Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1EKİM1993CUMA
12 DIZIYAZI
Düııya beş yıllık eğitiıııi terketti
Eğitim
Sisteminin
Acıkh
Durumu
Pref. DP. Ya&ya
KemalKaya
B,'eş yıllık zorunlu eğitim süresine sahip olan çoğu Afrika 'da ve
Asya'dayer alan vesonyıllarda bağımsızlıklanna kavuşmuş bulunan 12
ülke Benin, Senegal, Colombia, Bengladeş, Burma, Hindistan, İran, Laos,
Macau (Mako),Nepal, VietnamveneyazıkkiTürkiye'den oluşuyor
6 Kasım 1983 seçimleriyle iktidara
gelen Turgut Özal liderliğindeki ANAP
hükümeti de, rasyonelliği sağlamak ge-
rekçesiyle, Milli Eğitim Bakanhğı ve
Gençlik ve Spor Bakanlığını. Milli Eği-
tim Gençlik ve Spor Bakanbğı
(MEGSB) adı alünda birleştiımiş, bu-
nun praük olmadığı anlaşıhnca da,
sonradan "gençlik ve spor' sözcükleri
bakanlık adından çıkanlmışür. Milli
Eğitim Bakanlığı, 199O'lı yıllara, var
olan çeşıtli olumsuzluklarla savaşmayı
gerektiren bir çabayla, 2000"li yıllann
çağdaş insanını yetiştirecek bir sistemin
arayışı içinde girmiştir. Eğitim yükse-
kokullannın 4 yıla çıkanlması, bu okul-
lan tercih eden yüksek puanlı adaylara
burs verilmesı, eğitim akademisi kurul-
ması. öğretmenlere çeşitli olanaklann
sağlanması çabalan ve ortaöğretimde
ders seçme ve kredi sisteminin kabul
edilmesi de ANAP iktidan dönemiyle
anımsanacakur.
1991 sonbahannda yapılan genel se-
çimlerden sonra ANAP iktidapmn ye-
rini, daha önceleri liderleri cenaze tö-
renlennde bile bir araya gelemeyen ikı
siyasal partınin devamı olan DYP-SHP
koalısyonu almış, yeni hükümet prog-
ramında üniversite reformundan söz
edilmiş, sonuç olarak da üniversitele-
rimizin sayısı, 1 Temmuz 1992 gûn ve
3826 sayılı kanunla kurulan ve rektörle-
ri Milli Eğitim Bakanı ve başbakanın
belirlediği üçer aday arasından cum-
hurbaşkanı tarafından değışık telkinler
ve etkilerle atanmış bulunan 23 yenı
üniversite ile birlikte 53'e ulasmıştır.
Cumhurbaşkanı Turgut Ozaİ'ın 17
Nisan 1993 günü ani ölümü ûzerine,
DYP lideri Sükyman Demirel 9. Cum-
hurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıkmış,
cumhuriyetimizin 70. yıl dönümünün
kutlanacağı yılda Demirel'den boşalan
koltuğu dolduran ve Türkiye'nin ilk ka-
dın başbakam olan Prof. Dr. Tansu ÇU-
ler, 1993 Ağustosu'nda ÖSYM sınav
sonuçlannın açıklandığı günün ertesin-
de, sınavlan kazanamayan 440 bin öğ-
rencinin üniversiteye kayıt edileceğini
ilan etmiş ve Başbakan'ın bu karan,
moda olan deyimle. medya tarafından
kamuoyuna eğitim reformu olarak
yansıtılmıştır.
Böylece; cumhuriyetin başından beri
hükümetlerin eğitim alanına verdikleri
önemın sonucu olarak, ülkemizde,
eğitime aynlan cari ve yatırım harcama-
lan, bütçeler içinde devamlı olarak
önemli bir yer tutmuştur.
Şimdi dikkatlerimizi cumhuriyetin
başından beri süregelen çabalann ve
eğitim alanına yatınlan trilyonlann so-
nucuna -eğitimimizin bugûnkü görünü-
müne- çevırelım.
Yûzde binlerle artış...
Günümüze kadar her dönemde, eği-
time önem vermekte Atatürk geleneğini
sürduren cumhuriyet hükümetlerinin,
insanlanmızın yetiştirilmesi amacına
yönelik çabalan ve harcamalan sonucu
olarak. aşağıdaki çarpıa sayılar elde
edilmektedir. 1923-1993 yıllan arasın-
daki 70 yılda:
• İlkokul sayısı lOkat
• Ilkokul öğrencısi sayısı 20 kat
• İlkokul öğretmeni sayısı 23 kat
•Orta öğretim okullan sayısı 75 kat
•Orta öğretim öğrenci sayısı 310 kat
•Orta öğretim öğretmen sayısı 94 kat
• Fakülte. akademi ve yüksekokul
sayısı 63 kat
• Yüksek öğretimde öğrenci sayısı 289
kat
•Yüksek öğretimde. öğretim üyesi
sayısı 111 kat artmıştır.
