25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1EKİM1993CUMA 12 DIZIYAZI Düııya beş yıllık eğitiıııi terketti Eğitim Sisteminin Acıkh Durumu Pref. DP. Ya&ya KemalKaya B,'eş yıllık zorunlu eğitim süresine sahip olan çoğu Afrika 'da ve Asya'dayer alan vesonyıllarda bağımsızlıklanna kavuşmuş bulunan 12 ülke Benin, Senegal, Colombia, Bengladeş, Burma, Hindistan, İran, Laos, Macau (Mako),Nepal, VietnamveneyazıkkiTürkiye'den oluşuyor 6 Kasım 1983 seçimleriyle iktidara gelen Turgut Özal liderliğindeki ANAP hükümeti de, rasyonelliği sağlamak ge- rekçesiyle, Milli Eğitim Bakanhğı ve Gençlik ve Spor Bakanlığını. Milli Eği- tim Gençlik ve Spor Bakanbğı (MEGSB) adı alünda birleştiımiş, bu- nun praük olmadığı anlaşıhnca da, sonradan "gençlik ve spor' sözcükleri bakanlık adından çıkanlmışür. Milli Eğitim Bakanlığı, 199O'lı yıllara, var olan çeşıtli olumsuzluklarla savaşmayı gerektiren bir çabayla, 2000"li yıllann çağdaş insanını yetiştirecek bir sistemin arayışı içinde girmiştir. Eğitim yükse- kokullannın 4 yıla çıkanlması, bu okul- lan tercih eden yüksek puanlı adaylara burs verilmesı, eğitim akademisi kurul- ması. öğretmenlere çeşitli olanaklann sağlanması çabalan ve ortaöğretimde ders seçme ve kredi sisteminin kabul edilmesi de ANAP iktidan dönemiyle anımsanacakur. 1991 sonbahannda yapılan genel se- çimlerden sonra ANAP iktidapmn ye- rini, daha önceleri liderleri cenaze tö- renlennde bile bir araya gelemeyen ikı siyasal partınin devamı olan DYP-SHP koalısyonu almış, yeni hükümet prog- ramında üniversite reformundan söz edilmiş, sonuç olarak da üniversitele- rimizin sayısı, 1 Temmuz 1992 gûn ve 3826 sayılı kanunla kurulan ve rektörle- ri Milli Eğitim Bakanı ve başbakanın belirlediği üçer aday arasından cum- hurbaşkanı tarafından değışık telkinler ve etkilerle atanmış bulunan 23 yenı üniversite ile birlikte 53'e ulasmıştır. Cumhurbaşkanı Turgut Ozaİ'ın 17 Nisan 1993 günü ani ölümü ûzerine, DYP lideri Sükyman Demirel 9. Cum- hurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıkmış, cumhuriyetimizin 70. yıl dönümünün kutlanacağı yılda Demirel'den boşalan koltuğu dolduran ve Türkiye'nin ilk ka- dın başbakam olan Prof. Dr. Tansu ÇU- ler, 1993 Ağustosu'nda ÖSYM sınav sonuçlannın açıklandığı günün ertesin- de, sınavlan kazanamayan 440 bin öğ- rencinin üniversiteye kayıt edileceğini ilan etmiş ve Başbakan'ın bu karan, moda olan deyimle. medya tarafından kamuoyuna eğitim reformu olarak yansıtılmıştır. Böylece; cumhuriyetin başından beri hükümetlerin eğitim alanına verdikleri önemın sonucu olarak, ülkemizde, eğitime aynlan cari ve yatırım harcama- lan, bütçeler içinde devamlı olarak önemli bir yer tutmuştur. Şimdi dikkatlerimizi cumhuriyetin başından beri süregelen çabalann ve eğitim alanına yatınlan trilyonlann so- nucuna -eğitimimizin bugûnkü görünü- müne- çevırelım. Yûzde binlerle artış... Günümüze kadar her dönemde, eği- time önem vermekte Atatürk geleneğini sürduren cumhuriyet hükümetlerinin, insanlanmızın yetiştirilmesi amacına yönelik çabalan ve harcamalan sonucu olarak. aşağıdaki çarpıa sayılar elde edilmektedir. 