Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10OCAK1993PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Köroğlu'na, Pir Sultan'a, H.Rahmi'yekıyanlara...
NURER UĞURLU
D
il, edebiyaun tek aracı-
dır. Dil i)e birlikte in-
san, duygu, düşünce,
ülkü, inanç, heyecan,
zevk gibi istek ve amaç-
lannı gûzel, eücili, an-
lamb bır bicimde anlatmanın yollannı
arayarak edebiyaun ortaya çıkmasını
sağİamıştır. Edebiyat bir dil verimidir.
O, dil ile birlikte doğar, gelişir ve yayı-
Iır. Dil, insanın maddi ve manevi dün-
yasının ortak anlatım araadır. Edebi-
yat, insanda gûzellik duygusu uyandı-
ran, düşünoe yaratan ve heyecan veren
sözlü ve yazılı yaratmalann hepsi ola-
rak tarumlanır. Sözlü bir gelenek ola-
rak kuşaktan kuşağa. ağızdan ağıza
söylenerek gelen çeşitli halk nazım tûr
ve biçimleri, atasözleri, destanlar, tûr-
küler, masallar, halk hıkâyeleri vb. te-
rimler de edebiyat çerçevesı içine gırer.
Edebiyat gûzel söz ve yazı sanatı ola-
rak müzik, resim, heykel, mimari gibi
güzel sanatlar içinde yüksek yerini al-
mıştır. Bununla birlikte edebiyat, ken-
di aai aracı olan sözün dar çerçevesi
içinde kalmamış, gemşlemiş. gelişmiş
ve evrenselleşmiştir.
Dil, kültürün temel öğesidir. Çünkü
dil, her türlü duygu ve düşüncenin an-
tatım araadır. Bir ulusun bütün duygu
ve düşünce binkimi dil ile canlılık ve
etkinük kazanır. yerden yere. yöreden
yöreye, kuşaktan kuşağa aktanlır.
Dil, kültürün temel öğesi olduğuna
göre bir ulusun dil ile anlattıgı sozlü ve
yazılı ürünlerin lümiı kültür kavramı
içine girer. Onun için her ulus dilini ve
kültürünü yüzJerce, binlerce yıl bo-
yunca oluşturur, geliştirir. Bir başka
açıdan her ulusun dıli, o ulusun çağlar
içinde yaşadığı tarihin özüdür. Dile bu
gözle bakılırsa daha yoğun bir anlam
kazanır.
Dil ile kültür arasında çok sıkı bağ-
lantı vardır. Bu bağlantı çok önemli-
dir. Denebilir ki bu ilişki bir ulusun
uygarhk tarihinin bir aynasıdır. Çün-
kü dilin her sözcüğünün söyleniş ve
yazıhşlanru, ses ve biçım özelliklerini
ve anlamlannı belirten kültürdür.
Onun için dil bir kültür yaratmasıdır.
Dil, kültürün başlangıcı. edebiyatın
tek aracı sayılır. Ama kültür sözü, ede-
biyat sözünden daha genış bir anlam
taşır. Öyle ki, kültür alanında ne var-
sa, onlann yankısıru edebıyatta bul-
mak olas»dır. Çünkü her edebiyat
yapıtında yaşamın ve kültürün bir
parçası vardır. Bundan olsa gerek kül-
türün anahtan edebiyat olarak bilinir
ve öyle sayılır.
Toplum ile edebiyat arasında da çok
yoğun, çok belirgin ve sürekli, karşı-
lıklı bir etkıleşım vardır. Bu etkileşimle
toplum yaşamının bütün özellikleri,
nitelikleri ve aşamalan edebıyatta yer
alır, konu edinilir. Çünkü edebiyat bir
toplumun, bir ulusun özünü ve yaşa-
mını gösteren en belirgin, en önemli
yansıtıcılardan biridir. Bir toplum, bir
ulus yaşamı nasıl görüyor, nelerduyu-
yor, neler düşünüyor gibi sorulann
karşıhğını bize en doğru, en güvenli
olarak o toplumun, o ulusun edebiyatı
verir. Onun için edebiyat, bir toplu-
mun, bir ulusun maddi ve manevi geç-
mişini, durumunu ve gelişmesini ede-
biyat yapıtlannın arkasından gören ve
gösteren bir bilim dalıdır. Çünkü ede-
biyat bir toplumun, bir ulusun tarihi
boyunca geçirdiği bütün duygu ve dü-
şünce aşamalannı sözlü ve yazıh orta-
ya koyar. Bu bakımdan edebiyat, uy-
garlık tarihinin önemli bir dalı sayıbr.
Edebiyatın toplum
yaşamındaki yeri
Bütün düşünce ve sanat ürünlen gi-
bi edebiyat yapıtlan da toplum yaşa-
mıyla yakından ilgılıdır. Onun için
edebiyat yapıtlan hem sanatı, hem
söylendikleri ve yazıldıklan toplumu
ve dönemi yansıtan, aydmlatan birer
tarihsel belge olarak da ele alınır. Böy-
lece edebiyat yapıtlan tarih içinde. on-
lan ortaya koyanlann yaşadıklan
çağın ve dönemin koşullan, yetiştikleri
toplumun ve çevrenin özellikleri göz
önüne alınarak değerlendirilir, incele-
nir. Bu yaklaşımla, bir ulusun dönem-
den döneme geçirdiği değişme ve geliş-
meler izienerek o toplumun kültürel
varlığı belirlenmiş olur. Toplum ede-
biyatı etkilediği gibi, edebiyat da top-
lumu eıkiler. Çünkü edebiyat bir top-
lumun din, felsefe, ahlak, gelenek-
görenek, sanat konulannı içine alarak
gelişir. Bunlar bir kültür tarihi içinde
bulunmakla birlikte, beürli öiçülerde
edebiyat içinde de yer alırlar. Onun
için edebiyat bir toplumun tarihine da-
yanarak ve ondan genış bir biçimde
yararlanarak gelişir. Bu gelışme içinde
edebiyat, toptumdan akhklannı gene
topluma verir. Böylece toplum ile ede-
biyat arasında karşılıklı bir etkileşim
olur. Onun için edebiyatın toplum ya-
şarru içındekı önemi büyüktür.
Bu önemle edebiyat, bir toplumun,
bir ulusun yüzyıllar boyunca geçirmiş
olduğu duygu ve düşünce aşamalannı.
ulusal yetenek ve başan birlığini ve bü-
tünlüğünü ortaya koyar. Bu birlik ve
bütünlük o toplumda yaşayan insan-
lann ve gelecek kuşaklann daha sağ-
lam, daha güvenli ilerlemelerine, yol
almalanna öncülük eder. Bütün bu
sözleri niçin yazdık? Şunun için:
Günümüzde, gitükçe zenginlesen
dil ve kültür dünyamızda, edebiyatın
toplum yaşamı içindeki önemi artmış,
alanı ve ufku genişlemiş, böylece ede-
biyata ve edebiyat ögretimine ağır gö-
revler ve sorumluluklar yüklenmiştir.
Denılmektedir ki, ulusal bilinç, ken-
di kültürel variığmı bilmek ve tanı-
maktır.
Bu açıdan bakıldığmda, ortaöğre-
tim çağındaki gençlerimizi nasıl yetiş-
tirelim ki, onlar Türk dilinin, Türk
edebiyatının gerçek değerlenni tanı-
sınlar. büyük ustalannı öğrensinler?
Milli Eğitim Bakanhğı, Talim ve
Terbiye Kurulu tarafından hazırlanan
ve yürüriüğe konulan 'Ders Geçme ve
Kredı Yönetmeh'ği'ne göre düzenJenen
Türk Dili ve Edebıyatı programlan
için (TebBğter Dergisi, 9 Kasun 1992
tarih, 2370 sayı) bu düşünce ve görüş-
leri taşımak, ileri sürmek oldukça zor.
bir anlamda olanaksızdır.
Çünkü hazırlanan ve yürüriüğe ko-
nulan bu programlarda Türk dilinin,
Türk edebiyatının ve Türk kültürü-
nün Köroğlu, Pir Sultan Abdal, Hüse-
yin Rahmi Gürpınar, Ziya Gökalp,
Halide Edip, Nurullah Ataç vb. (daha
öncekı edebiyat programlannda yer
alan) gerçek değerleri, büyük ustalan
yok sayılmış, yer verilmemiştir.
Niçin? Neden? Hangi haklı ve geçer-
li gerekçelerle Köroğlu, Pir Sultan Ab-
dal, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ziya
Gökalp gibi büyük ustalar. Türk dili-
nin ve edebiyatının bu büyük değerleri
uzak tutubnuş, gençlerimıze tanıtıl-
mak, öğretilmek istenmemiştir? Bun-
dan ne ve neler amaçlanmıştır? Bu
hakh ve yerinde sorumuzun karşıhğını
ilgililerden almak ve öğrenmek isteriz.
Ama burada Türk dili ve edebtyatı
öğretmenlerimize büyük görev düş-
mektedir. Bu görev de Milli Eğitim
Temel Kanunu'nun 2. maddesinin
söylediği gibi :
"Türk milletinin bütün fertlerini
Türk milletinin kültürel değerlerini be-
nimseyen, koruyan ve gelıştıren yuıt-
taşlar olarak yetiştirmek"tir.
ARADABİR
Prof. Dr. AYDIN AYBAY
RaıtyasyonveSoramMuk
Sayın Dr. Atabek, Çernobil olayının etkilerinin yeniden
gündeme gelmesi dolayısıyla ortaya çıkan gerçekleri
"toplumun röntgenini çekmek" başlıklı yazısıyla ne gû-
zel özetteyip, sergiliyor {Cumhuriyet 4 Ocak 1993). Ko-
nunun alayla, gülmeceyie geçiştirilemeyecek kadar cid-
di olduğunu bile bile buna ben de bir ekleme yapmak is-
tiyorum: Bu röntgen, öyle tek katfı bir filmle değil, gelişti-
rilmiş teknolojinin ürünü olan cihazlarla gerçekleştirjlen
çok katlı film alma yöntemi ile çekilmeli. Çünkü Sayın
Aral'ın dramatik itirafları'ndan sonra yedıveren gülleri
gibi açılıp saçılan çeşitli katmanların hepsinin içyüzünü
görmemiz, gözlemlememiz gerek.
En ilginç ve çarpıcı film, sanınm YÖK denen hasta be-
denin filmi. Bay Doğramacı'nın gizli emelleriyie Bay Ev-
ren'in 'engin' kültür ve aklının 12 Eylül darbesiyle anaya-
sasız bırakılmış Türkiye'deki izdivacının ürünü olan bu
yaratığın nasıl bir 'ucube' olduğu, bu filmle net olarak
ortaya çıkıyor. Bu 'tanı' icin her sey bir yana, üniversite-
lere ve bilim adamlarına tepeden susma' buyruğu veri-
lebilmiş olmasının gözlenmesi yeterli sanınm. Br >uy-
ruğa uyulmasındaki ayıbın değertendirilmesi ise başka
bir şey. Bir saat içinde san renkli bir zarf içinde gelen
resmi bir yazı ile kapı önüne konulma 'riskt'ni göze alma
kahramanlığıru herkesten bekleyemezsiniz. 12 Eyiül'e
ve YÖK'e etekleri ziller çalarak alkış tutup mevki,
mansıp kapan, cuntanın başına bilim alanında çalışarak
elde edilen bir unvanı, sanki bilime bir katkısı varmış gi-
bi 'yok pahasına' vermek için sıraya giren YÖK rektörle-
rinin, buyruğa uymayanlara neler edebileceklerini kes-
tirmek de zor olmasa gerek. O zamana kadar yaptıklan-
na bakmak yeter sanınm. Bunların bazılarının hala
•YÖK'ten iyisi yok' diye direnmelerine bakıp da şaşma-
mak olanaksız. Acaba bunların bilimle htç alışverişleri
mi olmadı?
Böyle bir 'yasak buyruğu'nun YÖK öncesi üniversite-
lere gönderileceğini düşünebiliyor musunuz? Kimin
haddine? Demek ki YÖK üniversitenin, bilim özgürlüğü-
nün, özerkliğin ne olduğunu bilmiyor, öğrenmek de iste-
miyor. Birçok şeyi bilmedikleri, Anayasa Mahkemesi
üyeliğj »çin yaptıklan aday önensinden de belli: Venia
Legendi', 'Habilitasyon' gibi akademik uğraşın temel te-
rim ve kavramlanndan da haberleri yok herhalde. içle-
rinde bilen varsa da susuyor anlaşılan: Ağızda lokma
varken konuşmak sağlığa zararlıdır!
Daha başka filmler de var: Küçük birader, Çernobil'i
büyük biraderin patlatmadığını söylüyor. O zamanki
Başkan Gorbaçov la Bay Bush'la olduğu gibi 'samimi
arkadaşlık' ilişkileriolmadığı için(Oralaragidipdegöre-
memişti kendisini) santral bölgesine gitmiş olduğunu da
sanmıyorum. Küçük biraderin saptaması bu bakımdan
doğru. Yalnız konu santralı bizzat patlatmadan doğan
sorumluluk sorunu değil. Bir kimsenin meydana gelen
bir zarardan dolayı sorumlu olması için mutlaka zararı
doğuran (müspet) bireylemde bulunması şart değil. Ba-
zen bir menfi davranış (Durma, hareketsiz kalma) da za-
rarı doğuran 'neden' olabilir ve böyle bir davranışta bu-
lunan kimse, eğer harekete geçmesi görevi gereği ise
bundan dolayı sorumlu tutulur. Bir yüzme havuzunun
kenarından itilerek havuza düsen (yüzme bilmeyen) bi-
rinin gözünüzün önünde boğulmasına seyirci kalı-
rsanız, bu menfi davranışınızdan dolayı (hukuken) so-
rumlu olmazsınız. Ama orada bulunan ve işi boğulma
tehlikesi geçirenleri kurtarmak olan bir görevli de olaya
sizin gibi sadece seyirci kalırsa (hem hukuksal hem ah-
laksal) sorumluluktan yakasını kurtaramaz. Ceza yasa-
sında öngörülen suçları bir yana bırakalım da sadece
şunu soralım: Devlette iktidan elde tutanların, hükümet-
lerin, halkın sağhğını ve yaşama hakkını korumak ve
sağlamak en başta gelen anayasal görevlerden biri de-
ğil mi? Bu görevi savsaklamanın sorumsuzluğu mu
olurmuş?
OKURLARDAN
İki Cumhuriyet
Irtimhuriyet okurlan, Sayın Coşkun Özdemir'in yeni yıün
ilk sayısında 'Okurlardan' köşesinde çıkan 'Cumhuriyet
okurlanna' başlıkh yazısını okumuşlardır. Okur, Sayın
özdemir'in gazetemizle ilgili olarak dile getirdiği kaygılann,
onun durumu ile ilgili olduğu ötçüde ülkenin geleceğiyle de
ilişkili bulunduğunun kuşkusuz bilıncindedir. Cumhuriyet
ülkede (ve dünyada) her anlamda ilkelliğe, gericiliğe karşı
çağdaşlığı savunmasını sürdüren, sayılan çok azalmış
kurumlardan birisi değil midir?
öte yandan gazetenin karşı karşıya bulunduğu önemli mali
sorunlan da biliyoruz. Bu dunımda, her zaman okurlanyla
övünen Cumhuriyet çalışanlannı yalnız bırakmayacagımızı
gösterelim. Bu yıl her gün bir değil en az iki Cumhuriyet
alalım. Aldırahm. Gecikmeden.
Yamanörs
Ankara'danbirgrup Cumhuriyetokuruadına
TARTIŞMA
Yüksek Askeri Şûrave terfiler« nayasa
J^ değişikliklerinin
/ W gündemde
/ ^ olduğu şu
^^
m
^^ günlerde ele
ğ_ m alınması hukuk
" ^ ^ devleti gerceği
karşısında son derece ivedüik
gösteren bir sorun da Yüksek
Askeri Şûra sorunudur.
Bır tavsiye organı iken 12 Eylül
hukuku ile karar organı
durumuna getirilen Yüksek
Askeri Şüra'da kâğıt üzerinde
başbakanın. gerçekte
Genelkurrnay başkanının etkin
olduğu gözlenmektedir.
Birbirleny le çelişkili hükümler
taşıyanünlü 1982
Anavasası'nın 125. maddesinin
ilk fıkrası idare hukukunun
temel direğini teşkil eden bir
hükmü içerir: "ldarenin her
türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu açıkur."
Bu nükme getirilen istisna:
Yüksek Asken Şûra'nın
kararlan yargı denetimi -
dışuıdadiJ. Neden? Nedir
Yukse^Askeri Şûra?
Sanki yargı organı!
^ankı ınsanlardan
oluşmamış. Sanki hiç hata
yapmazlar. Hukuk devleti ile
bağdasır mı bu hüküm?
Yüksek Askeri Şûra her yıl
ağustos ayının ilk hartasınaa
toplanarak terfıleri karara
bağlamaktadır. Bunlar nasıl
oluyor, kim biliyor? Kimse..
Halkımız ordusunu çok sevdiği
için de üzerinde hiç durmuyor.
Yazmamız gerek. Milletimiz,
biricik varlığı ordusunu
tanımasın mı? Kimse yazmıyor.
Onun için yazacağım.
Eleştirecejpm. Bunu yaparken
yapıcı olacağım. Böylece
milletime ve bizatihi Silahlı
Kuvvetlerimize yarariı olmaya
çalışacağım.
Birsubay her yıl 1 ve2.sicil
amirlerinden gerektiğınde de
GiTJf HffVİSOd aLLUSTRATION AMERICAN SHOWCASE
üçüncü sicıl amırinden sicil alır.
1. amir, 2 ve 3. amirin yerdiğı
sicili bilmez. Kişi hiçbirini
bilmez. Gizlidir. Albaylığının
son yılına kadar 25-30 yıl sicil
alır. Binbası, yarbay, albay
rütbelerincle iken afdığı sicil
notlannın ortalaması %70 ve
daha yukan olan subaylar
Yüksek Askeri Şûra'ya terfi için
ahnıriar.
Işte perde bundan sonra
kapanır ve karanhğa gömülür.
Türk ocdusundaki türn
orgeneraller, başka hiç kimseyi
içeri almazlar, aralannda ne
konuşurlarsa konuşurlar ve
karar alırlar. Albay ne kadar iyi
notlar ahrsa alsın. isterse binnci
sırada girsin, kendisini ne kadar
destekteyen olursa olsun, liste
dışınaçıkanlabilir. Işte burada
yargı gereklklir. Yargı önüne
çıkmaktan korkulmamah.
yarbayhğa, albayhğa
> ükseîirken bir şûra toplanmış
da generalliğe yuksebrken
aynm yarauTıyor? Binbaşı iken
suç mu işledi, nasıl yarbay,
albay oldu? Terfi edemeyecekse
Verilenşüra karannı kişi hakaz, buriltbelerede terfi
adaletsız, yanhş bulabilir.
Doğru ya da yanhş... Bu kişiyi
iç rahatlığına yargı kavuşturur
ancak.
Anayasanın 2. maddesinde
"T.C.... insan haklanna
saygıh... bir hukuk devletidir.."
hükmü yeralmaktadır. Bu
madde ile 125/ 2 çelişmiyor mu?
Albay hakkmı aramasın mı?...
Kanun önünde rütbeler
arasında fark var mı? Neden
îttirilmemeliydi.
Yargı önerim uygulandığı
takdırde, bu subaylan
orgenerallerin ya da orgenenri
alması muhtemel olanlann
rtrafında dolaşmaktan
kurtanr, vazife, hizmet ve en
yakın amirleri etrafmda
toplarsınız. Saygüanmla.
M.SeömOkçay
Avukat
BİLİM DÜRDUTkne'ın yenl yıl sayısındaki makaJeye göre, bilimln ulaştıgı
zirve: Tann..! En büyûk safsatalardan biri: *Bilmsel-
Teknotojik Devrim." Günümüzde bilim geüşiyor mu? Tarih
boyunca ve bugün bilim-teknoloji ilişkisi. Matematikçi
Semih Koray: 'KapftaJizm sarUannda biimseJ devrim
hayal..." ODTÛ ÖğretJm Üyesi Ahmet inam: 'Insanlık aNm
çağını yaşamıyor ki teknoloji altın çağını yaşasın...' Adnan
Kahveci: Temel bilimlerden kaçış tüm dünyanın gerçeği.'
ÇETİN EMEÇ CİNAYETİNDE ÖNEIIU 6CÜ$«E
Hürrtyerteki MİT temizHği. "Hedef Erol Simavi kfi."
UYUŞTURUCU 0KRAST0INIIM
ÜRK SUMYI: "6EMİTİ CM İ
I BATIRDIK." Sarpta yakalanan baz morHnte batan
i geminin bağlantısı. . .
Tûrk-iş Başkanı Bayram Meral memur sendkalannın mek-
tubunu yanıtladı: "Ortak mûcadeteyi 11 OcalCa ptarv
layacağız' • KJraz tütûn mitingi. Kaymakam nasd geri
adım attı • Hizbullahçılafdan islamcı Kder Dalar cinayetJni
saptırma çabası • İstanbul Avcılar'da Yahudi aleyntan
RP blldlrlteri • Prof. izzettin Önder, Koç-Hûkümet kav-
gasrnın içyüzünü anlattı • Şükrü Günbulut bûtün din-
terin aynı kökten geldiğinl yazıyor • Av. Şenal Sanhan,
siyasilerin CMUK'u nasıl kuHanabflecekJerini yazdı
NAZIM HİKMET KULTUR VE SANAT VAKFI
Iİ1.L
N A Z I M H İ K M E T
Saal. 20.30 (matine) -
Konuşmaalar:
Kültür Bakanı: FİKRİ SAĞLAR
Gazeteci-Yazar: ÎLHAN SELÇUK
Yorumlayan:
:, ' Meral Taygun
t , Sunucu:NevzatŞonl
Saat: 18.30 (suare)
Yorumlayan:
Mera! Taygun
Gün: 15 Ocak 1993 Cuma
Yer: A K M KonserSalonu
Biletler: AKM Gişeleri, Dünya Sineması ve
NAZJM HİKMET KÜLTÜR ve SANAT VAKFI
General Yazgan Sokak Mehdi Bey Ap. 10/10
TÜNEL adresinden temin edilebilir.
DAKTİLO EDİLİR
Yaymevlerinin, yazarlann, öğrencilerin, kurum ve
kuruluşlann yazılan temiz ve süratli bir şekilde daktilo
edilır.
Tel:5374424(Orhan)
PENCERE
Pazarola.Devlet nedir?
Güneş Kral 14'üncü Louis, kestirmeden bir yanıtta so-
runu çözümlemiş:
"- Devlet benim!.."
Sıra 16'ncı Louis'ye geldiğinde devletin kellesi giyoti-
nin sepetine düşmüş...
Herkes anlamış ki kral, sultan ya da padişah, devlet
demek değildir.
Peki, devlet nedir?
Insanoğlu, devletin mintarafillah gökten zembilleyere
indirilmediğini anladıktan sonra sorunun üzerinde dü-
şünmeye başlamış; çünkü zamanı gelmiş. Padişah
efendimizTopkapı Sarayı nda yan gelip yatarken, hangi
Osmanlının haddine düşmüştü devleti sorgulamak? An-
cak tarih bilinci oluşmaya başlayınca devletin zaman
içinde değiştiği kafalara dank etti.
insan nasıl değişiyorsa, devlet de öyle değişiyor, çün-
kü devleti kuran insan değil mi?
Devlet soyut bir sözcük...
Ya devlete muhalefet? • . " J i
Daha da soyut... . ' « . . = - •
•
Lenin'in tieykellerini Rusya'da yıkıyorlar; ama, Vladi-
mir iliç Ulyanov'un hakkını yemeyelim; büyük bir dev-
rimcidir; çağu zaman doğruları dile getirmiştir.
Lenin diyor ki:
"- Devlet birsınrfın, bir başka sınıfı baskı altına alması-
nı sağlayan bir mekanizmadır."
Haksız mı?
Engels altnı çiziyor:
"- Devlet, toplumun belirli bir gelişim basamağındaki
ürünüdür; söz konusu toplumun, kendi içinde çozülmez
bir çelişkiye battığının itirafıdır... Toplumun içinden çıktı-
ğı halde onun tepesine binen ve günden güne ona ya-
bancılaşan güç devlettir,"
Yalnız komünist değil, anarsist ya da gerçek bir liberal
de devleti sevmez. Ne var ki insanoğlu devletsiz de ya-
şayamıyor. Gelecekte belki devlet yok olacak; ama, o
güzel güne kadar kaç kuşak gelip geçecek?
Bugün varılan aşamada devletin bir dudağı yerde bir
dudağı gökte ne idüğü belirsiz bir dev olmadığı anlasıl-
dı. Devlet soyut bir sözcük değildir; faşist devlet var,
komünist devlet var, laik devlet, teokratik devlet, sosyal
devlet, feodal devlet, demokratik devlet, federe devlet,
federal devlet diye say sayabildiğin kadar. , v
•
Son günlerde 'devlet' sözcüğünü toplumsal gerçeklh
ğinden soyutlayıp yalıtarak ele alma modası geçerlkfir;
Aristo mantığtyla zibidiliğin sorusu:
"- Devlete karşı mısın?Devletin yanında mısın?"
Peki, devlet boynuzu kulağı olan bir yaratık mı? Nasıl
bir devlet söz konusu? Proletarya diktatörlüğü mü isti-
yorsun? Kanlımcı demokrasiye fit mi olacaksın? Anaya-
sayı nasıl değiştireceksin? Sınıfsal dengede emekten
mi sermayeden mi yanasın?
Hani "devlet" dediğin 14'üncü Louis gibi kelle kulak
birisi olsa, iş kolay; ama devlet soyut bir kavram...
Siyasal iktidarın yapısındaki sınıfsalhğı gözardı ede-
rek devlet kavramını düşman saymak. Don Kişot'un kar-
şısına yeldeğirmenlerini koymaktır. Bu alanda geliştiri-
len^risto mantığının türetiminde "TC muhalefeti" de
Nedir TC muhalefett?" , . «
" Binlerce yıldan beri Anadolu'da çok devlet kurukJur
laik cumhuriyet bu topraklarda gelmiş geçmiş en büyük
devrimin gerçekleşmesidir; çünkü uygarlık tarihindeki
"Aydınlanma Felsefesi"nin ülkemizde ışımasıdır.
Soyut devlet kavramında "TC muhalefeti"n\n üç aya-
ğından biri Kürtçü, ikincisi şeriatçı, üçüncüsü Yeni Os-
manlı... • '
Haydi bakalım, pazarola!..
bilim ve sosyalizmyayınlan
KİTARN
AHSU
n,"
~ SÜLEYMArT
ÖNSÖZ:
"TARİHİN TUTANAĞI"
İLHAN SELÇUK
BÛTÜN KİTAPÇILARDA
bilim ve sosyalizm yayınları
» Ataç Sokak 36/2, Yenişehir-Ankara Tel: 431 46 97 j
SO, CAPTAIN GHOLI2ADE IS
KDNAPPED; AN EXPECTED CONSEOUENCE
PREVOUSLY MAJOR SHAHVERDILU,
COLONEL AZE MORADIAND COLONEL HAMED
HAD BEEN SHOTIN THIS CITY.
STILL, WE MAY MANAGE; BUT SHOULD THE
TURKISH GOVERNMENT TOLERATE THESE
ACTONS FOR VERY LONG
RESPECTFULLY
PARVIZ SARDARI - İSTANBUL