Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 OCAK1993PA2AR
PAZARKONUGU
Leyla Tavsanoğlu, IFAR Genel Müdürü Lovventhal'le, sanat eserleri hırsızlığı, sahtecib'ği ve Kanakarya mozaikleri üzerine söyleşti
bnsRuırdaniyiizsürdüvetaıM- IFAR (International Foundation of
Art and Research - Uluslararası Sanat ve
Araştınnalar Vakfı) ne amaçla ve hangi
tarihte kurulmuştu?
LOVVENTHAL - IFAR, 1968-69 yıl-
lannda sanat eserleri sahtecıliğın) araş-
tırmak ve ortaya çıkartmak amacıyla
kurulmuştu. 1970'lerin ortalannda sa-
nat eserleri hırsızhğının, sahtecilik kadar
önemli bir sonın haline geldiği anlaşılın-
ca IFAR olarak, çalınu sanat eserlerinin
bir listeani çıkartmaya başladık. Başka
bir deyişte, çabntı sanat eserlerinin fışle-
rinin bulunduğu bir merkez haline gel-
dik.
Bugûn sahtecilik ve hırsızlık hala bü-
yük sorunlar olmaya devam ediyor.
IFAR olarak çalışmalanmız bu konuda
odaklaşıyor.
- IFARpersoneli sayısının az olduğunu
öğrendim. Bu doğru mu?
LOVVENTHAL - Kuruluşumuz çok
küçûk. Tam gün çalışan üç kişı, yanm
gün çabşan ikı kişı var... Bize çok bağh
bir gönüllüler grubu IFAR için çalışıyor.
Ama sadece bir kaç yıl içinde önemli bir
değişiklik oldu. Şimdi bir sanat hırsızlığı
arşıvini bilgisayar olarak kurduk. Bu iş
için geniş çaph bir araştırma ve inceleme
yapmak gerekti. Oysa bizim çok az para-
mız var. Anlayacağınız gibi, bu tür araş-
tırma ve incelemeler için büyük paralar
gerekiyor.
Bu düşünceden yola çıkarak baa tica-
ri turuluşlarla işbirliği yapma yoluna git-
tik. Bunlann başında sigorta şirketleri
geliyor. Bir sanat eseri sigortasızsa çabn-
dığında büyük sonın oluyor. Dünyada
hâla pek çok müze, saray, kilise sıgortah
değil.
Bir de bıze yardımcı olan kuruluşjann
başında üniversite galerileri geliyor.
Bunlar çalıntı sanat eserlerini satmak is-
temıyorlar. Bu dünyaca ünlü galeriler bir
sanat eserinin çalıntı olup olmadığını
yetkili ağızlardan ve en kısa zamanda
öğrenmek istiyorlar. Biz onlara bunu
saglıyoruz.
Bu sahtecilerin körûklemesiyle piyasa
akıl atmaz biçimde büyümeye başladı.
Koleksiyonculuk yapan insanlann çok
paralan vardı. Sanat eseri alma statüsü-
ne sahip olmak isüyorlardı, ama bunlar
daha çok işadamı oidukian için bundan
pek anlamıyorlardı. Bir kısmı yeni zen-
gin, bir kısmı da parasıru nereye bağlaya-
cağtıu bilemeyen zenginlerdi. Bazen
IFAR olarak, bizim yardımımıza pek de
layık olmayan kişilere yardım ettiğuniz
kanısına kapıbyoruz.
Ama sanat piyasası ve tablolannın
sahtelen yapdan ressamlann yardımımı-
za gereksindiklerine inandıgımızdan bu
işe başladık ve sürdürüyoruz. Düşûnün,
bugün yaşamayan Matisse, Picasso gibi
ressamlar tablolannın sahtelennın yapıl-
masına karşı kendilerini nasıl koruyabi-
lir?
Böylece dünyarun önde gelen sanat
pazarlanndan bıri olan New York eyak-
tinde, tükenciyi bu tür sahteciliklere kar-
şı korumak amacıyla birtakım yasalann
çıkanlması gerektiği inana yerleşti. Bu
konuda fazla bir kamuoyu ilgisi yoktu.
