Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8OCAK1993CUMA
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Bir Kitap - Iki Mektup
MELtH CEVDET AJVDA Y
Günlerdir beklediğım kıtap geldi:
"Osmanb İmparatorluğu Tarihi I - Os-
manlı Devleünin Doğuşundan XVIII.
Yûzyılın Sonuna'. Yayın Yönetmenli-
gini ünlü Franaz tarihçisi Türkolog
Robert Mantran'ın üstlendiği bu il-
pnç kilabt dilimize çeviren Prof. Ser-
ver Tanilli'dir. R. Mantran önsöz'de
şöyle diyor: "Bu kitap, ortaklaşa bir
eserdir Her bölümü bir uzman yazdı,
kotıu hakkındakı bilgisine dayarup
düşüncelerini, görüşlerini yazdı. Bu
jzmanlann adlanna da bir gözatahm:
Jean - Louis BACQUE - GRAM-
MONT, Bilimsel Araştırma Ulusal
Merkczi'nde araştırma yönetmeni, İs-
UnbuTda Anadolu Incelemeleri Fran-
az Enstitûsü Mûdürü.
Louis BAZIN, III. Paris Ünivera-
lesi'nde ve Doğu Dilleri ve Uygarbkla-
n (Tûrk dili ve uygarlığı) Ulusal Ensti-
tüsü'nde profesör.
Irene Beldiceanu, B.A.U.M.'nde araş-
ttrma yönetmeni.
Nicoara Beldiceanu, B.A.U.M.'nde
araştırma görevlisi.
PaulDumont, Strasbourg Türk tnce-
irmeteri Mûdürü.
Fronçois Georgeon, Anadolu incele-
meleri Franstz Enstitûsü eski araşttr-
maası.
Roberl Mantrm, Doğu Dilleri ve
i'ygarlıkları Ulusal Enstitüsü'nde kon-
Jerans görevlisi.
Andre Raymond. Arap ve Müslüman
Dünya Üstüne Araştırma ve înceleme-
far Enstitûsü Müdürü.
Jean-Paul Roux, Louvre okulunda
profesör.
\icolas Vatin, Anadolu tncelemeleri
Fransız Enstitûsü eski araştıncısı.
Gilles Veinstein, Araştırma Bırliği
'Doğu A vrupa ve Osmanlı İmparatoriu-
ğu Tarihi' Müdürü.
fşte bu uzmanlann ortakça çalışma-
lan sonucunda ortaya çıkmış bir ya-
pıttır elimizdeki kitap. Yannın başın-
da, 'günlerdir bekledigim' derken
hakbydım sanınm.
Bu yaamda sadece R. Mantran'ın
kitaba yazdığı önsöz üzerinde duraca-
ğım, bunun anlayışla karşılanacağını
sanıyonım. Böylesine kapsamh bir ta-
rih yapıtından ancak ara ara sözedilir,
onu özetlemeğe kalkacak değildım.
Bu önsözde, Batı'nın Osmanb'ya ve
Türk'e bakışı ve zaman içinde bu bakı-
şın geçirdiği değişiklikier ilgimi çektı
en çok. Ona değineceğim.
Osmanlı İmparatorluğu üstüne ilk
genel tarih kitabı, bizde de çok iyi bilı-
nen, Joseph von Hammer'in 'Osmanlı
İmparatoriuğu' adlı yapıüdır (1840-
1844 Paris). Bu ve bunun gibi başka
genel Osmanlı tarih kitaplan Baülı
kaynaklara dayandıklan için yansız
sayılamazlar, Ösmanlı arşivlerine ula-
şamamışlardır. R. Mantran, burada,
"... bu mümkün olsaydı bile" diyor,
"Avrupa'nın sıyasal ve kültürel üstün-
lü|ü anlayışını değişüremeyecekti."
Her şeyden önce ilginç olan şu: Av-
rupa'nın Osmanlılar ve Türkler üzeri-
ne btlgisi çok yenidir. Bunu R. Mant-
ran 'dan dinleyelim.
"Doğu sorunu dıye adlandınlan
şey, pek yakın bir devre değin, sadece
Batıb görüş acısından ve özellikle Os-
manlı karşıtı bir gözle ıncelenmiştir;
hedef de şu otmuştur Iktisadi zengin-
liklerini, ticaret yoUannı, stratejik
noktalanru ele geçirmek, 'Osmanlı
buyrugundan kunulmuş' halklan da
kendı 'ahcısı' yapmak umuduyla, lm-
paratorluğu parçalamak. Aynca Im-
paratorluğun Arap bölümü için az ilgi
gösterilmiştır; XVIII. yüzyıün sonla-
nndan başlayarak ve özellikle XIX.
yûzyılda bir ilgi gösterihnişse, Avru-
palıİann arkasından koştuklan iktisa-
di ya da siyasi amaçlar (sömürgecilik),
ya da stratejik hedefler (Hint yolu, Ka-
ra Afrika'ya açılma) yüzündendir. öte
yandan, Arap ülkelerinin Osmanlılara
karşı yönelttikleri, onlan Müslüman
gerileyişinden ve Arap-Müslüman
dünyanın Baülılarca vesayet altına so-
kuluşundan sorumlu tutma yolundaki
suçlamalar da unutulmamab. Bu nok-
tada da, Avrupalı kaynaklar. Osman-
hlann yetersizhği. savsaklaması ve
zayıflığı üstünde ısrar etmiştir, yalnız
bu kaynaklarla yetinmeyip Doğulu
kaynaklara da başvurma, Osmanb-
Müslüman çöküşü hakkında bir parça
farkJı bir hüküm vermeye olanak sağ-
lar."
tkinci Dûnya Savaşı'ndan sonra
Avrupalı bilginler Osmanb arşivlerine
başvurup incelemeterde bulunduktan
sonra şu yukandaki 'bir parça fark'
ortaya çıkıyor. R. Mantran, "Böyle-
ce" diyor, "Osmanlı dünyası üstüne
bılgjmiz, bir kırk yıldan beri genişle-
miş ve açıkhk-secıklık kazanmış du-
rurnda."
Gerçekte Osmanh dünyası üstüne
geçmişteki görüş ne idi? Zorbaük, zu-
lüm, şiddet rejırru idi Osmanlı; padişah
uyguladığı baskılara borçluydu ege-
rnenbgiru, kan dökücü acımasız bir
varükü. Osmanb dünyası yönetim sis-
temi bümez, idare yoktur ya da rüşvet-
le damgahdır. Geneüikk Müslüman
dünyanın ve özellikle de Tûrk dünya-
sının zarariıfağı, hatta ahlaksızkğı ina-
nışı öytesine sınip işlemiştir kitaplara
ve kafalara. R. Mantran şöyle diyor
"Kısaca, çoğu kez bütün eksiklikler,
bütûn rezillikler kendisinden bib'nip
onlarla suçlanan, akıllarda kaelan çeh-
resi "Avrupa'nın hasla adamı"nın
çehresi olan, ancak hekimlerin sağalt-
maktan çok öldürmek için can atukla-
n, iyi biu'nmeyen, değen anlaşıbnamış
bır dünyanın üstündekı örtüyü kaldı-
np aydınlığa çıkarmak oldu niyeti-
miz."
Osmanb imgesi ile Türk imgesi ka-
nşmış durumdadır Baülının kafasın-
da; buna sık sık taruk ohıyor ve şaşryo-
ruz. Çünkü Atatürk'ün yaratmak iste-
diği Türk imgesi, Avrupa'da yerleşmiş
olan kötü Osmanb imgesini sılecekti,
silmebydı. Fakat, gördüğümüz gibi,
kafalar kolay degişmiyor.
pileyeüm ki, ebmizdeki kitap bu de-
ğişiküğı, belb bir ölçüde olsa da,
başarsın.
Tanınmış ozanımız ve 'Büyük Argo
Sözlüğu" adb önemli yapıtın müelUfi
sayın Hulki Aktunç'tan aldığım mek-
tubu aşağıya koyuyonım.
Efendim.
Cumhuriyet'teki o 'baT yazüarmtza
yeniden kavustuğum için sevinçHyim.
Bugünkü yazınızda (Söz mü, paİavra
mı?başlıkltyazı) beni ve sözlüğümü an-
dığmızı gördüm. Evet, Yahya Kemal
Beyatlı, 'söz=palavra' iie resmen mat-
rakgeçmis. Doğrusu, iyibvtamk (aca-
ba ilgisi derinlesti miydi elçi beyefenS-
nin îspanyoka ile?}...
'Katakulli'ye gelince: Tûrkçedeki ve
diğer dülerdeki 'kata-' önekli birçok
sözcük gibi, katakullide Grekçe kökert-
lidir... Benim saptayabildiğvn biçimiy-
le, kata kulio. "yukarıdan aşağıya yu-
varlamak "anlamını taşur...
Ayrıca, sözûnü ettiğiniz palavra, 'ka-
ta kulkm' semantiğiyle Türkçede yan
yana da gelmistir: Palavrayuvarlamak
deyiminde.
Bence, Cevat Şakir'in katakulli'ye
köken olarak 'fait accompli'yi göster-
mesi, birfantezi. (îstanbullu azınlıkh-
rm, tatlısu frenklerinin, bu tamlamayı
fetakompli biçiminde kullandtğma da
tanık oldum.)
Saygılanmla,
Hulki Aktunç, evet, böyk abnıs 'kata-
kulli'yi sözlüğüne. belki onun dediği doğ-
rudur. Ben bunu btimiyordum. Mektubu
için sayın Akıunç 'a teşekkür ederim.
İk'ınci mektup, gene o yazma iliskin.
Sayın YalçınUhıkaya'nmmektubvşöyle:
Saym Melih Cevdet Anday,
Güzelgünlü çalışmalar dikrim.
18.12.1992 tarihli gazetedeki yazı-
nızda geçen bir tümcede. Halikamas
Balıkçm'nm "Kordon sözcüğûnûn,
Richard Coeur de Lion dan gelme" ol-
duğunu sâyledtğiniyazmışsmız.
Oysa, kendjsiyk sağhğmda paylap-
lan dostlar sohbetlerinde de geçen ko-
nulardan biri de buydu; ve, işin gerçeği,
şimdiaceleylebulatnadığtm birçok kay-
nakta da geçtiğini hatırladtğm bu ko-
nunun öznesi, Kordon değil, Izmir'm
Karfiyaka'sıdtr. Gerçekten de, Karşt-
yaka'nm 1922-23 'lere kadar adt 'Cor-
delio'dur, "coeur de Lion'dan gelmedir
ve Aslan Yûrekli Richard ın ordugah
orada alduğundan bu adı vermiştir tz-
mir halkı oraya. Sanıyorum, siz de elt-
nizin altmdaki bazı tzmir araştırmala-
rında bunu buktbüırsiniz. Ne ki, gerekii
bulursanız, size yararh da olabüirim.
Saygılanmla.
ARADABÎR
TALİP APAYDEV
Açgözlülök, İlkeffik...
Kimi günler gazeteleri okurken insanın şaşkıniıktan
küçük dilini yutası geliyor. Devletin üst görevlerine tır-
manmış kimi politikacılara, bürokratlara ait milyarlık,
trilyonluk yolsuzluk davaları... Bir değil, beş değil, yüz-
lerce... 31 ekim tarihli Milliyet'i saklamışım; yeniden
Dakıyorum; iri harflerle veriyor: "Yolsuzluk Dosyaları
Çığ Gibi." Sütunlar dolusu liste. insan okuya okuya btti-
remiyor. Devlet Bakanı Orhan Kilercioğlu açıklıyor: "Bu-
güne kadar mahkemelere gönderilip dava açtlan yol-
suzluk dosyalannın kapsamı 15 trilyon." Incelemesi
sürdürülen 700'ü aşkın yolsuzluk dosyasının parasal
ıçerıği ise yaklaşık 67 trilyon 500 milyarı buluyor Bunlar
içinde hayali ihracat 40 trilyonla en büyük yolsuzluğu
oluşturuyor. Kilercioğlu, bakan olduğu günden beri
^aklaşık 12 ay) altı kez telefonunu değiştirmiş. Gene de
nasıl oluyorsa bulup öğrenip tehdit ediyorlarmış: "Fazla
üstümüze gelme, yaşatmayız, pişman ederiz" falan.
Yolsuzluk olaylarına adı kanşan bakanfıkların, kurum-
lann listesine bakıyorum. Bankalardan karayollarına,
turizmden Atatürk Barajı'na, devletin hemen her kesimi-
ne bulaşmış. Yolsuzluklar, rüşvetler, komisyonlar, dub-
le maaşlar, çalışmadan alınan ücretler... İnsanın pis
kokudan burnu düşüyor. Yönetim yerlerine gelmenin
amacı devleti kazıklamak, havadan para kazanmak mı
oldu? Bunun için mi böyle diş dişe savaşım veriyorlar.
llle biz gelelim, biz yönetelim demelerinin nedeni bu
mu?
Devletin ve halkın zararına para kazanmanın temelin-
de bencillik yatıyor. Benim olsun, bana olsun tutumu.
Oysa bencillik bir bakıma ilkel insan davranıştdır. Kültür
ve ahlak yetersizliğidir. Gereğince eğitilmemiş, iyi yetiş-
memış insan her zaman bencildir. Kendi çıkarlanna
düşkündür Başkalanna zarar vererek kişisel yarar sag-
lamak, dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez erdem
yoksunluğudur. Hele son yıllarda bizdeki gibi yoğunla-
şırsa, olağan hale gelirse, ciddi bir toplumsal çürüme
belirtisidir. Boyutları şimdiden kestirilemeyen tehlikeler
arzetmektedir.
Bir ülke düşünûn ki cumhurbaşkanının daha birkaç yıl
önce okulunu bitirip memurluk yapan oğlu, bugün o ül-
kenin en büyük işadamları arasına girmiştir. Trilyonluk
yatırımlar yapmaktadır. Bunlan bankalardan aldığı kre-
dilerle gerçekleştırdiğini, ileride daha büyük yatırımlar
yapacağını soylemektedir Doğal mıdır bu? Toplumsal
açtdan kabul edilir bir olay mıdır? Aynı yaşta milyonlar-
ca genç adam sokaklarda işsiz dolaşırken ya da iş bula-
bılmişse karnını zor doyururken ayrıcalıklı kimi kişilerin
çocuklan nasıl böylesine ölçü dışı varsıllaşabiliyor? Bir
bencillik, işbitiricilik kokusu yok mu bunda? Hem kendi-
leri hem toplum nasıl rahatsız olmaz? Içlerine nasıl sin-
diriyoriar?
Her dönemde olmuş az çok. Ama son yıllarda ölçü iyi-
ce kaçtı. Bir açıklaması oimaiı bunun. Devletin üst katla-
nna tırmanabilmiş, yetki yerlerine gelmiş insanlar özet-
lıkle bencillikduygusundanarınmışolmalılar. Kendileri-
ni, kendi yakınlannı, yandaşlarını türlü yollarla zengin
etmek gibi bir ifkellfğe duşmemeJiler. Oünya tarihinde
bunun çok güzel örneği devlet adamlan vardır. Tersi de
;ok elbet. Ama hangisi saygın olarak anılıyor?
Başka bir alana göz atarsak, yıllardır televizyon ha-
berlerinde izleriz, dün başkasıydı, bugün başkası. Cum-
hurbaşkanı, başbakan bilmem kim, bugün neredeymiş,
r>e demiş, her haber bülteninde usandırıncaya kadar
<Jefalarca verilir. Kime ne kazandırır bu? En başta kendi-
len nasıl rahatsız ofmazlar, anlaşılır iş değil. Bir çesit
bencillik de bu değil midir? insan, kim olursa olsun, her
gün haber niteliği taşıyacak değerde söz söyfeyebilir
Tii? Yoksa yüksek bir makamda oturan kişinin her söyle-
diği değerli mi santlır? ÛsteJik o konuda çok daha yetkiy-
e konusabilecek uzmanlar, düsün adamlan varken!..
OKURLARDAN
Reklamlann çeklcillgl!
Ijeçenlerde gazetelerde bir haber vardı: "Reklamlardan
mılletillallahdedi".
Başka bir haber de 'Fransa'da TV izleyicileri reklamlar
Dedeniyle televizyonlannı izlemiyorlar'.
İyi bir Tv izleyidsi olarak aynı yakmmalan bende
duyuyorum. Şöyle ki, ekranda iyi bir dizi var. Kendinizi tam
fcdptırmışsınızama, neçarearaya reklam giriveriyor. Futbol
-naçlannda da aynı olay sık sık tekrarlanıyor. Evet biliyoruz,
reklamsız ticare» olmaz. Yine biliyoruz TV kanallan
^klamsız yaşayamaz Ama her şeyın bir ölçüsü olmalı.
Devamb reklam izlemek usançtan başka birşey vermiyor.
Serolömerler
Buca
TARTIŞMA
Kınama.
Ç
ernobil nüklecr
santralinde
yaklaşık altı yıl
önce mcydana
gelen kazanın
ülkemizde
ncden olduğu
radyoaktif kirlenme ile ilgili,
zamanın yetkili kişilerinin
verdiğı demeçleri basın
organlanndan izlemekteyiz.
Açıklamalardan anlaşıldığına
göre halkımızın sağlığını
doğrudan ilgilendıren bır takım
bilgilcr kamuoyundan
saklanmıştır.
O dönemde başta Sanayi ve
Ticaret Bakanı Cahit Aral'ın,
Başbakan Turgut Özal'ın,
Cumhurbaşkanı Kenan
Evren"ın. diğer hükümet
yetkililerinin ve Atom Enenisi
Kunımu Başkanı A. Yüksel
Özemre'nin yaptıklan basın
toplantılan veverdikleri
beyanatlarla halk sağlığını bu
derece ılgjlendiren bir olayda
takındıklan tavırlarla
sorumluluk vegörevlerini
yerine getirmedikleri; aksine bir
bakıma olayı önbasetme
eğilimıne girdikleri
anlaşılmaktadır. Aynca A.
Yüksel özemre ve YÖK'ün
üniversitelere ve
bilimadamlanna baskı yaptığı
da ortaya çıkmıştır. Bu baskı
sonucu (kendilerine
bilımadamı sıfatını
yakıştıramadığımız) bazı
öğretim üyeleri ve
araştırmacılann topladıkJan
verileri kamuoyuna
açıklamayarak sorumluluğa
ortak okluklan
gözükmektedir.
Bütün bunlardan dolayı:
Olay sırasında "Çayda
radyasyon var dıyen dinsiz
imansızdır" şeklindedemeç
veren ve şimdilerde yaptığı
açıklamalardada "Suçlu
Rusya ıdı. Biz de radyasyonlu
fındıklan onlara sattık"
şeklinde konuşabilen dönemin
Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit
Aral'ı,
"Azradyasyonerkekliği
kuvvetlendirir" gibi temelsiz
açıklamalarda bulunan
dönemin Başbakanı Turgut
özal'ı,
Kendilennı doğrudan
ilgilendiren bu konuda
göstermeleri gereken
bilımadamı sorumluluğunu bir
yana bırakıp halkın sağlıgıyla
oynanmasına seyırci kalan
A.Y. özemre'yi* İnsan
Dogramacı'nın şahsında
YOK'ü ve "emre uyarak"
sonuçlannı açıklamadıkl^nnı
ıfade eden diğer öğretim
üyelerini,
Türkiye'nin radyoaktif
kirlenmeye maruz kaldığı
açıkken bunun üzenne
gitmeyıp ancak altı yıl sonra
konuyla ilgilenmeyi akıl eden
ama büyük çoğunluğu
tepkisızliğinı koruyan kitle
iletişim organlannı,
yaşamsal öneme sahip böyle bir
olayda tutarsızlıgını
sürdüren/sürdüreceğe
benzeyen kamuoyunu
kınryoruz. <"''>•> '•>' '
HakanAydn
KanatÇamlıbel
PENCERE
Birinci Dünya Savaşı...
'Halifeyi Ruyi Zemin' yani dünyada yaşayan tüm Müs-
lümanların başı olan Osmanlı Padişahı, küffar'a 'cihat'
ilan eylemiş. Türk askeri Çanakkale'den Mezopo-
tamya'ya kadar ingilizlerle savaşıyor.
Babamı Mekteb-i Harbiye'nin son smıfındayken zabit
namzeti olarak önce Şark Cephesi'ne yollamışjar, boz-
gundan sonra Suriye'ye atanmış, 'mütareke'nin ardtrv
dan Kuvayı Milliye ve sonra Uşak cephesinde bu serü-
ven sürmüş...
Evimizde bir Kuranı Kerim var; arka kapağının kpine
babam, eski harflerle bir not düşmüş'
"Birinci Cihan Harbı nde Cebellübnan ve havalisi 43'-
uncu Fırka Erkânı Harbiye Reisi Kıdemli Erkâr» Harp
Yüzbaşısı olup 1333 (1917) senesi Arabistan ricatında
Baalbek şimalinde (kuzeyinde) bir gece yürüyüşu 'çeki-
lişi' sırasında, benimle helalleştikten ve öpüştükten son-
ra şakağına dayadığı tabancasıyla intihar eden merhum
Bahattin Bey'e ait olup tarafımdan muhafaza edilmiş-
tir."
Yeşil kapağı altın suyuyla işlemeli Kuranı Kerim, bir
acı anının 76 yıllık belgesı gibi duruyor.
Babamın kuşağı, Arapları sevmezdi.
Çağımızda şu ya da bu halkı sevip sevmemek diye bir
sorun yok. insanlıkta bütün halklar eşittir. Halkların dav-
rarnşlan gelişmişlik düzeylerinde biçimlenir Ancak
babamın kuşağı, Türk askeri Ingılizle savaşırken orduyu
arkadan vuran Arabı bır türlü bağışlayamadı; istiklal
Harbi' zaferle noktalanırtca, bir Ingiliz harp gemisine bi-
nip kaçan padişahı yalnız vatan ihaneb'nin çukuruna
düşmüş saymadı, Islama karşı işlediği son suçu da hali-
fenin siciline yazdı.
Anadolu'da işgalci düşmana direnen Kemalistler için
idam fermanı çıkaran da halife değil miydi?
•
Müslümanın Müslümana yaptığını kimse yapmamış-
tor, bu kural günümüzde de sürüyor.
İran ile Irak birbirine girince, sekiz yıl sürdü savaş. Bir
milyon Müslüman öldü. Hangisi şehit, hangisi gazi?Bet-
li mi? Afganistan'da Müslümanlann gözünü kan bürü-
müş, birbirlerini boğazlıyorlar. Tacikistan'da da Müstü-
man Müslümana karşı değil mi? Cezayir'de sahneye
konan kanlı oyunun aktörleri kimler? Yine Müslüman ile
Müslüman gırtlak gırtlağa!.. Irak, Kuveyt'e ginnce Müs-
lüman ne yaptı? islamın kutsal topraklarında Protestan
ve Katolik askerinin ayaklart altına kırmızı halı serer.
krallar, emirler, şeyhler, günde beş vakit namaz kılmı-
yortar mı? Amerika Bağdat'ı bombalarken Tahran elleri-
ni uğuşturup keyif çatmadı mı? Körfez Savaşı'nda
Bush'un en yakın destekçisi kimdi? "Cuma namazlarını
kaçırmayan ilk cumhurbaşkanımız Özal"ın savaşçılığı,
dosta düşmana parmak ısırtmadı mı?
Petrol emperyalizminin kuklaları Müslüman krallar,
emirler, sultanlar, şeyhler, Türkiye'deki şeriatçılarla, al
takke ver külah, Anadolu'da Suudilerinki gibi bir dûzen
kurmaya çalışmıyorlar mı?
Kuklalann kuklalan bizim şeriatçılar...
Müslümanlıkları imanla değil dövizle ölçülür; paranın
çeşidi dt petrodolar türündendir.
•
Bosna'da mezbaha kurulmuş, Avrupalı Müslümanla-
nn canlanna okuyorlar.
Kim kıpırdıyor? , .
Anadolu'da düşman işgaline direnen Kemalistlere
idam fermanı çıkardıktan sonra bir Ingiliz gemisine bi-
nerek tstanbul'dan kaçan Vahdettin'in ihaneti, Mûslü-
manlık dürıyasında genel geçer siyasete dönüşmüştür.
Bosna'daki topiama kamplarında onbinlerce Müslüman
kadının ırzına geçilirken, petrpl kaynaklan üzerinde ku-
rulan sarayında kırk cariyesiyle oynaşan sultan hazret-
leri kıpırdayacak değil ya...
Amerikan petrol kumpanyalarıyla işbirtiğine gölge
dûşürmek ister mi şeyh hazretleri? Çünkü mazlumun
petrolünü pazarladıktan sonra eline geçirdiği petrodo-
larla Türkiye'de şeriatçılığa yatırım yapacak!.. Din, mez-
hep, iman, ibadet, ezan gibi en kutsal kavramlar da bu
krallann, şeyhlerin, emiıierin ve usaklannın elinde, kur-
duklan tezgâhın medyasıru oluşturmak için kullanılır.
T 0 •> > 1 Y C
TARİH VAKFI
1
V
TARİHÇİNİN MUTFA&I
TOPLANTIDtZtSt9
Prof. Dr. KÂZIM ÇEÇEN
tTÜ, Su ve Deniz Bilimlen Teknolojisi
Araşomıa Merkea
90cak 1993Cumartesi Saat 14.00
Marmara Belediyeler Birligi Konferans Salonu
Istanbul Ticaret Odası Yanı Zjndankapı, Değinnen Sokak 15
3446aEmimönü, İSTANBUL Tel.: 513 52 35
OCAKSAYMBMtNttDZ
f^7* Cumhuriyet Kitap Kulübü
[ W Ankara Temsilciliği
L ^ ^ llhanilhan Kitabevi
İMZA GÜNÜ
9 Ocak Cumartesi (Yarm)
14.00-18.00
YAŞAR SEYMAN
KADIN
VE
SENDİKA
tih«nü>i»n Kitahavi
Bayındır Sokak 23/6 Yenişehir Ankara
Tel: (4) 433 14 22