönüp gidecekti.
Ote yandan düşman devletlerin pro-
pagandası da Babıali'nin bam teline
basıyordu: "Meclis Anadolu'ya giderse,
başkent de Anadolu'ya girmiş olur, baş-
kent Anadolu'ya gidince de Istanbul el-
den gider" denıyordu...
Kısacası. 1920 yılı başlannda ortam
henüz hazır değildi. Meclis'i Anadolu'-
da toplamak için birkaç ay daha bekle-
mek gerekecekti.
YARIN: Bozkırdan
yayılan aydınlanma
ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
1ABD Doları: 14.250 TL
' Yurtdışında uzun yıllar çalıştıktan sonra, yurda
artık kesin dönüş yapacağım. Yurtdışına gitmeden önce,
1%5 yılında Türkiye'de sigortalı olarak çalışmaya başla-
dun. 6 yıl sigortalı çalıştıktan sonra 1972'de yurtdışına
çalışmaya gittim. Öğrenmek istediğim:
1) Her gün için I Amerikan Doları ödeyeceğimi biliyo-
rum. Emekli olabilmern için kaç dolar ödemem gerekiyor?
2) Tavan göstergeden emekli olma olanağım var mı? Varsa şart-
ları nedir?
E.E.
YANIT: 1) Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı al-
maya hak kazanmak için 25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5.000
gün (13 yıl 10-20 gün) malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi
ödemiş olmak yeterlidir.
Yurtdışına gitmeden önce, 1965 yılında sigortalı olup 6 yıl
(2.160 gün) malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödeyen
bir sıgortah olarak, 2.840 gün karşılığı. 2.840 Amerikan Dolan
ödeyerek, prim ödeme gün sayınıa 5.000'e getirdiğinizde, Sosyal
Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı almaya hak kazanırsınız.
2) 1 Ekim 1993'dengeçerli olarak. Sosyal Sigortalar Kurumu'-
nun prime esas kazanç tavanı günde 208 bin 367 liraya, aylık ola-
rak da, 6 milyon 251 bin 10 liraya yükselmiştir. Bu tavan kazan-
cın % 20'si malullük. yaşlılık ve ölüm sigortası tavan primıdir.
Bunun da tutan 1 gün karşılığı 41 bin 673 liradır.
Tavan gösterge olan 6.650"de emekli olabilmek için, 1 ABD
Dolan'nın 1993 yılında. 28 bin 861 Ura, 1994 yılında, 41 bin 673
liraya ulaşması gerekir.
1993 yılında tavan gösterge 6.650'den yaşlılık aylığı alabilme-
niz, 1 Ocak 1988 ile 31 Aralık 1992 arasında geçen 5 takvim yılı-
nın tümünü borçlanmanız ve 1 Amerikan Dolan'nın da 28 bin
861 lira olmasına; 1994 yılında tavan göstergeden (6.650) aylık
alabilmeniz, bu kez I Ocak 1988 ile 31 Aralık 1993 arasındaki 6
takvim yılının yine tümünü borçlanmanıza ve 1 Amerikan Do-
lan'nın da 41 bin 673 liraya yükselmesine bağlıdır.
Bugüniçin. 1 ABD Dolan: 14.250 TL'ye göre, 1 Ocak 1988-31
Aralık 1992 arasındaki 5 yılı (1.800 gün) borçlananlara bağlana-
cak yaşlılık aylığı göstergesi:
Yıl Prime Esas Tavan 1 Dolar: 14.250 TL
Tavan Kazanç Yıllık Kazanç
1Ocak-31 Aralık 1988
1Ocak-31 Aralık 1989
1Ocak-31 Aralık 1990
10cak-31 Aralık 1991
1Ocak-31 Aralık 1992
Toplam
öyılortalaması
7.065.720 7.065.720
12.787.380 12.787 380
22.080.060 22.080.060
31.564.980 25.650.000
46.842.660 26.650.000
120.340.800 93.233.160
24.068.160 18.646.632
1993 yılında emeklilik başvurusunda bulunanlardan, son 5 yı-
lın sigorta primine esas kazanç ortalaması 24 milyon 68 bin 160
lira olanlara tavan gösterge 6.650'den, son 5 yılın kazanç ortala-
ması 18 milyon 646 bin 632 lira olanlara, 5.150 göstergeden yaşlı-
lık aylığı bağlanmaktadır.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Selanik'te Günler: (5)
Ayıtaroz
f
da Bir Türk
Manas&mLSelanik'e 250-300 kilometre uzaklıktaki Aynaroz'a gitme-
yi çok istedim, olmadı. Gidemedim. Gidebilmek için en az
bir hafta daha oralarda kalmam gerekiyordu, kalamazdım.
Oraya öyle kolayına da gıdilmezmiş, izin almakfilan gere-
kirmiş Mahmut Tali öngören le Metin Aksoy, Balkan ga-
zetecilerınin bundan öncekı toplantısına katılıp, ilkelerini
hazırlarlarken, motorla şöyle bir Aynaroz'un çevresinde
dolaştırılmışlar. Ama, Selanik Başkonsolosu MuratBiltan,
Aynaroz'a girmeyi başarmış. Oradaki Türk manastırını
gezmiş. Murat Bilhan, bu konuda şunları söyiedi:
- Aynaroz'daki 20 manastmn ıçinde bir manastırı bir Tür-
kün kurduğu söyleniyor. 1263 yılında, Anadolu'da, KuHu-
muşoğlu Süleyman Bey'in 40 yaşından sonra, annesinin
etkısıyle Ortodoksluğu kabul ederek, gelip bu manastırı
kurduğu, o manastırda yaşamını tamamladığı söyleniyor.
Söyleniyor değil yazılı. Belgeleri hakkında fazla bilgim yok
ama, gittiğimde bana, bunun öyküsünü ayrıntılarıyla anlatı-
yorlardı. Türk manastırını gezdim, özel defteri de imzalattı-
lar. Manastırda Selçuklu mimarisinin özelliği gözleniyor,
açıkça. Avlusuyla, girişiyle, kemerleriyle çok tipik bir Sel-
çuklu yapısı.
Kutlumuşoğlu Manastırı, 20 manastır içinde üçüncü bü-
yüklükte. Manastırda Türkçe konuşuluyor. (interstarcılar
duymasın ya, Kutlumuşoğlu Süleyman Bey'in annesi Rum-
muş! Süleyman'ın Ortodoksluğu oradan geliyor.)
Kutlumuşoğlu Süleyman Bey, Selçuklulardan Kutalmı-
şoğkj Gazi Süleyman Sah'ın torunu olabilir mi? Süleyman
Şah 1086 da canına kıydı, ıntihar etti! Babası Kutalmış Bey
de oldürulmüştü (Tarih Ansıklopedisı-Çağatay Ulusoy, s.
276) Kutlumuşoğlu Süleyman Bey Manastırını kurcalama-
yısürdürüp, bir yandan daAynaroz'uanlatmayaçalışayım:
Aynaroz, yarı özerk bir bölge. Dinsel bir yönetım, ama
tüm idare işlemlerinde özerk gibi bir bölge. Yunan temsilci-
si bile orada Yunanistan'ın büyükelçiliği görevini yapıyor.
Bir valilik ya da kaymakamlık değil de, diyelim, Yunan top-
raklarının ucunda bir yerde bir dış temsilcı gibi görev yapı-
yor. Bölgeye oradaki yönetımin motorlu aracı dışında,
motorlu araç sokulmuyor. Yol, zaten yok. Kent merkezinde,
arnavutkaldırımı biçiminde taş yollar var; onun dışında pa-
tikalarda geziliyor.
Aynaroz'dakiler ortaçağ yaşamı yaşıyorlar. Elektrik ne,
hiçbir şey yok. O zamanın kılıklarıyla, giysileriyle geziyor-
lar. Aynaroz'da 600 dolayında metropolit vb. din adamı var.
Oünyadan elini eteğini çekmiş kışilerin yeri gibi. Manastr-
lar, kayaların üzerine oyulmuş, toplamı 20 manastır. Tek
tük küçük kiliseler, ayazmalar var. Heybeliada'daki "ruh-
ban okulu" kapatıldıktan sonra, Aynaroz'da bir "ruhban
okulu" açılmış, belkı eskiden de vardı, ama şimdi tek papaz
yetiştiren yer orası. Başkonsolos Murat Bilhan okulu da
gezmiş, 60 dolayında öğrencısi varmış, bu öğrenciler ge-
nellikle halk çocukları, dinsel ınançları güçlü olan ailelerin
gönderdiklerı çocuklar ya da bızdeki "imam-hatip'e giden
çocuklar gibi, yoksul, kimsesiz çocuklar, sahipsizler. Burv
ların eğitimini, bakımını kilise üstleniyor (Bizdekileri tari-
katlar mı besleyıp eğitiyor?). Aynaroz'dakiler "din adamı"
olarak yetiştirıhyorlar (Öyle Yunan Harp Okulu'na filan git-
mek ıstemiyorlar). Çocukların toplumsal kökenleri daha
çok annesiz, babasız, yetim, öksüz çocukları. Onları oraya
götürüp eğitiyorlar. Eğitim alanları, Başkonsolos'a göre, iç
karartıcı, son derece sıkıcı, zor. Ama oKulda yerler çok te-
miz. Eğitimleri yalnız "Teoloji" (Tannbilim) üzerine değil,
dünyayı ilgilendiren eğitimi de. matematik vb. eğitimi de
görüyorlar.
Para geçmiyor Aynaroz'da. Para olmayınca "faiz" de
yok elbet. (-adil düzen- gör Hocam uyuma!) Değirmenin
suyu kiliselerden geliyormuş. Yunan kiliseleri varsılmış
çok. Yunan topraklarının çoğu kilisenin miymiş? Buraya
gelenler, "Tanrı konuğu", ahşılmış deyimiyle "Tanrı misa-
firi" olarak ağırlanıyorlar. Otel, motel yok. Her manastırın
ayrı konukevı var. Bunlar bir işletmeye bağlı değil, parayla
kalınmıyor oralarda. Manastır yetkilisinin gözü tutarsa, ko-
nuk kabul edilıp ağırlanıyor. Din ayrımı yok; Müslüman,
Hırıstıyan herkes eşıt. Türk Başkonsolosu, "Müslümanım"
dedı, çok ağırlandı... Ancak, manastırda kalması -belki gü-
venlik açısından- uygun görülmedi. Türk manastırı da ko-
nuk etmeyı çok ıstemıştı. Başkonsolos, "Yunan konukevi"-
nde geceyi geçırdi.
Her manastırın, kendi düzenlediği bir disiplini var; ama,
biri öbürüne benzemeyebıliyor. Orneğin Rus manastırı.
Sırp, Romen manastırı ayrı ayrı.
Aynaroz dedıkleri, denizle çevrili, neredeyse ada sayıla-
bilecek kocaman bir kaya parçası. Daha çok Cebelitarık'a
benziyormuş; ben orayı da görmedtm! Manastırlar arası
oldukça uzakmış, araçla gitmek de olanaksız, zaten araç
yok. Yürüyerek, atla, katırla, eşekle gidilebiliyor.
Aynaroz'un en önemli özelliği. Aynaroz'a kadın ayağı
değmemiş. Kesınlikle yasak. Hiçbir dışi giremiyor. (Elbet,
dışçı Rliz Ergün de gıremez!) Hayvanın bile dişisi giremi-
yormuş! (Sıneklerle kuşlar n'olacak?)
Aynaroz'un halkı sadece papazlar. Onlar, haftada üç gün
sadece su içiyorlar, oruç tutuyorlar, yemek yemiyorlar.
Kendi şaraplarını kendıleriyapıyorlar. Sebzelerini, meyve-
lerını yetiştirıyorlar. Et olarak, yalnız balık yeniyor. Yaban-
cılar gelince, şaraplarından sunup. oturup söyleşiyorlar.
Her konuda konuşuyorlar, siyasal konulardan pek hoşlan-
mıyorlar. Partıye pırüya karışmıyorlar!
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Yunus Nadi'nin, 2 Ey-
lül 1918'de yayunlamaya
başladıâı gazetenin adı.
2/ Türk müziğinde bir
makam... Bir nota. 3/
Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'da konar-
göçerlerin kıl çadırlann-
dan oluşan yayla yerleş-
mesi... Köşe, kenar, uç.
4/Sahip... Gözün ağ ta-
bakası. 5/ Henri Char-
riere'nin. fılme de aktan-
lan ünlü romanı. 6/ Seci-
ye, karakter... Rütbesiz asker. 7/
Akdeniz bölgesine özgü bitki top-
luluğu... Yunan mitolojisinde tan-
nlann habercisi olan kız. 8/ Bir tür
pamuklu kumaş. 9/ Deniz teknele-
rinde arka taraf... Dinleyiciler
önünde, bir konuşmaa grubunun
sosyal ya da siyasal bir konuyu
tartışmak amacıyla düzenledikleri
tartişma.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bilgisayar teknolojisinde, bir
bilgısayann komutlan yerine getirmesi ve verileri işlemesi için
gerekli olan bütün programlar. 2/ Yunan mitolojisinde aşk tan-
nsı... Bir içki. 3/ Şöhret... Tuzlamp kurutulmuş yiyecek. 4/Bir
anlatımı oluşturan sözcük ya da tümcelerin topu... Vilayet. 5/
Galyum elementinin simgesi... Bir göz rengi... Alfred Hitch-
cock'un tanınmış bir fılmi. 6/Birim... Yapma, etme. 7/ Bebekle-
re süt ya da su içirmekte kullanılan emzikli şişe. 8/ İskambildeki
karo rengıne verilen bir başka ad. 9/ Pis kokan... İlkel bir su ta-
şıü.