Çünkü tahmin edeceğiniz gibi sanat
eserleri piyasası çok dar bir çeyreye hitap
eder. Sanat ürûnJeri tüketicisi zengin bir
kişıdir. Bunlann sayısı da toplum içinde
oldukça azdır. Bu konuda bir yasa oluş-
turulmasını isteyen New York Üniversi-
tesi sanat tarihi profesörleri Ue ünlü bir
koleksiyoncu olan John de Menil bir
araya geldıler ve IFAR'ın çalışmalannı
başlatülar. Amaç da bu profesörlerin fi-
kirlennden, uzmanlıklanndan yararlan-
maktı. Çünkü yülar boyu bu konuda fi-
kirlerini satan profesörler büyük skan-
dallara yol açmışlardı. Bu profesör tabii
ki uzmanhk alanında yaptığı çalışmanın
karşîlığını para olarak alacakür. Ama
bize göre bir konuda "bu eser gerçck" ya
da "hayır, bu eser sahte" diyen profesöre
ödeme yapılamaz. Bize fikirlenni satan
bir profesörün ahlaki değerlen de tartış-
ma ohır.
- IFAR'a yardımcı olan profesörler
yaptıklarının karşüığmda neredeyse hiç-
bir şey ahnıyorlar. IFAR hakkmaa Ame-
rikan dergilerinde çıkan yazıları okumuş-
tum. Öğrendiğim kadarıyla IFAR'da sü-
rekli olarak çalışanlar üç kadın. Bir de
pek çok olayda INTERPOL ve Ameri-
kan Federal Soruşturma Bürosu'na
(FBI) muhatap olmak zorunda kalıyor.
Bu kadar az para ve bu kadar az insanla
bu işleri nasılbaşarıyorsunuz?
LOWENTHAL - Biz bir bilgilendir-
me kurumuyuz, araştırmacı dedektif de-
ğitiz. Biz bilgileri değerlendirir, bunlan
arşivleriz. Sanat dünyasına büyük ilgi
duyduğumuz için tuttuğumuz arşivieri
aynı zamanda bel-
leğimizde saklanz.
Bilgisayara gecir-
memize karşm bel-
leğimızdeki bilgi
deposu bize çok
yardımcı olur.
- Belleğiniz. sı-
rasında bilgisayar
yerine geçebiliyor
yani?
LOVVENTHAL
- Bilgisayar vaz-
geçilemez bir aygıt.
Ileriki bilgileri de-
polamak için çok
gerekli. Ama ba-
zen polisten bir bil-
gi aİıyoruz. Diyor-
lar ki "Piyasaya bir
sanat eseri çıktı.
Ama bunun çalıntı
olduğu bilgisüıi
Dr. Constance Louıenthal
Sanat tarihi doktoralı,
Metropolitaıı deneyimli
GüzelSanatlar Ensütüsümezvnu. Sanat tarihi
dalmdadoktorası var. Doktora tezi, 16.
yüzyüdayaşanvsbir Ahnan heykeltraşın
sanatryla Ügili. Doktorasım verdikten sonra üç
yılimiwrsitede. dahasonradayediyılNew
York Afetropolitan Müzesı 'nin Eğitim
Bölümü'ndeçalıştı. 1985'tenbuyana,merkezi
New York'tabuhoumInternational
Foundation onArts Research 'ün (IFA R -
Uluslararası Sanat EserleriAraştırma Vakfı)
GenelMüdürüolarakgörevyapryor.
aldık." Çok önemli bir sanat eseriyse he-
men hatırlanz. Sadece bize bazı doğru
veriler gereklidir. Bizzaten bılgısayarsıs-
temıni, 15 yıldır kendi belleğımizden
yanıtladığımız sorulara göre düzenledik.
Çok ıyi anımsıyorum. Bir gün FBI me-
murlan bizim büroya geldiler. "Bir
çalıntı lablo konusunda bilgi aldık. Res-
sam:n kim olduğunu, tablonun adını ya
da boyutlannı bilmiyoruz. Ama bütün
bildiğimiz, tabloda şapkalı bir adamın at
sırtında gittiği, onun ardında, havada
uçan bir çıplak kadın olduğu" dediler.
Hemen tablonun ne olduğunu anladık.
reyle bulunuyorsa, bunun esas sahibi,
bunu geri almak için dava açma hakkına
sahip değildi. Çünkü olay zamanaşımına
uğrayacaktı. Bakın şimdi, New York'ta
çok sayıda müze var. Ama olayla doğru-
dan ılgıli olan Metropolitan oldu.
Biz buna karşı çıktık. New York eya-
leû yasası, sanat eserlerinin esas sahiple-
rine yardımadır. Çünkü çalıntı eserlerin
sahibi yasaya göre istediği kadar süre
araştırma yapar. Ondan sonra, kanıtla-
nnı eide edince parçalan geri ister. Bu
reddedildiği takdirde üç yıl içinde dava
açma hakkına sahiptir. Bu tür bir olayın
araşürmasını yapmak çok uzun zaman
alabilir. Özelbkle bir hazine, Metropoli-
tan Müzesi'nin bodrumunda gizleniyor-
sa sonsuz zaman alabilir.
Metropolitan Müzesi yetkilileri çok
güçlüydü. Böylece yasa, eyalet meçlisin-
den geçti. Ama yürürlüğe girmesi için va-
linin yasayı imzalaması gerekiyordu.
Yasa valinin önüne geldiğinde IFAR ve
benzeri bir çok kuruluş iü'razda bulun-
dular. Vali galiba temmuz 1988'de yasa-
yı veto etti. Hemen sonra da Türkiye hü-
kümeti davayı açtı. Büiyorsunuz, dava
hâlâ sürüyor.
- Ama böyle bir olayda polis mahkeme
kararı Ue Metropolitan 'da arama yapma
isteğinde bulunamaz mıvdı?
LOWENTHAL - Tabii, bunlann
Metropolitan'da olduklannı kanıtlaya-
cak fotoğraflar bulunsaydı bu kesinlikle
olurdu. Herhangi bir hırsızhkta poüsin
elinde kanıt varsa tabii ki mahkeme ka-
ran ile arama yapabihr. Ama yeraltın-
dan çıkartılmış,
çalıntı antıka eser-
ler olunca iş güm-
rük yetkililerine
havale edibyor.
Çalıntı antikalann
yasadışı yollardan
ABD'ye ithal edil-
meleri işiyle güm-
rük ilgileniyor.
Karmaşık bir
mekanizma bu.
- Buna bağlı ola-
rak aklıma,
Kıbrıs'ta Kanakar-
ya Kilisesi'nden
kaçırılan moza-
ikler davası geli-
yor.
LOWENT-
Biz bir bilgüendirme kunımuyuz, araşbrmaa dedektif değiliz. Biz bilgileri degeriendirir, bunlan arşivleriz. Sanat dünyasına HAL - Burada bir
büyük ilgi duyduğumuz için tuttuğumuz arşivieri aynı zamanda beUeğunizde saklanz." (Fotoğraf: HAYRETTİN SAĞANAK) fark var. O moza-
ikler ABD'ye
neyı sergilemedı. Sadece bir kaç parçayı *
Bu, ünlü ressam Delacrok'nın çok ünlü
bir yapıtıydı.
Polisin elinde genellikle çalınu bir tab-
lo ile ilgili sadece tarif edici bilgiler var-
dır. Boyutlar, hangi ressama ait olduğu
yoktur. Bize verilen bilgiler zaten yeterii-
dir. Bu bilgiler doğrultusunda arananı
bulabiüriz. Bu size, belki el yordamı iie
yapılan bir araştırma gibi gelebilir. Ama
beş sözcükten yola çıkarak bilgisayara
verileri verdiğimizde, bu verilere uygun
bir çok tablonun küçültülmüşleri hemen
ekranda beUrir. Buradan, neyi aradığı-
mızı bulabiüriz.
- Bir de büdiğim kadarıyla IFAR'ın uğ-
rastığı bir Rubens tablosu sahteciliğiyle il-
gili bir olay vardı.
şünebüiyor musunuz?
- IFAR olarak bazı sanat hırsızlığı
olaylartnda Türkiye ile iliskiniz olduğu-
nu biliyoruz. Örneğin, bir Karun Hazine-
leri olayı var.
LONVENTHAL - Evet, Karun Hazi-
neleri davasmda Türkiye hükümeti,
New York'taki Metropolitan Müzesi'ni
mahkemeye vermeden önce biz perde ar-
kasında etkindik. Türkiye hükümeti,
buna Karun Hazmeteri, Metropolitan
Müzesi de Doğu Yunan Hazinesı adını
veriyordu. Bu kadar altın ve gümüş par-
ça, 1960'lann sonunda Metropolitan'-
dan ya satın ahnmış ya da bazı satıcüar
tarafından armağan olarak müzeye ve-
rilmişti. Metropolitan Müzesi, bu hazi-
LOWENTHAL - Evet. Montanab bir
işletmeci profesör çok düşük fıyata usta
ressamlara ait bir kaç tabloyu satın al-
mıştı. Montana, Amerika'nın küçük
eyaletlerinden biridir. örada pek Avru^
pa sanaü bıbnmez. San Francisco"da bir
üniversitede konuk profesör olarak gö-
rev yaparken orada rastladığı bir kişiden
bu tablolan almış. Üsteb'k de 10 bin do-
lar para ödemiş. Hepsinin sahte olduğu
ortaya çıkmışü. Polis, olayı soruşturur-
ken bize başvurdu. Ama bize verilen re-
simlerin boyutlan hep aynıydı. Bazılan
Rubens'ten, bazılan Degas'dandı. Dü-
1970'te göstennişti. Türkiye hükümeti
bu hazinenin ortaya çıkartılmaması yü-
zünden, parçalann fotoğraflannı elde
edip bunlann Metropolitan'da oldukla-"
nnı kanıtlamakta güçlük çekti.
Metropolitan daha sonra, Türkiye hü-
kümetinin hazineyi geri almasını imkan-
sız hale getirecek bir yasanm hanrlan-
ması için New York eyaletinde önayak
oldu. Yasa taslağına göre, New York
eyaletinde herhangi bir müzede, satın
ahnmış ya da armağan yolu ile elde edıl-
miş bir sanat eseri, üç yıldan fazla bir sü-
kaçınbnamışü. Daha önce Isviçre'ye gö-
türülmüş, oradan da gümrükte deklare
edilmek suretiyle Amerik» ya getirilmiş-
ti.
Bu olay şöyleydi. Indianab bir antika-
cı, |sviçre'de, bazı saüalardan, Kıbns'-
taki bir kiliseden olduğu saptanan dört
mozaik parçası almıştı. Bu mozaiklerin
tarihi önemi çok büyuktü. Indianab an-
tikaa bunlan Münih'te bazı kişileraracı-
bğı ile bubnuş ve mozaiklerin çok değerii
olduklannı sezmişti. Ama konunun uz-
manı değildi. Bununla birlikte mozaikle-
ri, verdiği paranın çok üstünde bir fıyata
satabileceğini kestirmişti. Böylece moza-
ikleri satın abp gayet yasal yollardan
ABD'ye soktu. Ama ne var ki Kıbns
Rum yönetimi. Getty Müzesi yöneticisi
aracıbğı ile mozaiklerin izini buldu. An-
tikaa Peggy Goldberg'e dava açıldı.
Dava çok kısa sürdü. Goldberg kaybetti.
Bunun üzerine bir üst mahkemede tem-
yiz etmek ıstedi. Ama karar yine aynıydı.
Mozaiklerin geri verilmesi gerekiyordu.
- Bu davaaa mahkeme sizin değerlen-
dirmenize başvurdu mu?
LOVVENTHAL - Mahkeme değil de
Peggy Goldberg'in avukatlan IFAR'a
başvurdu. Çünkü Peggy Goldberg,
mahkemede, bunlan almadan önce bize
danıştığını öne sürmüştü. Ama bizde,
Peggy Goldberg'in mozaikleri almadan
önce bunlan almasının doğru olup ol-
madığı konusunda başvurduğuna dair
herhangi bir kayıt yoktu. Ben, avukatla-
ra, bize danışıldığına dair ebmizde kanıt
olmadığını söyledim. Oysa Peggy Gold-
berg beni Cenevre'den telefonla aradığı-
nı söylüyordu. Ben, böyle bir telefon al-
madığımı söyledim. "Iyi ama haziran
sonu, temmuz başı gibi öyle bir telefon
konuşması yapmış olamaz mıydmız?"
diye üstelediler. Ben hatırlamadığımı
söyledim. Telefon konuşmalanmı bir ye-
re not edip etmediğimi sorduklannda,
böyle notlar tutmadığım yanıtını ver-
dim. Peggy Goldberg bu yanıüma çok
memnun olmuştu. Çünkü insani bir
unutkanlık söz konusuydu. Mahkeme-
den sonra tutanaklan okuduğumda,
Peggy Goldberg'in ABD ulusal bayramı
olan 4 Temmuz'dan faydalanıp Isviçre'-
ye gitmiş olduğunu anladım. Oysa avu-
katlar bana 4 temmuz tarihini sorma-
mışlardı. 4 temmuzda ben Berlin'dey-
dim, ABD'de değil. Peggy Goldberg,
benı Berlin'den aramamışü. Aramış oî-
saydı çok iyi haurlardım. IFAR'dan her
gün beni sayısız kişi arar. Berlin'de tele-
fon çok ender çaldb.
Mahkeme yargıa, Peggy Goldberg'in,
mozaiklerin çalıntı olup olmadığını an-
lamak için pek çok uzman kişiye danıştı-
ğı iddialanna da inanmamışü.
- IFAR ile ügili olarak yaymüanan bir
yazıda, stin.polisle ilk temasmızda adeta
şok geçirdiğinizi okumuştum.
LOVVENTHAL - Doğru. Çünkü po-
lisle hiçbir alışverişim olmayacak şekilde
gayet düzgün olması gereken bir insan
olarak yetiştiribniştim. IFAR'ın resepsi-
yon bölümündeki arkadaş bana telefon
edip de Hazine Bakanlığı müfeltışlerinin
geidiğini söylediğinde önce gelır vergisi
konusunda bir pürüz çıktığını sannuş-
tım.
Oysa gebr vergilerimi gayet düzenli
olarak ödüyorduaı^ Yine de çok kork-
muştum. Sonunda başka birisi için gel-
diklerini anladım. Ama artık yetkili ma-
kamlardan bize başvurmalanna abştım.
Çünkü beni değil, başka kişileri soruş-
turduklannı bibyorum.
- IFAR 'm yüUk bütçesi ne kadar?
LOVVENTHAL - Son zamanlarda bi-
raz arttı. 300 bin dolar... Bu para esas
olarak ücretler, kira, telefon, faks gider-
lerine harcanıyor.
EKONOMI
Ihracat teşvikleri
belirleniyor
ANKARA (Cumhurivet Bü-
rosu) - Hükümet. 1993 yıb
teşvik politikasını belirliyor.
1993 yılında yatınm ve ihraca-
ta uygulanacak teşvik politi-
kalanna, Bakanlar Kurulu'-
nun bu gece yapacağı
toplantıda son biçimi verile-
cck. Bu yılkı teşvik kalemleri
arasında yaş ve dondurulmuş
sebze. kesme çiçek. deri-kon-
feksiyon, tekstil ürünleri de
yer alıyor.
Bakanlar Kurulunun. Baş-
bakan Süleyman Demirel
başkanlığında önceki gece ya-
pılan toplantıstnda, 1993 yı-
lında yatınm ve ihracata
uygulanacak leşvık politika-
lan ele alındı. Bosna Hersek
Başbakan Yardımcısı Turaj-
liç"in Sırplar tarafından öldü-
rülmesi ve Güney Irak'ta
yaşanan gergınlik nedeniyle
tamamlanamayan teşvik poli-
tikalan görüşmesinde, özellik-
le 1993 yılında ihracatı teşvik
edilecek ürünler üzennde du-
ruldu. Edinilen bilgiye göre,
1993 yılı için yaklaşık 15 tril-
yon lira teşvik bütçesi öngören
hükümet. ihracatı teşvik edile-
cek ürünler arasında yaş ve
dondurulmuş sebze, tekstil,
kesme çiçek, demir-çelik, el
halıcılığı, el dokumacılığı.
cam, maden ve deri-konfeksi-
yon kalemlerine de yer veri-
yor.
Devlet, özel sektörü
sermaye piyasasından sildi
ANKARA (ANKA) - Öze!
scktörün. 1989 yılından sonra
sermaye piyasasında artan
ağırlığı 1992 yılında tekrar
azalmaya başladı. Geçen yıl
ikinci el piyasa işlem hacmı-
nin yüzde 88'ine yakm bir
bölümünü kamu kesiminin
ihraç etüğj kağıtlarla ilgili iş-
lemleroluşturdu.
Sermaye Piyasası Kurulu"-
ndan edinilen verilere göre
özel sektörün 1989 yılında
yüzde 11.8 iken 1990 yılında
bir anda yüzde 17.3'e yükse-
len ve 1991 yılında da yüzde
15.7 olan payı, 1992 yılında
yüzde 12.4'e geriledi. Kamu
kağıtlannm 1989 yılında yüz-
de 88.2 olan ve 1990 yılında
yüzde 82.7*ye gerileyen payı
ise 1992 yılında tekrar yüzde
87.6'ya kadar yükseldi.
1992 yıbnın ilk on ayında
ikinci el piyasada toplam
486.7 trilyon liralık işlem ger-
çekleştirildi. Bu işlemlerin
yansından fazlasını Hazine
bonolan meydana getırdi. Bu
dönemde toplam 264.5 tril-
yon liralık Hazine bonosu
işlemı yapıbrken, devlet tah-
vili işlem hacmi ise 146.9 tril-
yon lirayı buldu. Böylece
ikinci el piyasanın yüzde 84.
5'ıni Hazine bonosu ve devlet
tahvili ile ilgili işlemler mey-
dana getirdi. Kamu kesimi
yüksek faiz politikasıyla ser-
maye piyasasında özel sektö-
re fazla kaynak bırakmadı.
Hisse senetlerinin yine
1989 yılından sonra yükselen
işlem hacmi oransal olarak
1992 yılında genledi. Geçen
yıl ikinci el piyasa işlem hac-
minin sadece yüzde 9.9'unu
hisse senetleri meydana getir-
di. Bu dönemde 48.2 trilyon
lirahk hisse senedi işlemi ya-
pıldı. Özel sektör tahvilleri de
önceki yıllara göre fazla rağ-
bet görmedi. 1989 yılında
yüzde 4 olan özel sektör tah-
villerinin işlem hacmi içeri-
sindeki payı 1992'de yüzde
1.9'a kadar indı.
Yılın ilk 10 ayında ikinci el
piyasada işlem gören varlığa
dayalı menkul kıymet mikta-
n ise 1.3 trilyon lirayı buldu.
İş dünyasının bütün ağır toplan yeni oluşturulan Vakıflar Birliği'ndeyer aldı
Ozel sektör vakıflarla güeüiıü gösterecek
İLKİNAYPIN
Aralannda Vehbi Koç. Sa-
kıp Sabana, Nejat Eczacıbaşı,
Sank Tara, Sclçuk Yaşar, Fey-
yaz Berker'in de bulunduğu
özel sektör, kendisine yeni bir
örgüt kurdu. özel sektörün
kurduğu vakıflardan ve TÜ-
SİAD'dan oluşan Vakıflar Bir-
bğj siyasal iradeyi etkileyebile-
cek bir baskı grubu olmayı
amaçbyor.
19 vakıf ve iki derneğin tem-
sılalerinin yaklaşık altı ay önce
başlattıklan Vakıflar Birliği
kurma projesi önceki gün so-
nuçlandı. Aralannda Türk Eği-
tim Vakfı, Vehbi Koç Vakfi,
Türk Petrol Vakfı, Hacı ömer
Sabana Vakfı, Hisar Eğitim
Vakfı. Nejat Eczacıbaşı Vakfı,
Anadolu Egium ve Sosyal Yar-
dım Vakfı, ENKA Vakfı, İhsan
Doğramacı Vakfı'nın da bu-
lunduğu 19 vakıf ile TÜSİAD
ve Türkiye Gazeteciler Çemiye-
ti temsilcileri devletin de deste-
ğiyle Avrupa'yı örnek göstere-
rek kurduklan Türkiye Vakıf-
lar Birbği'nin resmi senedini
imzaladılar. Vakfin mütevelli
heyeti başkanbğına İhsan Doğ-
İş dünyasının ağır toplanndan Feyyaz Berker, Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı Vakıflar Birüği'nin
kuruluş protokolfinu imzalarken.
ramacı, başkan yardımalığına
Vehbi Koç, yönetım kurulu
başkanlığına ise Aydın Bolak
getirildi. Vakıflan, demokrasi-
de katılımı ve çoğulculuğu sağ-
layan ücüncü sektör olarak
gören biriik, önümüzdeki gün-
lerde bir beyanname yayımla-
yacak.
Birb'ğin kuruluşu nedeniyle
konuşan başkan Aydın Bolak,
Birbğin amaanı "Kamuoyu
yaratmak" şekbnde özetleyerek
"Yapacağımız şey kamuoyu-
nun baskısı ile yanbşlan tashih
etmektir" dedi.
Birbk kurma çabşmalan için-
de olan vakıf yöneticileri en son
ekim ayı içinde bir araya gel-
mişler ve Vakıflar Birbği'ni
kurmayı oy birliği ile kabul et-
mişlerdi.
Vakıf yöneticileri birbk kur-
ma nedenlerine gerekçe olarak
yeni Avrupa Konferansı'nda
ele ahnan Avrupa'daki yeni ya-
pılanma içinde kâr amacı güt-
meyen vakıf ve derneklerin
kamu sektörü ve özel sektör ya-
nında "üçüncü sektör" veya
• Özel sektörün
kurduğu vakıflar,
devletin de desteğiyle
Avrupa'yı örnek
göstererek Vakıflar
Birliği'ni kurdu. Birliğin
mütevelli heyeti
başkanlığına îhsan
Doğramacı, başkan
yardımcılığına Vehbi
Koç getirildi. Birliğin
amaçlan arasında
siyasal iktidan etkileyen
baskı grubu oluşturmak
da yer alıyor.
"bağımsız sektör" olarak kabul
edihp örgütlenmeye gitmesini
gösteriyorlar.
Vakıflar ve derneklerin yeni-
den yapılanmada vatandaşla-
nn gönüllü kaübmını sağlayan
ve tabandan gehşerek kamuo^
yu oluşturan ve siyasal iradeyi
etkileyebilen en güçlü demok-
rasi araa olduğunu söyleyen
vaJaf yöneticileri, Türkiye'nin
Avrupa'daki bu oluşumdan ge-
ri kalamayacağını belırtıyorlar.
Bu yıbn haziran ayına kadar
"Ulusal Üçüncü Sektör Konfe-
ransı" hazirlayacak olan birb'-
ğin amaçlan özeüe şöyle:
- Çoğulcu demokratik dü-
zende vakıflara gereken öne-
min verilmesi için siyasal irade-
yi etkileyebilecek bibnçb ve
duyarb bir kamuoyu oluştur-
maya çabşmak.
- Vakıflar arası bir iletişim ve
hizmet ağı kurarak müşterek
bir vakıf hareketi oluşmasını
sağlamak. bu yoldan Türk va-
kıf politikasının uygulamasının
gebşmesine ve iyileşmesine kat-
kıda bulunmak.
- Üye vakıflan temsilen hü-
kümeue işbiriiği yapmak ve bu
işbirliğini sürekJi ve etkili kıla-
cak mekanizmalann kurulma-
smı, işlemesini ve gebştiribnesi-
ni sağlamak.
- Avrupa'nın yeniden yapı-
lanmasında rol alan Avrupa
üçüncü sektörü içinde Türk va-
kıf kurumunun hakb yerini
almasını sağlamak, bu amaçla
benzeri diğer uluslararası kuru-
luşlarla işbiriiği yapmak.
Türkiye, 1993'ebol dövizrezervi ilegirdi
Uluslararası altın ve döviz rezervleri,
geçen yılın sonlannda 16 milyar do-
lan aştı.
Türkiye'nin, 1993 için hedeflenen
miktara göre yaklaşık sekiz aylık it-
halatını karşılayacak uluslararası
rezervi bulunuyor.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye-
nin uluslararası rezervieri 1992 yıbnda büyük
bir artış göşterdi. Rezervler, geçen yıbn sonla-
nnda 16 milyar dolan aştı ve İ993'e yaklaşık
sekiz aylık ithalaü karşılayacak düzeyde bir
rezervle girildi.
1991 sonunda 12 milyar 253 milyon dolar
düzeyinde bulunan uluslararası rezervler yüz-
de 33'lük bir artışla 1992'nin 18 aralık tarihin-
de 16 milyar 296 milyon dolara ulaştı. Anılan
dönemde uluslararası rezervlerde meydana
gejen 4 milyar 43 milyon doiarlık artışın 2 mil-
yar 379 milyon dolan ticari bankalann. bir
milyar 660 milyon dolan da Merkez Bankası'-
nın döviz rezervlerinden kaynaklandı. Merkez
Bankası'nın altın rezervi ise bu dönemde 4 mil-
yon doiarlık küçük bir artış göşterdi. Bu geüş-
meler sonucunda 18 aralık itibanyla ticari
bankalann döviz rezervi 8 milyar 221 milyon,
Merkez Bankası'nın döviz rezervi 6 milyar 578
milyon, bankanın altın rezervi de bir milyar
497 milyon dolara ulaştı.
Uluslararası rezervler gecen yılın ilk ayla-
nnda daha çok Merkez Bankası'nın döviz
rezervindeki gerilemenin etkisiyle azaldı.
Ocak sonunda 12 milyar 25 milyon, şubat so-
nunda 11 milyar 806 milyon, mart sonunda 11
milyar 161 milyon ve nisan sonunda da 10 mil-
yar 941 milyon dolara kadar inen uluslararası
rezervler, asıl artışını izleyen aylarda gerçek-
leştirdi. Rezervler, ay sonlan itibanyla mayıs-
ta 11 milyar 379 milyon, haziranda 12 milyar
355 milyon, temmuzda 14 milyar 667 milyon
ve ekimde 15 milyar 247 milyon dolar oldu. 27
kasımda 15 milyar 402 milyon dolara yükse-
len rezervler, 4 arabkta 15 milyar 423 milyon
dolara, 18 arabkta da 16 milyar 296 milyon
dolara ulaştı.
Uluslararası rezervlerin, 18 aralık itibanyla
1993 yıb için öngörülen ithalat miktanna göre
yaklaşık sekiz aybk ithalaü karşılayacak dü-
zeyde bulunduğu belirlendi. Bu yıbn tümü için
altın hariç toplam 25.8 milyar doiarlık ithalat
hedefleniyor. 2 milyar 150 milyon dolar olan
aybk ortalama ithalat hedefı esas ahnarak ya-
pılan hesaplamada, 18 arahktaki düzeyi ile
rezervlerin ithalaü karşılama oranı 7.6 ay ola-
rak bulundu.
Dünya standartlannda, bir ülkenin ulusla-
rarası rezeTvlerinin, dört aybk ithalaünı karşı-
lamaya yeterb olması 'ideal' sayıbyor. Bu
durumda, Türkiye'nin ithalat talebini sabit
kabul edersek, ithalaüna göre dünya standart-
lannın oldukça üstündeki bir oranda ulusla-
rarası rezervi bulunuyor.
Uluslararası rezervlerin ithalaü karşılama
oranı, 1991 sonunda, 1992 ithalat hedefıne gö-
re 6.3 ay düzeyinde bulunuyordu.