Oysa aynı dönem içinde nüfusumuz
yalnızca 4.5 kat kadar artmıştır. Böyle-
ce hükümetlerin; eğitim alanmda. yüz-
de binlerle ifade edilen parlak sayısal ge-
lişmeler sağladığı söylenebilir. Gercek-
ten de. daha 20-25 yıl önce, lisesi bile ol-
mayan pek çok ilimiz, bir yükseköğre-
tim kurumuna kavuşmuş. ortaokul ve
liseler köylere kadar ulasmıştır.
Ne varkı; gerek tek partili dönemde
ve ara rejimlerde, gerekse çok partili de-
mokrasi iktidarlan dönemlerinde he-
men hemen her hükümetin, eğitim siste-
mimize özel bir ilgi göstermekte olduğu
ve eğitim sorunlannın saptanıp çözüm-
lenmesi amaayla Milli Eğitim Bakanlı-
ğı bünyesinde ihtisas komisyonlan, re-
form komıteteri oluşturduğu. yabancı
uzmanlann da kauldığı çeşitli projeler
hazırlattığı, milli eğitim şuralan top-
ladış gözlenmiştir.
Böylece: her dönemde, eğitimimize
bir çeki düzen \erilmek istendiğine işa-
ret sayılabilecek girişımlerde bulunul-
muştur. Eğitim sistemini yeniden değer-
lendirme ve düzenleme çalışmalanna,
daha önceki hükümetler döneminde ol-
duğu gibi, ANAP ve DYP-SHP hükü- İlköğretim
metleri döneminde de önem verilmiştir. —
Bu çalışmalann nedenini ve eğitim poli-
tikalannda değişmenin kaçınılmazlığım
anlayabilmek içın, eğitim sistemimizin
ve yukanda özetlenen sayısal gelişmele-
rin çeşitli açılardan incelenmesi gerekir
muş olmas dışında -son derece sembo-
lik obnaktan öteye gjdememıştır.
Okul öncesi eğitim
Kreş. yuva. anaokulu ya da ana sıru-
flanna devam eden 3-6 yaş çocuklannın
yararlandıklan okul öncesi eğitim, ço-
cuğun düzenli gelişmesıne, yetenekle-
rinin ortaya çıkmasına -başka bir deyiş-
le çocuğun keştedılmesıne- ve okula
haarlanmasına yardıma olur. Okul ön-
cesi eğitimi, aynı zamanda. çalışan an-
neler açısmdan da son derece önemlidir.
Bununla birlikte: 1992-1993 ders yılı
istatistiklennden. ülkemizin okul öncesi
eğitimindeki durumunun, okul öncesi
eğitim çağındaki çocuk sayısının 3 mil-
yonu aşlun olmasına karşıhk, resmı ve
özel anaokulu, ana sınıfı gibi her türlü
okul öncesi kurumlara devam eden
135.465 öğrenci ile son derece yetersiz
olduğu anlaşılmaktadır. Özet olarak:
ülkemizde, okul öncesi eğitimi alanında
sarfedilen çabalar -geçen yıl Okul Öncesi
Eğitimi Genel Müdürlüğü"nün kurul-
tyi insan, iyi vatandaş ve akılcı eko-
nomik davranışlarda bulunan insan ye-
tiştirilmesi olarak özetlenen eğiümin
sosyal, siyasal ve ekonomik işlevlerinin
başanyla gerçekleştirilmesinde zorunlu
ilköğretim. öteki eğitim basamaklan-
ndan daha büyük bir öneme sahiptır.
Büyük halk kitleleri, okuma ve yaz-
mayı zorunlu ilköğretim yıllannda öğ-
renir; yeni öğretim yöntemleri bu ku-
rumlarda denenir: daha yüksek basa-
maktaki eğitim de ancak temel olan zo-
runlu ilköğretimle mümkün olur. Çün-
kü; toplumun geleceğine şekil verecek
olan çocuk, ilköğretim yıllannda keşfe-
dılir; ilgı. yetenek ve kapasitesi tanı-
narak geliştirilir ve ülkenin sağhklı
kalkınması için gerekJi insan gücünü
sağlamak amacıyla çeşitli mesleklere
yönlendinlir. Özet olarak; zorunlu eği-
tim yıllan, hem kişinin hem de toplu-
mun mutluluğunu sağlama açısından
son derece önemlidir. Bu nedenle; geliş-
miş ve gelişmekte olan ülkelerde zorun-
lu eğitim yıllan sürekli olarak artma eği-
limindedır. Gerçekten de; UNESCO
yılhklanndaki istatistiklerden, 5 yıllık
zorunlu öğretimin tarihe kanşmak üze-
re olduğu. ülkelerin yüzde 66'smın 8 ve
12 yıl arasında zorunlu eğitime sahip
bulunduğu anlaşılmaktadır.
Beş yıllık zorunlu eğitim süresine sa-
hip olan 12 ülke -çoğu Afrika'da ve As-
ya'da yer alan ve son yıllarda
bağımsızlıklanna kavuşmuş bulunan-
Benin, Senegal, Colombia, Bengladeş.
Burma, Hindistan, İran, Laos, Macau
(Mako), Nepal. Vietnam ve ne yazık ki
Türkiye'dir.
Cumhuriyet döneminde, Türk devri-
minı yeni kuşaklara benimsetmek ve
laik düşünceyi geliştirmek bakımından
zorunlu öğretimin yaygmlaştınlması
amaayla büyük çabalarda bulunul-
muştur. Ülkemizde bugün, ilköğretim,
beş yıllık zorunlu ilkokullarla, üç yıllık
isteğe bağlı ortaokullardan oluşmak-
tadır.
a. ükokullar
Halen uygulanmakta bulunan zo-
runlu beş yıllık ilkokul sistemimizin
1992-93 ders yılındaki sayısal ve nitelik-
sel durumu şöyle özetlenebilir.
1. Anayasamızda zorunlu olmasına
rağmen, ilkokul çağı çocuklannın okul-
laşmasında hedeflenen %100'e ulaşı-
lamamışür. Güneydoğu'da pek çok il-
kokulun terör nedeniyle kapalı olduğu
yetkililerce dile getirilmektedir.
2. Clkemizde ilköğretimde okullaş-
6000 kadar yetersiz, geçici, harap iİkokulda verilen eğiffm ne kadareğitim ilkelerine uygun olabilir?
Eğitim sistemimizde genel durum
1. Eğitim hizmeti her düzeyde okul içine dönük
kalrnıştır. Çevre ve iş hayatı ile okul ilişkisi son
derece sınırlı olup, işkvsel öğretim
gerçekleştirilememiştir. Sınavlar bitince kiUbı
yakan, yırtan. okumaktan nefret eden insanlar
yetişrJrilmiştir. 60 mihonluk bir ülkede toplam
gazete tirajı ancak 3-3.5 mihona çıkabOmiştir.
2. Vetenekli olanlarıru eğitimin en üst
basamaklanna kadar yükselmelerini sağlayıcı bir
yöneltme sistcmi, yeterii sayıda burs ve yatdı
eğitim olanağı yaratılmamıştır.
3. Üst okullara geçişler düzenli işlememektedir.
İlkokul mezunlannın yüzde 48-50'si ortaokula.
ortaokul mezunlannın yüzde 76-75'i liselere. lise
mezunlannın ise yüzde 25-30'u yüksek öğretim
kurumlanna geçebilmektedir. Diğer bir de>işle;
ilkokula birlikte başlayan her 100 kişiden yalnızca
5-6 tanesi 11 yıl sonra bir >iiksek öğretim
kurumuna girebUmektedir. Özellikle;
mesleki-teknik öğretimde mezunların üst okullara
devamları ve mesiekte gelişmeJeri bakımından
tıkanıklıklar vardır.
4. İkili. üçiü öğretim, birleştirilmiş sınıf
uygulamaları ve kalahalık sınıflar nedeniyle, ilk ve
ortaöğretimde resim, el işi, beden eğitimi, müzik
gibi jetenek dersleri önemini kaybetmiştir.
5. Eğitimde gözlem ve uygulama yönteminden
yeterü ölçüde > ararlanılmamaktadır.
6. Eğitim; kalkınma acısmdan önemli gereken
alanlar yerine, sosyal istemin de baskısıyla,
kapasite yaratıunası kolay ve maliyeti düşük
alanlarda gelişmiştir. Bunun sonucu olarak; bazı
alanlarda insangücü fazlası, bazı alanlarda
insangücü açığı ile karşılaşılmıştır.
7. Her kademede. ders araç ve gereçleri
yetersizdir.
8. Her düzeydeki eğitim kurumlarmın
açdmasında plan dkiplinJne u>ulmamıştır.
9. Örgün ve yaygın eğitim arasında bütünlük
sağlanamamtştır.
10. Öğrencileri genel eğitimden, mesleki
eğitime kaydırmada başan sağlanamamıştır.
11. Öğretim programlarında köklü bir sistem ve
kapsam değişikliği yapdamamıştır.
12. Başta okuma-yazma oranı ve her düzeydeki
okullaşma orarüarı olmak üzere tum eğitim
göstergeleri acısmdan batı bölgeleri, kentier ve
erkekler avantajlı: doğu bölgeleri, kırsal kesim ve
kadmlar deza\antajlı durumdadır. Başka bir
de>1şle; eğitimde fırsat >e olanak eşitKği kâğrt
üzerinde kalmıştır.
13. Eğitimin niteliği, birkaç kent dışında, son
derece düşüktür.
14. Öğretim ezbere dayanmakta; analitik,
senteze götürücü ve yaratKi düşünce geUşti-
rilememektedir.
15. Programlar, öğrenci yeteneğini dikkate
almayacak kadar kabdır >e bu yüzden öğrenciler
sürekli olarak 'başarısız' damgası yeniektedirler.
16. Değeriendirme sistemi son derece
yetersizdir. Pek çok öğrenci bu yetersizliğin
bedeüni çeşitli şekillerde ödemektedir.
17. Oğrencilerin bedensel ve ruhsal
gelişmelerine önem verilmemektedir.
18. Türk kültür ve temel değerieri eğitim
programlan aracılığıyla aktanlamamaktadır.
19. Türk tarihi ve coğrafyasına, ulusal biriik ve
bütünlük bakmından ağırlık verilmemektedir.
20. Yabancı dil eğitimine günün
gereksinmelerine cevap verecek ölçüde ağırhk
verilmemektedir.
21. ÖğretmenMk mesJeği ile ilgili şart ve
olanaklar, mesfeğin gerektirdiği statü ve
saygınlığı sürdürebilecek duruma ulaştın-
lamamıştır.
22. Sınıf tekrarlan bir yandan öğrencilerin
enerjisini, bir yandan toplumun parasını israf
etmektedir.
23. 1968-1972 ve 1975-1980 dönemlerinde
ideoloji kökenli anarşik olaylar nedeniyle,
1984-1993 döneminde ise bölücü terör nedeniyle
pek çok eğitim kurumunda eğitim büyük ölçüde
aksamıştır.
24. 1968-1972 ve 1975-1980 dönemlerinde
öğretmen ve yöneticOerden bir kısmı, siyasal ve
ideolojik amaçlı demeklere kaydoünuş, bu
durnm. eğitim sistemimiz ve ülkemiz için zararlı
sonuçlara >ol açmtştır.
25. Rehberlik ve yönlendirme hizmetleri, her
düzeyde, inmal edilmiştir.
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞIPAL
ma oranı, doğu illerimizde, kırsal ke-
simde ve kadınlar arasında ülke ortala-
masının alünda kalmaktadır.
3. İlkokullanmızda; 1950'li yıllarda
başlayan ve çocuklanmızın eğitim süre-
sini -yetenek derslennin aleyhine ola-
rak- kısaltan ikili, üçlü ve dörtlü öğre-
tim sorunu büyük ölçüde çözümlenmiş,
ancak kentsel yörelerde ikili öğretim
normal sayılmaya başlanmıştır.
1992-93 ders yılmda kentlerdeki ilko-
kullann yüzde 55.2'si, kırsal kesimdeki
ilkokullann ise yüzde 13.6'sı ikili öğre-
tim yapmak zorunda kalmışlardır.
4. Ülkemizde 1990-91 ders yılında
toplam köy okullannın yüzde 37.2'si
(ya da 16.252'si) tek derslikb'. tek öğret-
menli idi. Toplam köy öğretmenlerimi-
zin yüzde 48.2'si (46.412 öğretmen) bir-
leştirilmiş sınıfta ders vermişler, yani
birden fazla sınıfı aynı zamanda okut-
muşlardır. 1992-93 ders yılı verilerine
göre; her köy ilkokuluna ortalama ola-
rak 2.1 derslik, 2.3 öğretmen düşmekte-
dir.
Buna karşıbk; kentlerdeki öğretmen-
lerden yüzde 17.4'ünün (ya da 22.104'-
ünün), köylerde ise yüzde 9"unun hiç
sınıf okutmadıği görülmektedir. Başka
bır deyışle: öğretmenlenn bölgelere ve
yerleşme birimlenne göre dağıbmlan-
nda denge sağlanamamıştır.
5. 6000 kadar ilkokul binası geçici ve
pek çoğu da çeşitli yönlerden yetersiz-
dir. Dersanelerin bir kısmı harap ve eği-
tim ilkelerine uygun değildır. Son yıllar-
da, bina ve öğrenci sayısı elverişli olma-
yan köy okullan kapatılarak, taşunah
ilköğreriın uygulaması başlaülmıştır.
Halen 40 ilimizdeki 1000'i aşkın mer-
kezde taşımalı eğitim uygulanmaktadır.
6. 1976-1981 döneminde 150 bin ka-
dar öğretmen. alan bilgisi ve öğretmen-
lik davranışı bakımından yetersiz ola-
rak sişteme girmiştir.
7. Ülkemizde özel statüye sahip olan
ilkokullann. toplam ılkokullara oranı
sadece binde 4 kadardır. Diğer bir de-
yişle, özel sektörün bu alana katkısı son
derece sınırlı kalmaktadır.
8. Özelbkle kentlerdeki ilkokullann
sınıf mevcutlan son yıllarda üçlü öğretı-
mi kaldırmak amaayla, eğitim ilkeleri-
ne aykın olarak aşın derecede kalabalı-
klaşmaktadır.
9. tlköğretimde öğretim programlan
çevre şartlanna, temel eğitim gerekleri-
ne, oyun ve iş ilkelerine uygun değildir.
10. Köy ilkokullan, köyün eğitim ve
kültür merkezi nıteliğini taşımamak-
tadır.
11. tlköğretim düzeyinde yetiştirme
yurtlan ve özel eğitim kurumlan yete-
rince geliştirilememiştir.
12. Mezunlann yüzde 52'si hayata
atıldığı halde, ilköğretimde öğrencilere
hayatta yararlı olacak bilgi ve becenler
kazandınlamamaktadır.
Özet olarak, ülkemizde beş yıllık il-
köğretim sorunu bile halen çözürnle-
nebilmiş değildir. Beş yıllık eğitimi gö-
türemediğimiz çocuklanmız azımsan-
mayacak sayıdadır. Eğitim olanaklan
dengeli olarak dağıtılamamıştır. tlko-
kul düzeyinde bile, köyle kent, batıyla
doğu, resmiyle özel arasında büyük
farklar vardır.
b. Ortaokullar
Bugün ilköğretim ikina kademe ola-
rak düşünülen ortaokullar. yapı ve kap-
sam olarak halen ortaöğretimin klasik
eğitim veren birinci kademesi görünü-
münden kurtanlamamışlardır. Eldeki
bilgi ve istatistıklere dayanarak bugün-
kü ortaokullanmızın durumu şöylece
özetlenebilir.
1. Son 30 yılda ortaokullarla ilgili en
büyük gebşme, 9.8 katbk artışla okul
sayısında olmuştur. Ortaokullar küçük
yerleşme birimlerine -şehir ve kasaba-
lardan köylere- doğru hızla yayılmı-
şlardır. Bunun sonucu olarak, 1993
yılında il ve ilçe merkezlerindeki toplam
4.237 ortaokula karşıbk, köy, bucak ve
küçük kasabalardaki toplam ortaokul-
lann sayısı 3.381'e yükselmiştir.
2. Bu okullardan pek çoğu plansız-
programsız olarak, gerekli bina. araç-
gereç, hatta öğretmen sağlanmadan açı-
lan bir müdür-bir müdür okullandır.
Örneğin; 1980"de öğretime başlayan
636 yeni ortaokuldan sadece 9 tanesi
plan ve program gereğince açılmıştır.
3. 2.000'i aşkın bağımsız ortaokul,
okul binasından yoksundur. Örnegin;
1980'de 2.340 ortaokul, 1981de 2.550
ortaokul, başka binalarda öğretim
yapmıştır. Bu geçia binalardan çoğu
eğitim ilkelerine uygun değildir.
4. Planlı dönemde; ortaokul sayı-
sındaki yüzde 882"lik artışa karşılık, öğ-
renci sayısındaki artışın yüzde 685"te
kalması, okul başına düşen ortalama
öğrenci sayısının 410'dan 328'e düşme-
sini sağlamıştır. Ancak, öğrenci mev-
cutlanna göre, ortaokullar hiç de elve-
nşli durumda değildir. Kentlerdeki
80-90 kişilik sınıflara karşıbk. kırsal ke-
simdeki pek çok ortaokulun toplam öğ-
renci sayısı 100'ün altındadır. Gerçekte,
ülkemizdeki toplam ortaokul öğrencile-
rinin 1992-93 ders yılında yalnızca 11.
7"s) kırsal kesimdeki 3.381 ortaokula
kayıtlı bulunmaktaydı. Başka birdeyiş-
le. her kırsal kesim ortaokuluna orta-
lama olarak 86 öğrenci düşmekteydi.
YAROT: Yüksek
öğretiın
23 yıldır Almanya'da
çalışmaktayım
Soru: 1961 yılında Türkiye'de sigortab oldum.
Dört yıl çalıştıktan sonra Almanya'va gittim. 23 yddır Al-
manya'da çalışmakta} ım. Emeklilik konusunda bazı soru-
larım van
1) 2147 sayılı yasanın tanıdığı haktan yararlanarak, 15
yılhk çalısma süremi borçlandun ve borcumun tamamını da
ödedim.
2147 savılı yasanın tanıdığı haklar >ine gecerli midir? Bu
şartlarda, yurda kesin döntiş > aparsam, elime ne kadar maaş
geçer?
2) Iki yıllık askeriik süremi de borçlaıup ödersem, ne fav-
dası olur?
1.A
YANIT: 7 Haziran 1978 tarihinde yürürlüğe giren 2147 sayılı
"Yurtdışında Çalışan Türk \~atandaşlannın, Yurtdışında Çahşma Sü-
relerinin Sosyal Güvenlik Bakımından Değerlendirilınesi Hakkında
Kanun", yerinı 22 Mayıs 1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan ve
aynı gün yürürlüğe giren 3201 sayılı yasaya bırakmıştır.
2147 sayılı yasanın 4. maddesi uyannca, yasanın yünîrlüğe girdiği
7 Haziran 1978'de yurtdışında çahşmakta olanlardan, yurtdışında
daha önce çalışüklan ve belgeledıkleri sürelenn tamamının pnmleri-
ni dövız olarak ödemek kaydıyla borçlanıp ve borcun tümünü de
yasal süresi içinde ödeyenlerin haklan, 3201 sayılı yasa Geçici Mad-
de 3 ile saklı tutulmuştur.
"30.5.1978 tarih ve 2147 sayılı kanuna göre kazaıulnuş hak saklıdır.
"Sosyal Sigortalar Kurumu'nun 18.10.1985 günlü, 3439 sayılı.
"Yurtdışı Hizmet Borçlanmaları" ile ilgili genelgesinin 9. sayfasında-
ki "Kazanılmış Haklar" bölümünde şöyle denilmektedir
"3201 savılı kanunun yürürlük tarihinden önce 2147 sayılı kanumın
3. maddesi 1. ve 2. fıkrası ile 4. maddesine göre yapılan \e tamam-
lanmış olan borçlanma işlemleri ve 5. maddeve göre devam edilmiş iste-
ğe bağlı sigortalılık süreleri aynen geçerlidir."
Yurda kesın donüş yapar ve 3201 sayılı yasaya göre borçlanma
yapmadan yaşblık aylığı ısteğınde bulunursanız, 1961-1993 arasında
geçen 32 yıllık süre içinde, yaklaşık 19 yıl (6.840 gün) prim ödemiş bir
sigortab gibi, size yaşbbk aybğı bağlanır. Ancak, 1 Ocak 1988"den
sonra hiç prım odememış sigortab olarak aylığınız hesaplanır ve sıze.
Ekim 1993ten sonrası için alt sınır aybğı olan 2 milyon 127 bin
488 lira bağlamr.
2) Askeriik süreniz 2 yılı (720 gün) borçlandığınızda. aybk bağ-
lama oranı %3 artar. Bu da size bağlanacak alt sınır aybğinı etki-
lemez. Aynca, 11 Eylül 1993 günlü Resmi Gazete'de 2147 sayılı yasa-
nın Uygulama Esaslan Hakkında Yönetmehk'ın 13. maddesınde
öngörülen "yurda kesin dönüş zonınluğu" kaldınlmıştır
2147 sayılı yasa ile ilgili yönetmeliğin 13. maddesine göre:
'•Yurtdışındaki hizmetlerin primlerini ve kesenek karşılıklannı
borçlanıp ödeverek değerlendiren vatandaşlara tahsis yapılabilmea
için istek sahibinin yurda kesin dönüş yapmış olma.sı" gerekmekteydi.
Y'urda kesin dönüş yapmış olmak koşulu, 11 Eylül 1993'ten geçer-
li olarak kaldınlmıştır. Bu koşul. 2147 sayılı yasaya göre borçlanan-
lar için geçerli olup, 3201 sayılı yasaya göre borçlananlan kapsama-
maktadır.
AINKARA-ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Başkentin TrafigL.
ida Dağı, mavi deniz geride kaldı, başkentin yoğun tren
fiğine daldım yeniden. Önce Çankaya Köşkü'nde Yaser
Arafafı selamladım. O da ne denizler, dağlar aştı değil
mi? Başında kefiyesi, esmer yüzünde beyaz bir gülüşle
Türk dostlarına sesleniyor. "Hep birlikte Kudüs'te na-
maz kılacağız" diyor. Havaalanında, basıntoplantısında
da vurguladı bu sözü. Kudüs simge, namaz da Kudüs'e
dönük umut kuşkusuz. Bir gün o da gerçekleşir elbet.
Olaylar çok hızlı gelişiyor dünyamızda. Ama bir gerçek
daha var; savaş nerede bitiyor, barış nerede başlıyor
belli değil! Sevinç yeşermeden soluyor kimi zaman. Ka-
lıcı barış dinmeyen bir özlem dünyamızda.
Başbakan Tansu Çiller'i de selamladım Çankaya
Köşkü'nde. ören'deki dostlarımın sözlerini aktardım
ona. TV'de Monako'da Prens Rainier, oğlu ve kızıyla
yan yana otururken karar veremedi kimi dostlarım. Tan-
su Çiller; uluslararası jet sosyetenin bir üyesi, beyaz-
perdede yeni parlayan bir yıldız ya da Türkiye Başbaka-
nı mı? Ekranda güzel bir kadın seyretmek çok hoş ama
Sayın Çiller'in başbakanlığını hissetmeyi de diliyorlar
galiba. Elbet haklı bir dılek. Bir başbakan güzel çizgile-
riyle değil, güzel politikasıyla yerleşir halkının belleği-
ne. Ben umudumu korumak istiyor, Tansu Çiller'in
başarısını, DYP-SHP koalisyomjnun sürmesini diliyo-
rum. ilkeleri zedeleyen politikalarda direnmeden, ortak
biryoldailerlemesini Başka yolyok. Demokrasinintıka-
nıklığı değil, işlerliği önemli.
Güzelliğinden söz edilmesi her kadını gülümsetir de-
ğil mi? Sayın Çiller de gülümseyerek dinledi beni. Mo-
nako'da iyi bir tanıtım olduğunu söyledi. Oraya gidişinin
asıl nedeni buymuş anlaşılan.
• • •
Filistin Devleti Başkanı, kurtuluş savaşları boyunca
Türk kardeşlerinden gördüğü desteğe teşekkür ediyor
konuşmasında. Ben de geriye döndürüyorum yıllan. Fi-
listin Kurtuluş örgütü ile ilişkilerimizdeki gelişmeler
canlanıyor gözümde. 1970'li yıllarda Filistin Kurtuluş Ör-
gütü'nün önde kişilerinden Faruk Kaddumi'nin Tür-
kiye'ye gelişini anımsıyorum. Örgütün Ankara Bürosu
açılacak, toplumda umut ve beklenti, Dışişleri'nde hazır-
lık, ama Dışişleri Bakanı Çağlayangil Filıstinli konuğunu
Bursa'ya götürdü Yalova'dakı çiftliğinde ağırladı, An-
kara'da uğurladı sonra! Dışişleri teknisyenleri hayli şa-
şırıp, onca hazırlıktan sonra neden bu sonuç diye sordu-
lar. Çağlayangil uyardı onları: "Büro açılmıyor, hazırlık-
ları unutun, yeni karan uygulaym! Politikayı biz saptarız,
teknisyenler uygular...'' Sanırım Çağlayangil'i de Baş-
bakan uyardı son dakikada Ankara'daki görüşmeler
yerine Bursa'da, çiftlikte vakit geçirmenin nedeni bu.
Galiba Başbakam da başkaları uyardı. Oysa barış söz-
leşmesi VVashington'da ımzalanıyor yıllarca sonra! Bu
yazıya başladığım zaman Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin
de Filistin devleti ne yapılacak yardımla ilgili bir toplantı-
yakatılıyor VVashington'da. Başta bakan, Dışişleri ailesi-
nin trafiği hayli hızlı bu dönem; kentier, kıtalar arasında
mekik dokuyor, ama yorgun görünmüyorlar hiç. Eleştiri-
ler, söylentiler, beklentiler var ama haklı ve tutarlı mı
acaba? Kimi kişileri dinlerken "Siz olsaydınız ne yapar-
dınız" diye düşünmekten geri kalamıyor insan! Sözler
başka, eylemler başka! Kimileri bakanlık ve başbakan-
lık yapmamış gibi konuşuyor, kimileri de partisini şaşır-
mış gibi!
Yaser Arafatonuruna verilen yemekte Siyasal Bilgiler
Fakültesi Uluslararası llişkiler Kürsüsü'nden Profesör
Türkkaya Ataöv ile aynı masadaydık. Belki de biliyorsu-
nuz, Profesör Ataöv. bir "Şeref Madalyası" aldı Filistin
Devlet Başkanı'ndan. Iki ay önce, yalnız Türkiye'de de-
ğil, galiba tüm dünyada Filistin tarihi ve hakları üzerine
en çok yayın yapan kişi olması nedeniyle. Profesör
Ataöv'ün araştırmaları on sekiz dile çevriliyor ve yayım-
lanıyor. Madalyayı hak eden bir çalışma değil mi?
• • •
Teşekkür madalyası başka çağrışımlar yaptı dinle-
yenlerde.
Özgen Acar'ın kulakları çınladı mı bilmem? Bir gaze-
tecinin kesin ve kararlı uğraşıyla mesleğimizi onurlandı-
ran bir olay yaşadık gerçekten. Karun Hazineleri'nin
değeri ölçülemez boyutlarda, ama bu olay daha yüce
değerieri simgeliyor bence. Hangi meslek dalında olur-
sa olsun o yüce değerler uğruna verilen savaşlarla par-
lıyor yıldızlar. Özgen Acar yılmadan çalıştı, gerçeği
aydınlatmak için yıllarca uğraştı ama, hazine gerçek sa-
hibine, toprağına ulaştı sonunda.
Arkadaşımın başarısını ıçten kutluyorum.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Nişastavı dekstrin ve
glikoz dunımuna getiren,
tüküriikte ve pankreasın
salgısında bulunan bir
enzim. 2/ Aynı ahır adına
koşan yanş atlanna veri-
len ad... Ahır. 3/ Tabut... c
Radyumun simgesi... Bir
bağlâç. 4/Güzel. 5/Kısa 6
namlulu bir top... Siirt'in j
bir ilçesi. 6/ Bir cetvel tü-
rü...lşlenecekbirnesnede 8
bulunması gereken ısının g
ve nemin yeterü olması
durumu... Tüy, kıl. 7/ Şekersiz bis-
küvi. 8/ '"Çalma. hırsızlık" anla-
mında argo sözcük... Uzun tüylü
bir süs köpeği. 9/ Antalya'nın bir
ilçesi... Duman lekesi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir ülkeyi zora ve baskıya daya-
narak yöneten kimse... Bağışlama.
2/ Türk müziğinde "usul" anla-
mında kullanılan sözcük... İçkiye
düşkün kimse. 3/ Tıraş için kulla-
nılan bıçak ya da ustura... Akira
Ktırosava'nın tanınmış bir filmi. 4/ Bir yüzey ölçüsü bırimi...
Burun boşluğu ile ortakulağı birleştiren boru. 5/ Eğitilmiş hay-
vanlann ve cambazlann gösteri yaptıklan kapalı yer... Bir renk.
6/ Suda yüzdürülerek çekilen ya da herhangi bir yere asılan bir
cismin sağa sola çarpmasını önlemek için kullanılan donanım.
7/ Şöhret... Rütbesız asker... Y'üz, çehre. 8/ Beyaz ya da pembe
renkli çiçekler açan zehirli bir biıki... Adlan sıfat yapmakta kul-
lanılan bir yapım eki. 9/ Bir nota... Bitkilerin çürümesiyle olu-
şan koyu renkte organik toprak.
İLAN
T.C.
KAYSERİ 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1993 306
Davacı Erdoğan Yavuz vekili av^ıkat Ahmet Karahan tarafın-
dan da\alı Hasan Bağ aleyhine açılan şufa davası ikame etmiş, Kay-
seri Melikgazi ilçesinin Mimar Sinan mahallesi (mevki) pafta: 3,
parsel:293"te kayıtb olan olan taşınmazın tapusunun davacısının adı-
na tescili ıstenmiş olup adı gecene dava dilekçesi tebliğ olamadığın-
dan söz konusu davalı Hasan Bağ'ın mahkemermzin 1993(306 esas
sayılı dosyasına yargılama günü olan 10.11.1993 günü delillenyle bir-
likte hazır bulunması hususu ilanen tebliğ olunur.
Basın: 51298