1923-1993 yıllan arasın- daki 70 yılda: • İlkokul sayısı lOkat • Ilkokul öğrencısi sayısı 20 kat • İlkokul öğretmeni sayısı 23 kat •Orta öğretim okullan sayısı 75 kat •Orta öğretim öğrenci sayısı 310 kat •Orta öğretim öğretmen sayısı 94 kat • Fakülte. akademi ve yüksekokul sayısı 63 kat • Yüksek öğretimde öğrenci sayısı 289 kat •Yüksek öğretimde. öğretim üyesi sayısı 111 kat artmıştır. Oysa aynı dönem içinde nüfusumuz yalnızca 4.5 kat kadar artmıştır. Böyle- ce hükümetlerin; eğitim alanmda. yüz- de binlerle ifade edilen parlak sayısal ge- lişmeler sağladığı söylenebilir. Gercek- ten de. daha 20-25 yıl önce, lisesi bile ol- mayan pek çok ilimiz, bir yükseköğre- tim kurumuna kavuşmuş. ortaokul ve liseler köylere kadar ulasmıştır. Ne varkı; gerek tek partili dönemde ve ara rejimlerde, gerekse çok partili de- mokrasi iktidarlan dönemlerinde he- men hemen her hükümetin, eğitim siste- mimize özel bir ilgi göstermekte olduğu ve eğitim sorunlannın saptanıp çözüm- lenmesi amaayla Milli Eğitim Bakanlı- ğı bünyesinde ihtisas komisyonlan, re- form komıteteri oluşturduğu. yabancı uzmanlann da kauldığı çeşitli projeler hazırlattığı, milli eğitim şuralan top- ladış gözlenmiştir. Böylece: her dönemde, eğitimimize bir çeki düzen \erilmek istendiğine işa- ret sayılabilecek girişımlerde bulunul- muştur. Eğitim sistemini yeniden değer- lendirme ve düzenleme çalışmalanna, daha önceki hükümetler döneminde ol- duğu gibi, ANAP ve DYP-SHP hükü- İlköğretim metleri döneminde de önem verilmiştir. — Bu çalışmalann nedenini ve eğitim poli- tikalannda değişmenin kaçınılmazlığım anlayabilmek içın, eğitim sistemimizin ve yukanda özetlenen sayısal gelişmele- rin çeşitli açılardan incelenmesi gerekir muş olmas dışında -son derece sembo- lik obnaktan öteye gjdememıştır. Okul öncesi eğitim Kreş. yuva. anaokulu ya da ana sıru- flanna devam eden 3-6 yaş çocuklannın yararlandıklan okul öncesi eğitim, ço- cuğun düzenli gelişmesıne, yetenekle- rinin ortaya çıkmasına -başka bir deyiş- le çocuğun keştedılmesıne- ve okula haarlanmasına yardıma olur. Okul ön- cesi eğitimi, aynı zamanda. çalışan an- neler açısmdan da son derece önemlidir. Bununla birlikte: 1992-1993 ders yılı istatistiklennden. ülkemizin okul öncesi eğitimindeki durumunun, okul öncesi eğitim çağındaki çocuk sayısının 3 mil- yonu aşlun olmasına karşıhk, resmı ve özel anaokulu, ana sınıfı gibi her türlü okul öncesi kurumlara devam eden 135.465 öğrenci ile son derece yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Özet olarak: ülkemizde, okul öncesi eğitimi alanında sarfedilen çabalar -geçen yıl Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü"nün kurul- tyi insan, iyi vatandaş ve akılcı eko- nomik davranışlarda bulunan insan ye- tiştirilmesi olarak özetlenen eğiümin sosyal, siyasal ve ekonomik işlevlerinin başanyla gerçekleştirilmesinde zorunlu ilköğretim. öteki eğitim basamaklan- ndan daha büyük bir öneme sahiptır. Büyük halk kitleleri, okuma ve yaz- mayı zorunlu ilköğretim yıllannda öğ- renir; yeni öğretim yöntemleri bu ku- rumlarda denenir: daha yüksek basa- maktaki eğitim de ancak temel olan zo- runlu ilköğretimle mümkün olur. Çün- kü; toplumun geleceğine şekil verecek olan çocuk, ilköğretim yıllannda keşfe- dılir; ilgı. yetenek ve kapasitesi tanı- narak geliştirilir ve ülkenin sağhklı kalkınması için gerekJi insan gücünü sağlamak amacıyla çeşitli mesleklere yönlendinlir. Özet olarak; zorunlu eği- tim yıllan, hem kişinin hem de toplu- mun mutluluğunu sağlama açısından son derece önemlidir. Bu nedenle; geliş- miş ve gelişmekte olan ülkelerde zorun- lu eğitim yıllan sürekli olarak artma eği- limindedır. Gerçekten de; UNESCO yılhklanndaki istatistiklerden, 5 yıllık zorunlu öğretimin tarihe kanşmak üze- re olduğu. ülkelerin yüzde 66'smın 8 ve 12 yıl arasında zorunlu eğitime sahip bulunduğu anlaşılmaktadır. Beş yıllık zorunlu eğitim süresine sa- hip olan 12 ülke -çoğu Afrika'da ve As- ya'da yer alan ve son yıllarda bağımsızlıklanna kavuşmuş bulunan- Benin, Senegal, Colombia, Bengladeş. Burma, Hindistan, İran, Laos, Macau (Mako), Nepal. Vietnam ve ne yazık ki Türkiye'dir. Cumhuriyet döneminde, Türk devri- minı yeni kuşaklara benimsetmek ve laik düşünceyi geliştirmek bakımından zorunlu öğretimin yaygmlaştınlması amaayla büyük çabalarda bulunul- muştur. Ülkemizde bugün, ilköğretim, beş yıllık zorunlu ilkokullarla, üç yıllık isteğe bağlı ortaokullardan oluşmak- tadır. a. ükokullar Halen uygulanmakta bulunan zo- runlu beş yıllık ilkokul sistemimizin 1992-93 ders yılındaki sayısal ve nitelik- sel durumu şöyle özetlenebilir. 1. Anayasamızda zorunlu olmasına rağmen, ilkokul çağı çocuklannın okul- laşmasında hedeflenen %100'e ulaşı- lamamışür. Güneydoğu'da pek çok il- kokulun terör nedeniyle kapalı olduğu yetkililerce dile getirilmektedir. 2. Clkemizde ilköğretimde okullaş- 6000 kadar yetersiz, geçici, harap iİkokulda verilen eğiffm ne kadareğitim ilkelerine uygun olabilir? Eğitim sistemimizde genel durum 1. Eğitim hizmeti her düzeyde okul içine dönük kalrnıştır. Çevre ve iş hayatı ile okul ilişkisi son derece sınırlı olup, işkvsel öğretim gerçekleştirilememiştir. Sınavlar bitince kiUbı yakan, yırtan. okumaktan nefret eden insanlar yetişrJrilmiştir. 60 mihonluk bir ülkede toplam gazete tirajı ancak 3-3.5 mihona çıkabOmiştir. 2. Vetenekli olanlarıru eğitimin en üst basamaklanna kadar yükselmelerini sağlayıcı bir yöneltme sistcmi, yeterii sayıda burs ve yatdı eğitim olanağı yaratılmamıştır. 3. Üst okullara geçişler düzenli işlememektedir. İlkokul mezunlannın yüzde 48-50'si ortaokula. ortaokul mezunlannın yüzde 76-75'i liselere. lise mezunlannın ise yüzde 25-30'u yüksek öğretim kurumlanna geçebilmektedir. Diğer bir de>işle; ilkokula birlikte başlayan her 100 kişiden yalnızca 5-6 tanesi 11 yıl sonra bir >iiksek öğretim kurumuna girebUmektedir. Özellikle; mesleki-teknik öğretimde mezunların üst okullara devamları ve mesiekte gelişmeJeri bakımından tıkanıklıklar vardır. 4. İkili. üçiü öğretim, birleştirilmiş sınıf uygulamaları ve kalahalık sınıflar nedeniyle, ilk ve ortaöğretimde resim, el işi, beden eğitimi, müzik gibi jetenek dersleri önemini kaybetmiştir. 5. Eğitimde gözlem ve uygulama yönteminden yeterü ölçüde > ararlanılmamaktadır. 6. Eğitim; kalkınma acısmdan önemli gereken alanlar yerine, sosyal istemin de baskısıyla, kapasite yaratıunası kolay ve maliyeti düşük alanlarda gelişmiştir. Bunun sonucu olarak; bazı alanlarda insangücü fazlası, bazı alanlarda insangücü açığı ile karşılaşılmıştır. 7. Her kademede. ders araç ve gereçleri yetersizdir. 8. Her düzeydeki eğitim kurumlarmın açdmasında plan dkiplinJne u>ulmamıştır. 