15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14E>LÜL1992PAZARTESİ * ¥ * ¥ CUMHURİYET SAYFA HABERLEREV DEVAMI 15 GUNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafi ]. Sayfada de bütünleşmeyi, birleşmeyi umut ettirecek tek sözcük yok. Evet, solda bir bütünleşme, bir araya gelme olayı belki yarın öbürgün başlayabilir; ama bu girişimler anladığımız anlamda, beklentilere yanıt verecek biçimlerde olmaya- cak galiba. Soldaki bütünleşme SHP'den ya da DSP'den belediye başkanı, il yönetim kurulu üyeleri ya da sade vatandaşla- rın bir bölümünün CHP'ye geçmesiyle gerçekleşecek. Kısacası; CHP şu ya da bu ad altında "eritme politikası" izleyecek. Kimi birleşme girişimleri sonuç vermeyeceği biline biline, kamuoyuna bir gerekçe bulmak amacıylaya- pılacak! CHP yöneticileri bugün hiçbir çevreyi, özellikle öteki "kardes" sol partilerle sağdakileri de ürkütmek istemiyor. Hakları da var. Çünkü zamana gereksiniyorlar. Alelacele harekete gec- meyi yeğlemiyorlar. Örgüt kuracaklar, grup kuracaklar. Kolay görünen, zor işler. Oysa sağlıklı yollardan geçerek amaca varmak için "temkinli hareket" etmek zorundalar. örneğin Deniz Baykal, " ülkeyi istikrarsızlığa sürükle- meden" sorunların üstesinden gelmeyi, henüz kimselere açmadığı ana amaçlara varmayı planlıyor. Başbakan bir yere varabilmek için, " deniz tutmasıyla karşı karşıya kal- mamaktan "sözaçmış. Baykal aynı gün yamtlıyor, "Deniz tutmayacaktır" diyor. Erken seçim tezgâhı Bu güvenceler her açıdan zamana gereksinen CHP için el- bette elzem ve geçerlı. Ama bir ikı ay sonra... CHP'deki ışler, yönetıcılerın dıledığı gibı şöyle kıvama girdikten sonra... Bir acaba sorusu kafalarda kıvrılıyor. Başbakan Demirel ıse son günlerde şu ya da bu gerekçey- le erken seçime değinıyor. Kimi koşulların " istikrarsızlık" adı altında oluşmasını önplana alıyor. Sonuçta erken seçımın ka- çınılmazlığını, erken seçim olasilığmı gözardı edemiyor. Nedir istikrarsızlık? Beklenenlerin gerçekleşmesi. Baykal1 - ın kuracağı gruba SHP'den varsayılandan fazla milletvekili- nin katılmasıyla hükümeti destekleyen Meclıs'teki sayının gereğinden aşağılara düşmesi. Bu, bırınci aşama. ikinci aşa- ma yedi parçaya bölünmüş Meclıs'ten güvence veren bir hükümetin çıkamaması, kurulamaması. Başbakanın '7sMrars/zW("diyetanımladığıortam ışteböy- lesine bir ortam. Daha şimdiden yenı hükümet modellerı çizi- liyor. Belli başlısı DYP-ANAP hükümeti. Ya da MÇP'yi ve RP'yi de bünyesine alan bir model; " milliyetçi cephe." ANAP Genel Başkanı Yılmaz, erken seçimın kaçınılmaz ol- duğunu söylemeye başladı bile. "Vadesıni kestiremıyor"- muş, ancak "Türkiye'nin istikrarlı bir hükümete ihtiyacı var"- mış. Mesut Yılmaz yenı hükümet modelleri üzerinde fazla ko- nuşmuyor ama, bir altındaki yetkililer, örneğin Pakdemırli, milli bir koalisyon oluşturacak hükümete katılabileceklerıni öne sürüyor. Uiak bir koşulla. Erken seçim! Hükümet programının ilk ve önemli kuralı erken seçim ola- cakmış, tam bir güvenceye bağlanacakmış. O zaman hükü- mete girerlermiş. Bu ve benzeri ırdelemeler, kimi akıllara aynt koşullarla he- men bir DYP-ANAP koalisyonu getiriyor. Erken seçimın tarıhi saptanırsa Mesut Yılmaz ve arkadaşlarının DYP-ANAP hükü- metine evetdiyebileceğı sanısı kimi çevrelerde güçleniyor. Senaryolar mı, modeller mi ? Birini bırak, ötekini al. Sütunlarda bir iki gün kullan, sonra bir kenara at! OLAYLARBV 30PKK'iıöidürüidü ARDHNDAKI Şemdinli ve GERÇEK D.Beyazıt'ta 15 şehit Rotamız Ankara deseydiniz ya! SfNANGÖKÇEN SLAT KOZLUKLL GUDAl/TA - Karşımızda- kinin, gözü kara bir savaşçı, neredeyse efsane haline gelen bir komutan olduğuna ınan- mak zor. Gözleri yumuşak bakı>or. ellerini utangaç utangaç oynatıyor. Sakin, ama hafif kaygılı bir sesi var. Şamil Basayev. geçen. yılın kasım ayında Çeçen-İnguş Cumhuriyeti'nin başkenti Grozni den kalkan bir yolcu uçağmı Ankara'ya kaçıran ki- şi. Şimdi Abhazya'da Garga cephesinin komutanı. Emri altında 2 bine yakın milis ol- duğu söyleniyor. Şamil Basa- yev, "Nerede doğdun?" soru- sunu, "Çeçenya'nm dağlann- da" diye yamtlıyor. Daha önce Karabağ'da Azerilerin safında savaşmış. Şimdi Ab- hazya'da savaşıyor, sonrasını bilmiyor. Maceracı olmadığını özel- likle vurguluyor. Temel inancı İslam. Halklann kardeşliğine inanıyor. Ama ezene karsı, ezilenin yanında savaşmak- tan kaçmayacağını söyîüyor. Şamil Basayev'le,Gudauta'da konuştuk: - Abhazya'ya gönüllü ola- rak gelip, Gürcülere karşı sa- vaşan Çeçenkrin çok iyi sa- vaşçılar olduklan söyleniyor. BASAYEV - Abhaziar bi- zim kardeşimizdir. Onlann özgürlük mücadelesine destek olmak bizim görevimizdir. Çeçenlerin iyi. savaşçı olması- na gelince: Ülkemizdeki ya- şam koşullan çok çetindir. Bu nedenle bütün Çeçenler asker olarak doğarlar. Tarihimize bakarsanız heç savaşlarla do- lu olduğunu görürsünüz. - Abhazya ilk savaşmız mı? BASAYEV - îlk olarak Ka- rabağ'da Azerilerin yanında savaştım. Abhazya benim ikinci savaşım. - Bir komutan olarak sava- şın geleceğini nasıl değerlendi- nyorsunuz? BASAYEV - Gürcü asker- leri asker değil eski suçlular- dır. Çoğu morfınmandır. Bir • Baştarafı 1. Sayfada dar sezgiye sahiptir. Almanya'- da Türk işçisine saldıran Daz- laklarm niçin canavarlaştıkları, bütün yurtta tartışılan bir konu- dur. Çünkü her yöreden Al- manya'ya gidenlerin yaşamlan tehlikededir. Yine her yöreden Güneydoğu 'ya askeryollanıyor. Televizyon ekranı, köy ya da kent kahvesindedir. Haber programı izleniyor, konusulu- yor, tartısüıyor. Toplumda ha- yat memat sorunundan daha önemli konu ne olabilir!... Türkiye'yi dünden bugüne değiştiren bir dönüşüm içinde- yiz; yöneticilehmiz, iktidanyla, muhalefetiyle halkta süregelen yeni duygu oluşumuna kısa sü- rede bir yanıt bulmak zorunda- dtrlar. İçin için, damla damla, adım adım birikim yoğunlaşıyor. Şimdilik korkulacak bir dü- zeyde olmasa da yakın geleceğin neler getireceği belli değil. • • • CHP'nin • Baştarafi 1. Sayfada dımcılanyla aynı statüde yer almalıdır. -Genel başkan yardımcılıkla- n partideki tüm işlerin lokomo- tif görevini yürütmelidir. Genel başkan yardımcılan. poliuka üretme, örgütlenme, basın ve diğer işleri görev bölümü yapa- rak götürür. Bu öneriler doğrultusunda tüzüğün 30 ve 32. maddeleri de- ğiştirildi. Değişiklikte genel başkana, genel başkan yardım- cılanndan biri vekâlet edecek. Tüzüğe eklenen bir diğer geçici maddeyle de milletvekillerinin tümünün GYK.'nın doğal üyesi olması kararlaştınldı. Bu değişikliklere, GYK üyesi Hayri Oner"in karşı çıktığı öğ- renildi. Öner'in, "CHP gibi köklü bir partinin tüzüğû alela- cele değiştirilmemelidır. Altı aylık geçici bir dönemde bu ya- pılmamalıdır. Millenekilleri- nin doğrudan GYK üyesi ol- ması da yasaya uygun değildir" dedi. CHP'de "ikinci adam" gele- neğinin Raldınlması, "Birincı genel başkan yardımcısını" ön plana çıkaracak. Kulislerde, bu genel başkan yardımcısının İs- mal Cem olduğu belirtiliyor. Cen'in. halen GYK. üyesi ol- madığı ve SHP'den istifa etme- diğ için genel başkan yardımcı- lıgma seçilmediği ifade edili>or. CHP >önetımınde tartışılan bir diğer konu da milletvekille- ririn partiye katılımı için "hülle pMrtisi" nin oluşturulması. Aıayasanın 84. maddesine gö- re bir partiden diğer partiye g<iş ölmuyor. Haber Merkezi - Şemdinli ve Doğubeyazıt'ta bir üsteğmen. bir astsuba>. 11 er ve 2 geçici kö\ korucusu şehiı oldu. Hakkâri'nin Şemdinli ilçesi- ne bağlı Aktülün Jandarma Sınır Karakolu'na baskın dü- zenleyen PKK'lı teröristler, bir astsubay. 8 er ve erbaşla 2 geçici kö> korucusunu şehit etti. Ka- rakol baskınından sonra çıkan çatışmada 30 PKK'lı öldürül- dü. 12 saat süren çatışmadan sonra kaçan teröristlerin >aka- lanması için Cobra helikopter- lerinin de katıldığı büyük bir operasyon yapıldığı bildirildi. Ağn'nın Doğubeyant ilçesinde de görevden dönerken PKK te- röristleri tarafından pusuva düşürülen bir üsteğmenle üç er şehit oldu. Saldında üç er de y a- ralandı. Diyarbakır büromuzun ha- berine göre, Şemdinli'ye bağh Aktütün Sınır Jandarma Kara- kolu, dün saat 05.00 sıralannda PKK militanlannın saldınsına uğradı. Karakolu kuşatarak roket, havan ve uzun namlulu silahlarla ateş eden PKK'lı gru- buna güvenlik güçlerinin karşı- lık verdiği çatışma dün saat 16.00'ya kadar sürdü. Çatışma- da jandarma erleri Metin Yiği- talp, Recep Tentif, Orhan Bal- cı. Zülfü Çelik. Metin Koçak. Mehmet Ozdil, Gönül Küçük. Mustafa Karakaş ve Recep Er- geç şehit oldu. Olağanüstü- Hal Bölge Vali- liği'nden yapılan açıklamaya göre teröristlerle güvenlik kuv- vetleri arasında çıkan çatışma- da 30 PKK'h ölü olarak silahla- n ve techizatlanyla birlikte ele geçirildi. Teröristlerin açtığı ilk ateş sırasında bir astsubay. 8 er ve erbaşla 2 geçici köy korucu- su şehit oldu. Bölgede güvenlik kuvvetlerinin arazi arama çalış- malannın devam ettiği bildiril- di. AğrıMa 4 asker şehit Ağn'nın Doğube>azıt ılçesi Ağn Dağı etekterinde önceki gün saat 20.00 sıralannda Güngören köyü yakınlanndaki operasyon- dan dönen güvenlik güçlerine pusu kuruldu. Ağn Valisi İsmet Meun'in AA'ya verdiği bilgiye göre. teröristlerin açtığı ateş so- nucu üsteğmen Doğan Gökbu- lut. piyade çavuş Metin Akalın, piyade er H. Hüseyin Ctemirel ile pı>ade er Engin Horoz şehit ol- du. Adana'nın Kazım Başer Ma- hallesi'nde bildiri dağıtan bir grup. güvenlik kuvetlerine ateş açtı. Çıkan çatışmada 2 polis memuru yaralandı. Bildiri da- ğıtanlardan bir kişı de öldü. ordu değil karşımızdaki. Suç- lulardan oluşan kışilerle sava- şıyoruz. Bu savaşın geleceği dünya- nın burada olup biteni anla- masına bağlıdır. Gürcüler, sadece Abhaz ordusunu yok etraek istemiyorlar, bütün Abhaz halkını yok etmek isti- yorlar. Türkiye'de yaşayan Abhazlara büyük görev düşü- yor. Onlar. burada olanlan bütün dünyaya duyurmalıdır. - Silah ve asker gücünüz hakkında bilgi verebılir misi- niz? BASAYEV - Asker sayımı- zı söyleyemem. Bu bir askeri sırdır. Ancak elimizde hiç ağır silah olmadığını söyleyebıli- rim. Sadece Kalaşnikoflarla savaşıyoruz, ama bunun sayı- sını da söyleyemem. - Gürcistan'ın eski yönetici- sa başımızın üstünde yeri var- dır. - Geçen yıl Türkiye'ye bir uçak kaçırmıştınız. bunun öy- küsünü anlatabilir misiniz? BASAYEV - Bu uçağı iki ar- kadaşımla birlikte kaçırdım. Şunu hemen söylemek istiyo- rum: Biz terörist değiliz. Bu uçağı dünyanın ülkemizde olup bitenleri anlaması için kaçırdık. Olayın tarihi 9 Kasım 1991'dir. O tarihte Çeçenya'nm başkenti Grozni'de bulunuyorduk. Gür- cülerin şu anda Abhazya'ya yaptığı gibi, Ruslar da Çe- çenya'ya girmişlerdi. Rus bir- liklerinin bir kısmı havaalanına yerleşmiş. bir kısmı da içişleri bakanhğını işgal etmişti. Bunu duyar duymaz, bir şey- ler yapmaya karar verdık. İki arkadaşımla birlikte havaalanı- na gittik. Arkadaşlanmın isim- • Emrinde 2 bine yakın miiis olduğu söylenen w tnil Basayev geçen yü Grozni'den kalkan bir yoîcu uçağım Ankara'ya kaçıran kişi. O günü şöyle anla- tıyor: "Ankara'ya inene kadar yolculara bir şey söyiemedik. Nereye gitüğimizi bilmiyorlardı. Di|- rırmu anlatınca bize çok kızdılar." *"~~ si Gamsahurdia, ûlkenızde siyası mültecı olarak yaşıyor. Gamsahurdia'nm da Abhaz halluna düşman olduğu bili- niyor. Abhaz halkının bu düş- manına, ülkeniz yöneticilen- nin kucak açmasını nasıl deâerlendiriyorsunuz? BASAYEV - Çeçen halkı- nın en büyük özelliği konuk- severliğidir. Bir kimse kapmı- zı çaldığında en kanlı düşma- nınız bıle olsa, ona her türlü yardımı yapmak zorundası- nızdır. Gamsahurdia*nın du- rumu budur. Düşmarumız bik olsa bizden yardım istedi- ği için onu geri çeviremeyiz. - Gürcistan'daki siya&i du- rum değişir ve Şevardnadze de Çeçenya'ya sığınmak ister- se ona da kucak acacak mısı- nız? BASAYEV - Eğer Şevard- nadze'nin Çeçenya'nm kapı- sır.ı çalıp "Ben geldim, yardım edin" dıyebilecek dostlan var- leri Lom-Ali Çaçayev ve Said Ali Satuyru'dur. Yanımızda patlayralar ve silahlar vardı. Uçağa bindik. Tabii ki bu silah- lan uçağa nasıl soktuğumuzu anlatmayacağım. Uçak Grozni'den Sverdlovski'ye gi- decekti. Biz pilota Ankara'ya gitmesini söyledik. Ankara'ya inene kadar yolculara bir şey söyiemedik. Nereye gittiğimizi bilmiyorlardı. Uçak Ankara'ya inince durumu anlatük. Bize çok kızdılar. "Ankara'ya gide- ceğimizi söyleseydiniz yanımıza para alırdık, alışveriş yapar- dık" diye bize çıkışular. Ben Ankara'da hiçbir yetki- liyte görüşmedim. Bizim adımı- za başkalan göriiştü. Uçak, Ankara havaalanında 6 saat kaldıktan sonra Türk yetkilile- rinin izin vermesi üzerine tekrar Grozni'ye döndük. - Uçağı neden Türkiye'ye ka- çırdımz? BASAYEV - Türkiye, Grogni'ye uzak değil. Yakıt ik- mali yapmadan Ankara'ya ine- bilirdik. - Ankara'da beklerken ilginç şeyier oldu mu? BASAYEV - Evet. örneğin yolculardan biri hastalanmıştı. Bir Türk doktor uçağa gelerek onu muayene etti ve bazı ilaçlar verdi. Bunun üzerine bütün >olcular "Ben de hastayım, ba- na da ilaç ver' demeye başladı- lar. - Grozni'yedönünce ne oldu? BASAYEV - Uçaktaki tüm yolculara teşekkür borçluyum. Bize terörist demediler. Ne yap- mak istediğimizi anladılar. Ay- nca bize teşekkür de ettiler; Ankara'yı görmelerine neden olduğumuz için. Hatta yaşlıca bir kadın yolcu Ankara'da kal- mak bile istedi. Uçak Grozni'ye geri geldi- ğinde yolcular Rus yetkilileri- nin bizi tutuklamalanndan, hatta öldürmelerinden kork- tuklannı sövlediler. Bunun üze- rine yolcular uçağın önünde gösleri yaparak bizi Ruslara vermemek için direndiler. Aynı şekilde Grozni'de de halk bizim lehimize gösterilerde bulundu. Ruslar da herhalde gerginliği daha fazla tırmandırmak iste- medikleri için bizi serbest bırak- nlar. - Kalaşnikofunuzu 24 saat boyunca yanınızdan ayırmı- yorsunuz. Silahınız sizin için ne anlam taşıyor? BASAYEV -Kalaşnikof be- nim en yakın dostumdur. Onunla uyunım, onunla yatıp kalkanm. Bir yıldır yanımdan hiç aynlmadı. Çeçenler için üç kutsal şey vardır: Silah, at ve kadın. Ama ben kadını saymı- yorum. Çünkü kadın değişken- dir, ben güvenemem. - Abhazya'dan sonra sırada neresi var? BASAYEV - Herhalde Bosna-Hersek. Aslında nisan ayında Bosna'ya gjtmek iste- dim, ama başaramadım. - Bir dahaki sefere Hawaii'ye bir uçak kaçıracak olursanız. bize de haber verir misiniz? BASAYEV - Ben de oralan görmek isterim, ancak önce bu- ralan kurtaralım. _ _ • ^ ^ militanlarmın geçen cuma gecesi, TPAO ile Mobil CCIltlZCSl şjrketine ait Batman'daki Shell-Mo petrol sahasına yaptığı saldırıda kurşuna dizdiği üç mühendisten ikisi, dün İstanbul'da toprağa \erildi. İTİ Petrol Mühendisliği son sınıf öğrencisi olarak staj yapan Hakan Baylan'ın Fikirtepe Bayraklı Camii'ndeki cenaze namazında, anne Saliha Baılan oğlunun tabutuna sarılarak gözyaşları döktü. "Kahrolsun PKK", "Hakan'lar öbnez, bizler Hakan'ız". "Kana kan, intikam" sloganları ve tekbir ile Eğitim Mahallesi'ndeki evinin önüne getiriltn cenaze, İstiktal Marşı okunduktan sonra karacaahmet Mezar- lığı'na götürülerek toprağa terildi. Baylan'ın İTL Petrol Mühendisliği son sınıf öğrencisi olduğu ve staj süresi dolduğu halde dönmediği ka>dedildi. Diğer mühendis Mustafa \ elkenci için de Fatih Ca- mü'nde kılınan cenaze namazında oğlunun tabutuna sarılan anne Süreyya Yelkenci, "EUeriniz kırılsın. Buna son \ersinler, yakmasınlar artık annelerin yüreklerini" diyerek ağladı. Yelkenci'nin cenazesi Kozlu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Venedik'in mBaşturaftl. Sayfada E n n i o Morricone ve Ingiliz Film Ens- titüsü'nden Sheila Whitaker'ın da bulunduğu seçici jçurul, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü. James Foley'in 'Glengarry Glen Ross' adlı fılmindeki ba- şanh yorumu dolayısıyla 67 yaşındaki Amerikah oyuncu Jack Lemmon'a verdi. Bu yılın Gümüş Aslan'ı ise Fransız yönetmen Claude Sau- tet'nin 'Kışı Yaşayan Yürek'. İspanyol yönetmen Bigas Luna'nın 'Jamon Jamon' ve Romanyalı yönetmen Oan Pita'nın 'Lüks Otel' adlı yapıt- lan arasmda paylaşünldı. Öte yandan, bu yılın Seçici Kurul Özel Ödülü, 'Napolili Matematikçinin Ölümü' adb fılmiyle İtalyan yönetmen Ma- rio Martone'ye giderken, İtalya Senatosu'nun ödülü olan altm madalya da 'Guelvvaar' adlı fıl- miyle Senegalli yönetmen Os- man Semben'in oldu. Seçici kurul üyeleri, Semben'in • vvaar' adlı yapıünın 'insan iler- lemesi ve dayanışması' temala- nnı çok başanb bir biçimde yansıttığını belirttiler. Iran, PKK'nın terör örgütü olduğunu kabul etti • Baştarafi 1. Sayfada nın. "PKK'nın vasadışı bir le- rör örgütü" ilan edilmesi iste- mini kabul edebileceğini bildir- dı. Ancak İran. buna karşılık. Türkiye'de bulunan rejim aleyh- tan Halkm Mücahitleri Örgütü ile Şah >anlılannın da aynı şekilde "\asadışı" ilan edilmesi- ni istedi. Türkiye ile İran. dün- \anın en önemli uyuşturucu rotalanndan olan "Altın Hilal" yolunun kesilmesi konusunda da görüş birlığine vardılar. Türkive ile İran içişleri ba- kanlannın başkanlığındakı he- yetler arasındaki resmi görüş- me|enn ikinci gününde, Türki- ye İran'a, PKK'nın topraklan- nı kullandığı savını kabul ettirdi. Ancak İran. PKK'ya kendilerinin herhangi bir des- tek vermediğini, PKK militan- lannın. Türk sınınndaki kara- kollann çok aralıklı oluşundan kaynaklanan güvenlik boşlu- ğundan yararlandıklannı sa- yundu. İran, PKK'nın, Türk- İran-Irak sınınnda faaliyet gös- teren ve kendilerince yasadışı ilan edilen İran Kürdistan De- mokrat Partisi'nden destek gördüklerini de Türkiye'ye ilet- u. Zorlu pazarlık bugün İran'a. PKKnın kendi top- raklannı kullanarakeylem yap- maya başladığı savını kabul ettıren Tüıkı>c. bir îlen adım olarak, İran'dan, PKK'nın "yasadışı bir lerör örgütü" ol- duğunu kabul ederek bunu ilan etmesini istedi. İran, Türkiye'- nin bu önerisine sıcak bakarak bunu kabul edebileceğini ifade etü. Ancak İran, buna karşıbk. Türkiye'deki rejim alevhtan Halkın Mücahitleri Örgütü ile Şah yanhlannın da aynı şekilde "\asadışı" ilan edihnesini ve tüm faaliyetlerinin yasaklan- ması önerisinı görüşme masası- nagetirdi. Türkiye. İran'ın bu karşı önerisi üzerine, bu örgütlerin. Türk topraklannda. İran'a kar- şı herhangi bir biçimde silahlı eylem ya da silahlı eylem hazır- lığında bile bulunamayacakla- n. buna kesinlikle izin verilme- yeceği garantisini verdi. Türki- ye. bunun dışında, demokratik yollardan muhalefet hareketi- nji sürdürülmesine izin veril- memesinin ise mümkün olama- yacağjnı. çünkü bunun, Tür- kiye'deki demokratik rejimin tümüyle özüne aykın olacağını İran tarafına bildirdi. İran. görüşmelerin ilk gü- nünde, Türkiye'nin verdiği bu garantiyi yeterli görmedi ve tüm faaliyetlerin yasaklanması- na ilişkin ilk önerisinde ısrar et- ti. Ortaya çıkan bu görüş aynlı- ğı. iki ülke heyetlerinin bugün yeniden bir araya gelecekleri görüşmelerde aşılmaya çalışıla- cak. Türkiye'nin, görüşünde ısrar edeceği belirtilirken. iran'- ın da tutumunu yumuşatma- ması halinde görüşmelerden beklenen sonucun cıkmasının zora girebileceği savunuldu. Bugün bana, yarın sana Türkiye. görüşme masasın- da, bölge ülkelerinin tümünün belli ölçüde Kürt kökenli insan- lan banndırdığıru anımsatarak, bir ülkede ortaya çıkıp, eyleme dönüşen "Kürt milîiyetçiliği"- nin, kaçınılmaz olarak diğer ülkeleri de etkileyeceğini dile getirdi. Bunun, "İran Kürdista- nı" olarak adlandmlan ve yak- laşık 5 milyon Kürdün yaşadığı belirtilen bölge nedeniyle îran'ı da yakından ilgilendiren bir so- run olduğunu da vurguladı. Görüşmelere katılan bir yetkili, "Terörün yalnız bulunduğu ül- keye değil, diğer ülkelere de yayılıp sirayet edeceğini. görüş- melerde İran'a çok açık bir bi- çimde ifade etti. Bunun kaçınıl- maz olacağını, çünkü İran'ın da Türkiye gibi aynı etnik yapıya sahip olduğunu vurguladık. Masada söylenen, şimdi bizde olan, yann bir başka ülkede or- taya çıkabilir, yani bugün bize, yann size diye ifade edilebilir" dedi. Sezgin'in açıklaması İranh mesleklaşı Abdullah Nouri ile önceki gün 3.5 saat süreyle bir araya gelen Sezgin de görüşmede "asgari müşte- reklerde birleşildiğini" belirte- rek şöyle dedi: "Terorizmin bölgemizin, yö- netimlerimizin, demokrasilerin en büyük düşmanı olduğunda ittifak ettik. PKK'nın bir terör örgütü olduğunda ittifak ettik. Terörle mücadelenin görevi- miz, sorumluluğumuz olduğu- nu vurguladık. Bölgerün istik- ran ve banşı ıçın bölgenın ıkı büyük ülkesi olan Türkiye ve İran'a büyük görev ve sorumlu- luklar düştüğünü ifade ettik. Sadece güvenlik ve işbirliği da- hnda değil, ticari, ekonomik, sanayi, kültürel, sanat ve diğer konularda işbirliği yapmarun gerekliliği üzerinde ve bunun ülkelerimizin ve bölgemizin ya- ranna olduğunda ittifak ettik. İran ve Türkiye dostluğunun önemi üzerinde durduk. Bölge- ye, bölge banşına ve dünya ba- nşına getireceği etkiyi anlatük. Türkiye'nin, Irak'ın bütünlü- ğünün bozulmamasına ilişkin görüşlerimizde birleştik. Karşı- lıklı sayga, işbirliği ve iç işlerine kanşmadan, bir dostluğun pe- kişürilmesine bu seyahatimizin önayak olacağını, büyük etken olacağını ifade ettik." Türkiye ile İran, dünyanın en önemli uyuşturucu rotalann- dan biri olan "Altın Hilal"in önünün kesilmesi için de görüş birliğine vardılar. Sezgin tara- fından, "iki ülkenin, uyuşturu- cu kaçakçılığı konusunda ortak mücadele edilmesinde görüş birliğine vardıklan" şeklinde açıklanan bu mücadelenin, Al- ün Hilal'in rotasının kesilmesi- ni amaçladığı belirtildi. Öte yandan Halkın Mücahit- leri Örgütü'nün Paris'ten bildi- rildiğine göre örgütün lideri Mesud Recavi, Başbakan Sü- leyman Demirere gönderdiği telgrafta, İçişleri Bakanı Sez- gin'in Tahran'da, "Türkiye'de Iran muhalefetinin faaliyetleri- ne izin verilmeyecek" şeklinde açıklama yapmasını kınadı. GÖZLEM UĞUR MUMCU • Baştarafi 1. Sayfada Siyasal katılma; partiler, sendikalar, dernekler gibi ör- gütler eliyle sağlanır. Türkiye'de anayasal düzen, parti- lerir», işçi sendikaları ile ilişki kurmalarını ve derneklerin de siyasal partilere destek olmalarını yasaklıyor. Bu "mevzuat" karşısında emekçi sınıf ve tabakaların siyasete katılmaları nastl sağlanacaktır? Işçilerin ve kamu çalışanlarının tek tek siyasetle ilgi- lenmeleri, siyasal katılmayı sağlayacak etkileri yarat- maz ve kurumsal yapılan da oluşturmaz. Bu etkinliğin yaratılması ve bu kurumların oluşması için siyasal katılım yolunun egemen sınıflara olduğu ka- dar emekçi sınıflara da açılması gerekir. Türkiye'de "emekpiyasası" binbir türlü yasakla kuşa- tılmıştır. Grev yasaklan, toplu pazarlık sisteminin etkinli- ğini azaltmaktadır. Kamu çalışanları, devletin aylıklı köleleri gibidir. Avrupa ülkelerinde bu yüzyılın başında kabul edilen "iş güvencesi" Türkiye'de iş ve sermaye çevrelerince bu yüzyılın sonunda bile tepkiyle karşılan- maktadır. Toplumun egemen kesimini oluşturan iş ve sermaye çevreleri, siyaseti etkileme ve yönlendirme olanağına sahipler. Kurulu düzen, bu egemenlikle ayakta duruyor. Bu koşullarda Baykal'ın 1970 yılında yayımladığı ince- lemesinde sözünü ettiği "siyasal katılmanın devrimci ni- teliği" nasıl ortaya çıkacaktır? Emekçi sınıf ve tabakaların partiler ve sendikalar ara- cılığı ile siyasete ve yönetime katılmaları ile. Yurttaşların, üyesi olduklan partiler aracılığı ile siyase- te katılmaları, hemen hemen her partide rastlanan "parti oligarşileri" nedeniyle gerçekleşmiyor. Milletvekili aday saptamasında bile parti il ve ilçe ör- gütlerinin görüşleri alınmıyor ve adaylar, parti genel merkezlerince belirleniyor. Böylece, parti genel merkezlerinin "atama işlemleri" parti örgütleri ve seçmenler eliyle onanıyor. Parti örgütleri birer "piyon" ve seçmenler de bu atama işlemlerini onaylayan "figüranlar" olarak kullanılıyor. ön seçim yapan partiler ise 1980 öncesi CHP'de ya- şandığı gibi "naylon delegeler" ile göstermelik ve düz- mece seçimlerle aday beiirliyorlar. Bu durumda da hem partilıler ve hem halk, siyasal ka- tılmanın dışında tutuluyor ve açıkça aldatı(ıyor. Doçent Dr. Baykal bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve devrim yapan CHP'nin Genel Başkam'dır. CHP Genel Başkanı olarak "siyasal katılma"y\ nasıl sağlayacaktır? Kitabındatanımım yaptığı "bağdaştırmacı"bir yaklaşım- la mı? Yoksa geleneksel dengeyi sarsan "devrimci" bir görüşle mi? Bu, biryolayrımıdır. CHP, ya TÜSİAD gibi işveren kuruluşlarının etkisine kapılarak sosyal demokrat görünümlü düzen partisi ola- cak, ya da DİSK gibi işçi sendikaları konfederasyonları ile birlikte "gelenekselsiyasetisarsarak siyasalkatılımın devrimci niteliğini" ortaya çıkartacaktır. Türkiye'de son yıllarda "resmi ideoloji" haline gelen ekonomik liberalizm ve ekonomik liberalizmin bir ideolo- jik fetişi haline soKulan "serbestpiyasa ekonomisi" kav- ramı, geleneksel siyasete dönüşerek sosyal demokrat kesimi de etkisi altına alıyor. • CHP, kendisi dışındaki iki sosyal demokrat partiyi de çatısı altında toplamak için ne yapacak?.. Nasıl bir siya- set izleyecek?.. Bu sistemde siyasal katılmayı nasıl sağ- layacak? CHP, toplumsal dengeyi, serbest piyasa güçleri doğ- rultusunda ayakta tutmayı mı, yoksa işçi kuruluşları ile birlikte toplumsal dengeyi sarsarak, düzeni emekçi sınıf- lar yararına değiştirmeyi mi savunacak? Akademik düzeydeki "siyasal katılım teorisi", güncel siyaset pratiğinde Baykal ve kadrosu tarafından nasıl uy- gulanacak? SAPIK'TAKİ ROLÜYLE ÜNLENMİŞTİ Anthony Perkins AIDS'e yenüdiKültür Servisi - Alfred Hitch- cock'un korku klasiği 'Sapık'- taki (Psycho) başanlı yorumuy- la uluslararası üne erişen Amerikah sinema oyuncusu Anthony Perkins önceki gün öldü. AFP ve Reuter'in haber- lerine göre AIDS'ten ölen Per- kins 60 yaşındaydı. Los Ângeles'taki evinde 'hu- zur içinde' ölen Perkins'in ba- şucunda kansı ve iki oğlu bulu- nuyordu. Sanatçının basın sözcüsü Leslee Dart, Perkins'in kamuo- yuna son olarak şu açıklamayı yaptığını bildirdi: "AIDS'e yakalanmamla ilgili haberlerin kamuoyunda fazla büyütülmesini istemedim. Ama bunun nedeni, soylu davran- mam değil. Bence. yaşlı bir oyuncunun sorunlan, şu çılgın dünyada incir çekirdeğini dol- duracak kadar yer tutmaz. AIDS hastahğmın Tann'nın in- tikamı olduğuna inanan birçok insan var. Oysa bence bu hasta- hk insanlara birbirlerini sevme- yi, anlamayı, birbirlerine tut- kuyla bağlanmayı öğrenmeleri içingönderildi..." 4 Nisan 1932'de New York'- ta dünyaya gelen ve beyazper- deye ilk adımını Jean Sim- mons'la oynadığı 'Aktris'le atan Anthony Perkins, 1958'de 'Karaağaçlar Altında Arzu' fıl- minde Sophia Loren'le oyna- dıktan sonra, Hitchcock'un 'Sapık' fılminde ruh hastası Norman Bates'i canlandırarak büyük ün kazanmıştı. 'Sapık'ın sonradan çevrilen üç devam fılminde de oynayan Perkins, 1983'te kendisiyle ya- pılan bir söyleşide, 'Sapık'ı çe- virdikten sonra on yıl Norman Bates hayaumdan çıkmadı' de- mişti. 'Aslında Norman'ı her zaman sevdim. Ama yıllarca benimle tanışan herkes bana Sapık'ı sordu. Sonunda ondan nefret ettim, gerçekten nefret ettim." Alfred Hitchcock'un 1960'ta çevirdiği "Sapık'ta. Anthony Perkins ıssız bir motelın sahibi ruh hastası Norman Bates'i oy-. namış. Bates'in fılmin kadın oyuncusu Janet Leigh'yi ban- yoda defalarca bıçaklayarak öldürdüğü sahne sinema tarihi- nin en ilginç sahneleri arasına girmişti. Amerikan sinemasmda tedir- gin, sinirli tipleri başanyla can- landıran Anthony Perkins, 1956'da 'Kan Dökmeyecek- sin'deki yorumuyla En İyi Yar- dıma Erkek Oyuncu Oscan'na aday gösterilmişti. 1959'da 'Kumsalda' adh savaş karşıtı fılmde Fred Astaire ve Gregory Peck'le oynayan Perkins, Ing- rid Bergman'la başrollerinj paylaştıgı 'Brahms'ı Sever misi- niz?' adlı fılmde de unutulmaz tiplerinden birini yaratmıştı. Keodisini 60 yaşmda toprağa götüren çağm vebasına sanatçının bakışı farklıydı: 'AIDS hastalığının Tann'nın inrikamı olduşuna inanan birçok insan var. Oysa bence bu hastalık insanlara bır- birterini sevıne.vi. anlamayı, birbirlerine tutkuyla bağlanmayı öğrenmeleri için gönderildi...'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle