Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK1993 PAZAR
PAZAR KONUKLARI
Leyla Tavşanoğlu,promosyon savaşına giren 3 büyük gazetenin 'beyin' takımıyla konuştu
Ozkök:Güçlüolanayaktakalacak
Hurrıye
- Gazetelerin bir
süredir, ansiklope-
di promosyonları
nedeniyie sürekli birbirlerini suçlamaları
sizce basma olan güvenilirliğizedelemiyor
mu?
ÖZKÖK - İsterseniz daha sistematik
bir şeyden, yapılan işin niteliğinden baş-
layalım. Önce Sabah, arkasından biz ve
Mrlliyet gazetesi ansiklopedi vermeye
başladı. Oncelikle verdığimiz ürünün ne
olduğuna bakmak lazım. Biz biransiklo-
pedi veriyoruz. Promosyonu ille de
olumsuz bır kavram olarak görmemeli-
yiz. Biz bir gazete satıyoruz. Bu gazetevi
ö e l k i de dünya tarihinde
olmayan şeyi beceriyoruz şu
anda. Milyonlarca
ansiklopediyi, evlere
sokuyoruz. İşin özüne
baktığımız zaman belki de
Türk basını tarihinde ilk kez
gerçek anlamda yararlı bir
promosyon yoluna girdi.
ne kadar çok ınsanın eline ve evine ulaş-
tınrsak o kadar iyı bir ış yapmış oluruz.
Bu sadece ticaret değil, aynı zamanda
eğitim. kiilcür açısından da son derece
önemli bir şey. Ve biz belki de dünya ta-
rihinde olmayan bir şeyi beceriyoruz şu
anda. Milyonlarca ansiklopediyi evlere
sokuyoruz. Dolayısıyla. işin özüne bak-
tığinız zaman belki de Türk basını. tari-
hinde ilk kez gerçek anlamda yararb bir
promosyon yoluna girdi. Biz bunu ya-
parken de basın tarihinin en büyük har-
camalannı göze aldık. Hürriyet gazetesi
Temel Britannica ansiklopedisini almak
için üç milyon dolar para ödedi. Üç mil-
yon dolar dümanın neresinde olursa ol-
sun büyük yatınmdır. Bu sadece ödedi-
ğimiz telif hakkı. Diğer gazeteler
ansıklopedilerinin haklannı Türkiye'-
deki temsilcilerinden aldılar.
Bundan sonra İspanya'da bir matbaa-
ya ansiklopediyi bastırmak içın, bir mil-
yon ciltlik diye sipariş verdik. Bize cevap
geldi: Herhalde bir sıfır fazla yazıldı. Bir
milyon ansiklopedi dünyanın neresinde
olursa olsun çok büyük yatınmdır. Do-
layısıyla biz, bu yeni promosyon alanın-
da gerçekten iyi bir yola girdik.
Buradaki mücadelenın vöntemi elbet-
te bu olmamahydı. Buna hiç kimsenin
itiraz edecek haJi yok. Ben de arkadaşla-
nm da her zaman promosyondan çok
gazeteciliğimize güvendik ve güveniyo-
ruz. Hatta gecen yıl bütün gazetelere.
bunu istiyoruz. Burada açıklıyorum.
Gazeteler arasj bir konsensüsle bu pro-
mosyonlan kaldıralım. Çü'nkü bizyaptı-
ğımız ürünün iyi olduğuna inanıyoruz.
Nasıl kı verdiğımiz ansiklopedi Temel
L ürkiye, Türk toplumu. çok hızlı değişiyor. Popüler
gazeteler satıyor da niye bir zamanlar fıkir gazetesi denilen
gazeteler eskisi kadar satmıyor?Belki de bu gazeteler yeni
bir müşteri profilini yakalamakta zorluk çekiyorlar. Bu
promosyonlar geçecek. Geçtiği zaman da geriye kaliteli
gazetelerin tortusu kalacak.
promosyonları kaldıralım diye teklif gö-
türdük ve anlaştık. Ama bizim dışımız-
daki faktörler yüzünden bu anlaşma
uygulamaya konulamadı. Ama biz hala
Britannica kaliteli bir üriinse ve bedelini
pahalı ödediysek ona da biz güveniyo-
ruz. Ama diyoruz ki mücadele yöntemi-
miz keşke böyle olmasaydı. Açıkça söy-
POFtTRE ERTUĞRUL ÖZKÖK
.Hurrıye
I947yılmda
doğdu. Orta
öğrenimini Namık
KemalLisesi, vüksek öğrenimini A. V.
SBFBasın Yayuı Yüksek Okulunda
lamamladt. l yü TRT'de muhabir
olarak çalıştı. Fransa da, üelişim
dalında doktorayaptı. Hacettepe
Üniversitesi'nde Öğretim üyesi olarak
görevyaptı. 1986'dadoçent olduktan
sonra üniversiteden ayrılarak
Hürriyet 'egirdi. Gazetenin Ankara ve
Moskovatemsilciliğigöreviniyaptıktan
sonra Genel Yayuı Yönetmenliği'ne
getirildi.
leyeyım. Bundan biz de rahatsıaz.
Okuyucunun önüne kavga eden gazete-
ler, kurumlar olarak çıkmak ıstemeyiz.
Çünkü bizim ürettiğimiz ürünün niteliği
buna elverişlı değil. Ama başka bir ger-
çeği gözden kacırmamak lazım. Nereden
bakarsak bakalım. biz de sonunda ticari
bir iş yapıyoruz. Aynı zamanda yaptığı-
mız işin kamusal özelliği var. Dolayısıyla
ticari kaygılarla kamu hizmetinin ortak
noktasını bulmamız gerekiyor.
Biz ticari dengelenmizi kurmak zo-
rundayız. Böyle bir rekabeı varsa biz bu
rekabetin dışında kalamayız. Bu olayı
biz başlatmadık, ama bunun dışında ka-
lamazdık. Çünkü okuyucumuza karşı
saygısızlık olurdu. Masamın üstü yüzler-
ce okuyucu mektubuyla dolu. "Biz Hür-
riyet gazetesini çok seviyoruz. ama siz
niye ansiklopedi vermiyorsunuz' diye
sorduiar. Böylece olaya girdik. Bugün
dünyada ticaretin kurallan belli. Serbest
pazar denilen bir olguyla karşı karşıya-
yız. İtalya'da 5 bin 500 malın üzerinde
promosyon varmış. Yani artık her mal
piyasada pazarlama tekniğiyje saülıyor.
Bunu inkar edemezsiniz, küçümseye-
mezsiniz. Sonunda tüketiciye ek bir şey
sağlıyorsunuz.
- Burada bir sorum var. Biryandan kül-
tür hizmeti deniliyor, ansiklopedi verili-
yor. Bunun yanında sizin gazete diş macu-
nu verirken Sabah da OMO veriyor.
Bunlan birbiriyle nasıl bağdastırıyorsu-
nuz?
ÖZKÖK - Dediğim gibi bunlar pazar-
lama teknikleri. Biz ürettiğimiz malı sat-
mak zorundayız. Diş macununu ne
zaman verdik? Ürettiğİmiz malın saüşını
arttırmak için. Bunu da 800-900 binlerde
giden tirajımızı arttırmak için yaptık.
Diş macununu niye verdiğimizi de anla-
tayım. Bunu bir temizlik kampanyası
çerçevesinde verdik.
Size Amerikan gazetelerinden bir ör-
nek vereyim. Bir Amerikan gazetesi de
deterjan veriyor. Bir arkadaşım bana
verdikleri deterjanın eşantiyonunu getir-
di. Anlatmak istediğim, bu pazarlama
teknikleri Türkiye'ye özgü değil. İngiliz
basını çok kıncı bir promosyon savaşı
yaşadı. Hem de tarihte iki defa. Bütün
dünyada basın zaman zaman bu tür
olaylann içine girer. Bu, biraz yansı do-
lu, yansı boş bardak örneğine benziyor.
Nereden baktığınıza bağlı. Dûşünün,
bugün Türkiye'de üç büyük gazete 2.5
milyona yakın ansiklopedi talebi yaratü.
Bence bunu eleştirmek değil. bundan et-
UArkası 17. Sayfada
Mengi: Buişarüklotaryaalıktançıktı" Gazetelerin.
ansiklopedi pro-
mosyonları nede-
niyie birbirlerini suçlamaları, senin
ansiklopedin kötü, benimki iyi. biçiminde-
ki tavırları okuyucuda bir tepki varatmaz
mı? Bu kavgalaşma basma olangüvenilir-
liği zedelemez mi?
MENGİ - Basının promosyon ama-
cında ansiklopedi kulvanna girmesi iyi
bir şey oldu. Rekabetin yükselmesi ve
ona bağlı olarak suçlayıcı kampanyala-
nn başlaması dediğıniz gibi okurlann
gazetelerin saygınlığıyla ilgili bir endişe-
1 ürkiye'ye 3 milyon
gazete yeter derseniz,
Turgut Özal'ın, bir
zamanlar,'Ülkede 2.5
gazete kalacak' sözünü
kabul etmiş olursunuz.
Böyle bir ülkede sağlıklı
demokrasi olmaz. Onun
için ben gazete tirajlannı
arttırmaya dönük her türlü
faaliyetin gerekli olduğunu
düşünüyorum.
ye kapılmalanna neden olmuştur. Bası-
nın saygınhğına dönük olumsuz bir
sonucu olmuştur. Ben de buna inanıyo-
rum. Ama bazı gelişmeler elde olmadan
meydana geliyor. Özsavunma denilen
bir şey var. İnsarüar bir kavgaya girdik-
leri zaman kendilerinin o kavgaya ne öl-
çüde sebebiyet verdiklerini unutabiliyor-
lar. Kendilerini muhatap olduklan bir
suçlama ya da bir haksızlık nedeniyie
karşı hamlede bulunma zorunluluğunda
hissediyorlar. Bu duygu biraz da okurla-
nn etkisinden kaynaklanıyor. Örneğin.
biz bu son çatışma sırasında mümkün ol-
duğunca karşıdan gelen suçlamalan.
karalamalan. kötülemeleri duymazlık-
tan gelmeyi benimseyelim. istedik. Uzun
bir süre de sessız kaîdık. Ama şöyle bir
tablo gördük. Birincisi, rakiplerimiz
bundan tat almaya. bunu güçlü olmanın
sonucuymuşgibi görmeye başladılar. Bi-
zim suskunluğumuzu da gerçekten sus-
kun olmak zonında olduğumuz biçimin-
dejorumladılar.
Ikincisi, her türlü reklamın bir sonucu
oluyor. Bu kampanyalar sonuç da ver-
meye başladı. Okurlardan, ne oluyor
soralanna muhatap olduk. Ondan sonra
da bu cevaplan. daha doğrusu karşı sal-
dınyı niçin başlauığımıza ilişkin bir açık-
lama yapmak suretiyle bu ikinci kavgaya
katılmak zonında kaldık.
Bu işin nereye gıdeceği sorusuna gelin-
ce... Gideceğı yere gidecek. Ve mutlaka
tiraja yansıyan olağanüstü büyüklüğü
nedeniyiepatlak verdi. Birincisi, ara çok
açılmıştı. Ikincisi, bu aranın kapatılacağı
umudu. daha doğrusu umutsuzluğu ra-
kipleri paniğe sokmuştu. Hemen aynı
Linaç promosyon bittikten sonra da bu gazeteyi alma
ihtiyacını sağlamak. Ikincisi ve çok daha önemlisi, eski
okurlannız şu anda sizin gazetenizi başka ansiklopedileri de
elde edebilmek için almakta olduğu diğer iki gazeteyle
birlikte alıyor. Dolayısıyla sizi seçmiş olan okuyucu her gün
tekrarlanan bir kıyaslama içindedir. Bu. her üç gazete için
degeçerlidir.
her şey yerine oturacaktır. Ben şunu ha-
tırlalmak istiyorum: Olay bir defa, Sa-
bah gazetesinin ansiklopedi hizmetıne
başlamasıyla gördüğü olağanüstü ilginin
kulvara girdiler. İyı bir tercihti bu. Ama
o konudaki teşebbüsün bızı yakalamala-
nna yetmeyeceği korkusunu yenemedı-
ler. O nedenle iki avn alet kullandılar.
PORTRE GÜSGÖRMENGİ
WJ l . f 1 1 1 1940Bayramiç
^•^••••••••B memurolan
babasının görevi nedeniyie çocukluk
dönemi İzmir 'de geçti. 1962 'de İklisadi
ve Ticariİlimler Akademisıni bitirdi.
1959 'da Demokrat İzmir 'de çalışmaya
başladı. Aynı yıl Türkiye yûzme
şampiyonu olmasınedeniyieSpor
Servisişefliğinegetirildi. l yıl sonra
Yeni Asır'ageçti. 1971'deAltemur
Kıtıç'la Devirgazelesiniçıkardı. Daha
sonra YeniAsır'a Yazıişleri Müdürü
olarak döndü. 8yıldır Sabah 'ın
başyazarı ve Murahhas üyesi.
Birincisi haklı bir aletti. Ikincisi kavga-
nın sebebi olan alet oldu. Bir tanesinde
kendi ürünlerini övdüler. İkincı alette
Sabah'ınçıkardığını kötüleme yolunu
seçtiler. İş bir noktaya geldi. Dıkkat
ederseniz ikinci kavga birincisinden da-
ha aşağıda seyrediyor. En aandan üçlü
bir kavga vardı. Hürriyet ve Milliyet ay-
nı zamanda birbirlerinin de rakibi ol-
duklannı unutarak bir araya gelip Sa-
bah"ı hedef aldılar ve işi öyle götürdüler.
İkinci kavgada dıkkat ederseniz Hürri-
yet'Ie Sabah gazetesinin tartışması de-
vam ediyor. Bu tartışma da bir sonraki
ay saruyorum daha da sönecektir. Bir
hizmet yanşı biçiminde olayı sonuca
doğru götürecektir.
- Ama galiba Sabah 'a yöneltilen elesti-
rilerde bir doğrulukpayı var. ÇünküMey-
dan Larousse 'un en son cildiya 1976ya da
1977 de basıldı. 20-25 yıl öncesinin
ansiklopedisiniokuyucu nasılkabullenir?
MENGİ - O tercihi de biz şöyle yapük.
Hiç kimse ansiklopedi vermiyordu. Ar-
kadaşlanmız ansiklopedi vermeye karar
verdiler. Önümüzdeki olanaklan değer-
lendirdik. Bu değerlendirme içinde şun-
lar etkili oldu: Birincisi. bu ansiklopedi-
ler içinde Türk halkının en çok tuttuğu,
en iyi bildiği ve parasıyla en çok talep et-
tiği ansiklopedi hangi'sidir? Ortaya çıktı
ki Meydan Larousse. Ikincisi, Türkolo-
jiyle zenginleştiriimiş ve bu konuda en
çok iddia taşıyan ansiklopedi hangisiy-
di? Ona da baktık. Türkiyeleşmiş, Türk
halkma dönük beklerttileri yanıtlamak
yönünde en doygun hangisidır diye ara-
dığımızda cevabı yine Meydan Laro-
usse"tu. Sonuçta hesaplar, kitaplaryapıl-
dı. Biz bir milyonu falan düşlemiyorduk.
Ama 700-800 bin kişi bunu talep edebilir
diye düşünüyorduk. Ürünü ortaya koy-
duktan sonra birden olay milyonu aşü.
Biz de siparişlenmizi o yönde vermeye
başladık. Ardından diğer gazeteler birin-
ci hamur kâğıt ve renkli ansiklopediyle
ortaya çıkınca tekrar bir değerlendirme
yapük. Bu iş aıuk promosyondan ya da
lotarya niteliğinden çıkacaktır ve gazete
okurlannın tümünü kapsayan hizmet bi-
çimine dönüşecektir. Türk halkı ille de o
kadar yoğun bılgiyle yüklenmiş. ansiklo-
pedi istiyor mu? Bir kesim var. Işte orta-
da. Bir milyon. Ama o kadar oranda bir
kesim de renkli. bıraz daha kolay anlaşı-
lır, basitleştırilmiş ürünlere de talip olu-
yor. Biliyorsunuz Temel Britannicr
çocuk ansiklopedisidir. O zaman ne ya-
palım diye düşündük. Renkli, biraz daha
üst düzeyde, birinci hamur kâğida basıl-
mış ansikJopedi daha ekleyelim Meydan
Larousse'un yanına dedik. Böylece öeli-
şim Hachette'le anlaştık.
MArkast 17. Sayfada
Talu:Hem ansiklopedi, hem iyi habercilik/ Nilliyet I - Üç büyük ga-
zetenin \ öneticik-
ri, ansiklopedi
promosyonları nedeniyie birbirlerini suç-
ladılar, suçlamaya da devam ediyorlar.
Sizce bu tür karşılıklı suçlamalar gazete-
lere olan güveni zedelemiyor mu?
TALU - Genelde bakılmca suçlanan
ve suçlayan açısından nerede olursa ol-
sun bir güven yargılanması. güven sar-
sıntısı söz konusudur. Ama basın, top-
lumdaki her türlü kurumu suçlama.
yargılama. eleştirme. haber konusu yap-
ma hakkına sahip. Böyle bir durumda
olayın gerekçesi ansiklopedi olabilir,
X romosyonla nasıl olsa
gazete satıyor, diye kötü
gazetecilik yapmak
intahardır. Birgün
promosyon biter, gazete
olarak elinizde bir iskelet
kalır.
ama bir bakıma bir otokritik ya da karşı-
lıkh kritik imkânı da çıktı. Burada sade-
ce, senin ansiklopedin kötü, benimki iyi,
olmadı. Başka şeyler de söylendi. Ama
önemJi olan söylenenlerin doğru olup ol-
madığı. bunlardan birtakım derslerin
çıkanhp çıkanlmadığı. Ashnda bütün
bu eleştirilerden, karşüıklı suçlamalar-
dan cıkabilecek önemli dersler var. Ben
çok kötü bakmıyorum.
- Peki, günün bırinde okurlann bu işten
sıkılıp, artık canımıza yetti diye isyan et-
meleri kaygısını taşıyor mu gazeteyöneti-
cileri?
TALU - Bu sürekli bir hal alır. bu ara-
da yeni bir şey söyleme özelliğinı de kay-
beder, sürekli kendini tekrar ederse ke-
sinlikle o noktaya gelir. Hatta bu süreç
içinde de bu tür eleştiriler çok oldu. Her
gazetenin kendi okuru eleştirmiş olabilir.
Ama bu olayda değişik bir yan vardı.
Kitlesel bir hareketlilik söz konusuydu.
Beğenelim ya da beğenmeyelim. insanlar
ansiklopedi edinmek istiyordu. Üç bü-
yük gazetenin üriinü söz konusuydu.
Burada beğenmemek. aldatılmak, bir
gazeteden diğer bir gazeteye geçmek. al-
ternatif aramak. daha iyisini bulma ça-
bası, gelen telefonlar, mektuplar. faks-
lardan da anlaşıldıği kadanyla önemli
bir kitlesel ilgi konusu oldu.
- Sabah, önceden, ansiklopedi veriyo-
rum dedi. Diğer iki gazete, yani Hürriyet
ve Milliyet de ansiklopedi vereceklerini
açıkladılar. Hürriyet ve Milliyet'm daha
önceden ansiklopedi verme planları var
mıydı, yoksa Sabah 'ın açıklaması üzerine
mi bu kararı aldılar?
TALU - Herkesin bazı planlan vardır.
Bu anlamda promosyon bütçeleri,
onunla ne yapacaklanna dair alternatif-
ler hep bulunur. Sabah'ınki de alel acele
alınmış bir karardı. O karann tuttuğu ve
diğer gazeteleri zedelemeye başladığı gö-
rülünce birtakım kararlar çabuklaştınl-
dı.
Bazı yerlerde çok küçümseniyor. Ama
ansiklopedi üç milyon evi ilgjlendiriyor-
sa çok basite indirgenmemeli. Ikincisi,
kimseyi kandırmadan incitmeden
ansiklopedi vermek de tek başına çok
kötü bir şey değil. İspanya'da El Pais ga-
zetesi ansiklopedi venyor diye hiç kimse
ISiz bir kaynak anyoruz ve bu promosyonu
yapıyoruz. Ucuz bir şey de değil. Ne çalışamn
gelirinden, ne de habercilikten losıyoruz. Çok sık
söylenen bir söz var. Ansiklopedi vereceğine haber
versinler. Bunu söylerken haber vermiyorsunuz anlamı
çıkıyor. İnsan en azından vicdani ve ahlaki teraziyi
kullanmalı.
Ama Sabah'ın otomobil kampanyası
çok başanlı olsaydı da biz otomobil
kampanyasına giremezdik. Bunun bizim
tarzımıza uygun olup olmadığı da söz
konusu.
El Pais'i yargılamayı ya da suçlamayı
düşünmüyor. Bu başka ülkelerde de ya-
pılmışür ya da yapılacaktır. Belki üç ga-
zetede birden üst üste gelmesinde bir
gariplik var. Ama bu da sektördeki reka-
PORTREtJMVRTALU
1957İstanbul
doğumlu. Orta
öğrenimini
Galatasaraylisesi, yüksek öğrenimini
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi
Bölümünde tamamladı. 1980 'de
gazeteciliğe başladı. Günaydm, Güneş,
Cumlıuriyet, Milliyet, Hürriyet, sonra
yeniden Milliyet gazetesinde çeşitli
kademelerde görev aldı. Şu anda
Milliyet GazetesiGenel Yayuı
Yönetmeni.
betin getirdiği bir şey.
- Ama bence bir gariplik var... Sabah
Genel Yaym yönetmeni Zafer Mullu,
Nokta dergisine verdiği demeçte, okuvu-
cuya doğru haber vermekle yükümlü ol-
madıklarmı, hatta mastürbasyon vaptık-
larmısöyledi...
TALU-Onun tanı olarak öyiedüşün-
düğünü sanmıyorum. Bu rahatlık. birta-
kım şeyleri ezerek gecme alışkanlığı belki
istemeden de olsa o tür sözleri sarf ettir-
di. Tabii ki gazeteler kâr etmeli ki yaşa-
malı. Bunun aksini hiç kimse söyleye-
mez. Ama, "Ben Hilal-i Ahmeryaranna
çalışmıyorum. Benim gazetem halkı ay-
dınlatmak için var değildir" gibi sözler
çok da yakışık alan sözler değil. Olayı
esas gerginleştiren Nokta'daki demeçtir.
- Gazeteler bu promosyonlara dünyanın
parasını harcavacak verdeesas olarakga-
zeteciliğe vatırım vapsalar, hem okuyucu-
yu kupon kesme alışkanlığından kurtarır
hem de gazete okumaya a/ıstırmazlar mı
sizce?
TALU - Kuponsuz gazetelerin ahn-
ması, okunması en ideaİ biçimi. Ama bir
de şuna bakmak lazım: Diğer gazeteler
için değil, ama kendi gazetem adına ko-
nuşayım. Biz, bir kaynak ayınyoruz ve
bu promosyonu yapıyoruz. Ucuz bir şey
de değil. Fakat ne çalışamn gelirinden ne
de habercilik için harcanan paradan kısı-
yoruz. Bu tamamıyla ayn bir bütçe. Ben
Somaliye Milliyet muhabirini yollaya-
biliyonım. Bundan feragat etmiyorum.
Bosna'da neredeyse bir aydır bir arkada-
şım var. Saddam Hüseyin'le birröportajı
gerçekleştirmek az maliyeti olan bir iş
değil. Aynca çok sık söylenen bir söz
var. Ansiklopedi vereceklerine haber
versinler deniliyor. Bu, çok basit bir söz.
Bunu söylerken, haber vermiyorsunuz
anlamı çıkıyor. İnsan en azından vicdani
ve ahlâki terazi kullanmalı. O ansiklope-
diyi ne buradaki muhabir arkadaşlar ne
de ben yazayonım. Asıl eylemimizi sekte-
ye uğratan hiçbir şey yok. AnsikJopedi
uzman kişiler tarafından başka biryerde
hazırlanmış ya da yeniden düzenleniyor.
Biraz da haber versinler, diyenler otu-
rup karşılaştırma yapmak zonında'
Tam tersine biz daha da şevkle bir gaze-
tecilik faaliyeti içindeyiz. Hangj haber
verilmemiş? Ya da kim, hangi üstünlüğü
sağlamış bu anlamda? Bunlar çok izaii
şeyler. Bir söz söylendiği zaman biraz
tartmak gerekiyor. Burada söylemek ye-
ri mi bilmiyorum, ama gecen gün Cum-
huriyet'in Genel Yayın Müdürü. Milli-
yet de habercilikte zorlanıyor diye
yazmış. Uyuşturucu gemisi olayı. 10 ton
değil de 3.5 ton uyuşturucu çıkmış. Bu,
gece patlayan bir olay. Erken baskıya
girdiği için haber veremiyor diye yazmış.
Bu ofay patlak verince bütün kaiıplar ge-
ce 12'de değişti, manşete oturdu. O ara-
UArkast 17. Sayfada