9. Örgün ve yaygın eğitim arasında bütünlük sağlanamamtştır. 10. Öğrencileri genel eğitimden, mesleki eğitime kaydırmada başan sağlanamamıştır. 11. Öğretim programlarında köklü bir sistem ve kapsam değişikliği yapdamamıştır. 12. Başta okuma-yazma oranı ve her düzeydeki okullaşma orarüarı olmak üzere tum eğitim göstergeleri acısmdan batı bölgeleri, kentier ve erkekler avantajlı: doğu bölgeleri, kırsal kesim ve kadmlar deza\antajlı durumdadır. Başka bir de>1şle; eğitimde fırsat >e olanak eşitKği kâğrt üzerinde kalmıştır. 13. Eğitimin niteliği, birkaç kent dışında, son derece düşüktür. 14. Öğretim ezbere dayanmakta; analitik, senteze götürücü ve yaratKi düşünce geUşti- rilememektedir. 15. Programlar, öğrenci yeteneğini dikkate almayacak kadar kabdır >e bu yüzden öğrenciler sürekli olarak 'başarısız' damgası yeniektedirler. 16. Değeriendirme sistemi son derece yetersizdir. Pek çok öğrenci bu yetersizliğin bedeüni çeşitli şekillerde ödemektedir. 17. Oğrencilerin bedensel ve ruhsal gelişmelerine önem verilmemektedir. 18. Türk kültür ve temel değerieri eğitim programlan aracılığıyla aktanlamamaktadır. 19. Türk tarihi ve coğrafyasına, ulusal biriik ve bütünlük bakmından ağırlık verilmemektedir. 20. Yabancı dil eğitimine günün gereksinmelerine cevap verecek ölçüde ağırhk verilmemektedir. 21. ÖğretmenMk mesJeği ile ilgili şart ve olanaklar, mesfeğin gerektirdiği statü ve saygınlığı sürdürebilecek duruma ulaştın- lamamıştır. 22. Sınıf tekrarlan bir yandan öğrencilerin enerjisini, bir yandan toplumun parasını israf etmektedir. 23. 1968-1972 ve 1975-1980 dönemlerinde ideoloji kökenli anarşik olaylar nedeniyle, 1984-1993 döneminde ise bölücü terör nedeniyle pek çok eğitim kurumunda eğitim büyük ölçüde aksamıştır. 24. 1968-1972 ve 1975-1980 dönemlerinde öğretmen ve yöneticOerden bir kısmı, siyasal ve ideolojik amaçlı demeklere kaydoünuş, bu durnm. eğitim sistemimiz ve ülkemiz için zararlı sonuçlara >ol açmtştır. 25. Rehberlik ve yönlendirme hizmetleri, her düzeyde, inmal edilmiştir. ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞIPAL ma oranı, doğu illerimizde, kırsal ke- simde ve kadınlar arasında ülke ortala- masının alünda kalmaktadır. 3. İlkokullanmızda; 1950'li yıllarda başlayan ve çocuklanmızın eğitim süre- sini -yetenek derslennin aleyhine ola- rak- kısaltan ikili, üçlü ve dörtlü öğre- tim sorunu büyük ölçüde çözümlenmiş, ancak kentsel yörelerde ikili öğretim normal sayılmaya başlanmıştır. 1992-93 ders yılmda kentlerdeki ilko- kullann yüzde 55.2'si, kırsal kesimdeki ilkokullann ise yüzde 13.6'sı ikili öğre- tim yapmak zorunda kalmışlardır. 4. Ülkemizde 1990-91 ders yılında toplam köy okullannın yüzde 37.2'si (ya da 16.252'si) tek derslikb'. tek öğret- menli idi. Toplam köy öğretmenlerimi- zin yüzde 48.2'si (46.412 öğretmen) bir- leştirilmiş sınıfta ders vermişler, yani birden fazla sınıfı aynı zamanda okut- muşlardır. 1992-93 ders yılı verilerine göre; her köy ilkokuluna ortalama ola- rak 2.1 derslik, 2.3 öğretmen düşmekte- dir. Buna karşıbk; kentlerdeki öğretmen- lerden yüzde 17.4'ünün (ya da 22.104'- ünün), köylerde ise yüzde 9"unun hiç sınıf okutmadıği görülmektedir. Başka bır deyışle: öğretmenlenn bölgelere ve yerleşme birimlenne göre dağıbmlan- nda denge sağlanamamıştır. 5. 6000 kadar ilkokul binası geçici ve pek çoğu da çeşitli yönlerden yetersiz- dir. Dersanelerin bir kısmı harap ve eği- tim ilkelerine uygun değildır. Son yıllar- da, bina ve öğrenci sayısı elverişli olma- yan köy okullan kapatılarak, taşunah ilköğreriın uygulaması başlaülmıştır. Halen 40 ilimizdeki 1000'i aşkın mer- kezde taşımalı eğitim uygulanmaktadır. 6. 1976-1981 döneminde 150 bin ka- dar öğretmen. alan bilgisi ve öğretmen- lik davranışı bakımından yetersiz ola- rak sişteme girmiştir. 7. Ülkemizde özel statüye sahip olan ilkokullann. toplam ılkokullara oranı sadece binde 4 kadardır. Diğer bir de- yişle, özel sektörün bu alana katkısı son derece sınırlı kalmaktadır. 8. Özelbkle kentlerdeki ilkokullann sınıf mevcutlan son yıllarda üçlü öğretı- mi kaldırmak amaayla, eğitim ilkeleri- ne aykın olarak aşın derecede kalabalı- klaşmaktadır. 9. tlköğretimde öğretim programlan çevre şartlanna, temel eğitim gerekleri- ne, oyun ve iş ilkelerine uygun değildir. 10. Köy ilkokullan, köyün eğitim ve kültür merkezi nıteliğini taşımamak- tadır. 11. tlköğretim düzeyinde yetiştirme yurtlan ve özel eğitim kurumlan yete- rince geliştirilememiştir. 12. Mezunlann yüzde 52'si hayata atıldığı halde, ilköğretimde öğrencilere hayatta yararlı olacak bilgi ve becenler kazandınlamamaktadır. Özet olarak, ülkemizde beş yıllık il- köğretim sorunu bile halen çözürnle- nebilmiş değildir. Beş yıllık eğitimi gö- türemediğimiz çocuklanmız azımsan- mayacak sayıdadır. Eğitim olanaklan dengeli olarak dağıtılamamıştır. tlko- kul düzeyinde bile, köyle kent, batıyla doğu, resmiyle özel arasında büyük farklar vardır. b. Ortaokullar Bugün ilköğretim ikina kademe ola- rak düşünülen ortaokullar. yapı ve kap- sam olarak halen ortaöğretimin klasik eğitim veren birinci kademesi görünü- münden kurtanlamamışlardır. Eldeki bilgi ve istatistıklere dayanarak bugün- kü ortaokullanmızın durumu şöylece özetlenebilir. 1. Son 30 yılda ortaokullarla ilgili en büyük gebşme, 9.8 katbk artışla okul sayısında olmuştur. Ortaokullar küçük yerleşme birimlerine -şehir ve kasaba- lardan köylere- doğru hızla yayılmı- şlardır. Bunun sonucu olarak, 1993 yılında il ve ilçe merkezlerindeki toplam 4.237 ortaokula karşıbk, köy, bucak ve küçük kasabalardaki toplam ortaokul- lann sayısı 3.381'e yükselmiştir. 2. Bu okullardan pek çoğu plansız- programsız olarak, gerekli bina. araç- gereç, hatta öğretmen sağlanmadan açı- lan bir müdür-bir müdür okullandır. Örneğin; 1980"de öğretime başlayan 636 yeni ortaokuldan sadece 9 tanesi plan ve program gereğince açılmıştır. 3. 2.000'i aşkın bağımsız ortaokul, okul binasından yoksundur. Örnegin; 1980'de 2.340 ortaokul, 1981de 2.550 ortaokul, başka binalarda öğretim yapmıştır. Bu geçia binalardan çoğu eğitim ilkelerine uygun değildir. 4. Planlı dönemde; ortaokul sayı- sındaki yüzde 882"lik artışa karşılık, öğ- renci sayısındaki artışın yüzde 685"te kalması, okul başına düşen ortalama öğrenci sayısının 410'dan 328'e düşme- sini sağlamıştır. Ancak, öğrenci mev- cutlanna göre, ortaokullar hiç de elve- nşli durumda değildir. Kentlerdeki 80-90 kişilik sınıflara karşıbk. kırsal ke- simdeki pek çok ortaokulun toplam öğ- renci sayısı 100'ün altındadır. Gerçekte, ülkemizdeki toplam ortaokul öğrencile- rinin 1992-93 ders yılında yalnızca 11. 7"s) kırsal kesimdeki 3.381 ortaokula kayıtlı bulunmaktaydı. Başka birdeyiş- le. her kırsal kesim ortaokuluna orta- lama olarak 86 öğrenci düşmekteydi. YAROT: Yüksek öğretiın 23 yıldır Almanya'da çalışmaktayım Soru: 1961 yılında Türkiye'de sigortab oldum. Dört yıl çalıştıktan sonra Almanya'va gittim. 23 yddır Al- manya'da çalışmakta} ım. Emeklilik konusunda bazı soru- larım van 1) 2147 sayılı yasanın tanıdığı haktan yararlanarak, 15 yılhk çalısma süremi borçlandun ve borcumun tamamını da ödedim. 2147 savılı yasanın tanıdığı haklar >ine gecerli midir? Bu şartlarda, yurda kesin döntiş > aparsam, elime ne kadar maaş geçer? 2) Iki yıllık askeriik süremi de borçlaıup ödersem, ne fav- dası olur? 1.A YANIT: 7 Haziran 1978 tarihinde yürürlüğe giren 2147 sayılı "Yurtdışında Çalışan Türk \~atandaşlannın, Yurtdışında Çahşma Sü- relerinin Sosyal Güvenlik Bakımından Değerlendirilınesi Hakkında Kanun", yerinı 22 Mayıs 1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan ve aynı gün yürürlüğe giren 3201 sayılı yasaya bırakmıştır. 2147 sayılı yasanın 4. maddesi uyannca, yasanın yünîrlüğe girdiği 7 Haziran 1978'de yurtdışında çahşmakta olanlardan, yurtdışında daha önce çalışüklan ve belgeledıkleri sürelenn tamamının pnmleri- ni dövız olarak ödemek kaydıyla borçlanıp ve borcun tümünü de yasal süresi içinde ödeyenlerin haklan, 3201 sayılı yasa Geçici Mad- de 3 ile saklı tutulmuştur. "30.5.1978 tarih ve 2147 sayılı kanuna göre kazaıulnuş hak saklıdır. "Sosyal Sigortalar Kurumu'nun 18.10.1985 günlü, 3439 sayılı. "Yurtdışı Hizmet Borçlanmaları" ile ilgili genelgesinin 9. sayfasında- ki "Kazanılmış Haklar" bölümünde şöyle denilmektedir "3201 savılı kanunun yürürlük tarihinden önce 2147 sayılı kanumın 3. maddesi 1. ve 2. fıkrası ile 4. maddesine göre yapılan \e tamam- lanmış olan borçlanma işlemleri ve 5. maddeve göre devam edilmiş iste- ğe bağlı sigortalılık süreleri aynen geçerlidir." Yurda kesın donüş yapar ve 3201 sayılı yasaya göre borçlanma yapmadan yaşblık aylığı ısteğınde bulunursanız, 1961-1993 arasında geçen 32 yıllık süre içinde, yaklaşık 19 yıl (6.840 gün) prim ödemiş bir sigortab gibi, size yaşbbk aybğı bağlanır. Ancak, 1 Ocak 1988"den sonra hiç prım odememış sigortab olarak aylığınız hesaplanır ve sıze. Ekim 1993ten sonrası için alt sınır aybğı olan 2 milyon 127 bin 488 lira bağlamr. 2) Askeriik süreniz 2 yılı (720 gün) borçlandığınızda. aybk bağ- lama oranı %3 artar. Bu da size bağlanacak alt sınır aybğinı etki- lemez. Aynca, 11 Eylül 1993 günlü Resmi Gazete'de 2147 sayılı yasa- nın Uygulama Esaslan Hakkında Yönetmehk'ın 13. maddesınde öngörülen "yurda kesin dönüş zonınluğu" kaldınlmıştır 2147 sayılı yasa ile ilgili yönetmeliğin 13. maddesine göre: '•Yurtdışındaki hizmetlerin primlerini ve kesenek karşılıklannı borçlanıp ödeverek değerlendiren vatandaşlara tahsis yapılabilmea için istek sahibinin yurda kesin dönüş yapmış olma.sı" gerekmekteydi. Y'urda kesin dönüş yapmış olmak koşulu, 11 Eylül 1993'ten geçer- li olarak kaldınlmıştır. Bu koşul. 2147 sayılı yasaya göre borçlanan- lar için geçerli olup, 3201 sayılı yasaya göre borçlananlan kapsama- maktadır. AINKARA-ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Başkentin TrafigL. ida Dağı, mavi deniz geride kaldı, başkentin yoğun tren fiğine daldım yeniden. Önce Çankaya Köşkü'nde Yaser Arafafı selamladım. O da ne denizler, dağlar aştı değil mi? Başında kefiyesi, esmer yüzünde beyaz bir gülüşle Türk dostlarına sesleniyor. "Hep birlikte Kudüs'te na- maz kılacağız" diyor. Havaalanında, basıntoplantısında da vurguladı bu sözü. Kudüs simge, namaz da Kudüs'e dönük umut kuşkusuz. Bir gün o da gerçekleşir elbet. Olaylar çok hızlı gelişiyor dünyamızda. Ama bir gerçek daha var; savaş nerede bitiyor, barış nerede başlıyor belli değil! Sevinç yeşermeden soluyor kimi zaman. Ka- lıcı barış dinmeyen bir özlem dünyamızda. Başbakan Tansu Çiller'i de selamladım Çankaya Köşkü'nde. ören'deki dostlarımın sözlerini aktardım ona. TV'de Monako'da Prens Rainier, oğlu ve kızıyla yan yana otururken karar veremedi kimi dostlarım. Tan- su Çiller; uluslararası jet sosyetenin bir üyesi, beyaz- perdede yeni parlayan bir yıldız ya da Türkiye Başbaka- nı mı? Ekranda güzel bir kadın seyretmek çok hoş ama Sayın Çiller'in başbakanlığını hissetmeyi de diliyorlar galiba. Elbet haklı bir dılek. Bir başbakan güzel çizgile- riyle değil, güzel politikasıyla yerleşir halkının belleği- ne. Ben umudumu korumak istiyor, Tansu Çiller'in başarısını, DYP-SHP koalisyomjnun sürmesini diliyo- rum. ilkeleri zedeleyen politikalarda direnmeden, ortak biryoldailerlemesini Başka yolyok. Demokrasinintıka- nıklığı değil, işlerliği önemli. Güzelliğinden söz edilmesi her kadını gülümsetir de- ğil mi? Sayın Çiller de gülümseyerek dinledi beni. Mo- nako'da iyi bir tanıtım olduğunu söyledi. Oraya gidişinin asıl nedeni buymuş anlaşılan. • • • Filistin Devleti Başkanı, kurtuluş savaşları boyunca Türk kardeşlerinden gördüğü desteğe teşekkür ediyor konuşmasında. Ben de geriye döndürüyorum yıllan. Fi- listin Kurtuluş örgütü ile ilişkilerimizdeki gelişmeler canlanıyor gözümde. 1970'li yıllarda Filistin Kurtuluş Ör- gütü'nün önde kişilerinden Faruk Kaddumi'nin Tür- kiye'ye gelişini anımsıyorum. Örgütün Ankara Bürosu açılacak, toplumda umut ve beklenti, Dışişleri'nde hazır- lık, ama Dışişleri Bakanı Çağlayangil Filıstinli konuğunu Bursa'ya götürdü Yalova'dakı çiftliğinde ağırladı, An- kara'da uğurladı sonra! Dışişleri teknisyenleri hayli şa- şırıp, onca hazırlıktan sonra neden bu sonuç diye sordu- lar. Çağlayangil uyardı onları: "Büro açılmıyor, hazırlık- ları unutun, yeni karan uygulaym! Politikayı biz saptarız, teknisyenler uygular...'' Sanırım Çağlayangil'i de Baş- bakan uyardı son dakikada Ankara'daki görüşmeler yerine Bursa'da, çiftlikte vakit geçirmenin nedeni bu. Galiba Başbakam da başkaları uyardı. Oysa barış söz- leşmesi VVashington'da ımzalanıyor yıllarca sonra! Bu yazıya başladığım zaman Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin de Filistin devleti ne yapılacak yardımla ilgili bir toplantı- yakatılıyor VVashington'da. Başta bakan, Dışişleri ailesi- nin trafiği hayli hızlı bu dönem; kentier, kıtalar arasında mekik dokuyor, ama yorgun görünmüyorlar hiç. Eleştiri- ler, söylentiler, beklentiler var ama haklı ve tutarlı mı acaba? Kimi kişileri dinlerken "Siz olsaydınız ne yapar- dınız" diye düşünmekten geri kalamıyor insan! Sözler başka, eylemler başka! Kimileri bakanlık ve başbakan- lık yapmamış gibi konuşuyor, kimileri de partisini şaşır- mış gibi! Yaser Arafatonuruna verilen yemekte Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası llişkiler Kürsüsü'nden Profesör Türkkaya Ataöv ile aynı masadaydık. Belki de biliyorsu- nuz, Profesör Ataöv. bir "Şeref Madalyası" aldı Filistin Devlet Başkanı'ndan. Iki ay önce, yalnız Türkiye'de de- ğil, galiba tüm dünyada Filistin tarihi ve hakları üzerine en çok yayın yapan kişi olması nedeniyle. Profesör Ataöv'ün araştırmaları on sekiz dile çevriliyor ve yayım- lanıyor. Madalyayı hak eden bir çalışma değil mi? • • • Teşekkür madalyası başka çağrışımlar yaptı dinle- yenlerde. Özgen Acar'ın kulakları çınladı mı bilmem? Bir gaze- tecinin kesin ve kararlı uğraşıyla mesleğimizi onurlandı- ran bir olay yaşadık gerçekten. Karun Hazineleri'nin değeri ölçülemez boyutlarda, ama bu olay daha yüce değerieri simgeliyor bence. Hangi meslek dalında olur- sa olsun o yüce değerler uğruna verilen savaşlarla par- lıyor yıldızlar. Özgen Acar yılmadan çalıştı, gerçeği aydınlatmak için yıllarca uğraştı ama, hazine gerçek sa- hibine, toprağına ulaştı sonunda. Arkadaşımın başarısını ıçten kutluyorum. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA: 1/ Nişastavı dekstrin ve glikoz dunımuna getiren, tüküriikte ve pankreasın salgısında bulunan bir enzim. 2/ Aynı ahır adına koşan yanş atlanna veri- len ad... Ahır. 3/ Tabut... c Radyumun simgesi... Bir bağlâç. 4/Güzel. 5/Kısa 6 namlulu bir top... Siirt'in j bir ilçesi. 6/ Bir cetvel tü- rü...lşlenecekbirnesnede 8 bulunması gereken ısının g ve nemin yeterü olması durumu... Tüy, kıl. 7/ Şekersiz bis- küvi. 8/ '"Çalma. hırsızlık" anla- mında argo sözcük... Uzun tüylü bir süs köpeği. 9/ Antalya'nın bir ilçesi... Duman lekesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir ülkeyi zora ve baskıya daya- narak yöneten kimse... Bağışlama. 2/ Türk müziğinde "usul" anla- mında kullanılan sözcük... İçkiye düşkün kimse. 3/ Tıraş için kulla- nılan bıçak ya da ustura... Akira Ktırosava'nın tanınmış bir filmi. 4/ Bir yüzey ölçüsü bırimi... Burun boşluğu ile ortakulağı birleştiren boru. 5/ Eğitilmiş hay- vanlann ve cambazlann gösteri yaptıklan kapalı yer... Bir renk. 6/ Suda yüzdürülerek çekilen ya da herhangi bir yere asılan bir cismin sağa sola çarpmasını önlemek için kullanılan donanım. 7/ Şöhret... Rütbesız asker... Y'üz, çehre. 8/ Beyaz ya da pembe renkli çiçekler açan zehirli bir biıki... Adlan sıfat yapmakta kul- lanılan bir yapım eki. 9/ Bir nota... Bitkilerin çürümesiyle olu- şan koyu renkte organik toprak. İLAN T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1993 306 Davacı Erdoğan Yavuz vekili av^ıkat Ahmet Karahan tarafın- dan da\alı Hasan Bağ aleyhine açılan şufa davası ikame etmiş, Kay- seri Melikgazi ilçesinin Mimar Sinan mahallesi (mevki) pafta: 3, parsel:293"te kayıtb olan olan taşınmazın tapusunun davacısının adı- na tescili ıstenmiş olup adı gecene dava dilekçesi tebliğ olamadığın- dan söz konusu davalı Hasan Bağ'ın mahkemermzin 1993(306 esas sayılı dosyasına yargılama günü olan 10.11.1993 günü delillenyle bir- likte hazır bulunması hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 51298
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle